19 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

Putin ve Macron’un mesafeli görüşmesi dünya basınında nasıl yankılandı?: “Senin tarafında havalar nasıl?”

Söz konusu görüşme tüm gazetelerin manşetlerine yansıdı. New York Post gazetesi, uzun bir masanın iki ucunda 5 saat süren görüşmeye ilişkin haberini 'Senin tarafında havalar nasıl?' sözlerini kullanırken Fransız basın bile dalga geçti. Ukrayna'nın doğusunda yaşanan kriz devam ederken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Rusya'nın başkenti Moskova'daki Kremlin Sarayı'nda bir araya geldi. Toplantı öncesinde Kremlin Sözcüsü Dimitry Peskov, "Ukrayna konusunu çözümü için önemli bir adım fakat büyük atılımlar beklemiyoruz. Durum, tek bir toplantıda belirleyici atılımlar beklemek için çok karışık" açıklaması yapmıştı. Tüm dünyanın gözlerinin çevrildiği zirveye Putin'in Macron'u karşıladığı o anlar damga vurdu. Putin'in Macron'u eli cebinde karşılaması sosyal medyada gündem oldu. Uluslararası basında geniş yankı bulan bu görüntüler Macron'un küçümsendiği yorumlarını beraberinde getirdi. UZAK MESAFE DİPLOMASİSİ Putin ve Macron zirvesinindeki dev masa da çok konuşulanlar arasındaydı. Putin'in Macron ile gerçekleştirdiği görüşmede sıra dışı mesafe Putin'in Batı'ya verdiği üstü kapalı mesajlardan biri olarak yorumlandı. HALA ARALARINDA KİLOMETRELER VAR İngiliz Daily Mail gazetesinde yer alan haber ise: 'Hala aralarında kilometreler var' başlığı ile verildi. 'SENİN TARAFINDA HAVA NASIL?' New York Post gazetesi, uzun bir masanın iki ucunda 5 saat süren görüşmeye ilişkin haberini 'Senin tarafında havalar nasıl?' sözleri ile başlattı. "RUS USULÜ DİYALOG" Fransız gazetesi Liberation Putin'in uzun masa görüşmesini "Rus usulü diyalog" manşetiyle birinci sayfasına taşıdı. "ELYSEE SARAYI'NDAN KATILSAYDI" Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Putin arasındaki mesafe, Fransa'da "Macron görüşmeye Elysee Sarayı'ndan katılsaydı" şeklinde esprilere konu oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un sosyal medya hesabından görüşmeye ilişkin paylaşılan fotoğrafta masanın gözükmemesinin bilerek yapıldığına dair yorumlar yapıldı. MACRON'UN ELİNİ SIKMADI! İki lider arasındaki soğuk rüzgar basın toplantısına da yansındı. Toplantı bitiminde ise Macron'un elini sıkmayan Putin, Macron ile birlikte basın mensuplarına poz vermedi. MACRON'UN ŞAŞKINLIĞI Görüşme sonrası Putin direkt olarak kapıya ynelince Macron'un yaşadığı şaşkınlık kameralara yansıdı. Fransız basını Macron'un Putin'den 'Sayın' diyerek bahsederken Eus liderin Macron'a 'Sen' demesi ise tepki ile karşılandı. GÖRÜŞME'DE NELER KONUŞULDU? Görüşmenin anlamlı ve faydalı geçtiğini belirten Putin, Macron ile Rusya'nın ABD ve NATO'ya önerdiği güvenlik garantileri meselesi hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi. NATO'nun doğuya genişlememesi, 1997'deki sınırlarına geri dönmesi ve Rusya sınırlarına silah yerleştirilmemesi tekliflerinin ABD ve NATO tarafından görmezden gelindiğini kaydeden