19 Mayıs Pazar 2024
1 yıl önce

Türk Hava Kurumu Üniversitesinden Ünsal Ban ile ilgili açıklama: “Üniversiteyi zarara uğratmaktan hakkında çok sayıda dava açıldı”

THK Üniversitesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma çerçevesinde hakkında yakalama kararı bulunan THK Üniversitesi eski rektörü Ünsal Ban ile ilgili Üniversiteye yöneltilen sorulara karşılık olarak yazılı bir açıklama yapıldı. "ÜNİVERSİTEYİ ZARARA UĞRATMAKTAN HAKKINDA ÇOK SAYIDA DAVA AÇILDI" Açıklamada, Ünsal Ban’ın 2010 yılında üniversite kurmak isteyen Türk Hava Kurumu Başkanı Osman Yıldırım’a yardımcı olduğu, 7 Eylül 2010’da kurulan THK Havacılık Vakfı’nda 7 Şubat 2014’e kadar Yönetim Kurulu Üyeliği yaptığı ve 2011 yılında THK Üniversitesinin kurulmasından sonra da Rektör olarak 2015 yılına kadar görev aldığı hatırlatıldı. Rektörlük görevinden ayrılmasından sonra Ünsal Ban hakkında üniversiteyi zarara uğratmaktan dolayı çok sayıda davalar açıldığı kaydedildi. YÖK’ten usulünce soruşturulması istenilen ve halen mahkemelerde derdest olan konular
Yapılan yargılamalar sırasında faillerden Ünsal Ban ve Nevin Yörük’ün fiillerin işlendiği tarihte Rektör ve Rektör Yardımcısı sıfatına haiz olması nedeniyle 2547 sayılı Kanun’un 53/c Maddesine göre Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca soruşturmanın yapılması gerektiği mütalaası ile suç teşkil ettiği iddia edilen konulara ilişkin soruşturmaların usulünce yapılmadığı gerekçesiyle mahkemelerce YÖK’e intikal ettirildiği not düşülen THK Üniversitesinin açıklamasında, YÖK’ten usulünce soruşturulması istenilen ve halen mahkemelerde derdest olan konular özetle içerik olarak şöyle ifade edildi: “Macun Mahallesi'nde İller Bankasının üstünde anayola cepheli mülkiyeti Üniversiteye gelir amaçlı THK Başkanlığınca devredilen 11 bin 593 metrekare arsayı usulsüz bir şekilde Üniversiteye yüzde 20’den az pay almak suretiyle kat karşılığı inşaata konu ettirmek ve elde edilen 70 daireyi de üçte bir fiyatına bir emlakçıya toptan sattırmak, Ünsal Ban talimatlarıyla Mütevelli Heyet Karar Defterine Mütevelli Heyetin bilgisi dışında sonradan eklemeler yaptırmak suretiyle Rektör maaşını 2012 yılında 100 bin liraya çıkarmak suretiyle haksız maaş almak, 2013 ve 2014 yıllarında Üniversitenin tanıtımı ve reklamı adıyla harcama yapmak suretiyle üniversite gelirlerini şirketlere aktarmak ve bunlardan birinde de aynı iş için mükerrer olarak 619 bin 500 lira ödeme yapmak, 2012-2014 yılları arasında Üniversite personeli dahi olmayan çalışanların yakını ve akrabası birçok kişiyi çok defa Seyahat Yönergesi’ne aykırı olarak yurtdışı seyahatlere göndererek giderlerini üniversiteden ödetmek, Osman Yıldırım ve Ünsal Ban’ın akraba ve yakınlarını (eş, çocuk, yeğen vb.) sanki Üniversite öğrencisiymiş gibi tüm masrafları Üniversite tarafından karşılanarak Amerika’ya göndermek, Pahalı saat ve hediyeler almak, özel olarak kendisinin yazdığı 'Bir Liderin Ekonomi Gündemi 365' adlı kitabı 75 bin 600 liraya bastırmak ve masraflarını üniversiteden ödetmek, üniversite idari yöneticilerine ve çeşitli çalışanlara çeşitli görevler verilmiş göstererek ödemeler yaptırmak, bazı akademik personeli kendisine özel yardımcı olarak çalıştırmak ve üniversitede ek ders yapıyor göstererek bunlara ödemeler yaptırmak gibi konular ile üniversiteyi zarara uğratmak."
Öte yandan THK Üniversitesince, bu konulara ilişkin mahkemelerde açılmış birçok dava yer aldığı bildirildi. Açıklamada ayrıca THK Üniversitesi’nin 2012 yılından itibaren pilotaj bölümüne kaldıracak gücü olmamasına rağmen uçuş bedeli dahil dört yıl sabit Türk Lirası olarak eğitim-öğretim ücreti belirlemiş ve bunun sonucunda büyük külfet ve maliyetle karşılaşıldığı, aynı şekilde o yıllarda yurt dışından getirilen 200 civarında öğrencinin eğitim öğretim maliyetlerinin THK tarafından karşılanmasının Rektör Ünsal Ban tarafından istendiği ve Osman Yıldırım tarafından THK Genel Yönetim Kurulundan izin alınmaksızın uygun görüldüğü belirtildi.
 Bu konuların YÖK’e düzenlenen 08.04.2021 tarihli raporla intikal ettirildiği ve Üniversiteyi büyük mali yük altına sokmak, bundan dolayı SGK ve vergi borçlarının oluşmasına neden olmak ve üniversiteyi 70 milyon 698 bin lira zarara uğratmaktan 19.04.2021 tarihli yazıyla soruşturma yapılması istendiği THK Üniversitesi tarafından açıklamaya not düşüldü.

