02 Mayıs Perşembe 2024
1 yıl önce

Tüm zamanların rekoru: İhracat Mayıs ayında yüzde 15,2 artışla 19 milyar dolara ulaştı

Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Ticaret Bakanlığı Konferans Salonu'nda, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle ile düzenlediği basın toplantısında, mayıs ayı dış ticaret rakamlarını açıkladı. Türkiye'nin ihracatta 2021 yılında büyük bir başarı ortaya koyduğuna işaret eden Muş, "Ülkemiz, 2022 yılının ilk beş ayında da ihracattaki güçlü performansını devam ettirmiştir. Geride bıraktığımız mayıs ayında ihracatımız, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 15,2 artışla 19 milyar dolara ulaşmıştır. Bu, tüm zamanların en yüksek mayıs ayı ihracatıdır. Böylelikle 2022 yılının ilk 5 ayının tamamında en yüksek aylık ihracat değerlerine ulaşarak ilk 5 ayda rekorlar kırmış olduk." diye konuştu. Mehmet Muş, mayısta dış ticaret hacminin, geçen yıla göre yüzde 31,1 artışla 48,6 milyar dolara yükseldiğini aktarırken, mayıs ayı ithalatının ise 29,6 milyar dolar olduğunu bildirdi. "İthalattaki artışın nedeni enerji fiyatları" Enerji kaleminin 6,9 milyar dolarlık pay ile mayısta da ithalatta önemli yer tuttuğuna dikkati çeken Muş, şunları kaydetti: "Net enerji ithalatçısı bir ülke olarak, küresel piyasalar ile yüksek derecede bütünleşmiş olan Türkiye’nin enerji fiyatlarından etkilenmemesi söz konusu değildir. Buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki ithalatımızdaki artışın temel nedeni dünyada artan enerji fiyatlarıdır. Bu noktada, ocak-mayıs dönemi ihracatımız, enerji hariç 96,8 milyar dolara ulaşmış olup, dış ticaret hacmimiz ise 202,8 milyar dolara yükselmiştir. Ayrıca, aynı dönemde ihracatımızın ithalatı karşılama oranı, yine enerji hariç yüzde 91,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. 242,6 milyar dolara ulaşan son 12 aylık ihracatımızla, Sayın Cumhurbaşkanımızın 2022 yılı sonu için işaret ettiği 250 milyar dolar ihracat hedefine kararlı adımlarla yaklaşıyoruz."

1 yıl önce

Halk TV ile Tele1 kavgasında ikinci perde: 'Yayınımızı kestiniz' tartışması alevlendi

Halk Tv ile Tele1 muhabirleri, Gezi Parkı provokasyonlarının yıl dönümünde, Taksim'de yapılan basın açıklamalarını takip ettikleri sırada darbedildiklerini öne sürdü. İddialarını suç duyurusunda bulunarak mahkemeye taşıyan muhabirler, gelişme sonrası Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı. Halk TV muhabirlerinin konuştuğu sırada Tele1 canlı yayını verilirken, Tele1 muhabirlerinin konuştuğu sırada ise Halk TV canlı yayını kesti. Yaşananlar sonrası Tele1 sunucusu Enver Aysever, Halk TV'yi hedef alarak, "Aynı gemide değilsek nasıl olacak bu iş?" ifadelerini kullandı. TELE1'DEN TEPKİ: HALK TV APAR TOPAR YAYINDAN ÇIKTI Tele1'in sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, Halk TV hedef alınarak, "Tele1, Halk TV muhabirinin konuşmasını kesmeden yayınladı! Tele1 muhabiri konuşmaya başlayınca Halk TV apar topar yayından çıktı" ifadelerine yer verildi. İLK TARTIŞMA DEĞİL: DAHA ÖNCE DE RTÜK ÜZERİNDEN BİRBİRLERİNE GİRMİŞLERDİ İki kanal arasında geçtiğimiz aylarda da polemik yaşanmış, Tele1'in sahibi Merdan Yanardağ, RTÜK'ün verdiği ceza üzerinden Halk TV'yi hedef almıştı. Yanardağ, Halk TV'yi hedef alan açıklamasında şunları söylemişti: "Halk TV sadece kendisine ceza verilmiş gibi yayın yapıyor. TELE 1'den söz etmiyor. TELE 1'e bir ceza kesilmemiş gibi davranıyor. Şunu söylemek istiyorum bu dost kuruluşa yakışmadığı gibi gazetecilik mesleği açısından da doğru değil. Bu talimatı kim verdiyse bilmiyorum. Ama oradaki gazeteci arkadaşlarımızı ben kınıyorum. Bu nasıl bir rekabet anlayışıdır, nasıl bir kıskançlıktır bilmiyorum. TELE 1 kurulduğunda Halk TV vardı, TELE 1 kendi reklamını yapmak, kendi ismini duyurmak için Halk TV'ye ihtiyacı olmadan kuruldu ve Halk TV'ye rağmen var olmaya da devam edecek."

