18 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

ABD'li araştırmacılar, insanların Amerika'ya bilinenden 7 bin yıl daha önce ayak bastığını ortaya koydu

ABD'li araştırmacılar, insanların Amerika'ya bilinenden 7 bin yıl daha önce ayak bastığını ortaya koydu. Bilim insanları, New Mexico eyaletindeki çalışmalarda 23 bin ila 21 bin yıl önceye ait ayak izleri buldu. İnsanların ne zaman Amerika kıtasına yerleştiği on yıllardır tartışma konusu. Son bulgular, insanların 16 bin yıldan önce kıtalara ayak bastığına ilişkin teorileri de alt üst edebilir. Ayak izlerinin, binlerce yıl öncesine ait bir gölün kenarında yürüyen bir grup çocuk ve gence ait olduğu düşünülüyor. Bulgular aynı zamanda Kuzey Amerika'ya daha önce bilmediğimiz birden fazla göç dalgası yaşanmış olabileceğine işaret ediyor. Bu da, göç eden ilk insan topluluklarının yeryüzünden silindiği anlamına geliyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) ekibinden araştırmacılar, ayak izlerini New Mexico'daki White Sands çölü yakınlarında sığ bir göl kenarında, yumuşak çamur halinde buldu. USGS ekibi, tortu katmanları üzerinde ayak izlerinin bulunduğu katmanların altında ve üstünde bulunan tohumlar üzerinde radyokarbon tarihleme çalışması yaptı. Bu da araştırmacılara dikkate değer şekilde net bir tarih bulma imkanı verdi. Bilim insanları, büyüklüklerine bakarak ayak izlerinin bölgede dolanan çoğunlukla ergenlik dönemindeki gençlere ve çocuklara ait olduğunu, zaman zaman bu gruplara yetişkinlerin de eklendiğini düşünüyor. İZLERİN BAZILARI GENÇLERE AİT Yeni bulgular, ABD'nin güneybatısındaki bilinen ilk yerleşimcilerin hayatlarıyla ilgili çok geniş de bir çerçeve de çiziyor. Ergenlik çağındaki gençlerin ne yaptığına dair bilim insanları çok kesin bir kanıya varamasa da; avlanmaya giden yetişkinlere yardıma gidiyor olabileceklerini söylüyor. Avlanan hayvanların ise 'çok kısa bir süre içinde etlerinin işlenmesi' gerektiğini, Bournemouth Üniversitesi'nden Dr. Sally Reynolds açıklıyor: "Çok hızlı bir şekilde ateş yakmak ve yağları ayıklamak durumundaydınız." İşte bu aşamada ergen gençlerin ateş yakmak üzere çalı, odun toplamak, su taşımak gibi hızla yapılması gereken görevleri yerine getirdiği tahmin ediliyor. Yeni keşfin tarihi de çok önemli çünkü Amerika'ya ilk yerleşimin tarihiyle ilgili sayısız iddia var. Ancak zaman içinde tüm teoriler bir şekilde çürütüldü. Taşların işlenmesiyle yapılmış bazı aletler üzerinde de tartışmalar sürüyor. Tartışmalar, bu aletlerin zaman içinde doğal ortamda taşların sürtünme ve benzeri doğa olaylarıyla mı bu şekli aldığı yoksa insan eli mi değdiği üzerine kadar gidebiliyor. İlk yerlilerin zamanlarından kalma aletler, 13 bin yıl öncesinden başlayarak günümüze kadar bulunan ve ciddi bir el işçiliği gerektiren aletler kadar net bir resim vermiyor. TARTIŞMASIZ KANIT! Bournemouth Üniversitesi'nde konuyla ilgili yayımlanan makalenin yazarlarından Prof. Matthew Bennett, "Bu kadar çok tartışma olmasının nedeni gerçek anlamda kesin, net ve tartışmasız verilerin olmaması. Şu an artık bu verilere ulaştığımızı düşünüyoruz." diyor: "Ayak izleri taşlar kadar tartışmalı değil. Ayak izi, ayak izidir ve toprak katmanları arasında yer değiştiremez." Fiziksel kanıtlar doğası gereği tartışmaya daha az olsa da, araştırmacılar, ayak izlerinin tarihini gösteren kanıtların 'kelimenin tam anlamıyla su geçirmez olduğundan' emin olmak istiyor. Makalede, 'rezervuar etkisi' adı verilen bir potansiyel tarihleme hatasından söz ediliyor. Bu da, eski karbonların doğal sulu ortamlarda yeniden dönüşerek ve ardından radyokarbona karışarak gerçekte olduğundan daha eskiymiş gibi bir görüntü vermesine yol açıyor. Araştırmacılar, bu etkiyi de hesaba katarak tarihleme yaptıklarında çok da kayda değer bir fark ortaya çıkmadığını söylüyor. Viyana Üniversitesi'nden Radyokarbon tarihleme uzmanı Prof. Tom Higham, o dönem insanları ileri ve geri yürüdüğü bölgedeki suların çok sığ olduğunun düşünüldüğünü, yapılan tüm çalışmalar sonucu her iki durumda da ortaya çıkan tarihler arasında ciddi bir fark olmadığını söylüyor: "Her türlü ihtimali göz önüne aldığımızda sanırım bu izlerin yaşı 21 bin yıl ile 23 bin yıl arasında." 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca Amerika kıtasına ilk ayak basan insan topluluklarının Clovis kültürüne bağlı gruplar olduğuna dair bir fikir birliği oluştu. Bu büyük avcıların, su seviyelerinin çok alçak olduğu son buz devrinde Bering Boğazı üzerinden Sibirya'dan Alaska'ya geçtiği tahmin ediliyordu. Ancak 1970'lerde, Clovislerin Amerika'ya ilk ayak basan insanlar olduğuna dair değişmeyen algı, bazı veriler ışığında çürütülmeye yaklaştı. 1980'lerde, Şili'nin Monte Verde bölgesinde 14.500 yıl öncesinde insanların yaşadığına dair izler bulundu. 2000'lerden bu yana ABD'nin Teksas eyaletinde 15.500 yıllık, Idaho eyaletinde 16 bin yıllık insanlara ait yaşam izleri bulundu. Şimdi de yine ABD'nin New Mexico eyaletinde son Buz Devri boyunca insan yaşamış olabileceğine dair kanıtlar ortaya çıkmış oldu. Uzmanlar, bu insanların buzların oluşturduğu doğal köprülerle Amerika'ya geçmiş olabileceğini ve bu durumda daha birçok yerleşimci grubun aynı dönemde Amerika'ya ayak basmış olabileceğini söylüyor.

