05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

Stratejik yatırımların açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli mesajlar: Milli Muharip Uçağı 2023'te hangardan çıkacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar: Yaklaşık 2 ay önce elim bir Trafik kazasında kaybettiğimiz TUSAŞ kurumsal pazarlama ve iletişim müdür Serdar Demir kardeşimizi rahmetle yad ediyorum. Milattan önce 3. yy bunların menzil ve darbe gücü yüksek, çift kavisli yayları imal ettiğini biliyoruz. Birçok alanda tarihimizde kendi döneminin ilki mahiyetinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. "TAM BAĞIMSIZ SAVUNMA SANAYİİ İÇİN İMKANLARI SEFERBER ETTİK" Asırlar boyunca top, tüfek gemi başta olmak üzere birçok sevkiyat Cumhuriyet'in ilk yıllarında kalkınma hamlesiyle savunma sanayimiz özel bir yere sahiptir. Sonuçta savunma sanayimiz neredeyse tamamen dışa bağlı hale getirilmiştir. Kıbrıs Barış Harekatı döneminde önce tehditle başlayan sonra ambargoyla devam etmiştir. Hayata geçen ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN gibi kurumlar bu sürecin önemidir. Hükümete geldiğimiz de her alanda olduğu gibi savunma sanayide olduğu gibi "artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dedik ve adımları atmaya başladık. Tam bağımsız savunma sanayii kurmak için tüm imkanları seferber ettik. Bugün Türk savunma sanayi Cumhurbaşkanlığına bağlı yüklenicileri, araştırma kuruluşları, geliştirdiği özgün ürünleri ve ihracatıyla ülkemizin en önemli sektörlerinden biri haline geldi. Savunma sanayii alanında faaliyet gösteren firmaların sayısı 56'dan bin 500'e çıkmıştır. Savunma sanayii projelerinin bütçesi 5,5 milyar dolardan 75 milyar doklara, sektörün yıllık cürosu 1 milyar dolardan 10 milyar dolara yükselmiştir. Kara ve deniz araçlarında dost ve müttefik ülkelerinin de ihtiyaçlarını karşılayan bir ülke haline geldik. İHA, SİHA ve TİHA üretiminde ise artık dünyanın 3 ülkesi içindeyiz. Türkiye küresel tedarikçilerin çıkardıkları tüm zorluklara, iç ve dış tehditlere rağmen bu seviyeye gelmiştir. İHA istedik vermediler. Biz de Bayraktar'ı Akıncı'yı Aksungur'u yaptık. Artık çıtayı daha yukarıya çıkararak geleceğin harp ortamına da ülkemizi hazırlıyoruz. Yüksek teknoloji gerektiren sistemleri birer birer hayata geçiriyoruz. İHA'dan yapay zekaya, elektro manyetik sistemlerden lazer silahına kadar, savunma sanayiinde olmamız gereken hangi teknoloji alanı varsa orada olmaya hazırız. İhracına başladığımız ATAK taarruz helikopterin bir üst modelinin de çalışmaları devam ediyor. GÖKBEY'i bu sene teslim etmeye başlıyoruz. Bayraktar TB2 AKINCI TİHA'larla beraber hem ürün zenginliğimiz artıyor hem de dünyadaki özgünlüğümüz artıyor. "MİLLİ MUHARİP UÇAĞI 2023 YILINDA HANGARDAN ÇIKACAK" Eğitim uçağımız HÜRKUŞ'un teslimatları sürerken HÜRJET eğitim uçağımızın da çalışmaları devam ediyor. Sura Milli Muharip uçağımızda. Açılışını yaptığımız yerde Milli Muharip uçak projemiz inşallah kalbi olacaktır. Milli Muharip Uçağımızı inşallah 2023 yılında hangardan çıkarıp bütün dünyaya göstereceğiz Özellikle ilk uçuşunu fazla geciktirmeden en kısa zamanda gerçekleştirmeyi planladığımız bu adım hızla devam ediyor. 2025'te ilk uçuşunu gerçekleştirilecek Milli Muharip uçağı test kontrollerinden sonra 2029'da göklerdeki yerini alacaktır. Havacılık sektörü için çok önemli olan kompozit malzemelerinin imalatının yapılacağı tesisi de bugün ülkemize kazandırıyoruz. Hava araçlarının parçalının bakım, onarım ve yenileme çalışmalarının yapılacağı merkezi de bugün hizmete alıyoruz. ROKETSAN'ın mikro uydu fırlatma projesi kapsamındaki testlerde sonda roketimiz uzaya erişen ilk Türk aracı oldu. DELTA firmasının roketi de çalışmasını gerçekleştirdi. Yerli ve milli unsurların kapsamıyla yapılan TÜRKSAT 5B uydumuzun uzaydaki yolcuğu devam ediyor. "TEKNOHUB 15 BİN KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLAYACAK" Halen faaliyet gösteren uzay sistemleri ve test merkezine destek güç olacak yeni merkezi de devreye sokuyoruz. Uzay sistemleri merkezi ülkemizin uzay yolcuğuna önemli katkı sağlayacaktır. Başbakanlığım döneminde başkentimizi en önemli savunma sanayi merkezlerinden birini yapacağını söylemiştim. Yatırımcılarımız buraya beklediğimiz ilgiyi gösterdi. Arsa tahsislerinin neredeyse tamamı doldu. Yatırımlar da başladı. HUB'da yatırımı tamamlanmış 18 tesis, yatırımı devam eden 50 tesis bulunuyor. Tüm yatırımlar tamamlandığında 150'si sanayi kuruluşu olmak üzere 300 işletmeyle HUB'ın istihdama katkısı 15 bin kişiyi bulacaktır. TEKNOHUB'ın pek çok ulusal ve uluslararası şirketi bölgeye çekeceğine inanıyorum. Yeni ve ileri teknoloji üretmek isteyenlere çok özel imkanlar sunulacak. Tüm unsurlarıyla savunma sanayiini ayrı bir yere koyuyoruz. Savunma Sanayiini her zaman siyaset üstü bir alan olarak gördük. Ama son dönemde dozu artan bir şekilde konu çarpıtma ve yalan kampanyalarının artırıldığını görüyoruz. Son olarak bir milli sanayi şirketimizin küresel ülkelere satıldığı yalanını dolaşıma soktular. Bu haberi herkes yalanlamasına rağmen tezvirata devam ediyorlar. Buradan tüm yalancılara, sahtekarlara sesleniyorum; Biz ülkemize ve milletimize hizmet etmekten asla yorulmayacağız ama siz bir gün yalanlarınızda boğulacaksınız. Gençler mühendislerimiz buradalar. Hepsi adeta 7-24 çalışıyorlar. Niçin; bu ülke savunma sanayide adeta erişilemez hale gelsin diye. Kendi üretebileceğimiz ürünlerin yurt dışından tedarikine izin vermeyeceğiz. Savunma sanayindeki hedeflerimize en kısa sürede ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Yatırım bedeli 700 milyon lirayı geçen bu tesislerimizde yaklaşık 5 bin kişiyle yürüteceğimiz projeler inşallah TUSAŞ'ın ve savunma sanayimizin gücüne güç katacaktır.

