05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

Lütfi Elvan: “Cumhurbaşkanımızın en hassas olduğu hususlardan bir tanesi de vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmemesidir."

Elvan, Türkiye 2023 Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, son 2 yıldır olağanüstü bir küresel dönemden geçtiklerini, bu yıl ekonomik aktivitede dünya genelinde bir canlanmaya şahit olsalar da karşılarında hala önemli belirsizlikler bulunduğunu söyledi. Enerji fiyatları ve taşıma maliyetlerinin hızla arttığını, arz-talep dengesizliklerinin küresel enflasyonu beslediğini, pek çok ülkede kamu maliyesi alanında yaşanan bozulma ve artan borç stokunun rekor seviyelere ulaştığını anlatan Elvan, normalleşme sürecinin zaman alacağını düşündüklerini ifade etti. Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak, kararlarını günübirlik gelişmelere göre almadıklarını ve yönlerini tayin etmediklerini belirten Elvan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir taraftan küresel konjonktürün geleceğe yönelik olası etkilerini değerlendirirken, diğer taraftan güçlü Türkiye inşası için orta ve uzun vadeli bir perspektif anlayışıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Makroekonomik ve finansal istikrarı güçlendirip sağlıklı, dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme hedefliyoruz. Bu hedefin gerçekleşmesi için düşük enflasyon ve kur istikrarına önem veriyoruz. Ekonomi politikalarına güveni daha da artırıp ülke risk primimizi düşürmenin, piyasa istikrarını güçlendirmenin, yerli-yabancı tüm yatırımcılar için elverişli bir ortam oluşturmanın gayreti içindeyiz." "YILI, GEÇMİŞ EĞİLİMLERİN AKSİNE YÜKSEK BÜYÜME VE DÜŞÜK CARİ AÇIKLA KAPATACAĞIZ" Lütfi Elvan, Ekonomi Reform Programı ve Orta Vadeli Program'da çizdikleri yol haritasına bağlı kalacaklarını, yapısal politikaları büyük bir kararlılıkla hayata geçirmeye devam edeceklerini, tüm paydaşları, özel sektör ve STK'lar ile iş birliği halinde çalıştıklarını söyledi. Salgın döneminde reel sektörün ayakta kalması ve istihdamda sürekliliğin sağlanmasının kendileri açısından büyük önem arz ettiğini vurgulayan Elvan, uyguladıkları politikalar sayesinde geçen yılı iç talebin sürüklediği bir büyümeyle kapattıklarını, bu senenin ilk yarısında yüzde 14,3'lük büyüme yakaladıklarını bildirdi. Elvan, "Yılın ikinci yarısına ilişkin öncü göstergeler, ılımlı bir yurt içi talebe ve güçlü bir ihracata işaret ediyor. 2021'i yüzde 9'un üzerinde bir büyümeyle kapatmayı öngörüyoruz. Muhtemelen çift haneli bir rakamla da kapatabileceğimizi düşünüyoruz. Ancak bizim için büyümenin dengeli ve sürdürülebilir olması, istihdama olan katkısı ve gelir dağılımı adaletini tesis edici nitelikte olması büyümenin seviyesinden çok daha önemli." şeklinde konuştu. Geçmiş yıllarda büyümenin yüksek olduğu dönemlerde cari açığın da yüksek, düşük olduğu dönemlerde ise cari açığın da düşük olduğunu, bu döngüyü kırmak, yapısal cari açığı azaltmak için önemli adımlar attıklarını ve atmaya da devam ettiklerini aktaran Elvan, şunları kaydetti: "Bu sene için öngördüğümüz yüzde 9'luk büyümeyi, milli gelire oran olarak yüzde 2'nin altında bir cari açıkla gerçekleştireceğiz. Yani yılı, geçmiş eğilimlerin aksine yüksek büyüme ve düşük cari açıkla kapatacağız. Uluslararası emtia ve enerji fiyatları aleyhimize işlese de bu başarılı performansta 4 faktör rol oynuyor. Yapısal cari açığı azaltıcı yatırımlara öncelik veriyoruz. Artan dış talebin de etkisiyle güçlü bir ihracat performansı gösteriyoruz. Altın ithalatına ilişkin aldığımız önlemler, güçlü bir şekilde etkisini ortaya koydu. Turizmde, 2020'ye kıyasla çok daha iyi bir performansa imza attık." "TÜRKİYE EKONOMİSİ KAMU MALİYESİ KAYNAKLI BİR RİSK YAŞAMAYACAK" Hazine ve Maliye Bakanı Elvan, "hükümetin ihracatı desteklemek amacıyla yüksek Döviz Kuru hedeflediğine" ilişkin yorumlarla karşılaştıklarını aktararak, "Bu yorum doğru değil. Türkiye dalgalı kur rejimi uygulamaktadır, kurun değeri de piyasada belirlenir. Bir ülkedeki rekabet artışı; verimlilik, yani üretkenlik artışından, inovatif kabiliyetlerinizden, teknolojiyi üretme ve kullanma becerinizden gelir. Verimlilik kazanımlarıyla desteklenmeyen bir büyüme modeli, sürdürülebilir bir model değildir." diye konuştu. Ekonomiye ve ihtiyaç sahibi sosyal kesimlere destek vermek için 20 yıldır esnek bir yaklaşımla ekonomiyi yönettiklerini belirten Elvan, şöyle devam etti: "Bunu yaparken de mali disiplin şiarımızdan asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Şunu çok net ifade edeyim; Türkiye ekonomisi, kamu maliyesi kaynaklı bir risk yaşamadı, yaşamayacak. Dünyada bütçe açıklarının çift haneleri, borçluluk seviyelerinin ise üçlü haneleri gördüğü bir ortamda biz yine sağlam ve ihtiyatlı kamu maliyesi politikalarımızla ayrıştık. 