2 yıl önce

Uluslararası Af Örgütü, Lübnan'a Suriye'ye zorla iadeleri durdurma çağrısı yaptı

Uluslararası Af Örgütü, eylül ayı başında Lübnan'dan Suriye'ye iadeleri gündeme gelen ancak konunun medyaya taşınması üzerine iade işlemleri askıya alınan Suriyeli mülteciler hakkında güncel bir açıklama yayımladı. Açıklamada ifadelerine yer verilen Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Heba Morayef, 5 Eylül'de, ülkeye yasal olmayan yollarla giriş yapan 6 Suriyeli mültecinin, tüm hayati risklere rağmen Lübnan Kamuoyu Güvenliği Kurumu tarafından iadelerine karar verildiğini hatırlattı. Lübnanlı yetkililerin, mültecilerin iade edilmesi halinde başlarına nelerin geleceğinden çok iyi haberdar olduklarını belirten Morayef, "Kısa bir süre önce Suriye'deki otoritenin, ülkeden kaçanlara dönüşte nasıl işkence, keyfi tutuklama ve zorla alıkoyma gibi yöntemler uyguladığını belgeledik. Söz konusu mültecilerin Suriye'ye iadesi, Lübnan'ın uluslararası normları ihlal etmesi demektir." dedi. Morayef, "Lübnan yetkililerine, zorla iadeleri ivedi bir şekilde durdurmaları, mülteci haklarındaki taahhütlere saygı duymaları ve yasal koruma sağlamaları çağrısında bulunuyoruz." ifadesini kullandı. Lübnan, Nisan 2019 tarihinden itibaren ülkeye yasal olmayan yollarla giriş yapan herkesin ülkelerine iade edileceği yönünde bir karar almıştı. Bu karar doğrultusunda ülkeye gelen Suriyeli mülteciler, iade edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Lübnan Ulusal Güvenlik Müdürü Abbas İbrahim, 8 Eylül'de yaptığı bir açıklamada, iadeleri gündeme gelen 6 Suriyeli mültecinin, Esed rejimine teslim edilmeyeceğini bildirmişti. Uluslararası Af örgütü ise İbrahim'in açıklamasına rağmen, söz konusu mültecilerin pasaportlarının halen Suriye'nin Beyrut Büyükelçiliği'nde bulunduğunu belirtmişti.