2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu'nun yalanlar serisinde bugün! Hiçbir açılışa davet edilmedim dedi ama...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun; 'Ben 2.5 yıldır hiçbir bakanlığın açılışına davet edilmedim' şeklindeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını ortaya çıktı. DAVET GELDİ AMA KATILMADI Ekrem İmamoğlu'nun, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın da katıldığı 'İstanbul Kalkınma Ajansı Destek Programları Tanıtım Toplantısı'na davet edildiği ancak programa katılmadığı bildirildi. GENEL SEKRETERİNİ GÖNDERDİ Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın; İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Yönetim Kurulu üyesi de olan Ekrem İmamoğlu'nu 25 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 'İstanbul Kalkınma Ajansı Destek Programları Tanıtım Toplantısı'na davet ettiği öğrenildi. Ekrem İmamoğlu söz konusu toplantıya katılmadı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Can Akın Çağlar'ı programa gönderdi. Can Akın Çağlar'ın, Ekrem İmamoğlu'nun yerine toplantıya katıldığı öğrenildi. İMAMOĞLU'NUN '2.5 YILDIR HİÇBİR BAKANLIĞIN AÇILIŞINA DAVET EDİLMEDİM' İDDİASI İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı törende konuştu ve 'Ben 2.5 yıldır hiçbir bakanlığın açılışına davet edilmedim. Bunu söyledim, Atatürk Kültür Merkezi'nin açılışına davet edildim. Oraya da eşimle beraber gittim. Gayet güzel olmuş, teşekkür de ettim. Hiçbir hizmetin sahibi bir parti olamaz' iddiasında bulundu. Ekrem İmamoğlu: 'Ben 2.5 yıldır hiçbir bakanlığın açılışına davet edilmedim. Bunu söyledim, Atatürk Kültür Merkezi'nin açılışına davet edildim. Oraya da eşimle beraber gittim. Gayet güzel olmuş, teşekkür de ettim. Hiçbir hizmetin sahibi bir parti olamaz.'

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan Gülhane Camisi'nin açılış töreninde konuştu: Muhteşem bir mescid

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Camii açılış törenine katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerçekten muhteşem bir mescidin açılışını yapıyoruz. Burada emeği geçenleri şahsım ve milletim adına özellikle tebrik ediyorum. Buranın yapımında Ziraat Katılım’ın ciddi bir yatırımı oldu. Bundan dolayı da Ziraat Katılım’a çok çok teşekkür ediyorum. Hakikaten burada Gülhane Hastanesinin içinde böyle bir mabedin olması ve Sağlık Bilimleri Üniversitemizin tamamıyla manevi boyutunu inşallah güçlendiren bir eser olması bakımından çok önemli. Rabbimiz ne buyuruyor? ‘Kim beni için dünyada bir mescit inşa ederse, ben de onlar için cennette bir ev, saray inşa ederim’ diyor. İnşallah bu mescidin yapımında emeği olanları tekrar şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum. Burada yapılacak ibadetlerin ve öğrencilerimizin gerek kız gerek erkek, onlar için de hazırlanmış olan çalışma mekanlarının gayet güzel olduğunu gördüm. Bundan dolayı da işin mimari boyutuna özen gösterdiklerinden dolayı mimarından mühendisine, işçisine ve yüklenici firmaya da teşekkür ediyoruz. Sağ olsunlar var olsunlar. Tekrardan Gülhane Askeri Tıp Akademisi içerisindeki bu eserin Ankaralılara hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum” ifadelerini kullandı. 2 binin üzerinde kişi aynı anda ibadet edebilecek Temeli 2018 yılının Aralık ayında atılan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Camii, 4 bin metrekare üzerinde bin metrekare olarak tasarlandı. Selçuklu mimarisinin ön plana çıktığı cami, kubbesiz, düz çatı, tek minareli ve tek şerefeli olarak tasarlandı. Cami bünyesinde, aynı anda 100 kişinin kullanabileceği bir kütüphane, 120 kişilik etüt salonu, kapalı otopark, gasilhane ve imam odası bulunuyor. Kapalı alanında aynı anda 2 bin 100 kişinin ibadet edeceği caminin iç ve dış doğramaları ahşap ve vitray cam şeklinde tasarlandı. Açılış törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu ve çok sayıda davetli katıldı.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan Giresun’da toplu açılış töreninde konuştu! Balıkçıya gitmedik… Sel olduğunda Dereli’deydik…

Cumhurbaşkanı Erdoğan Dereli'nin ardından Çotanak Spor Kompleksi, Aksu Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doğalgaz Dağıtım Hattı Altyapı Projesi ve Yapımı Tamamlanan Diğer Projelerin Toplu Açılış Töreni (Giresun Belediyesi Önü) kapsamında açıklamalarda bulundu.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın törende yaptığı açıklamaları şöyle: 3 yıldır gelemediğimiz Giresun'u özlemişiz. Giresun da bizi özlemiş. Karadeniz'in her köşesi gibi Giresun'a olan sevdamız baki kalacaktır. Rabbim birliğimizi beraberliğimizi eksiltmesin. 3 yıl önce geldiğimde verdiğim sözü tutarak AK Parti'yi birinci çıkarmak suretiyle belediyedeki hizmet bayrağını tekrar bize verdiğiniz için şükranlarımı sunmak istiyorum.  Giresun'un tamamında tüm imkanlarımızla çalışıyoruz. Az önce Dereli'deydim... 7 ilçemizde  can ve mal kayıpları yaşamıştık. En çok hasar Dereli'de olmuştu. Dereli'de konut-işyeri ve altyapısıyla yeni baştan inşa ettik. Bu ilçemizi 1 yılda tekrar ayağa kaldırdık. Biz söz verirsek yaparız. Laf değil iş üretiriz iş...  "BALIKÇIYA GİTMEDİK, VATANDAŞLARIMIZIN YANINA GİTTİK" Bugün de konut hastane altyapı projelerinin açılışını yapmak için Dereli'den başladık. Dereli'li kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Doğankent'te de selin yıktığı konut ve işyerlerini yeniden inşa ettik. Dereli'de yapılan işler devletin ve hükümetin vatandaşına sahip çıkma gücünü imkanlarını kararlılığını göstermesi bakımından önemli bir örnektir.  Sel felaketi oldu bakan arkadaşlarım ben hep beraber Doğankent'te Dereli'deydik. Balıkçıya gitmedik, vatandaşlarımızın yanına gittik. Onlarla beraber olduk. Onların dertleriyle dertlendik.  Ama birileri de bir yerlerde kafayı bulmaya gidiyor. Öbür tarafta kar bora fırtına esiyor. Hiç umurlarında değil. Bu belediye başkanlığını ben de yaptım. Hem de İstanbul'da. Kar bora fırtına olacak deprem olacak sel olacak yok Bodrum'a git yok şuraya buraya git, bizim kitabımızda o yok... Bizim kitabımızda halkınla beraber olacaksın.  "20 YILA BAKTIĞIMIZDA NİCE BÜYÜK SINAVLARI AŞTIĞIMIZI GÖRÜYORUZ" Yangın afetlerinde bakan arkadaşlarım neredeydiler Antalya'da Kastamonu Bozkurt'ta... Ben de oradaydım. Ne eksiği var gönderdik. Aynen Dereli'de olduğu gibi. Niye sen devletsin devlet... Onların yanında yerini alacaksın, eksikleri gidereceksin... Sel afeti mi oldu bunu gidereceksin görevin bunu gerektiriyor.  Giresun bizden aldığı enerjiyle bakıyorum aynı sinerji burada da var. Demek ki birbirimize aşığız. Biz sizi seviyoruz. 76 üniversite ile başladık, 206 üniversitemiz var. Biz bu millete aşığız aşık. Bu soğukta sizlerin sıcaklığı ısıtıyor. Yarın da Trabzon'dayız.  Tarımda taşkın koruma, istihdama yönelik projeleri de gerçekleştiriyoruz. Belediyemiz yeni binasıyla daha güzel hizmet verecektir. Böylelikle bugün burada 1 milyar 398 milyon TL'lik, 78 kalem eserin açılışını yapmış oluyoruz. Ülkemizi hakkettiği demokrasi seviyesinin gerisinde bırakmak için milletçe başımıza gelmeyen şey kalmadı. Osmanlı'yı bu sebeple yıktılar. Tek parti faşizminden, darbelere kadar kullanmadık araç bırakmadılar.  