27 Nisan Cumartesi 2024
2 yıl önce

İşte İBB’nin para akıttığı PKK’nın paralel Diyanet’i DİAYDER’in gerçek yüzü

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan 335 sayfalık iddianamede, kurulduğu yıllarda Marksist/Leninist ve Maoist bir ideolojiye sahip olan PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan’ın, dünyadaki, bölgedeki ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ederek, zaman zaman sahip olduğu ideolojiyi arka planda tutup stratejilerini yenilediği belirtildi. Dünya toplumlarında olduğu gibi Türkiye’de de dindarlaşma ve muhafazakarlığın 1980’li yıllarda arttığı ve PKK’nın da toplumsal tabanını kaybetmemek için dini istismar çalışmalarını artırdığı aktarılan iddianamede, örgütün, görünüşte dine ve dindara karşı olmayan ancak din istismarına dayanan bir yaklaşım sergilediği vurgulandı. İddianamede, KCK sözleşmesinde, “Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi” başlıklı bir maddede dini yapılanmadan bahsedildiği ifade edilerek, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde, terör örgütü güdümünde faaliyet yürüten oluşumların, Diyanet İşleri Başkanlığından bağımsız olarak bu komite talimatları doğrultusunda, STK görünümünde dernekleşme faaliyetlerine ağırlık verdiği kaydedildi. Örgüt elebaşı Öcalan’ın, Diyanet harici alternatif bir dini yapılanmaya gidilmesi yönünde açıklamalar yaptığı ve bu çağrının merkezi İstanbul’da bulunan DİAYDER tarafından karşılık bulduğu belirtilen iddianamede, özellikle de dernek içerisinde faaliyet gösteren ve “mele” olarak adlandırılan gayriresmi din adamları aracılığıyla örgüt tarafından yapılan açıklamaların hayata geçirilmeye başlandığı ifade edildi. İddianamede, DİAYDER’in bazı yönetici ve üyelerinin, dernek adı altında sivil toplum kuruluşu olarak yasal görünümlü faaliyetlerine devam ettiği aktarılarak, “Bazı yönetici ve üyelerin, din motifli yaklaşımlarla örgüt sempatizanı kitlenin örgüte bağlılıklarını artırmaya ve örgütün kent merkezlerinde ihtiyaç duyduğu sempatizan kitleyi oluşturmaya çalıştıkları anlaşılmıştır. Sonrasında ise örgütün din karşıtı ideolojisini kitleye empoze ettikleri mevcut dosya kapsamında tespit edilmiştir.” ifadelerine yer verildi. ‘YÖNETİCİ VE ÜYELER BÖLÜCÜ ANLAMDA ÇALIŞMA YAPTI’ DİAYDER hakkında tanık ifadelerine de yer verilen iddianamede, emniyet ekiplerince yapılan açık kaynak ve sosyal medya araştırmalarında, yönetici ve üyelerin 2013’ten itibaren, ülkenin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek şekilde bölücü anlamda çalışma yaptıkları, ”bağımsız Kürdistan” emelleri için algı yaratmaya çalıştıkları vurgulandı. Foto Bir haber sitesinde, 30 Nisan 2015’te, “Demirtaş’tan Erdoğan’a yanıt” başlığıyla yayımlanan videoya göre, seçim öncesinde dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Şirinevler’deki DİAYDER’i ziyaret ettiği anlatılan iddianemede, ziyarette HDP aracılığıyla DİAYDER üyesi sözde imamlardan beklentilerin ve DİAYDER’in seçim çalışmalarında üstleneceği rolün dile getirildiği kaydedildi. İddianamede, yine başka bir internet sitesinde 30 Ocak 2016’da “Direniş orucu 7 kentte sürüyor” başlığıyla yayımlanan habere yer verildi. Buna göre, PKK’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sözde “öz yönetim” ilan etmesini müteakip güvenlik kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen operasyonların durdurulması amacıyla, aralarında HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın da bulunduğu dernek üyeleri tarafından, İstanbul’da bulunan dernek binasında sivil itaatsizlik örneği olarak 3’er günlük süresiz ve dönüşümlü direniş orucu eylemi yaptıkları anlatıldı. Foto TEKNİK TAKİBE TAKILAN İBB’YE İŞE ALIMLA İLGİLİ KONUŞMA İddianamede, yayımlanan haberlerden anlaşılacağı üzere DİAYDER