1 yıl önce

İBB Meclisinde 'Haliç' tartışması: Patlayan algler değil CHP'li yönetim

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi Haziran Ayı olağan toplantısı, bugün Saraçhane'deki Başkanlık Binası içindeki Meclis Toplantı Salonu'nda yapıldı. Toplantıda, maddelere geçilmeden önce yapılan gündem dışı konuşmalarda Haliç'in suyunun kahverengine dönmesi tartışıldı. Gündem dışında söz alan ve Haliç konusu ile ilgili konuşan İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, "Haliç kirlendi, kokuyor haberleri yayınlanmaya başladı. Bilim insanları Haliç'teki renk değişiminin doğal bir fotosentez olduğunu, hemen hemen her yıl farklı boyutlarda görüldüğünü söylese de bunu her sene mutlaka ama mutlaka yapıyorlar." dedi. 'EHİL ELLERDE HALİÇ MASMAVİ, EHİL OLMAYAN ELLERDE HALİÇ SİMSİYAH' Konuşmasında Özkan'a cevap veren AK Parti Meclis Üyesi Sadullah Hasanoğlu, "Haliç'in durumunu görüyorsunuz değil mi? Bugün ki yönetim göreve gelir gelmez ne yaptılarsa Haliç simsiyah oldu. 'Alg patlaması var' dediler. Defalarca Haliç'in maviliği yerine siyah su görüntüleri medyada yer aldı. Haliç'e çöp suyu döküldüğünü tespit ettik. İnsan sıkılır biraz ya. Silivri Seymen'de, var olan çöp depolama sahasının içerisinde bir çöp suyu arıtma tesisi var. AK Parti döneminde başladı. Bitmesi gereken tarih iki yıl geçti yerinde sayıyor. Seymen'den 75-80 kilometre günde 3 bin ton atık suyu alıyorlar, getiriyorlar Kemerburgaz'a. Orada da eskiden kalma bir arıtma tesisi var. Onu da çalıştırmadan İSKİ'ye veriyorlar. İSKİ'den Haliç'e geliyor. 1994'te adete bir lağım çukurunu andıran Haliç 3 yılda yeniden kararmaya ve yer yer kokmaya başladı. Çünkü el aynı elde ondan. Ehil ellerde Haliç masmavi, ehil olmayan ellerde Haliç simsiyah. Haliç'te patlayan algler değil, Cumhuriyet Halk Partili İBB yönetimi oldu. Haliç'te patlayan altılı masanın İstanbul şubesi oldu. Lütfen gidin Haliç'i görün. Milletin imkanları ehil ellerde olduğu zamanda nasıl hizmetle geri döndüğünü, ehil olmayan ellerde İstanbul'un nasıl hizmetsiz kaldığını görün" ifadelerini kullandı.

