29 Nisan Pazartesi 2024
1 yıl önce

AK Parti Sözcüsü Çelik'ten Pınar Gültekin davasıyla ilgili açıklama: Hukuki süreç devam ediyor

Pınar Gültekin cinayeti davasında katil Cemal Metin Avcı, haksız tahrik indirimi ile 23 yıl hapis cezasına çarptırılması kamuoyunda tepki çekti. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten söz konusu davaya ilişkin açıklama geldi. Çelik, şunları söyledi: "Mahkemelerin eksik ya da yanlış bulduğumuz kararlarının yeniden değerlendirilmesi için yargının kendi mekanizmaları ve süreçleri vardır. Yargı mekanizması kararların en isabetli şekilde tamamlanması için kendi içinde değerlendirme süreçlerini hukuka uygun şekilde çalıştırmaktadır. Hukuki süreç devam etmektedir. Yargı mekanizması çalışmaktadır. Yeniden değerlendirme süreçleri hukuk içinde bellidir. Hukuki süreçleri hassasiyetle takip edeceğiz."

1 yıl önce

Marmaris’teki orman yangınları ilgili provokatif paylaşımlar yapan Şahan Gökbakar'ı eleştiren Cem Küçük: Önüne geleni söyleyenler hakkında hukuken gereken yapılmalı

Küçük, geçen yılki yangınlarda sahadan yaptığı provokatif paylaşımlarla gündeme gelen komedyen Şahan Gökbakar için de isim vermeden şunları yazdı: "Maalesef bazıları hemen her konuda yangına körükle gidiyorlar. Geçen sene bir komedyen kendi evi yanacak diye yalan yanlış bilgilerle ortalığı ayağa kaldırdı. Bu sene de oturduğu yerden sallıyor!.. Sorarsan eğriye eğri doğruya doğru diyorlar. Daha doğru dedikleri bir şey duymadık. Ya da yapılan iyi şeyleri asla görmüyorlar. Güven İslamoğlu "20 uçak, 55 helikopter havada" diyor. Hâlâ utanmadan "Nerede bu uçaklar?" diye soruyor. Daha çok şey söylenebilir bunlara. Emniyet ve savcılık gerçek manada yanıltıcı ve kin uyandıracak, gerçekle alakası olmayanlara hukuken gerekeni yapmalı. Yoksa sürekli yanlarına kâr kalıyor..."

1 yıl önce

Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic: Kosova, uluslararası hukuka göre Sırbistan'ın bir parçasıdır

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Kosova'nın bağımsız bir ülke olmadığını, uluslararası hukuka göre Sırbistan'ın bir parçası olduğunu söyledi. Vucic, Sırbistan Radyo ve Televizyonu'nda katıldığı programda bölgede yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. Pazar akşamı Kosova ile yaşananlarda "felaketin eşiğinden dönüldüğünü" ifade eden Vucic, "En kötü senaryonun önüne geçildi. Bazıları belli ki Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını fırsat olarak görmek istiyor. Sırbistan'ı Rusya'ya bağlı göstermeye, Vucic'i de Batı'nın tepkisini çeken küçük Putin olarak resmetmeye çalışıyorlar." dedi. Vucic, Kosova Başbakanı Albin Kurti ile görüşmek üzere 18 Ağustos'ta Brüksel'e gideceğini ancak Kurti ile barışı sağlamanın mümkün olmadığını savundu. Her zaman barışı savunduğunu aktaran Vucic, "Ancak birileri Sırplara karşı sınırları aştığı zaman da susmayacağım. Kosova bağımsız bir ülke değil dolayısıyla Kosova'ya saldırı diye bir şey söz konusu olamaz. Kosova, uluslararası hukuka göre Sırbistan'ın bir parçasıdır." değerlendirmesinde bulundu. Vucic, Boşnaklarla da bir savaş hazırlığı içerisinde olmadıklarına işaret ederek, herkese karşı el uzattıklarını kaydetti. SIRBİSTAN-KOSOVA GERGİNLİĞİ Kosova'da yaşayan Sırplar dahil herkesin Kosova kimlik kartı ve plakasına sahip olması zorunluluğu getirileceğinin bildirilmesi üzerine Kosova'daki Sırplar, 31 Temmuz akşamı ülkenin kuzeyindeki sınır geçişlerini kapatmıştı. Kosova hükümeti de Sırbistan'la olan sınır kapılarına giden yollara konulan tüm barikatların kaldırılmasının ardından Sırbistan'la krize neden olan uygulamayı 1 Eylül'e erteleme kararı almıştı. Sırbistan, 2008'de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Kosova'yı kendi toprağı olarak görüyor. Avrupa Birliği'nin (AB) arabuluculuğunda 2011'de başlatılan Belgrad-Priştine Diyalog Süreci, ilişkilerin normalleşmesini ve nihayetinde iki ülkenin birbirini tanımasını amaçlıyor. Kosova ile Sırbistan arasındaki diyalog süreci, 31 Temmuz akşamı yaşanan gerginlik gibi farklı nedenlerden sık sık kesintiye uğruyor.