üyelerinin, terör örgütü güdümünde yer alan neredeyse tüm etkinliklere katılarak terör örgütü bileşeni olarak hareket ettiklerinin tespit edildiği belirtildi. Hakkında teknik takip kararı alınan şüpheli Hasan Karahan’ın bu derneğin örgütsel yapısıyla ilgili yaptığı görüşmelerde, DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ve dernek üyesi şüpheliler Enver Karabey, Mehmet Emin Aslan, Ali Fuat Hatip ve Mehmet İnan’ın PKK yayın organı Sterk TV’de ramazan ayı boyunca iftar öncesi dini vaazlar verdiklerinin anlaşıldığı aktarıldı. Şüpheli Karahan’ın bir görüşmesine yer verilen iddianamede, DİAYDER’in referansıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesinde (İBB) işe alınan örgüt üyesi ve sempatizan şahısların, aldıkları maaşın bir kısmını derneğe verdiklerinin tanık ve teknik takipte elde edilen görüşmelerden tespit edildiği öne sürüldü. İddianamede, şüpheli Mehmet İnan’ın, bu konuya ilişkin ifadesine de yer verildi. Buna göre İnan, İBB’ye gassal olarak alınmasında DİAYDER yöneticilerinin referans olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Benimle birlikte o dönemde Aydın Ayhan, Mehmet Nuri Aslan, Fahrettin Ülgün, soy ismini bilemediğim Cihat, Hamza, Mehmet isimli şahıslar DİAYDER derneği öncülüğünde işe alındı. Ancak bu şahısların işe alınmasında belediye içerisinde DİAYDER’e kimin yardımcı olduğunu bilmiyorum. İşe alınma sürecinde bir sınav yapıldı, bu sınavda ben herhangi bir yardım almadım. Ancak diğer şahısların herhangi bir yardım alıp almadığı hususunda bir bilgim yok. Aydın Ayhan, Mehmet Nuri Aslan ve Fahrettin Ülgün isimli şahıslar, belediyede ilk işe girdiğimizde, maaşlarından bir kısmını DİAYDER’e vereceklerini söylüyorlardı. Ancak sonrasında para verip vermediklerini bilmiyorum.” ‘BELEDİYE TARAFINDAN DERNEĞE VERİLEN MARKET YARDIM KARTLARI’ İddianamede, derneğin referans olmadığı gerekçesiyle İBB’de işe alınmayan ve teknik takibe göre söz konusu durumu sürekli olarak eleştirdiği tespit edilen şüphelilerden Hasan Karahan’ın dijital materyalindeki bir belgeye yer verildi. Belgede, “Dernek Başkanı Büyükşehir Belediye cenaze imamı alımında toplantı yapmıyor ki, bu derneğin çıkar ilişkisi olduğunu hissettim. 2020’de İBB tarafından bu dernekten imamlar almışlar ve üye olduğumuz halde toplantı yapmayarak danışmadan üyelerle beni, din alimleri temsil etmedikleri için istifa ediyorum, adaletsizliği gördüğüm için üyelikten istifa ediyorum.” şeklinde yazı bulunduğu aktarıldı. İddianamede, teknik takip sonucu, İBB tarafından derneğe verilen market yardım kartlarının örgüt sempatizanlarınca ailelere dağıtıldığının tespit edildiği belirtilerek, “Dernek tarafından, örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da faaliyet esnasında etkisiz hale getirilen kişilerin ailelerinin örgüte bağlılığının artması ve kopmaması adına, kamu kurum ve kuruluşlarından elde edilen yardım kartlarının sistemli bir şekilde şahıslara ulaştırıldığı” bilgisi verildi. ŞÜPHELİLERDEN ELE GEÇEN ÖRGÜTSEL DOKÜMANLAR DİAYDER ile ilgili, “KCK sözleşmesinde Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi adı altında örgütlenen ve Abdullah Öcalan’ın telkin ve yönlendirmeleriyle alternatif Kürt Diyanet İşleri olarak kurulup İstanbul Şirinevler’de faaliyet gösteren dernek” tanımı yapılan iddianamede, haklarında soruşturma yürütülen 28 şüpheliyle ilgili uygulanan tedbirlere ve ikametlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen dijital materyaller ile örgütsel dokümanlara da yer verildi. Şüpheli dernek başkanı Ekrem Baran’ın cep telefonunda, “İBB Sultan” isimli şahıs tarafından kendisine gönderilen ses kaydında, “yardım kartı verilmesini önerdiğiniz 270 şahsın listesini gönderiyorum.” şeklinde konuşma geçtiği belirtilen iddianamede, söz