2 yıl önce

Nüfus müdürlükleri, YDS'ye girecek adayların mağduriyet yaşamaması için 10 Ekim Pazar günü saat 07.00 ile 10.00 arasında açık olacak

Ölçme ve Yerleştirme Merkezi'nden (ÖSYM) yapılan açıklamada, 10 Ekim Pazar günü yapılacak sınava katılacak adayların mağduriyet yaşamamaları amacıyla sınav merkezi olan il ve ilçe nüfus müdürlüklerinin sınav günü saat 07.00 ile 10.00 saatleri arasında açık bulundurulacağı belirtildi. Açıklamada şunlar kaydedildi; 10 Ekim 2021 tarihinde uygulanacak 2021 Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavına (2021-YDS/2) girecek adaylardan, T.C. Kimlik Kartını kaybeden, T.C. Kimlik Kartında fotoğrafı bulunmayan, nüfus cüzdanı olmayan veya nüfus cüzdanında T.C. Kimlik Numarası, fotoğraf, soğuk damga bulunmadığı için sınava kabul edilmeyecek durumda olanlar için sınav yapılacak merkezlerdeki ekte sunulan İl/İlçe Nüfus Müdürlükleri, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce 10 Ekim 2021 Pazar günü 07.00-10.00 saatleri arasında açık tutulacak ve söz konusu Müdürlüklere başvuran adaylara, müdürlük personeli tarafından fotoğraflı, imzalı-mühürlü, barkodlu-karekodlu veya fotoğraflı, barkodlu-karekodlu "Geçici Kimlik Belgesi" düzenlenecektir. Bu amaçla sınav günü Nüfus Müdürlüğüne başvuran adaylar, Nüfus Müdürlüğü personeli ile birlikte ÖSYM'nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinde yer alan ilgili sınavın başvuru bilgilerine T.C. Kimlik Numaraları ve aday şifreleri ile erişebileceklerdir. Nüfus Müdürlüğü personelince adayın bilgilerinin kontrolü yapılarak adaya fotoğraflı, imzalı-mühürlü, barkodlu-karekodlu veya fotoğraflı, barkodlu-karekodlu "Geçici Kimlik Belgesi" düzenlenecektir. Adaylar, Nüfus Müdürlüklerince düzenlenen fotoğraflı, imzalı-mühürlü, barkodlu-karekodlu veya fotoğraflı, barkodlu-karekodlu Geçici Kimlik Belgeleri ile sınava girebileceklerdir. "Geçici Kimlik Belgesi" dışında verilen belge, form vb. sınava giriş için kabul edilmeyecektir. Bu amaçla, Nüfus Müdürlüğüne başvuran adayın, ilgili sınavın Sınava Giriş Belgesi ve biyometrik fotoğrafının yanında olması gerekmektedir.  

