08 Mayıs Çarşamba 2024
4 yıl önce

Birleşik Krallık seçimlerinde Johnson'ın lideri olduğu Muhafazakar Parti mutlak çoğunluğu kazandı

birleşik krallık, seçimleri, boris johnson, muhafazakar parti, kazandı

3 yıl önce

Türkiye ile Birleşik Krallık arasında Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması (STA) ile Gümrük Birliği'nin 25 yıl boyunca getirdiği kazanımları korurken, Birleşik Krallık ile ilişkileri daha da derinleştirme yönünde ilk adımı attıklarını bildirdi

2 yıl önce

AB ile Birleşik Krallık arasında Brexit kavgası bitmiyor

Brexit'le AB üyeliği sona eren Birleşik Krallık'ın birlik ülkeleri ile arasındaki pek çok sorunu çözememiş olması taraflar arasındaki gerilimi yükseltti. Birleşik Krallık, Brexit nedeniyle başta İrlanda, İspanya ve Fransa olmak üzere AB ülkeleri ile çeşitli konularda yoğun biçimde anlaşmazlık yaşıyor. AB ve Birleşik Krallık arasında ayrılık sürecinin başından beri tartışmalara neden olan konuların başında Kuzey İrlanda geliyor. İrlanda Adası'nda Katolik ayrılıkçılar ile İngiltere'yle birlik yanlısı Protestanlar arasındaki savaşı sona erdiren "Hayırlı Cuma Anlaşması" gereği, İrlanda ve Kuzey İrlanda arasında fiziki bir kara sınırı oluşturulamıyor. Brexit Ayrılık Anlaşması'nın bir parçası olarak imzalanan Kuzey İrlanda Protokolü, Birleşik Krallık'ın parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticari ilişkileri düzenliyor. Protokole göre, Brexit'e rağmen Kuzey İrlanda, AB'nin gümrük kurallarına tabi olmaya devam ediyor. AB kuralları gereği Tek Pazar'a, dolayısıyla Kuzey İrlanda'ya İngiltere gibi artık AB üyesi olmayan bir ülkeden bazı ürünlerin doğrudan gönderimi sona erdi. Bu nedenle resmi olarak Birleşik Krallık egemenliğinde yer alan Kuzey İrlanda'nın İngiltere ile ticareti limanlarında gümrüğe tabi tutuluyor. Limanlarda ve denizde gümrük kontrolleri yapılması kararının uygulaması ise pratikte ciddi sorunlara neden oluyor. Bu durumda Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda'ya pek çok ürünü doğrudan gönderemiyor. Özellikle, Birleşik Krallık'tan Kuzey İrlanda'ya sosis, salam ve kıyma gibi ürünlerin gidemeyecek olması İngiltere tarafında büyük rahatsızlığa neden oluyor. Bu nedenle İngiltere, Brexit anlaşmasının tam olarak uygulamaya koymuyor ve söz konusu ürünlerin gönderilmesine "kesintisiz" biçimde devam ediyor. İngiltere'nin Kuzey İrlanda'ya gidecek ürünlere gümrük denetimi yapmayı devamlı "erteleme" yoluna giderek anlaşmaya uymaması AB tarafını rahatsız ediyor. PROTOKOLÜNÜN DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ Londra, AB'den İrlanda protokolünün değiştirilmesini talep ediyor. Bu çerçevede Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda'ya ürün ihracatında denetleme yapılmamasını istiyor. Karşılıklı gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi de İngiltere'nin istekleri arasında. Ayrıca, Birleşik Krallık, protokolün uygulanmasında yaşanacak uzlaşmazlıkların Avrupa Adalet Divanı'na taşınmasına ilişkin maddenin de değiştirilmesini talep ediyor. Londra, AB'nin protokolde değişiklik talebine yanıt vermemesi durumunda farklı tedbirler alabileceğini belirtiyor. İrlanda protokolün 16'ncı maddesi AB ve Birleşik Krallık'a ciddi ekonomik, sosyal ve çevresel zorlukların kalıcı olma eğilimi göstermesi durumunda tek taraflı olarak gerekli koruyucu önlemlerin alınmasına imkan veriyor. Bir tarafın bu maddeyi tetiklenmesi Brexit anlaşmasının "askıya alınması" anlamını taşıyor. Londra ve Brüksel, Kuzey İrlanda'dan dolayı yaşanan sorunları aşmak için farklı yaklaşımlar ortaya koyuyor. Başta bu duruma sıcak yaklaşmayan AB'nin yakın