04 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

Avustralya Başbakanı Morrison, erken seçime gitmeyeceğini belirtti

ABD'nin başkenti Washington'da, Avustralya SBS News'e konuşan Başbakan Morrison, erken seçim çağrısı yapma olasılığının olmadığını belirterek, seçimlerin planladığı gibi Mayıs 2022'de yapılacağını söyledi. Avustralya'da yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı çift doz aşı vurduranların oranı tahminen aralık ayında yüzde 80'lere ulaştığında ülkedeki yasakların kaldırılacak olması dolayısıyla Morrison'un bunu bir avantaj kabul ederek erken seçime gideceği yönünde yorumlar yapılmaya başladı. Bunun bir avantaj olup olmadığı yönündeki soruya cevap veren Morrison, "Hayır, neden olsun? Olacağını asla söylemedim." ifadelerini kullandı. Hükümetinin gündeminde seçim olmadan çalışmalarına devam ettiğini vurgulayan Morrison, "Önümüzdeki yıl seçim var. Bu yıl böyle bir seçimi (erken seçimi) gerektirecek hiçbir şey olmadı. Yapacak işlerim var." dedi. Ülkede son birkaç aydır yapılan anketlerde, iktidardaki Liberal-Ulusal Parti koalisyon hükümetinin oy oranı yüzde 47, ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin oy oranı ise yüzde 53 olarak görülüyor. Seçmenlerin, Kovid-19 aşılarının yurt dışından temini, ülkeye dağıtımı ve vatandaşlara vurulmasındaki aksaklıklar nedeniyle Morrison hükümetine tepkili olması anket sonuçlarına yansımış durumda. Avustralya sınırlarının açılmasının yanı sıra ülkedeki Kovid-19 yasaklarının kalkmasını, çift doz aşı oranlarının yüzde 80'lere çıkmasına bağlayan koalisyon hükümetinin, bu sebeple oy kaybettiği söyleniyor. Anketlerde partisinin önde olmasını değerlendiren ve henüz yorum yapmanın çok erken olduğunu dile getiren İşçi Partisi lideri Anthony Albanese, "Anketler iner ve çıkar. Bir süredir öndeyiz, önde olmayı tabii ki tercih ederiz. Ama önemli olan, elbette ki oylama gününde çıkan sonuçlardır." şeklinde konuştu. Avustralya'da 3 yılda bir tekrarlanan federal seçimlerin, yasalara göre 21 Mayıs 2022'den önceki bir tarihte yapılması gerekiyor. 18 Mayıs 2019'da seçimlerden zaferle çıkan Liberal-Ulusal Parti koalisyonu 77 milletvekiliyle tek başına iktidara gelirken, İşçi Partisi 68, Yeşiller, United Australia, Katter's Australia ve Centre Alliance partileri 1'er milletvekili çıkartmıştı.

2 yıl önce

PKK’yı desteleyen Sezgin Tanrıkulu ve Özgür Özel’in üs bölgesine gitmesi tepki topladı

SİHA'lara karşı çıkmıştı Yeni Şafak’ın haberine göre; Ziyarette, terör örgütü PKK'ya verdiği destekle ismi sık sık anılan Sezgin Tanrkulu'nun da olması tepkilere yol açtı. Tanrıkulu daha önce, teröristlerin vurulmasına karşı çıkıp "Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görevi SİHA'lar yapıyor. Böyle yöntem hukuk devletinde olmaz ancak savaşta olur; savaşın da kuralları vardır." ifadelerini kullanmıştı. Demirtaş'a 'sevgili dostum' demişti CHP İstanbul vekili Sezgin Tanrıkulu, terör soruşturmalarından cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etmiş, “Edirne’ye niçin geldiğimi tahmin ediyorsunuz. Sevgili dostum Demirtaş’ı ziyaret ettim” sözleriyle duyurmuştu.

