05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

ABD Dışişleri Bakanı Blinken'dan "Rusya-Ukrayna" hattına ilişkin kritik değerlendirme: Daha önce de belirttiğimiz gibi bunlar gerçek bir işgale gidildiğini gösteriyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgal etmeye karar verdiğine inandıklarını ancak tanklar bu ülkeye girene, uçaklar uçana kadar diplomatik yollarla Putin'i kararından vazgeçirmeye çalışacaklarını bildirdi. CNN televizyonunda değerlendirmelerde bulunan Blinken, Rusya'nın Belarus'taki asker sayısını artırıp buradaki tatbikatları devam ettireceğine dair açıklamasının, kendileri açısından endişe verici olduğunu dile getirdi. Blinken, "Bu durum, benim Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde de ortaya koyduğum gibi, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmaya bahane olarak bir dizi provokasyon yaratmaya çalıştığı oyununun işlediğini gösteriyor." diye konuştu. Rusya'nın kendi eliyle neden olduğu bir kaosu bölgedeki tatbikatlarının süresiz şekilde devam etmesine bahane olarak gösterdiğini savunan Blinken, Rusya'nın son birkaç ay içerisinde Ukrayna sınırına sevk ettiği asker sayısının 150 bini aştığını ve tansiyonun artmaya devam ettiğini belirtti. Doğu Ukrayna'daki patlamalar ve Ukrayna'ya yönelik siber saldırıların aslında Rus işgalinin başladığını gösterip göstermediğine ilişkin soruya Blinken, şu yanıtı verdi: "Daha önce de belirttiğimiz gibi bunlar gerçek bir işgale gidildiğini gösteriyor. Tüm bu yanıltma operasyonları, bahane üretmek için yapılan bu provokasyonlar, tamamı eğitilmiş. Ancak bunları geçen akşam Başkan Joe Biden'dan duydunuz. Başkan Putin'in işgale karar verdiğine inanıyoruz ancak tanklar gerçekten girene kadar ve uçaklar uçmaya başlayana kadar diplomasinin, Başkan Putin'i bunu yapmaktan vazgeçirip geçirmeyeceğini görmek için her fırsatı ve her dakikayı kullanacağız. Başkan Biden, eğer savaşı önleyecekse Başkan Putin ile her format ve zamanda görüşmeye hazır. Rus mevkidaşım (Sergey) Lavrov'a gelecek hafta Avrupa'da görüşme çağrısında bulundum. Rusya işgale başlamazsa halen görüşme planımız var." KRİZ İÇİN KRİTİK UYARI ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ukrayna-Rusya krizinde Rusya'yı uyararak, bir savaşın "korkunç ve yıkıcı sonuçları" olacağını bildirdi. Blinken, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine verdiği röportajda, bu krizin özünün Ukrayna ve bu ülkenin geleceği, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili olduğunu belirtti. Ancak geniş anlamda burada barış ve güvenlikle ilgili bazı ilkelerin tehlikede olduğunu vurgulayan Blinken, bu prensiplerin iki dünya savaşından ve Soğuk Savaş'tan sonra ortaya çıktığına işaret etti. Blinken, "Bir ülke, başka bir ülkenin sınırlarını zorla değiştiremez. Bir ülke, kiminle çalışılacağına ilişkin kararlarını ve politikalarını diğerine dikte edemez." ifadesini kullandı. Bir savaşın başta masum Ukraynalılar olmak üzere "korkunç ve yıkıcı sonuçları" olacağı uyarısında bulunan Blinken, "Elbette bunun Rusya için birçok ciddi yaptırımları da içeren sonuçları olacaktır. Ancak bir savaş, aynı zamanda dünya için de ciddi bir meydan okuma olacaktır." değerlendirmesini yaptı. BLİNKEN VE LAVROV AVRUPA'DA GÖRÜŞECEK Blinken, müzakereleri sürdürmeye hazır olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Birkaç gün önce Dışişleri Bakanı (Sergey) Lavrov ile gelecek hafta Avrupa'da tekrar bir araya gelmeyi önerdim. Birkaç gün sonra o, bunu kabul etti. Ben de ona 'Sizi görmekten mutlu olurum, tabii bu arada Rusya'nın Ukrayna'ya girmemesi şartıyla.' yanıtını verdim." Rusya'nın Ukrayna'ya girmesi durumunda hem Avrupa Birliği'ndeki (AB) hem de NATO'daki Avrupalı ortaklarla tamamen koordinasyon içinde uygulayacakları bir plan bulunduğu bilgisini paylaşan Blinken, "Yaptırımlar, söz konusu olduğunda hızlı ve birlikte tepki vereceğimizi açıkça söyledik. Duruma göre de Ukrayna'nın savunmasını güçlendirmek için hızlı ve birlikte bir tepki verilecektir." ifadesini kullandı. Blinken, bu durumda NATO'yu ve NATO'nun doğu kanadını güçlendirmek için adımlar da atılacağını vurguladı. ZELENSKİY VE MACRON, SON 24 SAATTE 2 KEZ TELEFONLA GÖRÜŞTÜ Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile son 24 saatte 2 kere telefon bağlantısı gerçekleştiren Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, "Ateşkes konusunu değerlendirdik" dedi. Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim artarken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile son 24 saatte 2 kez telefonda görüştü. Zelenskiy sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Münih'ten döndükten hemen sonra Macron ile görüştük. Ukraynalı politikacıların ve yabancı gazetecilerin ateş altında kalışlarını konuştuk. Diplomatik ve politik bir çözüm sürecini değerlendirdik. Biz her gün partnerlerimizle iletişim halindeyiz. Son 24 saatte ikinci kez Macron ile görüştüm. Ateşkes konusunu değerlendirdik. Barış süreci artık aktif olmak zorunda" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

