05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

Muhalefet Masası’nın fotoğrafı ortaya çıktı! Çember şeklinde oturmuşlar…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısı üzerine HDP dışında Millet İttifakı’nı oluşturan 6 siyasi partinin liderleri bugün bir araya geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Ankara Ahlatlıbel’deki Çankaya Belediyesi Tesisleri’nde buluştu. Parlamenter sistem ile ilgili çalışmanın değerlendirileceği toplantı öncesi liderler birlikte poz verdi. ÇEMBER ŞEKLİNDE OTURDULAR Masaya nasıl oturacakları konusunda uzun süren görüşmeler yapan muhalefet liderleri, çareyi yuvarlak masada oturmakta buldular.

2 yıl önce

Gelecek Partisi'nden HDP ile ittifaka yeşil ışık! Kani Torun, "Fotoğrafı Pervin Buldan çekti herhalde" yorumuna "O da olur bir gün inşallah" sözleriyle yanıt verdi

Muhalefet partilerinin genel başkanlarının yaptığı görüşme sonrası fotoğrafları gündem oldu. Sosyal medyada bir kullanıcının "Fotoğrafı Pervin Buldan çekti herhalde" sözlerine Gelecek Partisi Genel Sekreteri Kani Torun'un yanıtı dikkat çekti. Kani Torun "Fotoğrafı Pervin Buldan çekti herhalde" sözlerini alıntılayarak "O da olur bir gün inşallah." dedi. https://twitter.com/torunkani/status/1492767334955687936?s=21

2 yıl önce

Terör kampında fotoğrafları ortaya çıkan Semra Güzel hakkında karar verildi!

TBMM Anayasa Adalet Karma Komisyonu'nda HDP Diyarbakır vekili Semra Güzel'in, 'terör örgütü üyesi olma' suçlamasıyla dokunulmazlığının kaldırılmasına oy çokluğu ile karar verildi. Güzel'in dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin son karar, TBMM Genel Kurulu'nda alınacak.

2 yıl önce

MHP lideri Bahçeli'den İmamoğlu'na çok sert tepki: “PKK sevdasını her fırsatta dile getiren Cem Özdemir'le fotoğrafı PKK'yla buluşmak demektir”

