28 Nisan Pazar 2024
1 yıl önce

Ümit Özdağ Metropoll Araştırma sahibi Sencar'ı ifşa etti: 'HDP ile işbirliği yapın Erdoğan başka türlü gitmez' demişti

Gazeteci İsmail Saymaz, bugün yayınlanan köşe yazısında Metropoll Araştırma'nın son anketinde Zafer Partisi'nin oyunun yüzde 0.5'te kaldığını İYİ Parti'nin oyunun yüzde 14,6 HDP'nin oyunun ise yüzde 9,7 olduğunu ifade etti. Duruma ilk tepki İYİ Parti'den ayrılarak Zafer Partisi'ni kuran ve ülkücü kanattan gelen Ümit Özdağ'dan geldi. Özdağ, Metropoll Araştırma'nın anketlerindeki HDP oyununu ifşa etti. Metropoll Araştırma'nın sahibi Özer Sencar ile aralarındaki geçen diyalogları aktardı. Özer Sencar'ın anket değil, siyaset mühendisliğini yaptığını belirten Ümit Özdağ, bu sayede HDP-İYİ Parti ittifakına ortam sağlandığını yazdı. 'HDP-MİLLET İTTİFAKINI SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR' Özdağ paylaşımında şunları söyledi: "Sencer Özer/Metropol anket değil, siyaset mühendisliği yapıyor.Sahadan gelen Zafer Partisi'nin oylarını başka partilere dağıtıyor. HDP-Millet ittifakını sağlamak için çalışıyor. İYİ Parti milletvekili iken bana "HDP ile işbirliğine karşı çıkmayın. Erdoğan başka türlü gitmez. https://twitter.com/umitozdag/status/1521410910908305411?s=21&t=ChD4CPsy0QQ7dlxIIEvolw '30 BİN TL İSTEDİ, ÖDEMEDİM' S. Özer'in Zafer oylarını başka partilere dağıtmasının 2. nedeni 2019 yerel seçimleri öncesinde İYİ Parti Gaziantep Bld BŞK adayının yaptırdığı ve ödemediği 30 bin TL'yi benden istemesi. Bende ödeme yapmayı reddettim. Zafer Partisi kurulurken tekrar aradı ve istedi, yine reddettim." https://twitter.com/umitozdag/status/1521411708778074112?s=21&t=DeixazaZguC29w2gM0dCSA Öte yandan Özer Sencar 24 Nisan'da yaptığı paylaşımda da yine HDP vurgusu yaparak, "HDP'yi dikkate almadan yapılan bir aday tercihi baştan kaybetmiş sayılır" demişti.

1 yıl önce

Saadet Partisi’nde toplantıyı buz kestiren sözler! Selman Esmerer’den CHP ve HDP işbirliğine tepki

Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Selman Esmerer, yönetimin HDP ve CHP’yle işbirliğinden rahatsız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Parti içi bir toplantıda konuşan Esmerer, zorunlu din dersinin kaldırılmasına ve Kürt federasyonu kurulmasına ‘evet’ denildiğini hatırlattı, ateş püskürdü. Esmerer, “Böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar büyük ideallerimiz var, bunlar değişmez.” dedi. “HEPİMİZ RAHATSIZIZ” CHP ve HDP ile kurulan temasa isyan eden Esmerer, “Bu gelinen noktada tamamen Millet İttifakı doğrultusunda hareket ediliyor. Özellikle CHP ve HDP ile sürekli temas var. Bu temaslardan (Saadet Partililer olarak) hepimiz rahatsızız.” ifadelerini kullandı. “BÖYLE BİR ŞEY OLABİLİR Mİ?” ‘Vahim bir olay var’ diyen Esmerer sözlerini şöyle sürdürdü: Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya’nın katıldığı toplantıda, din dersinin zorunlu ders olarak çıkarılmasına Saadet Partisi olarak hem evet diyor hem de Kürt federasyonu kurulmasına evet diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar büyük ideallerimiz var, bunlar değişmez. Bunlar diyor ki sadece biz parlamentoya girelim bizim geleceğimiz garanti olsun.