1 yıl önce

Bakan Bozdağ'dan 'Pınar Gültekin' açıklaması: Haksız tahrik konusu tartışmaya açılmalı

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yargıtay’ın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Ortak Projesi Ulusal İçtihat Forumu’nda konuştu. Bakan Bozdağ’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar: "Haksız tahrik konusunun tartışılmaya açılmasında fayda görüyorum" Son olarak bir tartışmaya daha değinmek isterim. Son günlerde her evde, her iş yerinde, sokakta, televizyonda tartışılan bir başka hukuk müessesemiz var. Haksız tahrik müessesesi gerçekten büyük boyutlarıyla tartışılmaktadır. Daha önce de yine kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri konusunda da haksız tahrikle ilgili, takdiri indirim nedenleri tartışılmış, şimdi de diğer 29. maddedeki indirim nedenleri geniş bir boyutta tartışılmaktadır. Bu tartışmaları elbette faydalı görüyoruz. Doğru neticelerin ortaya çıkması hem Türkiye Büyük Millet Meclis’imize hem de içtihat oluşturan Yüksek Yargıtay'ımıza ve karar verici mahkemelerimize yol göstermesi bakımından elbette faydalı görüyoruz. Ama yüksek heyetinizin huzurunda ifade etmek isterim ki, haksız tahrikin uygulaması konusunda yaşanan tartışmalar, son Pınar Gültekin mahkemesinin kararıyla değil başkaca kararlarla da Türkiye'nin gündeminde çok yoğun yer aldı. Çünkü sonuçta haksız tahrik müessesesi, yüzyıllardır olan ve bütün hukuk sistemlerinde varlığını koruyan bir müessesedir. Bu müesseseye hayatiyet kazandıracak, adalet duygusunu güçlendirecek, uygulamalara vesile kılacak, adaletsizliği önleyecek uygulamalara fren olacak bir içtihat ve bir değerlendirme elbette Yüksek Mahkemenin ve yargının da son derece üzerinde durması gereken bir konu olduğuna yürekten inandığımı burada ifade etmek isterim. Bunun sınırı, hududu nedir? Belli. Pek çok içtihat da var. Ama belli ki bu içtihatları bir kez daha gözden geçirmekte ve bu konularda daha kapsamlı değerlendirmelere Türkiye'mizin, Yüksek Yargıtay’ımızın rehberliğine bu konuda ciddi bir şekilde ihtiyacı var. Pek çok konuda olduğu gibi ben Yüksek Yargıtay’ımızın bu anlamda da yol açıcı, ön açıcı kararlara imza atacağına yürekten inanıyorum. Olaylardan ve kararlardan bağımsız olarak bunları ifade ediyorum. Öyle değerlendirilmesini de herkesten ifade etmek istiyorum. Haksız tahrik konusunun Türkiye'de tartışılmaya açılmasında son derece fayda gördüğümü buradan ifade etmek istiyorum. Bir soru sorarak da bu tartışmayı Yüksek Yargıtay'ımızın huzurunda Türkiye kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum. Sadece soru. Bir kanaatimi ifade etmeden. Tasarlayarak ya da canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme suçunun işlenmesi halinde tahrik nasıl uygulanmalı? Ya da uygulanmamalı mı? Uygulanacaksa bunun diğer suç tipleriyle acaba tasarlayarak ya da canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunun cezai yaptırımı uygulanırken hepsi eşit mi olacak? Aralarında bir skala, bir kademelendirme olacak mı, olmayacak mı? Bunları tartışmakta bunlarla ilgili değerlendirmeler yapmakta ben son derece fayda görüyorum. Ceza hukukçularımızı da hukukçularımızı da bu meselenin enine boyuna tartışılmasına davet ediyorum. Ve bu tartışmaların hem Türkiye Büyük Millet Meclis’imize hem de Yüksek Yargıtay'ımıza ve ilk derece mahkemelerimize büyük yararlar sağlayacağına yürekten inandığımı ifade etmek istiyorum. Haksız tahrik müessesesini doğru ve hakkı olan bir yere ve istikrarlı bir uygulamaya kavuşturmak, ne yaparsa yapsın Türkiye Büyük Millet Meclisi hangi maddeyi düzenlerse düzenlesin eninde sonunda Yüksek Yargıtay’ımızın çok saygın üyelerinin vereceği ya da verdiği istikrarlı içtihatlarla mümkün olacaktır. Yolu siz açacak, istikameti siz gösterecek, rehberliği siz yapacak, ilk derecede ve istinafta görev yapan herkesi sizin verdiğiniz kararlar elbette aydınlatacak, aydınlatıcı olacaktır. "Biz kadına karşı şiddetle mücadele konusunda kadından yana tarafız" Türkiye’de kadın hakları ve kadına karşı şiddet konusunda son derece önemli adımlar attık. Gerçekten hem Türk Ceza Kanunu'muzda hem de diğer mevzuatlarımızda önemli değerlendirmeler, önemli değişiklikler yapıldı. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun kadınlara karşı işlenen bazı suçları siz daha çok iyi bileceksiniz. Kamuoyu bakımından ifade etmek istiyorum. Âdâbı umumiye ve nizâm-ı aile aleyhinde cürümler başlığı altında 8. babda düzenlendiğini görüyoruz. Cinsel saldırı suçu dahil pek çok cinsel nitelikli suçların kadına karşı değil de âdâb-ı umumiye ve nizâm-ı aile aleyhine işlenen cürümler olarak nitelendirildiğini hep beraber gördük. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu bütün suçlar bakımından kadını birey kabul eden her suçun bu cinsel içerikli suçlar dahil âdâb-ı umumiye değil nizâm-ı aile aleyhine cürüm değil bizzat doğrudan kadın aleyhine işlenen suç olarak kabul eden ciddi bir felsefe değişikliğini beraberinde getirdi. Kasten adam öldürme suçunun üst soy ya da alt soydan birine karşı işlenmesi halinde bildiğiniz gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriliyordu. Yapılan son düzenlemelerle 5237’nin ilk hali ve devam eden yıllarda yapılan değişikliklerle eş ve boşanmış eş, kardeşe karşı işlenmesi halinde de nitelikli hal kabul edildi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yaptırımına bağlandı. Son yaptığımız düzenlemeyle de biliyorsunuz kadına karşı kasten öldürme suçunun işlenmesi halinde failin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacağı çok açık ve net bir şekilde yasaya kondu. Bu, kadınlarımızı kasten öldürme suçuna karşı korumak için cezaların önleyici fonksiyonunun ceza yasamıza ve uygulamamıza yerleşmesi son derece önemli olduğunu buradan ifade etmek isterim. Öte yandan kasten yaralama suçunun da yine aynı şekilde üst soya alt soya karşı işlenmesi nitelikli halde bunun içerisine eşe karşı, boşanmış eşe karşı işlenmesi nedenini yine nitelikli haller arasına koyduk ve aile içi şiddeti resen takip edilen suçlar arasına aldık. Takibi, şikayete bağlı olan suçların dışarısına çıkardık. Biz kadına karşı şiddetle mücadele konusunda kadından yana tarafız. Bu noktada netiz ve her zaman ifade ettik. Sonuna kadar da bu taraflılığımızı ifade edeceğiz. Onun için de Anayasa’mızın 10. maddesine, kadınla ilgili konuları pozitif ayrımcılık olarak düzenledik ve kadınlar lehine yapılan düzenlemelerin Anayasa’mızın eşitlik ilkesine aykırı değerlendirilemeyeceğini net bir şekilde ifade ettik. Bundan sonra da Türkiye'mizde kadınlar lehine düzenlemeleri yapmaya, adımları atmaya, eşitliği sağlamak için gerekirse pozitif ayrımcılığı yapmaya tereddütsüz devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek isterim. "Eleştiriler yol gösterici olduğu takdirde yapıcı olur" Yargının kararları elbette eleştirilebilir. Bunda hiçbir şey yok. Eleştiriler yol gösterici olur, yapıcı olduğu takdirde. Ama şunu unutmamak lazımdır ki, ilk derece mahkemesi bir karar verdiğinde bu nihai bir karar değildir. Sonuçta adı üstünde ilk derece mahkemesi kararıdır. Bunun üzerinde istinaf yolu vardır. Onun üzerinde temiz yolu vardır, temyiz mahkemesinin verdiği karar nihai karardır. Kesin karardır. Ortaya çıkan kararla bir dava bitmiş, neticelenmiş, kesinleşmiş olmaz. O nedenle de yargılama süreçlerinin sonuna kadar her konuda, her kararda takip edilmesinde Yüksek Mahkememizin nihai kararıyla nokta konuluncaya kadar sürecin yürüdüğünün bilinmesinde fayda vardır. Elbette hepimizi rahatsız eden kararlar olabilir. Ama bu kararlar eğer doğruysa istinaf ve Yargıtay teyit edecektir. Yok eksiği varsa istinaf ve Yargıtay düzeltecektir. Yok yanlışsa istinaf ve Yargıtay o yanlışa Anayasa ve yasalar çerçevesinde müdahale edecek ve o kararların doğru zemine oturtulmasına elbette katkı sağlayacaktır. O yüzden de bu konuda süreçlerin sağlıklı takip edilmesi, tartışmaların ve eleştirilerin hukukun somutluklarının gözetilerek hukuk içinde ve hukuka uygun biçimde yapılmasında son derece fayda olduğunu buradan ifade etmek isterim. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Son tartışılan konuda benim de pek çok kimsenin de vicdanı sızladı" Son tartışılan konuda elbette insan olarak benim de eminim ki pek çok kimsenin de vicdanı sızlamıştır. Ama hukuk, hukuk uygulamaları, vicdanların Anayasa, kanun, hukuk ve dosya ile bağlı olduğunu da Anayasa’mızın 138. maddesi amirdir. Bizim vicdanlarımız, elbette Anayasa’mıza, kanunlarımıza, hukukumuza ve dosyaya bağlı olarak hareket etmek ve bu çerçevede vicdani kanaatlerimizle hareket etmek her hukuk görevi yapanın ayrılmaz bir vazifesi olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim.