zamanda protokolün güncellenmesi amacıyla masaya çeşitli öneriler koyması bekleniyor. CEBELİTARIK İngiltere'nin denizaşırı topraklarından Cebelitarık, Akdeniz'in Atlantik'e açılan kapısı. AB ile İngiltere arasında varılan Brexit anlaşmasının dışında bırakılan ve daha önce Gümrük Birliği ile Schengen içinde yer almayan Cebelitarık'ın konumu iki tarafın ilişkilerini geren bir başka başlık olarak beliriyor. İspanya ve Birleşik Kralık, 2020 sonunda Cebelitarık hakkında uzlaşılmıştı. Buna göre, Cebelitarık, Schengen Bölgesi'ne dahil edilecek, sınır kontrollerini 4 yıllık bir süre için AB kurumu olan Frontex üstlenecekti ancak söz konusu uzlaşının AB ile Birleşik Krallık arasında resmi bir "uluslararası anlaşmaya" dönüşmesi gerekiyor. Bu çerçevede AB üyesi ülkeler, geçen hafta AB Komisyonu'na Londra ile Cebelitarık konusunda anlaşma müzakerelerine başlama yetkisi verdi. Böylece Brüksel, Cebelitarık'ın durumunun netleştirilmesine yönelik Londra'yla görüşmelere başlayacak. Bu noktada, AB üyesi İspanya, AB sınır koruma ajansı Frontex'in Cebelitarık'ta faaliyet göstermesini istiyor. AB tarafı, Cebelitarık'ın göç, idare, vize, oturum gibi konularla birlikte polis ve veri paylaşımı gibi başlıklarda kendi kurallarına uymasını talep ediyor. Birleşik Krallık ise Cebelitarık'taki egemenliğinin tartışılmayacağını belirtiyor. Londra, İspanya'nın Cebelitarık'ın ekonomik ve siyasi işlerinde etkin rol almaması gerektiğini belirtiyor. Cebelitarık, İngiltere ile İspanya'yı sıklıkla karşı karşıya getiriyor. İngiltere yarımadanın kendi siyasi statüsünü belirleme hakkına sahip olduğunu savunuyor. Cebelitarık'ın ekonomisi önemli ölçüde off-shore bankacılık, internet üzerinden bahis ve turizm gibi alanlara dayanıyor. BALIKÇILIK AB ve İngiltere arasında Brexit müzakerelerinde balıkçılık ve kotalar konusu en zor başlıklar arasında yer alıyordu. Anlaşma gereği kara sularındaki balık stoku ortak yönetilecekti. İngiltere, balıkçılık aktivitelerini geliştirebilecek, Avrupalı balıkçıların faaliyetleri de devam edecekti. Taraflar arasında yapılan ticaret ve iş birliği anlaşmasında, İngiliz kara sularındaki AB kotasının 2026 yılına kadar yüzde 25 düşürülmesi ve her balık türü için yıllık kotaların ayrı olarak belirlenmesi öngörülmüştü. AB ve İngiltere arasında 2021'deki balıkçılık kotalarının belirlenmesine yönelik müzakerelerde uzlaşı sağlanabildi ancak özellikle Fransız balıkçılar belirlenen bölgelerde faaliyet gösteremedi. İngiltere'ye bağlı Jersey Adası yönetimi, kendi sularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden, geçmişteki faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istemişti. Bu durum, İngiltere ve Fransa arasında gerilime neden oldu. Fransa, Jersey'in elektriğini kesme tehdidinde bulunmuş, Fransız balıkçılar da adanın limanını ablukaya almıştı. İngiliz hükümeti, Jersey Adası'na önlem olarak iki donanma gemisi göndermiş, Fransa da bunun ardından misilleme olarak bölgeye iki donanma gemisi gönderme kararı almıştı. Fransız balıkçıların ablukasını bitmesi üzerine donanma gemileri karşılıklı olarak geri çağırılmıştı. Fransa, balıkçılık konusunda AB'nin Birleşik Krallığa karşı daha katı davranmasını talep ediyor. Böylece, İngiltere'nin AB'den "boşanması" Kuzey İrlanda, Cebelitarık ve balıkçılık gibi çeşitli alanlarda sorunlara neden oldu. Bu yaşanan sorunların yakın zamanda çözülmesi de beklenmiyor. İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya'dan oluşan Birleşik Krallık'ta, Haziran 2016'da yapılan AB referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı. Birleşik Krallık AB'den resmen 31 Ocak 2020'de ayrılmıştı.