1 yıl önce

Alman medyası DW öncülüğünde BBC ve VOA işbirliği ile Türkiye’de seks işçiliği güzellemesi! ‘Yasemin bir seks işçisi ve işini seviyor’

+90 tepki yaratan paylaşımında ‘Yasemin bir seks işçisi ve işini seviyor’ ifadelerine yer verdi. Twitter kullanıcıları ise paylaşıma Türkiye’nin ekonomik krizle boğuştuğu bir dönemde insanları para karşılığı fuhuş yapmaya teşvik ettiği ve aşağıladığı gerekçesiyle tepki gösterdi. Söz konusu Twitter paylaşımında ‘Yasemin bir seks işçisi ve işini seviyor. ‘Üniversite bitirdim, sanatçı oldum ama onlarda seks işçiliğinde olduğum kadar iyi değilim’ diyor. Seks işçiliği yapmasının bir diğer sebebi ise: ‘Hızlı para.’ denildi. https://twitter.com/plus90/status/1539669554829221890?s=21&t=F56LR8NuijG00uumYuxMOA Yayında konuşan kadın, “Yani şimdi haftada 50 saat çalışıp benim kazandığım parayı kazanamıyor insanlar. Ben 4 saat çalışıyorum günde” diyerek onuruyla çalışan insanları hor görüyor. Alman kamu yayıncısı Deutsche Welle’nin (DW) öncülüğünde kurulan YouTube kanalı +90, 2019’da yayına başladı.

1 yıl önce

Yunanistan'ın bazı çetelerle işbirliği yaparak mültecilere eziyet edip Türkiye'ye gönderdiği dünya medyasının raporuna yansıdı

İngiltere merkezli Guardian, Fransa merkezli Le Monde, Almanya merkezli Der Siegel ile ARD Report München medya kuruluşları ve Hollandalı bilgi edinme üzerine faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Lighthouse Reports; Yunanistan'a geçmeye çalışan mültecilerin uğradığı eziyeti ortaya koyan soruşturma raporunu açıkladı. Buna göre, Yunanistan polisi bazı çetelerle işbirliği yaparak mültecilerden bazılarını alı koyup bu kişilere Türkiye'den Meriç Nehri'ni geçen diğer mültecileri zorla dövdürdüğü, soydurduğu ve lastik botlarla yasadışı bir şekilde nehrin karşı kıyısına geri gönderdiği belirtildi. Bugün yayınlanan basın açıklamasında "Sığınmacılar, gözaltı yerlerinden polis kamyonlarıyla nehir kıyısına götürülüyor ve burada Yunan polisinin gözü önünde kar maskesi giyen adamlar tarafından zorla lastik botlara bindiriliyorlar. Sonra bu maskeli adamlar onları diğer tarafa taşıyor" denildi. '25 GÜNLÜK VİZE KARŞILIĞINDA DİĞER MÜLTECİLERE SALDIRMAK ZORUNDA KALIYORLAR' Mültecilerin ifadelerine, fotoğraflara ve videolara dayandırılan soruşturmada; 'bazı mültecilerin', alı konularak zorla Yunanistan polisiyle çalıştırılıp 25 günlük geçici vize karşılığında diğer mültecileri soydukları, dövdükleri ve saldırdıkları ifade edildi. Kendilerine 'köle' diyen bir mültecinin ifadesine göre, bu kişiler operasyonlar arasında Meriç Nehri çevresindeki üç farklı Yunanistan polis karakolunda gözetim altına tutulduğu belirtildi. Raporda bu karakollardan iki tanesinin Tychero ve Neo Cheimonio olduğu vurgulandı. 'YA POLİSLE ÇALIŞACAK YA DA HAPSE GİRECEKTİ' Soruşturma raporunda "Görüştüğümüz altı adamın, geri gönderme operasyonları sırasında telefonlarını yanlarında bulundurmalarına izin verilmedi. Ancak bazıları Tychero'daki karakolun içinden bazı fotoğraflar çekmeyi başardı ve diğerleri polisle birlikte çalışan Suriyeli gangsterin fotoğraflarını çekti. Bu görseller, eski kölelerin bize anlattığı hikayeleri doğrulamamıza yardımcı oldu" ifadelerine yer verildi. Raporda "Bassel, korkunç bir seçimle karşı karşıya kaldığında yarı çıplak, yaralanmış ve dövülmüştü. Ya kendisini kaçıranlar için, Yunan polisi için çalışmayı kabul edecekti ya da insan kaçakçılığıyla suçlanıp hapse girecekti" denildi. HERKESİN BİLDİĞİ BARİZ SIR Mültecilerin Yunanistan'a geçmek için insan kaçakçılarına 5 bin Euro ödedikleri belirtilen raporda ayrıca "Sınıra yakın Rum köylerinin sakinleri de kaçakların polis adına geri itmeler yapmasının bölgede 'bariz bir sır' olduğunu ifade etti. Meriç'teki yasak bölgeye girmelerine izin verilen çiftçiler ve balıkçılar, mültecilerin işlerini yaparken defalarca gözlemledi" ifadeleri yer aldı.