1 yıl önce

Ekrem İmamoğlu’nun bir numaralı adamı Yavuz Saltık’a terör örgütüne yardımdan dava

Cumhuriyet Halk Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu talimatıyla PKK destekli DİAYDER ve teröristlerin evlerine gıda yardımı yapan Yavuz Saltık hakkında PKK’ya yardım etme suçundan dava açıldı. 8 sayfalık iddianameyle sanık olan Saltık’ın halen İBB Muhtarlık İşleri Daire Başkanı olarak görev yaptığı görüldü. YAVUZ SALTIK KİMDİR? İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü’ne atadığı Yavuz Saltık’ın, ABD devletinin “renkli devrimler” örgütleme örgütü National Endowment for Democracy (NED)’nin çalışanı olduğu iddia edilmişti. Yavuz Saltık 1972 Trabzon doğumlu. Mersin Üniversitesi Pazarlama Bölümü mezunu. STRATEJİ|MORI Araştırma şirketinde Araştırma Uzmanı ve GfK Araştırma şirketinde Saha Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. Bahçeşehir Belediyesi’nde iki yıl Yönetişim Danışmanlığı yaptı. 2002 yılından beri free-lance olarak danışmanlık hizmeti veriyor. ARI Hareketi, KA-DER, International Republican Institute (IRI), National Democratic Institute (NDI) Konrad Adenauer Vakfı ve Toplum ve Demokrasi Derneği’nin çalışmalarında eğitimci olarak yer aldı. İnfakto Research Workshop adlı araştırma şirketinde danışmanlık yapıyor. Sports Marketing, Sporda Şiddet ve Fanatizm ve Tükiye’de Taraftarlık anlayışı konularında araştırmaları ve makaleleri yayınlandı. Üç yıldır ulusal bir radyo kanalında (Lig Radyo) “Öteki Trabzonspor” adında bir programı hazırlayıp sunuyor. Günebakış gazetesinde köşe yazıları yazıyor. 2008 yılında Siyasal iletişime yönelik “Tanrım Beni Başkan Yarat” adlı bir kitabı yayınlandı. Trabzon Fikir Kulübü Kurucu üyesi ve Avrupa ile Dialog Derneği üyesi olan Yavuz Saltık, evli ve 2 çocuk babası.

1 yıl önce

İBB yöneticisine "Terör örgütüne yardım" suçundan dava açıldı: 15 yıla kadar hapsi isteniyor

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, DİAYDER ile dernek yönetici ve üyelerinin terör örgütü PKK/KCK'nın amaç ve hedefleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetlerin deşifresi amacıyla 23 sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak veya bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan iddianame düzenlenerek dava açıldığı belirtildi. İddianamede, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tanık olarak dinlenilen İBB çalışanları Nilüfer Taşkın ile Yavuz Saltık hakkında sosyal yardım kartlarının dağıtılmasına yönelik tape kayıtlarındaki tespitler sebebiyle suç duyurusunda bulunulması üzerine soruşturma başlatıldığı bildirildi. DİAYDER soruşturmasında İBB'den alınan ve bir perakende zincir markette kullanılmak üzere 150 liralık yardım kartlarının 20-25 adet olarak "Mele" diye tabir edilen kişilere verildiğinin belirlendiği anlatılan iddianamede, bu kartların örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da tutuklanarak cezaevine gönderilenlerin ailelerine teslim edildiği vurgulandı. İddianamede dernek adına yardım talebinin o dönem Sosyal Hizmetler Daire Başkanı olan Yavuz Saltık'tan geldiği ifade edilen iddianamede, bu kapsamda dernek başkanı ve yöneticilerinin Yavuz Saltık ile bir kez yüz yüze görüştüklerinin belirlendiği anlatıldı. Saltık'ın söz konusu dernekten yardım talebiyle gelenler olduğunu ve bir kez görüştüğünü söylediği aktarılan iddianamede, yardım taleplerini de ilgili memura yönlendirdiğini ilettiği kaydedildi. Saltık'ın tüm başvuruları belediye yönergesi doğrultusunda alındığını ifade ettiği aktarılan iddianamede, ifadeler ve Dernek Başkanı Ekrem Baran'ın anlatımından mevzuat hükümleri doğrultusunda söz konusu yardımın yapılmadığının anlaşıldığı belirtildi. Sanığın yardım talebine gelen gruplar hakkında yeterince araştırma yapmadığına dikkati çekilen iddianamede, bu nedenle Saltık'ın "örgüt üyesi olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Başsavcılıkça onaylanan iddianame, gönderildiği ağır ceza mahkemesince kabul edildi.

1 yıl önce

Bora Jet’in eski sahibi Yalçın Ayaslı’dan Sezgin Baran Korkmaz’a ‘dolandırıcılık’ davası