1 yıl önce

Independent’ın “Şile’de indirimli yemek vermedi iddiası ile polisler tartıştıkları kebapçıyı dövdü” yalanı! Uyuşturucu ile yaklanan şahıs polise hakaret edip tehditler savurdu…

İşin aslı çok geçmenden ortaya çıktı. Polise, İstanbul’un Şile ilçesi Üsküdar Caddesi üzerindeki bir okul yakınında bulunan işyerinde uyuşturucu madde satışı yapıldığı ihbarı üzerine iş yeri sahibinin okul yakınında iki kişi ile birlikte uyuşturucu madde satışı yaptığı tespit edildi. Bunun üzerine kasten yaralama, oto hırsızlığı vb. suçlardan olmak üzere 12 adet suç kaydı olan şüpheli Ö.A’ya müdahale edildiği sırada, şüphelinin yere bir şeyler attığı görüldü, yere atılan malzemeler kontrol edildiğinde, 3 parça halinde uyuşturucu madde olduğu tespit edildi. Aynı şahıs, uyuşturucu madde kullanımı ve satmak suçundan işlem yapılmak üzere yakalanacağı esnada polis ekiplerine tehdit, hakaret ve fiziki direnç gösterdi. İş yeri sahibinin polise direnci esnasında bir polis memuru kaşından yaralandı. şüpheli şahıs ise polis ekiplerince yakalandı. Uyuştucu ile yakalanan şahsa savcı talimatıyla “Görevli Memura Mukavemet” ve “Uyuşturucu Madde Kullanmak” suçlarından işlem yapıldığı öğrenildi. Ayrıca uyuştucusu ile yakalanan şahsın işyerinin ruhsatsız olması sebebiyle, iş yeri zabıta ekiplerince kapatıldı.