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: Sorunların konuşarak değil de kavgayla hatta kan dökerek çözüme kavuşacağını zannedenler derin bir yanılgı pençesinde olan hasta ruhlulardır. Şiddet, aklın dağılması, vicdanın duyarsızlaşması, kalbin durağanlaşmasıdır. Şiddetin olduğu yerde huzur yoktur. Özellikle kadınlarımızı, kızlarımızı, çocuklarımızı, masum insanlarımızı hedef alan şiddet dalgası hepimizin ortak şikâyet konusudur. Geçen hafta yaşı henüz 16 olan bir kız çocuğumuz hunhar bir cinayetle hayattan koparılmıştır. İnternetten tanıştığı katil ile önce nişanlanıp sonra da ayrılan Sıla isimli kızımız ilerleyen süreçte dilimizin varmadığı vahşet bir saldırganlıkla katledilmiştir. Beyaz gelinliği ile evinden çıkması gereken bir kız çocuğu kefene sarılarak bu dünyadan göçmüştür. Şiddetin muhakkak önüne geçmek mecburiyetindeyiz. Kadınlarımıza, kızlarımıza, çocuklarımıza kast eden alçakları en ağır şekilde cezalandırmak adalet ve hukukun en temel görevidir. Şiddete tolerans gösterilemez, iyi niyet hali uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik edilemez. Aksi olursa şiddet ödüllendirilmiş olacaktır. MHP'DEN KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ÖNERİLER 16 Kasım 2021 tarihinde yapmış olduğumuz Meclis Grup Toplantımızda Kadına Yönelik Şiddete karşı görüşlerimizi paylaşmıştık. Parti olarak 6 maddeden oluşan tekliflerimizi kamuoyunun dikkatine sunmuştuk. Şunları söylemek mümkündür. 26. dönemde TBMM'ye sunmuş olduğumuz Ruh Sağlığı Yasa Teklifi'nin bir an önce görüşülüp yasalaşmasını, çocuk istismarı, kadın cinayetleri, tecavüz suçlarında caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse 'idam' cezasının bile tartışmaya açılmasını, medyada kadınlara yönelik cinayetlerin ifşasına kesinlikle son verilmesini, şiddeti özendirip teşvik edecek her türlü yayından kaçınılmasını, aldatmanın, cinayetin, şiddet dilinin dizi filmlerinin hazırlanmasını, üniversitelerin Sosyoloji, Psikoloji, Felsefe, İlahiyat gibi bölümlerinde görev alan akademisyenlerin öncülüğünde ülkemizin şiddet haritasının çıkarılması şiddetle mücadelede ufuk ve yol açıcı çalışmaların yapılmasını, insanlığa bakış açımızı belgelendiren İnsanlığın Huzuru Projemizin her yönüyle tartışılmasını önermiştik. Bugünde aynı çizgide, aynı görüşteyiz. Önerilerimizi kulak verilmesini temenni ediyoruz. 'KİM BİZİ YUTMAYA KALKARSA BOĞAZINIZA DURURUZ' MHP, pergelin çivili ucunu Ankara'ya koyup hareketli ucuyla da dünyayı 360 derecelik açıyla tarayan, tarihin alacakları yeri ve zamanı geldiğinde tahsil etmek için hazırda bekleyen Türklüğün zafer nişanesidir. Küçük düşünenlerin gölgesiyle birlikte gelecekleri de küçüktür. Türklüğün jeopolitik alanında küçük düşünmek geride kalmaktır, yutulmaktır. Biz ne geride kalacağız, ne yem olacağız ne de yutulacağız. Yürüdük mü tozumuza bile yetişemezler. Kim bizi yutmaya kalkarsa boğazınıza dururuz. Cüretkar hezeyanlarını çok ağır şekilde ödetiriz. Bilmeyen varsa hatırlatayım, bizim adımız Türk milletidir. Medeniyetlere beşiklik, milletlere bilirkişilik yapan bir kültür kucaklaşmasının afadıyız. Bugün 3 kıtada manevi anıtlarımız olan, isminin ne kadar geniş coğrafyalarda yayıldığının belgesidir. Nerede bir soydaşımız varsa gönlümüz oradadır. Karabağ'dan Kırım'a Keşmir'e kadar 3 hilalin adı vardır, silinemeyecek adı ve şanı vardır. Hocalı bunlardan birisidir. 30 yıl evvel, zulüm dolu bir gecede, Hocalı kasabasında soydaşlarımızın kanı dökülmüştür. Hocalı tedavi edilememiş bir yaradır. 7 bin nüfuslu Hocalı'da bir soykırım suçu işlenmiştir. 613 soydaşımız şehit edilmiştir. Geride kalanlar yerinden yurdundan edinmiştir. Hocalı stratejik önemi yüksek olan bir bölgedir. İkinci Karabağ savaşı ile Azerbaycan Ermenistan kontrolündeki toprakları geri almıştır. Azerbaycan ordusunun kahraman askerleri Ermeni askerlerini yıkıp geçmiştir. Türkün vatanına göz koyanlar, bağımsızlığıyla oynayan doğduklarına pişman edilmiştir. Laçin Hocalı Terter gibi pek çok yerleşim yeri kurtarılmıştır. Türkün Türk'e omuz vermesi, bir elin nesi varsa iki elin gücü olduğu cümle aleme gösterilmiştir. İHA'larımız SİHA'larımız destan yazmış, bu sayede Azerbaycan lehine güçlü kılınmasını sağlamıştır. Bu zafer tarihi bir belge hükmündedir. Hocalı Türktür, Dağlık Karabağ Türktür. Bu tarih gerçeğini hiçkimse değiştiremeyecektir. Bir kere kalkan bayrak inmeyecektir. Mukadderatımız yıkılmayacaktır. Suşa beyannamesi Türklüğün ortak beyennamesidir. Kafkaslar'da fiili işgal peşinde koşmaları, muhtemel tehdit olarak durmaktadır. Ukrayna krizinin Azerbaycan ve diğer Türki Cumhuriyetlere sirayet etmemesi önemlidir. Kafkaslar'da fiili işgal peşinde koşmaları, Türk yurtlarında yeni oyunlar peşinde koşmaları muhtemel tehdit olarak durmaktadır. Kazakistan'da testi yapılan Ukrayna hududuna sıçrayan kaotik iklimin bilhassa Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetlere sirayet etmemesi önemlidir. Biz hiç kimseyle savaşalım, düşman olalım demiyoruz. Hiçbir devletle husumet kamplarına ayrılalım demiyoruz. Ancak muhattap ülkelerden dürüstlük bekliyoruz. Bu beklentimizi karşılayan ülkelerle istikrar içinde geçiniyoruz. Hocalı'da 2. Karabağ savaşında şehit olan soydaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. RUSYA-UKRAYNA GERİLİMİ Rusya ve Ukrayna gerilimi her gün boyut değiştirmektedir. Rusya'nın 2. dünya savaşından bu yana Rusya'nın en büyük savaşa hazırlandığını Boris Johnson açıklamıştır. Putin'in doğrudan Kiev'i hedef alınacağı iddia edilmiştir. Bu iddialar Rusya tarafından reddedilmiştir. Ama Rusya 19 Şubatta gövde gösteri niteliğinde bir tatbikat gerçekleştirmiştir. Bu iki ülke arasında gerilimi tırmandıran söylemler gözlenmektedir. Duma'da ayrılıkçı bölgelerin ayrı birer bağımsız Cumhuriyet olarak tanınmasını içeren tasarının onaylanarak Putin' sunulması ve Putin'in bu bölgelerin bağımsızlığına olur vermesi yangına körükle gitmekten başka bir anlam taşımamıştır. Putin geçen hafta Ukrayna sınırdan askerlerin çekileceğini söylese de ABD askerlerin çekilmediğini açıklamıştır. Hem ABD hem Rusya, barış ve istikrara hizmetten uzaklara savrulmuşlardır. Biden, bir yönden Ukrayna'nın egemenlik haklarını zedelemiştir. 16 Şubat tarihinde toplanan NATO toplantısında, Ukrayna devlet Başkanı'nın 'Ukrayna'ya düşen bomba Avrupa için tehdittir' ifadesi, tabloyu ortaya koymuştur. NATO Genel Sekreteri, Rusya'nın Ukrayna sınırında asker çekmediğine değinmiştir. MHP olarak Rusya-Ukrayna arasında muhtemel bir savaşı doğru bulmuyor, bu cinayet teşebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını temenni ediyoruz. Barış için diplomasinin tek yol olduğunu savunuyoruz. Savaş çıktı çığırganlığı yapan ülkelerin iyi niyetli olmadığını biliyoruz. Ukrayna'nın siyasi toprak bütünlüğüne saygı duyulmalıdır. İMAMOĞLU'NU HEDEF ALDI Rusya ile Ukrayna arasında bir savaş halinin bölgesel ve küresel çapta bir yarılamalara yol açacağı ortadadır. Dünya Rusya Ukrayna arasındaki, cepheleşmeye kenetlenmişken, Türkiye'yi temsilen Milli Savunma Bakanımızı'ın güvenlik toplantısına katılmışken, İBB Başkanının Münih'e gitmesi dikkatimizi çekmiştir. Bu şahıs ne geziyor Münih'te, konferans koridorlarında ne arıyor? Şayet bizim bilmediğimiz bir görevi varsa söylesin öğrenelim. Üstüne vazife olmayan konularda görüş bildirme merakı olan bu şahıs Ukrayna Rusya barışından bahsetmiş, Türkiye'de demokrasinin sakatlandığını ama ölmediğini ifade etmiş. İBB başkanı hiç utanmadan Türkiye'yi kötülemiş ve kötü göstermiştir. Bu kimliksizliktir. Türk Milletinin oyuyla seçilen belediye başkanının bu tutumu fosilleşmiş zihniyetini ele vermiştir. PKK sevdasını her fırsatta dile getiren Cem Özdemir'le fotoğrafı PKK'yla buluşmak demektir. HDP'ye zeytin dalı uzatmak demektir. İstanbul sorun yumağı olmuşken Münih'te gezen siyaset cambazlığına heves eden, destek toplamaya çalışan İmamoğlu'nun İstanbullu kardeşlerimin iradesini hiçe saydığı, Batı'nın maşalığına talip olduğu ayan beyan ortadadır. İstanbul demokrasiye aç olsaydı Münih'in yolunu zor bulurdun. İstanbul demokrasiye aç olsaydı sen ekmeğe muhtaç olurdun. Türkiye'de demokrasi sakat olsaydı belediye başkanı olmanı rüyanda görürdün. Bizim gözümüzde İBB Başkanı mefluçtur. Yediği ekmeğe, içtiği suya, aldığı maaşa, kullandığı devlet imkanlarına haksızlık yapmıştır. Ümit ediyorum ki bu haksızlığın, vefasızlığın cevapsız ve cezasız bırakılmayacağı da mutlaka görülecektir. Demokrasimizin eksiği olabilir, ama sakat olduğunu iddia etmek akıl tutulmasıdır. Ülkemizi hiçbir uluslararası toplantıda yaralayıcı, yıpratıcı konuşamamak esastır. Bu kapsamda tavizsiz tutum temel ilkemizdir. 6 MUHALEFET PARTİ LİDERİNİN BULUŞMASI Milli duruş adamlık ister. Ne var ki adına millet ittifakı denilen zillet oluşum bu tablonun tam tersine yelken açmıştır. Zillet ittifakının 661 formatında planladığı toplantı 1 hafta boyunca tartışılmıştır. O masa umudun masası gibi pek çok saçma sapan açıklamalar yapılmıştır. Mizahi karakteri üst düzey olan şu açıklamaya bakar mısınız, yuvarlak masa heyecan yaratmış o masa vatan aşkıyla toplanmış. O zaman ne arıyorsunuz vatan hainlerinin yanında. İşte bu suç üstü halidir. HDP'lilerin periyodik olarak getirdikleri zilletin ortaklarının uykularını kaçırmıştır. Masanın altındaki bölücü köstebeğin sisli yüz hattının netleşmesini sağlamıştır. '28 ŞUBAT'TA BENİM BAŞBAKAN YARDIMCISI OLDUĞUMU İSPAT ETMEZSE NAMERDİN EN ÖNDE GİDENİSİN' 12 Şubat yuvarlak masa toplantısı hususunda en sivri çıkışı beklendiği ve tahmin edildiği gibi altılı ganyanın favorisi Kobaneli Serok Ahmet yapmıştı. Serok Ahmet'in akıl sağlığıyla ilgili ciddi endişeler taşıdığımı söylüyorum. Yazık olacak Serok'a. Serok demiş ki, "Türkmen diyarıdır. Yuvarlak masa gelenektir" demiş. Burasının Türkmen diyarı olduğu doğrudur ama Serok'un bu diyardan bağı kopalı çok olur. Serok şu ifadeyi utanmadan dile getirmiş. "28 Şubat'ın Başbakan yardımcısı Bahçeli'dir" demiştir. 28 Şubat'ta benim Başbakan yardımcısı olduğumu ispat etmezse namerdin en önde gidenisin. KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI S-400 hava savunma sistemini kime karşı kullanacağını soran Kılıçdaroğlu'nun geldiğimiz bu noktada şifresi çözülmüş, kullanma kılavuzu emperyalistlere geçmiştir. İstismar bunlarda, itibarsızlık bunlarda çarpıtma bunlarda, hayal tacirliği bunlarda, siyasi kalpazanlık bunların ortak unvanıdır. 'ELBET GEÇECEK, SORUNLAR BİTECEK, SALGIN GEÇECEK, DERTLER BİTECEKTİR' Türk müziğinin meşhur yorumcusu Tarkan bir şarkı sözü yazıp bunu da seslendirdi. Akbabalar leşe nasıl üşüşürse bu şarkıya da aynen musallat olanlar çıkmıştır ve hepsi meydandır. Tarkan 'geçecek' diyor, bunu da Anadolu'ya yakın bir şiveyle söylüyor. Elbet geçecek, zor günler geçecek. Zillet geçecek, terör geçecek. Sorunlar bitecek, salgın geçecek, dertler bitecektir. Altı rakamına iyi bakınız. Terse çevirdiğinizde tabiatıyla 9 rakamı ortaya çıkar. Biz 6'ya bakınca gördüğümüz 6 oktur. Yuvarlak masa çerçevesinde kurulan tuzaktır, kumpastır. Türkiye'nin sırtına bindirilmek istenen ağır külfettir. 6'yı çevirip 9 rakamına bakınca gördüğümüz huzurdur, havaya kaldırılan 9 tuğdur, 9 ışıktır. Tarkan şarkı sözleriyle Covid-19'u kastettiğini söylüyor. 'Hayır sen iktidarı kastettin' diyorlar. Bu saptırmanın kime ne faydası vardır. İktidar şarkıyla kurulmadı. Velev ki iddialar doğru olsun iktidar bir şarkıyla yıkılamaz. Davamızın iftiharlarından olan saygın büyüğümüz merhum Fethi Tevetoğlu'dur ve onun kardeş torunu Tarkan'dan başkası da değildir. Buradan zillet ittifakına ekmek çıkmaz. Tarkan'da zilletin Tarzan'ı çıkarılamaz. Bir şarkı sözünden yeni bir kutuplaşma sağlamanın bir faydası yoktur. İhanetin sızısı geçmez, şehitlerimizin acısı geçmez, davaya bağlılığımız geçmez. Türk ve Türkiye sevdalığımız geçmez. Buradaki konuşmamı geçen hafta taklit edenler şimdi dağılabilirler. Karga bülbülü taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü şaşırır. Tarkan'dan muhalif devşirmeye çalışanlar önce Kıl oldum abi şarkısını dinlesinler. Cumhur İttifakı'na pranga vurmaya kimsenin nefesi yetişemeyecektir. Herkes kendine işine bakmalı, kendi alanında sınırlı kalmalıdır.