2021 bütçemizde yüzde 4,3'lük bir bütçe açığı öngörmüştük. Bu yılı yüzde 3,5'in altında bir bütçe açığıyla kapatacağız.Yıl boyunca hedefimizle uyumlu olarak bütçemizi yönetirken, salgınla mücadelede vatandaşlarımızın mağdur olmaması için yüksek gayret gösterdik." Salgın nedeniyle 2020'den bu yana vatandaşlar için sundukları desteklerin yıl sonunda 734 milyar liraya ulaşacağını aktaran Elvan, "Enflasyonla mücadelede vergi indirimleri ve fiyat ayarlamalarıyla 125 milyar liralık kamu gelirinden vazgeçtik, maliye politikası kararlılığını çok net bir biçimde gösterdik. Bahsettiğim bu tutara doğal gaz ve elektrik alanında verdiğimiz destekler dahil değildir." dedi. "VATANDAŞLARIMIZIN ENFLASYONA EZDİRİLMEMESİ İÇİN GEREKLİ HASSASİYETİ GÖSTERECEĞİZ" Lütfi Elvan, uluslararası enerji fiyatlarındaki artış ve Türkiye'nin kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerinden ürettiği elektrikte yaşanan düşüşe işaret ederek, bu maliyet artışlarını vatandaşlara en az düzeyde yansıttıklarını, maliyetin önemli bir bölümünü kendilerinin üstlendiğini söyledi. Yurt dışından alınan doğal gazın daha düşük fiyatla vatandaşa sunulduğunu aktaran Elvan, şu anda ısınma amaçlı (yurt dışından) 100 birime aldıkları doğal gazı vatandaşlara 25 birime sattıklarını, elektriği ise üretim maliyetinin yüzde 50'si daha düşük bir fiyatla sunduklarını bildirdi. Elvan, "Cumhurbaşkanımızın en hassas olduğu hususlardan birisi, vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmemesidir. İlgili bakanlıklarımızla güçlü bir iş birliği içinde çalışıyoruz, asgari ücret başta olmak üzere bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğiz." dedi. Borçlanma konusunda da son derece dikkatli ve temkinli bir yaklaşım izlediklerini ifade eden Elvan, şunları kaydetti: "Bütçe disiplininde gösterdiğimiz hassasiyet, Hazine'nin finansman ihtiyacını da azalttı. 2021'de 618 milyar lira borçlanma öngörmüştük ama 155 milyar lira daha az borçlanmayla yılı kapatacağız. Aşağı yukarı 463 milyar lirayla yılı kapatacağız. AB tanımlı borç stokumuzun milli gelire oranını düşürüyoruz. Tabii borç stokumuzun düşük olması, elbette başlı başına yeterli değil. Borç stokumuzun yapısını da iyileştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla iç piyasada döviz cinsi borçlanmayı bu sene yarı yarıya düşürdük. Aynı zamanda, iç borçlanmanın vadesini de önemli ölçüde uzattık. 2020 yılı içerisinde 29 aya kadar düşen iç borçlanmanın ortalama vadesini 56 aya yükselttik." "2022'DE YURT İÇİNDE DÖVİZ CİNSİ BORÇLANMA YAPMAYI PLANLAMIYORUZ" Hazine ve Maliye Bakanı Elvan, 2022'nin, gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarının etkili olacağı bir yıl olacağını belirterek, yurt dışı piyasalarda oynaklığın artacağı bir döneme girdiklerini, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarının bu dönemde olumsuz etkilenebileceğini söyledi. Elvan, 2022 yılı Hazine Finansman Programı'nı bu gelişmeleri dikkate alarak ihtiyatlı bir şekilde hazırladıklarını aktararak, "2022'de toplam 498 milyar lira tutarında borçlanmayı hedefliyoruz. Piyasa koşullarına bağlı olmakla birlikte önümüzdeki yıl yurt içinde döviz cinsi borçlanma yapmayı planlamıyoruz. Hazinemizin yeşil tahvil olarak da bilinen, sürdürülebilir tahvil ihraçlarına imkan verecek programımızı yakında tamamlamış olacağız." dedi. Yüksek enflasyonun, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde de önemli bir sorun olmaya başladığını vurgulayan Elvan, küresel tedarik zincirinde yaşanan problemlere, enerji, gıda, navlun ve emtia fiyatlarındaki artışlara, kuraklık ve stoklama eğilimindeki yükselişe işaret etti. Arz ve talep kaynaklı bu gelişmelerden etkilenen Türkiye'nin enflasyonla mücadelede 2020'nin son çeyreğinden itibaren para ve maliye politikalarında kritik adımlar attığını belirten Elvan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ancak son 2 aydır küresel gelişmelerin de etkisiyle finansal piyasalarda dalgalanmalar yaşandı. Merkez Bankası kararı sonrasında piyasa faizlerinde, varlık fiyatlarında, döviz kurunda ve beklentilerde bir hareketliliğe şahit olduk. Ben burada, hiçbir ilgili dinamiğin göz ardı edilemeyeceği kanaatindeyim. Çünkü tüm bu unsurlar, entegre bir şekilde enflasyon görünümünü şekillendiriyor. Gerek küresel konjonktür gerekse yurt içinde enflasyonun seyri temkinli olmayı gerektiriyor.Hepinizin bildiği gibi enflasyon, orta ve uzun vadede bir arz talep sorunudur. Bu bağlamda maliye politikalarımızı, arz yönlü yapısal politikalarla ve verimlilik artışlarına yönelik tedbirlerle desteklemeye devam edeceğiz."

