16 Mayıs Perşembe 2024
1 yıl önce

Batı'nın Erdoğan travması! Fransız gazeteciden ifşa: Türkiye'de kirli oyunlara başlayacaklar

Seçimler yaklaştıkça Batı basınında Türkiye ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik algı operasyonları yeniden hızlandı. A Haber'e konuşan Fransız Gazeteci Pierre Jovanovic, Batı'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı kirli bir politika yürüttüğünü söyledi. "ERDOĞAN'DAN KURTULMAK İSTİYORLAR" Jovanovic, "John Bolton'ın açıklamaları hiç şaşırtıcı değil. Seçimden önce bazıları yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı kirli bir takım oyunlara girişecek. Benzer şeyi belediye seçimlerinde de yaptılar. John Bolton, ABD'nin Erdoğan'a karşı düşünce tarzının birebir örneği. ABD'li politikacılar Erdoğan'a karşı pozitif değil. Erdoğan'dan kurtulmak istiyorlar." ifadelerini kullandı. Bunun yeni bir durum olmadığını vurgulayan Jovanovic, "Bunu daha önce çok kez gördük. Türkiye'ye karşı ilk kirli oyunları yaklaşık 4 yıl önceydi, Türk Lirası'na karşı korkunç bir saldırıya geçtiler. Diğeri de belediye seçimlerinden yaklaşık 3 hafta önceydi. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar, Erdoğan'ın seçimi kaybetmesini istiyorlar." dedi. Jovanovic, "John Bolton, Trump tarafından kovuldu çünkü kendisi bir deliydi. Bolton güçlü bir Türkiye'ye tahammül edemiyor, ülkenin ABD tarafından yönetilmesini istiyor. Fransa'da yaptıkları şey de tam olarak bu." ifadelerini kullandı. Batı medyasındaki Erdoğan karşıtlığına işaret eden Pierre Jovanovic Türkiye'ye karşı ekonomik bir savaş da var dedi. BAŞKAN ERDOĞAN NEDEN AVRUPA BASINININ HEDEFİNDE? Jovanovic, "Eski Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle'den rahatsız oldukları gibi ABD'li çok sayıda siyasetçi Erdoğan'ın politikalarından da rahatsız. De Gaulle de ABD'nin üstünlüğüne karşıydı, Washington'ın bir kuklası olmak istemiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı karaktere sahip olduğu için ABD'li siyasetçiler onu lider olarak görmek istemiyor. Çünkü Erdoğan ülkesini, halkını savunuyor." şeklinde konuştu. "GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE GÖRMEK İSTEMİYORLAR" Jovanovic sözlerine şöyle devam etti: "Erdoğan'a karşı medyada yürütülen büyük bir kampanya var. Erdoğan'ı tüm Avrupa basınında büyük bir tehlike olarak gösteriyorlar. Zaten Avrupa basınına göz gezdirdiğinizde bunu göreceksiniz. Şu an Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı'na karşı büyük bir dezenformasyon savaşı var. 40 yıldır ekonomi haberleri yapıyorum. ABD merkezli şirketlerin Türk Lirası'na karşı nasıl hamleler yaptıklarını gördüm. Bu seçimden önce yine yapacaklar. Lira'nın değerini düşürüp, insanların buna karşı tepki göstermesini bekleyecekler. Bu Türkiye'ye karşı ekonomik bir savaş. İsveç ve Finlandiya ilk olarak Erdoğan'ın taleplerine karşı işbirliği yapacaklarına ve pozitif yanıt vereceklerine söz verdiler. Ancak son zamanlarda yaşananlar, Türkiye'ye ve Erdoğan'a karşı yapılan bir provokasyonlar serisi. Avrupa basınında gördüğüm tek şey Erdoğan'ın seçimi kaybetmesinin istenmesi. Paris'teki saldırgan tamamen akıl sağlığı yerinde olmayan biriydi, olayın Türkiye'yle hiçbir ilgisi yoktu. Ancak Fransız basını Türkiye hakkında ne bilgi elde ederse onu kullanmaya çalışıyor. Bu bir bilgi savaşı. Ancak karşı koyan bir lider olunca, istediklerini yapamıyorlar." Türkiye'nin Ukrayna savaşındaki arabuluculuk rolüne de değinen Jovanovic, "Erdoğan'ın ve Türkiye'nin bu alanda sahneye çıkışı, ABD ve Avrupa'nın diplomaside istediği gibi hareket edememesine neden oldu. Çünkü Ankara artık oradaydı ve bu onlar için çok yeni bir durum." dedi.