1 yıl önce

Çekemiyorlar! AB Yüksek Temsilcisi Borrell: Putin-Erdoğan işbirliği çok endişe verici

Alman Funke Media Group ve T-Online'ın haberine göre Borrell, Avrupa Parlamentosu'na Putin ile Erdoğan arasındaki ilişkilerden duyduğu endişeye de yer verdiği bir mektup gönderdi. Mektubunda Türkiye ve Rusya arasında derinleşen ekonomik bağların Moskova'nın yaptırımları atlatmasına katkı sunabileceğinden dolayı 'büyük bir endişe kaynağı' olduğunu kaydeden Borrell, Türkiye'nin Ukrayna'daki harekata ve Batı'nın Moskova'ya yönelik sert yaptırımlarına rağmen Rusya'yla çok yakın ortaklık sürdürmesinin rahatsız edici olduğunu belirtti. Türkiye'nin yaptırımlara dahil olmamasından üzüntü duyduğunu dile getirdi. AB ve Türkiye arasında hem sivil hem de askeri amaçlarla kullanılabilen 'çift amaçlı' malları da kapsayan ürünlerin serbest dolaşımını garanti eden Gümrük Birliği kurulduğuna dikkat çeken Borrell, Türkiye'nin Rusya'ya bu ürünlerle ilgili herhangi bir 'geçici çözüm' önermemesinin önemli olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Avrupa'yı da ciddi şekilde endişelendiren tahıl krizini çözmek için Rusya lideri Putin'le telefon görüşmesi yapacak. Erdoğan, aynı konuda istişarelerde bulunmak üzere Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'le de konuşacak.

1 yıl önce

Almanya: Tedarik Zinciri Yasası, Türkiye-Almanya ticari işbirliğinde birçok fırsat sunuyor