1 yıl önce

Adalet Bakanı Bozdağ'dan hakimleri tehdit eden Kılıçdaroğlu'na tepki: Bunların hukuk devletine inancı laftadır

Bakan Bozdağ, Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesine bağlı Belekcehan beldesinde yapımı tamamlanan bazı yatırım ve hizmetlerin toplu açılış törenindeki konuşmasında, Kılıçdaroğlu'nun, "Erdoğan benimle ilgili dava açma algıları yapadursun, tüm davaları kaybediyordu. Çareyi davalara bakan hakimleri göndermekte buldular. Erdoğan ve atadığı Adalet Bakanı, bugün ayarını bozduğunuz kantar, yarın sizi tartar. Yapmayın bunları." açıklamasına tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu'nun Twitter'dan yaptığı açıklamada birtakım eleştirilerde bulunduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve kendisine laf attığına işaret eden Bozdağ, şöyle devam etti: "'Adalet terazisi gün gelir sizi de tartar' diyor. Biz adalet terazisinin tartmasından korkmayan, adalet terazisinin tartısını her zaman şeref kabul etmiş insanlarız. Türkiye'de adalet terazisi doğru tartsın diye, adalet terazisinin ayarını bozmak isteyenlere karşı en büyük mücadeleyi biz verdik. Türk yargısının bağımsız ve tarafsız olması, hukuk devleti ilkelerine uygun hareket etmesi konusunda tarihi reformlara biz imza attık. Yargıda birliği biz sağladık. Askeri yargı, sivil yargı ayrımını biz kaldırdık." Devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdıklarını hatırlatan Bozdağ, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yapısına yönelik de tarihi reformlara imza attıklarını söyledi. Bakan Bozdağ, "Büyük reformları yapmamıza, yargının bağımsız ve tarafsız hareket etmesi için atılması gereken tarihi adımları atmamıza rağmen hükümetimizi ve Adalet Bakanlığı'nı ve Bakan olarak şahsımı suçlaması büyük bir haksızlıktır." dedi. Hakim ve savcıların yılda 8 milyon dosyaya baktığını bildiren Bozdağ, yargı kararlarının dosyaya ve delillere göre değil siyasi taraftarlığa göre eleştirildiğinde hakim ve savcılara, adalet dağıtanlara büyük haksızlık olduğunu söyledi. "Dosyaya göre hakim karar verir" "Hakimlerimize, savcılarımıza kimse haksız bir saldırıda bulunamaz" diyen Bozdağ, şöyle konuştu: "Hakimler ve Savcılar Kurulu senede büyük bir kararname çıkarıyor. Yaklaşık 5 bin civarında hakim ve savcının yer değişikliği yapılıyor ve yetkiler de yine değişiklikler yapılıyor bu yer değişikliğinin doğal sonucu olarak. Bu her yıl yapılıyor ama hiç kimse bunun altında bir hesap aramıyor. Şimdi bir hakimin tayin süresi gelmiş, HSK'den talepte bulunmuş, HSK tayini yapmış, yeni gittiği görev yerinde görevine başlamış, HSK yetkisini de tayin etmiş. Bu anayasal ve yasal bir görevdir ama hiç kimse Sayın Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi demiyor. Ne diyor? 