2 yıl önce

Birleşik Krallık Büyükelçisi Chilcott: Türkiye'nin iklim eylem planına destek vereceğiz

Britanya'nın COP26 ev sahipliği ve BM İklim Değişikliği Tarafl ar Konferansı dönem başkanlığı, Glasgow zirvesi öncesinde Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği'ne farklı bir misyon yükledi. Büyükelçi Sir Dominick Chilcott, zirve BM iklim değişikliği elçisi gibi çalıştı. COP26 zirvesi Glasgow'da sürerken Büyükelçi Sir Chilcott iklim değişikliği konusunda DÜNYA'nın sorularını cevapladı. Türkiye'nin Paris Anlaşması için ve genel olarak iklim değişikliği ile mücadele adına attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'nin bu alandaki adımları mali açıdan nasıl desteklenebilir? Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ve Kyoto Protokolü'ne taraf olarak Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelede daima önemli bir rolü oldu. Paris Anlaşması'nı onaylamak ve 2053 net-sıfır karbon hedefini ilan etmekle Türkiye, bu küresel çabadaki rolünü ve yerini sağlamlaştırma yolunda da çok önemli bir adım atmış oldu. Birleşik Krallık ve COP26 Başkanı olarak, Türkiye'nin çok zamanında vermiş olduğu bu uluslararası toplumun küresel ısınmayı durdurma çabalarına katkısını Paris Anlaşması çerçevesinde hızlandırma kararını gerçekten takdir ediyoruz. Türkiye'nin gezegenimiz için düşük emisyonlu ve iklim dirençli bir gelecek inşa edilmesinde çok esaslı bir katkısı olacağına inanıyoruz. Türkiye'nin Paris Anlaşması'nın gereklerinden biri olan Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak da bilinen emisyonların azaltılmasına yönelik 2030 planını ve 2053 itibarıyla net sıfır hedefine ulaşmak için üreteceği uzun vadeli planını heyecanla bekliyoruz. Birleşik Krallık olarak, Türkiye'nin iklim eylemini pek çok farklı şekilde desteklemekteyiz. Örneğin, Türkiye'de İklim Finansmanı Hızlandırma Programı'nı Haziran ayında başlattık. Bu program, finansmanı iklim dostu, düşük emisyonlu projelerle buluşturmayı hedefl iyor. Gelecek yıl Londa'da, Türkiye'nin karbonsuzlaşma planlarına özel sektör finansmanını çekebilmesi için güzel bir fırsat olacak olan Birleşik Krallık – Türkiye Yeşil Finansman Konferansını gerçekleştireceğiz. Bunların yanı sıra, Birleşik Krallık İhracat Finansmanı Birimi, Türkiye'deki projeleri desteklemek için büyük miktarda bir para ayırdı ve iklim dostu yatırımlara öncelik verecek. "DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK DENİZ RÜZGAR ENERJİSİ ÜRETİCİSİYİZ" Birleşik Krallık, BMİDÇS ve eklerinin öngördüğü gereksinimleri yerine getirmek için ne gibi çalışmalar/politikalar geliştirdi? Bu konuyu, özellikle enerji politikaları çerçevesinde değerlendirebilir misiniz? Birleşik Krallık, kendi Ulusal Katkı Beyanını Aralık 2020'de açıkladı ve bu beyan, sera gazı emisyonlarımızı 2030 itibarıyla 1990'lardaki seviyelere göre yüzde 68 azaltma planını ortaya koyuyor. Bu rakam, bir büyük ekonominin verdiği 2030 itibarıyla en büyük emisyon kesintisi sözü. Ayrıca Birleşik Krallık, 2050 itibarıyla net sıfır karbon emisyonu sağlamak zorunda olduğumuzu