konusu listedeki şahıslardan 10’unun terör suçlarından kaydı olduğu vurgulandı. İddianamede, Ekrem Baran’ın, 1 Ocak 2014 ile 20 Ocak 2021 tarihleri arasında yapılan HTS analizine göre, PKK ile iltisaklı suçlardan haklarında işlem yapılan 348 şahıs ile toplam 16 bin 815 kez telefon irtibatı sağladığı, irtibatlı olduğu şahıslardan 2’sinin halen kayıp şahıs olarak arandığı belirtildi. Bu şüpheli hakkında, “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 20 Aralık 2020’de kamu davası açıldığı ve davanın İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde sürdüğü de hatırlatıldı. MAAŞLARIN BİR KISMI DERNEĞE AKTARILDI Şüphelilerin telefon görüşmelerine yer verilen iddianamede, şüpheli Mehmet İnan’ın İBB’de gassal olarak çalıştığı, kendisinin belediyeden çağrıldığı, gidip gitmemesi hakkında şüpheli Ekrem Baran’ın fikrini aldığı belirtildi. Baran’ın ise “bu konuda kendi arkadaşları arasında sorunlar çıktığı, geçmişte belediyede kendilerine yardımcı olan CHP’li bir şahsın olduğu, ancak bu konuda birbirlerine fikir sordukları ve görüşmeye, içeriğinin tespit edilememesi maksadıyla WhatsApp uygulaması üzerinden devam edecekleri” beyanının bulunduğu anlatıldı. İBB İSPER (İstanbul Personel Yönetim A.Ş.) bünyesinde 24 Kasım 2019 itibarıyla gassal olarak çalışan Mehmet İnan isimli dernek üyesinin, aldığı 4 bin lira maaşın bin lirasını DİAYDER’e verdiği kaydedilen iddianamede, benzer şekilde DİAYDER tarafından belediyelerde işe sokulan üyelerin maaşlarının bir kısmını derneğe aktardıkları vurgulandı. İddianamede, bu kapsamda, PKK’ya aktarılmak ve KCK yapılanması çerçevesinde gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerde kullanılmak üzere “Mali Kampanya” adı altında, belediyelerde çalışan personelin maaşlarının bir kısmının aktarılmaya devam edildiği anlatıldı. Görüşme içeriklerinde, ramazan ayı nedeniyle İBB tarafından DİAYDER’e verilen alışveriş kartlarının şüpheli Ekrem Baran tarafından dağıtılması maksadıyla Avrupa ve Anadolu yakalarında ikamet eden dernek üyesi melelere verilmesi hususunun yer aldığı ifade edilen iddianamede, söz konusu kartların dağıtılacağı şahıslar arasında “Değer Aileleri”nin de bulunduğu aktarıldı. PKK’nın “Değer Ailesi” kavramına çok önem verdiği vurgulanan iddianamede, örgütün kırsal alanındayken ölen ya da faaliyet yürütmeye devam eden örgüt mensuplarının ailelerinin örgüte olan bağlılıklarının azalmaması amacıyla yapı içerisinde sürekli desteklenmesi, ziyaret edilmesi ve bu haliyle silahlı kanadın temelini oluşturan örgüt mensuplarının aile yapısı itibarıyla da bağlarının örgütsel anlamda diri tutulmasının amaçlandığı ifade edildi. ŞÜPHELİ EKREM BARAN’IN İFADESİ İddianamede, şüphelilerden Ekrem Baran’ın şu beyanına da yer verildi: “4 Mayıs 2021’de Nilüfer Taşkın ile yapmış olduğum görüşmeyi tam olarak hatırlamıyorum ancak içerikten anladığım kadarıyla İBB tarafından bir markette kullanılabilecek 100 liralık alışveriş kartıdır. Bizim derneğe de 300 tane gönderdiler, biz de kartları seydalara verdik. Onların da ihtiyaç sahiplerine dağıtmasını istedik. Kime dağıttıklarını bilmiyorum, her imam kendi çevresine dağıttı. Devam eden görüşmeler bu kartların dağıtımına ilişkindir. Bu kartların imamlar tarafından örgüt içerisinde faaliyet yürüten şahıslara verilmesi yönünde herhangi bir telkinde bulunulmamıştır. Üzerime atılı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum. Benim illegal herhangi bir faaliyetim yoktur. Biz din alimleri derneğiyiz, sosyal yardımlaşma derneğiyiz, biz kendimizi sivil toplum örneği olarak görüyoruz. Söz konusu derneğin örgüt ideolojisi veya yönlendirilmesiyle kurulduğunu kesinlikle kabul etmiyorum.”   