1 yıl önce

Devlet Bahçeli: İdam cezası tartışmalarını çok yararlı görüyorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısına katıldı. Gündemi değerlendiren Bahçeli, Marmaris'te yaşanan orman yangınları ve sonrasında ortaya atılan idam cezası tartışmalarına değindi. Bahçeli konuşmasında; orman yangınları, kadın cinayetleri, tecavüz ve terör suçları kapsamında idam cezasının geri getirilmesine olumlu yaklaştığını söyledi. "İdam tartışmalarını yararlı görüyorum" Bahçeli, "İdam cezası tartışmalarını çok yararlı görüyorum. Şayet bu cezanın hukuk mevzuatımıza girmesi için bir kanun teklifi gelirse de destek olacağımızı açık seçik beyan ediyorum. "Kadın cinayetlerini ve tecavüz suçlarını da kapsamalı" İdam cezasının; kadın cinayetleri, tecavüz ve terör suçlarını da kapsayacak bir genişlik içinde olmasını ümit ediyorum. Bu çerçevede üzerimize ne düşüyorsa yerine getireceğimizi açıklıyorum. "Eli kanlı hainlere sessiz kalamayız" Cezalardaki caydırıcılık vasfını kuvvetlendirmemiz lazımdır. Eline çakmak alıp ormanları yakan su katılmamış barbarlara ya da eli ve vicdanı kanlı hainlere sessiz kalamayız." dedi.

1 yıl önce

İdam tartışması HDP'yi tedirgin etti!

Marmaris'teki orman yangını sonrası idam tartışması bir kez daha alevlendi. Türkiye'de idam cezası yok. Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, MHP Lideri Bahçeli ve son olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan, ormanları yakanlar için idam cezasının gündeme gelebileceğini söyledi. “Cumhurbaşkanı Erdoğan: Caydırıcı bir ceza. Ucu nereye dayanıyor, idama mı? İdam olmalı. Sultan Fatih ne diyor? Ormanlarımdan bir ağaç kesenin boynunu vururum diyor. Bu iş o kadar önemli” İDAM TARTIŞMASI HDP'Yİ TEDİRGİN ETTİ İktidarın idam cezasını gündeme taşıması HDP'yi tedirgin etti. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis'te yaptığı grup toplantısında idama kesinlikle karşıyız mesajı verdi. Hükümetin idam kararını eleştirdi. HDP'li Sancar'ın asıl kaygısı ise malum. Zira terör örgütü PKK'nın "ateşin çocukları" diye kamuoyuna yansıyan ve ormanları yakan teröristleri var. İdam cezası tartışması bu teröristlerin de dar ağacına yollanmasına anlamına gelecek. Meseleyi anlatırken HDP olarak "biz yaşamı savunuyoruz" ifadeler de kullanıyor. “Mithat Sancar: Ölüm üzerine kurulan her türlü uygulamayı ve programı reddediyoruz. O nedenle ısrarla barış diyoruz” HDP'li Sancar barışı savunduklarını söylüyor. Ancak milletin karnı bu sözlere tok. Zira terör örgütü PKK güçlendiğinde "keleşleri size çevirmeyi biliriz", "PKK sizi tükürüğünde boğar" diye milleti tehdit edenler terör örgütü PKK/YPG köşeye sıkıştığında bir anda barış güvercini oluveriyorlar. 5. HAREKAT KAPIDA Terör örgütü operasyonlarında bu yıl etkisiz hale getirilen terörist sayısı 1843. Ve Suriye'deki teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için 5. harekat da kapıda. HDP'li Sancar'ı esas korkutan da bu. “Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar: Bu sene başından itibaren 1.843 terörist etkisiz hâle getirildi. Bunların sonu gelecek. Terör örgütündeki çöküntü ortada. Bununla ilgili veriler var.”