Hakkında ‘kara para aklama' ve ‘dolandırıcılık' suçlamalarından soruşturma açılan ve 15 Temmuz'da Avusturya'dan ABD'ye iade edilen Sezgin Baran Korkmaz hakkında bir dava da ABD'de yaşayan iş insanı BoraJet'in eski sahibi Yalçın Ayaslı tarafından açıldı. Ayaslı, firmasının Korkmaz'a satışı ile ilgili “kapsamlı gasp” iddiasıyla açtığı davanın dilekçesini 1 Eylül'de Kaliforniya Bölge Mahkemesi'ne sundu. Sözcü gazetesinden Uğur Dündar'ın haberine göre, Ayaslı davayı ABD'de 1970 yılında çıkarılan, organize suçlar, dolandırıcılık, şantaj ve yolsuzluk suçlarını cezalandıran RICO Yasası'na dayandırdı. Yasa, 20 yıl hapis, ağır para cezaları, elde edilen menfaatlerin geri alınması ve müsadere yaptırımlarını kapsıyor. Ayaslı dava dilekçesinde, Sezgin Baran Korkmaz, Lev Aslan Dermen (Levon Termendzhyan), Jacop Ortell Kingston, İsaiah Kingston, Fatih Akol, Kamil Feridun Özkahraman, Alptekin Yılmaz, Olessia Zoubkova'dan şikayetçi oldu. Dilekçede ayrıca Washakie Renewable Energy LLC, SBK Holdings A. Ş., SBK Holdings USA, Bugaraj Elektronik Ticaret ve Bilişim Hizmetleri A.Ş., Mega Varlık Yönetim A.Ş.'nin aralarında olduğu bazı şirketler yine davalı olarak yer aldı. Ayaslı'nın açtığı RICO Davası dosyasında ABD Hazinesi dolandırılarak elde edilen kara paranın BoraJet'i ele geçirmek ve Ayaslı'nın kıymetli gayrimenkullerine el koymak için de kullanıldığı, hileli işlemler, tehdit ve şantaj yollarına başvurulduğu öne sürüldü. Dava dilekçesine göre; Korkmaz amacına ulaşmak için bazı gazetecilere manipülatif haberler yaptırdı, birden fazla kez aralarında Ayaslı'nın ailesi, çalışanları ve avukatlarının da olduğu kişileri tehdit etti. Dilekçedeki iddialar arasında, Ayaslı'nın FETÖ'ye yakın olduğu iddiası ile uydurma haber ve köşe yazıları yazdırıldığı, sonrasında takipsizlikle sonuçlanan şikayetlerde bulunduğu yer aldı. Dilekçede şöyle denildi: “Bu haberler nedeniyle kredibilitesi düşen BoraJet'e kurtarıcı olarak gelip bedelsiz olarak ele geçirmiştir. Daha sonra dolandırıldığını iddia ederek şikayetçi olmuş, dava da beraatle sonuçlanmıştır. Ayaslı'nın şahsi malvarlığına da el koymaya çalışmıştır. Araç olarak Mega Varlık ve Armada Varlık Yönetim şirketlerini kullanmıştır.” ABD'Yİ DOLANDIRDILAR Termendzhyan, Kingston ve suç ortakları hakkında “ABD Hazinesi'ni, biodizel üretimi için sağlanan vergi iadesini almak amacıyla sahte belge ve işlemlerle dolandırarak en az 500 milyon dolar haksız kazanç elde ettikleri” iddiasıyla dava açılmıştı. Kingston kardeşler savcılıkla anlaşarak itiraflarda bulunmuş ve suç organizasyonunun çalışmasını deşifre etmişti. Termendzhyan anlaşmayı reddetti ancak yargılama sonucunda hepsi suçlu bulunmuştu. Bu yargılamalar sırasında Sezgin Baran Korkmaz'ın da suç örgütündeki önemli rolü ortaya çıkmıştı. Elde edilen suç gelirinin en az 134 milyon dolarının Korkmaz üzerinden Türkiye'de aklandığı tespit edilmişti. Bu yargılamalar sırasında firari durumda bulunan Korkmaz, Avusturya'da yakalanarak ABD'ye iade edilmişti.