2 yıl önce

Binali Yıldırım'dan Kılıçdaroğlu'na 'helalleşme' yanıtı: Helallik verelim demek ki gitmeye karar verdi

AK Parti Genel Başkanvekili Yıldırım, Gümüşhane’de partisinin İl Danışma Toplantısı'na katıldı. Burada partililere seslenen Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helallik’ çıkışıyla ilgili konuştu. "Türkiye’yi hazmedemeyenlerin olduğunu biliyoruz, onları da rahatsız etmeye devam edeceğiz." diyen Yıldırım, şu ifadeleri kullandı: "Ana muhalefet partisi genel başkanı, helallik istiyor; verelim gitsin. Demek ki gitmeye karar verdi, hayırlı olsun. Bizim milletimiz, cömerttir; helallik isteyene helalliğini verir. Bizim helallik vermemiz yetmez, 2023’te helallik sandıkta görülecek. Eğer bir insanı sevmezseniz ülkeye hizmet edemezsiniz. Bizim başarımızın arkasında millet sevdası ve sevgisi var. Bu sevgi öyle bir sevgi ki yıllar geçtikçe azalan değil artarak devam eden bir sevgidir. 2020’nin başından beri bütün dünyanın dengesi bozuldu. Yani o kadar güçlü ülkeler o kadar zengin ülkeler bu mikrop pandemi vesilesi ile çaresiz ve güçsüz kaldılar. Topu topu yarım gramdan az bir mikroptan bahsediyorum. 8 milyarlık dünyamızı kasıp kavuruyor ve elimizden bir şey gelmiyor. Hayat durdu en zor şey değerli kardeşlerim belirsizliktir. Krizi yönetebilirsiniz, kriz olur deprem olur, Allah göstermesin sel olur, kriz olur, yangın olur, bunları yönetebilirsiniz ama belirsizliği yönetemezsiniz." Türkiye’nin tarihten gelen sorumluluğunun olduğunu kaydeden Yıldırım, “Türkiye sadece Türkiye değil, gençler değerli kardeşlerim; Türkiye bugün etrafında 1,5 milyar nüfus 30 milyon dolar milli gelirine sahip ve çok büyük bir coğrafyaya hitap ediyor. Dolayısıyla bizim tarihten gelen sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin başlıca yolu da dik durmak ve 2023’e emin adımlarla yürümek. Cumhurbaşkanı'mız telefonla bağlanarak hedeflerini ve isteklerini sizlere belirtti. Ülkemiz için çalışmaya ve üretmeye devam edeceğiz. Biz yolları bölerken dedik ki yolları böldük, hayatları ve gönülleri birleştirdik. Yolları böldük Türkiye’nin doğusunu batısına kuzeyini güneyine yaklaştırdık ancak tek bir şeye izin vermedik. Yolları böleriz, Türkiye’yi böldürtmeyiz. Çok şükür bugün Türkiye’nin gündeminde terör yok. Tıpkı pandemide olduğu gibi terör olduğunda da gördük ki hiçbir şey yapamıyoruz. Şimdi Amerika gibi bir ülke düşünün dünyanın her yönden ekonomi olarak, askeri güç olarak büyük ülkesi. Dünyanın ayarı bozuldu. Bütün ülkeler aynı sorunu yaşıyor” dedi.

