04 Mayıs Cumartesi 2024
1 yıl önce

Armağan Çağlayan, İBB’nin depreme dayanıklılık testi skandalını ifşa etti

meydana gelen depremler 10 ilimizde yıkımlara neden oldu. Binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği şehirlerde çok sayıda bina yerle bir oldu. Bir süredir kanserle mücadele eden ve bu süreçte evinde dinlenmeye çekilen başarılı televizyoncu ve sunucu Armağan Çağlayan da deprem sonrası oturduğu evi kontrol ettirmek için belediyeye başvurdu. ‘EVİMİ KONTROL ETTİRMEYİ BAŞARAMADIM’ Depremlerin ardından İstanbul’da oturduğu evin depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek isteyen Çağlayan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda belediyeye başvurduğunu ancak defalarca kez olumsuz cevap aldığını söyledi. https://twitter.com/armagan_caglaya/status/1627420014839046144?s=46&t=4juq6MGOW-P-CFfskBERDw Yaşadığı duruma sitem eden Çağlayan, “Bir de şöyle bir şey var. İstanbul’da oturduğum evi kontrol ettirmek için defalarca belediyeye başvurdum. Her seferinde aynı yanıtı aldım: ‘1999 depreminden sonra yapılan binalar sağlam, onları kontrol etmiyoruz!’ Ve kontrol ettirmeyi başaramadım” dedi.

1 yıl önce

Batı, muhalefetle yaptığı programı ifşa etti: "Erdoğan sonrası Türkiye, yeniden kabul görebilir."