1 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “Batı’da maddeye bağlı ölümler sürekli yükselirken biz de düşmektedir”

Soylu, Antalya'nın Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde düzenlenen Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Antalya, Erzincan, Isparta ve Ordu'da Kökünü Kurutma Operasyonları gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Türkiye'nin yıllardır büyük mücadeleler verdiğini ve bu mücadelelerin çoğunun ana kaynağının da yurt içi olmadığını belirten Soylu, yıllardır terörle mücadele eden Türkiye'nin tecrübeler, acılar, sıkıntılar biriktirdiğini kaydetti. Terörün bitmesi konusunda vatandaşın desteğinin nasıl alınabileceği iradesini ortaya koyduklarını vurgulayan Soylu, "Terörle mücadelede hem sınırların içerisinde hem de dışında TSK'dan MİT'e, emniyetten, jandarmaya kadar, savunma sanayi aktörlerinden, ülkenin geri kalmış bölgelerin kalkınmasına kadar topyekün mücadele verdik. Sonucunu aldığımız bu mücadelenin aynısını mali suçlar noktasında da gerçekleştirdik." dedi. Devletin bütün kurumları ile oluşturulan sinerji ile Türkiye'nin en büyük kara para, uyuşturucu ve suç gelirleri operasyonlarını gerçekleştirdiklerini anlatan Soylu, "Bu operasyonları son 5 yılda bütün kurumların bir araya gelmesi, devlet aklı ve tecrübelerini ortaya koyarak gerçekleştirip sonuç alıyoruz. Tarihin en büyük suç gelirleri operasyonlarını yapmaya devam ediyoruz. Devletimizin vergi kayıp ve kaçakları azalıyor, vergi gelirleri artıyor. Haram para nesillerimizi zarara sokar." diye konuştu. Uyuşturucu ile mücadelede bir taraftan arz ile mücadele edilirken, tedavi ve rehabilitasyon ile mücadele ettiklerini, önleme faaliyetleri gerçekleştirdiklerini dile getiren Soylu, "Bugün 36 binden 122 bine uyuşturucudan dolayı tutuklamalar çıkmışsa burada bütün kurumların birliktelik anlayışı söz konusudur. Eskiden şöyle haksız bir yargı vardı. İşte polis yakalıyor, yargı bırakıyor. Bu aslında suç ve suçluların devletin kurumlarını birbirine düşürmek için oluşturduğu en büyük tezgahlardan bir tanesiydi. Yapılması gereken 5-6 ay izleyeceksin, delilleri kuvvetlendireceksin. Tabii ki anlık yakalamalar olabilir." ifadelerini kullandı. "İlk kez uyuşturucu ticaretine bulaşanların sayısı 15 bin 500'e düştü" Terörün ucunu yakaladıkları zamanı sezdiklerini, mali suçlarla ilgili de kayıt dışılığı bitirme noktasında ipin ucunu yakaladıklarını belirten Soylu, "Uyuşturucu mücadelesinde de karşımızdakini mağlup etmenin, milletimizi bu illetten kurtarmanın ucunu yakalamış durumdayız. 2018 yılında Türkiye'de uyuşturucu ile ilgili ihbarların sayısı 262 bindi. Bu, 2022 yılında yüzde 44 düşüşle 146 bin sayısına gerilemiş durumda. Demek ki sokaklarda bu mücadele güçlü bir şekilde yapılıyor ki ihbar sayısı gün geçtikçe azalır bir noktaya geldi. 2018 yılında Türkiye'de 86 bin operasyon yapılırken 2022 yılında 245 bin uyuşturucu operasyonu yapıldı. 3 kat arttı. Buna rağmen ilk kez uyuşturucu ticaretine bulaşanların sayısı 19 binden 15 bin 500'e düştü. İpin ucunu yakaladığımız dediğimiz de budur. Yakalamalar da ise 130 binden 300 bini aştı." dedi. Amerika ve Avrupa'nın uyuşturucuya karşısı adeta pes ettiğine dikkati çeken Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada küresel bir uyuşturucu baskısı vardır. İnsanlar bireyselleştirilmekte, aileden kopulmaktadırlar. Aile kavramı bertaraf edilmek istenmektedir. Ülkelerin kendine ait gelenek ve görenekleri uyuşturucu adı altında baskılanmaktadır. Tek tip bağımlılık, küresel bir kimlik oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bize dayatılan küreselleşme mantığının da özü burasıdır. Bunun en önemli aracı uyuşturucudur. Amerika Afganistan'ı işgal ettiğinde afyon ekili tarla 17 bin hektardı. Bir devletin kalabileceği en kötü