Schulz, Almanya'da 1 Ocak'ta yürürlüğe giren "Tedarik Zincirleri Özen Yükümlülüğü Yasası"na ilişkin AA'ya yazılı değerlendirmelerde bulundu. Büyükelçi, kısa adı "Tedarik Zinciri Yasası" olan yasayla ekonomi ve insan haklarını birbirine bağlayarak, "uluslararası insan hakları durumunun iyileşmesine" katkıda bulunmak istediklerini vurguladı. Alman ekonomisinin küresel olarak güçlü bir ağa sahip olduğunu, şirketlerin ve uluslararası ortaklarının büyük bir istihdam yarattığını kaydeden Schulz, "Bu istihdam ile diğer ülkelerin refah düzeyine katkıda bulunuyoruz. Özellikle uluslararası alanda çok iyi bir ağa sahip olmamız nedeniyle Almanya, şirketlerine küresel tedarik zincirlerinde insan haklarına riayet edilmesi yükümlülüğünü getiriyor." ifadelerini kullandı. Schulz, küresel düzeyde şirketleri ve tedarikçilerini de kapsayacak şekilde çalışanlara karşı yükümlülüklere uyulmasını savunduklarını belirterek, "Amacımız, küresel tedarik zincirlerinde insan haklarının durumunu iyileştirmektir. Bu, somut olarak, örneğin 'Made in Germany' markası ürünlerinin zorla çalıştırma veya çocuk işçiliğiyle bağdaşmayacağı anlamına gelmektedir." değerlendirmesini yaptı. Söz konusu kanunun amacına değinen Schulz, Almanya için insan haklarına riayet edilmesi, sosyal ve çevresel standartlara uyulmasının, "sürdürülebilir bir küresel ekonominin temelini" oluşturduğunu vurguladı. Schulz, pek çok Alman şirketinin şimdiden sürdürülebilir tedarik zincirlerini oluşturma ve bunlara uyma konusunda örnek teşkil ettiğini belirterek, şunları kaydetti: "Alman ekonomisinin başarısının nedeninin de üretimde insan haklarına riayet edilmesine bağlı olduğuna inanıyoruz. İnsan haklarının korunmasının bir bedelinin olduğunun farkındayız ancak şirketler, uzun vadede bu yatırımla gelecekte kendi ekonomik başarılarını da koruyorlar." YASA, ALMANYA'DA MERKEZİ, TESCİL EDİLMİŞ OFİSİ VEYA ŞUBESİ OLAN ŞİRKETLERİ KAPSIYOR Almanya'da merkezi, ana ofisi, idari merkezi, tescil edilmiş ofisi veya şubesi bulunan tüm şirketlerin yeni yasadan etkilendiğini vurgulayan Schulz, yasanın Almanya'da bu yıl en az 3 bin ve 2024'ten itibaren ise en az 1000 çalışana sahip şirketleri etkileyeceğine işaret etti. Schulz, şirketlerin bu konuda ne yapması gerektiğine ilişkin, "Bundan doğrudan etkilenen şirketlerin öncelikle bir risk yönetimi kurması gerekmektedir. Bu şekilde insan hakları ihlalleri ve çevreye verilen zararların riskleri belirlenecek, önlenecek ve en aza indirilecektir." değerlendirmesinde bulundu. Kanunda şirketlerin önlem olarak alması gereken tedbirlerin yer aldığını kaydeden Schulz, ayrıca bu kanunun şirketlere kendi içlerinde "şikayet prosedürleri oluşturma ve raporlama yükümlülüğü" getirdiğini aktardı. YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMİŞ OLANLAR AVANTAJ KAZANACAK Büyükelçi Schulz, şu ifadeleri kullandı: "Şirketler, muhtemelen yurt içi ve dışındaki tedarikçileriyle sözleşme yaparak benzer düzenlemelere yükümlü kılacaktır. AB'de (Avrupa Birliği) buna benzer bir yasa yürürlüğe gireceğinden, şirketlerin en kısa sürede bu yasayı uygulamaları doğru olacaktır. Yükümlülüklerini yerine getirmiş olanlar, rakiplerine karşı avantaj kazanmış olacak." Söz konusu yasayla şirketlerin somut yükümlülüklerine de değinen Schulz, tedarik zincirlerinde özen yükümlülüğünün yalnızca şirketlerin "kendi tedarik zincirlerindeki düzenlemelerle" bitmediğini, yasanın aynı zamanda "sözleşmeli ortakların ve tedarikçilerinin faaliyetlerini de" kapsadığını vurguladı. Büyükelçi Schulz, "Yani insan haklarına riayet edilmesi şirketin kapısından dışarı çıkıldığında sona erer demek değildir. Aksine, bu sorumluluk tüm tedarik zincirini küresel boyutta kapsıyor zira kanun dünya çapında faaliyet gösteren şirketler için de geçerli." görüşünü paylaştı. Yasayla gelen somut kurallara değinen Schulz, şunları kaydetti: "Kanun somut davranış kuralları ve yasaklar getiriyor. Kanun çocuk işçiliğini, köleliği ve zorla çalıştırmayı, iş sağlığı ve iş güvenliğinin göz ardı edilmesini, yeterli ölçüde ücretin verilmemesini, sendika veya işçi temsilciliğini kurma hakkının göz ardı edilmesini, gıda ve suya erişimin engellenmesini, toprak ve geçim kaynaklarından yasa dışı olarak mahrum bırakmayı yasaklamaktadır." ALMANYA 'TÜRKİYE' DEDİ! REKOR BAŞARI: BU ÇOK BÜYÜK BİR FIRSAT Schulz, yasanın diğer ülkelerde de özen yükümlülüklerini kapsadığını belirterek, özellikle "Türkiye gibi ülkeler için bunun büyük bir fırsat" olduğunu vurguladı. Almanya ve Türkiye'nin ticari ilişkilerinin yoğun olduğunu vurgulayan Büyükelçi, ikili ticarette yaklaşık 40 milyar avro ile yeni bir rekor seviyeye ulaşıldığını kaydetti. Büyükelçi Schulz, Almanya'nın Türk mal ve hizmetlerinin ana alıcı ülkesi olduğunu belirterek, Türkiye'de 8 bine yakın Alman firmasının bulunduğunu ve buna bağlı tedarikçi olarak ticaret yapan Türk firmalarının sayısının daha fazla olduğunu bildirdi. Schulz, "Türkiye'nin, Alman tedarik zincirlerinde tedarik ve temel ürünler söz konusu olduğunda en önemli ülkelerin arasında yer aldığını görüyoruz. Dolayısıyla bu yasa, iki ülke arasında daha da derin bir işbirliği için birçok fırsat sunuyor." değerlendirmesini yaptı. DENETİM SÜRECİ Yasanın denetim sürecine de değinen Schulz, "Alman şirketleri bu yükümlülükleri yerine getirmediklerinde para cezası uygulanabilir. Cezalar 8 milyon avroya kadar veya dünya çapındaki yıllık gelirlerinin yüzde 2'si tutarında uygulanabilir. İlaveten, belirli bir para cezası oranında şirketlerin kamu ihalelerine katılmaları da yasaklanabilir." ifadelerini kullandı. Schulz, Federal Ekonomi ve İhracat Kontrolleri Dairesinin (BAFA) yetkili ve uygulayıcı makam olarak Almanya'da şirketlerin tedarik zincirlerinin denetimini gerçekleştirdiğini belirterek, bu makamın şirketleri yerinde inceleme ve şirketlerin yükümlülüklerinin yerine getirilmesi için talimat verme yetkisinin bulunduğunu, getirmedikleri takdirde de ceza uygulayabildiğini kaydetti.