2 yıl önce

Macron'un fotoğraflarına 'Zelenskiy' tepkisi: Savaştaki ülkenin cumhurbaşkanını taklit etmek çocukça

Elysee Sarayı resmi fotoğrafçısı Soazig de la Moissonniere, Instagram hesabından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un uluslararası telefon görüşmeleri sırasındaki fotoğraflarını paylaştı. Yeni Şafak'ın haberine göre, Fotoğraflarda, Fransız Hava Kuvvetlerine bağlı N10 özel biriminin paraşütçü armasını taşıyan kapüşonlu kıyafeti giydiği görülen Macron için sosyal medyada aralarında medya mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi "Zelenskiy etkisi" yorumunda bulundu. Ülkede nisanda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Macron'un reklam çalışması olarak da görülen fotoğraflar, başka bir kullanıcının da "savaşın ortasındaki bir ülkenin cumhurbaşkanını taklit etmeye çalışmak çocukça" şeklindeki tepkisini çekti. Diğer bir kullanıcı da "Macron'un müstesna bir Fransız Zelenskiy'si imajı vermek istediği" değerlendirmesini yaptı.

2 yıl önce

Ahmet Davutoğlu, CHP’li Muammer Keskin ve Can Ataklı’nın kokainden tutuklanan Akat’la fotoğrafı çıktı

Eski Türk-Amerikan İşadamları Derneği Başkanı ve L’ACTONE Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Osman Akat, kokain kaçakçılığından tutuklandı. Sabah Gazetesi’nin haberinin ardından Akat ile pek çok ismin fotoğrafı çıktı. Fakat CHP’ye yakın medya, CHP’li isimlerin fotoğraflarını ise görmezden geldi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Gazeteci Can Ataklı ve CHP’li Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, sosyal medya hesabından Akat’ın kendisini ziyaret ettiğini belirterek fotoğraflarını gururla paylaşmış. Uyuşturucudan yakalanan Akat’ın, AK Partili isimlerle havaalanı, dernek faaliyeti ve organizasyonlarda ayak üstü çekilmiş fotoğrafları kendi sosyal medya hesabından paylaştığı görülürken; CHP’li Şişli Belediye Başkanı Keskin ise Akat’ın kendisini ziyaretini Şişli Belediyesi’nin hesabından paylaşarak kendisinden övgüyle söz etmiş.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: O fotoğraf delildir! İBB’nin hesap vermesi lazım