2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: PKK ile YPG arasında hiçbir farkın olmadığını çok iyi biliyorlar

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Venezuela Dışişleri Bakanı Felix Plasencia ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Çavuşoğlu, ABD'nin Suriye kararnamesini uzatması ve Biden'ın Türkiye açıklamalarıyla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle: "ABD yönetimi kongreye mektup yollarken de halkına bilgi verirken de doğruyu söylemiyor. Bu mektup kopyala yapıştır bir mektup olmuş. Bu cümleleri ABD yönetimi daha önce de kulandı. PKK ile YPG arasında hiçbir farkın olmadığını çok iyi biliyorlar. ABD KANUNLARINA GÖRE SUÇ Terör örgütüne çok iyi destek veriyorlar. Bu ABD kanunlarına göre suç. Burada bulunma amacının da DEAŞ ile mücadele olmadığını biliyoruz. DEAŞ ile mücadele eden dünyadaki tek ordu bizim ordumuz. ABD Türkiye'yi suçlamak yerine kendi yanlış politikalarından vazgeçsin. Ayrıca Amerikan halkına da kongresine de daha dürüst davransın. TÜRKİYE'NİN NAVTEX KARARI Kıta sahanlığımızı ihlal etmek isteyen her girişime karşı tedbirlerimizi alıyoruz. En son Yunanistan 1 km bizim kıta sahamıza girmiş. Biz gerekli NAVTEX'i yayınladık ve gerekli uyarıları yaptık. Buradan engellenince bu sefer Kıbrıs tarafından tekrar girmek istediler aynı muamele ile orada da karşılaştılar. Türkiye'yi sürekli uluslararası camiaya şikayet ediyorlar bunun ne faydası var bilmiyorum belki iç siyasette işlerine yarıyordur." BIDEN'IN SKANDAL MEKTUBU Suriye’de PKK/PYD’ye yardıma hiç ara vermeyen ABD Başkanı Biden, hesap vermek yerine Türkiye’yi tehdit etti. Suriye hakkındaki ‘Ulusal Acil Durum’ halini bir yıl uzatan Biden, Kongre’ye gönderdiği mektupta, “Türkiye’nin (Suriye’deki) eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor. ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