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan terörle mücadele vurgusu: Irak'la her türlü işbirliğine hazırız

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları:

Sayın Başbakan ile görüşmemizde, ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla ele aldık. Kara, demiryolu ve ulaştırma koridoru inşasına yönelik Kalkınma Projesi için çalışma kararlılığımızı vurguladık, bakan arkadaşlarımızı görevlendiriyoruz. Ankara Bildirisi'yle kritik bir adım attık. Bu projeyle, diğer kardeş ülkelerin yakından ilgilendiğini biliyoruz. Bu projeyle, yeni İpekyolu haline dönüştüreceğine inanıyorum. Irak'ın toprak bütünlüğünün en büyük savunucusu Türkiye'dir. Türkiye ve Irak komşuluk hukuku çerçevesinde bunları çözme iradesini göstermiştir. Bizler terörün kanlı yüzünü çok iyi bilen ve bunun bedelini ödemiş bir ülkeyiz. Görüşmemizde terör örgütleriyle mücadelemizi de ele aldık. Beklentimizi PKK'yı terör örgütü olarak tanıması ve topraklarını temizlemesidir. Terörle mücadelede Irak’la her türlü iş birliğine hazır olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha tekrarlamak isterim.

"IRAK'IN ACİL SU SIKINTISININ FARKINDAYIZ"

Su meselesini, müşterek çıkarlarımıza hizmet edecek bir alan olarak değerlendiriyoruz. Acil su sıkıntısının farkındayız. Kuraklık döneminden geçiyoruz. Dicle Nehri'nden bırakılan su miktarını 1 ay süreyle artırma kararı aldık.

KALKINMA YOLU PROJESİ
SUDANİ: BU PROJE BÖLGE ÜLKELERİ İÇİN YENİ FIRSATLAR DOĞURACAKTIR

"Görüşmelerimizde iki ülke arası ilişkileri geliştirme arzumuzu ifade ettik" diyen Başbakan Sudani, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Kalkınma Yolu Projesi' sadece iki ülkeyi ilgilendiren değil, tüm ülkeleri enerji ve mal sevkiyatı bağlamında ilgilendiren önemli bir projedir. Yakın zamanda Bağdat'ta bir araya gelerek, projenin detaylarını görüşmeyi arzuladığımızı ifade etmek isterim. Bu proje hem Irak, hem bölge ülkeleri için yeni fırsatlar doğuracaktır. Bugün net bir şekilde söyleyebilirim, hem Ankara'daki büyükelçimiz hem de konsolosluklarımıza verilen talimat vize verilmesiyle ilgili engellerin kaldırılması hususu olmuştur. İnanıyorum ki ortak çalışmamızla birlikte Bağdat'taki su kaynakları merkeziyle görüşülerek bilimsel ele alarak, çözüm bulacaklarını düşünmekteyim. Uzun sınıra sahip ülkeyiz. Irak, hiçbir zaman Türkiye'ye saldırı olmasına rıza göstermez. Tek arzumuz şiddete başvurmadan güvenli bir çözüm olmasını arzulamaktayız. Hükümetimiz bu konuda ciddidir, ifadelerini uygulamada hayata geçirecektir.

11 ay önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na sert tepki: “FETÖ ile işbirliği yapıyorsun, insanların kasetlerini ortaya koyuyorsun”

İçişleri Bakanı ve AK Parti ikinci bölge milletvekili adayı Süleyman Soylu,  CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek, "Bana kendi milletvekilinin kasetini, 'Ne olursun Süleyman Soylu bunu bul'. Bu milletvekilinin kasetini, bunu söylemeyecektim ama söyleyeceğim. Biz insanlık yaptık, adamlık yaptık. Gittik Kıbrıs'ta yakaladık kasetleri aldık" dedi.

1 2 3 4