İngiliz haber ajansı Reuters, Batı ülkelerinin çıkarlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devrilmesi ve Altılı Masa’nın iktidara geçmesinde olduğunu yazdı. Reuters analizi “Erdoğan sonrası Türkiye, yeniden kabul görebilir.” başlığıyla 27 Şubat’ta yayımlandı. Hugo Dixon imzalı Makalede, Erdoğan’ın enflasyonu tırmandıran ekonomi siyasetleri nedeniyle "yatırımcıların son yıllarda Türkiye'den uzak durduğu" ileri sürüldü ve "Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakınlaştıkça ülkenin Batı ile ilişkileri kötüleştiği" vurgulandı. Devamında ise "Bu ayki ölümcül depremden sonra daha olası hale gelen seçimlerde muhalefetin kazanması tüm bunları değiştirebilir. Erdoğan’ın kaybettiği senaryoyu düşünelim." ifadeleri yer aldı. "AB ve Amerika anlaşılır bir şekilde Erdoğan sonrası dönemin fırsatları hakkında şimdilik hiçbir şey söylemiyor." denilen makalede, yine de Erdoğan’ın kaybetmesi halinde "Türkiye’nin yeniden (Batı ittifakına) nasıl kabul edileceğini düşünmek için çok erken olmadığı" ileri sürülüyor. 6'LI KOALİSYON NATO’YA SADAKAT İÇİNDE Reuters analizinde, "Sadakat Sınamaları" başlığını taşıyan ara başlıkta, Altılı Muhalefet’in Atlantik merkezlerine sadık olduğu işleniyor. Batı ittifakının Altılı Masa’ya bağlandığı umutlar "Yeni bir hükümet hem AB hem de ABD ile daha yakın ilişkiler kurmak için iyi bir konumda olacaktır. Demokrasiye olan bağlılıkları ve İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin onaylamaları da bu yolu kolaylaştıracaktır." cümleleriyle ifade ediliyor. "AK Parti’ye meydan okuyan altılı koalisyonun" NATO’ya sadakati üzerinde ise özellikle duruluyor: "Ayrıca (muhalefet koalisyonunun iktidarı) Türkiye’nin NATO ittifakının sadık bir üyesi olduğunu da açıkça ortaya koyacaktır. Erdoğan’ı İsveç ve Finlandiya’nın transatlantik savunma paktına üyeliğini engelleme kararı kendisinin sadakatini şüpheye düşürdü." Makalede yer alan "Bu politikalar Batı’dan yatırım akışına yol açabilir ve Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yeni bir ticaret ve iklim anlaşmasının önünü açabilir." ifadeleri de Altılı Masa’nın Atlantik’e bağlılık yeminiyle ekonomiyi düzeltme programını özetliyor. RUS YAPTIRIMLARINA BOYUN EĞECEKLER Makalede altı çizilen bir konu da Altılı Masa’nın iktidara gelmesi halinde ABD’nin sürekli gündeme getirdiği Rusya’ya yönelik yaptırımlara tamamen boyun eğecek olması. "Amerika ve AB ayrıca altı partili koalisyonun Rusya’nın askeri açıdan faydalı teçhizat ithal etmesine yardımcı olan şirketlere baskı yapmasını isteyecektir." denilen makalede, "Erdoğan hükümeti yaptırımların ihlal edildiğine dair kanıt bulması halinde harekete geçeceğini söylese de yeni bir hükümet muhtemelen daha istekli bir şekilde işbirliği yapacaktır." ifadeleri yer alıyor. Üst düzey ABD’li yetkililerin Türkiye ziyaretinde gösterdiği “yaptırım sopası” da hatırlatılan makalede “Erdoğan’ın Putin’le yaptığı anlaşmalar konusunda çok az şeffaflık olduğu” ileri sürülüyor. Rusya’nın “Türkiye’ye borç veren ‘dost’ ülkelerden biri olup olmadığının sorgulanması gerektiği” belirtiliyor. Ayrıca ABD’nin Altılı Masa’nın iktidarda olduğu bir Türkiye’yi “Çin’e karşı bir denge unsuru olarak” kullanacağı açıkça ifade ediliyor. TÜRKİYE'Yİ YENİDEN IMF GÜDÜMÜNE SOKACAKLAR Reuters, Altılı Masa’nın savunduğu ekonomi siyasetlerinin, Türkiye’yi yeniden IMF’nin denetimine sokma ve neoliberal reformları hayata geçirme programı olduğunu da işliyor. İlgili kısımda “Türkiye bir mali krizle karşı karşıya kalırsa, döviz kredisi için Uluslararası Para Fonu’na (IMF) başvurabilir. Altı partili koalisyonun daha fazla ekonomik güvenilirlik kazanmak için muhtemelen bunu önceden yapması gerekir.” ifadeleri kullanılıyor. Ayrıca bir yerde itiraf niteliğinde “Muhalefetin önerdiği ekonomik reformlar kısa vadeli acılar getirebilir.” cümlesi yer alıyor. Bu ifade akıllara, IMF zoruyla uygulanan “acı ilaç” programını getiriyor. Devamında yapılan şu vurgu da bu değerlendirmeyi doğruluyor: “Uluslararası yatırımcılar, Türkiye’nin gerekli ilacı yutacak mideye sahip olduğundan emin olana kadar kenarda oturabilirler.” Reuters analizi, Erdoğan’ın faizi düşürme ve rezervleri azalmasına rağmen Türk lirasını destekleme kararı gibi “alışılmışın dışındaki politikalarının daha kötü bir mali krize zemin hazırladığı” gerekçesiyle bu acı ilacın yutulması gerektiğini savunuyor. Makalede Altılı Masa’nın Türk ekonomisine ciddi zararlar getiren Avrupa Birliği Gümrük Birliği’ni genişletmeye de bağlı olacağı belirtiliyor. “AB’nin Erdoğan’ın artan otoriterleşme” nedeniyle geri durduğu belirtilirken muhalefetin başa geçmesiyle birlikte “yeniden görüşmelere başlayabileceği” kaydediliyor.