Putin, "Diğer şeylerin yanında şunu göz ardı edemeyiz: NATO 2019'daki askeri stratejisinde Rusya'yı doğrudan ana güvenlik tehdidi ve düşman olarak adlandırdı. NATO bizi düşman olarak belirledi." ifadelerini kullandı. "NATO, RUSYA'YA DERS VERMEYE ÇALIŞIYOR" NATO'nun askeri altyapılarını Rusya sınırlarına yaklaştırdığını vurgulayan Putin, NATO ve üye devletlerinin Rus silahlı kuvvetlerini nereye ve nasıl konuşlandırılacağı konusunda "ders vermeye çalıştığını" söyledi. Rusya'nın NATO'ya değil, NATO'nun Rusya'ya doğru ilerlediğini savunan Putin, bu yüzden ülkesinin saldırgan davrandığını söylemenin mantıksız olduğuna işaret etti. Rus askeri birliklerin Rusya toprakları içerisindeki hareketinin komşu ülkelere hangi gerekçe ile tehdit olduğunu 'anlaşılmaz' bulduğunu vurgulayan Putin, bu durumun Moskova'ya karşı düşmanca bir politika izlemek için kullanıldığını dile getirdi. Putin, "NATO üyesi ülkelerin kendisi Ukrayna'yı modern silahlarla doldurmaya, Ukrayna ordusunun modernizasyonu için önemli mali kaynaklar ayırmaya ve askeri uzmanlar, eğitmenler göndermeye devam ediyor." şeklinde konuştu. "UKRAYNA NATO'YA GİRERSE RUSYA İLE NATO ARASINDA SAVAŞ ÇIKAR" Ukrayna'nın NATO'ya alınması halinde savaş çıkacağına işaret eden Putin, Fransa dahil Avrupa ülkelerinin Kırım'ı Ukrayna'nın parçası olarak saydığını, Moskova'nın ise Kırım'ı Rusya'nın saydığını hatırlattı. Putin konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ukrayna'nın doktrin belgelerinde Rusya 'düşman' olarak tanımlanıyor ve Kırım'ın askeri yollarla geri alınması belirtiliyor. Öyleyse, Ukrayna'nın NATO üyesi olduğunu tasavvur edin. O zaman Rusya ve NATO arasında askeri çatışma meydana gelecek demektir. Biz NATO ile savaşmak mı istiyoruz? Ya da siz Rusya ile mi savaşmak istiyorsunuz? Fransa'nın Rusya ile savaşmasını ister misiniz?" MACRON: "RUSYA VE AVRUPA BİRLİKTE GÜVENLİK DÜZENİ İNŞA ETME İRADESİ GÖSTERMELİ" Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise Rusya ve Avrupa'nın güvenlik garantileri konusunda birlikte çalışması gerektiğini belirterek, "Avrupa'da yeni bir güvenlik düzeni inşa etmek ve istikrar için güvenlik garantileri üzerinde çalışmaya hazır olduğumuz iradesini birlikte göstermeliyiz. Bu, egemen devletler olarak birlikte inşa ettiğimiz temele dayanmalıdır." ifadelerini kullandı. Bölgede istikrarı sağlayacak yeni mekanizmalar inşa etmek gerektiğini vurgulayan Macron, "Ancak bu, son 30 yılın anlaşmaları ve temel ilkeleri revize ederek veya temel Avrupa haklarını sınırlandırarak inşa edilemez" dedi. Rusya ve Avrupa Birliği'nin (AB) gerilimin azalması ve durumun istikrara kavuşmasına yönelik somut önlemler konusunda anlaşması gerektiğine dikkati çeken Macron, Rusya'nın ve Avrupa ülkelerinin kaos istemeyeceğini vurguladı. Ukrayna'daki gerilimi AB ve Rusya'nın çözüme kavuşturması gerektiğini belirten Macron, Minsk anlaşmalarının tam uygulanması ve Donbas'taki ihtilafın çözümü için Normandiya formatı çerçevesinde çalışmaların sürdüğünü hatırlattı.