AB ile Birleşik Krallık arasında Brexit kavgası bitmiyor

Brexit'le AB üyeliği sona eren Birleşik Krallık'ın birlik ülkeleri ile arasındaki pek çok sorunu çözememiş olması taraflar arasındaki gerilimi yükseltti. Birleşik Krallık, Brexit nedeniyle başta İrlanda, İspanya ve Fransa olmak üzere AB ülkeleri ile çeşitli konularda yoğun biçimde anlaşmazlık yaşıyor. AB ve Birleşik Krallık arasında ayrılık sürecinin başından beri tartışmalara neden olan konuların başında Kuzey İrlanda geliyor. İrlanda Adası'nda Katolik ayrılıkçılar ile İngiltere'yle birlik yanlısı Protestanlar arasındaki savaşı sona erdiren "Hayırlı Cuma Anlaşması" gereği, İrlanda ve Kuzey İrlanda arasında fiziki bir kara sınırı oluşturulamıyor. Brexit Ayrılık Anlaşması'nın bir parçası olarak imzalanan Kuzey İrlanda Protokolü, Birleşik Krallık'ın parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticari ilişkileri düzenliyor. Protokole göre, Brexit'e rağmen Kuzey İrlanda, AB'nin gümrük kurallarına tabi olmaya devam ediyor. AB kuralları gereği Tek Pazar'a, dolayısıyla Kuzey İrlanda'ya İngiltere gibi artık AB üyesi olmayan bir ülkeden bazı ürünlerin doğrudan gönderimi sona erdi. Bu nedenle resmi olarak Birleşik Krallık egemenliğinde yer alan Kuzey İrlanda'nın İngiltere ile ticareti limanlarında gümrüğe tabi tutuluyor. Limanlarda ve denizde gümrük kontrolleri yapılması kararının uygulaması ise pratikte ciddi sorunlara neden oluyor. Bu durumda Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda'ya pek çok ürünü doğrudan gönderemiyor. Özellikle, Birleşik Krallık'tan Kuzey İrlanda'ya sosis, salam ve kıyma gibi ürünlerin gidemeyecek olması İngiltere tarafında büyük rahatsızlığa neden oluyor. Bu nedenle İngiltere, Brexit anlaşmasının tam olarak uygulamaya koymuyor ve söz konusu ürünlerin gönderilmesine "kesintisiz" biçimde devam ediyor. İngiltere'nin Kuzey İrlanda'ya gidecek ürünlere gümrük denetimi yapmayı devamlı "erteleme" yoluna giderek anlaşmaya uymaması AB tarafını rahatsız ediyor. PROTOKOLÜNÜN DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ Londra, AB'den İrlanda protokolünün değiştirilmesini talep ediyor. Bu çerçevede Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda'ya ürün ihracatında denetleme yapılmamasını istiyor. Karşılıklı gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi de İngiltere'nin istekleri arasında. Ayrıca, Birleşik Krallık, protokolün uygulanmasında yaşanacak uzlaşmazlıkların Avrupa Adalet Divanı'na taşınmasına ilişkin maddenin de değiştirilmesini talep ediyor. Londra, AB'nin protokolde değişiklik talebine yanıt vermemesi durumunda farklı tedbirler alabileceğini belirtiyor. İrlanda protokolün 16'ncı maddesi AB ve Birleşik Krallık'a ciddi ekonomik, sosyal ve çevresel zorlukların kalıcı olma eğilimi göstermesi durumunda tek taraflı olarak gerekli koruyucu önlemlerin alınmasına imkan veriyor. Bir tarafın bu maddeyi tetiklenmesi Brexit anlaşmasının "askıya alınması" anlamını taşıyor. Londra ve Brüksel, Kuzey İrlanda'dan dolayı yaşanan sorunları aşmak için farklı yaklaşımlar ortaya koyuyor. Başta bu duruma sıcak yaklaşmayan AB'nin yakın zamanda protokolün güncellenmesi amacıyla masaya çeşitli öneriler koyması bekleniyor. CEBELİTARIK İngiltere'nin denizaşırı topraklarından Cebelitarık, Akdeniz'in Atlantik'e açılan kapısı. AB ile İngiltere arasında varılan Brexit anlaşmasının dışında