Milletimiz bu tuzakları gördü. Bozmayı bildi. Nice siyaset ve devlet adamına verilen büyük desteğin arkasında bu vardır. Bu 20 yıla baktığımızda nice büyük sınavları aştığımızı görüyoruz. Darbe girişiminden ekonomik tetikçiliklere kadar atlatmadığımız badire kalmadı. Pek çok devlet paramparça oldu. Rusya-Ukrayna arasındaki gelişmeleri görüyorsunuz.  "CHP'NİN BAŞINI ÇEKTİĞİ KESİMLER MİLLETİN FELAKETİ ÜZERİNDEN ÇIKARLARINI İNŞA ETME PEŞİNDE KOŞTULAR" Bölgesinde ve dünyada güçlenen devletimiz, giderek büyüyen bir ekonomimiz var. Geleceğe güvenle bakmak için gereken her türlü imkana sahibiz. Güven ve istikrar bizi dünyada güçlü ülkeler arasına yerleştirdi. Son yıllarda tüm güçleriyle ekonomimize yükleniyorlar. Hatırlayın güya dünyanın en büyük ülkesinin başındaki kişi Türkiye ekonomisini maffetme tehditleri savurdu.  Şimdi soruyorum Gabar'da Cudi'de nerede o teröristler hepsini mağaralara gömeceğiz dedik, gömdük mü gömeceğiz dedik mi... Benim vatandaşım sokaklara çıkamıyordu. Çıkıyor mu... Biz bunların inlerine ineceğiz dediğimizde dalga geçiyorlardı. Ülkemizdeki kimi çevreler bu gavurların değirmenlerine su taşımak için birbirileriyle yarıştı. Hamdolsun başaramadılar, başaramayacaklar... Cumhur ittifakı olarak bunların üzerine gidiyoruz... Gitmeye devam edeceğiz. Yalanla milleti kandıracaklarını düşünüyorlar.  Bunlar daha kendi partilerini yönetmekten acizler, belediyelerinde şehirlere hizmet etmekten acizler...  "ENFLASYON DAHA DA DÜŞECEK" Geçtiğimiz aralık ayının 20'sine kadar suni dalgalanmanın önünü nasıl kestiğimizi biliyorsunuz. Piyasanın kendi dinamikleri içinde bu dalgalanmanın durulmasını bekledik, hemen tedbirlerimizi aldık, mekanizmamızı kurduk... Enflasyonun farkındayız, biliyoruz, görüyoruz. Faizle mücadelemi biliyorsunuz. Faizi indireceğiz ve indiriyoruz. Bilin ki enflasyon da inecek daha da düşecek. Asgari ücrette verdiğimiz sözü tuttuk mu... Tuttuk 4.250 TL'ye asgari ücreti çıkardık... Memur ve emekli maaşlarında yüksek oranlı artışlarla insanımızı enflasyona ezdirmedik.  Döviz Kuru istikrara kavuşur, enflasyon düşer pahalılık ortadan kalkar. Bunların hepsi gelip geçici. Milletimizin bizimle beraber yürümesini istiyoruz. Onlar laf üretir biz iş üretiriz. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapmadan yediğimiz her lokma bize zehirdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dereli ilçesindeki törende yaptığı açıklamaları şöyle: Bir afetin felaketin ardından sizlere verdiğimiz sözü tutmanın bahtiyarlığı içindeyiz. 1 yıl içinde inşallah alt-üst yapısıyla tüm binaları yapacağız dedik, bitirdik. Dereli sakinlerine huzurlu ve mutlu gelecek diliyorum.  Alt yapısıyla üst yapısıyla güzel bir çalışma yapıldı. Bu güzellikler hepsi Dereli sakinleri kardeşlerim için. O günü unutmamız mümkün değil. Anında buradaydık. 15 kardeşimiz rahmetli oldu. Allah'tan rahmet diliyoruz. O bir başka felaketti. Ardından Rize, Artvin, Kastamonu, Bartın tüm bu bölgelerde Bozkurt'ta çok değişik felaketleri yaşadık. Muğla'da Antalya'da yaşadık. Bu yıl felaket yılı oldu. Yılmadık. Kurumlarımız bakanlıklarımızla gece gündüz demeden çalıştık. Hepsini yeniden ayağa kaldırdık. Hala da devam ediyoruz. Bu güzellikleri görünce ben de mutlu oluyorum. Halkımıza verdiğimiz sözü tutmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Köylerde 15-20 kadarını bitirdik, diğerlerini de süratle bitiriyoruz.  Biz inşa ve ihya için varız. Laf ola beri gele yok. İcraat icraat icraat... Öyle bir ana muhalefet var ki yalandan geçilmiyor. Geçen akşam Ulaştırma Bakanım gayet güzel biçimde ağzının payını verdi. Adam öyle bir taktik yapıyor ki saat 22.00'de ben TV'ye çıkacağım, onun da bir Youtube'u var 22.00'de oraya çıkıyor, sözde Cumhurbaşkanını susturacak.  (Kılıçdaroğlu'na) Seviyesi yok ki seviyesine ineyim. Benim için seviye millettir millet. Milletin de seviyesine inilmez, çıkılır. Çünkü biz cumhurla yolumuza devam ediyoruz. Cumhur ittifakı yoluna emin adımlarla ilerliyor. 2023 Türkiye'de bir dönüm noktasıdır. Dönüm noktasında hep beraber ana kademe, gençlik kolları, kadın kolları birlikte çalışmaya var mıyız... Siz varız dedikten sonra mesele bitmiştir. Emin adımlarla bu yola devam ederiz. Çünkü ülkemizde yapacağımız çok iş var. Samsun'dan Sarp'a kadar bu sahili inşa ettik mi ettik... Giresunumuzda üniversitemizden tüm kurumlarımızı inşa ettik mi ettik. Fındıkta kimsenin erişemediği noktaya biz verdiğimiz fiyatlarla eriştik.  Doğal gaz da geldi mi, şu anda doğal gazı aldık mı... Ana muhalefet ne yapıyor, doğal gazın bir haftalık ömrü var diyor... Ya siz ne zaman doğru konuşacaksınız? Bizim doğal gazımız var. Stoklarımız var, tedbirlerimizi alıyoruz. Biz AK Parti'yiz... EV VE İŞ YERLERİ TESLİM EDİLDİ Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından ev ve iş yerlerinin anahtarlarını hak sahiplerine teslim etti. DERELİ-DOĞANKENT AFET KONUTLARI VE İŞ YERLERİ Giresun'da 22 Ağustos 2020’de etkili olan sağanak nedeniyle sel ve heyelanlar meydana geldi. Özellikle Dereli ve Doğankent ilçelerinde; dereler taştı, cadde ve sokaklar nehre döndü, park halindeki araçlar sele kapılarak sürüklendi. 5'i asker, 11 kişinin hayatını kaybettiği, 4 kişinin kaybolduğu selde, 19 bina da yıkıldı, 361 yapı hasar gördü, alt ve üstyapı ile elektrik, su ve telefon hatları da hasar gördü. Afetzedeler için ilçede yıkılan ve riskli yapıların yerine TOKİ tarafından 213 konut ve 82 iş yeri inşa edildi. Projede; şehir siluetiyle uyumlu, modern mimarinin yöresel mimariyle buluştuğu yeni konut ve iş yerlerinin yanı sıra, kamu binaları, park ve gezinti alanları da yer alıyor. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’I DUYGULANDIRAN SÜRPRİZ Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Giresun’un Dereli ilçesinde düzenlenen Dereli-Doğankent Afet Konutları, İşyerleri ve Altyapı Yatırımları Açılış Töreni’nde 21 yıl önce Dereli’ye yaptığı ziyarette çekilen fotoğrafların kendisine gösterilmesi ile duygulandı. Giresun’da 22 Ağustos 2020’de yaşanan sel afetinde Dereli ilçesinde yaşayan Muhammet Sarıyıldız’a (53) iş yerinin selde yıkılması nedeniyle törende Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından iş yerinin anahtarı kendisine teslim edildi. Bu sırada Sarıyıldız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 21 yıl önce cezaevinden çıktıktan sonra Giresun’a yaptığı ziyarette Dereli ilçesine de uğradığını belirterek o gün çekilen fotoğrafları kendisine göstererek sürpriz yaptı. Bunun üzerine Erdoğan, “Ben cezaevinden çıktıktan sonra Dereli’ye uğramışım. Burada konuşma yapmışız. O günlerde çekilen fotoğraflar hala duruyormuş. 21 yıl önce, nereden nereye” diyerek mutluluğunu dile getirirken, Muhammet Sarıyıldız da ilçe halkı adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti. Sarıyıldız “İlçe halkı adına size saygılarımızı sevgilerimizi sunuyoruz. Sizi yürekten seviyoruz. Vatanımızı milletimiz yaptığınız her şey için sizi yürekten kutluyoruz” diyerek düşüncelerini dile getirdi.