ABD'nin planı hazır! Rusya, Ukrayna'yı işgal ederse

Beyaz Saray, ABD'deki mali kurumların başlıca Rus bankalarından gelecek para transferlerini gerçekleştirmesini engellemek de dahil olmak üzere Rusya'ya karşı uygulanacak bir yaptırım paketi hazırladı. Konuyla hakkında bilgi sahibi üç kaynağın verdiği bilgiye göre Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi durumunda uygulanacak olan yaptırımlar, başlıca Rus bankaları ile ABD bankaları arasında uluslararası ödemelerin gerçekleştirilmesine olanak sağlayan "muhabir banka" ilişkilerini keserek Rusya'nın ekonomisine zarar vermeyi hedefliyor. ABD'li yetkililer daha önce yeni yaptırımların bankacılık işlemlerini kapsayacağını belirtmişlerdi. Ancak küresel para hareketlerinin temelini oluşturan muhabir banka ilişkilerinin yaptırım paketinin bir parçası olacağı bilinmiyordu. Beyaz Saray ve ABD Hazine Bakanlığı sorulara cevap vermedi.

2 yıl önce

Halk TV sunucusu Kadri Gürsel: Ukrayna'yı işgale verilecek en iyi cevap Türkiye'de iktidar değişikliğidir

CHP'ye yakın televizyon kanalı Halk TV'de Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı değerlendirildi. Konuyu Türkiye'ye bağlayan sunucu Kadri Gürsel, işgale en iyi cevabın Türkiye'de iktidar değişikliği olacağını öne sürdü.

2 yıl önce

TRT'nin işgali davasında karar çıktı

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminde, TRT'nin İstanbul Ulus'taki binasının ve Digitürk'ün hedef alınmasıyla ilgili davada Yargıtay kararı bozmuştu. İstanbul 24'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülen davada Mahkeme Heyeti kararını açıkladı. 25 sanık hakkında müebbet hapis, 10 sanık hakkında ise 12 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Sanık Ali Seyis hakkındaki yakalama kararının devamına, tutuksuz sanık Mehmet Rauf Çağmar'a da ceza verilmesine gerek olmadığına hükmedildi.