'Benim lehime karar veren hakimleri tayin ettiler, yetkilerini değiştirdiler' diye bir kirli iftirayı Sayın Genel Başkan yapıyor. Buradan Sayın Kılıçdaroğlu'na bunu yakıştıramadığımı ifade etmek isterim." Türkiye'de hakimlerin, savcıların nasıl tayin edildiklerinin, yetkilerinin nasıl verildiğinin anayasa ve yasayla sabit olduğunun altını çizen Bozdağ, şu ifadeleri kullandı: "Kurul da anayasa ve yasadaki yetkilerini kullanarak bunu yapmıştır. O zaman 5 bin 500 civarında hakim ve savcımızın yeri değişti. Biz şunu mu diyeceğiz, 'Falancanın lehine karar verecekti, yeri değişti. Aleyhine karar verecekti, yeri değişti. Yetkileri değişti. Şunun aleyhine, şunun lehine karar verecek yetkileri değişti.' Ya insaf, izan, vicdan, el insaf diyorum. Milletin, yargıya kötü bakışını sağlamak, yargı üzerinde güvensizlik oluşturmak, adaleti, güveni zedelemek için böylesi haksız yollara sapmaya gerek yok. Adil olun, adil. Siz adalet bekliyorsunuz ama adalet dağıtanlara karşı adil olmuyorsunuz. Şimdi ne demek, 'Benim lehime karar verenler benim hakimlerim.' Aleyhine karar verenler, 'Onlar da Sarayın hakimi.' Bu büyük bir vicdansızlık değil mi? Dosyaya göre hakim karar verir." Bekir Bozdağ, hakimlerin, davanın taraftarlarına, kamuoyu baskısına göre değil anayasaya, kanuna ve hukuka uygun vicdani kanaatleriyle karar verdiğini dile getirdi. "Sayın Kılıçdaroğlu'nun lehine karar vermesi, dosya ve delil durumu onu gerektiriyorsa öyle karar verir. Aleyhine vermesini gerektiriyorsa öyle karar verir. Lehine verdi mi bizim hakim. Aleyhine verdiğinde Sarayın hakimi. Bu ne vicdansızlık." ifadelerini kullanan Bozdağ, şöyle devam etti: "Hakimlerimizi lehine, aleyhine verilen kararlara göre tasnif etmek hukuk devletine, adalete inanmış bir insana yakışan bir durum mudur? Türkiye'nin yönetimine talip olan, yargıçlarımızı, yargı görevini yapanları kendi lehine, aleyhine verilen kararlara göre mi tasnif edecek? Haksızsan, dosya senin aleyhindeyse, deliller senin aleyhindeyse hakim ne yapacak? Haklıysan, deliller senin lehindeyse elbette lehine karar verecek ama maalesef öyle. Çok açıklama yapıyorlar. Lehine karar verdiğinde 'Ankara'da hakimler var. İstanbul'da hakimler var.' Aleyhine karar verdiğinde 'Sarayın hakimleri, biz geleceğiz sizden hesap soracağız.' Şimdi de öyle diyor, 'Sizin bu şeref madalyanız. Yarın biz geleceğiz sizi taltif edeceğiz.' Yani ne diyor, 'Ben HSK'ye müdahale edeceğim. Yargıya müdahale edeceğim. Hakim ve savcıları bana yakın olanları himaye edeceğim. Benden uzak olanları onları farklı muameleye tabi tutacağım.' diyor. Hani sen hukuk devletine inanıyordun? Hani herkes senin gözünde birdi, eşitti, ayrım yapmayacaktın, ayrımcılık yapmayacaktın? Daha şimdiden benim hakimlerimi ödüllendireceğim, benim hakimim olmayanları da cezalandıracağım diye tweet atıyor adeta. Böyle bir şey olur