bırakılan ve daha önce Gümrük Birliği ile Schengen içinde yer almayan Cebelitarık'ın konumu iki tarafın ilişkilerini geren bir başka başlık olarak beliriyor. İspanya ve Birleşik Kralık, 2020 sonunda Cebelitarık hakkında uzlaşılmıştı. Buna göre, Cebelitarık, Schengen Bölgesi'ne dahil edilecek, sınır kontrollerini 4 yıllık bir süre için AB kurumu olan Frontex üstlenecekti ancak söz konusu uzlaşının AB ile Birleşik Krallık arasında resmi bir "uluslararası anlaşmaya" dönüşmesi gerekiyor. Bu çerçevede AB üyesi ülkeler, geçen hafta AB Komisyonu'na Londra ile Cebelitarık konusunda anlaşma müzakerelerine başlama yetkisi verdi. Böylece Brüksel, Cebelitarık'ın durumunun netleştirilmesine yönelik Londra'yla görüşmelere başlayacak. Bu noktada, AB üyesi İspanya, AB sınır koruma ajansı Frontex'in Cebelitarık'ta faaliyet göstermesini istiyor. AB tarafı, Cebelitarık'ın göç, idare, vize, oturum gibi konularla birlikte polis ve veri paylaşımı gibi başlıklarda kendi kurallarına uymasını talep ediyor. Birleşik Krallık ise Cebelitarık'taki egemenliğinin tartışılmayacağını belirtiyor. Londra, İspanya'nın Cebelitarık'ın ekonomik ve siyasi işlerinde etkin rol almaması gerektiğini belirtiyor. Cebelitarık, İngiltere ile İspanya'yı sıklıkla karşı karşıya getiriyor. İngiltere yarımadanın kendi siyasi statüsünü belirleme hakkına sahip olduğunu savunuyor. Cebelitarık'ın ekonomisi önemli ölçüde off-shore bankacılık, internet üzerinden bahis ve turizm gibi alanlara dayanıyor. BALIKÇILIK AB ve İngiltere arasında Brexit müzakerelerinde balıkçılık ve kotalar konusu en zor başlıklar arasında yer alıyordu. Anlaşma gereği kara sularındaki balık stoku ortak yönetilecekti. İngiltere, balıkçılık aktivitelerini geliştirebilecek, Avrupalı balıkçıların faaliyetleri de devam edecekti. Taraflar arasında yapılan ticaret ve iş birliği anlaşmasında, İngiliz kara sularındaki AB kotasının 2026 yılına kadar yüzde 25 düşürülmesi ve her balık türü için yıllık kotaların ayrı olarak belirlenmesi öngörülmüştü. AB ve İngiltere arasında 2021'deki balıkçılık kotalarının belirlenmesine yönelik müzakerelerde uzlaşı sağlanabildi ancak özellikle Fransız balıkçılar belirlenen bölgelerde faaliyet gösteremedi. İngiltere'ye bağlı Jersey Adası yönetimi, kendi sularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden, geçmişteki faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istemişti. Bu durum, İngiltere ve Fransa arasında gerilime neden oldu. Fransa, Jersey'in elektriğini kesme tehdidinde bulunmuş, Fransız balıkçılar da adanın limanını ablukaya almıştı. İngiliz hükümeti, Jersey Adası'na önlem olarak iki donanma gemisi göndermiş, Fransa da bunun ardından misilleme olarak bölgeye iki donanma gemisi gönderme kararı almıştı. Fransız balıkçıların ablukasını bitmesi üzerine donanma gemileri karşılıklı olarak geri çağırılmıştı. Fransa, balıkçılık konusunda AB'nin Birleşik Krallığa karşı daha katı davranmasını talep ediyor. Böylece, İngiltere'nin AB'den "boşanması" Kuzey İrlanda, Cebelitarık ve balıkçılık gibi çeşitli alanlarda sorunlara neden oldu. Bu yaşanan sorunların yakın zamanda çözülmesi de beklenmiyor. İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya'dan oluşan Birleşik Krallık'ta, Haziran 2016'da yapılan AB referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı. Birleşik Krallık AB'den resmen 31 Ocak 2020'de ayrılmıştı.