fotoğrafla, insanların uçaktan döke saça kaçtığı görüntüyle ayrıldığında ise Afganistan'daki afyon ekili tarla 300 bin hektardı. Bu bilinçli bir tercihtir. Bu özellikle etrafımızdaki coğrafyayı, Avrupa'yı uyuşturucu ile karşı karşıya bırakmak ve onun baskısı altında kendisine esir etmek konusundaki iradenin tecellisidir. Bütün bunları gerçekleştirirken de acımasız davranmaktadırlar." Soylu, 2022 Avrupa Uyuşturucu Raporu'na göre Avrupa'nın esrar ve sentetik uyuşturucular için üretim merkezi olduğunun altını çizerek, "Küresel sorunlar yeni tehdit aksları üretiyor. Artık küresel sorunlar bizimle ilgisiz, uzak coğrafyalardan bile bize rahat bir şekilde ulaşabilmektedir. Biz kendi uyuşturucu meselemizi Afganistan ve Avrupa arasını takip ediyoruz. Bir tarafımız afyon diğer tarafımız uyuşturucu hap üretmektedir. Gerek güç, gerek terör gerekse uyuşturucu hattı sürekli birbirini tetiklemektedir." "Onlarda maddeye bağlı ölümler sürekli yükselirken biz de düşmektedir" Afrika'dan kaçak göçmen gelebiliyorsa terör, şiddet ve uyuşturucunun da gelmeye çalışacağını dikkati çeken Soylu, şunları kaydetti: "Belçika'nın bir limanında Latin Amerika üretimi 70 ton kokain yakalanabiliyorsa, Avrupa ve ABD uyuşturucuya teslim olmuşsa küresel sorunlara ve uyuşturucuya 460 derece bakmak zorundayız demektir. Birileri kafasını deve kuşu gibi kuma gömüp uyuşturucu ve terör meselesini iç siyaset ekseninden görebilir. Organize suç çetelerinin ve FETÖ'nün hezeyanlarını, suflelerini kendilerine rehber edinebilir. Her konuyu istismar ettiği gibi uyuşturucu meselesini de seçim malzemesi olarak görebilir ama biz öyle bakamayız. Bizim sorumluluğumuz var. 15 Temmuz 2016'dan sonra uyuşturucu arzı ile ciddi mücadele verdik. Avrupa Uyuşturucu Raporu'na göre 2020 yılında tüm Avrupa ülkeleri 5,1 ton eroin yakalamışken Türkiye tek başına 13,4 eroin yakaladı. Bir yıl sonra da 21 tona çıkardı. AB ülkeleri 4,7 milyon tablet ekstacy yakalamışken Türkiye tek başına 11,1 milyon yakaladı. Tüm Avrupa ülkeleri 2,8 milyon kenevir bitkisi yakalamışken Türkiye tek başına 115 milyon kök kenevir bitkisini bir yılda yakaladı. Türkiye'de bir kez uyuşturucu kullananın toplam nüfusa oranı yüzde 3,1. Avrupa'da bu rakam yüzde 29. Onlar niye yakalamıyorlar? Eğer talebi dik tutarsanız, arzı bir şekilde taleple buluşturmak ve meseleyi seyretmek zorunda kalırsınız. Avrupa ve Amerika'nın yaptığı en büyük tehlike talebi sürekli olarak arttırmaktır. Bu bizim için de tehlikedir. Kullanımına izin verdikleri için Amerika'da milyonda 324 kişi uyuşturucudan ölüyor. Bu rakam Norveç'te 89, Almanya'da 29. Biz de ise milyonda 4,7. Onlarda maddeye bağlı ölümler sürekli yükselirken biz de düşmektedir." Maddeye bağlı Türkiye'de 2012 yılında 941 kişinin hayatını kaybettiği bilgisini veren Soylu, "Metamfetamine rağmen 2021'de 270'e 2022'de de 250'nin altına gelmiş durumdayız. Metamfetamini baskıladığımız, rotasını değiştirdiğimiz andan itibaren uyuşturucuya bağlı ölümlerin Türkiye'de 100'ün altına düşebileceğini hepimiz göreceğiz. Geçen yıl 16,2 ton metamfetamin yakaladık. Çünkü en önemli tehditlerimizden birisi olarak bunu ortaya koymuştuk. Yine birinci tehdidimiz metamfetamindir, ikincisi sentetik ecza, üçüncüsü de eroindir. Eroinin rotası değişmesine rağmen. Yakalamalarımız düştü çünkü eroin rotası Akdeniz üzerine kaydı. Doğu'daki yakalamalarımız arttı. Sınırdan girer girmez çok ciddi baraj kurup Türkiye'ye yayılmasını engelleyen hattı kestiğimiz için uyuşturucu tacirleri, suç örgütleri baronu rotayı değiştirmek durumda kaldılar. Bu baskıyı aynen devam ettirmek zorundayız. Metamfetaminde de bu baskıyı sağladığımız andan itibaren onun da rotası kayacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Maddeye bağlı ölümlerin 2022 yılında milyonda 4,5 kişi olduğunu anlatan Soylu, "Bunu