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu: Danıştay'ın dikkat çektiği hassasiyet doğru bir hassasiyet

Polisin olduğu olaylarda halkın cep telefonuyla video çekmesinin engellenmesine dair emniyet genelgesine yargı “dur” dedi. Danıştay 10. Dairesi, genelgenin yürütmesini oybirliğiyle durdurdu. Kararda, söz konusu genelgesinin haberleşme hürriyeti ile basın hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte olduğu belirtildi. Temel hak ve hürriyetlerin yalnızca kanunla sınırlandırılabileceği vurgulandı. Karara ilişkin değerlendirmede bulunan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise “Ama orada esas meselenin ana amacını taşıyan noktada bir eksiklik söz konusu değil. Bu hassasiyet değerlendirilecek ve aynı şekilde Danıştay’ın da arzu ettiği şekilde bir düzenleme ile devam edilecek diye düşünüyorum” dedi. Tekirdağ’a gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Danıştay’ın polisin müdahale ettiği olaylarda vatandaşların görüntü çekmesini yasaklayan genelgenin yürütmesini durdurmasına ilişkin konuştu. Bakan Soylu açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Danıştay’ın yaptığın incelemede esasen bizim amacımızı, bizim hedefimizi ortaya koyan bir durdurma gerçekleştirmedi. Orada belki de bir hassasiyete dikkat çekti ki, o hassasiyet zaten bizim hassasiyetimiz. Yani Danıştay’ın dikkat çektiği hassasiyet doğru bir hassasiyet. Belki anayasada bütüncülüğü olduğu için çok altı çizilmeyen, yani basın özgürlüğü konusundaki bu hassasiyete dikkat çekilmesi konusunda bir irade ortaya koydu. Biz o anayasada var diye böyle bir değerlendirme yapmamış arkadaşlar. Burada Danıştay’ın hassasiyeti doğru bir hassasiyet. Arkadaşlarımız da, Danıştay’ın ortaya koyduğu hassasiyet konusunda çalışmalarını yürütmektedir. Ama orada esas meselenin ana amacını taşıyan noktada bir eksiklik söz konusu değil. Bu hassasiyet değerlendirilecek ve aynı şekilde Danıştay’ın da arzu ettiği şekilde bir düzenleme ile devam edilecek diye düşünüyorum. DANIŞTAY’IN KARARI Danıştay’ın kararına konu Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesi 27 Nisan 2021’de yayımlandı. İlgili birimlere gönderilen genelgede; polisin olduğu olaylarda vatandaşların görüntü almasına fırsat verilmemesi, ısrar edenler hakkında adli işlem yapılması istendi. İzinsiz olarak kişilerin ses ve görüntülerinin kayda alınmasının "özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği” ve bu durumun personelin görevini engellediği savunuldu.

2 yıl önce

Mevlüt Çavuşoğlu Çin'de: Uygur Türkleri ile ilgili hassasiyetlerimizi aktardık

Çavuşoğlu, Çinli mevkidaşı Wang Yi ile yaptığı görüşmede Uygur Türkleri ile ilgili "görüş, beklenti ve hassasiyetlerimizi aktardık." dedi. Mevlüt Çavuşoğlu, görüşmeye ilişkin paylaşımı şu şekilde:

2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu'ndan peygambere hakaret eden Sezen Aksu'ya destek: Sanatçılar hassastır duyarlı davranılmalı

İmamoğlu, 'Olur öyle, onlar kelime. Yani ne anlamda kullanıldığı belli. Yani gerek vardır, yoktur. Sanatçılar hassastır, sanat hassastır. Sanatçılara karşı duyarlı ve farklı davranmak gerekir. Onların hassas duygularına katkı sunmak gerekir' dedi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB ülkelerine çağrı: Ukrayna'nın üyeliği için gösterdiğiniz hassasiyeti Türkiye için de gösterin