1 yıl önce

Asgari ücret belli oldu! Erdoğan: Yüzde 30 oranında ara artış yapıyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan asgari ücrete yüzde 30 oranında zam yapıldığını ve net asgari ücretin 5500 lira olduğunu açıkladı. Yapılan bu zammın ara zam olduğunu ve esas zammın Aralık ayında kararlaştırılacağını belirten Erdoğan, asgari ücretteki artışla birlikte memurlara da gelir vergisinden dolayı 300 lira artış olacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şöyle: Bilindiği gibi Türkiye bir süredir maruz kaldığı ekonomik tuzaklara karşı kendi geliştirdiği programı uygulamaktadır. Koronavirüs salgını, Rusya-Ukrayna savaşının bozduğu ekonomi nedeniyle yeni bir durumla karşı karşıya geldik. Enflasyon tüm dünyanın en öncelikli sorunudur. Kendi gerçeklerimiz ve alışkanlıklarımız nedeniyle enflasyon rakamları farklı tezahür etmektedir. Fiyat artışlarının oranları değişik olsa da ekonomik işleyişe etkisi aynıdır. Bu anlayışla her gelişmeyi yakından takip ederken asıl dikkatimizi kendi vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne verdik. Yatırım, istihdam, üretim, ihracatla büyüme esasına dayalı ekonomi programıyla yapıyoruz. Terörle mücadelede çok iyi seviyeye geldik. Ekonomi programımızı kararlılıkla uygulayarak bu durumdan en az kayıpla çıkarmanın içindeyiz. Kendimizi dünyadan pozitif ayrıştırarak gördük. Tedarik zincirlerinin çöktüğü dönemde Türkiye hem kendi hem de ihracatıyla elindeki imkanları herkesle paylaşan ülke olarak öne çıkmıştır. Tüm bunları yaparken vatandaşlarımızı günlük hayatlarında Fahiş Fiyat artışları ve enflasyon sebebiyle yaşadığı sıkıntıları görmezden gelmedik. Pek çok tedbiri devreye aldık, almaya devam ediyoruz. Her alanda üretimi destekleyerek çarkların durmasına müsaade etmedik. İstihdamın 30.5 milyona yaklaşması ihracatın 250 milyar dolar eşiğine gelmesi bu çabaların ürünüdür. Kimseyi sahipsiz çaresiz bırakmadık. Bir diğer tedbirimiz çalışanları sadece enflasyona ezdirmemekle kalmayıp hayat pahalılığı karşısında daha güçlü şekilde desteklemektir. Yılbaşında maaşlara çok ciddi artışlar yapmıştık. Asgari ücretlilerin ücretlerinde yüzde 50 artış gerçekleştirmiştik. Gelen yükün tamamını da işverenin üstüne yıkmadık. Devlet olarak tüm maaşların Asgari Ücret kadarki kısmından alınan vergilerden feragat ettik. Aralık-Ocak aylarının enflasyonda yol açtığı kamburun artışın yetersiz kalmasına yol açtığını tespit ettik.  ASGARİ ÜCRETE YÜZDE 30 ZAM GELDİ, NET 5500 LİRA OLDU Kamu çalışanlarımızın emeklilerimizin maaşlarına yüzde 40'ın üzerinde enflasyon farkı artışı zaten yapılacak. Asgari ücretlilerin kayıplarını telafi etmeyi uygun gördük. Komisyonu toplantıya çağırdık. Yeni bir asgari ücret rakamı belirledik. Yeni asgari ücret Temmuz ayından itibaren yüzde 30 oranında ara artış yapıyoruz. Yeni asgari ücret net 5500 lira olacaktır. İşçi başına devletimiz işverenlere 100 lira destek verecektir. Yeni asgari ücretin tüm çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Asıl asgari ücret yılbaşında gerçekleşecek. Yılbaşında devreye aldığımız asgari ücret kadar gelirin vergi dışında kalması nedeniyle kamu çalışanlarına bu artış ortalama 300 lira olarak yansıyacaktır. Türkiye büyüdükçe, geliştikçe elindeki imkanları milletin her bir ferdiyle paylaşmayı sürdürecektir. Çalışma Bakanı Vedat Bilgin Asgari ücret komisyonunu yeniden davet ettim, çalışmalar yapıldı. Çalışanlarımızı asgari ücrete karşı koruyacağız. Bugüne kadar koruduğumuz gibi koruyacak bir neticeye ulaştırdık, size arz ettik. Asgari ücretin bütün ücretlilerden vergi dışı bırakılması tüm çalışanlara yansıyacaktır. Tüm kamu çalışanları ortalama olarak 300-350 lira gelir elde edeceklerdir. Cumhurbaşkanımızın sosyal devlet ilkesi gereğince yansıması olarak değerlendirilmesi olarak altını çizmek isterim.

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 16 17