sadece 'Bacak kırın.' diyerek yapmadık. Biz orada kararlılığımızı gösterdik. Samimiydik, haklıydık. Bugün de aynı noktadayız. Yine aynısını söylüyoruz. Kararlığımızın ifadesidir. Bunu söylediğimizde ölüm sayısı 941'di ve sürekli bir tırmanış içerisindeydi. Hepimiz insanız. Sokağa çıkınca anne kolunu tutup, gözünü gösteriyor ve 'Bunu benim oğlum yaptı.' diyor. Biz böyle bir millet değiliz ve olmamalıyız. Anne ve babaların da evlerinde uyuşturucuya karşı mücadele etmesini isteyen Soylu, "Uyuşturucuya başlayanların yüzde 75'i arkadaş ısrarı ile başlıyor. Narkolog araştırmaların sonucu bunu gösteriyor. Anne ve babaların evlerinde, çocukları takipte, çantasında... Bizim öyleydi. Annemiz okuldan geldiğimizde 'Acaba ne var?' diye çantamıza bakardı. Bundan koptuğumuz anda bambaşka risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Uyuşturucuya başlayanların yüzde 55'i özenme ve merak da diyor. Bu araştırmalar bize yol haritası koyuyor." dedi. Ortaya koydukları süreci operasyon sayılarını 3 kat arttırarak, tutuklu sayısını 37 binden 122 bine çıkartarak gerçekleştirdiklerini aktaran Soylu, şöyle konuştu: "Belki avukatları çok üzülecek ama PKK'nın tam 289 milyar liralık uyuşturucunu gelirini keserek bunu sağladık. 2016'dan bugüne kadar İHA ve SİHA desteği ile 284 büyük çaplı narkoterör operasyonları yaptık. 124 bin 374 metruk bina tespit edildi. Bu binanın 90 bin 478'ini yıktık. En büyük problemimiz uyuşturucunun kullanıldığı yer. Metruk binaların 14 bin 507'sini rehabilite ettik. Geri kalan 14 bini de yıkacağız. Gittiğim yerlerde gözüm metruk binalarda. Metruk binalarda uyuşturucunun yüzde 30'u kullanılıyordu, son araştırmalarda ise yüzde 21. Devletin bütün kurumlarıyla yaptığımız mücadeleden sonuç alıyoruz. Bataklık operasyonları yaptık. İlk kez suç gelirleriyle ilgili operasyon yapıyoruz. Şirketlere, mal varlıklarına el koyduk, hareketsiz hale getirdik. Yaklaşık 2 yıla yakın da içeri tıktık. Uluslararası ülkelerden gerekli unsurlar gelmeyince de yargılaması devam etmek üzere bırakıldılar. Bu onların suçsuz olduğu anlamına gelmiyor ki. Bu suç geliri operasyonu. Uluslararası gerçekleştirdiğimiz operasyon çok başarılıydı, iyi sonuçlar aldık ve büyük moral verdi. Tedarik zincirini hedeflediğimiz 40 Kökünü Kurutma Operasyonu yaptık. Uyuşturucu ticareti yapan 1138 organize suç örgütü çökerttik. Son 7 yılda 57 önemli uluslararası operasyon gerçekleştirdik. Yapay zeka ASENA programıyla 6 bin 600 operasyonla yakalama gerçekleştirdik." Uyuşturucu meselesinde önlerindeki en ciddi tehdidin metamfetamin olduğunu dikkati çeken Soylu, "Küresel ölçekte kullanımı artıyor. Türkiye'de 2015 yılında itibaren görülmeye başlanmıştır. Bu işin üzerine düştük. Türkiye'de ilk kez bir madde hakkında genelge yayınlandı ve tüm birimlere gönderildi. Bu genelgeden sonra da metamfetamin konusunda çok ciddi bir yakalama ve saha baskısı ortaya konuldu. Saha baskısını arttırmakta kararlıyız." dedi. "Uyuşturucunun önemli kullanım yeri de ev ve metruk binalardan sonra arabalar" Önlerindeki dönemde ağırlık verecekleri konunun arabalarda uyuşturucu kullanımı konusu olduğunu açıklayan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Evlerdeki uyuşturucu kullanımı baskısını anneler üzerinden kuruyoruz. 