mu? Bunların hukuk devletine inancı emin olun laftadır. Adalet yürüyüşleri emin olun laftadır. Sadece kendilerine adalet istiyorlar. Başkalarının adil bir şekilde yargılanmasından yana bir endişeleri hiç yoktur ama biz Türkiye'nin dört bir yanında milletin her bir ferdinin hukuk devleti ilkelerine uygun yargıda işi varsa adalet terazisinde dosdoğru tartılması için her türlü reformu yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz." "Yargı üzerinde baskı kurmak isteyen bu mahalle baskılarına asla pabuç bırakmayın" Bakan Bozdağ, "Buradan bütün hakim ve savcılarımıza şunu da söylemek isterim, siz böyle hariçten gazel okuyan, yargı görevini yapanları tehdit eden, kendi lehine karar verenleri iyi yargıç, kendi lehine karar vermeyenleri kötü yargıç diye tasnif eden hukuk yoksunu, adalet yoksunu, vicdan yoksunu bu yaklaşımları asla dikkate almayın. Hukuk ne diyorsa, adalet ne diyorsa, anayasa, yasa, vicdani kanaat ne diyorsa ondan şaşmayın. Adaletten ayrılmayın. Yargı üzerinde baskı kurmak isteyen bu mahalle baskılarına asla pabuç bırakmayın. Haktan, adaletten, anayasadan, yasadan, dosyadan, delilden, vicdandan asla ayrılmayın. Türkiye'nin geleceği buradadır, yargıyı tehdit edenlerde, yargıçları tehdit edenlerde değildir." diye konuştu. "Şimdi de yargıçlarımızı tehdit etmeye başladılar. Bürokratları, müteahhitleri tehdit ediyorlar. Başka başka iş adamlarını tehdit ediyorlar" değerlendirmesinde bulunan Bozdağ, Türkiye'nin yargıçlarının, siyasetçilerinin bürokratlarının, iş adamlarının cesur olduğunu söyledi. "Şimdiden nasıl bir adaletsizlik yapacaklarını, hakimleri, savcıları nasıl ezeceklerini, nasıl kendi düzenlerini yargıda kuracaklarını açık açık ifade ediyorlar." sözlerine yer veren Bozdağ, şöyle dedi: "Sayın Kılıçdaroğlu rakamları açıklamıyor ama isterse ben açıklarım rakamları. Kaç tane dava kazanmış, şöyle bir saysın bakalım. Cumhurbaşkanımıza karşı açtığı bir sürü dava var. Cumhurbaşkanımızın da ona açtığı dava var. Kaç tanesini kazanmış? Çıksın bir açıklasın. Kaç tanesini kaybetmiş? Çıksın bir açıklasın. Mahkeme bir karar veriyor, istinafı var bunun, Yargıtay'ı var. Bir sürü aşamaları var. Bütün buralardan da geçiyor bu kararlar. Ondan sonra da kalkıp konuşuyor. Ben bütün bu konuşmaları, bu değerlendirmeleri, sizin aziz Türk milletinin vicdan terazisini emanet ediyorum." Adalet önünde herkesi eşit kılan rekorlara imza attıklarını belirten Bozdağ, 3-5 konu üzerinden Türk yargıçlarına haksız yere saldırıda bulunulduğunu söyledi. Bozdağ, "Türk yargısı adalet terazisinin ayarını bozmak isteyen her türlü girişime karşı kendisini koruma, güç ve kudretine sahiptir. Yargının ayarını Kılıçdaroğlu da bozamayacak, iktidar da bozamayacak, başka bir güç de bozamayacaktır. Bu terazi doğru tartmaya devam edecektir." diye konuştu.