DİAYDER’E BAĞLI İMAMLARLA GÖRÜŞME İddianamede, şüpheli Enver Karabey’in bir görüşme içeriğine göre,”Hamza Aydemir isimli imamın özellikle Kilyos Mezarlığına gidip gelmesinden çok memnun olduğu, bunun da Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde etkisiz hale getirilen teröristlere ait kemiklerin Kilyos Mezarlığına gömülmesinden kaynaklandığı” bilgisine yer verildi. Yine Karabey’in görüşme içeriğinde, “İBB tarafından imam alımı ilanı yapıldığı, yerel seçimlerden önce DİAYDER’e bağlı imamlar ile Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplantı yaparak kendilerine kadro konusunda söz verildiği” şeklinde beyanlarının geçtiği aktarıldı. İddianamede, derneğin çaycısı şüpheli İbrahim Şek’in bir görüşme içeriğine göre de “Şüphelilerden Hasan Karahan’ın, DİAYDER adına İBB İSPER AŞ bünyesinde gassal olarak işe alınmaması gerekçesiyle dernek bünyesinde yapılan usulsüzlüklerden bahsettiği, konuyla ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağı, ayrıca sözde Kürdistan’ın kurulması halinde dernek başkanı Ekrem Baran’ın Kürdistan Diyanet İşleri Başkanı olacağı hususunu konuştuğu” bilgisi verildi. Hasan Karahan’ın ifadesine yer verilen iddianamede, kişinin şu beyanı kullanıldı: “Ben derneğe para toplanıp toplanmadığını bilmiyorum. Bu derneğe üyeliğim dönemimde ayda 10 lira istiyorlardı ancak maddi durumum yetersiz olduğu için vermiyordum. Parayı derneğin gelir giderleri için topluyorlardı. DİAYDER’in Demokratik İslam Kongresiyle ilişki kurmasından, siyasete bulaşmasından dolayı rahatsız oldum. 2 Nisan 2021 günü Tayyar Öztunç isimli şahısla yapmış olduğum görüşmede, DİAYDER içerisinde birtakım sahtekarlıkların döndüğünü, bunları her yerde anlatacağımızdan bahsettim. Buradaki usulsüzlükten kastım, derneğin kurumlarında çalışan üyelerinden birtakım paralar aldığını, dernekte sağdan soldan duydum. Aynı görüşmede, ‘Bu Kürtlerin DİAYDER’i Türklerin Diyanet’i gibi olacaksa olmaz olsun’ dediğimi hatırlamıyorum. 18 Mayıs 2021 günü Mehmet Şimşek ile yaptığım telefon görüşmesinde, Ekrem Baran başta olmak üzere DİAYDER yönetimini şikayet edeceğimi söylemiştim. Bunun nedeni, beni DİAYDER’in aracılığıyla İBB’ye gassal olarak almamalarıdır. DİAYDER yöneticileri Rıza Oğur, Ekrem Baran ve Enver Karabey isimli şahıslar başta olmak üzere dernek üzerinden İBB’ye kendi adamlarını alarak usulsüzlük yapmalarıdır. İbrahim Şek ve Mehmet Şimşek ile yapmış olduğum her iki görüşmede de, ‘Kürdistan devletinin kurulması durumunda Ekrem Baran Kürt Diyanet İşleri Başkanı olacaktı’ şeklindeki söylemi sinirlendiğimden dolayı kurdum. İbrahim Şek ile görüşme içerisinde geçen parti CHP’dir. Çünkü belediye üzerinden işe alınan şahıslar CHP İl Yönetimi üzerinden işe alınmıştır. Bu hususlarla ilgili herhangi bir adli merciye şikayette bulunmadım.” KCK SİSTEMATİĞİ DOĞRULTUSUNDA KURULDU DİAYDER isimli derneğin KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü belirtilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı: “25 adet tespitten anlaşıldığı üzere, derneğin kullandığı internet sitesindeki örgütsel öğeler, derneğin internet sitesinde Kürt sorununa ilişkin düzenlenen anket çalışmasının örgütsel temeli, dernek üyelerinin 2013’ten günümüze değin tespit edilen basın açıklamaları, katıldıkları eylemler, örgütsel beyanlar, açıklanan beyanlar ile PKK perspektifi uyuşmaktadır. İllegal olarak açılan denetimsiz mescitlerde siyasi içerikli verilen vaaz ve hutbeler, dernek üyelerinin örgütsel görüşme içerikleri, açık kaynak beyanları, fiziki takip tutanakları kül olarak değerlendirildiğinde, legal bir çatı altında örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet yürüttükleri hususunda somut deliller elde edildiği anlaşılmıştır.” İddianamede, soruşturmada ismi geçen 5 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verildiği de belirtildi.