2 yıl önce

Çöp konteynerinin başında yemek yiyerek duygu sömürüsü yapıyorlar

İstanbul'da çöpten ekmek yeme numarasıyla duygu sömürüsü yapıp dilenenler cep telefonu kamerasına yansıdı. Görüntüleyen kişi kendilerini şikayet edeceğini söylediğinde iki dilenci, oynayarak uzaklaştı.

2 yıl önce

Terörist başının Kenya'da paketlenip Türkiye'ye getirilmesinin üzerinden 23 yıl geçti

Teröristbaşı Öcalan, 12 Eylül 1980 darbesinden kısa süre önce Türkiye'den ayrılarak Suriye'ye yerleşti. Terör örgütü PKK'nın etki alanını Irak'ın kuzeyine taşımasının ardından yapılan ikinci sözde kongrede Öcalan'ın silahlı talimat eylem talimatının ardından PKK'nın kanlı eylemleri Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde başladı. Türkiye'de yaşayan ve özellikle kırsal kesimdeki Kürt vatandaşları silah ve baskılarla hedef alan terör örgütü, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan vatandaşların haklarını silahla engellemeye çalıştı. Öcalan'ın, "DEP'e (Demokrasi Partisi) oy vermeyenin tavuğunu bile öldürün." sözünün ardından 1987'de Türkiye, PKK'nın katliamlarıyla sarsıldı. Bölücü örgüt PKK mensuplarının masumlara yönelik saldırılarının ardından terör örgütünün elebaşı Öcalan "bebek katili" olarak anılmaya başlandı. Öcalan'ın emriyle düzenlenen kanlı katliamlar 90'lı yıllarda da devam etti. ÖCALAN'IN SIĞINACAK ÜLKE ARAYIŞLARI Öcalan, PKK'nın silahlı ve siyasi faaliyetlerini, 1998 sonbaharına kadar fiilen Suriye'den yürüttü. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Öcalan'ı topraklarında barındırmaması konusunda Şam'a baskı yaptı. Hafız Esed yönetimindeki Suriye'nin PKK'ya desteği ve Türkiye'ye yönelik söylemleri, iki ülke arasında uzun süredir devam eden krizin derinleşmesine neden oldu. İki ülke arasındaki kriz, Türkiye'den yapılan açıklamalarla yeni bir boyut kazandı ve teröristbaşının Türkiye'ye getirilmesi için düğmeye basıldı. Krizin derinleştiği 1998'de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, bazı komşularının Türkiye'nin iyi niyetini ve yakınlığını yanlış değerlendirdiklerini belirterek, "Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp onu destekleyerek, Türkiye'yi terör belasına bulaştırmışlardır. Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir." ifadeleriyle yeni dönemin ilk sinyallerini verdi. Suriye'nin tutumuna Türkiye'nin tepkisi sadece Orgeneral Ateş ile sınırlı kalmadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yaptığı bir konuşmadaki, "Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu ve sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum." sözlerinin ardından Hafız Esed'in kararıyla 9 Ekim 1998'de Öcalan sınır dışı edildi. Terörist Öcalan, önce Yunanistan'a gitti, Atina'nın iltica talebini kabul etmemesi üzerine Rusya'ya sığındı. Moskova ile temasa geçen Ankara, bölücü terör örgütü PKK'nın başındaki ismin teslim edilmesini istedi ama beklediği yanıtı alamadı. Öcalan, Rusya Parlamentosundan sığınma hakkı elde etti ancak diplomatik baskılara dayanamayan Rusya, Öcalan'ı İtalya'ya gönderdi. İtalyan makamları, Türkiye'ye iade edilmeyeceği garantisi vererek PKK elebaşının iltica işlemlerini başlattı ancak sahte pasaport taşımaktan dolayı onu tutukladı. İtalya'da o dönem Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde bulunan Franco Carleone, "İtalyan hükümeti, ölüm cezasıyla karşı karşıya olan birini iade edemez" açıklamasıyla Türkiye'nin tepkisini çekti. İtalya'da çıkarıldığı mahkemede, terörist eylemleri dolayısıyla pişmanlık duyduğunu söyleyen Öcalan'a, İtalyan hakimlerce, "Sağlık durumu ve kaçamayacağı yönündeki kanaatler" doğrultusunda ev hapsi verildi. Öcalan'ın burada bir villaya yerleştirilmesi ve iade edilmemesi üzerine Türkiye'de İtalya'ya karşı tepkiler arttı. Bir boykot kampanyasına dönüşen tepki dolayısıyla çok sayıda vatandaş, Ankara'daki büyükelçilik önüne gelerek İtalya'nın tutumunu protesto etti. İtalya'da da barınamayan Öcalan tekrar 16 Ocak 1999'da Rusya'ya gitti. Burada kendisine 10 gün süre tanınan teröristbaşı, 29 Ocak 1999'da özel uçakla tekrar Yunanistan'a geçti. Öcalan, 31 Ocak'ta Hollanda ve Belarus'a gitmek istese de bu ülkelerden iniş izni alamadı. Öcalan, 2 Şubat 1999'da Yunanistan'dan ayrılarak gittiği Kenya'da Yunanistan'ın Nairobi Büyükelçiliği rezidansına götürüldü. MİT HAREKETE GEÇTİ Öcalan'ın, Kenya'dan Hollanda'ya gitmek istediğine ilişkin istihbaratın