1 yıl önce

Kılıçdaroğlu ifşa etti! CHP Genel Merkezi'nde başörtülü kadın personel çalıştırılmadığı ortaya çıktı

Cumhurbaşkanlığı adaylığı kandil gecesinde açıklanan, SP kurmaylarınca “Mücahid Kılıçdaroğlu” denilen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, parti genel merkezinde hiçbir başörtülü kadın personel çalıştırmadığı ortaya çıktı.

1 yıl önce

CHP'li belediyelerin deprem şovu ifşa oldu: Mansur Yavaş'ın 'Bize gelin' dediği depremzedeleri bakanlığa yönlendirdiği ortaya çıktı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı (ABB) Mansur Yavaş'ın, "Öğrenci yurdu sayısı kadar konaklamayı sağlayabiliriz. Eğitime devam edilmesi lazım" dediği ancak ABB'nin barınma yardımı için başvuran depremzedeleri Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı yurtlara yönlendirdiği ortaya çıktı. Sabah'ın haberine göre; ABB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Adnan Tatlısu'nun, Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkililerini arayarak, "Ne olur misafiri siz alın. Bize geldiler, biz çaresiziz. Yardımınıza ihtiyacımız var. Sizin yurtlarınıza yerleştirelim" dediği öğrenildi. "HANİ KAPASİTENİZ VARDI" Yavaş'ın on binlerce insanın hayatını kaybettiği afeti bile siyasete alet ettiğini dile getiren ABB Meclisi Birinci Başkanvekili Fatih Ünal, "Mansur Bey depremin ilk gününde Araplarda bulunan bloklara 4 bin kişi alacağını söylemişti. Edindiğimiz bilgilere göre Araplardaki bloklara bin 500 kişi yerleştirilmiş. Isınma problemi sıkıntısı var. Madem yurtlarda kalan 38 bin kişiyi alabilecek kapasiteniz var, neden her gün Gençlik ve Spor Bakanlığı'nı arayıp 'Ne olur misafiri siz alın. Bize geldiler, biz çaresiziz' diyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Afeti bile siyasete alet ettiniz. 'Ön planda biz yerleştiriyoruz' dediğiniz depremzede vatandaşlarımızı Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın yurtlarına yönlendirdiniz. Bir kez daha algınız çöktü" dedi. "KEŞKE ALGI YERİNE İŞ YAPSANIZ" Fatih Ünal, Mansur Yavaş'ın önce Hatay Havalimanı'nda sonra ise depremzedelere barınma alanları açtıkları algısı ile göz boyamaya çalıştığını hatırlatarak, "Mansur Yavaş her dönem olduğu gibi yine algı peşinde. Devletimiz tüm gücüyle sahada çalışıyor, siz algıyı bırakın mazgalları temizleyin. Kar yağdığında yolları temizleyin. Proje yaptığınız yok, bari yapılanı koruyun. Biz inanıyoruz ki yaralarımızı beraber sarıp, bu zor günleri hep birlikte atlatacağız. Biz de AK teşkilatlar olarak tüm imkânlarımızla devletimize ve milletimize katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Keşke siz de algı yerine iş yapsanız" diye konuştu.

1 yıl önce

Eski HDP’li vekil Ayhan Bilgen, Selahattin Demirtaş’ın HDP’yi nasıl dolandırdığını ifşa etti

Eski partisinde hiçbir şeyin şeffaf bir şekilde yapılmadığını belirten Ayhan Bilgen “Kapalı kapılar ardında toplumsal kaygılar için yapılıyor gibi kişisel cep doldurma operasyonları yapılıyor.” ifadelerini kullandı. https://twitter.com/eha_medya/status/1640653706676035584?s=46&t=kgYu0XH04hCo9hDKdwyLsQ HDP’NİN UÇAK BİLETLERİ ÜZERİNDEN VURGUN Terörden tutuklu HDP eski Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili de açıklamalarda bulunan Bilgen “HDP’nin uçak biletlerinin alındığı firmayı değiştirmeye 1 yıl boyunca MYK’nın gücü yetmedi. Neden biliyor musunuz? Çünkü uçak biletlerinin alındığı firma Selahattin Demirtaş’ın koruması tarafından kurulmuştu. Uçak biletleri de her gün yanlış alınıyordu. Fazla pahalı biletler kesiliyordu. Ben bunu 50 kere söyledim. 1 yıl boyunca gücümüz yetmedi. Yani uçak bilet firmasını değiştiremeyen bir firma olur mu? Türkiye’de başka hiç firma yok mu? Sadece genel başkanın korumasının firmasından bilet almak zorunda mıyız? Bu özgürlük mücadelesinin gereği mi?” diye sordu.