1,4 milyon anneye 'en iyi narkotik polisi anne' eğitimi verdik. Milli Eğitim Bakanlığımızla da 3 ay içerisinde 25 milyon insana ulaşacağız. Üçüncü önemli kullanım yeri de ev ve metruk binalardan sonra arabalar. Uyuşturucunun arabada kullanım saati olarak değerlendirdiğimiz saatlerde araba operasyonlarını devam ettireceğiz. Parklar da önemli. Işıklandırılması ve bekçilerin devriye atması en temel meselelerimizden bir tanesi. Uyuşturucu en fazla yüzde 47,5 ile evde, yüzde 21,2 ile metruk binalarda, yüzde 12,8 ile arkadaşının evlerinde, yüzde 10,8 ile de arabalarda kullanılıyor. Bunların hepsine baskı yapıyoruz. Okul önlerindeki baskımız, annelere yönelik eğitimlerin olumlu etkilerini görmeye başladık. Sağda solda park etmiş, gözden ırak yerlerdeki araçlara yönelik nezaket ve hukuk kuralları çerçevesinde teyakkuzda olmamız lazım." Bazı anne ve babaların "Ne olursunuz oğlumu cezaevine koyun." dediğini anlatan Soylu, "Kurtuluşu orada buluyor. Onun için bir, resen tedavinin uyuşturucu ile mücadelede en önemli adımlarımızdan birisi olacak. İkincisi de Adalet Bakanlığınca cezaevlerinde rehabilitasyon merkezleri oluşturuluyor. Bu aranılan ve istenilendir. Cezaevi rehabilitasyonların uyuşturucunun hem içeride hem de dışarıda tükenmesi konusundaki en önemli meselelerinden birisi olacağını düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı da rehabilitasyon merkezleri sayısını çok ciddi şekilde arttıracak. Bu çalışmaların önemli sonucu olacak." dedi. Uyuşturucu ile mücadeleyi yaparken üzüldükleri yerler olduğunu, haksızlıkla, iftiralarla karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Soylu, "Türkiye'de uyuşturucunun cari açığı kapatmada enstrüman olarak kullanıldığı değerlendirilmesi bizatihi her birimize yöneltilen bir suçlamadır. Çok net. Bunu tek başıma yapamayacağıma göre, Buradaki arkadaşlarım da tek başına yapamayacağına göre, bunu sınırından, girişinden satışına kadar, dağıtımına kadar her bir aşamasında bizim dahlimiz olduğu, bunu da devletin gelirlerine yansıttığımız konusunda, akla hayale, ipe sapa gelmez, sapkınlık derecesinde iftira ile karşı karşıya kaldığımızı ifade etmek istiyorum. Bu olur mu? Olmaması lazım. Bunların hiçbirisi bizi yıldırmaz. Hiçbirisi sabah atacağımız adımı dirençsiz hale getirmek. Tam tersi. Gittiğimiz istikametin doğru istikamet olduğu, doğru bir yol tutturduğumuzu, anlayış ortaya koyduğumuzun temel göstergesidir." ifadelerini kullandı. İçişleri Bakanlığında 6,5, bakanlıkta ise 7,5 yılını doldurduğuna işaret eden Soylu, şunları kaydetti: "Ben şunu gördüm; mali suçlarla uyuşturucu ile ilgili meseleye girmeden, organize suçlarla ilgili büyük adımlar atmadan, Türkiye'nin en az saldırılan bakanlarından bir tanesiydim. Benim tecrübem bu. Ne zaman bu alanda küreği aldık, derinlere girmeye başladık o zaman her türlü saldırıyla karşı karşıya kaldık. Ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar. Bir tek çocuğu terörden kurtarabiliyor muyuz, doktor olmasını sağlayabiliyor muyuz, uyuşturucu bulaşmasını engelleyebiliyor muyuz, trafik kazası mağduru olmasını engelleyebiliyor muyuz? Ben bir kişiyim ama bizim yaptığımız iş milyonlarca kişinin hayatına değiyor. Bu hepimize yeter. Bu dünyada işimizi iyi yaparsak takdir görür, dua alır, hem de öteki dünyaya Allah'ın rızasını kazanmış bir şeklide gideriz. Kim ne derse desin. Bu devlet 2 bin yıllık devlet ve kuralları vardır. Tek bir kişiden ve kişilerden müteşekkil değildir. Kendi kuralları, kendi ilkeleri, mücadele gücü, azmi, kararı olan, milletine hizmetkar olan bir devlettir. Kim hangi iftirayı atarsa atsın sonuç olamaz. Türkiye güvenlik alanında tarihinin en iyi mücadele aksına, sonuçlarına bu dönemde devletin bütün kurumlarıyla sahiptir. 15 Temmuz'da aldığımız darbeye rağmen." Soylu, kaymakamlık ve valiliklerin kapılarının "Evladımı uyuşturucudan kurtar." diyen madde bağımlısı çocuğu olan bütün anne ve babalara sonuna kadar açık olması gerektiğini vurgulayarak "Onların dertleriyle dertlenmeyen bizden değildir." ifadesini kullandı. Cumhuriyet'in 100. yılında sonraki nesillere güçlü Türkiye bırakmakla yükümlü olduklarına dikkati çeken Soylu, Türkiye'den bütün uyuşturucu satıcılarının, uluslararası spekülatörlerin korkması gerektiğini sözlerine ekledi. İçişleri Bakanlığı koordinesinde düzenlenen toplantı, 2 Şubat'ta sona erecek.