2 yıl önce

Şehit ağabeyine küfreden Lütfü Türkkan ve Kemal Kılıçdaroğlu birlikte açılışa katıldı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmit Belediyesince kentte inşa edilen Balkan Dernekleri Yerleşkesi açılışına katıldı. Kılıçdaroğlu'na CHP'li vekillerin yanı sıra İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan da eşlik etti. ŞEHİT AĞABEYİNE KÜFÜR ETMİŞTİ Kasım ayında gerçekleştirdiği Bingöl ziyaretinde şehit ağabeyine küfreden Türkkan, İP Grup Başkanvekilliği görevinden istifa etmiş ve bu olayın ardından uzun süre ortalıkta gözükmemişti. Kılıçdaroğlu ise Türkkan'ı savunarak şehit ağabeyinin 'provokatör' olduğunu öne sürmüştü.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu’dan şehit ağabeyine küfür eden Lütfü Türkkan ile açılışa katılan Kılıçdaroğlu’na tepki: “Tuz kokmuş artık”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli'de bir açılışa katıldı. Geçtiğimiz aylarda şehit ağabeyine ettiği küfürle büyük tepki çeken İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan da Kılıçdaroğlu'nun yanında yer aldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Lütfü Türkkan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun birlikte açılışa katılmasına, “Çok yakışmışlar 👏 Kemal Kılıçdaroğlu, Şehidimizin Ağabeyine küfreden Lütfü Türkkan ile birlikte açılışa katılmış. “Tuz kokmuş artık.” şeklinde tepki gösterdi.

2 yıl önce

1915 Çanakkale Köprüsü... MHP Genel Başkanı Bahçeli: Açılışından rahatsız olanlar kendilerini ele verdi

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: Yalnızca bir mevsim döngüsü olarak yorumlamanın yetersiz kalacağı Nevruz Bayramı, aynı zamanda bolluk ve bereketin, dostluk ve kardeşliğin, kaynaşma ve kucaklaşmanın da timsalidir. Bu kutlu gün ataletin, yılgınlığın, yorgunluğun ve kaygının geride bırakılmasını; tazelenmiş umutlarla, tezahür etmiş yeni heyecanlarla geleceğin kavranmasını vaaz ve vaat etmektedir. Nevruz bir diriliş anısı, bir doğruluş atılımı, bir yükseliş atılganlığı, yeni bir güne yürüyüş adımıdır. Aynı zamanda binlerce yıllık tarih süreci içerisinde, büyük Türk milletini ortak sevinç ve tasada, ortak geçmiş ve gelecek paydasında buluşturan köklü bir kucaklaşma fırsatıdır. Bu kadim kültürel mirasımız elbette milli birlik ve beraberliğimizin kaynaklarından birisidir. Türk dünyasında "Sultan Nevruz' adıyla kutlanan bu günde başlıca dileğim, milletimizin birlik ve dirliğinin ebediyete kadar vasıl olması ve dünyanın her yerinde barışın, esenliğin ve istikrarın hakimiyet kurmasıdır. Türk milletinin hem ata hem de ana yurdunda baharın müjdecisi olarak özel ve önemli bir yeri bulunan Nevruz Bayramı taşıdığı derin anlam itibariyle; demir dağları sabrı ve kararlılığıyla eriten bir millet varlığının Ergenekon’dan çıkışını ve müteakip asırlarda kademe kademe yükselişini ifade etmektedir. Balkanlardan Sibirya bozkırlarına kadar uzanan büyük bir coğrafyada kutlanan Nevruz’un, geçmişle bugün arasında çok önemli kültürel bir köprü olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Yakılan ateşler, tutuşan eller, çarpan yürekler, neşe saçan gözler, gülümseyen çehreler, müşfik kalpler, reddedilen ihtilaflar, dışlanan kötü emeller Nevruz’un kültürel dokusunu, tarihsel doğasını gözler önüne sermektedir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye aynı inanç, aynı irade, aynı istekle bir araya gelen milli gönüller bu coğrafyayı vatan yapmış ve sonsuza kadar var olacağımızı da cümle aleme ispat ve ilan etmişlerdir. Beraber ağlayıp birlikte gülen; bayram günlerinden yas tutulan dönemlere kadar her şeyi birlikte paylaşan aziz millet fertleri inanıyorum ki, hiçbir şart altında bölücü emellere geçit vermeyecektir. Nevruz, milli kader ortaklığımızın ve kardeşlik bağlarımızın parlayan sembolüdür. HDP'NİN NEVRUZ PROVOKASYONU Aynı şekilde bölücülerin, gayri milli çevrelerin, millete şaşı bakan çarpık zihniyetlerin, terörizme yakasını kaptırmış lekeli mihrakların değil, Türk’ün ezeli bayramıdır, Türk milletinin ebedi bayram günüdür. Nevruz’u şer ve şiddet dolu amaçlarına malzeme yapmaya teşebbüs edenler zulme sözcülük, zillete gözcülük yapan odaklardır. PKK’nın ikmal deposu ve ileri kulesi olan HDP’nin hafta sonu düzenlediği sözde Nevruz kutlamaları bu yılda ağır tahriklere sahne olmuştur. KAN İÇİCİ VAMPİRLERE İZİN VERİLMEYECEKTİR İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere pek çok ilimizde korsan Nevruz programları düzenlenmiş, bu kapsamda bölücüler, yasa dışı sol örgütler, devlet ve milletin amansız karşıtları yine fitne saçmışlar, bir kez daha Türk’ün Bahar Bayram’ını gölgelemeye çalışmışlardır. “Gücümüzü birleştirdiğimizde bu düzeni değiştireceğiz” açıklaması yapan HDP’nin bir eşbaşkanı, boyundan büyük laflar etmekle kalmamış, bölücülüğün ve terörün sözcülüğünü yapmıştır. Kürt kökenli kardeşlerimizle, Alevi İslam inancına mensup canlarımızı istismar eden, dahası Nevruz’dan nifak üreten kan içici vampirlere fırsat verilmeyecek, müsamaha gösterilmeyecek, kanunsuzlara göz açtırılmayacaktır. Bir CHP’linin terörist Demirtaş’a barış insanı demesi, önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi bulanık ve buhran içinde kalmış bir zihnin hezeyanıdır. Bir teröriste ‘barış insanı’ demek evvela barışa ihanettir. Teröristin yeri TBMM’i değil demir parmaklıkların arkasıdır. Kavga ve kutuplaşma meraklıları her zaman kaybedecektir. Türk milleti Nevruz’la birlikte yeni ve umut dolu günlerin geleceğine inanmış ve bu kültürel emaneti bugüne kadar korumuş ve yaşatmıştır. Bilinmelidir ki, bundan sonra da yaşatacaktır. Nevruz, büyük Türk milletinin hürriyet ruhunun kabararak taştığı, dar bir alandan çıkarak kıt’aları yönetmeye talip olduğu kutlu Ergenekon ateşidir. Bu ateşin hiç sönmeden milletimizin istikbalini aydınlatması gönülden dileğimdir. Çok geniş bir coğrafyada varlık mücadelesi veren aziz milletimin ve tüm soydaşlarımızın Nevruz Bayramı’nı kutluyor, hepsine birden sağlıklı, huzur dolu ve başarılarla geçecek bir ömür diliyorum. Kış mevsiminin arkasından bahara kapı aralayan bu ‘Yeni Günün’, barışın ve kardeşliğin habercisi olmasını umuyor, Türk milletinin tam bağımsız bir halde kıyamete kadar baki kalmasını, her zorluğu aşmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Çanakkale