1 yıl önce

Malcolm X'in dava arkadaşı: Yeni Türkiye'nin bir tuğlası olmak istiyorum

Hıristiyan inancına mensupken 57 yıl önce dava arkadaşı Malcolm X'in sayesinde İslam ile müşerref olan Şeyh Khalid Yasin'in en iyi dostları arasında ise Muhammed Ali ve Mike Tyson bulunuyor. İslami ilmini büyük İslam âlimlerden edinen, yaşamını İslam'ı tebliğe adayan Şeyh Khalid Yasin, ABD'deki vaazları dışında bugüne kadar 117 ülkede ve onlarca şehirde İslam'ı anlattı, 75 binden fazla insanın Müslüman olmasına vesile oldu. Şeyh Khalid Yasin, Amerika Birleşik Devleti'nin (ABD) New York şehrinin meşhur Harlem bölgesinde 1945 yılında dünyaya geldi. Beyaz ırkçıların siyahilere ayrımcılık uyguladığı dönemi gençlik yıllarında derinden yaşadı. Koyu bir Hıristiyan değildi ama her pazar kiliseye mutlaka gidiyordu. Yaşadığı Harlem bölgesi çetelerle anılsa dahi onun çete üyeliği hiçbir zaman olmadı. 19 yaşına geldiğinde ise Afro-Amerikalı bir birey olarak İslam ile müşerref oldu. Adı "Charles" iken "Khalid Yasin" adını aldı. Genç Khalid Yasin, büyük bir yolculuğa çıkacağını bilmiyordu ama ilk Müslümanlık zamanlarında kendini İslami ilimlerde daha da geliştirmek istedi. Okudukça okudu ama bu ona yetmedi. Dünya çapındaki İslam âlimlerinden İslami konularda ilim öğrenmeye başladı. Ve İslam'ı tebliğ sorumluluğunu yüreğinde hisseden, ABD'deki vaazlarının yanı sıra sık sık denizaşırı seyahatlerinde vaazlarını sürdüren Şeyh unvanlı Khalid Yasin, bugüne kadar 117 ülkede tebliğ görevini yerine getirmenin huzurunu yaşıyor. Onlarca konferansında ise İslam'a karşı önyargısı olan ya da hiçbir bilgisi olmayan insanları İslam'a davet ederken hayatın amacının ne olduğunu insanlara sorgulatıyor. Bu tebliğ göreviyle de 75 binden fazla insanın da Müslüman olmasına vesile olmasının mutluluğunu yaşıyor, buna şükrediyor. İslam'ı tebliğ görevinin ise Allah'ın kendisine bir lütfu olarak görüyor. Sabah'ın haberine göre; Hem İslam ülkelerinde hem de Hıristiyan dünyasında çok iyi tanınan Şeyh Khalid Yasin, şu an 76 yaşında. Onunla yeni bir seyahatinde İstanbul'da yolumuz kesişti. Sultanahmet Meydanı'nda Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin hemen yamacında Şeyh Khalid Yasin ile koyu bir sohbete başladık; nasıl Müslüman olduğunu, Malcolm X ile bağını, tebliğ yolculuğunda neler yaşadığını, verdiği konferansları ve Türkiye'yi konuştuk. İşte Şeyh Khalid Yasin'in hayat hikâyesinden kesitler... New York'un Harlem bölgesinde Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiniz. Sonra ne oldu, neler yaşandı, nasıl Müslüman olmaya karar verdiniz? O zamanlar bazı insanların konuşmalarını dinledim. Malcolm X ile tanışıyordum. 1964 yılında Malcolm X'in New York Times'da yayınlanan mektubunu okudum. Mektubunda Mekke'yi anlatıyordu. Mektupta Hz. İbrahim'in (a.s) makamını, siyah taşı, Arafat'ı, Kur'an-ı Kerim'i, Hz. Muhammed'i (s.a.v) anlatıyordu. Ben bunları okulda hiç duymamıştım. O mektubu okuduktan sonra araştırmaya başladım. Dindar bir Hıristiyan bile değildim ama pazar günleri kiliseye gidiyordum. Henüz 19 yaşınızda, Malcolm X'in mektubunu okuduktan sonra İslam'a ilgi duyup hemen Müslüman mı oldunuz? Hemen Müslüman olmadım. Okumaya başladım, araştırdım. İslam'a dair çok iyi okuyordum, her şeyi okumayı seviyordum. 1965'te Malcolm X son vaazını verdi. New York Harlem'de vaazın yapıldığı yerde ben de oradaydım. Onun konuşmasında her şeyi dikkatlice dinledim. Kendisini zaten tanıyordum ve Malcolm X'de çok büyük bir değişiklik gördüm. Malcolm X, hacca gidip geldikten sonra çok değişmişti. Hacca gitmeden evvel ve hacdan sonra çok büyük bir fark vardı. Önceden vaazlarında sadece siyahiler hakkında konuşuyordu, ayrımcılık vardı. Hacca gidip geldikten sonra vaazlarının içeriği de değişti daha global konuları konuşmaya başladı. Sakalı yoktu, sakal bıraktı. İsmini değişip El-Hacc Mâlik eş-Şabâz yaptı. Benim bulunduğum vaazda da değişimi konuşmasına yansımıştı. Eskiden Malcolm X konuşurken nefret ve siniri hissederdiniz. Bu sefer ki konuşmasında sinir yoktu, nefret yoktu. O günkü konuşması çok güçlü ve berrak bir konuşma oldu. Bu değişimi görünce ilgimi daha da çekti. "Hacda ne oldu?" diye merak ettim. Malcolm X, hacdan sonra herkesi bir araya toparlamaya başladı ve "Dünyayı nasıl düzeltiriz?" , "Sıkıntıları nasıl gideririz?" , "İnsanlığın sıkıntılarını nasıl gideririz?" diye düşünmeye başladık. Sadece dört ayda onun bütün hayatı değişti. O konuşmasında ben ve üç kişi çok büyük bir duygu yoğunluğu yaşadık. Yukarı katta oturuyorduk, bizim duygu yoğunluğumuzu fark edince Malcolm X bize "Gelin" dedi. Orada tanıştık zaten. Sonra ben de Müslüman oldum. İnancım ve dinim için halen görevimin hâkimiyim. Sosyal aktivist olarak insanların kendi insanlıklarını yükseltmek için görevimi yapmaya devam edeceğim. "MALCOLM X ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ÇOK ZORUMUZA GİTTİ, İNSAN OLAN HERKES AĞLADI!" Malcolm X'in vurulduğu anı gördünüz mü, katıldığınız toplantı o toplantı mıydı, aynı gün mü vuruldu? Harlem'deydim. Bu katıldığım toplantıdan kısa bir süre sonra başka bir yerde Malcolm X vuruldu. O anı görmedim ama aynı gün olmadı. Malcolm X'e suikast yapıldığını ve öldüğünü öğrendiğinizde ne hissettiniz? Malcolm X'in vurulması çok zorumuza gitti. İnsan olan herkes, beyaz olsun siyah olsun o gün ağladı. Ben de çok üzüldüm. Malcolm X'in öldürüldüğü senede (14 Şubat 1965), bu olayın sonunda 5 Ekim 1965 yılında Müslüman oldum. Harlem bölgesi