1 yıl önce

Terör seviciler birer birer ifşa oluyor: CHP'li Ufuk Emre Bektaş'ın PKK'yı savunduğu paylaşımları ortaya çıktı

CHP içerisindeki terör destekçisi isimler birer birer gün yüzüne çıkıyor. CHP Bahçelievler Belediye Meclis Üyesi Ufuk Emre Bektaş'ın terör örgütü PKK'yı savunup, devleti ve Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) suçladığı tweetler ortaya çıktı. CHP Parti Meclisi Üyesi Gökhan Günaydın'ın sekreteri ve İSYÖN A.Ş'de İnsan Kaynakları Uzmanı olarak çalışan Eda Ezgi Yıldız'ın DHKP-C'li teröristler tarafından şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın teröristler tarafından rehin alındığı anın görüntüsünü paylaşarak yaptığı terör seviciliği infiale neden oldu. CHP'de terör seviciler birer birer gün yüzüne çıkıyor Yıldız'ın skandalına tepkiler katlanarak çoğalırken CHP'li bir ismin daha terörü destekleyen paylaşımları ortaya çıktı. CHP Bahçelievler Belediye Meclis Üyesi Ufuk Emre Bektaş'ın sosyal medya hesabından terör örgütü PKK'yı savunan paylaşımlarda bulunduğu tespit edildi. PKK seviciliğiyle de yetinmeyen Bektaş'ın devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) suçladığı görüldü.

1 yıl önce

İYİ Partili Aytun Çıray tek tek ifşa etti: FETÖ’cüleri milletvekili adayı yaptılar