kanuna koyan ilk büyük ekonomi. Enerji, tabii ki küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılabilmesi için ele alınması gereken ana sektör. Birleşik Krallık, 2010'dan bu yana neredeyse dört katına çıkarttığı yenilenebilir elektrik üretimi konusunda rekor kırmaya devam ediyor. Düşük karbonlu elektrik enerjisi bugün toplam üretimimizin yüzde 50'sinden fazlasını karşılıyor. Dünyanın en büyük açık deniz rüzgar enerjisi üreticisiyiz. Birleşik Krallık, temiz teknolojilerin kullanılmadığı kömür üretimine son verme kararı alan ilk ülkelerden biri oldu ve bu kararımızı 2024'te hayata geçireceğiz. Deneyimlerimiz bize, çok köklü değişikliklerin yapılabileceğini gösterdi: 2012'de elektrik enerjimizin yüzde 40'ı kömürden sağlanıyordu. Bu rakam şu anda yüzde 2'nin altında. Birleşik Krallık'ın yeşil enerjiye geçişinin bir parçası olarak, tüm ülke genelinde yeni ve düşük karbonlu sanayiler geliştirilebilmesi için gereken becerileri güvence altına almak amacıyla petrol ve gaz sektörünün karbonsuzlaştırılmasına da destek veriyoruz. Brexit öncesinde ve sonrasında, Birleşik Krallık'ın iklim değişikliği ile ilgili politikalarında değişiklik oldu mu? Birleşik Krallık, Brexit sonrasında Sınırda Karbon Düzenlemesi'nden nasıl etkilenecek? Birleşik Krallık uzun süredir gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında, yüksek iklim standartlarına ulaşmaya çalışıyor. Bunu, örneğin, kanunlaştırdığımız net sıfır hedefimiz ve Paris Anlaşması kapsamında karbon emisyonlarımızı 2030 itibarıyla 1990'ların seviyelerine göre yüzde 68 azaltma taahhüdümüz ile gösterdik. AB'den ayrılmamız bu hedefimizi değiştirmedi. AB'den ayrıldıktan sonra, iklim alanındaki liderliğimizi daha da ilerlettik ve gelecek otuz senede bu hedefimizi nasıl gerçekleştireceğimizi ortaya koyan Net Sıfır Stratejimizi açıkladık. Bu strateji, Başbakan'ın Yeşil Bir Devrim için 10 Maddelik Planı ve ekonominin diğer sektörlerinde yapılan girişimler ile birlikte Birleşik Krallık'ın iklim değişikliğine ulusal katılımını nasıl sona erdireceğini ortaya koyuyor. AB'nin teklifi, AB ile uzun sürecek bir müzakerenin başlangıcını oluşturuyor. Bu süreç ilerledikçe, Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması da büyük ihtimalle gelişip büyüyecek. Biz tabii ki bu gelişmeleri yakında takip ediyoruz. Birleşik Krallık, karbon fiyatını emisyon ticaret programı çerçevesinde belirliyor. AB Sınırda Karbon Düzenlemesi'nin bu uygulamayı dikkate almasını bekliyoruz. "ÖZEL SEKTÖR FİNANSMANI DA DEVREYE GİRMELİ" Sizce, Paris İklim Değişikliği Anlaşması'nda öngörülen hedeflerin tutturulması mümkün mü? 22 Ekim'de Elçilik Konutu'nda düzenlediğiniz forumda, "her yıl 100 milyar dolarlık bir finansman sağlanması" yönünde bir beklenti olduğundan bahsettiniz. Sizce bu finansman sağlanabilir mi? Ülkeler vermiş oldukları taahhütleri yerine getirebilirler mi? İklim değişikliğinin etkilerine ayak uydurabilmeleri ve ekonomilerini karbonsuz hale getirebilmeleri yönünde gelişmekte olan ülkeleri desteklemek için para toplanması Paris Anlaşması'nın ısı hedefl erinin gerçekleştirilebilmesi ve başarılı iklim müzakereleri yapılabilmesi için çok önemli. BMİDÇS kapsamında, uzun süre önce belirlenen fi nansman hedefi , yılda 100 milyar dolar. 