çeteleriyle biliniyor. Hakkınızda yazılanlara göre o dönem siz de çete üyesiymişsiniz... Bazı insanlar zamanında benim çete üyesi olduğuma dair şeyler söyledi ama öyle bir şey yok. Bu doğru değil. New York'ta Harlem bölgesinden gelen herkesi çete üyesi olarak görüyorlar. Örneğin bütün Çinlilerin Kung Fu bildiğinin sanılması gibi bütün İtalyanların gangster olduğunun düşünüldüğü gibi... Getto olan Brooklyn ve Harlem'den geldiğim için haliyle "çete üyesidir" diye hemen karar veriyorlar. "ŞEHADET GETİRDİĞİMDE SANKİ BİR KAPI AÇILMIŞ GİBİ HİSSETTİM, ÇOK ŞÜKRETTİM" Yaşamınızın sonraki sürecinde neler oldu? İslam hakkında okumaya devam ettim. ABD'deki Müslümanların ahlakı, hareketleri beni çok etkiledi. Çoğu genç starların ahlakları değişti, yaşam tarzları değişti, biraz da değil yüzde 100 değişti ve çok hızlı bir değişim yaşamışlardı. Birden bire tanıdıklarım ter temiz insanlar oldular. Disiplinli ve saygılıydılar. Hayatlarında küfür yok, içki yok, sigara yok, uyuşturucu yok, zina yoktu. Beni en güçlü bir şekilde etkileyen Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçenlerin bu hızlı değişimiydi. "Bir din insanları nasıl değiştirir?" diye düşündüm. Şimdiye kadar Müslüman ülkelerde bunu hâlâ göremedim. O dönem ise orada çok iyi hissettim. Şehadet getirdiğimde çok şükür ettim. Sanki bir kapı açılmış gibi hissettim. "SİYAHLARA KARŞI IRKÇILIK VE AYRIMCILIK ÇOK VARDI" Amerika'da Müslüman olduktan sonra hem siyahi olmanız hem de Müslüman olmanızdan kaynaklı nasıl zorluklar yaşadınız? Ciddi bir şekilde doğruyu söylemek istiyorum sana. Yaşadığımız zorlukları düşündüğüm zaman başkaları ya da kendimin yaşadığı sıkıntılar olsun gerçekten çok sıkıntı yaşadık, zorluklar çektik. Çok büyük sıkıntılar vardı. Ben de zorluklar yaşadım ama ben bunu bir sıkıntı olarak görmedim. İnanıyorum ki, Allah beni korudu! Siyahlara karşı ırkçılık ve ayrımcılık çok vardı. ABD'de bu durum daha yeni yeni toparlanıyor. Müslüman olanlar için de aynı zorluklar geçerliydi. Kısacası o dönem hayatımızın kalitesini düzeltmek için elimize imkân verilmedi. Son 30 senede her şey rahatlamaya başladı ve şimdi ise rahatladı gibi... "MUHAMMED ALİ ÇOK İYİ ARKADAŞIMDI, OKULUMUZA DESTEK OLURDU!" Malcolm X dışında o dönemden gelen gruptan arkadaşlarınız arasında Muhammed Ali'nin de olduğunu duydum. Nasıl bir dostluğunuz vardı? Çok mütevazı, çok iyi bir insandı. Dünya çapında çok meşhur olduğu halde çok saygılı bir insandı. Konuşmasını bilen biriydi. Dünyada en fazla tanınan insanlardandı, poptan bile daha çok tanınıyordu. Muhammed Ali ile çok yakın arkadaşlığımız vardı, çok iyi arkadaşımdı. Muhammed Ali ile beraber iki kere hac yapma imkânım oldu. Çok gurur duyuyorum onunla. Aynı zamanda 1982 yılında başlayan hem dini hem de normal bir okul olan okulumuza (New York Brooklyn'deki İslamic İnstitute) yardımı çok dokundu. Bize çok faydası oldu, desteği oldu bize... Ya Mike Tyson... Nasıl bir arkadaşlığınız vardı? Onunla da tanışıyoruz. Mike Tyson çok iyi bir arkadaş. İslam onun da hayatını değiştirdi. Halen çabalıyor. Kendisine ve çabasına çok saygım var. Gururlu bir insan. Birlikte hac da yaptık, iyidir Mike Tyson... Amerika'da böyle bir süreci yaşadıktan ve Müslüman olduktan sonra İslam'ı anlatmaya ve vaaz vermeye nasıl başladınız? Vaaz verme kararı vermenizde Malcolm X öldürülmesinin etkisi oldu mu? Allah'ın takdiri bu. Allah'ın bana verdiği bir hediye gibi bu! Ben bunu düşünerek yapmadım. Hayat beni vaaz vermeye sürükledi. İhlastan kaynaklı. "İLİM DENİZ GİBİDİR! İSLAM'I ANLATMAK İÇİN 117 ÜLKE GEZDİM, 75 BİN KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU! İlim yolculuğunuz da var sizin. Birçok ülkeye gidip İslam ilimlerinde bilgi birikimi sağladınız... Bir bardağı bir yere kadar doldurabilirsin. İlim de deniz gibidir. Allah'a şükür 117 ülkeyi gezdim. ABD dışında yıllarca farklı ülkelerde de kaldım. İslami ilimleri öğrendim, büyük İslam âlimlerden dersler aldım. Her taraftan İslami bilgi edindim. Dile kolay 117 ülkede, onlarca şehirde İslam'a dair konferanslar verirken kaç kişinin Müslüman olmasına vesile oldunuz? Bunun araştırması yapıldı. Ciddi bir araştırmaydı bu. 2012-2015 arasında araştırmasını yaptılar. 2015'e kadar dünya çapında 75 bin kişinin Müslüman olduğunu tespit ettiler. Bunlar bildiklerimiz bir de bilmediklerimiz var. Bir kişi Müslüman olduğu zaman beş-on kişiyi etkileyebiliyor. Konferanslardaki konuşmalarım sonucu diyelim ki 10-15 kişi İslam'ı çok seviyor. İslamiyet'in arkadaşı oluyor. Onların sonradan ne olduğunu bilemiyoruz. Şehadet getiren 75 bin kişi dışında belki onların arasında da sonradan Müslüman olanlar vardır. Bizim bildiğimiz 75 bin kişinin şehadet getirerek Müslüman olduğu... "ANNEMİN ŞEHADETİ BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİYDİ! AİLEMDEN 39 KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU!" Ya aileniz... Dokuz kardeşiniz varmış... Onlar da Müslüman olmanızdan etkilendiler mi? Şöyle söyleyeyim size: Bütün herkese verdirdiğim şehadetler arasında ağırlık olarak annemin şehadeti benim için çok değerliydi. Yedi ay önce 99 yaşında rahmetli oldu. Müslüman olarak vefat etti, çok şükür yıkadık, Müslüman olarak Amerika'daki cami karşısına gömdük. Annem ölmeden önce "Herkese söyleyelim, 'hiç borcum yok!" diye" demişti. Hiç kimseye borcu olmadan ölmek kendisi için çok önemliydi. Hayatında en ciddiye aldığı konu buydu. Müslüman olarak geçirdiğim 56 yıl içinde ailemden 39 kişinin Müslüman