deyince akla gelen ilk husus kahramanlığın ehli salip karşısındaki şanlı direnişi, imanın çeliğe ve teknolojiye karşı zaferidir. Aziz ceddimiz Çanakkale’de milli hafızadan asla çıkmayacak bir destan yazmıştır. Bu destan dilden dile anlatılıp, nesilden nesile aktarılarak bir ibret, bir iffet, bir iftihar, bir itibar vesikası halinde tarihe mal olmuştur. Zaferimizin 107’inci yıl dönümünü karalamak maksadıyla, “Atatürk’süz Çanakkale” diyenlere sesleniyorum, Anafartalar Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, en az diğer kahramanlarımız gibi Çanakkale’nin her yerindedir, her zerresindedir, her köşesindedir ve bizim de şeref payemizdir. ÇANAKKALE ÜZERİNDE YENİ BİR KUTUPLAŞMA SAYFASI AÇMAYA YELTENİLMEMELİ “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum, cephaneniz yoksa süngünüz var” diyen muhteşem haykırış Çanakkale’de hala çınlamaktadır. Hiçbir kemiksiz, hiçbir densiz, Aziz Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenmemelidir. Bu yol kapalıdır. Bu yol çıkmaz sokaktır. Bu yolun sonu uçuruma açılmaktadır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasındaki amacı, Çanakkale Zaferi’nin Atatürk ile değil, köprü ile anılması olduğunu iddia eden çürük kafalar, ne Çanakkale’yi bilirler, ne Atatürk’e hürmet ederler, ne de Türkiye’ye sevgi beslerler. Bunların işleri güçleri yapılan her esere, her milli başarıya kulp takmak, iftira atmaktır. Gözleri vardır göremez, kulakları vardır duyamaz, dilleri vardır söyleyemez. Ve bunların kalpleri mühürlüdür. Çanakkale Türk milletinin namus kilididir, bağımsızlık ve beka kalesidir. Mermilerin havada birbirine isabet ettiği, bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü, milli ruhumuzun da özüdür. Bizim nereye çektiğimiz, kime çektiğimiz Allah’a şükür nettir, tarihsel ve kültürel müktesebatla belgelidir. Bizim feyzimizin ana kaynağı, faziletimiz ana damarı da bellidir. Buna karşılık Türkiye’yi kötüleme yarışına giren müfterilerin, menhus şer odaklarının soyunun, sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Lafı bol, karnı geniş, sözü yalan, özü yağma olanların sırtını yasladıkları, durmadan sufle aldıkları çevreler karışıktır, karanlıktır, kalleştir. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum. 18 Mart 2022’de hem Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünü andık, hem de muazzam bir eserin, göz kamaştırıcı bir yatırım şaheserinin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya’yla Avrupa altıncı kez birbirine bağlanmıştır. Bir ayağı Lapseki’ye, diğer ayağı Gelibolu’ya basan 1915 Çanakkale Köprüsü, feribotla bir saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Temeli 18 Mart 2017’de atılan bu dev eser, çok yoğun çalışmaların neticesinde bir yıl erken bitirilmiş ve faaliyete geçmiştir. Bunun yanında Malkara’dan Çanakkale’ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasıyla ihracatımızın yüzde 60’nına yakınını gerçekleştiren 9 ilimiz kesintisiz birbirine bağlanmıştır. Aynı zamanda “Marmara Otoyol Ringi” tamamlanmıştır. Ulaştırma altyapısının güçlenmesi ve yaygınlaşması sayesinde Türkiye’nin bölgesel ve küresel ticaretteki değeri, stratejik önemi daha da artacak, doğu-batı aksında herhangi bir kopukluk olmayacaktır. Parti Programımızda, ulaştırma politikamızın esasları şu şekilde belirlenmiştir: “Hızlı, güvenli ve teknolojik yeniliklere sahip, rekabeti tesis edecek, sanayiyi yönlendirecek, milli menfaatleri kollayacak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak, vatandaşın refah düzeyini yükseltecek ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak, uluslararası ulaşım koridorları ile bütünleşen, yaygın, hızlı, güvenli ve düşük maliyetli bir sistemin tesis edilmesidir.” 1915 Çanakkale Köprüsü bizim ulaştırma hedeflerimizin etap etap gerçekleşmesine vesile olacak büyük bir yatırım hamlesidir. Dün Çanakkale’yi zorlaya zorlaya geçmek isteyen müstevliler hayal kırıklığına uğramışlar, bu cüretlerinin bedelini ya denizin dibini boylayarak, ya da karaya çıktıkları noktada başları ezilerek ödemişlerdi. Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye’yi geçmek asla mümkün olamaz. Çanakkale’den kötü niyet dışında, geçiş müsaadesini sadece Türk milleti verecek ve o da geçmişle geleceği buluşturan köprüden sağlanacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yapımında emeği geçen, payı bulunan, desteği olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza, yüklenici firmalarımıza, fedakâr işçilerimize, feragat numunesi mühendislerimize teşekkür ediyorum. Bu köprünün milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. KARALAMA KAMPANYALARINA BEL BAĞLADILAR Ancak bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abide’sinde atarken, birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Dediler ki, bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş. CHP’liler yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler. Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden sizden geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir buyana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor bozarıyor çılgına dönüyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna hayır diyen yoktur. Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir. Asıl meseleleri kıyılarımıza yanaşan zalimlerin def edilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale’nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar. Fakat nafiledir, bütün menfur çabalar beyhudedir, dün başaramadıkları işgali, bugün asla yapamayacaklar, asla mel’un hedeflerine ulaşamayacaklar. Hesabına çalıştıkları Türkiye düşmanlarının fermanını okusalar bile, bu fermanı yırtıp atacak iman bizdedir, irade bizdedir, imkan bizdedir, azim bizdedir, cesaret bizdedir, vatan sevgisi bizimledir. İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Sadağından ok çıkarıp peş peşe atan mayası bozukları biliyoruz, kötü gayelerini biliyoruz, sinsi niyetlerinin farkındayız. Ne yapsalar boş, milletimizin şaşmaz ve şüphe taşımaz kararından kaçamayacaklar. Türkiye’nin yükselişine engel olamayacaklar, geleceğimize pranga vuramayacaklar, önümüze taş koyamayacaklar. Milletimize ve ülkemize samimiyetle hizmet eden, safiyetle görevini yerine getiren her meslek mensubunun