2 yıl önce

İBB’nin İstanbul Kitapçısı, PKK’nın sözde diyaneti DİAYDER’in yayınevi gibi…

Ekrem İmamoğlu’nun önce inkar ettiği DİAYDER yönetimi ile fotoğraflarının ifşa olmasından sonra bir skandal da İBB’nin İstanbul Kitapçısı’nda ortaya çıktı. KCK’nın paralel Diyanet örgütlenmesi DİAYDER’in yayınevine dönüşen İstanbul Kitapçısı’nda hem DİAYDER’in hem de DİAYDER’le bağlantılı PKK sempatizanı yazarların kitapları satılıyor. DİAYDER’İN SPONSORU YAYINEVİ, İBB’DE KİTAP SATIYOR Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın peygamber ilan eden ve İslamiyet’i Kürtler arasında itibarsızlaştırmayı amaç edinen DİAYDER’in sponsoru olan Nubihar Yayınları’nın neredeyse tüm kitapları İstanbul Kitapçısı’nda satışta. DİAYDER’in sosyal medya hesaplarında Nubihar Yayınları’na ait neredeyse tüm kitaplar sayfa takipçilerine okunması için tavsiye edilmiş. Yayınevi, DİAYDER’in takvim ve kitapları başta olmak üzere, panel ve organizasyonlarında da sponsor olarak yer alıyor. DİAYDER GÜZELLEMESİ YAPAN KİTAP DA RAFLARDA İBB’ye bağlı İstanbul Kitapçısı’nın DİAYDER ile asıl bağlantısı ise Kürdistan’da Sivil Toplum isimli kitap. Şeyhmus Diken ve Nurcan Baysal’ın kaleme aldığı kitapta Türkiye’nin şehirlerinden “Kürdistan” diye bahsedilirken PKK’nın uzantısı pek çok derneğin de tanıtımı yapılmış. KİTABIN YAZARLARI ÖCALAN SEVDALISI İBB’nin İstanbul Kitapçısı’nda satılan “Kürdistan’da Sivil Toplum” kitabının yazarları Şeyhmus Diken ve Nurcan Baysal’ın ise kim oldukları paylaşımlarından net bir biçimde anlaşılıyor.