ardından MİT harekete geçti. Bu doğrultuda iş insanı Cavit Çağlar'ın uçağı kiralandı ancak Çağlar'a operasyona ilişkin bilgi verilmedi. Yunanistan'ın Öcalan için ayarladığı uçağa benzemesi için boyanarak kuyruk işareti konulan uçak, hazırlıkların ardından Türkiye'den ayrıldı. Pilotlara Mısır'a gideceği yönünde bilgi verilen uçakta 2 pilot haricinde MİT personeli bulunuyordu. Türkmenistan uçağı şeklinde işlemleri yapılan uçaktaki yolcu bilgilerinde ise "muz tüccarları" ifadesi kullanıldı. Aynı tip ve aynı renk uçağın Hollanda'dan Kenya'ya gidecek olması sebebiyle kiralanan uçak için Mısır ve Uganda'ya gideceği şeklinde rota çizildi. Uçak, muz tüccarı gibi davranan yolcularıyla 10 gün Uganda'da bekledi. "LAZAROS MAVROS"UN TÜRKİYE'DE BİTEN YOLCULUĞU "Lazaros Mavros" adına düzenlenmiş Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu taşıyan Öcalan'ın yakalanması için 15 Şubat 1999'da harekete geçildi. Hollanda'dan Öcalan'ı almak için gelen uçak henüz havadayken operasyona giden Türk uçağı, Nairobi Havalimanı'na indi. Bir süredir Yunanistan'ın Nairobi Büyükelçiliğinde kalan Öcalan, Hollanda'ya gidecek uçağa binmek üzere korumalarıyla buradan ayrıldı. Havalimanına giden yol güzergahında görev yapan Kenya polisi, Öcalan'ın bulunduğu aracın geçmesinin ardından yolu kesti. Öcalan'ın konvoyundaki diğer araçların başka yola yönlendirilmesi, operasyon ekibine zaman kazandırdı. Nairobi Havalimanı'na geldiğinde bineceği uçağın, Hollanda'dan kendisi için gönderildiğini zanneden Öcalan'ın Türkiye'ye getirilme yolculuğu uçağa adım atmasıyla başladı. Öcalan'ı getiren konvoy ise havalimanına ancak uçak kalktıktan sonra giriş yapabildi. Teröristbaşı Öcalan, uçağa alınmasının ardından kelepçelendi ve gözleri bağlandı. Uçağın havalanmasının ardından gözleri açılan Öcalan'ın ilk duyduğu söz, "Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin." oldu. Türkiye'ye yönelen uçağın hedefinde Bandırma'daki askeri üs vardı. Sis nedeniyle iniş yapamayan uçak sisin dağılması için beklerken yakıt ikmali gerekliliği doğdu. Bu nedenle uçak, Atatürk Havalimanı'na inerek burada kapılarını açmadan yakıt ikmali yaptı ve daha sonra sis dağılınca tekrar Bandırma'daki üsse doğru hareket etti. Öcalan'ın Suriye'den sınır dışı edilmesiyle başlayan kaçış yolculuğu, 16 Şubat 1999'da sabah 03.00 sularında Bandırma'da sona erdi. ÖCALAN TÜRKİYE'DE Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, başarılı operasyonun ardından sabah saatlerinde Başbakanlık Resmi Konutu'nda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Rasim Betir, Genelkurmay Harekat Başkanı ve Başbakanlık Askeri Danışmanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt ve MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile bir araya geldi. Basına da Ecevit'in saat 11.00'de basın toplantısı düzenleyeceği duyurusu yapıldı. Ecevit, beraberindeki MİT Müsteşarı Atasagun ile Başbakanlık Merkez Binası'na geldi. Bakanlar Kurulu salonunda "Değerli gazeteci arkadaşlarım, sizlere ve aziz yurttaşlarıma bir haberim var." ifadeleriyle açıklamasına başlayan Ecevit, "Bu sabaha karşı saat 03.00'ten itibaren bölücü terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan Türkiye'dedir." dedi. Operasyona ilişkin bazı bilgileri de paylaşan Ecevit, operasyonu sadece 10 yetkilinin bildiğini, hiçbir sızma olmadığını söyledi. Operasyonun Genelkurmay ile MİT'in tam bir uyum içinde çalışması sayesinde başarıldığını belirten Ecevit, tebriklerini iletti. TERÖRİST ELEBAŞI ÖCALAN'IN YARGILANMASI Öcalan'ın yargılanmasına 31 Mayıs 1999'da İmralı Adası'nda kurulan özel mahkemede başlandı, dava dokuz duruşmada tamamlandı. Davayı, Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi yürüttü. Türk Ceza Kanunu'nun "vatana ihanet" suçunu düzenleyen 125. Maddesine göre Öcalan hakkında idam cezası verildi. Dönemin DSP-ANAP-MHP hükümetinin kararıyla, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uyum yasaları gereği idam cezasının kaldırması üzerine Öcalan hakkındaki idam hükmü, "ağırlaştırılmış müebbet" hapse çevrildi. Mahkemenin gerekçeli kararında, "Öcalan'ın, eylemlerinin şiddeti, yoğunluğu ve sürekliliği ve içinde bebek, çocuk, ihtiyar ve kadınların da bulunduğu binlerce insanın öldürülmüş olması ve ülke genelinde ciddi tehlike oluşturması nedeniyle cezai sorumluluğu azaltan maddelerden yararlanmasının uygun görülmediği" açıklandı.