2 yıl önce

Doların düşmesi Ali Babacan’ın hoşuna gitmedi…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün akşam kabine toplantısı sonrası verdiği mesajlar sonrası döviz kurunda sert düşüş yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bankada TL mevduatı olarak parası bulunan vatandaşların kur endişesini ortadan kaldıracak yeni araçların devreye alınacağını duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu mesajı sonrası 18 liraya kadar çıkan dolar, yüzde 30'dan fazla değer kaybederek 11 liraya kadar geriledi. Döviz kurlarında yaşanan bu düşüş sonrası muhalefet cephesi rahatsız oldu. Bugün Polatlı Ticaret Odası Ekonomik İstişare Toplantısı'nda basın açıklaması yapan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan döviz kurlarında yaşanan düşüşü değerlendirdi. Yaşanan durumdan rahatsız olduğunu belirten Babacan, TL'yi korumak için açıklanan yeni paketin sağlıklı olmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı; "DOLAR 12'YE DÜŞTÜ DİYE SEVİNİYORUZ" "Doların düşmesi vatandaşlarımızı sevindirdiyse de unutmayalım ki dolar kurunun düşmüş hali dahi eylül başındaki seviyeye göre çok yüksek. Eylül başında dolar 8,30'du. 12, 13'e düştü diye seviniyoruz. Düşmesi iyi mi, iyi. "KAMU BANKALARININ KUR SATTIĞI İDDİALARI VAR" Cumhurbaşkanı'nın açıklamasıyla eş zamanlı olarak kamu bankalarının yoğun şekilde kur sattığı iddiaları var. Erdoğan konuştu diye cayır cayır döviz satıldıysa bunun açıklanması gerekiyor. Alınan kararlar Hazine ve Merkez Bankası'nın yükümlerini olağanüstü artıracak. Kamu yükü ve Hazine'nin yükü artacak. Ortada tehlikeli bir oyun var. Bankalardaki toplam mevduatın yüzde 60'tan fazlası dövizdi. "BU BİR ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIRIMIDIR" Dün gece alınan kararlar Türk Lirası mevduatını da getirisinin dövizdeki artışa endekslenmesinin yolu açıldı. Bankada paran TL'yse bile biz sana döviz gibi kazandıracağız diyor. Bu uygulama dolarizasyon uygulamasıdır. Alınan bu karar örtülü bir faiz artırımıdır."

2 yıl önce

Döviz kurundaki düşüşün ardından Apple, Türkiye'de sattığı ürünlerin fiyatlarında indirime gitme kararı aldı

Döviz kurundaki düşüş sonrası Apple beklenen adını attı. Kısa süre önce fiyatlarına zam yapan şirket dün gece Indirim kararı aldı. YENİ iPHONE FİYATLARI NE KADAR? Apple geçtiğimiz günlerde yaptığı son zam ile iPhone 13'ü 19bin 999 TL'den başlayan fiyatlar ile satmaya başlamıştı. İndirim kararı sonrası bu bu ürünün yani iPhone 13 Mini'nin fiyatı 14 bin 799 TL'ye düştü. iPhone 13'ün fiyatı 21 bin 499 TL'den 16 bin 299 TL'ye, iPhone 13 Pro'nun fiyatı 28 bin 999 TL'den 21 bin 499 TL'ye, iPhone 13 Pro Max'in fiyatı ise 31 bin 999 TL'den 23 bin 999 TL'ye düştü. İNDİRİMLİ MACBOOK FİYATLARI İndirim kararı sonrası Apple M1 – 13 inç Macbook Air'in fiyatı 19 bin 999 TL'den 14 bin 999 TL'ye, M1 Pro – 14 inç Macbook Pro'nun fiyatı ise 39 bin 999 TL'den 29 bin 999 TL'ye düştü. EN UCUZ iPAD 5 BİN 199 TL OLDU iPad'lerin fiyatlarını da güncelleyen Apple, iPad'in yeni fiyatını 5 bin 199 TL olarak belirledi. Zam kararı sonrası bu ürünün fiyatı 6 nin 999 TL'ye çıkmıştı. iPad mini'nin fiyatı 10 bin 499 TL'den 7 bin 899 TL'ye, iPad Air'in fiyatı 11 bin 999 TL'den 8 bin 999 TL'ye iPad Pro'nun fiyatı ise 16 bin 499 TL'den 11 bin 999 TL'ye düşürüldü. Zam sonrası fiyatı 5 bin 99 TL'ye çıkan AirPods Pro'nun yeni fiyatı 3 bin 799 TL olarak belirlendi. Apple'ın geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiği lansmanda görücüye çıkardığı AirPods 3'ün fiyatı 3 bin 499 TL'den 2 bin 599 TL'ye düşürüldü. İndirim kararı sonrası Apple Watch Series 7'nin fiyatı ise 5 bin 899 TL olarak belirlendi. Söz konusu ürünün fiyatı geçtiğimiz günlerde 7 bin 999 TL'ye çıkarılmıştı.