2 yıl önce

EGM'den, Ankara'da bir emniyet müdür yardımcısı ile bir polis memuru arasında geçen olay hakkında açıklama

Emniyet Genel Müdürlügünce söz konusu olay hakkında yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı: “12 Ekim 2021 tarihinde bazı sosyal medya platformları ve basın yayın organlarında yer alan “Ankara'da bir Emniyet Müdür Yardımcısı ile bir Polis Memuru arasında geçen olay” ile ilgili açıklama yapılması gereği duyulmuştur. Bahse konu olayın, 26.11.2020 tarihinde Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde meydana geldiği, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan araştırma sonucu; dosyanın işleme konulmamasına dair karar verildiği, ayrıca konu ile ilgili olarak Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 19.03.2021 tarihinde KVYO (karar verilmesine yer olmadığına) kararı verildiği anlaşılmıştır. Söz konusu personelin, Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğu itiraz neticesinde ise Başsavcılık tarafından 14.09.2021 tarihinde 4483 sayılı kanun kapsamında Ankara Valiliği’nden soruşturma izni talep edilmiş olup, Valiliğin 29.09.2021 tarihinde Genel Müdürlüğümüze intikal eden talebi doğrultusunda gerekli soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma devam etmektedir.”

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM ve uluslararası kurumlardaki reform ihtiyacı görmezden gelinemez

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Güç ve Paradoks: 21. Yüzyılda Büyük Stratejiyi Anlamak' başlığıyla düzenlenen TRT World Forum'un açılışını video mesajla yaptı. İnsanlık olarak bir süredir ekonomik, sosyal, siyasi, beşeri boyutları olan büyük bir sağlık krizi ile mücadele ettiklerini belirten Erdoğan, "Yaklaşık 2 sene önce hayatımıza giren Covit-19 salgını etkisini yitirmekle birlikte gündemimizi işgal etmeyi sürdürüyor. Salgının artçı sarsıntılarını, ekonomi başta olmak üzere farklı alanlarda hissetmeye devam ediyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, devasa krizin ardından hayatın eski normaline dönmesinin zaman alacağını belirterek, "Bu süreçte yaşananlar, artık dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermiştir. Son 2 yılla damgasını vuran bu salgın, bireylerin hem kendilerine hem içinde bulundukları topluma hem de küresel siyasete yaklaşımlarını kökten değiştirmiştir. Küresel sistemdeki tenakuz ve paradokslar daha önce hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkmıştır. Özellikle refah bakımından dünyada üst sıralarda yer alan ülkelerin sağlık ve sosyal yardım altyapılarının ne derece kırılgan olduğu görülmüştür. Tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bu kriz karşısında dünyada barış ve adaleti sağlamakla görevli kurumlar bir kez daha sınıfta kalmıştır. Az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri kaderlerine terk edilmiş, ticarette korumacılık artarken tedarik zincirlerinde kırılmalar yaşanmıştır. Ekonomik sıkıntılarla birlikte batılı ülkelerde nefret suçları ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Sosyal devlet kavramı ağır yara alırken gelir adaleti daha da kötüleşmiş, İslam düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı yeniden alevlenmiştir. Nitekim buzdağının sadece görünen kısmı olsa bile istatistikler bizi, vatandaşlarımızı ve tüm insanlığı bekleyen tehditleri ortaya koyuyor" diye konuştu. 'HAKKI İLE DEĞERLENDİREMEDİK' Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupalı siyasetçilerin toplumu tıpkı kanser hücresi gibi saran İslam düşmanlığı ile mücadele etmek yerine bunu istismar etmenin, siyasi ranta çevirmenin, oya devşirmenin hesabını yaptığını belirterek, "Uzun yıllardır bu tehditlere dikkat çeken bir siyasetçi olarak; şahit olduklarımız karşısında endişelerimiz daha da artıyor. Açıkçası küresel barış ve adaleti tesis yolunda tarihi bir fırsatın heba edildiğini görmekten üzüntü duyuyoruz. Bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan Koronavirüs salgınını ne yazık ki iş birliği ve dayanışma açısından hakkı ile değerlendiremedik. Dünya genelinde 5 milyona varan ölümleri, virüse veya yetersiz sağlık hizmetlerine bağlamak hem kolaycı hem de hatalı bir yaklaşım olacaktır. Bu tablonun ortaya çıkmasının en önemli sebebi, zayıf yerine güçlüyü koruyan, paylaşma yerine sömürüyü teşvik eden kanaat yerine hırsı, bencilliği, tamahkarlığı özendiren mevcut sistemdir" dedi. 'SİSTEMİN HALİHAZIRDAKİ YAPISIYLA DEVAM ETMESİ MÜMKÜN DEĞİL' Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı sonrası temelleri atılan, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tahkim edilen bu sistemin uzun süredir adalet ve istikrar üretmediğini belirterek, şöyle konuştu: "İslam aleminin söz hakkının olmadığı, Afrika'nın, Latin Amerika'nın, Güney Asya'nın taleplerinin dikkate alınmadığı sadece gücü elinde bulunduran 5 ülkenin çıkarlarının gözetildiği bu sistemin halihazırdaki yapısıyla devam etmesi mümkün değildir. Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kurumlardaki reform ihtiyacı artık görmezden gelinemez. Türkiye olarak bu reform ihtiyacını, 'Dünya 5’ten büyüktür' ifadesi ile dile getirmekteyiz. Bu konudaki somut tekliflerimizi, kısa süre önce 'Daha Adil Bir Dünya Mümkün' diyerek milletimizle ve tüm dünya ile paylaştık." 'MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ' Sadece eleştirilmek yerine temsilde adaletin sağlandığı ve veto imtiyazının kaldırıldığı bir Birleşmiş Milletler için ilkeli, kapsamlı, stratejik ve uygulanabilir bir model sunduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "76'ncı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında yaptığım görüşmelerde, ülkemizin bu çabalarının makes bulduğunu görmekten ayrıca memnuniyet duydum. Tüm mazlum ve mağdurlar adına yürüttüğümüz bu mücadeleyi çok daha yukarılara taşımakta kararlıyız. İnsanı merkeze alan, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu küresel bir düzen kurulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. ‘Güç ve Paradoks: 21. Yüzyılda Büyük Stratejiyi Anlamak' teması altında TRT World Forum'da yapılacak tartışmaların bizlere yeni ufuklar açacağına inanıyorum" dedi.