başımızın üstünde yeri vardır ve bu tartışmasızdır. Hiç kimseye peşin hükümle bakmayız, bakamayız, bunu da hiç kimseye hak göremeyiz. Her insanımızın, her meslek mensubunun düşünce, ifade ve fikir hürriyetine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar vermedikçe, saygı duyulması gerektiğine inanırız. Bizim kıstaslarımız, kriterlerimiz, kavrayış ölçülerimiz gayet berraktır. Ve bunlar Türk milletin ortak iradesinin mahsulüdür. Türkiye’ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir. Türk milletiyle kimin sorunu varsa bizim de onlarla görülecek hesabımız vardır. İHANETE GÖZ YUMMAK GÜNAHA ORTAKLIKTIR Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler düzen, hem de hak, hukuk, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler hazırladıkları baldıran zehrini zemzem diye yutturmaya çalışan kötüler ve köksüzlerdir. Aynı bedende husumet ve haysiyet bir arada durmaz, duramaz. Yanlış yapanı meşru görmek hakikate darbedir. İhanet edene göz yummak günaha ortaklıktır. Türk Tabipleri Birliği isimli bölücü yapılanma, bir defa namuslu ve vatanperver Türk hekimlerini temsil edemez, onların mesleki çatı kuruluşu olamaz. Doktorlarımız bizim can beraberimizdir. Doktorlarımız şifa ümidinin ana mihveridir. Sevgi ve saygıya layık Türk hekimlerine tek bir lafımız yoktur, olması da düşünülemeyecektir. Fakat nerede bir melanet varsa, Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan bunlardır. HDP’nin yolundan giden bunlardır. Bölücülüğün propagandasını yapan bunlardır. Zillete düşen bunlardır. Bunlara doktor demek, Tabipler Birliği’nin başında Türk isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğe ve doktorluğa en korkunç bühtandır. Bizim Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik haklı eleştirilerimiz, bu kuruluşun yönetimine çökmüş üç beş Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunun dışında hiçbir hekimimiz bu sözlerimizden alınmamalı, gücenmemelidir. Muğla’da bir uzman çavuşumuzun bir hastanede maruz kaldığı kötü muamele bizleri derinden üzmüştür. Sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddetin karşısında olacağız, ama askerlerimize yönelik saldırı ve tacizlerin de sonuna kadar karşısında duracağız. BİR KİŞİNİN YANLIŞI GENELLEŞTİRİLEMEZ TBMM’ne sunulan ve ilgili komisyona havalesi yapılan “Sağlıkta Şiddet Suçlarının Önlenmesi ve Tıpta Yanlış Tedavilerle İlgili Davalardaki Haksızlıkların Sona Erdirilmesi İçin Türk Ceza Kanununda, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Teklifi”ni önşartsız destekleyeceğiz. Bu teklifle sağlık çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunun, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki Katalog Suçlar arasına alınması temel bir güvencedir ve yerinde bir tedbirdir. Bilhassa ifade etmek isterim ki, bir kişinin yanlışı genelleştirilemez, suç ve cezanın şahsiliği ilkesi esastır, pek tabii herkes için bağlayıcıdır. Zor bir dönemden geçerken, en küçük bir provokasyonun sonuçları elbette ağır olabilecektir. Her meslek mensubu insan onurunu incitmekten özenle sakınmalıdır. Ne hastanede, ne postanede, ne mahkemede, ne maliyede, ne adliyede ne de hayatın diğer alanlarında insanlık değerleri, insan olmaktan kaynaklanan kazanımlar asla ve kat’a çiğnememelidir. Biz geçmişte insan haysiyetini ayaklar altına alan kahredici ve ızdırap verici örnekleri yaşamış bir camiayayız. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yememiz bu yüzdendir. Bu düşüncemi hazin ve içimizi burkan bir misalle biraz açmak istiyorum. Bilenler bilir, anlatacağım olayın muhterem tanıkları hayattadır, 1970’li yıllarda, hain bir kurşunun bedenine isabet ettiği bir dava arkadaşımız Hacettepe Üniversitesi’nin hastanesine derhal ve telaşla kaldırılmıştı. O dava arkadaşımızın bir an evvel müdahaleye ihtiyacı vardı. Çünkü risk altındaydı. Çünkü hayati tehlikesi bulunuyordu. O yıllar zor ve çetin yıllardı. Cami avlularından omuzlanan şehit tabutları birbirini takip ediyordu. Ne kadar sarsıcıdır ki, yaralı olarak hastaneye götürülen kardeşimizin Ülkücü olduğunu öğrenen acil serviste görev yapan birkaç doktor müsveddesi, “bu faşiste bakmayız, bırakın gebersin” diyecek kadar düşmanlıkta sınır tanımadıkları dün gibi hatırımızdadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket böylesi bir maziyi iliklerine kadar yaşayarak, insafsızların, merhametsizlerin, kalpsizlerin kahpe tuzaklarını bozarak bugünlere gelmiştir. Hangi kitapta, hangi inançta böylesi bir barbarlığa, böylesi bir alçaklığa cevaz vardır? Müsamaha vardır? İşte o doktor görünümlü insanlık fukaralarının, eşkıyalaşmış zihniyetlerin çatı kuruluşu Türk Tabipleri Birliği’dir. Bu birliğin başındaki şahsın, sorarım sizlere, Kandil’deki bir mağara deliğinde bir teröriste pansuman yapan diğer bir teröristten ne farkı vardır? MUTLAK SURETLE KAPATILMALIDIR Cani Öcalan’la ilgili kurulan özgürlük platformunun kurucuları arasında bu birliğin başkanı var mıdır yok mudur? Terörle mücadeleye karşı çıkan bu kişi değil midir? Doğu ve Güneydoğu’daki meskun mahal operasyonlarından dolayı Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir? Sağlık sistemini HDP’yle birlikte kurgulamaktan bahseden, HDP’li bölücülerle hedef ve emel birlikteliği içinde olan bu kişi değil midir? Teröristlere dostluk ve barış ödülleri veren bu Tabipler Birliği değil midir? Bu nedenle açık açık sesleniyorum: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. Lazım gelen hukuki takibat süratle başlatılmalıdır. Yönetim organlarına yuvalanmış bölücülerden hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Milletimizin haklı beklentisi budur. Adaletin tecellisi için ihanetin duvarı yıkılmalıdır. İsminin başındaki Türk’ü hak etmeyen, Türk’ü tanımayan, Türk’e kefen biçen bu örgütün vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan hiçbir hekimimizi ahlaken temsil etmediği, edemeyeceği herkesçe bilinmelidir. PEŞ PEŞE ZİYARETLER TAKDİR TOPLADI Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş halinin tesis edilecek ateşkes rejimiyle kalıcı çözüm ortamına kavuşması, barış ve istikrarın kurumsal bir boyut kazanması Türkiye ve dünya gündeminin öncelikli konu başlıklarından birisidir. Bu iki ülke arasındaki ateşin daha fazla enkaz ve yıkıma yol açmadan söndürülmesi muhakkak surette temin edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüz yüze görüşmeleri, yaptığı telefon diplomasisi ülkemizin uluslararası ortamda cazibesini ve çekim gücünü arttırırken, barış özlemlerini de diri tutmaktadır. Dışişleri Bakanımızın geçen hafta Moskova’ya ve Kiev’e yaptığı peş peşe ziyaretler, burada mevkidaşlarıyla kurduğu samimi temas ve diyaloglar takdir toplamış, barış arayışlarına ivme kazandırmıştır. Krizin aşılması ve anlaşmazlığın örselenmesi hususunda iki tarafa da hakim olan pozitif ve yapıcı siyasi tutum makul ve memnuniyet verici düzeylere ulaşmıştır. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın müzakereye hazır olduğunu söylemesi dikkatleri Putin’e çevirmiştir. Ancak bu görüşmenin vasat bulmaması halinde üçüncü dünya savaşı riskinden bahsetmesi ise endişeleri körüklemiştir. Dışişleri Bakanımızın açıklamasına bakarsak, Rusya ile Ukrayna’nın pozisyonlarında bir yakınlaşma olduğu anlaşılmaktadır. Rusya Dışişleri Bakanı’nın, ileri sürülen talepler konusunda kapsamlı belgelerin imzalanmasıyla operasyonların sona ereceğini söylemesi ateşkes kapısının açılma iradesine emaredir. Müzakere edilen altı maddelik taslak metnin ilk dördünde neredeyse mutabakat sağlandığı yapılan açıklamalarla sabittir, varittir. Türkiye ateşkesin sağlanması, sivil can kayıplarının önüne geçilmesi için olağanüstü bir çaba sergilemektedir. Dünya üzerinde Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa en dengeli yaklaşan, süreci en geniş açıdan ele alan ülke Türkiye’dir. Putin’in aklıselim çizgisine gelmesi beklentimiz ve temennimizdir. Rus istihbarat teşkilatının, Ukrayna’nın Karadeniz’e döşediği mayınların kablolarının koptuğunu, bu mayınların akıntıyla birlikte Boğazlara kadar gelebileceğini iddia etmesi ya bir algı oyunu ya da çok ciddi bir tehdit ihbarıdır. Bu doğruysa Türkiye yüksek tehlike altındadır, hazırlıklı ve uyanık olmak hayati önemdedir. Batılı ülkelerin istihbarat kuruluşları da Putin’in her çılgınlığı yapabileceğini servis edip kamuoyu oluşturmaktadır. OYUNLARI BİRER BİRER BOZULUYOR Karşılıklı enformasyon mücadeleleri, propaganda kampanyaları gittikçe şiddetlenmektedir. Savaşın kazananı, barışın da kaybedeni olmayacağı pek çok tecrübeyle bilinmektedir. Yaşanan trajedilere, kül yığınına dönen şehirlere, çocukların katledilmesine, sivil ölümlere, siyasi ve ekonomik ablukalara, savaşın üzerinden geçinen küresel baronların saltanatına artık bir son verilmelidir. Silahların susma vakti gelmiştir. Diplomasinin imkanlarıyla, diyalog kanallarının çalıştırılmasıyla her müşkülatın aşılması mümkündür, mukadderdir. Türkiye’nin aktif, akılcı, ahlaklı, sağduyulu, çok boyutlu ve dengeli politikaları Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların sonlanmasına hizmet edecek kıvam ve kırattadır. Bunu sadece biz değil, dünya bilmekte ve görmektedir. Ülkemizin arabuluculuğuyla masumların hayatı kurtarılacaktır. Oyun kuran ülkelerin çok şükür oyunları birer birer bozulmaktadır. Bir tarafta barış ve ateşkes için çağrıda bulunup, diğer tarafta savaşan taraflara silah ve cephanelik satan, devamlı husumeti kamçılayan ülkelerin ne kadar fırsat düşkünü oldukları bu süreçte daha da belirginlik kazanmıştır. Hiçbir ülke Türkiye kadar iyi niyetli, her iki tarafa da eşit mesafede yaklaşan, halisane ve adilane bir tutum içinde değildir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona ermesinin tek ve geçerli yolu bu ülkelerin devlet başkanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla mesela İstanbul’da bir araya gelmeleridir. Kan duracaksa, en yakın ve akla yatkın çare budur. Teknik heyetlerin müzakerelerinin yanı sıra, dışişleri bakanları seviyesinde ilk siyasi ve birebir görüşme 10 Mart 2022 tarihinde Antalya’da gerçekleşmiştir. Putin ile Zelenski’nin buluşması bu siyasi görüşmenin ikinci ve çözüm odaklı en etkili halkası olabilecektir. Böylesi bir zirve, bölgemize huzur getirecek, siyasi ve ekonomik sıçramanın ilk basamağı olacak, savaştan nemalanan, güç tahkimi yapan, insanlığı korkutarak medeniyetler arası çizgileri kalınlaştırma arayışında olan ülkelerin kozlarını boşa çıkaracaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı tarih ve beşeriyet önünde ihmali facialara yol açacak ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Türkiye bu sorumluluğun icra ve ifasında destekleyici bir tavır ve dinamik politik vizyona sahip olduğunu ispat etmiştir. Ne var ki Batı, Ukrayna Cumhurbaşkanı üzerinden kumar oynamaktadır. Dahası arkasına saklanıp savaşı uzatmak ve yoğunlaştırmak için tezgah kurmanın hevesindedir. 'NATO ÜYELERİ ARASINDA YAPTIRIMA MARUZ KALAN TEK ÜLKE TÜRKİYE'DİR' Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı periyodik şekilde ve online olarak parlamentolarında konuşturup ayakta alkışlayan ülkeler bize göre samimiyetsiz ve ikiyüzlüdür. Zelenski’yi internet üzerinden dinleyip alkış tufanı koparanların nereden ve kimden sipariş aldığını basiretli ve temiz bir zihniyet sahibi herkes fark etmektedir. Tiyatroya gerek yoktur, bunu izleyip de aldanacak ve kanacak hiç kimse olmayacaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı parlamentolarında konuşturan ülkelerin, savaşı körükleyen, güç konsolidesi yapan, kendi iradelerine ipotek koyan ABD’ye itirazları ne zaman görülecek, ne zaman ortaya çıkacaktır? Hani yaptırımlarla sonuç alınacaktı? Hani Rusya’nın nefesi kesilecekti? Bugüne kadar NATO ne yaptı? ABD neyi sağladı? Birleşmiş Milletler hangi yaraya merhem olabildi? Rusya’ya uygulanan yaptırımların bir benzeri Türkiye’ye de reva görülmüyor mu? Bu nasıl müttefikliktir? Bu nasıl stratejik ortaklıktır? NATO üyeleri arasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye’dir. Dost bildiklerimiz tarafından egemenlik haklarıyla oynanan, aleyhine ekonomik, siyasi ve diplomatik tuzaklar kurulan ülke de Türkiye’dir. Mücadele ettiğimiz terör örgütlerine destek verenler şu rezalete bakınız ki bizimle NATO şemsiyesi altında birlikte olanlardır. Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman ölünce kıyameti koparanlar, yıllardır oluk oluk akan Türk ve Müslüman kanlarını, alınan mazlum canları felç geçirmiş gibi izlemişlerdir. Kuzu postuna bürünmüş hiçbir ülke bize adalet dersi veremez. İnsanlık hatırlatması yapamaz, istikamet çizemez, yaptırımlara niye katılmıyorsunuz, neden S-400’ü aldınız diyemez. Türkiye Cumhuriyeti felaketlere direnen, esarete meydan okuyan kahraman bir kuşağın eseridir. Bu devleti Türk milleti kurmuştur, son söz ve karar da Türk milletinindir. Her ülkeye mesafemiz aynıdır. Dostu da biliriz, düşmanı da tanırız. Uzatılan ellerin geri planındaki habis niyetleri görmezden de hiç gelmeyiz, gelemeyiz. Taş atan olursa, gülle mukabele etmeyiz. Zor günümüzde yalnız bırakanları, kuyumuzu kazanları, arkamızdan dolaşanları asla unutmayız, unutmayacağız, unutturmayacağız. FURKAN VAKFI'NA MÜDAHALE Bizim anlayışımıza göre devlet demek hukuk, düzen, güvenlik ve gelecek demektir. Devletin hukuk sınırları içinde kullandığı veya kullanacağı caydırıcı, cezalandırıcı ve önleyici gücü meşrudur. Türkiye, çadır devleti, muz cumhuriyeti, kabile yapılanması, yolgeçen hanı, keyfi yetenin, kafası bozulanın, canı sıkılanın meydanlara çıkıp izinsiz ve kanunsuz gösteriler yapacağı bir ülke değildir, olması da mümkün değildir. Bir devletin üç temel unsurundan birisi olan egemenliğini sulandıracak, sorgulayacak ve yıpratacak, bunun yanında egemenlik vasfına rakip olacak hiçbir oluşuma, hiçbir örgüte, hiçbir yapıya, hiçbir dernek veya vakfa tahammülümüz olamayacaktır. Din kisvesine saklanıp darbeye kalkışan, işgale heves eden, Türkiye’yi iç kargaşaya mahkum etmeyi planlayan FETÖ’cü hainleri bir kenara koymak, bundan ders çıkarmamak akıl tutulmasına, hafıza kaybına delalet edecektir. Geçtiğimiz hafta sonu Adana’nın Seyhan ilçesinde yaşanan, arkası önü projelendirilmiş hadiselerin içyüzünü şuurla tarif, dikkatle tespit ve tefrik etmek lazımdır. Vakıfların nasıl kurulduğu, uymaları gereken kuralların neler olduğu kanunlarla çerçevelenmiştir. Türkiye husumeti aleni olan ve 701 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kapatılan Furkan Vakfı isimli örgütün provokasyonları sonucunda hiç arzu edilmeyen sahneler yaşanmıştır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna aykırı hareket eden, yeri geldiğinde PKK’yı, yeri geldiğinde FETÖ’yü öven, yeri geldiğinde de darbe girişimlerine hayırlı olsun diyen sözde bir vakfın mensupları artık bardağı taşırmıştır. Furkan demek, doğru ile yanlışı, hak ile batılı, iyi ile kötüyü ayırt etmek demektir. Ancak bunlarda doğru ile yanlış, hak ile batıl birbirine girmiştir. Bunlarda ihlas ve iman alameti mumla aransa bile bulunamayacaktır. Bu din tacirlerinin, bu ajan provokatörlerin kanunsuz eylemlerine şerefli Türk polisi zamanında müdahale etmiş, bize göre devletin hükümran vasfı isabetle gösterilmiştir. Asayişsizliğe izin ve icazet verilmemiştir. Sözde vakfın meczup başkanının İçişleri Bakanımıza yönelik izansız saldırıları, iffetsiz hakaretleri ve hayasız itibar suikastları bizim nezdimizde yok hükmündedir, hatta ayaklarımızın altındadır. Sayın Süleyman Soylu, soy ismi gibi soyludur, görevini de layıkıyla yerine getirmektedir. Türk polisi görevinin gereğini yapmış, Müslüman görünümlü bir avuç münafığa, sokakları karıştırmak isteyen sayıca küçük bir azınlığa Türk devletinin yaptırım gücünü göstermiştir. Bütün emniyet teşkilatımızı hassaten kutluyor, özellikle Adana’da görev yapan her polisimizin tertemiz alınlarından öpüyorum. Kadınları, çocukları zırh olarak kullanan bu sözde vakıf yöneticileri aynı zamanda hem korkak, hem de günahkar olarak anılacaklardır. BEDELİ ÇOK AĞIR ÖDETİLMELİ Muhammedi ahlakın kırıntısını taşımayan, İslam’ın ruhuyla bağdaşmayan bu sözde vakfın kimin kuytusu, kimin kuyusu, kimlerin kumandası altında olduğunu vicdan sahibi her vatandaşımız az çok bilmektedir. Şayet bugün tedbir almazsak, gelecekte yeni 15 Temmuzların yaşanması kaçınılmazdır. Şayet bugün duyarlı ve sorumlu hareket etmezsek, içi müşrik dışı Müslüman olan ilkesizlere önlem almazsak, uyarıyorum ki, terörist başı Gülenlerin arkası kesilmeyecek, ihanet kervanı kesintiye uğramayacaktır. İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. Her kim bu manevi gerçeğe riayet ediyorsa baş tacımızdır. İstismarcıların, fesat yuvalarının, dinimizi ticarete ve batıl hedeflere tahvil etmek için fırsat kollayanların hesabı sorulmalı, hevesleri kursaklarında bırakılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini içten içe çürütmek, kaleyi içinden yıkmak için tetikte beklemek vatana ihanettir, millete ihanettir, bedeli muhataplarına çok ağır ödetilmelidir. Milletin kaderi devlet, devletin geleceği millettir. İkisini birbirinden ayırmak imkansızdır. Devleti muhafaza edeceğiz, milleti yaşatacağız. Karşımıza engel çıkarsalar da, mutlaka aşacağız. Tek nefes olacağız, tek yürek olacağız, tek ses olacağız, devlet-i ebed müddet, millet-i ebed müddet amacımızdan sonu ölüm bile olsa vazgeçmeyeceğiz. Teslim olmayacağız, taviz vermeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Çünkü biz Ergenekon ateşini yaktık yakalı hiçbir güce boyun eğmedik, diz çökmedik, eyvallah etmedik. Bundan sonra da bu irademizi elhak korumaya yeminliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.

2 yıl önce

Pınarhisar ve Çakıllı Çevre Yolları Açılışı… Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ülkemiz ve Trakya için hayırlı bir açılış yapıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nden, Pınarhisar ve Çakıllı Çevre Yolları Açılış Töreni'ne canlı bağlantıyla katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle: Rabbimden bu mübarek günleri affımıza, ferahımıza, refahımıza vesile kılmasını niyaz ediyorum. Pınarhisar ve Çakıllı Çevreyollarının hayırlı olmasını diliyorum. Projenin toplamda 22 kilometrelik kısmını hizmete vermiş oluyoruz. Hizmete açtığımız çevre yolları Trakya genelinde trafiğin rahatlamasına katkıda bulunacaktır. Taşımacılık yapan şoförlerimiz ve vatandaşlarımız konforlu ve hızlı seyahate ulaşabilecektir. Vakitten yılda 93 milyon lira, akaryakıttan 35 milyon lira tasarruf edilecektir. Karbon emisyon miktarı da 7 bin tondan fazla alacaktır. Saray ve Kırklareli arasındaki ulaşımın kısalması etkileşimi artıracaktır. Ülkemiz ve Trakya için hayırlı bir açılış yapıyoruz. Benim dünyamda Pınarhisar'ın ayrı bir yeri var, hayatımın dönüm noktalarından biriydi. Cezaevleri zalimler için hapishane mazlumlar için taş medresedir.

1 2 3 4 5 6 7