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle: Türkiye-Kosova arasındaki süreci değerlendirme imkanımız oldu. Balkanlar ve Ukrayna başta olmak üzere bölgemizde yaşanan gelişmelerle ilgili fikir alışverişinde bulunduk. Firmalarımız enerji sektörü başta olmak üzere birçok alanda Kosova'daki yatırımlarını artırmaya hazırdır. Ticaret hacmimiz salgına rağmen geçen yıl 600 milyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Türkiye, Kosova'nın tüm komşuları ile iyi ilişkiler geliştirmesini istemektedir. Bölgesel barış ve istikrar için elimizden gelen gayreti göstermeye hazır olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bölgemizdeki ve ötesindeki tüm aktörlerin bölgesel barış ve istikrarı öne çıkarması elzemdir. (Kosova'da FETÖ'yle mücadele) Demokrasimize kasteden, 251 vatandaşımızı alçakça şehit eden terör örgütünün varlığının sonlandırılması büyük önem arz ediyor. Osmani'nin açıklamalarından satır başları: Türkiye'nin halkı ve kurumlarına bize verdikleri destek için teşekkür etmek istiyorum. Kosova'nın sesi çıkmadı uluslararası arenada. Türkiye bize bu konuda yardımcı olmuştur. Özellikle Başkan Erdoğan'ın bizzat verdiği desteği bugün tekrar hatırladık. Kosova ve Kosova halkı adına sayın Erdoğan'a teşekkür ediyorum. Ukrayna'da olayları gördüğümüzde doğal olarak düşünüyoruz ki Kosova'nın NATO'ya girme zamanı gelmiştir. İki ülke arasındaki ilişkiler de çok değerledir. Aramızdaki yakın iş birliği daha da derinleşecek. Eğitim, sağlık, ekonomi olarak birçok alanda iş birliğimiz genişleyecek. Pandemi döneminde Türkiye'nin Kosova'ya verdiği destek de çok önemliydi. Sayın Erdoğan'ın Ukrayna halkına vermiş olduğu desteği de takdir ediyorum. Bu durum kıtamız için çok zor bir durumdur. Rusya'nın amaçları bellidir. Rusya'nın amaçları sadece Ukrayna'ya yönelik değildir. Rusya Batı Balkanlar'da istikrarsızlık amaçlıyor. İstikrarsızlık içinde olan bir Balkan tüm ülkeler için sorun teşkil edecektir. Balkan ülkelerinin barışının bozulmasına izin vermemiz gerekiyor. Sırbistan, Rusya'dan destek alarak bu şekilde ilerlemeye çalışıyor. Belli ki Rusya'nın amaçları bu yöndedir. Bu konuda kararlı şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Bizim müttefiklerimiz bizi asla yalnız bırakmadı. Özellikle en önemli müttefikimiz Türkiye bize hiçbir zaman sırtını dönmemiştir. Aramızdaki iş birliğini daha fazla derinleştireceğiz. Soru - cevap bölümü: Cumhurbaşkanı Erdoğan: (Kosova'nın NATO üyeliği) Kosova'nın tanınması noktasında ilk adım ABD tarafından atılmıştır ve o zamanlar ben başbakandım. Kabine toplantısındaydık. Haberi aldık ve ikinci tanıyan ülke Türkiye olarak biz olduk. Ondan sonraki süreçte de Kosova'nın dünya genelinde tanınması için her türlü adımı attık. Hala da buna devam ediyoruz. Şimdi de tanınmasını sağlayacağımız bazı ülkelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Değerli kardeşim Osmani, bazı ülkelerin adını bana verdi. Onlarla görüşme yapıp Kosova'yı tanıyan ülke sayısının artmasını sağlayacağız. NATO konusuna gelince. Türkiye'nin bu konuda bir sorunu yok. Biz Kosova'yı tanıma konusunda adımlarımızı atarız ve NATO'nun bir üyesi olması konusunda Kosova'yı tanırız. AB ÜLKELERİNE ÇAĞRI Öncelikle 1959-1963 Türkiye'nin AB üyeliğinde oyalama taktiklerinin olduğu dönemdir. Türkiye o dönemde AB'ye kabul edilmedi. Şu anda Ukrayna ile ilgili bir gündem oluştu. Biz kimseyi AB'ye alın, almayın gibi bir gayretin içine girmeyiz. Biz kendimizden sorumluyuz. Fakat şu an Ukrayna'yı AB'ye alma gayretlerini de takdirle karşılıyoruz. Ama bu AB üyelerine de diyorum ki acaba Türkiye'yi niçin AB'ye almakta tereddüt ediyorsunuz veya almıyorsunuz? NATO'nun genişlemesine engel değiliz. Tam aksine genişlemenin faydalı olacağını savunuyoruz. Bu adımları atarken bunu dünya barışı için istiyoruz. Ama AB konusunda ben tekrar AB üyesi ülkelere diyorum ki şu anda Ukrayna ile ilgili gösterdiğiniz hassasiyeti lütfen Türkiye için de gösterin. Yoksa Türkiye'ye birileri savaş açıp saldırdığı zaman mı gündeme alacaksınız? Şu an AB üyesi ülkeleri arasında savunma iş birliği yapmamız gereken ülkeler var. Bu ülkeler aynı zamanda NATO ülkesi. Biz beraberiz, müttefikiz. Türkiye'ye vermeniz gereken araç gereçleri neden vermiyorsunuz? Yine bir savaş mı çıkmasını bekliyorsunuz? Bunlar samimi değil. NATO da AB de laf üretiyor.

2 yıl önce

'Erdoğan Gezi'de kimseyi dinlemedi' diyen Babacan'ın eski konuşması ortaya çıktı: Başbakan tüm taraflarla hassasiyet içinde görüşüyor

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, T24'e Gezi olayları ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. O dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, olayları daha da körüklediğini öne sürerek kimseyi dinlemediğini belirten Babacan, "Arşivi tarasınlar o günkü hükümetteki bakanlar içerisinde Gezi ile ilgili ben ne söylemişim? Açsınlar baksınlar. O gün, Erdoğan'ın tamamen gözünü karartıp kimseyi dinlemeden bir şeyler yaptığı dönemde ne söylediğime bakın." ifadelerini kullandı. 2013'TE "ERDOĞAN TÜM TARAFLARLA HASSASİYET İÇİNDE GÖRÜŞÜYOR" DEMİŞTİ Ancak Babacan, 2013'te HaberTürk'te katıldığı programda, "Sayın başbakan tüm taraflarla hassasiyet içinde görüşüyor. Molotof kokteyli atanlara tabi gereken yapılacak" ifadelerini kullanmıştı. Babacan 2013 yılındaki ve bugünle çelişen açıklamasında tam olarak şunları ifade etmişti: "Sayın Başbakanımız bizzat, çok da zaman ayırarak herkesi dinledi. Kaygıları, endişeleri, talepleri, arzuları varsa eğer korkuları farklı grupların temsilcilerinden dinledi. Yargı süreci var ve tamamlanması gerekiyor. Arkasından halkın görüşü de alınarak, nihayetinde bir sonuca gidiyor. Başbakanımızın, hükümetimizin gayretleri karşılığını bulur. Özellikle bu illegal örgütler, dünya kamuoyunun işin görüntüsünü anlamasını zor hale getirdiler. Şiddet boyutu tırmanınca da, hükümet olarak geri atmamız... Bunlar bizim yapabileceğimiz şeyler değil. Molotof kokteylleriyle çevreye zarar verilmesi, dükkanlara araçlara zarar verilmesini, polislerimize yönelik hareketler... Bunları oturup seyredecek durumumuz yoktu."