Seçim hazırlığı yapan partiler, YSK'ya milletvekili adaylarını sundu. Listelerin yayınlanmasından sonra belli olan isimler tartışmalara neden oldu. CHP'nin listesinde PKK destekçilerine verilen yerler dikkat çekerken, İyi Parti'nin de FETÖ hayranlarını ön plana çıkardığı ortaya çıktı. İYİ Parti İzmir milletvekili ve genel başkan başdanışmanı Aytun Çıray, adaylıktan çekildiğini duyurduktan sonra partiye yönelik eleştirilerine devam ediyor. Sosyal medya hesabından bir dizi ifşada bulunan Çıray, 15 Temmuz hain darbe girişimi döneminde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından FETÖ'den ihraç edilen İdris Naim Şahin'in Ordu 1.sıradan aday yapıldığını ve bunu öğrendiğinde şoke olduğunu söyledi. 'Emniyet’teki FETÖ’cüler nasıl temizlenir?' Yaşananları tüm detaylarıyla anlatan Çıray'ın açıklamaları şu şekilde: "“YAŞASIN ATATÜRK!” 15 Temmuz hain kalkışması olmuştu.. Özel Kuvvetler bombalanmıştı. AKP'nin TSK, Polis ve Adalet Teşkilâtına yerleştirdiği FETÖ elemanlarının temizlenmesi gerekiyordu. Sn Süleyman Soylu yeni İçişleri bakanı.. Ben de “FETÖ’yü Araştırma Komisyonu” üyesiydim. Komisyon için ünlü ve deneyimli emekli edilmiş Emniyet Müdürlerimiz, Generallerimize danışıyordum. “Emniyet’teki FETÖ’cüler nasıl temizlenir?” diye sordum. “İdris Naim Şahin kimleri vali, müdür, bürokrat olarak atadıysa tamamını görevden almakla başlanmalı” dedi. 'İstifa ederiz' diyerek adaylığını önledik' Ben de bunu Sn Soylu’ya sözlü ve yazılı ilettim. "Tetkik edin" dedim. Nitekim Sn Soylu -sadece ben söyledim diye olmayabilir- onları görevden aldı. Daha sonra İYİ Parti’yi kurduk. Yönetimde birlikte olduğumuz Sn Ümit Özdağ bana geldi ve dedi ki; “İ.Naim Şahin’i bizim parti Ordu Belediye Başkanı adayı yapıyor. Bunu kabul edemem.” Haklıydı, birlikte direnerek, hatta “İstifa ederiz” diyerek adaylığını önledik. Bunu Genel Başkan’ın “yanıltılmış” olabileceğine bağladık. 'İYİ Parti listelerine bakın' Geldiğimiz noktada adaylığımı geri çekmeden önce bu şahsın Ordu 1.sıradan aday yapılacağını öğrendiğimde adeta şok oldum. Aynı suda niye iki kez yıkanılsın ki?!! Bunun üzerine...Nitekim Türk Polis Teşkilâtı’nın abide insanlarından, FETÖ kumpasları mağduru Emin Arslan. Bir twit atarak İ.Naim Şahin ile ilgili olarak, “Emniyet teşkilâtının FETÖ’ye peşkeş çekildiği dönemin İçişleri Bakanı” diye yazdı. Şu anda İYİ Parti listelerine bakın.. Elâzığ 1.sıra Fethullah’a “Allah dostu” diyen biri. Kars 1.sıra adayı Menzilci görünüyor. Hatay’da genç, sporcu Gökhan Zan 2.sıraya konularak seçilmesinin önüne geçildi. Gaziantep 1.sıra adayı ise, sosyal medya paylaşımlarında adeta uyuşturucu kullanıyormuş gibi küfürler eden birini getirmişler. 'Peki ne yapılmak isteniyor?' Bu atamaları yapanların partinin zarar göreceğini bilmemeleri mümkün mü? Sözde temayül yoklaması ile tasfiye edilen liyakatlılar var. Acaba İyi Parti'yi zayıflatılmak veya tasfiye edilmek mi isteniyor? Asıl şu soruyu sorun bakalım: İYİ Parti zarar gördüğünde kim kâr kim zarar eder?

1 yıl önce

HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in mesajları ifşa oldu: Kandil'e gidiyorum 10 gün yokum