2 yıl önce

Alman Basınına konuştu! HDP’nin demokrasi cephesinde olduğunu savunan Kaftancıoğlu: “Özgürlük ve demokrasi için savaşmak isteyenler bizimle birlikte mücadele edebilirler”

Uluslararası medya kuruluşları, Türk siyasetiyle ilgili birçok isim hakkında parlatma çalışmalarına devam ediyor. Fransa’da liberal çizgide yayın yapan Le Monde gazetesi, daha önce Meral Akşener ve Canan Kaftancıoğlu’nun Erdoğan karşısında önemli kadın figürler olduğunu iddia etmişti. Son olarak Alman Die Welt gazetesi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile röportaj yaptı. "HDP demokrasi gücü" Terör örgütü ile ilişkisi nedeniyle kapatma davası açılan HDP’yi ‘demokrasi güçleri’ arasında gösteren Kaftancıoğlu şunları söyledi: “Şunu ifade etmek lazım Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde bulunduğu ittifakta HDP yok. HDP aday çıkarmayınca HDP seçmeninin bizim adayımıza oy verme davranışı söz konusu. Mücadele, demokrasiden yana olanlar ile demokrasiye karşı olanlar arasındadır. Özgürlük ve demokrasi için savaşmak isteyenler bizimle birlikte mücadele edebilirler"

2 yıl önce

HDP, bebek katili Öcalan'ın yakalanışının 23'üncü yıl dönümünde PKK elebaşına özgürlük istedi