1 yıl önce

'Kırım Ukrayna'ya iade edilmeli' Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kırım'ın ilhakını tanımıyoruz, bu adım hukuk dışıdır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırım Platformu Çevrimiçi Liderler Zirvesi için bir video mesaj gönderdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu video mesajda, “Kırım Platformu’nun kuruluşunun birinci yıldönümü vesilesiyle düzenlenen bu zirvede, sizlere hitap etmekten memnuniyet duyuyorum. Nazik davetleri için, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye teşekkür ediyorum. Kırım davasının barışçıl yollardan daha etkin bir şekilde savunulması amacıyla kurulan platformu isabetli buluyor ve destekliyoruz. Bu desteğimizi geçtiğimiz yıl Kiev’de düzenlenen kuruluş zirvesine Dışişleri Bakanımızın bizzat katılımıyla göstermiştik. Önümüzdeki dönemde de platformun çalışmalarına her düzeyde katkı vermeyi sürdüreceğiz. Türkiye, Kırım’ın ilhakını tanımamakta, bu adımın gayrimeşru ve hukuk dışı olduğunu ilk günden beri açıklıkla savunmaktadır.

Bu sadece hukuki değil, ahlaki temelleri de olan ilkeli bir duruştur. Kırım’ın ayrılmaz parçası olduğu Ukrayna’ya iadesi, esas itibariyle uluslararası hukukun gereğidir. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün, egemenliğinin ve siyasi birliğinin korunması sadece bölgesel değil, küresel güvenlik ve istikrar bakımından kritik öneme sahiptir. Kırım’ın yerli haklarından olan, Kırım Tatar soydaşlarımızın güvenlik ve esenliğinin temini de Türkiye’nin öncelikleri arasındadır. 

Kırım Tatarı vatandaşlarımız Kırım'daki gelişmelerin yakın takipçileridir. Bu vesile ile platformun Kiev’deki ilk zirvesine katıldıktan sonra gözaltına alınan Kırım Tatar Milli Meclisi Birinci Başkan Yardımcısı Neriman Celal ve arkadaşlarının bir an evvel evlerine ve ailelerine kavuşmaları beklentimizi tekrarlıyorum. Tarih boyunca büyük acılara maruz kalan Kırım Tatarları, kendi anayurtlarında barış içerisinde yaşamanın haklı mücadelesini veriyorlar. Türkiye bu süreçte Ukrayna hükümetinin ve Kırım Tatarlarının yanında olmayı sürdürecektir” ifadelerini kullandı. "KIRIM DAHİL, UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE DESTEĞİMİZİ TEKRARLIYORUZ"

Ukrayna Rusya arasındaki savaşa da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaşın son bulması doğrultusunda tüm diplomasi faaliyetlerinin süreceğini vurgulayarak, “24 Şubat’tan bu yana devam eden savaşın Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde adil bir barış ile sona erdirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Türkiye olarak bu amaçla diplomasi kanalını işler hale getirmek için büyük çaba harcadık. Mart ayında Antalya’da yapılan Dışişleri Bakanları Toplantısı, akabinde İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız barış görüşmeleri ve son olarak tahıl konusunda varılan anlaşma gibi önemli ve somut başarılar elde ettik. 18 Ağustos’ta Lviv’e yaptığım ziyarette bu tavrımızı bir kere daha ortaya koyduk. Ancak, yakalanan ivmenin korunması ve kalıcı sonuçlara dönüşmesi tarafların barış yolunda atacağı adımlara bağlıdır. Barışın tesisi noktasında kolaylaştırıcılık ve ara buluculuk gayretlerimizi yılmadan, yorulmadan sürdürmeye kararlıyız.

Savaşın bitmesi ve Karadeniz havzasının yeniden huzur ve istikrara kavuşması sadece bölgeye değil, tüm dünyaya derin bir nefes aldıracaktır. Bu düşünceler ile Kırım dahil, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne desteğimizi tekrarlıyor, bölgemizin en kısa zamanda yeniden barış iklimine kavuşmasını diliyorum” şeklinde konuşu.