1 yıl önce

AK Parti'den CHP'ye İsveç ve Finlandiya tepkisi: NATO Genel Sekreteri'nin hassasiyeti kadar bir hassasiyet göstermediler

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde toplandı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantı sonrası açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Kadın cinayetleri konusu içimizde kanayan bir yara. Bir türlü gündemden düşmüyor. Yasalar çerçevesinde yapılacak mücadele, siyaset olarak üzerimize düşeni yaptık. Bu bir farkındalık seferberliğidir. Her alanda çalışmaya devam etmemiz gerekiyor. DİYARBAKIR ANNELERİNİN EYLEMİ Diyarbakır annelerinin eylemi bininci günü aştı. Bu eylem dünyanın en büyük vicdan eylemine dönüştü. Annelerin verdiği mücadele son derece önemli bir vicdan nöbeti olarak bininci gününü geçmiş durumda. İnşallah bütün annelerin evlatlarına kavuşmalarını diliyoruz. "HAREKATLAR SÜRDÜRÜLECEKTİR" Terör örgütlerinin yok edilmesi için açık ve net tavır defalarca Cumhurbaşkanımız tarafından söylenmiştir. Hem yurt içi hem yurt dışı fiili kararlılık gösterilmiştir. Bundan sonra da Cumhurbaşkanımız açıkladığı gibi bu harekatlar sürdürülecektir. BAKÜ'DEKİ TEKNOFEST Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte çok önemli bir etkinliğe katıldık. Bakü'de TEKNOFEST gerçekleşti. İlk defa Türkiye toprakları dışında gerçekleşmesi bu şekilde mümkün oldu. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bu bir zihniyet devrimi. Sayın Aliyev'in ev sahipliğiyle gerçekleşti. Sayın Selçuk Bayraktar yaptığı konuşmada gençleri yeni hedeflere yönlendirilmesi çok iyi oldu. Aziz Sancar hocamız da bahsetti. Esas olan zihniyet devriminin arkasından gelen Karabağ zaferinin taçlanması için kültürel, ekonomik, teknolojik alanda yeni zaferlere bu genç kardeşlerimizin vasıtasıyla imza atılacak olmasıdır. KILIÇDAROĞLU'NUN VAKIF İDDİALARINA TEPKİ Sayın Cumhurbaşkanımızın grup konuşmasında bir harekattan bahsetmesinin hemen ertesinde sayın Kılıçdaroğlu'nun sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur. Bu yabancıların diliyle etiketlemek olmasıdır. Bu yabancıların zamanlamasına baktığında Türkiye önemli bir dış politika müdahalesi gerçekleştiğinde, iç ve dış siyasette yeni bir reform ortaya çıktığı zaman olmuştur. CHP'de çok temel konularında ayrılıklarımız olabilir. Fakat CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Türkiye'nin milli güvenliği konusunda her zaman hassas olmuştur. Bunun tekniği, stratejisi konusunda, nasıl gerçekleşeceği konusunda ayrışabiliriz ama bu hassasiyeti göstermişlerdir. İlk defa CHP koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi hem CHP hem de Türkiye için bir ilktir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun önüne bir belge getirildiğinde bunun önünü, arkasını iyi sorgulaması lazım. Kendisini bu duruma düşürmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'biz harekat gerçekleştireceğiz' demesinden hemen bir iki gün sonra oluyor bu. "BUNDAN RAHATSIZ OLAN ÇEVRE FETÖ ÇEVRESİDİR" Vatandaşlarımız öğrenci olarak, iş bulmak için başka ülkelere gittiğinde FETÖ'cüler istiyor ki kendilerinin organizasyonlarına muhtaç olsunlar. Bunlar kendilerini değişik kimliklerle gösterebilirler. Bunlara karşı sivil toplum örgütleri, Türkiye Cumhuriyeti birtakım imkanlar yaratıyorsa, meşru bir biçimde yurt açıyorsa bundan memnuniyet duyulması gerekir. Bundan rahatsız olan çevre FETÖ çevresidir. Buradaki mesele bunların bizim vatandaşlarımıza, ülkemize dönük olarak bu faaliyetleri engellemektir. Sayın Kılıçdaroğlu açıklamayı yapar yapmaz 'Bakın göreceksiniz gizli belge dediği şeyler açık kaynaklarda vardır' dedim. Nitekim ABD Bakanlığının internet sitesinde çıktı. Arkasından bir FETÖ'cü çıktı 'Ben bunları zaten 3-4 yıl önce söyledim' dedi. "SAYIN KILIÇDAROĞLU, KENDİSİ BİLE İNANMIYORDU" Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu. Şimdi çıkmışlar 'Cumhurbaşkanı ve AK Parti kaybetse bile sonuçlarına razı olmayacak' diyor. 