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan'daki temaslarının ardından Cidde'den saat 02.00'de İstanbul'a geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suudi Arabistan ziyareti dönüşünde gazetecilerle gerçekleştirdiği söyleşide şu değerlendirmelerde bulundu: Hadimul Harameyn ve Şerifeyn, aziz kardeşim Kral Selman’ın davetine icabetle Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiğimiz resmi ziyaretimizi hamdolsun başarıyla tamamladık. Ziyaretimizin ilk gününde Cidde’de hem Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud hem de Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’la bir araya geldik. Kendileriyle gündemimizdeki konuları, ikili ilişkilerimizin tüm boyutlarını gözden geçirdik. Bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk. Önümüzdeki dönemde ilişkilerimizin geliştirilmesi için atabileceğimiz ortak adımlar üzerinde durduk. Bu bağlamda Suudi Arabistan’ın güvenliğine ve istikrarına verdiğimiz desteği tekrarladım. Körfez bölgesinin güvenliğini kendi güvenliğimizden ayrı görmediğimizi vurguladım. Ticaretimizin hızla toparlanması, gümrüklerdeki sıkıntıların giderilmesi, yatırımlarımızın teşviki, müteahhitlerimizin üstlenebileceği yeni projeler, ikili açıdan ana konularımızı teşkil etti. Savunma sanayiine yönelik neler yapabileceğimizi de görüştük. Elbette Suudi Arabistan’daki vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin sorunlarını da ele aldık. İki ülke iş adamlarını, yatırımcılarını bir araya getirecek organizasyonlarla büyük bir ekonomik potansiyeli tekrar harekete geçirmemiz gerektiği hususunda mutabık kaldık. Bu arada malum 2030 EXPO için adaylardan biri de Suudi Arabistan. Bu konuda da biz Türkiye olarak kendilerini destekleyeceğimizi açıkladık. EXPO 2030’un Riyad’da düzenlenmesi için biz de desteğimizi kendilerinden yana vereceğimizi söyledik. Karşılıklı tarifeli uçak seferlerinin tekrar başlayacak olmasından duyduğumuz memnuniyeti ifade ettim. Turizmin teşvik edilmesine önem verdiğimizi özellikle belirttim. Suudi makamlarının salgın tedbirlerini hafifletmesiyle birlikte vatandaşlarımız bu yıl hac ve umre ibadetlerini yerine getirebilecekler. Hac konusunda zaten kota açıklandı. Umrede ise böyle bir kota söz konusu değil. Umrenin önü açık. Ziyaretimizin, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin müjdecisi olacağına inanıyorum. İlişkilerimizin karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirilmesi hususundaki ortak irademizi en açık şekilde ve en üst düzeyde ortaya koymuş olduk. Ortak çıkarlarımız ve bölgemizin istikrarı için bu gayreti sürdürme kararlılığındayız. Suudi Arabistan’la müşterek çabalarımızın ülkelerimize ve bölgemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Barış, dostluk ve dayanışma ayı Ramazan’ın, tüm İslam coğrafyasında huzura, istikrara, kenetlenmeye, muhabbet ikliminin yeniden güçlenmesine vesile olmasını diliyorum. Ziyaretimiz süresince Suudi Arabistan’daki kardeşlerimizden çok bir büyük muhabbet ve yakınlık gördüğümüzü özellikle dile getirmek istiyorum. Samimi misafirperverlik için bir kez daha aziz kardeşim Kral Selman’ın şahsında tüm Suudi makamlarına can-ı gönülden teşekkür ediyorum. Yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı’nın ülkemize, İslam alemine, tüm insanlığa sağlık, huzur ve bereket getirmesini Rabbim’den niyaz ediyorum. Şimdiden Bayramınızı tebrik ediyorum. DİPLOMATİK TEMASLAR SORU: Geçen aylarda Suudi Arabistan ile İran arasında Bağdat’ta görüşmeler oldu. Bu önemliydi. Diğer taraftan Türkiye’ye de yakınlaşmasını bu çerçevede nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de yüzde 80 kendi ihtiyaçlarımızı karşıladığımız bir savunma sanayimiz var. Buna dair de iki ülke arasında bir model söz konusu oldu mu? Şu anda İran ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantımızı henüz gerçekleştirmedik. Fakat tabii Körfez bölgesi ile İran’ın arasında bir sıkıntının olduğunu da ifade etmem lazım. Özellikle Yemen konusu, buradaki ayrılığın en önemli konularından bir tanesi. Orada da işte Husiler meselesi var. Şu anda Suudi Arabistan’ın bu konudaki hassasiyeti devam ediyor. Fakat biz belli hassasiyetleri paylaşmakla beraber tabii aramızdaki bu Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısını da devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Burada herhangi bir sıkıntı yok. Ancak Suudi Arabistan’la özellikle savunma sanayiine yönelik müşterek bazı adımların atılabileceği konusundaki düşüncelerimizi paylaştık. Bu adımlar karşılıklı olarak bizim ülkemizde veya Suudi Arabistan’da olabileceği gibi, üçüncü ülkelerde de bu tür adımları atmak mümkün. Bizde işin teknolojisi var. Bunlarda ise sermaye söz konusu. Dolayısıyla teknoloji ile sermayeyi bütünleştirmek suretiyle bu tür adımları atmak mümkün. Bu noktada bizlerin artık pazar olmaktan çıkmamız lazım. Üreten olmamız ve üreten olmanın dışında da bizim yeni pazarları beraber bulmamız gerekir. Bu konuda da mutabık kaldık. Temennim odur ki İslam dünyası artık pazar olmaktan çıkar, inşallah üreten ve yeni yeni pazarlara açılan bir konumda olur. SORU: Suudi Arabistan’a yaptığınız bu ziyaret, başta Suriye olmak üzere Irak, Lübnan ve Yemen’deki bölgesel krizlerin ve savaşların nihayete erdirilmesi konusunda bir başlangıç olabilir mi? Bu konuyu böyle değerlendirebilir miyiz? Zira Türkiye, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta çok ciddi bir barış misyonunu üstlenmiş durumda. Bölge halkları da en fazla Türkiye’den böyle bir barış misyonu beklentisi içerisinde. Bu misyonla acaba Orta Doğu’daki krizlerin nihayete erdirilmesi konusunda Türkiye bir öncülük yapabilir mi? Elbette yapabilir. Yapmaması için hiçbir sebep yok. Çünkü bizim Orta Doğu ülkeleriyle ortak yönlerimiz çok fazla. Her şeyden önce bu ülkeler halkı Müslüman olan, yönetimleri Müslüman olan ülkeler. Fakat, dünyada güçlü ülkelerden biri, tüm emperyal amaçlarını Suriye’de de kullandı, Irak’ta da kullandı. Yanına yine aynı şekilde Avrupa’dan bir veya iki tane ülkeyi çekmek suretiyle buralara tırlarla dolu araç gereçler gönderdiler. Peki bunları kimlere verdiler? Bu bölgelerdeki terör örgütlerine verdiler. Bu terör örgütleriyle de bizleri ciddi manada rahatsız ettiler, rahatsız etmeye de devam ediyorlar. Bunlara biz eyvallah etmedik, etmeyeceğiz. Şu anda Irak’ta bizimle dayanışma halinde olan, görüşmeleri olumlu istikamette gelişen bir Irak yönetimi var. Bu Irak yönetimiyle birlikte de bu olumlu adımlarımızı inşallah bölgenin barışı için atmaya devam edeceğiz. Suriye’de ise durum biraz daha farklı. Orada Suriye’nin içindeki halkla dayanışma halindeyiz. Onlarla da oralarda müşterek adımları atacağız. Malum Suriye’nin kuzeyinde biz Türkiye olarak inşa ettiğimiz briket evlerle halkın gönlünü ciddi manada kazandık, kazanıyoruz. Hedefimiz ilk etapta inşallah burada 100 bin briket ev yapmak. Bir hedefimiz var; Türkiye’den oraya gidenleri veya Suriye’nin içinde o konutlara yerleşenleri önce oralarda iskan ettirelim, ondan sonra da inşallah bunların kendi evlerine geçmelerini de sağlayalım. Şu an itibarıyla 60 bin civarında konutu bitirmiş durumdayız. 