1 yıl önce

Diyanet'ten Cumhuriyet'in 'İmamlar seçim için sahada' başlıklı haberine yalanlama: Hukuki girişim başlatılacak

Başkanlıktan, bugün yayımlanan habere ilişkin yapılan açıklamada, 15 Ağustos 2022'de Diyanet İşleri Başkanlığı yerleşkesinde, başkanlık yöneticileri ile il müftülerinin katılımıyla istişare toplantısı düzenlendiği hatırlatıldı. "Toplantının seçimle ilgili yapıldığı ve müftülerden, seçim öncesi sahaya inilmesinin istendiği" iddialarının gerçeği yansıtmadığı belirtilen açıklamada, toplantıda ağırlıklı olarak, yeni eğitim öğretim yılı başlamadan önce Kur'an kurslarının sorunlarının görüşüldüğü, ayrıca başkanlık yayınlarının toplumun geniş kesimlerine ulaştırılması konusunun değerlendirildiği kaydedildi. HUKUKİ GİRİŞİM BAŞLATILACAK Toplantıda, başkanlık ile il müftülükleri arasındaki koordinasyonun artırılmasının da müzakere edildiği aktarılan açıklamada, "Kurumumuzla ilgili olumsuz algı oluşturmak için masa başında hazırlandığı açık olan bu haberle ilgili hukuki girişimler başlatılacaktır." ifadesi kullanıldı.

1 yıl önce

İBB'nin hukuki işlemleri beklemeden boşalttığı yalının sahibi Ekrem İmamoğlu'na isyan etti: Sana verdiğimiz oya yazıklar olsun

Üsküdar Çengelköy'de bulunan denize sıfır 150 yıldır Barkan ailesine ait olan 3 katlı yalı, İBB tarafından hukuki işlemler tamamlanmadan ailenin elinden alındı. Dönemin İBB Başkanı Bedrettin Dalan, 1985 yılında yalının bulunduğu sahil şeridinde park ve yürüyüş alanı yapmak için 3'üncü derece tarihi eser olan Barkan Ailesi'nin yalısını tarihi eser statüsünden çıkartarak kamulaştırmak istedi. Barkan ailesi o dönem buna itiraz etti. Belediye ise bir miktar kamulaştırma bedelini aile adına bir bankadan açılan hesaba yatırdı ancak aile paraya dokunmadı. 1995 yılında dönemin İBB'si bu kamulaştırmadan vazgeçti. 2003 yılında da yalının tarihi eser olduğu yeniden tescillendi. İBB EKİPLERİ YALININ KAPISINA DAYANDI 1985 yılındaki kamulaştırma kararına itiraz eden Barkan ailesinin açtığı davada 2019 yılında Yargıtay yalının İBB'nin olduğuna dair karar verdi. Barkan Ailesi buna da itiraz etti. Ailenin bu itirazı sonuçlanmadan İBB, aileye tahliye kararı çıkarttı. Aile tahliye kararına itiraz etse de belediye itiraz kararını kaldırtarak aileye 16 Eylül'e kadar süre verdi. Verilen sürenin dolmasıyla birlikte sabah saatlerinde çok sayıda görevliden oluşan İBB ekipleri tahliye için yalıya geldi. İcra memurları gözetiminde çilingir yardımıyla yalıya giren İBB görevlileri, eşyaları kamyon ve minibüse taşıyarak yalıyı tahliye etti. Tahliye sorasında yalıda yaşayan İpek Barkan ağabeyi Cenk Barkan'a sarılarak ağladı. "KARŞIMIZDA MUHATAP YOK" Sabah'ta yer alan haber göre, yaşanan süreçle ilgili konuşan yalının hak sahiplerinden Cenk Barkan, "Kamu yararına bu yalıyı ne yapacaksınız merak ediyorum. 1995 yılında safi nazar ilan etmişsin. Bitmiş gitmiş dava. Her tarafı istimlak edememişsin, hakkımdan vazgeçiyorum demişsin. Benim hakkımı niye vermiyorsun. Verdiğiniz para nerede? Bankada mı bankada bir şey mi oldu? Devlete geri döndü İBB kasasına mı girdi para? Karşımızda bir muhatap yok ki bunun açıklamasını yapsın. 5 kuruş vermeden 3 bin 950 lira emekli maaşı olan bir kadını sen nasıl sokağa atıyorsun" dedi. "SANA VERDİĞİMİZ OYA YAZIKLAR OLSUN" Barkan, "Hak hukuk adalet diyorsun, Yazıklar olsun. Sana verdiğimiz oya yazıklar olsun. Burnundan gelsin. İstanbul'un bütün zabıtalarını buraya toplamaya gerek var mı biz kimiz ki biz terörist değiliz. Yaşayan iki kişi var. Bizim hukuk mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Ekrem İmamoğlu'na sesleniyorum, yazıklar olsun. Mahkeme tahliyeyi durdurursa yaşadıklarımız ne olacak. Kılıçdaroğlu da duysun ve görsün yönetimi" sözleriyle tepki gösterdi. https://twitter.com/bugunguncel/status/1571129017562189824?s=46&t=El7jstjJWUmBvNq6EHtDnQ