2 yıl önce

Sezen Aksu’nun “Şahane Bir Şey Yaşamak” şarkısına bir tepki de Diyanet-Sen’den: Kesinlikle kabul edilemez

Sanatçıların halkın değerleri noktasında daha duyarlı olması gerektiğini belirten Diyanet-Sen Van Şube Başkanı Nurullah Arvas, sanatçı ve söz yazarı Sezen Aksu'nun son şarkısı "Şahane Bir Şey Yaşamak" isimli şarkısında geçen "Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem'e" sözlerine tepki gösterdi. Hazreti Adem ve Havva'nın yalnızca Müslümanların değil bütün kutsal dinlerin ortak değeri olduğuna vurgu yapan Arvas, "Aynı zamanda ilk peygamber olan Hazreti Adem'e cahil demek kimsenin haddi değildir. Halkın dini değerlerini aşağılayan bu sözlerden dolayı genel merkezimiz tarafından gerekli hukuki girişimlerde bulunacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın" dedi. İster sosyal paylaşım sitesi, ister kitap ya da film olsun ister şarkı olsun ve kim tarafından yapılırsa yapılsın düşünce ve ifade özgürlüğü bahane edilerek Müslümanların mukaddesatına, kutsal değerlerine, din ve peygamberlere karşı aşağılayıcı bir dil kullanmanın kesinlikle kabul edilemez bir durum olduğuna dikkat çeken Arvas, "Halkın dini değerlerini alenen aşağılayan Sezen Aksu hakkında sendika olarak suç duyurusunda bulunacağız. Hazreti Adem ve Hazreti Havva bütün kutsal dinlerin ortak paydasıdır. Onlara karşı kullanılan 'cahil' yakıştırması, ortak dini değer ve sembol olan kişilerin bu şekilde aşağılanması halka mal olmuş bir sanatçıya yakışmamıştır. Sözlerinizle kast ettiğiniz genel olarak insanın cahilliğine vurgu olabilir ancak, bunu tüm kutsal dinlerin ortak değeri Hazreti Adem ve Havva üzerinden yaptığınızda ne halkımız ne de sendika olarak bizler buna müsamaha gösteremeyiz. Derhal halkımızdan özür dileminizi ve gerekli açıklamayı yapmanızı bekliyoruz" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Sezen Aksu'nun skandal şarkı sözlerine Diyanet'ten tepki: “son derece dikkatli olunmalı”

Türkiyen'nin 'Minik Serçe' olarak tanıdığı şarkıcı Sezen Aksu, 'Şahane Bir Şey Yaşamak' isimli şarkısıyla sosyal medyada gündem olmuştu. Aksu'nun şarkısındaki, "Binmişiz bir alâmate, gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem'e" sözleri sosyal medyada büyük tekiye neden olmuştu. Diyanet İşleri Başkanlığı Sezen Aksu'nun şarkı sözleri üzerine açıklamalarda bulundu. Başkanlık tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: Son zamanlarda İslam'ın kutlu elçileri Hz. Âdem ve Hz. İsa peygamberlerimize; insanlığın ortak değeri Hz. Havva ve iffet abidesi Hz. Meryem annelerimize yönelik gelişigüzel tartışmaların ve polemiklerin yapıldığına şahit olmaktayız. Öncelikle bilinmelidir ki Hz. Âdem (a.s.), ilk insan olmasının yanında aynı zamanda ilk peygamberdir. Bu yönüyle vahye muhatap olmuş; akıl, şuur, irade gibi hususiyetleri ve eşya hakkındaki ilmiyle meleklere üstün kılınmış mükerrem bir şahsiyettir. Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim'de "halife" olarak nitelenen Hz. Âdem ve onun eşi Hz. Havva, bütün insanlığın müşterek değeri ve muazzez atalarıdır. Aynı şekilde Yüce Allah, "Allah katında İsa'nın yaratılmasındaki durum, Âdem'in durumu gibidir." (Âl-i imran, 3/59) buyurarak Hz. İsa'nın yaratılışındaki ilahî kudrete ve onun mucizevî doğumuna açıkça vurgu yapmıştır. Tevhit inancının örnek şahsiyetleri olarak Hz. İsa ve onun mutahhar annesi Hz. Meryem, Allah'ın ezelî hitabına mazhar olan seçkin insanlardır. Yüce Allah, hem Hz. İsa'nın hem de onun mübarek annesi Hz. Meryem'in asaletinden ve saygınlığından Kur'an-ı Kerim'de defaatle bahsetmiştir. Nitekim Hz. Meryem, insanlık için iman, hayâ ve iffet timsali bir şahsiyet olarak tanıtılmıştır. Kur'an-ı Kerim'de yüce Allah'ın övgüsüne mazhar olmuş bu müstesna şahsiyetler, tarih boyunca bütün Müslümanlar tarafından da büyük bir saygı, hürmet ve muhabbet anılmıştır. Dolayısıyla maksadı, niyeti ve bağlamı ne olursa olsun, İslam'ın seçkin, önder ve örnek şahsiyetlerine dair söylenen her cümlede, yapılan her açıklama ve yaklaşımlarda son derece hassas ve dikkatli olunması gerekmektedir. Dinî şahsiyet, sembol ve değerlerle ilgili özensiz tutum ve davranışlarda bulunulması, en hafif tabirle saygısızlıktır. Bu hususta asgarî bir insanî erdem olarak herkesin daha duyarlı olması ve hassasiyet göstermesi elzemdir. Bu itibarla, hem yüce dinimizin ilkeleri ve örnek şahsiyetleri hakkında konuşurken hem de söz konusu değerleri savunurken saygılı, özenli ve ilkeli olmak, herkesin içselleştirmesi gereken en temel insanî ve ahlakî tavırdır.