2+1 gibi konutlarla bu süreci devam ettiriyoruz. Suriye’de de halkı yanımıza çekmek suretiyle adımlarımızı atıyoruz, atacağız ve onları da yanımıza çekerek işimizin çok daha kolay olduğuna inanıyorum. Irak’taki yönetimin de inşallah bir an önce ilan edilmesini temenni ediyorum. Orada iki başlılık söz konusu; bir Kuzey Irak’taki durum, bir de merkezi yönetim var. Taraflarla görüşmelerimiz istihbarat teşkilatlarımız vasıtasıyla devam ediyor. İnşallah orada da sonuç iyi olacak. SORU: Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Suudi Arabistan ile temaslar başladı. Benzer bir durum üst düzeyde Mısır’la söz konusu mudur? Bu Cidde’de gündeme geldi mi? Doğrusu Cidde’de bu konu gündemimize gelmedi. Fakat şu anda ortada bir gerçek var; o da şu; bizim İsrail ile ilgili bir politikamız var; aynı şekilde Mısır’la da böyle bir politikanın olması mümkün. Bizim zaten Mısır’la şu anda alt düzeydeki, hatta istihbarat örgütlerimiz arasındaki ilişkiler devam ediyor. İş adamlarımız arasındaki ilişkilerimiz devam ediyor. Olumlu neticeler, üst düzeyde de bu adımların atılabileceği istikametindedir. Çünkü Mısır halkıyla Türk halkının birbiriyle ortak yanları çok çok ileri. Dolayısıyla biz Mısır halkını yok farz edemeyiz. Gönlümüz bir an önce şunu arzu ediyor; bu birlikteliği, beraberliği sağlayalım. Çünkü bunu sağladığımız anda bölgenin barışı, bölgenin birlikteliği çok daha ileri bir konuma inşallah taşınacaktır diye düşünüyorum. MISIR’LA İLİŞKİLER SORU: Mısır ve İsrail ile iyileşen süreçte, Türkiye’nin son dönemde dış politika atağında, yani Rusya ile zor olan ilişkilerimizi çok başarılı şekilde yönetmemizde, hızla bozulan ilişkilerimizi düzeltmemizde, burada nasıl bir paradigma değişimi yaşandı? Türkiye bu adımları nasıl ve neden attı? Biz burada nasıl bir siyaset güdüyoruz? İkinci sorum da Fransa’daki seçimlerle alakalı. İkinci turu 24 Nisan’da tamamlandı, zor bir seçim oldu. İkinci ve dördüncü parti ilk turda aşırı sağdı. 11 Eylül’den sonra gördüğümüz radikal sol ve aşırı sağ söylemlerin çok öne çıktığını gördük Fransa’da. Bu, merkez partileri ve merkezi de çok etkiliyor. Bu süreci ve sonuçlarını, Türkiye’nin NATO ile ilişkileri ve Fransa ile ilişkileri özelinde değerlendirmenizi rica ederim. Taze bir gelişme olduğu için ikinci sorudan başlayalım. Doğrusu aşırı uçların Fransa seçiminde elenmiş olması, kaybetmiş olması bence tüm dünyamız için bir kazanımdır. Çünkü ne çekiyorsak aşırılıklardan çekiyoruz. Hatta ben arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde de şunu söylüyordum; “Artık biz Macron’u tanıyoruz, biliyoruz. Münasebetlerimiz belli bir noktada. Dolayısıyla Macron’un seçim kazanması Türkiye-Fransa ilişkileri açısından çok daha isabetli olacaktır.” Temennilerimiz de tuttu. Ama hepsinden öte burada bence tabii Macron akıllı bir siyaset güttü. Macron’un karşısındakilerinin ise bir defa Fransa’nın yapısını, sosyolojik yapısını tam manasıyla iyi analiz edemedikleri ortaya çıktı. Yani onların İslam düşmanlığını, hele hele başörtüsüne karşı aşırı derecedeki tavırlarını, Müslümanlara yönelik yapacakları uygulamaları çok açık net ortaya koymaları, ikinci tur için tabii Macron’u çok daha öne çıkardı. Hele hele Sayın Macron’un son televizyon programındaki yaklaşımları, başarısı bana göre seçimde finalde onun öne çıkmasını ve seçimi kazanmasını getirdi. Seçimin hemen öncesinde, NATO toplantısında kendisiyle bir saat kadar özel bir görüşmemiz oldu. O görüşmede de Türkiye-Fransa ilişkilerini bundan sonraki dönemde nasıl planlayacağız, ne gibi adımlar atacağız, bunları konuştuk. Bu seçimde ortaya çıkan neticeyle de aramızdaki ilişkiler inşallah çok daha iyi bir konuma gelecektir. Mısır ve İsrail ile ilişkiler noktasında da tabii bölgede Türkiye olarak belirleyici bir ülke konumunda olmamız hasebiyle ipleri tamamen koparmamız bize bir şey kazandırmaz. Bizim yaklaşım tarzımız her zaman şu; bir iplik düzeyinde de olsa bağı koparmayacaksın, o bağı tutacaksın ki bir gün bu ilişki size lazım olabilir. Biz de bu anlayışla aramızdaki bu bağları koparmayalım istiyoruz. Tabii İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var. Gerçekçi olmak lazım; bölgedeki durumlar, hele hele barışa yönelik planlar noktasında bizim de ihtiyacımız var. Bu adımları bu şekilde atalım istedik. Attığımız bu adımların da isabetli olduğu görülüyor. Tabii hele hele Sayın Herzog gibi bir Cumhurbaşkanı’nın İsrail’in başında olması da bu ilişkilerde gerçekten barışa yönelik bir adım atılmasına vesile olmuştur. Temenni ederiz ki Sayın Başbakan ile de münasebetleri çok daha iyi bir konuma getirelim. Tabii Ramazan ayında İsrailli bazı aşırı grupların, radikal grupların Mescid-i Aksa’da meydana getirdikleri rahatsızlıklar, bizleri de ciddi manada rahatsız etmiştir. Biz Sayın Herzog’a Hamursuz Bayramı ile bizim itikaf döneminin çakıştığını da söyledik; “İnşallah bu dönem böyle kavgalı gürültülü olmaz, çok daha sakin bir şekilde geçer” dedik ama maalesef arzu ettiğimiz gibi olmadı, yine sıkıntılar yaşadık. Temenni ederiz ki bundan sonra yaşamayız. ‘DÜŞMAN ÜRETME DEĞİL DOST KAZANMA SÜRECİ’ SORU: Dış politika üzerinden içeride bazı eleştiriler var. Yani, dış politikaya Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan denkleminden baktığımız zaman, muhalefet kısmından bahsediyorum, son dönem gelişmeleri takdir edenler var ama bir yandan da “siz bu ülkelere kötü konuşuyordunuz, eleştiriyordunuz, şimdi ne oldu da bu ülkelerle ilişkileri geliştiriyorsunuz” gibi eleştiriler var. Adeta ilişkiler hep gergin kalsın, iyileşmesin isteyenler var. Bunlar Türkiye’yi, belli bir döngüde mi tutmak istiyorlar? İlişkiler, değişen koşullara göre mi şekilleniyor? Yorumunuz nedir? Öncelikle şunu bir defa görmemiz lazım; Türkiye’de muhalefet hiçbir zaman yapıcı olmamıştır. Türkiye’deki muhalefet hep olumsuzluklar üzerine bina edilmiştir. Bundan sonra da hele hele mevcut muhalefetten ülkenin geleceği için olumlu bir yaklaşım beklemeyin. Ortaya ne koyarsanız koyun; bu aktır, beyazdır ama onlar buna siyah demekle mükellef. Nitekim son dönemlerde bunu çok açık net görüyoruz. Yani bu ülkeyi yıkmaya çalışan teröristlere sahip çıkan bir muhalefet olur mu? Türkiye’de bu var. Düşünün şu anda ana muhalefetin başındaki kişi ve partisi bu ülkeyi terörize etmeye çalışanlarla beraber hareket ediyor. Terörün Meclisimizdeki ayağı konumunda olan partinin durumu zaten belli. Bunlarla beraber hareket ediyorlar. Biz bunların neyini değerlendireceğiz? Biz ne yaparsak yapalım, ne kadar başarılı olursak olalım, bunlar her zaman bu işin başarısız olduğunu ileri sürmek için kendilerine göre bazı şeyler üretecekler. Onlar varsınlar bunu üretmeye devam etsinler. Biz de başarıyla sürdürdüğümüz dış politikamızı aynı şekilde kararlılıkla devam ettireceğiz. Yani dün diyelim ki herhangi bir ülkeyle münasebetlerde olumsuzluk olabilir. İlanihaye böyle gidecek diye bir şey yok. Düşünelim ki aynı evin içerisinde kardeşler var; kendi aralarında takışıyorlar, bir müddet sonra da barışıyorlar. Bizim şimdi özellikle bölgemizde aynı inancı, aynı düşünceleri paylaştığımız ülkelerle çok daha farklı bir sürecin içerisine girmemiz gerekiyor. Bu süreç de en başta düşman üretme değil dost kazanma sürecidir ve kardeşliğimizi pekiştirme sürecidir. Şu anda bunu başarıyla sürdürmenin gayreti içinde olacağız. Uluslararası camiaya baktığımız zaman, örneğin Amerika’da daha önce Trump vardı, ondan önce Obama vardı. Bizim Obama’yla da Trump’la da münasebetlerimiz gayet iyiydi ve görüşme noktasında aramızda herhangi bir sıkıntı yoktu. Peki, Sayın Biden ile aynı durumu yakalayabildiniz mi? Hayır, yakalayamadık. Temennimiz bu değildi. Aslında münasebetlerimizin olumlu istikamette çok farklı olduğu bir insan olmasına rağmen beklediğinizi alabildiniz mi? Hayır. Zaman zaman tabii bazı görüşmelerimiz olmuyor değil, oluyor ama bunun daha ileri olması gerekirdi. Temennim odur ki bundan sonraki süreçte bunu başarırız. Ama yine söylüyorum, AK Parti iktidarı düşman üretme üzerine değil, dost kazanma üzerine bu süreci devam ettirecektir. Bu tezgâha da bu oyuna da biz gelmeyiz. 