2 yıl önce

Antalya'ya turist akını: Yıl bitmeden dokuz milyonluk hedef aşıldı

Dünyanın dört bir yanından turist çeken Antalya, salgın sürecinde "güvenli ve sağlıklı" turizmin adresi oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığının önderliğinde, turizm paydaşlarının iş birliğinde hayata geçirilen Güvenli Turizm Sertifika Programı ile seyahat endüstrisinin durduğu noktada turizm hareketini başlatan kent, geçen yılı 3 milyon 410 bin 44 turist sayısıyla kapattı. 2021'e de salgının gölgesinde giren Antalya, temmuzda başlayan hareketlilikle yıl dolmadan 9 milyon 2 bin 217 turist sayısını yakaladı. Antalya'da turizmcilerin gelecek yılki hedefi ise 2019 rakamlarına ulaşmak. "Geçen yıla göre yüzde 164'lük artış gerçekleşti" Antalya Valisi Ersin Yazıcı, hava yoluyla gelen yabancı misafir sayısının 9 milyon 2 bin 217'yi geçtiğini söyledi. Salgın dönemine göre bu rakamın sevindirici olduğunu dile getiren Yazıcı, "Geçen yıla göre yüzde 164'lük bir artış gerçekleşti. İyi bir rakam. Özellikle ekim ve kasımda 2019'un aynı dönem rakamlarını yakaladık." dedi. Yazıcı, Antalya'da hareketliliğin temmuz itibarıyla başladığını, buna rağmen iyi bir sezon geçirildiğini belirtti. 2021'e girerken salgın nedeniyle turizmde belirsizlikler yaşandığını ve net hedefler konulamadığını dile getiren Yazıcı, o dönemde 9 milyon rakamının bir hayal olduğunu ifade etti. Temmuz ayındaki hareketliliğin tüm turizm camiasını umutlandırdığını söyleyen Yazıcı, şöyle devam etti: "Ağustos'tan itibaren 9 milyon rakamının hayal değil, hedef olduğunu gördük. Temmuz ve ağustosta hızlı bir şekilde organize olundu ve yükselişe geçildi. Turizmci arkadaşlarımız 'bundan sonrası iyi.' dediler ve öyle de oldu. Eylül, ekim, kasım çok iyi geldi. Temmuz, ağustos da bir önceki yıla göre çok iyiydi ama sonbahar ayları çok daha iyi oldu." 2022'de hedef 2019 rakamlarına ulaşmak Vali Yazıcı, kentin bu dönemde en fazla Rusya, Ukrayna, Almanya, Polonya ve Kazakistan'dan konuk ağırladığını belirtti. İngilizlerin seyahat kısıtlaması nedeniyle geç geldiğini söyleyen Yazıcı, 2022'de daha fazla İngiliz turist beklediklerini kaydetti. Antalya'ya en fazla turistin geldiği yılın 2019 olduğunu ve o yıl kentte 16 milyon turistin ağırlandığını dile getiren Yazıcı, "Gelecek yıldan turizmcilerle umutluyuz. Kesinlikle rakamların yüksek olacağını değerlendiriyoruz, inşallah 2019'u yakalayacağız, belki de geçeriz." diye konuştu. Turizmcilerle daima iletişim halinde olduklarını, belli periyotlarla toplantılar yaptıklarını belirten Yazıcı, turizmi çeşitlendirmek, alternatif pazarlar oluşturmak ve mevcut pazarlardan daha fazla turist çekebilmek için çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

2 yıl önce

Kinleri bir türlü bitmedi: CHP’li Kuşoğlu, muhafazakar ve dindarlara yönelik ağır ithamlarda bulundu