olmasını Allah lütfetti. Annem, ablalarım filan. Bu benim için çok değerli bir şeydi... "65 KİŞİ BİRDEN AYAĞA KALKTI VE MÜSLÜMAN OLDU!" 75 bin kişi içerisinde Müslüman olanlar arasında sizi en çok etkileyen an hangisiydi? Müslüman olanların hepsi pırlanta gibi. Düşünsene Allah sana bir çanta dolusu pırlanta veriyor. Hepsi birbirinden güzel insanlar. Değişik bir şekilde cevabını vereyim: 1994 yılında Suudi Arabistan'a misafir olarak davet edildim. "Hayatın hedefi nedir?" diye bir dersim vardı. İlk anlarda Kur'an-ı Kerim ve Hz Muhammed (s.a.v) hakkında konuşmuyordum. "Bizim dünyadaki hedefimiz nedir?", "Hayatın anlamı nedir?" diye konuşmalar yapıyordum. Tefekkür âlemini açtık insanlara. "Siz nereden geldiniz?", "Ne kadar kalacaksınız?", "Dünyada bundan sonrasında ne var?" sorularına hiç kimse cevap veremiyordu. O günkü konuşmamda da orada 65 Filipinli vardı. Onlara "Söylediklerime inanıyor musunuz?", "Allah'a Hz. Muhammed'e inanıyor musunuz?" diye sordum ve "İnanıyorsanız ayağa kalkın!" dedim. Hepsi ayağa kalkarak Müslüman olmayı kabul etti ve şehadetlerini getirdiler. Orada İslam'ı anlatmanın çok güçlü bir şey olduğunu öğrendim. Orada bunu daha çok hissettim ve anladım ki İslam'ı tebliğ etmek en önemli şeydir. Bu dersten önce 5 bin kişi şehadet etmişti, o günden sonra parladı ve şehadet edenlerin gerisi gelmeye başladı. Çünkü her konferansta konuştuğumuz mevzular insanların ilgisini çekiyordu. Konferanslarınız devam edecek mi? Real Media Grubu aracılığıyla Purpose.tv'den İslam'ı anlatmaya başlayacağım. Konuşmalarım Türkçeye de çevrilecek. Her konferansıma 20 bin, 30 bin kişi katılıyordu. Şimdi sosyal medyadan daha büyük kitlelere ulaşmak istiyorum. Ayrıca ülkelere giderek İslam'ı anlattığım konferanslarımı sürdüreceğim. Türkiye Avrupa'ya daha yakın olduğu için stratejik olarak Türkiye'de stüdyoyu açmak istiyorum. "YENİ TÜRKİYE'NİN BİR TUĞLASI BİR PARÇASI OLMAK İSTİYORUM!" Türkiye'ye sekiz defa geldiniz. Türkiye sizin için ne ifade ediyor, neler dersiniz Türkiye için? Türkiye'nin tarihini çok iyi okudum. Müslüman ülkeler içerisinde Türkiye'nin tarihi müthiş. Müslüman memleketlerinin içerisinde tarihi en müthiş olan ülke Türkiye. Müthiş bir memleket. Allah hayat verirse burada biraz daha fazla kalmak istiyorum. Bir ofisimi burada açmak istiyorum. Ben de yeni Türkiye'nin bir tuğlası bir parçası olmak istiyorum! Türkiye'yi çok seviyorum. "BAŞKAN ERDOĞAN'IN VİZYONU ÇOK İYİ, DÜNYAYA YARDIM EDEBİLECEK İLK BEŞ İNSANIN İÇİNDE!" Ya Başkan Recep Tayyip Erdoğan hakkında neler düşünüyorsunuz, hiç görüştünüz mü onunla? Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın ise vizyonu çok iyi, onun vizyonuna sahip insan yok. Dünyaya yardım edebilecek ilk beş insanın içinde. Erdoğan ile hiç görüşmedim, görüşmek isterim. Benim aciz fikrimden kendisinin büyük vizyonuna bir katkım olabilirse mutlu olurum. Ne söylemek isterdiniz? İlk başta yaptıkları için kendisine teşekkür ederdim çünkü kolay değil yaptıkları... Erdoğan sadece kendi memleketine faydalı değil, dünyaya da faydalı. Ve şu an ki vizyonunu koruması için kendisine dua ederdim. Bazen suyun yanında yaşayan insanlar onun kıymetini en az anlayanlar olur. "AYASOFYA CAMİİ'NİN HİKMETİNİ HİSSETTİM!" Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin hemen yamacındayız. Ayasofya Camii'ye yeniden dönüştürüldükten sonra gezdiniz mi, neler hissettiniz? - Evet, gezdim ve Ayasofya'nın hikmetini hissettim! Onu gördüm! Hz. Ömer'in (r.a) Kudüs'ü fethindeki tutum İstanbul'daki Ayasofya Camii'nde birleşti bence. Saygıyı bozmadan cami oldu. Müzeyken de gezmiştim. Nereden baksan dua yeri. Saygı gösterilerek camiye dönüştürülmüş. Hıristiyanlara hiçbir zaman saygısızlık yapılmadan güzelleştirildi. Şimdi daha fazla Hıristiyan gelip Ayasofya'yı ziyaret ediyor. Ayasofya daha da güzelleşti. Bence tarih "Ayasofya Camii için 'güzelleştirildi' diyecek. En iyisini Allah bilir! "MÜSLİMFOBİ VAR! KENDİMİZE BAKMALIYIZ!" Avrupa'da son dönemde İslamofobi git gide yaygınlaştı. Müslümanlara karşı bu tutumu Müslümanlar nasıl kırabilir, neler dersiniz? - İslamofobi'nin de dersini veriyorum. İslamofobi devam etmez, geçecek! Allah hepsini düzeltecek. Müslümanlara hatırlatmak istiyorum: İnsanların İslamofobi dedikleri çoğu zaman İslamiyet'e karşı bir nefret değil ya da İslam'dan korkmak değil. Bildiğin şeyden korkar, bildiğin şeyden nefret edersin. Onlar bilmedikleri için öyleler. İslam'dan değil aslında Müslümanların bazı yaptıkları şeylerden nefret ediyorlar ama bundan onların da haberi yok. Müslümanların hareketlerinin bozulmasından kaynaklı bu nefret. Çünkü Müslümanların yaptığı bazı şeyleri İslamiyet olarak görüyorlar. Biz kendimize dönüp ciddi olarak bakmalıyız. Hz. Yunus (a.s) balinanın içindeyken suçu balinanın üstüne atmadı. Hz. Yunus "La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin" dedi. (Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıktan, eşi-ortağı olmaktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine yazık edenlerden oldum) Hz. Yunus böyle diyerek "suçlu benim" diye gördü kendisini... Biz de kendi kendimize yanlış yapıyoruz. Biz İslam'a yanlış hareket yapıyoruz. Kendimize bakmamız lazım! İslamifobi varsa bile biz kendimize Hz. Yunus'un yaptığı gibi bakmamız lazım. En azından kendi aynamızı temizleriz. Yolu açarız ki İslamiyet yayılsın! Benim gördüğüm kadarıyla sadece İslamofobi değil Müslimfobi var. Bizim çoğu dersimizin de mevzusu bunun üzerine.