'CUMHUR İTTİFAKI, ADAYINI BELİRLEMİŞTİR' SORU: Dış politikadan iç politikaya dönmek istiyorum. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son grup toplantısı hem üslubuyla hem süresiyle çok tartışıldı. O konuşmasında kavgaya gireceğini söyledi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? İkincisi de ‘Ya bana katılın ya da önümden çekilin’ diye bir ifadesi oldu. Bu da parti içindeki adaylık tartışması olarak yorumlandı. Sizin değerlendirmeniz ne olur? Ben ana muhalefetin parti içindeki kendi tartışmaları veya hangi istikamete savrulduğu üzerinde, iktidar partisi olarak bir değerlendirmeye girmeyi arzu etmem, düşünmem. Çünkü bu benim sorunum değil, bunların kendi sorunlarıdır. Malum, işte 6’lı bir yuvarlak masaları vardı. Bu 6’lı masanın da nereye savrulduğunu, nereye evrildiğini açık net görüyoruz. Şunu da söyleyelim; bu 6’lı grup, kimi öne çıkaracak, kimi adayı olarak belirleyecek, bu da bizim sorunumuz değil. Şu anda Cumhur İttifakı, adayını belirlemiştir ve Cumhur İttifakı bu adayıyla beraber yoluna devam etmektedir. Bu birlikteliğimiz, bu beraberliğimiz sağlam bir şekilde inşallah 2023’e doğru yürüyor. Temennimiz, sürekli olarak güç kazanmak ve kazandığımız bu güçle de inşallah bu seçimlere girmektir. Muhalefetin ne yaptığı da bizi pek ilgilendirmemektedir. Temenni ederiz ki ülke için hayırlı bazı adımlar atsınlar, “biz de böyle bir hayırlı iş yaptık” desinler. Ama şu ana kadar da böyle bir şeyi görmüş değiliz. İBB ÇALIŞANININ TERÖRİSTLERLE FOTOĞRAFI SORU: Geçen günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde sosyal yardım uzmanı olarak çalışan Şafak isimli bir kadının, kırsal bölgede elinde uzun namlulu bir silahla çekilmiş bir fotoğrafı kamuoyuna yansıdı. Bu fotoğraf üzerine hem Büyükşehir Belediyesi hem CHP yönetimi açıklama yaptı. Bu kişinin gözaltına alınmasını eleştirdiler, bunun hukuksuz olduğunu iddia ettiler, tepki gösterdiler. Aslında bu fotoğraf daha bir ay kadar önce HDP’li bir kadın vekilin dağda çekilen fotoğraflarına da çok benziyor. Bu fotoğraflara ne diyorsunuz? İkincisi de Büyükşehir Belediyesi ve CHP yönetiminin eleştirilerine sizin yanıtınız ne olur? Her şeyden önce tabi bu fotoğraf bir delildir, bir ispattır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bunun hesabını vermesi lazım. Neden böyle bir teröristi istihdam ettiği, neden teröristlerin müracaat ettiği kapı olduğu ve neden onlara mali imkanlar sağlandığı sorularının cevabının verilmesi lazım. Elbette seçim öncesi verilmiş sözler var. PKK’nın uzantısı konumundaki partiye verilen sözler var. Bundan sonraki süreç de tabi özellikle yargının sürecidir. Yargı da zaten gereğini yapacaktır, ben öyle inanıyorum, öyle de olması lazım. Zira, Türkiye bir hukuk devletidir. Bu hukuk devletinde de devletin kurumlarının içerisinde bu tür teröristlerin iş bulması ve bu teröristlerin oralarda belli makamları elde etmeleri asla kabul edilemez. Yani siz bir taraftan günahsız birçok insanı kapının önüne koyacaksınız, öbür taraftan da boşalan yerlere bu teröristleri alıp yerleştireceksiniz. İlla boşalan yere de gerek yok, icabında bunlara zaten yer hazırlanabiliyor. Şu an itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi de eminim yargı önünde bunun hesabını verecektir. CHP, hukuksuz olduğunu iddia ediyor ama şu anda bunların başında olan zat, bunların kendi elemanı. Şunu açık söyleyeyim; CHP’nin de kendi belediye başkanıyla alakalı yapacağı herhangi bir şey yok, çünkü öyle bir derdi, öyle bir sıkıntısı yok. Bunlar “Biz filanca yeri kaptık, dolayısıyla burada da süreci biz işletiriz” mantığıyla hareket ediyorlar. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ne yazık ki büyük oranda yolsuzluklarla hemhal. Gerek bütçe müzakerelerinde gerek İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütün kuruluşlarında bu sıkıntıları görüyoruz. Tabii Meclisteki ağırlık partimizde olduğu için de her şey adım adım orada belli olarak ortada. Bütün belgeleriyle, detaylarıyla neyi nasıl elde ediyorlar, neyi nasıl birilerine peşkeş çekiyorlar, bunların hepsini oradaki Meclis Grup Başkanımız, arkadaşlarımız ispatladılar, ortaya koydular. Temenni ederim ki en başta yargı ve ardından da halkımız gereken hesabı soracaktır. Üç yıl geçti. Üç yılda İstanbul’da acaba belediyecilik adına ne yapıldı, bunu hep birlikte takip etmemiz lazım, görmemiz lazım. KILIÇDAROĞLU’NA : BU ZAT ZİHİNSEL OLARAK KARANLIKTA KALMIŞ DURUMDA SORU: Kılıçdaroğlu en son ‘Adalet için karanlıktayım’ eylemi başlattı. Faturasını ödemediği için elektriği kapatıldı. Herhangi bir protesto çağrısında, eylem çağrısında kendi seçmenini ikna ettiğini, konsolide ettiğini düşünüyor musunuz? Elektrikleri geldi ama kendisi bir aydınlanma yaşadı mı? Bu zat zihinsel olarak karanlıkta kalmış durumda. Önce bu zihinsel karanlıktan kendisinin aydınlığa çıkması lazım. Güya elektriğinin kesik olduğunu iddia ettiği bir eve gidip yine milleti aldatmaya kalktı. Oysa artık günümüzde evlere verilen elektrikler ve sayaçlar yapılanları, yalan yanlış operasyonları tespit etmemekten beri değil. Yani nerede elektrik var, nerede yok, bunların hepsini artık elektrik sayaçlarıyla zaten tespit ediyorlar. Nitekim o evde de elektriğin olduğu tespit edilmiş durumda, biliniyor. Ama Bay Kemal, maalesef bu olayın da farkında değil. Yani gittiği evin elektriği var mı yok mu bundan haberi yok. Ne yaptığının da farkında değil. Yanındaki kendi danışmanları da Bay Kemal’i ciddi manada aldatıyorlar, o da oyunlara çok rahat geliyor. Çünkü kendisinin ufku yok. Bu ufuk karanlık. Onun için onu aydınlatmaya büyük ihtiyaç var. ENFLASYONLA MÜCADELE SORU: Ekonomiye ilişkin sormak istiyorum. Türkiye’nin enflasyonla mücadelesindeki yol haritasında nerede olduğumuzu değerlendiriyorsunuz? Sizce tepe nokta görüldü mü acaba? Enflasyon, şu an sadece bizde değil küresel ekonomideki bozulmaların etkisiyle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere her yerde bir mesele. Bugün Amerika’ya da Avrupa’ya da baktığınızda enflasyonda en yüksek seviyeler görülüyor. Bir de