Akşam’ın haberine göre; Muhafazakar dindarların Kurtuluş Savaşı'na ve Cumhuriyetin kuruluşuna katılmadığını, devletin yıkılmasını istediğini iddia eden Kuşoğlu, "Yıkılsın bu devlet dedi. 'keşke Yunan kazansa' dedi. Bakın nasıl bir düşmanlık var. Bu zihniyet 20 yıldan beri iktidar" diye konuştu. Kuşoğlu, gazeteci Fatih Atik'e şunları söyledi: YALANA DOYMADILAR "Başörtüsü problemini de çok basit görmemek lazım. Osmanlı'nın son döneminde, Anadolu'yu kurtarmak için bir kurtuluş mücadelesi verildi. Ama kendisini muhafazakar olarak gören bir zihniyet katılmadı. Padişahın yanında yer aldı. Dolayısıyla İngilizlerin yanında pasif bir mücadeleden yana yer aldı. Halbuki Atatürk tam tersine aktif bir mücadele ortaya koydu. Ne kuruluş mücadelesine, ne kurtuluş mücadelesine bu muhafazakar, kendisini dindar olarak gören zihniyet katılmadı. Bu zihniyet 20 yıldan beri iktidar. Buna Türkiye Cumhuriyeti müsaade etti. Kendisini yıkmaya çalışan zihniyetin, kuruluş ve kurtuluş mücadelesine katılmamış zihniyetin iktidar olmasına müsaade etti."