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 6'lı Masa'ya gönderme: Size Batı 'Aferin' desin, bize Ayşe'm, Fatma'm 'Evet' diyecek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aydın'ın Nazilli ilçesinde halka hitap etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;  Nazilli'yi ben bugün bir başka gördüm. Maşallah şu anda karşımdaki muhteşem katılımı görüyorum. Nazilli 14 Mayıs'a farklı hazırlanıyor. Geldiğimiz andan itibaren yol boyu o coşkulu kalabalıklar bizi de farklı bir heyecana boğdu. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Nazilli bizi iyi tanır. Eğitimde şehrimize kazandırdığımız dersliklerle, gençlik ve sporda yaptığımız 4 yeni bina ile tanır. İnşa ettiğimiz yarı olimpik yüzme havuzu ile, tenis kortu ile tanır. Islah ettiğimiz 13 dere ile bizi tanır. Bitkisel üretim, hayvancılık ve afet zararı kapsamında 50 milyon liralık kırsal kalkındırma destekleri ile hayata geçirdiğimiz 61 proje ile bizi tanır. Getirdiğimiz doğalgaz ile bizi tanır. ''SANDIKLARI PATLATMAYA HAZIR MIYIZ?'' Fazla bir şey kalmadı. Şubat, Mart, Nisan... Hazır mıyız? 14 Mayıs'ta sandıkları patlatmaya var mıyız? Oyunu bozalım gari efem' diyorsunuz ya oyunu bozmaya var mıyız? Durmak yok. Ülkenin ve milletin düşmanlarını bunlar adıyla anamaz. Onlara yaranmak için kırk takla atarlar. "MASANIN ALTINDA BİRBİRLERİNİN AYAKLARINI TEKMELİYORLAR" Masanın altında birbirlerinin ayağını tekmeliyorlar. Size Batı 'Aferin' desin. Bize Ayşem, Fatmam 'Aferin' desin. Ülkenin kazanımlarına düşmanlık etme hastalığı bunlarda eskiden beri mevcut. 14 Mayıs'ta vereceğiniz oylarla Menderes'i idama götüren CHP zihniyetinden hesap sormaya hazır mısınız?