tabii dönemsel etkiler söz konusu. Elbette bu sorunun bizim vatandaşlarımız açısından oluşturduğu sıkıntıların farkındayız ve bunların giderilmesi için ne gerekiyorsa onu yapmanın gayreti içindeyiz. Bütün gelişmeleri yakından takip ediyoruz, gerekli tedbirleri alıyoruz. Halkımız müsterih olsun, bu meselenin üstesinden geleceğiz. Hedefimiz enflasyonu aşağıya çekmektir. Attığımız, atacağımız adımlarla inşallah mayıstan sonra gerilemeye de başlayacaktır. Bunun yıl sonuna doğru daha olumlu istikamette neticeleneceğini söyleyebilirim. SORU: Merkez Bankası yıl sonu için enflasyon tahminini yüzde 42 olarak güncelledi. Seçimin en kritik düzlemi Mart-Haziran 2023 aralığında da enflasyon iyimser tahminle yüzde 25 civarında kalacak gibi gözüküyor. Burada bunun iletişim yönetimi noktasında, özellikle kamuoyunun bu hayat pahalılığı ve geçim mücadelesinin sandığı ve seçmen davranışını etkilemesini önlemek adına nasıl bir yol ve dil tutturacaksınız? Diğer husus da TÜSİAD’ı belki istisnai tutuyorum ama TOBB başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarında eylülden bu yana uygulanan, özellikle aralıkta çok anlamlı bir hal alan Türkiye Ekonomi Programına ilişkin somut, ona sahip çıkan, içselleştirilmiş, samimi bir destek göremiyorum. Her programda kapınız çalınıyor, her toplantılarına gidiyorsunuz. Ama yalnız bir mücadele gibi görünüyor. Bu ülkede sokağın nabzını tutan, vatandaşın halinden anlayan en iyi kadrolar bizde. Her bir insanımızın derdi, tasası nedir biliyoruz, sıkıntılarını çözüme kavuşturmak için her zaman yanında oluyoruz. Hamdolsun vatandaşımız da bize güveniyor. Milletimiz bu enflasyon sorununun da üstesinden AK Parti’nin geleceğini biliyor. Enflasyonu daha önce tek haneye biz düşürdük, yine biz düşüreceğiz. Bu işin en iyi iletişimi de enflasyondaki düşüşü görmek olacak ve inşallah bunu da başaracağız. TÜSİAD ELEŞTİRİSİ Hiç kuşkusuz ekonomi alanındaki mücadeleyi herkesin omuz omuza vererek seferberlik içinde yürütmesi gerekiyor. Bu ülkede kazandıklarını yine bu ülke için yatırıma, üretime, istihdama dönüştüren iş insanlarımız elbette var. Ekonomi politikalarımıza iş dünyasının büyük oranda destek verdiği de ortada. Ancak TÜSİAD’ın “Acaba ülkenin geleceğine nasıl katkı veririz?” diye bir derdi yok. Tam aksine “Mevcut iktidarı nasıl götürürüz? Rahat rahat kullanabileceğimiz bir iktidarı nasıl getirebiliriz?” diye bir dertleri var. Fakat Türkiye’de şu 20 yıllık dönemde bunlar parayı bizimle kazandılar, büyümeyi bizimle kazandılar. Şu anda büyüme yüzde 7’ye doğru gidiyor hamdolsun. Böyle bir durum söz konusu. Kimse bunları konuşmuyor. Biz büyümeyi eksiye filan çekmiş bir ülke değiliz ki. Ortalamayı yüzde 5’te götürmenin başarı olduğu konuşulurken, şimdi yüzde 7’ye doğru gidiyoruz. Biliyorsunuz biz büyümede bunun da üzerine çıktığımız bir ekonomiye sahibiz. Şimdi de yüzde 7 ile inşallah bu işi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz. 2023’e gittiğimiz bu süreçte de gereken adımları atıp burada herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden inşallah yolculuğumuzu devam ettireceğiz. Bu konuda bizim döviz rezervinde de herhangi bir sıkıntımız zaten söz konusu değil. Biz göreve geldiğimizde döviz rezervimiz 27,5 milyar dolardı ama şu anda artık biz 120 milyar doları yakaladık hatta onun üzerine çıktık ve çıkacağız. Böyle bir konumdayız. İnşallah bu süreç başarıyla da devam edecektir. ODA NUMARASI DETAYI SORU: Tarihe meraklı olduğunuzu biliyorum. Sizin diğer devletlerin bakış açısıyla ilgili tahlilinizi merak ediyorum. Biz MÖ 3000’lerden itibaren tarihe damga vurmuş bir milletiz. Hunlar, Göktürkler ve devamında hep devlet kurduk ve dünya tarihi biz olmadan yazılamaz. İslam tarihi keza öyle. Bu ziyaretle ilgili şöyle bir şey dikkatimi çekti; sizin Suudi Arabistan’da kaldığınız odanın numarası 1453’tü. Yani şunun farkındalar; biz İslam dünyasında da kutlu fethi gerçekleştiren milletiz. ‘Fatih’in torunu geldi’ dediler belki. Ayasofya’yı açmanızla birlikte tabi ayrı bir heyecan dalgası yükseldi. Şunu acaba artık net bir şekilde görebiliyorlar mı; Türkiye olmadan temeli sağlam bir medeniyet kurulmaz. Artık bir şekilde sizce anladılar mı? Yani artık biz olmadan olmuyor. Onlar da bunun farkında mı acaba? Oda numarasını o mesajı düşünerek yapmışlarsa tevafuk olmuştur. İnşallah biz ecdadımızın yolunda aynı kararlılıkla gidebiliriz, onların elde ettikleri başarıları biz de aynı şekilde elde edebiliriz. Tabii tarihin izini sürdüğünüz sürece başarıya ulaşırsınız. Ama tarihin izini kaybederseniz siz de kaybolursunuz. Biz şu anda bu izi sürmeye devam ediyoruz ve ilham kaynağımız orası. Oradan aldığımız ilhamla da yolumuza devam ediyoruz. Geçen Özbekistan’a bir ziyaretim oldu. Özbekistan’da Hive’ye gittik. Burada da aklımda kaldığı kadarıyla 212 ağaç direk üzerine inşa edilmiş bir Cuma Camii var. Fakat burası ibadete kapalı. Bize orada 50 kişinin namaz kılabileceği bir yer hazırladılar. Namazdan sonra Şevket Mirziyoyev kardeşime dedim ki, “Benim senden bir ricam var; uzun yıllar kapalı olan Ayasofya’yı açmak elhamdülillah bize nasip oldu. Şimdi sen de gel bu Cuma Camii’ni aç.” Şeyhülislama dedi ki “süratle Cuma Camini açacağız.” Onlar bu işi başlattılar, biz de takipçisi olacağız. İnşallah Hive’de o Cuma Camii’ni açmak hepimize nasip olur, açılış törenine de Diyanet İşleri Başkanımızla, Aksakalımızla, tüm heyetimizle hep birlikte katılırız ve Göktürkler, Uygurlar, Selçuklular, Osmanlı yeniden ayağa kalksın. ELON MUSK’IN TWİTTER’I SATIN ALMASI: OLUMSUZLUKLAR MEŞRULAŞMAZ SORU: Elon Musk ile çeşitli konularda iletişim halinde olduğunuza tanıklık ediyoruz. Musk, bu hafta Twitter'ı satın aldı. Bazı çalışmalar yapacak. Mesela güvenilirliğini artırmak istiyor, platformu daha güvenilir hale getirmek istiyor. Türkiye'nin sosyal medya düzenlemeleriyle biraz benzerlik gösteriyor. Ben hem Musk ile iletişiminizi sormak isterim hem de Türkiye'deki sosyal medya düzenlemeleri hakkında ne söylemek istersiniz? Sosyal medya konusunda doğrusu benim yaklaşımım olumlu değil, sosyal medyaya pek olumlu bakmıyorum. Ama sosyal medyayı bir kenara atmamız da mümkün değil. Onun için de gerekli olanı yapmamız lazım. Bu da nedir? Yasal düzenlemeler… Şu anda biz bu yasal düzenlemeleri yapmak için çalışıyoruz. Bu konuda gereken adımları süratle atacağız. Şimdi, Elon Musk 44 milyar dolar verdi diye Twitter’daki olumsuzluklar meşrulaşmaz. Örneğin Trump’ın Twitter ile ilgili mücadelesinde neler yaşandığını gördük. Ben daha önce de söylüyordum ‘Twitter cıvıtır’ diye. Bunun ne olduğunu da zaten yaşıyoruz. Sosyal medyada iftira derseniz iftira var, yalan derseniz yalan var. Hakikatlerin paylaşıldığı veya ulaştırıldığı değil, tam manasıyla olumsuzlukların, yalanın, yanlışın, her türlü fitnenin, fücurun olduğu bir yapı. Elon Musk burayı almış olabilir fakat bundan sonraki süreçte de biz birinci derecede ülkemizi düşünmek zorundayız. Şu anda çıkaracağımız yeni yasal düzenlemeyle bu işe bir çekidüzen vermeyi hedefliyoruz. Devlet olarak dezenformasyonla mücadele etmek için üzerimize düşeni kararlılıkla yapacağız.