Terör örgütü PKK'nın kurucusu terörist elebaşı Abdullah Öcalan, 23 yıl önce 15 Şubat 1999'da siyasi sığınma talebinde bulunduğu Hollanda'ya gitmek üzere geldiği Nairobi Havalimanı'nda bordo bereliler tarafından düzenlenen operasyonla yakalanıp Türkiye'ye getirildi. HDP, İmralı Cezaevi'nde çarptırıldığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken terörist elebaşı Öcalan'ın yakalanışının yıl dönümünde yazılı bir açıklama yaptı. HDP'DEN SKANDAL AÇIKLAMA PKK elebaşının yakalanmasını 'komplo' olarak tanımlayan HDP, açıklamasında şu skandal ifadelere yer verdi: "Sayın Abdullah Öcalan, bundan 23 yıl önce başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin komplosuyla Türkiye’ye teslim edildi. Öcalan’a yönelik 15 Şubat 1999’da gerçekleştirilen bu komployla Kürt sorununda barış, adalet ve özgürlük talebi hedef alındı. Bu anlamıyla 15 Şubat özellikle Kürt halkının özgürlüğüne, varlığına, geleceğine ve tarihine kastetme günüdür." ÖZGÜRLÜK İSTEDİLER Terörist Öcalan'ın sağlığından endişe duyulduğunun belirtildiği açıklamada özgürlük talebinde de bulunuldu.

2 yıl önce

Mehmet Öz FETÖ elebaşını savundu: Gülen'e dokunulmaz

Türk asıllı Amerikalı doktor ve aynı zaman televizyon programcısı olan Dr. Mehmet Öz, ABD'de siyasete atıldı. Pensilvanya eyaletinde senatoya girmek için Cumhuriyetçi Parti'den aday olan Öz, Washington Post'a çok konuşulacak skandal bir açıklama yaptı. "DARBEYE KARIŞTIĞI İDDİASI İNANDIRICI DEĞİL" Terörist başı Fethullah Gülen'in 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu olduğuna ilişkin iddiaların inandırıcı olmadığını söyleyen Öz şu ifadeleri kullandı: "Darbeye karıştığına dair iddialar inandırıcı değil. O Pensilvanya'da kalmayı sürdürecektir. Gülen'e dokunulamaz."

2 yıl önce

Zelenskiy, ABD'nin tahliye teklifini reddetti: Ülkemin başında kalacağım

Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta 3'üncü güne girildi. Şiddetli çatışmalar yaşanırken, Ukraynalı askerler ve vatandaşlar Rus ordusuna direnmeye devam ediyor. Son olarak ABD'nin Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'e Rusya tarafından yakalanması ya da öldürülmesini önlemek için kendisini Kiev'den çıkarmayı teklif ettiği öne sürüldü. ABD HÜKÜMETİ, KİEV'DEN ÇIKARMAK İÇİN YARDIMA HAZIR Zelenskiy'nin ABD'nin bu teklifine şu ana kadar olumsuz yanıt verdiği öğrenildi. Washington Post gazetesinin ABD'li ve Ukraynalı yetkililere dayandırdığı haberine göre, ABD hükümeti, Zelenskiy'e Rusya tarafından yakalanması ya da kaçırılmasını önlemek için kendisine Kiev'den ayrılması için yardım etmeye hazır olduğunu belirtti. "ÜLKEMİN BAŞINDA KALACAĞIM" Ancak Zelenskiy, bu teklifleri şu ana kadar reddederek, ülkesinin başında kalacağını belirtti. Zelenskiy, dün sabah saatlerinde yaptığı açıklamada, Rusların 1 numaralı hedefinin kendisi, 2 numaralı hedefinin de ailesi olduğunu ancak ülkesini savunmak için görevinin başında olacağını açıklamıştı. ŞİDDETLİ ÇATIŞMALAR YAŞANDI Öte yandan dün gece "Kiev'in kaybedilmemesi gerek" diyen Zelenskiy'nin emriyle başkentte 10 bin kişiye silah dağıtılmıştı. Kentte sabaha kadar şiddetli çatışmalar yaşandı. "SİLAHLARIMIZI BIRAKMAYACAĞIMIZ, DVELETİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ" Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, bu sabah saatlerinde çektiği videoyla bir kez daha Ukrayna halkına seslendi. Kiev'den ayrıldığı iddialarını çürüten Zelenskiy, “Herkese günaydın. Fake haberlere inanmayın. Ben burdayım. Silahlarımızı bırakmayacağız. Devletimize sahip çıkacağız. Silahlarımız gücümüzdür. Burası bizim toprağımız. Ülkemiz. Bizim çocuklarımız. Bütün bunları koruyacağız.” ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