Kobani davasında hazırlanan mütalaada, Sırrı Süreyya Önder'in PKK-KCK silahlı terör örgütü üyesi olduğu, buna ilişkin eylem ve örgütsel faaliyetlerinin bulunduğu ve Kobani olaylarında ise organizasyon içerisinde bulunarak diğer sanıklarla birlikte olayların meydana gelmesini sağladığı anlatıldı. Önder'in örgütün hiyerarşik düzeni içerisinde yer aldığı, örgüt üst düzeyindeki kişiler ve sanıklarla birlikte aynı amaç ve irade ile birlikte fiili hakimiyet içerisinde örgütün amaçlarını bilerek bu doğrultuda hareketle devletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozmak ve diğer sanıklarla birlikte adam öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, mala zarar verme, yaralama gibi amaca ulaşmak için gerçekleştirilen suçlarla cezalandırılması istenildiği kaydedildi. 'BENİ TERSLEMEYE BAŞLADI' Sabah'ın haberine göre; Mütalaada, Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında ele geçirilen mektup şeklindeki dijital dokümanda Önder'in bir örgüt mensubu tarafından PKK'ya şikayet edildiği ortaya çıktı. Söz konusu mektupla bağlantılı olduğu tespit edilen M.Ç.'nin Önder'le bir süre gönül ilişkisi yaşadığı, kendisini terslemeye başlayınca Azad isimli şahısla birlikte PKK'ya şikayet ettikleri belirlendi. M.Ç. Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde verdiği ifadesinde, "2014'te Azad isimli şahıs ile birlikte bu mektubu yazdık. O dönem HDP milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile TBMM'ye gittiğimde tanıştım, aramızda gönül ilişkisi oldu, telefon numaralarımızı aldık ve bu şekilde birbirimiz ile iletişime geçtik ve sevgili hayatı yaşamaya başladık. Her seferinde kendisi aradığında görüşüyorduk, bu görüşmeler Ankara'da oluyordu, mektupta da belirtildiği gibi o dönem İstanbul Büyükşehir Belediyesi adayı olduğu için dışarıda çok fazla görüşmez genelde telefonla görüşürdük. 2 defa kendisi ile birlikte olduk, sonrasında ise benim telefonlarıma cevap vermemeye açtığı zamanda ise terslemeye başladı" dedi. 'MEKTUP YAZIP ÖNDERLİĞE VERELİM' Önder'in başka kadınlarla birlikte olduğunu öğrendiğini ve gururuna yediremediğini söyleyen M.Ç., "Şanlıurfa'da Azad olarak bildiğim kişiyi samimi gördüğüm için durumu anlattım. Azad bana 'Sırrı Süreyya Önder PKK ile ilişkilidir, biz bunu PKK'ya şikayet edelim ve bunu da mektup yazarak önderliğe bildirelim' şeklinde beni yönlendirmeye başladı. Azad beni telefonla arayarak, Diyarbakır'a gelmemi söyledi ve senin bu konunu çözeceğiz dedi, bende aynı gün Diyarbakır'a gittim. Gittiğimde Azad ve Baki isimli kişiler vardı, birlikte bir eve gittik, bu gittiğimiz evde Azad 'Biz Sırrı Süreyya'yı şikayet edelim sana yaptıysa bunu herkese yapabilir' dedi ve o esnada Sırrı Süreyya'yı aradı, konuyu anlattı ve mektup yazacaklarını söyledi. Sonrasında Sırrı Süreyya'yı yanımıza çağırdı fakat o gelmedi" ifadelerini kullandı. PKK'YA VERMEK İÇİN MEKTUP HAZIRLAMIŞ M.Ç. bu kez Önder'i kendisi arayarak çağırdığını, bir otelin lobisinde baş başa görüştüklerini kaydederek, "Azad ile yanında bulunan şahsın mektup yazacağını, şikayet edeceklerini söyledim. Kendisi de bana 'yazmayın böyle bir mektup, sana zarar gelir sana zara vermeye çalışıyorlar, seni kullanarak da bana zarar vermeye çalışır' dedi ve yanımdan gitti. Ben tekrardan eve geçtim ve Azad kendi eli ile mektubu yazdı. Azad'a bu mektubu nereye vereceksin diye sorduğumda 'PKK önderliğine vereceğim' dedi, mektubu yazdı okudum, beni tekrar Şanlıurfa'ya gönderdiler ve benden haber bekle dedi" diye konuştu. 'KANDİLE GİDİYORUM 10 GÜN YOKUM' M.Ç. ve Önder'in SMS ile mesajlaştıkları, Önder'in M.Ç.'ye "İyi Diyarbakır, Adıyaman ve Kandil'e gidiyorum şimdi. 10 gün yaklaşık yokum. Ne yapacaksan ben yokken yap" şeklinde mesaj gönderdiği tespit edildi. M.Ç. söz konusu mesaja ilişkin, "Milletvekili olduğu zamanda illeri geziyordu ayrıca da Kandil e gidiyordu. Mesajda Kandil'e gideceğini söyledi, daha önceleri de gitmişti, ne amaçla gittiğini ve orada kimlerle görüştüğünü bilmiyorum, yanında HDP'den bazı milletvekilleri ile gidiyordu" dedi.

1 2 3 4 5 6 7 8 9