2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu’nun ‘Eren Bülbül’ cehaleti! Eren Bülbül diye Rahman Beşel’in fotoğrafını kullandı

Trabzonspor'un şampiyonluğunu kutlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu sosyal medyadan paylaştığı tebrik fotoğrafında büyük bir hataya imza attı. Yaptığı paylaşımda, "Sporun, centilmenliğin, kardeşliğin ve vatanseverliğin simgesi canları rahmetle anıyorum. Gelin sevgiyi ülkemizde sporun birleştirici gücü ile hep birlikte büyütelim. #MutluluğaKurşunSıkma" ifadelerine yer veren İmamoğlu, 2017'de şehit edilen Eren Bülbül'ün fotoğrafını görselde kullanmak isterken 'Kesişme: İyi ki Varsın Eren' filminde rol alan Rahman Beşel'in fotoğrafını kullandı. GRAFİKERİ PKK’LI MI? Trabzonlu olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Eren Bülbül yerine bilerek bir aktörün fotoğrafını paylaşması “grafikeri PKK’lı mı?” sorularını akla getirdi. İBB’DEKİ PKK’LILAR İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde (İBB) sosyal hizmet uzmanı olarak görev yapan Şafak Duran, çıkarıldığı Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğince "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan tutuklandı.

1 2 ... 4 5 6 7 8 9 10 ... 14 15