2021-25 dönemi için 500 milyar dolar sağlamamız ve 2025 yılından sonraki yıllar için yeni ve iddialı bir ortak fi nans hedefi belirlememiz gerekiyor. Zengin uluslar, COP26'nın başlamasından birkaç gün önce, 100 milyar dolar hedefi nin gerçekleştirileceği tarihin 2023'e uzatılması gerektiğini kabul ettiler. Almanya ve Kanada, bunun için 2023 yılından sonra iklim için toplanacak yıllık meblağın 100 milyar dolar rakamını geçebileceğini öngören bir plan hazırladı. Gelişmiş ülkeleri ve çok tarafl ı kalkınma bankalarını bu iklim fonuna katkıda bulunmaya ikna etmek, COP26 başkanlığımızın en önemli önceliğiydi. 100 milyar dolar hedefi nin gerçekleştirilebilmesi için kamu fi nansmanı hala esas olsa da özel sektör fi nansmanını da devreye sokmamız gerek. Birleşik Krallık olarak biz, davranışlarımızla bir örnek olduk. 2021-2025 dönemi için mali katkımızı en az 11,6 milyar GBP olacak şekilde iki katına çıkarttık. Parayı hem emisyonların salınması için hem de daha yoksul ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olmak için kullanacağız. Ayrıca, finans sistemimizi de 'yeşilleştiriyoruz'. YEŞİL GELECEK OLMADAN REFAH OLMAZ Gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler, iklim değişikliğinin olumsuz etkisini azaltmak için ne yapmalı? Bilim çok net: eğer şimdi harekete geçmezsek, artan sıcaklıkların etkisi çok daha sık ve şiddetli olacak. Küresel ısınma, türümüzün yeryüzünde yaşadığı nispeten kısa zamanın en büyük tehdidini oluşturuyor. Birleşik Krallık, bir sonraki COP Başkanı olarak çalışmaya başladığında, sadece küresel GSMH'nin yüzde 30'unu oluşturan ülkelerin net sıfır emisyon hedefl eri vardı. Bu rakam şu anda yüzde 90. Bu gerçek bir ilerleme. Fakat Paris Anlaşması'nın hedefl erini tutturmak ve 1,5 derecelik küresel ısınma çatısını korumak için, küresel ekonomiyi önümüzdeki on yıl içerisinde son yirmi yılda yaptığımızdan yaklaşık üç ila beş kat daha hızlı bir şekilde karbonsuzlaştırmamız gerekiyor. Her ülke, seragazı emisyonlarında ciddi kesintiler yapmak, hem 2030 yılı için verilen Ulusal Katkı hedefl erine hem de yüzyılın ortası itibarıyla istenen net sıfır hedefine ulaşmak için acilen planlar ortaya koymalı. Daha sonra da bu planları hayata geçirmeliyiz. Daha net konuşmak gerekirse, artık ülkelerin, 1,5 derece hedefini canlı tutabilmek için kritik bir öneme sahip olan dört alanda harekete geçmesi gerekiyor: enerji, ulaşım, ormansızlaşma ve metan gazı. Emisyonların kesilmesi, çok zor olacak ama imkansız değil. Son 30 yılda, Birleşik Krallık ekonomisi, aynı zamanda emisyonlarını yüzde 44 oranında azaltırken yüzde 75'lik bir büyüme kaydetti. Çevremizi temizlemek ve ekonomimizi büyütmek arasında bir seçim yapmak zorunda değiliz. Refah bir geleceğe de yeşil bir geleceğe de sahip olabiliriz. Gerçekten de yeşil bir gelecek olmadan, gelecek nesillerin refah sahibi olacağını düşünmek oldukça zor.