2 yıl önce

Fatma Yavuz’a bir şok daha! Diyanet’in ardından İBB’den de kovuldu

Yapmış olduğu çıkışlar nedeniyle Diyanet’ten ihraç edilen Fatma Yavuz ve sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde İnanç Masası biriminde göreve başlamıştı, Yavuz buradaki görevinden de alındı. SOSYAL MEDYADAN VERYANSIN ETTİ İBB’deki görevinden alınması sonrası sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Yavuz, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın mobingine maruz kaldığını öne sürdü. Yaptığı paylaşımda İmamoğlu’na da seslenen Yavuz, “İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın mobingi sonucunda işten çıkarıldım. Sn. Başkanım Ekrem İmamoğlu size ulaşmama engel oldular. Lütfen benimle irtibata geçiniz. Bu bir infazdır” ifadelerine yer verdi. DÜĞÜNÜNDE ALKOL İKRAM ETMİŞTİ Geçtiğimiz günlerde nikah masasına oturan Fatma Yavuz’un düğününde misafirlere alkol servis etmesi tepki çekmişti. Konuyla ilgili sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Yavuz, “Misafirlerimizden arzu edenlere alkol servisi yaptık. Çünkü yaşam tarzına saygı lafla değil eylemle gösterilmesi gereken bir şeydir” demişti.

1 yıl önce

Ayşenur Arslan: “Diyanet, bayram hutbesinde Gezi Parkı davasında ceza alanları neden anmadı?”

Halk TV'de Ayşenur Arslan'ın sunduğu Medya Mahallesi programı bayramın ilk gününde de ekranlara geldi. Arslan'ın konuğu gazeteci Mine Özbek oldu. Ayşenur Arslan'ın gündemi, Ali Erbaş'ın İngilizce hutbesi İkilinin gündeminde ise Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın bayram hutbesi vardı. İstanbul'daki Süleymaniye Camisi'ndeki hutbesinin bir bölümünü İngilizce olarak okuyan Erbaş, bayramların sedece Müslümanlar için değil tüm insanlık için barış ve sevgi günleri olduğu mesajıyla Arslan ve Özbek'in hedefi oldu. Olayı, "Günün haberi" olarak anons eden Arslan, Erbaş'ın ingilizce bilmediği için o kısmı telefondan okuduğunu söyledi. Ayşenur Arslan, "Bayram namazı ve sonrasındaki konuşmasında İngilizce mesaj okudu. Gerçi elinde telefon, şuradan okudu İngilizceyi bilmediğini de anladık aslında hiç önemli değil." dedi. Erbaş'ın İngilizce hutbesini yayınlayan Arslan daha sonra hutbede insanlığa barış mesajı verilirken neden Gezi Parkı davasında ceza alanların anılmadığını sordu. "Haksız yere cezaevinde olanlara bir mesajı ver mı beyefendinin?" Arslan şöyle konuştu: "Ne güzel bütün dünyaya İngilizce 'bayramın kutlu olsun' diyor. Peki haksız yere cezaevinde olanlara bir mesjı var mı beyefendinin? Çok örnek var da sondan başlayalım: Gezi Parkı davasında. Bakın hep söylerim. Hukukçu değilim ama iki kitap okusanız biliyorsunuz. Roma hukukundan bu yana evrensel kaidedir. Bir insan aynı şeyden iki kere yargılanamaz. Ama bizde ne oldu geziden beraat edenler bir kez daha yargılandı ve müebbet veya 18 yılla cezalandırıldılar."