'Çabalamaya devam edecekler' diyor. Buna bir karar verin; çabalamaya mı devam edecekler; yoksa kaçacaklar mı? Türkiye'nin milli politikalarına, kurumlarına husumet üretilemez. Tabii ki siyaset isteriz ki centilmenlik ile yürütülsün. Zaman zaman sertleşse de bir sınırda durulması gerekir. İki üç tane CHP'de aklı selim sahibi, şimdiye kadar siyasi tecrübesi olan, mantıklı, dengeli davranabilen arkadaşlar var. Onlardan iki üç taneyle istişare edilseydi, 'Lütfen bunu gündeme getirmeyin kendimizi saçma sapan duruma getirmeyelim' diyecekti. "SORUMSUZ VE VAHİM BİR YAKLAŞIM" Cumhurbaşkanımız terörle mücadele operasyonundan bahsedecek, iki gün sonra Cumhurbaşkanı Türkiye'den kaçacak diyeceksiniz, böyle sorumsuz ve vahim bir yaklaşım olabilir mi? Bunu defalarca yaptınız, her seferinde bu yaptıklarınız gitti duvara çarptı parçalandı. Bosna'da merhum Aliya İzzetbegoviç'in karargâhına mağara diyorsunuz. Bundan biz utanıyoruz. Yine de diyoruz ki, 'herhalde mantıklı davranırlar, düzeltirler' diye bekliyoruz. Bir sürçü lisan olabilir, bir yorgunluk anına denk gelebilir. Bazen 12 saat bekliyorum, bazen 24 saat bekliyorum düzeltirler diye. Düzeltilmeyince demek ki bunun arkasında duruyorlar. Siyasi alanı zehirlememek lazım. Siz siyasi aklı devre dışı bırakacaksınız, nefret siyaseti, yalan siyaseti, politik dedikoduculuğa savrulacaksınız. Peki o zaman demokrasinin gücü nasıl korunacak? İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN NATO ÜYELİĞİ TALEBİ Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda teröre destek vermemek şartıyla desteklenmesinden sonra ortaya çıkan tepkileri izliyoruz. NATO'nun açık kapı politikasını destekliyoruz. Ancak ilkeler çerçevesinde yoluna devam etmesi lazım. Daha önce 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' diyenler doğu kanadının güçlendirilmesini istiyor. İttifakın güçlenerek yoluna devam etmesini her zaman savunduk. Aynı şekilde Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edilmesinden sonra Türkiye'nin argümanlarının ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Bizim buradaki yaklaşımımız bütün bu gelişmelerin, Madrid'de ele alınacak zirvede terör konusunda, dayanışma konusunda ilkeli olmak çerçevesinde yürümesi gerekiyor. Çünkü NATO müttefiklik ruhu bir güvenlik mimarisidir. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için mantığıyla kurulmuştur. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği her şey ittifakın ruhunu, mantığını yansıtan sözlerdir. Madrid'de bu yeni konsept tekrar ele alınacak. Türkiye kapsamlı yaklaşımını ortaya koyacak. Dünyanın birçok yerinde NATO müttefiklerinin belirli terör örgütlerini himaye ettiği, müsamahakar davrandığı gibi bir durum var. Bunun ortadan kaldırılması için çalışılması gerekirken, İsveç ve Finlandiya'nın bu politikaları değiştirmeden NATO'ya katılmasının NATO'yu güçlendirecek bir durumu yok. "TÜRKİYE'NİN TUTUMU NATO'YA KATKI SAĞLIYOR" Buradaki güvenliğin bütün üye ülkelerin toplam güvenliğini gözetecek bir şekilde ele alınmasıdır. Ortak güvenlik ve ortak çıkarlar için beraber çalışmayı taahhüt ettiğimiz bir ülkede terörist polis korumasıyla ülkemizi hedef alan eylem yapıyor. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Daha bu konuda tavrımızı koyar koymaz İsveç Dışişleri Bakanı, 'Bizim NATO'ya girmemizi isteyen güçlü ülkeler var, Türkiye'nin onları karşısına almayacağını düşünüyorum'. Böyle bir şey olabilir mi? Müttefiklerinizle nasıl konuşmanız gerektiğini öğrenmeniz lazım. Tam da NATO'nun konseptinin ele alınacağı süreçte Türkiye'nin tutumu NATO'ya katkı sağlayan bir tutumdur. "TÜRKİYE OTOMATİK ONAY MAKAMI MIDIR?" NATO'nun genişlemesine destek vermek NATO'nun güçlenmesi içindir. Türkiye ittifakın ruhuna, temel çerçevesine taahhütlerini yapmıştır. Daha sonra bunu takip eden Türkiye'nin içerisinde maalesef muhalefetin, hükümetin koyduğu bu tavra güçlü bir desteğini görmedik. Halbuki Türkiye'nin düşmanı olan, vatandaşlarımızın düşmanı olan terör örgütlerine karşı tavır konulduğu zaman muhalefetin daha çok sesini duyurması, milli politikaları hayata geçirmesi bakımından kıymetlidir. CHP'li birisinin yazdığı makalede Türkiye'nin bu tutumun taktiksel bir hata olduğunu söylüyor. Türkiye herhangi bir şekilde önüne gelen onay teklifi karşısında otomatik onay makamı mıdır? 