1 yıl önce

İşte Yunanistan'ın uluslararası hukuku çiğnediğinin kanıtı: Adaları böyle silahlandırıyorlar

Yunanistan'ın uluslararası hukuka aykırı şekilde Ege'deki Gayri Askeri Statüdeki Adalar'a (GASA) zırhlı araç sevk ettiği anlar ortaya çıktı. Çıkarma gemilerinin Midilli ve Sisam'a özellikle ABD tarafından hibe edilen askeri araçları sevk etmesi dikkati çekti. Yunanistan'ın Gayri Askeri Statüdeki Adalar'a yönelik uluslararası hukuku çiğneyen faaliyetleri görüntülendi. Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, Ege'de görev uçuşu icra eden Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İHA'lar bir hareketlilik tespit ederek, Yunanistan'a ait iki çıkarma gemisinin Midilli ve Sisam'a seyir halinde olduğunu belirledi. Söz konusu gemilerin GASA statüsündeki Midilli'ye 23, Sisam'a ise 18 taktik tekerlekli zırhlı araç sevkiyatı gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Zırhlı araçların ABD tarafından Dedeağaç Limanı'na gönderilen araçlardan olması dikkati çekti. "KABUL EDİLEMEZ" Güvenlik kaynakları, 18 Eylül ve 21 Eylül'de yaşanan bu olayları Yunanistan'ın Türkiye'ye yakın adaları silahlandırmaya ve GASA statüsünü ihlal etmeye devam ettiğinin en açık göstergesi olarak nitelendirdi. GASA'lara özellikle ABD tarafından hibe edilen silahların yerleştirilmeye çalışıldığını ifade eden kaynaklar, yapılan diyalog ve iyi komşuluk çağrılarına karşı NATO'da müttefik olan Yunanistan'ın uluslararası hukuk ve müttefiklik ruhuna aykırı bu saldırgan eylemlerini "asla kabul edilemez" olarak değerlendirdi. Yunanistan'ın bu iki adanın gayri askeri statüsünü uzun yıllardır ihlal ettiğini, buralara silah konuşlandırdığını vurgulayan güvenlik kaynakları, bu son sevkiyatlarla da ABD'nin hibe ettiği taktik tekerlekli zırhlı araçlarla bu adalardaki araçların bazılarını değiştirdiğine dikkati çekti. Türkiye'nin sorunların diyalog ve uluslararası hukuk kapsamında çözüme ulaşmasına yönelik çabalarının yanı sıra çözüm için bir araya gelinmesine yönelik davetlerini hatırlatan kaynaklar, "Yunanistan'ın tüm davetlere karşılık toplantılara dahi katılmaması ve bu tarz provokasyonları yapması tansiyonu kimin artırdığının, kimin uzlaşmaz, saldırgan ve hukuksuz faaliyetler içinde olduğunun açık göstergesidir." değerlendirmesinde bulundu.

1 2 3 4 5 6 7 8