NATO'nun korktuğu başına geldi! BBC analisti 'Yeni Afganistan doğuyor' dedi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ordusunun stratejik nükleer gücünü "alarm seviyesine" geçirdiğini açıkladı. Kremlin'de üst düzey savunma yetkilileriyle bir araya gelen Putin, Batı'nın Rusya'ya karşı düşmanca adımlar attığını, "yasa dışı ekonomik yaptırımlar uyguladığını" söyledi. Putin nükleer gücü alarm seviyesine getirme gerekçesi olarak NATO yetkililerinin "agresif açıklamalarını" gösterdi. BBC analizine göre bu adım Putin'in, Batı ülkelerinin Rusya'ya yönelik yaptırımlarına öfkesini ve aynı zamanda ülkesinin NATO tehdidi altında olduğuna dair paranoyasını gösteriyor. Bu açıklama Batı'da da büyük dikkat çekti. Bu tür bir gerginlik tam da NATO askeri planlamacılarının korktuğu şeydi. NATO'nun Ukrayna'ya asker göndermeyeceğini açıklamasının nedeni de buydu. Öte yandan Rusya'nın işgali planlandığı gibi ilerlemiyor. İşgalin dördüncü gününde hâlâ hiçbir büyük Ukrayna kenti Rus kontrolüne geçmedi ve Rusya ağır kayıplar veriyor gibi gözüküyor. Bu durum Moskova'da sabırsızlık ve hayal kırıklığına yol açacak. Belarus sınırındaki görüşmelerden de hem Moskova hem Kiev'i tatmin edecek bir sonuç çıkması zor gözüküyor. Putin Ukrayna'nın tamamen Rus etkisine girmesini istiyor. Zelenskiy ise ülkesinin bağımsızlığını savunuyor. Buradan bir uzlaşma çıkması zor. Bugün Batı'ya verilen nükleer uyarıyı da buna ekleyince, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının önümüzdeki günlerde yoğunlaşmasına ve sivillerin hayatına, şu ana kadar gösterildiğinden daha da az özen gösterilmesine tanık olabiliriz.  PUTİN İÇİN UKRAYNA, AFGANİSTAN'A DÖNÜŞEBİLİR Tarih savaşı başlatmanın bitirmekten çok daha kolay olduğunu gösteren pek çok örnekle dolu. ABD'nin 2001'de Afganistan'ı, 2003'te de Irak'ı işgali kesinlikle bu örneklerden ikisi. Vladimir Putin için ise Ukrayna böyle bir örneğe dönüşebilir. Tüm askeri planlar yalnızca düşmanla ilk temas anına kadar geçerlidir derler. Rusya'nın Ukrayna'daki planları için de bunu söylemek mümkün. Royal United Services Institute düşünce kuruluşundan Avrupa güvenliği uzmanı Ed Arnold, Rusya'nın ilk saldırılarının etkileyici olmadığını ve beklenenden daha yavaş olduğunu söylüyor. Bunun birden fazla nedeni olduğunu düşünüyor. İşgallerde kullanılan askeri doktrinin, genellikle ezici bir güçle düşman ülkeye girmek şeklinde olduğunu belirten Arnold, Rusya'nın Ukrayna etrafındaki 150-190 bin askerinin tamamını henüz kullanmadığına dikkat çekiyor. İLK İŞGAL YARI GÜÇLE BAŞLATILDI Bunun nedeni, Rusya'nın geri kalan birlikleri işgalin ilerleyen safhaları için saklaması olabilir. Orduların planlarını gözden geçirirken bir miktar gücü yedekte tutması normal bir yaklaşım. Batılı yetkililer, ilk işgalin sınırdaki güçlerin yarısıyla başlatıldığını tahmin ediyor. Saldırıların birden fazla cepheden başlatılması da işleri daha karmaşık hale getirdi. Rusya beklendiği kadar hava saldırısı ve top atışı da yapmadı. Arnold "Burada en önemli nokta, Rusya'nın beklemediğini tahmin ettiğim güçlü bir Ukrayna