2 yıl önce

Türkiye ile İran arasında güvenlik alanında iş birliği mutabakatı imzalandı

Resmi temaslarda bulunmak üzere Tahran'a gelen Soylu ve İranlı mevkidaşı Vahidi arasında yapılan ikili ve heyetler arası görüşmelerin ardından mutabakat zaptı imzalandı ve ortak basın açıklaması yapıldı. Konuşmasında heyetler arası verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini ve bakanlıklar arasında birbirine yakın bir anlayışın olduğunu belirten Soylu, "PKK terör örgütü ve tüm terör örgütleri ile mücadelede birlikte ortak bir irade sergiliyoruz. Birçok çalışma grubumuz var ve bu, iki ülkenin talepleri ile dinamiklerini ortaya koymuştur. Bugün bir kez daha terörle mücadele konusundaki kararlılığımızı ve mücadeledeki birliğimizi teyit ettik." ifadelerini kullandı. Afganistan'da son dönemde meydana gelen olaylar sonrası kaçak göçün hareketlenmesine karşı yıllardan beri ortak olarak sürdürülen çalışmaları ve kaçak göçle mücadele konusunu bir kez daha ele aldıklarını dile getiren Soylu, şunları söyledi: "Daha önce irtibat noktası olarak değerlendirdiğimiz birçok çalışmayı bir üst kademeye taşıyoruz. Sınır güvenliği İran ve Türkiye arasındaki en temel konu başlıklarından biridir. Özellikle güvenlik duvarları, fiziki entegre ve teknolojik sistemler konusunda muhataplarımızın, İranlı dostlarımızın bize göstermiş oldukları kolaylaştırıcı tavır konusunda teşekkür ederim." İki ülkenin sınır illerinde İranlı Bakan Vahidi'nin önerisiyle yeni ortak çalışma grupları oluşturulduğunu aktaran Soylu, şöyle devam etti: "Kaçakçılık, organize suçlar ve uyuşturucu ile mücadele için ortak gruplar oluşturuldu. Gerek Türkiye gerekse İran uyuşturucu ile en yüksek düzeyde mücadele etmekte ve bu konuda ortak bir irade ortaya koymaktadırlar. Yine silah kaçakçılığı konusunda 2019 yılında ortak çalışma grubundan aldığımız sonuçları daha da ilerletmek konusunda birlikte bir karar aldık." Bakanlıklar arasındaki iş birliğini farklı alanlarda genişletecek mutabakat zaptını imzaladıklarını ifade eden Soylu, Müslüman coğrafyanın karşı karşıya kaldığı sıkıntıları değerlendirdiklerini ve üzerlerine düşen sorumlulukları tekrar hatırlayıp hatırlattıklarını vurguladı. İmzalanan mutabakat zaptı iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğinin artırılması ve geliştirilmesini hedefliyor. Mutabakat sınır bölgeleri başta olmak üzere iki ülkeyi ilgilendiren hey türlü terör ve yasa dışı eylemlerin önlenmesi ve bu doğrultuda yürütülen her türlü kolluk faaliyetinin karşılıklı olarak geliştirilmesini öngörüyor. Mutabakatla birlikte hem operasyonel iş gücü kabiliyetinde istenilen sonuçların elde edilmesi, hem de iki bakanlık adasında bilgi ve tecrübe paylaşımının daha seri bir şekilde gerçekleşmesi hedefleniyor.

1 2 ... 7 8 9 10 11 12 13 ... 49 50