'CHP İsveç ve Finlandiya'nın yanındadır' deniyor. Türkiye zaten bunu NATO içerine taşıyor. Madrid'de gündeme getirecek. Türkiye'yi bu şekilde önüne gelene onay vermesi gereken bir ülke olarak algılamak başlı başına bir zihniyet çarpıklığı. CHP adına teklif edilen bu yaklaşımını 12 Eylül'cülerin Yunanistan'ı kayıtsız şartsız geri dönüşüne onay vermekten ne farkı var? "NATO GENEL SEKRETERİ BÜTÜN ÜLKELERİN DENGESİNİ GÖZETMEK ZORUNDA" Katılmadığımız bir sürü politikasına rağmen CHP çizgisinde bunu reddedecek güçlü bir çizgisi olduğunu düşünürdük. Bunu reddetmediler. Türkiye'nin NATO içindeki ülkeler tarafından tepkiyle karşılaşması şaşkınlıkla karşılanmamalıdır deniyor makalede. Böyle bir şey olabilir mi? Teröre destek veren ülkelere destek verme dediğiniz için gelen tepkileri normal karşılıyorsunuz? Teröre destek verenlere yeri geldiğinde veto hakkımızı kullanmak, onları engellemeye çalışmak bizim en meşhur hakkımız. Türkiye Cumhuriyeti'nin diplomatik tarihi içinde bunlar defalarca yapılmıştır. O kadar kendi devletimizin aleyhine bir tutum ki. Onun arkasına istediğiniz kadar taktik önerilerde bulunun. NATO Genel Sekreteri çıkıyor, Türkiye terörden en çok zarar gören ülkelerin başında geliyor, kaygılarını anlıyoruz, hak veriyoruz diyor. NATO Genel Sekreteri bütün ülkelerin dengesini gözetmek zorunda. Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alıyor ama CHP adına o makalede NATO Genel Sekreteri'nin hassasiyeti kadar bir hassasiyet görmüyoruz. "YUNANİSTAN'IN ŞIMARIKLIĞINA DİĞER ÜLKELERİ EKLEYEMEYİZ" Miçotakis geldi buraya ve Sayın Cumhurbaşkanımız ile görüştü. Görüşmede 'Sorunlarımızı iki ülke arasında çözebiliriz. Üçüncü ülkeleri araya sokmayalım' denildi. Bu konuda mutabık kalındı. Daha sonra ABD Kongresi'nde Türkiye'yi şikayet etti. Türkiye'ye F-16'ların verilmemesi gerektiğini söyledi. ABD Kongresi'nde yalvaran cümlelerle konuşması Yunan basınında da eleştirildi. Siz bulduğunuz her fırsatta başka ülkeler üzerinden bize tehdit savurmaya kalkarsanız bunun sonucu olmayacaktır. Şimdi adaların silahsız olması gerekmesi meselesine 'Modası geçmiş bir yaklaşım' diyorsunuz. Modası geçmişse meseleleri silahla çözmenin mi modası vardır? Böylesi mantıksız bir şey olabilir mi? Burada İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusundaki tutumumuzun ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkarmıştır. AB içindeki Yunanistan'ın şımarıklığına NATO içindeki diğer ülkelerin şımarıklığını ekleyemeyiz. SEÇİM GÜVENLİĞİ POLEMİĞİ Bu herhangi bir dernek, kurum AK Parti'yle ilgisi yok. Birisi çıkmış 'biz bunlara sandığı teslim edemeyiz' demiş. Bu bizi niye ilgilendirir. Biz iktidarın değişimi ancak sandık yoluyla olur diyoruz. İktidarın sandık yoluyla değişimine karşı çıkanlar ortada, biz değiliz. Seçim güvenliğiyle ilgili büyük problemler olacak diye bir ton cümle kuruluyor. Türkiye'nin seçim güvenliği ile ilgili bir ton kapasitesi var. Geçen seçimlerde oy çuvallarının üzerinde yatan vatandaşlarımızı gördük. Hangi partiden olursa olsun gidip de orada bekleyen vatandaşlarımıza saygılarımızı sunuyoruz. İster bizim ister muhalefet partilerinden olsun. Hangi vatandaşımız o oyların başında duruyorsa, birileri müdahale edecekse eğer engelliyorsa bizim için saygıdeğerdir. "HER SEÇİM OLDUĞU GİBİ SAYGI GÖSTERİLECEK, BU KADAR BASİT" Seçimlerin yenilenmesi ya da itirazlar. Bunlar seçim kanunu ve YSK'nın düzenlemeleri içerisinde zaten düzenlenmiş. Biz seçimlere katılımın en yüksek olduğu ülkelerden bir tanesiyiz. Vatandaşlarımı gidecek, siyasi partilerden gözlemciler olacak, insanlar oyların sayılmasını bekleyecekler. Her seçim olduğu gibi saygı gösterilecek, bu kadar basit. Ben bu kürsüden o partilerle ilgili konuşup bir hata yapsam bir daha ağzımı açmam. Sandığın belirleyiciliği dışında kim açıklama yapıyorsa reddediyoruz. Sandığın iradesinin dışında kim başka bir iradeden bahsediyorsa reddediyoruz. CHP adına toplumu tehdit eden, CHP'ye yakın gözüküp de insanları tehdit eden bir sürü tweeti saysam burada basın toplantısını bitiremeyiz. Genel başkanımız hayatı boyunca defalarca seçime girmiştir. Sandığı lekelemeye, hakaret etmeye dönük hangi yaklaşım varsa ayağımızın altındadır. Demokrasi en büyük kazanımdır. Bu sandığımızın korunması için Başbakanlarımızı, bakanlarımızı şehit vermiş milletiz. Bizim için sandık kazanılmış mücadelenin, demokrasinin ürünüdür.