1 yıl önce

HaberTürk PR’ı işe yaradı! DİAYDER davasında İBB’yi Ersan Şen savunacak

https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1564500654814642176?s=46&t=0DZ4812YuF6AvTKL04cZMQ İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Yavuz Saltık hakkında, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin (DİAYDER) terör örgütü PKK ile iltisakını araştırmadan derneğe yemek kartları verdiği iddiasıyla “terör örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1564966749442908160?s=46&t=0DZ4812YuF6AvTKL04cZMQ SOSYAL YARDIM KARTLARI PKK’YA İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, DİAYDER ile dernek yönetici ve üyelerinin terör örgütü PKK/KCK’nın amaç ve hedefleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetlerin deşifresi amacıyla 23 sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak veya bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan iddianame düzenlenerek dava açıldığı belirtildi. İddianamede, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tanık olarak dinlenilen İBB çalışanları Nilüfer Taşkın ile Yavuz Saltık hakkında sosyal yardım kartlarının dağıtılmasına yönelik tape kayıtlarındaki tespitler sebebiyle suç duyurusunda bulunulması üzerine soruşturma başlatıldığı bildirildi. DİAYDER soruşturmasında İBB’den alınan ve bir perakende zincir markette kullanılmak üzere 150 liralık yardım kartlarının 20-25 adet olarak “Mele” diye tabir edilen kişilere verildiğinin belirlendiği anlatılan iddianamede, bu kartların örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da tutuklanarak cezaevine gönderilenlerin ailelerine teslim edildiği vurgulandı. YARDIM TALEBİ SALTIK’TAN GELDİ İddianamede dernek adına yardım talebinin o dönem Sosyal Hizmetler Daire Başkanı olan Yavuz Saltık’tan geldiği ifade edilen iddianamede, bu kapsamda dernek başkanı ve yöneticilerinin Yavuz Saltık ile bir kez yüz yüze görüştüklerinin belirlendiği anlatıldı. Saltık’ın söz konusu dernekten yardım talebiyle gelenler olduğunu ve bir kez görüştüğünü söylediği aktarılan iddianamede, yardım taleplerini de ilgili memura yönlendirdiğini ilettiği kaydedildi. Saltık’ın tüm başvuruları belediye yönergesi doğrultusunda alındığını ifade ettiği aktarılan iddianamede, ifadeler ve Dernek Başkanı Ekrem Baran’ın anlatımından mevzuat hükümleri doğrultusunda söz konusu yardımın yapılmadığının anlaşıldığı belirtildi. Sanığın yardım talebine gelen gruplar hakkında yeterince araştırma yapmadığına dikkati çekilen iddianamede, bu nedenle Saltık’ın “örgüt üyesi olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Başsavcılıkça onaylanan iddianame, gönderildiği ağır ceza mahkemesince kabul edildi. SALTIK’I ERSAN ŞEN SAVUNACAK İstanbul 4. ACM’de görülen Diayder davasında “Örgüt Üyesi Olmamakla Beraber Örgüte Bilerek ve İsteyerek Yardım Etmek” iddiasıyla hakkında dava açılan İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı YavuzSaltık’ın avukatlığını Ersan Şen üstlendi. 1 Aralık’ta görülecek dava için Ersan Şen Saltık’ın avukatı olarak dosyaya vekaletname sundu. https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1532991666340216833?s=46&t=0DZ4812YuF6AvTKL04cZMQ MASRAFLAR İBB’DEN Mİ ÖDENECEK HaberTürk ekranlarında neredeyse her akşam hükümeti topa tutan ve Ekrem İmamoğlu reklamı yapan Hukukçu Ersan Şen’in son günlerde 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı olması beklenen CHP lideri Kılıçdaroğlu için de ağır sözler kullanması dikkatlerden kaçmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında sadece Ekrem İmamoğlu’nun seçim kazanma şansı olduğunu sık sık tekrar eden Ersan Şen için “pahalı davaların avukatı” yakıştırması yapılırken, Diayder davasında Yavuz Saltık’ı savunmak için ne kadar ücret alacağı ve avukatlık ücretinin İBB kasasından ödenip ödenmeyeceği de merak konusu oldu.

1 yıl önce

Sedat Peker davasında 8 sanık hakkında karar!Ağırlaştırılmış müebbet alan var…

Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Emre Topaloğlu ve Ozan Batıgün katılırken, diğer tutuklu sanıklar Yusuf Yağma, Süleyman Onur Kepenekçi ve Burçin Bal, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Tutuksuz sanık Ayhan Sağıroğlu ile sanık avukatları da duruşmada hazır bulundu. Duruşmada, sanıkların esasa ilişkin savunması alındı. 'İyi hal indirimi istemiyorum, herkes suçsuz, ben suçluyum' Sanık Yusuf Yağma, önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, "Uğur Köroğlu, maktulü dövmemizi söyledi. 'Dövmezseniz ayaklarına sıkın gelin' dedi. Bu sırada yanımızda yakalamalı sanıklardan Yahya vardı. Diğer sanıklar yanımda değildi. Olay bu şekilde meydana geldi. Diğer sanıkların benim işlediğim suça herhangi bir iştiraki söz konusu değildir. İşlediğim suçtan sorumlu tutulmalarını istemiyorum. Ben suçluyum, vurdum, öldü. İyi hal indirimi de istemiyorum. Herkes suçsuz, ben suçluyum" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık Burçin Bal, olay sonrası görüşme ve mesajlaşmaların tespitinin yapıldığını, kendisini olay yerine çağıranın maktul olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Olayda kendisinin kullanılmış olabileceğini ancak bundan haberinin olmadığını savunan Bal, "Mahkemede incelenen kamera kayıtlarında görüldüğü gibi maktul vurulduktan sonra ben şaşkınlık ve telaş içerisinde maktule müdahale etmeye çalıştığım anlaşılacaktır. Suça iştirak etmedim. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum" dedi. Emre Topaloğlu ise maktulün dövülmesi için olay yerine gidildiğinden haberinin olmadığını öne sürerek, tahliyesini ve beraatını istedi. Sanık Süleyman Onur Kepekçi, sanık Yusuf Yağma'ya kesinlikle silah ve araç vermediğini iddia etti. Sedat Peker'in eski avukatı sanık Ayhan Sağıroğlu da kimseyi tehdit etmediğini, sadece görevinin gerekliliğini yaptığını savunarak, beraatini talep etti. Karar Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, sanıklar Özkan İşler, Selçuk Köroğlu ve Ayhan Sağıroğlu'nun maktul Cahit Çetin'e yönelik 'kasten adam öldürme' suçundan beraatlerına karar verdi. Mahkeme, sanık Yusuf Yağma hakkında, müşteki sanık Burçin Bal'a yönelik 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan, unsurların oluşmadığını belirterek, beraat hükmü kurdu. Tutuklu sanıklar Yusuf Yağma, Burçin Bal, Emre Topaloğlu, Ozan Batıgün ve Süleyman Onur Kepekçi'yi, maktul Cahit Çetin'e yönelik, 'tasarlayarak kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptıran mahkeme, Yusuf Yağma dışındakilere verilen cezayı, gelecekleri üzerindeki olası olumsuz etkilerini lehlerine takdiri indirim sebebi olarak kabul ederek, müebbet hapse düşürdü. Mahkeme, Yusuf Yağma'ya ayrıca 'ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma' suçundan 1 yıl hapis ve 600 lira adli para cezası verdi. İddianame Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca 17'si tutuklu 92 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, 30 kişi mağdur olarak yer alıyor. İddianamede, suç örgütü elebaşı firari sanık Sedat Peker'in, Cahit Çetin'in silahlı saldırı sonucu ölümüne ilişkin'tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması isteniyor. Peker hakkında ayrıca 19 ayrı eylemle ilgili çeşitli hapis cezaları da istenen iddianamede, diğer sanıklar için de "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma, yönetme ve üye olma" suçlarından hapis cezası talep ediliyor. Bazı sanıklar hakkında ayrıca 'kasten öldürmeye azmettirme, kasten öldürme' suçlarından da cezalandırma istenen iddianameyi kabul eden Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi, firari sanıklar Sedat Peker ile Ufuk Yapıcı hakkında yokluklarında tutuklama kararı çıkarmıştı. Mahkeme, 1 Temmuz'daki duruşmada Cahit Çetin'in öldürülmesine yönelik kasten öldürme, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma suçlarından hakkında dava açılan 8 sanığın dosyasını ayırmıştı.