1 yıl önce

Kirli plan devrede! Fondaş medyaya Batı'dan yine para yağdı

Batı'dan alınan fonlarla Türkiye'de gerçeklerin üstünü örten yalanlara imza atan Fondaş medyanın 2021 yılında aldığı paralar dudak uçuklatmıştı. ABD'li vakıf tarafından sınırsız çek yazılan bu medya kuruluşlarına 2 yeni haber sitesi daha eklendi.

1 yıl önce

Batı, muhalefetle yaptığı programı ifşa etti: "Erdoğan sonrası Türkiye, yeniden kabul görebilir."

İngiliz haber ajansı Reuters, Batı ülkelerinin çıkarlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devrilmesi ve Altılı Masa’nın iktidara geçmesinde olduğunu yazdı. Reuters analizi “Erdoğan sonrası Türkiye, yeniden kabul görebilir.” başlığıyla 27 Şubat’ta yayımlandı. Hugo Dixon imzalı Makalede, Erdoğan’ın enflasyonu tırmandıran ekonomi siyasetleri nedeniyle "yatırımcıların son yıllarda Türkiye'den uzak durduğu" ileri sürüldü ve "Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakınlaştıkça ülkenin Batı ile ilişkileri kötüleştiği" vurgulandı. Devamında ise "Bu ayki ölümcül depremden sonra daha olası hale gelen seçimlerde muhalefetin kazanması tüm bunları değiştirebilir. Erdoğan’ın kaybettiği senaryoyu düşünelim." ifadeleri yer aldı. "AB ve Amerika anlaşılır bir şekilde Erdoğan sonrası dönemin fırsatları hakkında şimdilik hiçbir şey söylemiyor." denilen makalede, yine de Erdoğan’ın kaybetmesi halinde "Türkiye’nin yeniden (Batı ittifakına) nasıl kabul edileceğini düşünmek için çok erken olmadığı" ileri sürülüyor. 6'LI KOALİSYON NATO’YA SADAKAT İÇİNDE Reuters analizinde, "Sadakat Sınamaları" başlığını taşıyan ara başlıkta, Altılı Muhalefet’in Atlantik merkezlerine sadık olduğu işleniyor. Batı ittifakının Altılı Masa’ya bağlandığı umutlar "Yeni bir hükümet hem AB hem de ABD ile daha yakın ilişkiler kurmak için iyi bir konumda olacaktır. Demokrasiye olan bağlılıkları ve İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin onaylamaları da bu yolu kolaylaştıracaktır." cümleleriyle ifade ediliyor. "AK Parti’ye meydan okuyan altılı koalisyonun" NATO’ya sadakati üzerinde ise özellikle duruluyor: "Ayrıca (muhalefet koalisyonunun iktidarı) Türkiye’nin NATO ittifakının sadık bir üyesi olduğunu da açıkça ortaya koyacaktır. Erdoğan’ı İsveç ve Finlandiya’nın transatlantik savunma paktına üyeliğini engelleme kararı kendisinin sadakatini şüpheye düşürdü." Makalede yer alan "Bu politikalar Batı’dan yatırım akışına yol açabilir ve Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yeni bir ticaret ve iklim anlaşmasının önünü açabilir." ifadeleri de Altılı Masa’nın Atlantik’e bağlılık yeminiyle ekonomiyi düzeltme programını özetliyor. RUS YAPTIRIMLARINA BOYUN EĞECEKLER Makalede altı çizilen bir konu da Altılı Masa’nın iktidara gelmesi halinde ABD’nin sürekli gündeme getirdiği Rusya’ya yönelik yaptırımlara tamamen boyun eğecek olması. "Amerika ve AB ayrıca altı partili koalisyonun Rusya’nın askeri açıdan faydalı teçhizat ithal etmesine yardımcı olan şirketlere baskı yapmasını isteyecektir." denilen makalede, "Erdoğan hükümeti yaptırımların ihlal edildiğine dair kanıt bulması halinde harekete geçeceğini söylese de yeni bir hükümet muhtemelen daha istekli bir şekilde işbirliği yapacaktır." ifadeleri yer alıyor. Üst düzey ABD’li yetkililerin Türkiye ziyaretinde gösterdiği “yaptırım sopası” da hatırlatılan makalede “Erdoğan’ın Putin’le yaptığı anlaşmalar konusunda çok az şeffaflık olduğu” ileri sürülüyor. Rusya’nın “Türkiye’ye borç veren ‘dost’ ülkelerden biri olup olmadığının sorgulanması gerektiği” belirtiliyor. Ayrıca ABD’nin Altılı Masa’nın iktidarda olduğu bir Türkiye’yi “Çin’e karşı bir denge unsuru olarak” kullanacağı açıkça ifade ediliyor. TÜRKİYE'Yİ YENİDEN IMF GÜDÜMÜNE SOKACAKLAR Reuters, Altılı Masa’nın savunduğu ekonomi siyasetlerinin, Türkiye’yi yeniden IMF’nin denetimine sokma ve neoliberal reformları hayata geçirme programı olduğunu da işliyor. İlgili kısımda “Türkiye bir mali krizle karşı karşıya kalırsa, döviz kredisi için Uluslararası Para Fonu’na (IMF) başvurabilir. Altı partili koalisyonun daha fazla ekonomik güvenilirlik kazanmak için muhtemelen bunu önceden yapması gerekir.” ifadeleri kullanılıyor. Ayrıca bir yerde itiraf niteliğinde “Muhalefetin önerdiği ekonomik reformlar kısa vadeli acılar getirebilir.” cümlesi yer alıyor. Bu ifade akıllara, IMF zoruyla uygulanan “acı ilaç” programını getiriyor. Devamında yapılan şu vurgu da bu değerlendirmeyi doğruluyor: “Uluslararası yatırımcılar, Türkiye’nin gerekli ilacı yutacak mideye sahip olduğundan emin olana kadar kenarda oturabilirler.” Reuters analizi, Erdoğan’ın faizi düşürme ve rezervleri azalmasına rağmen Türk lirasını destekleme kararı gibi “alışılmışın dışındaki politikalarının daha kötü bir mali krize zemin hazırladığı” gerekçesiyle bu acı ilacın yutulması gerektiğini savunuyor. Makalede Altılı Masa’nın Türk ekonomisine ciddi zararlar getiren Avrupa Birliği Gümrük Birliği’ni genişletmeye de bağlı olacağı belirtiliyor. “AB’nin Erdoğan’ın artan otoriterleşme” nedeniyle geri durduğu belirtilirken muhalefetin başa geçmesiyle birlikte “yeniden görüşmelere başlayabileceği” kaydediliyor.