1 yıl önce

Opel CEO'su Florian Huettl: Türkiye'yi Almanya ve Birleşik Krallık ile birlikte bizim ana pazarlarımızdan biri olarak görüyorum

Opel açıklamasına göre, dünyanın önde gelen otomobil üreticilerinden Opel, mobilite alanındaki başarısını hedef yükselterek sürdürüyor. Global çapta yakalanan başarı içerisinde Türkiye'nin payı ise oldukça büyük. Opel Türkiye, Opel pazarları içerisinde 5. sıraya yükseldi ve "Her alanda ilk 5'" mottosu doğrultusunda önemli bir adım attı. Geçen ay görevine başlayan Opel CEO'su Florian Huettl, ilk pazar ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştirdi. Açıklamada görüşlerine yer verilen Opel CEO'su Huettl, başarının yalnızca rakamlarla kısıtlı olmadığını, global Opel dünyası içerisinde Türkiye'nin çok daha önemli bir rolü bulunduğunu belirtti. Huettl, "Türkiye'yi Almanya ve Birleşik Krallık ile birlikte bizim ana pazarlarımızdan biri olarak görüyorum. Global çapta yakaladığımız büyüme trendi ve başarılı grafikte kuşkusuz ki Türkiye'nin payı çok büyük. Türkiye, yılın ilk yarısında satış hacmini artırarak Opel ülkeleri arasında 5. sırada yer alma hedefini gerçekleştirdi. Ancak söz konusu 'ana pazar' söylemini, yalnızca satış rakamları için değil, kararlarımızı alırken danıştığımız ve dinamiklerini göz önünde bulundurduğumuz bir ülke olarak açmak doğru olur. Türkiye, bizim 3. ana pazarımız." ifadelerini kullandı. "2024 YILINDA TÜM OPEL MODELLERİNİN BİR ELEKTRİKLİ VERSİYONU OLACAK" Opel Türkiye'nin satış rakamları ve büyüme trendinin giderek hızlandığını belirten Huettl, şunları kaydetti: "Türkiye pazarında satış hacmimiz pandemi ve çip krizine rağmen yüzde 15 artarak 17 bin adet seviyelerine geldi. Bu yılın ocak-haziran dönemine baktığımızda, bu süreçte binek pazar payımızı yüzde 5,2'ye, toplam pazar payımızı ise yüzde 4,7'ye yükselttik. Açıkçası, bu büyümenin sürdürülebilir olmasını diliyorum ve bunu sağlamak için heyecan verici ürünler kadar müşteri memnuniyetinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Bu alanda da yüzde 98,5 müşteri memnuniyeti ile iyi bir ivme yakaladığımızı söyleyebilirim." Huettl, elektrikli dönüşümde Opel markasının bu dönüşümün öncülerinden biri olarak çok önemli bir rol üstleneceğini vurgulayarak, "Halihazırda elektrifikasyon konusunda çok ciddi adımlar atmış durumdayız. Şu anda 12 farklı elektrikli modelimizin yanı sıra yüzde 100 elektrikli ticari araç modellerimizle de öncü rol üstleniyoruz. 2024 yılında tüm Opel modellerinin bir elektrikli versiyonu olacak ve 2028 için hedefimiz, Avrupa'da Opel'in tamamen elektrikli modellerle satışa sunulacak bir konumda olması. Türkiye de bizim bu gelişimde ön planda tuttuğumuz ülkelerden biri. Elektrikli modellerimiz de bu hedefler çerçevesinde Türkiye pazarındaki yerini alacak." ifadelerini kullandı.