direnişiydi" diyor. Öte yandan Rus generallerin karşılaşılan aksaklıkların üstesinden gelebileceğini düşünüyor. İngiltere ordusunda üst düzey komutanlık yapmış Sir Richard Barrons ise Rusya'nın askeri hedeflerini kısa bir süre içinde gerçekleştirebileceği görüşünde. Barrons Rus saldırısının ilk hedeflerinin Ukrayna ordusunu dağıtmak, merkezi hükümeti devirmek ve Ukrayna'nın bir kısmını ilhak etmek olduğunu söylüyor. Rusya bu hedeflerin bir kısmı için ilerleme kaydetmiş görünüyor. Ukrayna'nın güneyinde işgali genişleten Rus birlikleri, 2014'te işgal ettikleri Kırım ile Rusya arasında bir kara bağlantısı sağladı. Arnold bunun "küçük bir hedef" olduğunu belirtiyor. Ukrayna'nın en deneyimli askerlerinin bir kısmı yıllardır Donetsk ve Luhansk'taki cephelerde yer alıyor. Bugüne kadar Rusya'nın bu bölgelerden ilerleme girişimlerini cesurca püskürttüler. Fakat etrafları kuşatılırsa buna devam etmekte zorlanacaklardır. Ukrayna ordusunun büyük bir kısmının çatışma içinde olması, onları başka yerlere sevk etmeyi de zorlaştırıyor. Rusya Kiev'e doğru ciddi bir şekilde ilerledi. Ciddi bir direniş merkezi olan başkentin ele geçirilmesi ana hedeflerden biri. Vladimir Putin, Volodimir Zelenskiy'in demokratik bir şekilde başa gelmiş iktidarını kendi rejimiyle değiştirmek istiyor. Ed Arnold "Kiev ele geçirilmezse Rusya başarılı sayılamaz" diyor. Burada esas soru, bunun ne kadar kolay olacağı. Rus birlikleri kenti kuşatmaya çalışıyor gibi gözüküyor. Fakat ne kadar ilerlerlerse karşılarındaki direnç de o kadar artıyor. Kent savaşları genellikle savunan tarafa büyük bir avantaj sunar. Saldırganlar sokak sokak ilerlemekte zorlanır, binalar birer savunma mevzisi haline gelir. Siviller hem direnişin parçası hem de hedef olurlar. Kent savaşları en zor ve kanlı savaşlardır ve daha fazla askeri güç gerektirir. Dinyeper Nehri Ukrayna'nın doğusu ile batısı arasında doğal bir bariyer oluşturuyor. Ed Arnold Rus birliklerinin bu nehrin batısına geçmemeyi tercih edebileceğini söylüyor. Kiev ve ülkenin doğusunu işgal ederlerse, nehrin batısına ilerlemenin getirisinin düşük olacağını ekliyor. Vladimir Putin başkent işgal edilip Ukrayna ordusu yenildikten sonra direnişin sonlanacağını umuyor olabilir. Fakat 190 bin askerlik bir ordu bir işgal için yeterli olsa da, askeri uzmanlar bu sayının Avrupa'nın en büyük ikinci ülkesini işgal altında tutmak için yeterli olup olmadığı konusunda şüpheli. Irak'ta İngiltere ordusunun komutanlığını yapmış olan General Barrons, "Putin 150 bin kişilik bir orduyla Ukrayna'nın tamamını işgal altında tutmayı umuyorsa, bu ancak halkın rızasıyla mümkün olabilir" diyor. Ukrayna'nın doğusunda Rusya yanlıları olsa da Rusya'nın atayacağı bir hükümet 40 milyondan fazla olan nüfusun rızasını almakta zorlanacaktır. General Barrons Rusya'nın Ukrayna ordusunu yenecek gücü olduğunu fakat Ukrayna ordusunun yenilmesinin ardından ciddi bir sivil direnişin devam edeceğini düşünüyor, "Putin'in bütün Ukrayna'yı kontrol edebileceğini düşünmesi büyük bir hesap hatası olabilir" diyor.

1 2 ... 7 8 9 10 11 12 13 ... 32 33