2 yıl önce

AK Parti'li Çelik: İşgale kültür düşmanlığı ile cevap verilmez

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, şu ifadelere yer verdi: "Rusya'nın haksız işgaline karşı çıkmak doğrudur. Rus kültürüne, edebiyatçılarına, bestecilerine yasak getirmeye çalışmak ve Rus halkına karşı nefret söylemi üretmek son derece yanlıştır. İşgale karşı çıkmakla, Kültür düşmanlığını birbirine karıştırmak akılsızca bir iştir. Münih Filarmoni Orkestrası'nın Rus Şef Valery Gergiev'i uzaklaştırması, bir İtalyan Üniversitesi'nin Dostoyevski dersini kaldırması kendi kendini cezalandıran adımlardır. İşgale kültür düşmanlığı ile cevap verilmez. Toplumlar arası barış köprüleri kuran kültür ve sanatı yüceltmek temel prensibimiz olmalıdır. Siyasi mücadeleyi sanata düşmanlık olarak ele almaktan uzak durulmalıdır."

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyaya seslendi: “Kırım'ın işgaline tüm Batı tüm dünya ses çıkarmış olsaydı, acaba bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık?"

Devlet liderlerinin bir araya geldiği ve dünya gündemindeki en önemli bölgesel, küresel meselelerin masaya yatırıldığı Antalya Diplomasi Forumu, Turizm merkezi Belek'te başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın himayelerinde Dışişleri Bakanlığı'nca düzenlenen ADF'nin resmi açılışı saat 14.30'da yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antalya Diplomasi Forumu'ndaki konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde: Saygıdeğer devlet ve hükümet başkanları, ülkelerin ve uluslararası kuruluşların değerli temsilcileri, akademi ve düşünce dünyasının kıymetli üyeleri, yarının liderleri olan sevgili gençler, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sizleri medeniyetler beşiği Akdeniz’in incisi güzel Antalya’mızda özellikle misafir etmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Asya, Avrupa ve Afrika’nın buluşma noktası, tarih, turizm ve kültür şehri Antalya’mıza hepiniz hoş geldiniz. Davetimize icabet ettiğiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Antalya Diplomasi Forumu’nun ülkelerimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Geçen sene salgın şartlarına rağmen Antalya Diplomasi Forumu’nun ilk toplantısını başarıyla icra ettik. Tüm insanlığın sağlık kriziyle boğuştuğu sancılı bir dönemde Antalya’dan verdiğimiz barış, diyalog ve dayanışma mesajlarının foruma çok ayrı bir anlam kattığına inanıyorum. İkinci Antalya Diplomasi Forumu’na gösterilen teveccüh, forumun zaman içinde küresel diplomasinin kalbinin attığı bir zemine dönüşmesi temennimizin kısa sürede gerçeğe dönüşeceğine işaret ediyor. 'FORUM AMACINA ULAŞMAYA BAŞLADI' Rusya ve Ukrayna krizinin ardından iki ülke arasındaki ilk üst düzey temasın Dışişleri bakanları seviyesinde dün burada gerçekleşmiş olması, Forumun amacına ulaşmaya başladığını gösteriyor. Foruma iştirak eden devlet ve hükümet başkanları, ülke temsilcileri ve diğer misafirlerimizin oturumlara yapacakları katkılar yanında, aralarında tesis edecekleri güçlü diyalogu da önemli görüyorum. Aynı şekilde istikbalimizin teminatı olan gençlerimizin foruma yönelik yoğun ilgisini memnuniyetle karşılıyorum. Daha geniş katılımla tertip ettiğimiz İkinci Antalya Diplomasi Forumu’nun rüştünü ispat etmiş bir uluslararası etkinlik olarak inşallah yoluna kararlılıkla devam edeceğine inanıyorum. Dünyamız, 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmaya hazırlanırken insanlığın küresel barışa, huzura ve refaha duyduğu özlem de o derece artıyor. Bilimde, teknolojide, tarımda, sanayide, iletişimde ve ulaşım imkanlarında yaşanan onca