1 yıl önce

TMSF Londra’daki FETÖ davasını da kazandı! Akın İpek’e soğuk duş…

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun mahkeme tarafından kayyım olarak görevlendirildiği Koza Altın’ın İngiltere’de devam eden davasında Yüksek Mahkeme Akın İpek’in tüm iddialarını reddetti. Koza Altın’ın eski patronu FETÖ firarisi Akın İpek’in Türk mahkemelerinin görevlendirdiği kayyımların İngiltere’de yetkilerinin olmadığı yönündeki iddiası mahkeme tarafından reddedildi. Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin İngiltere’deki iştiraki olan Koza Ltd.’nin pay sahipliği ve kontrolüne ilişkin davada, TMSF kayyımlarının yetkili oldukları ilk derece mahkemesinin ardından İngiliz Yüksek Mahkemesi tarafından da ortaya konmuş oldu. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da incelenen kayyım atamalarına ilişkin Türk Yargısı kararlarının tarafsız ve bağımsız olduğu, dolayısıyla kayyım atama kararlarının İngiliz hukuku bakımından da geçerli olduğu karar metninde yer aldı. Ne olmuştu? FETÖ firarisi olarak hâlen İngiltere’de bulunan Akın İpek, Türkiye’de yaşadığı dönemde düğün davetiyeciliği yapan bir matbaa sahibiyken örgüt mensuplarının desteğiyle altın madeni sahibi olmuştu. Kanaltürk televizyonu ve radyosunu satın aldıktan kısa bir süre sonra Bugün TV ile Bugün ve Millet gazetelerini kurdu. Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılana dek örgüt propagandası yapan İpek Medya Grubu’nu finanse etti. Ayrıca, çeşitli vakıf, üniversite ve benzeri eğitim kurumunun kuruluşu ve finansmanı FETÖ adına İpek ailesinin üyeleri tarafından yürütüldü. Öte yandan, Bank Asya’yı kurtarmak için örgüt üyeleri para yatırmaya zorlanırken 2014’teki yerel seçimlerin ardından İpek’in parasını çekerek yurt dışına aktardığı ortaya çıktı. Sermaye Piyasası Kurulu denetimlerinde, İpek’in halka açık olan ve altın madeni haricinde sürekli zarar beyan eden şirketlerinde usulsüz işlemleri tespit edildi. Matbaasının halka arzını gerçekleştirdikten sonra kendisine Porsche siparişi veren; küçük yatırımcılardan gelen parayla Hummer jip, yat ve jetler satın alan, hatta VIP koruma harcamalarını dahi kendisi karşılamayan İpek hakkında dava açıldı. Ancak, gerek aile üyeleri gerekse şirket yöneticileri haklarında açılan çok sayıda davadan ceza alırken, İpek’in firari olması nedeniyle dosyası ayrılmış olup mahkeme süreci devam etmektedir. Koza İpek Holding şirketleri hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık bir yıl önce başlatılan ilk soruşturma kapsamında, mahkeme kararıyla şirketlere kayyım atanmıştı. Darbe girişimi sonrasındaysa mahkemeler tarafından, FETÖ şirketlerinde kayyım olarak görevlendirilen TMSF, hâlen İpek’in 15 şirketinin yönetimini sürdürmektedir. FETÖ uluslarası mahkemede Zaman Gazetesi davasını da kaybetmişti TMSF dünyanın farklı ülkelerinde açılan davalara karşı uluslararası hukuk mücadelesini sürdürmeye devam ediyor. Geçen yıl, Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıklarının Çözüm Merkezi (ICSID) nezdindeki 126 milyon Avroluk davada, Cascade Investments NV (Cascade) şirketinin tahkim başvurusu Türkiye’nin lehine sonuçlanmıştı. FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında kapatılan Zaman Gazetesi başta olmak üzere, matbaalarının ve gayrimenkullerinin sahibi Cihan Medya Dağıtım A.Ş. hisselerinin yüzde 99,94’lük kısmının sahibi olduğunu iddia eden Cascade adlı şirketin suçlamaları mesnetsiz bulunarak yetkisizlik kararı verilmişti. 

1 2 ... 11 12 13 14 15 16 17 ... 22 23