1 yıl önce

İyi Partili Oral'dan bir kez daha Kılıçdaroğlu açıklaması: Milletimizin hassasiyetini dile getirdim

İYİ Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral, memleketi olan Bitlis’in Ahlat ilçesinde partililer ve hemşehrileriyle bir araya gelerek bayramlaştı. İYİ Parti Ahlat İlçe Başkanlığı tarafından ilçenin Selçuklu Çarşısı’ndaki bir çay bahçesinde düzenlenen programda Oral, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu memleketin bir evladı olduğunu belirten Oral, “Kim bu memlekete halisane niyetle bir çivi çakmışsa ona hizmet etmek için hepimiz amadeyiz. Tüm ecdadımız bu mübarek topraklarda yatıyor. Genel başkanımızın Ahlat’ı ziyaretinden sonra ülkeyi yöneten iktidar yüzünü ve gönlünü Ahlat’a çevirdi. İktidarımızın da yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Bu hükümet döneminde devletin yüzünü, gönlünü, hizmetini ecdadımızdan bize miras kalan bu mübarek topraklara dönülmesine vesile olmak üzere başlangıçta dediğim gibi MHP Genel Başkanı, AK Parti Genel Başkanı ve beraber çalışmaktan gurur duyduğum Meral Akşener Hanımefendiye Ahlatlılar adına devletimizin yüzünü ve gönlünü buraya çevirmesine vesile oldukları için Ahlat’ın bir evladı olarak teşekkür ediyorum” dedi. ''MİLLETİMİZİN ENDİŞELERİNİ YERİNE GETİRMEK ÜZERE O GÜN SÖZÜMÜ SÖYLEMİŞTİM'' Bir gazetecinin sorusu üzerine CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine geçen ay yaptığı açıklamanın detaylarını anlatan Milletvekili Oral, sözlerini şöyle sürdürdü: “Benim eğitimim insanların ırkının, insanların mezhebinin, insanların hangi ırktan olduğunun hesabını bizim görme yetkimiz yok. Kimin Kürt olduğu, kimin Türk olduğu, kimin alevi olduğu bizim elimizde midir? Hayır. Bizim elimizde değil. Allah bizi öyle yaratmış bizde onu insan olarak kabul etmez isek Allah’ın bizden hesabını soracağını inanan bir kardeşinizim. Ben bir sosyolojik analiz yaptım, sosyolojik tahlil yaptım. Benim bu vazifemdir. Ben niye 50 yıldır beraber yürüdüğüm, beraber yürümekten onur duyduğum arkadaşlarımı bırakarak bu partide yer aldım. Eğer ben sözümü söylemeyeceksem bu yanlıştır. Ben o zaman için şöyle söyledim; artık Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın süresi bitti. Bütün samimiyetimle söylüyorum karşısında kim olursa olsun. Kimi çıkarırsa o demokrasiye, hürriyete, özgürlüğe, insan haklarına ne kadar insan için onurlu meziyet varsa hepsinin birlikte mücadelesini veren 6’lı masa çok kıymetli kardeşlerimizden 6 siyasi partinin genel başkanının birlikte hareket etmesinden kaynaklanıyor. Kimi aday gösterirlerse göstersinler biz o mücadeleye destek vereceğiz. Çünkü bizim hedefimiz tek adam rejimine son vermek. Biz Tayyip Erdoğan’a karşı değiliz. Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği tek adam rejimine karşıyız. Bu millet demokrasiye aşıktır. Yüz yıllık bir geleneğimizdir bizim parlamenter demokratik sistem. Parlamenter demokratik sisteme geçerken eğer Kılıçdaroğlu veya kim olursa olsun ben Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini gündeme getirecek kadar Allah’ın dinine, Allah’ın bize emrettiklerine karşı olacak kadar bilgisiz miyim? Ama Türkiye’nin bir gerçeği var. Bizim milletimizin yüzde 60’ı, yüzde 70’i mütedeyyin, dini hassasiyeti yüksek demokratik, laik bir sisteme iman etmiş, inanmış bir toplumuz. Bu sistemde kim aday olursa milletimizin bu konudaki hassasiyetini gündeme getirmek üzere ben Kılıçdaroğlu’nun o konusunu gündeme getirmiştim. Halbuki kim ne olursa olsun bizim milletimize ait olan hassasiyetimiz insanın kendi iradesiyle yapacağı şeylerden sorumludur hükmünü bilen bir kardeşinizim. Bu vesileyle Kılıçdaroğlu aday olursa, Kılıçdaroğlu 6’lı genel başkan tarafından aday gösterilirse ben ona oy vereceğimi de söylemiştim. Hemen arkasından ben o açıklamam çarpıtıldığı için Kılıçdaroğlu’ndan bir randevu talep ettim. O gün Ordu’daydı bir gün sonra kendisiyle görüştüm. Büyük alimlerden birisinin çok güzel bir sözü var. ‘İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır’. Bilmediğimiz şeyi savunamayız. Bilmediğimiz şeyi söyleyemeyiz. İnsanın yüreğini bilmek lazım. Hani Yunus’un ‘Kalıbını bırak, kalbine dön’ dediği gibi bende milletimizin teveccühünü, milletimizin endişelerini yerine getirmek üzere o gün sözümü söylemiştim. Ama o sözüm 15 gün önce televizyonda yayınlanmıştı. Ama o gün o proje yapılması lazımdı. Bende Kılıçdaroğlu’dan randevu istedim sağ olsun ertesi gün bana randevu verdi. Gittim Kılıçdaroğlu’ndan Alevi kardeşlerimizi incittiğim için ben ondan helalleşmek için gittim. Ama dedi ki ‘Milletvekilim siz hiç yorulmayın, üzülmeyin. Biz sizin kalbinizi ve niyetinizi biliyoruz. Siz hiç merak etmeyin ben sizin niyetinizi biliyorum’ diyerek beni teselli etti. Onun için bu mesele tamamen yanlış anlaşılmaydı ve Allah’a şükürler olsun ki konu netleşti ve problemde bitti” diye konuştu.

1 2 3