ilerlemeye rağmen, insanlık olarak temel meselelerimizi henüz çözüme kavuşturamadığımızı görüyorum. Terörizm, açlık, yoksulluk, kıtalar arasındaki adaletsizlik, sıcak çatışma ve iç savaşlar, iklim değişikliğinin açtığı çevre felaketleri, küresel gündemin en üst sıralarında yer almayı ne yazık ki sürdürüyor. Ekonomiler büyürken, gökdelenler yükselirken, birilerinin cüzdanları şişerken, belli başlı ülkeler günden güne zenginleşirken, istatistikler bize daha müreffeh bir dünya resmi çizerken maalesef hemen yanı başımızda çocuklar açlıktan ölmeye devam ediyor. Açlık virüsü her yıl dünyada koronavirüsten daha fazla insanın hayatına mal oluyor. Bugün yeryüzünde her 10 saniyede bir çocuk sırf bir lokma ekmek, bir yudum su bulamadığı için ölüyor. İstikrarsızlık ve çatışmalar sebebiyle milyonlarca insan evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Akdeniz’de, Sahra Çölü’nde veya karlı bir dağın tepesinde yitip giden hayatlar, insanların içinde bulunduğu çaresizliği ortaya koyuyor. Bakınız burada hepimizi düşündürmesi gereken bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Sadece 2014 yılından bu yana Akdeniz’in mavi suları, 25 bine yakın umut yolcusunun mezarı oldu. Son 10 senede dünya genelinde mülteci sayısı 2 kattan fazla artarak 85 milyona ulaştı. Bu sayıya 15 günde 2 milyondan fazla Ukraynalı mülteci eklendi. Yerlerinden edilen kişi sayısının önümüzdeki dönemde daha da yükseleceği anlaşılıyor. Halihazırda 1 milyar insan günde 2 doların altında bir gelirle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Esasen bu rakamların her biri tek başına karşı karşıya bulunduğumuz adaletsizliği göstermeye yeterlidir. Dahası bu sayıların her biri candır. Onurlu, güvenli hayat sürmeye hakkı olan birer anne, baba, kardeştir. Çocukların çaresizlikten daha körpe bir fidanken solduğu, 800 milyon insanın temel gıda maddelerine erişemediği, her gün yüz milyonlarca insanın yatağa aç girdiği bir dünyada yaşıyoruz. Kabul edelim ki böyle bir dünyada hayal ettiğimiz kalıcı barış, huzur ve istikrar tesis edilemez. Bırakınız yeni savaşların önüne geçmeyi, on yıllardır süren çatışmaların dahi çözülemediği bir denklemde kimse kendini emniyette hissedemez. Dünyanın devasa bir köye dönüştüğü günümüzde, nerede yaşarsak yaşayalım hiçbirimiz başkasından bana ne diyemez. 'DURDURAMADIĞIMIZ HER ÇATIŞMA SONUNDA BİZİ DE YAKAR' Söndüremediğimiz her yangının, durduramadığımız her çatışmanın, engelleyemediğimiz her zulmün, üzerine gitmediğimiz her problemin eninde sonunda bizi de etkileyeceğini, bizi de yakacağını bilmeliyiz. Bu acı gerçeğe Suriye’de, Yemen’de, Afganistan’da, Irak’ta, Arakan’da ve daha birçok kriz bölgesinde defalarca şahit olduk. Bu çatışma alanlarında çoğu kadın ve çocuk, milyonlarca sivil hayatını kaybetti. Medeni değerler ve insani hasetler çok ağır yara aldı. Uluslararası kuruluşlara güven iyice dibe vurdu. Terör örgütleri ve aşırılık tüm dünyada zemin kazandı. İnsanlığın ortak kültür mirası olan kadim şehirler enkaz yığınına döndü. Kimi zaman coğrafi, kimi zaman kültürel sebeplerle görmezden gelinen bu kriz bölgelerinin tamamında ihmallerin bedelini sadece sorumlular değil, insanlık olarak hep birlikte ödüyoruz, halen de ödüyoruz. Tarih, ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür eder. Ders alınmadığından sadece tarih değil aynı zamanda acılar da tekrarlanır. Ukrayna meselesi bu hakikatin en son örneği olarak karşımızda duruyor. Öncelikle burada bir hususun altını çizmek istiyorum. Türkiye hem Akdeniz hem Karadeniz ülkesidir. Ukrayna ve Rusya Karadeniz’den komşumuz ve dostumuzdur. Komşularımız