1 yıl önce

CHP'den Batı’ya teminat: Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala serbest kalacak. İsveç’in NATO üyeliğine onay verilecek

6'lı koalisyonun HDP görüşmesinin dışında bir gündemi daha var. Batı ile ilişkiler... CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, Batı ile izleyecekleri politikaları tek tek sıraladı... ' Demirtaş'a özgürlük, İsveç'e onay... 14 Mayıs'ta gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri dünyanın da gündeminden düşmüyor. "Muhalefet Erdoğan'ı yenerse..." konulu haberlere bir yenisi de ABD Merkezli Politico dergisinden geldi. CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz ile konuşan gazete 6'lı koalisyonun itiraflarını yazdı. Haberde, "Türkiye muhalefeti, yaklaşan sıcak çekişmeli seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yenerse, Avrupa Birliği üyelik müzakerelerini çözebileceğinden ve Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine yönelik vetosunu sona erdireceğinden emin." ifadeleri kullanıldı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun dış politika baş danışmanı Ünal Çeviköz'ün sözlerine yer verilen haberde Türkiye'ye yönelik skandal ifadeler kullanılırken 'Yeni hükümetin Türkiye'nin insan hakları alanındaki lekeli sicilini onarmaya çalışacağı' yazıldı. Politico'ya konuşan Çeviköz, "İç siyasette normalleşme sürecini başlatacağız" dedi, Batılı ülkelere Türkiye'nin pozisyonunda ciddi değişikliklerin olacağı mesajı verileceğini belirtti. DEMİRTAŞ'A ÖZGÜRLÜK SÖZÜ Çeviköz, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın ve Osman Kavala'nın serbest bırakılacağını belirtti. TERÖRE KUCAK AÇAN İSVEÇ'E ONAY Çeviköz, muhalefet ittifakının İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik sürecini Erdoğan'ın yaptığı gibi engellemeyeceğini de söyledi. (Finlandiya'nın üyeliğinin Cuma günü onaylanması beklenirken İsveç'in üyelik süreci ülkede gerçekleştirilen terör örgütü PKK eylemleri ve Rasmus Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakması ile askıya alınmıştı.) Çeviköz, Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde Türkiye'nin Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapmaya ve Karadeniz tahıl anlaşmasını uzatmaya istekli olacağını da sözlerine ekledi. "Rusya'ya Türkiye'nin bir NATO üyesi olduğunu da hatırlatacağız." ifadelerini kullandı. Çeviköz, Yunanistan ile ilişkilerde ise, geçen ay Türkiye'de meydana gelen yıkıcı depremlere verdiği yanıtın "bir fırsat sunduğunu ve yeni bir ortam yarattığını" belirtti. Haberde her iki ülkenin de seçime gittiğine dikkat çekildi.

1 yıl önce

Alman Die Welt, Türkiye'nin Rusya ile Batı arasındaki denge siyasetini yazdı

Batı'yla birlik gösteren Türkiye'nin, Moskova ile görüşmelerini sürdürdüğü belirtildi. Dış politikada izlenen yol için "Erdoğan bunda başarılı oluyor" denildi.

1 yıl önce

Alman gazeteci Raphael Geiger: Erdoğan haklı Batılı ülkelerin PKK'ya karşı tutumu samimi değil

Türkiye, geçtiğimiz günlerde Finlandiya'nın NATO üyeliğini onayladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde alınan bu karar, İsveç'te de yankı uyandırdı. Terör destekçilerine yuva olup onları koruyan İsveç, Türkiye'nin taleplerini yerine getirmediği için NATO'ya katılım için onay alamadı. Yaşananlar Avrupa basınında da Türkiye'nin haklı taleplerini gündeme getirdi. Alman gazeteci anlattı: Avrupa'nın PKK tutumu samimi değil Bir dönem İstanbul'da da görev yapan Alman gazeteci Raphael Geiger, Avrupa'nın terör örgütü PKK'ya karşı olan tutumunun samimi olmadığını söyledi. "Erdoğan haklı, Avrupa PKK'yı romantikleştiriyor" Gazeteci Bedrettin Bölükbaşı'nın Süddeutsche Zeitung isimli siteden aktardığı habere göre; Geiger, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avrupa konusundaki açıklamalarının haklı olduğunu vurgulayıp, "Avrupa’da birçok kişi, feminist idealler peşinde olan PKK’yı romantikleştiriyor. PKK, reşit olmayan çocukları Türk ordusuna karşı kullanmayı sorun olarak görmüyor." ifadelerini kullandı. Avrupa'da kolaylıkla PKK sempatizanlığı yapıldığını vurgulayan Alman gazeteci, "PKK temsilcileri, PKK’nın Avrupa’da da terör örgütü sayılmasına rağmen İsveç’te istedikleri gibi gezebiliyorlar. Türkler için bu anlaşılmaz bir şey" ifadelerini kullandı. Erdoğan Avrupa ülkelerini uyarmıştı: Beslediğiniz o yılan her an sizi de sokabilir Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerine destek veren Avrupa ülkelerini bu sözlerle uyarmıştı: "Buradan bir kez daha terör örgütlerine doğrudan veya dolaylı kucak açan destek veren ülkelere sesleniyorum. Koynunuzda yılan besliyorsunuz. Beslediğiniz o yılan her an sizi de sokabilir."

1 2 ... 6 7 8 9 10 11 12 13 14