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Geri itme hadiselerine ve göçmenlere yönelik uluslararası hukuku ayaklar altına alan uygulamalara son verilmesi şarttır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde: Pazartesi sabahı hayatını kaybeden AP Başkanı Sassoli'nin vefatı nedeniyle sizlere de baş sağlığı diliyorum. Geçen sene güvenlik algısının değiştiği bir döneme şahitlik ettik. Geleneksel tehditlerin yanı sıra salgın hastalıklar, terör gibi asimetrik meydan okumaya maruz kaldık. Son asrın en büyük sağlık krizi diye nitelenen bu salgında paylaşma geri plana itilirken birçok ülke içe kapanmayı tercih etti. Aşıya adil erişimde yaşanan adaletsizlikler de günden güne artarak devam ediyor. ATTIĞIMIZ TÜM ADIMLARA AB TARAFINDAN BEKLEDİĞİMİZ KARŞILIĞI GÖREMEDİK Salgına bağlı ortaya çıkan olumsuz iklimden AB de etkilenmiştir. Birliğin geleceğine dair Brexit süreci ile alevlenen tartışmalar salgınla birlikte yeni bir boyuta taşındı. Ortak göç politikası oluşturulması, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı başta olmak üzere pek çok sorun karşısında AB kayda değer adım atamadı. Diyalog ve diplomasiden yana çaba gösterdik. İklim, güvenlik, göç alanlarında toplantılar gerçekleştirdik. Attığımız tüm adımlara AB tarafından beklediğimiz karşılığı göremedik. Bize karşı oyalama taktikleri uygulandı. Esas hesaplanması gereken birliğin iradesinin bir kaç devlet tarafından esir alınmış olmasıdır. İletişim ve ulaşım imkanlarının genişlediği dönemde insan hareketliliği de artmaktadır. Avrupa ve Türkiye'nin çevresinde yaşanan krizler çözülmedikçe göç baskısının durmasını beklemek gerçekçi değildir. Türkiye olarak politikalarımızı bu hakikatler ışığında geliştiriyoruz. Türkiye'nin terörden arındırdığı bölgelerde bugün 4 milyonun üzerinde Suriyeli hayatlarını idame ettiriyor.  TÜRKİYE'NİN ÇABALARI OLMASAYDI SURİYE VE AVRUPA ÇOK FARKLI BİR MANZARA İLE KARŞI KARŞIYA KALACAKTI Türkiye buradaki varlığı ile yeni göç dalgalarının da önüne geçmektedir. Şayet Türkiye'nin çabaları olmasaydı Suriye ve Avrupa çok farklı bir manzara ile karşı karşıya kalacaktı, göç krizi daha fazla derinleşecekti. Türkiye göç krizi ile mücadelesinde AB'den anlamlı bir destek alamadı. AB, Suriyelilere yasal göç yollarını açan programı hayata geçiremedi. Avrupa'nın katkı vermediği iskan ve altyapı projelerini milletimizin desteği ile kendimiz hayata geçirdik. Göç konusunda AB'den beklentimiz sadece adil yük ve sorumluluk paylaşımından ibarettir. Geri itme hadiselerine uygulamalara da son verilmesi şarttır. Ege'de müessif olaylarla ilgili Avrupa'dan daha vicdanlı sesler yükselmesini bekliyoruz. 18 Mart mutabakatı göç alanında işbirliği yanında Türkiye - AB ilişkilerinde 5 alanda daha somut ilerlemeler sağlamayı hedefliyor. Vize serbestisi Turizm ve ticaret yanında Türkiye'nin tam üyeliği yönündeki ön yargıları kırmaya da katkı sağlayacaktır. Sürecin siyasi saiklerle engellenmesi tüm taraflara zarar veriyor. AB'nin 2022 yılında stratejik miyopluktan kurtularak Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinde daha cesur davranmasını bekliyoruz.  Bazı üyelerin Türkiye ile pronlemlerini birlik koridorlarında çözme çabasından vazgeçmesi gerekiyor. YUNANİSTAN'LA GERİLİMİN DÜŞMESİ İÇİN BÜYÜK ÇABA GÖSTERDİK Geçen sene Yunanistan'la gerilimin düşmesi için büyük çaba gösterdik. İki komşu ülke olarak doğrudan ve yapıcı diyalogla aramızdaki meseleleri halledeceğimize inanıyorum. Türkiye'nin Kıbrıs meselesindeki duruşu nettir. Rumlar, kendilerini adanın tek sahibi olarak gören zihniyetten bir türlü kurtulamadı. Kıbrıs meselesinin çözümü için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile çaba harcamaya devam ediyoruz. AB açısından samimi bir muhasebe yapma vakti gelmiştir. AB çözüme katkı yapmak istiyorsa 2004'te verdiği taahhütleri yerine getirmeli. Diğer türlüsü yeni bir oyalama, enerji israfından  başka anlam ifade etmeyecektir. TÜRKİYE, AB TAM ÜYELİK HEDEFİNE BAĞLIDIR Yarım asırdan fazla süredir AB'ye üyelik için çaba harcıyoruz. 20 yıllık zaman diliminde Avrupa'da sayısız liderle konuştum. Tam üyelik yolunda attığımız adımların nasıl engellendiğini bizzat gördüm. Coğrafi, tarihi, beşeri olarak Avrupa kıtasının bir parçası olan Türkiye, AB tam üyelik hedefine bağlıdır. AB bizim için stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Yapılması gereken asıl husus, AB'nin Türkiye'nin üyelik sürecine dair adil davranmasıdır. Bosna Hersek'teki siyasi krizin çözümü noktasında yoğun çaba gösteriyoruz.  Azerbaycan'ın topraklarını işgalden azat etmesiyle Kafkasya'da yeni bir döneme girdik. Ermenistan'la normalleşme sürecini başlattık. Ermenistan'ın Azerbaycan'la olumlu ilişki kurması önem taşıyor. AB, Suriye meselesine sadece göç perspektifinden yaklaşmak yerine siyasi sürecin ivme kazanması somut adım atmalıdır. Libya'da seçimler kalıcı istikrara katkı sağlayacak şekilde yapılmalıdır.  İŞBİRLİĞİ VE DİYALOG ÇAĞRISI Türkiye 2022 yılında da girişimci ve insani dış politikasıyla daha adil bir dünya hedefi yönünde gayretlerini sürdürecektir. Müzakere eden aday ülke olarak AB ile işbirliğimizi ve diyalogumuzu güçlendirmeye hazırız. Önyargılar veya korkular yerine uzun vadeli stratejik bir bakış açısıyla hareket edilmesi ortak menfaatimizedir. Sizlerden Türkiye - AB münasebetinde yeni bir sayfa açılmasına destek olunmasını bekliyorum.  

1 2 3 4 5 6 7 8 9