1 yıl önce

Ümit Özdağ’ın “öğrencilerim” dediği polislerin 15 Temmuz’daki hainler olduğu ortaya çıktı! Diyanet’i de böyle dolandırmıştı…

Kendisini derin devletin adamı ve stratejik güvenlik uzmanı olarak tanımlayan provokatör Ümit Özdağ’ın Diyanet Vakfı’nı dolandırdığı ortaya çıktı. Ülker sponsorluğunda kurduğu ASAM ile Soros vakıflarından yüklü miktarda bağış alan Özdağ’ın vakıf başkanlığından ayrıldığında kasadaki tüm parayı şahsi hesabına geçirdiğinin anlaşılması vakfın yeni yönetiminde şok etkisi yapmıştı. DİYANET’İ DE DOLANDIRMIŞ 28 Şubat sonrası Diyanet Vakfı’na çöken Ümit Özdağ, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na kısa adı DİYAM olan Diyanet Vakfı Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni kurdurdu. Sadece 15 ay hizmet veren DİYAM için Diyanet’ten 600 milyar 646 milyon 6 bin 333 TL alan Özdağ, kendisine paranın akıbetini soran Diyanet yöneticilerine ise “Ben derin devletin adamıyım, parayı devlet için kullandık” cevabını vermişti. FETÖ’DEN İHRAÇ EDİLEN POLİSLERE EĞİTİM VERMİŞ Bugün İçişleri Bakanlığı önünde İstanbul’dan çevik kuvvet geldiğini ve polislerin kendi öğrencisi olduğunu iddia eden Özdağ’ın yine yalan söylediği anlaşıldı. FETÖ’nün emniyette etkin olduğu dönemde Polis Akademisi’nde eğitim veren Özdağ’ın ASAM’da Emre Uslu başta olmak üzere FETÖ’cü firarilere ‘algı yönetimi’ dersleri verdiği biliniyordu. Özdağ tarafından özel eğitim alan FETÖ mensubu polislerin 17-25 Aralık sürecinde görev alan polisler olduğu ortaya çıktı. Algı yönetimi ve manipülasyon derslerini Özdağ’dan alan yüzlerce FETÖ’cü polis de 15 Temmuz hain darbe girişiminde görev almış ve meslekten ihraç edilmişti.

1 yıl önce

Ekrem İmamoğlu hangi mezhepten? ‘İnancım gereği Diyanet İşleri başkanını kabul etmiyorum’ demişti

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2019 İstanbul yerel seçimlerinde ‘oyların çalındığını’ söyleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanında duran Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ‘teyit edercesine tebessüm etmesini’ eleştirdi: “En büyük günah iftiradır. Benim Diyanet İşleri başkanım olamazsınız. Ben Sünni bir ailenin çocuğuyum, Müslüman’ım, şahsen benim olamazsınız.” ‘İnancım gereği Diyanet İşleri başkanını kabul etmiyorum’ “Bu hangi akıl biliyor musunuz? Seçim iptal oldu bir sürü gerekçe aradılar. Şimdi İçişleri Bakanı televizyonda çok ciddi bir şey söylermişcesine… Cumhurbaşkanı cuma çıkışında ‘Çaldılar’ diyor, yanında Diyanet İşleri başkanı, ki benim Diyanet İşleri başkanım değil. İnancım gereği Diyanet İşleri başkanını ben kabul etmiyorum, benim başkanım değil. Siyasi bir açıklama yapıp, birisi hakkında iftirada bulunurken onu teyit edercesine gülüyorsanız, beni temsil etmezsiniz. En büyük günah iftiradır. Benim Diyanet İşleri başkanım olamazsınız. Ben sünni bir ailenin çocuğuyum, müslümanım, şahsen benim olamazsınız.”

1 2 3 4 5