arasındaki krizin sıcak çatışmaya dönüşmesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Gerilimin tırmanarak bu aşamaya evrilmesi en fazla bizi rahatsız etti, en çok bizi endişelendirdi. Komşumuz olan bir ülkenin egemenliğine yönelik saldırgan eylemleri asla maruz göremeyiz. Kırım’ın yasa dışı ilhakı başta olmak üzere Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü hiçe sayan gayrı meşru adımları Türkiye olarak reddediyoruz. Kırım’la ilgili net tutumumuzu 2014 yılından bu yana her vesileyle ifade ettim, ifade ettik, her zeminde açıkça dile getirdik. 'UKRAYNA YALNIZ BIRAKILDI' Gerek Rusya Federasyonuyla gerekse Ukraynalı dostlarımızla yaptığımız tüm görüşmelerde bu meseleyi hep gündemde tuttuk. Eğer 2014’te Kırım’ın işgaline tüm batı, tüm dünya ses çıkarmış olsaydı acaba bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık? Ama Kırım’ın işgaline sessiz kalanlar şimdi bir şeyler söylüyorlar. İyi, güzel de adalet bu yerkürenin belli bir bölümünde geçerli, diğer bölümündeyse geçersiz mi? Bu nasıl bir dünya? İşte ne yazık ki bu haksızlığın giderilmesi hususunda uluslararası toplum gereken hassasiyeti göstermedi, gereken desteği vermedi. Ukrayna haklı davasında yalnız bırakıldı. İşte bugün vaktinde güçlü irade sergilenmesi halinde diplomasiyle çözülebilecek sorunların yıkıcı ve can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Evlerini terk eden sivilleri, korku ve endişe dolu çocukları, harap olan şehirleri, ölen masumları gördükçe üzüntümüz katlanarak artıyor. Şöyle mülteciler içerisinden iki tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir yavru, annesinin kucağında, annesinin gözleri yaşlı, baktım ki o yavru, annesinin gözyaşlarını yalamaya başladı. Bir taraftan siliyor, bir taraftan da annesinin gözyaşlarını yalıyor. Dünya bu tabloya mahkum mu ya? Bu olacak şey mi? Aynı şekilde babası polis memuru olan ufak bir yavru, kah eliyle babasının yanaklarını tokatlıyor, bir diğer eliyle babasının kaskına vuruyor. Baba polis, çocuk babasının kucağında bunu yapıyor. Bu dediğim 10-15 yaşında değil, 2 buçuk 3 yaşında bir çocuk. Dünya buna mı mahkum? O polisin görevi yavrusunun ağlayışını dindirmek mi? Yoksa terörü, anarşiyi engellemek mi? İşte ben şu andaki bu toplumu ekranları başında bizi izleyen tüm dostlarımıza diyorum ki, hep birlikte biz barışın dünyasını kurmaya mecburuz, savaşın değil. ‘RUS KÜLTÜRÜNE YÖNELİK FAŞİZAN UYGULAMALAR ASLA KABUL EDİLEMEZ’
 Gelinen aşamada yangına körükle gitmenin, ateşe bazen benzin dökmenin kimseye faydasının olmayacağı kanaatindeyiz. Ukrayna halkının meşru mücadelesi desteklenirken bu mücadeleye zarar verecek, leke sürecek adımlardan mutlaka imtina edilmelidir. Batı ülkelerinde yaşayan Rus kökenli insanlara ve Rus kültürüne yönelik faşizan uygulamalar asla kabul edilemez. İsim vereceğim, bakıyorsunuz Almanya’da bir orkestrada orkestra şefi, Putin’in arkadaşı. Putin’in arkadaşı olduğu için görevden alınıyor. Öbür tarafta, yine bir başka Avrupa ülkesinde, bakıyorsunuz dünyaca meşhur Rus kültürünün Dostoyevski’nin yayınları, eserleri, ülkede yasaklanıyor. Biz bunu neye benzetiyoruz biliyor musunuz? Bir zamanlar Irak’ta Hülagü’nün yakıp yıktığı kütüphaneler var ya aynı o döneme dönüş olarak görüyoruz. Biz yeni Hülagüler istemiyoruz. Ne demokrasi ne diplomasi ne insanlık bunlara layık değildir. Biz Türkiye olarak hem can kayıplarının önüne geçmek hem de bölgemizde barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için yoğun çaba harcıyoruz. Temennimiz itidal ve sağduyunun galip gelmesi, silahların bir an önce susmasıdır. MONTRÖ VURGUSU Bugün görüştüğümüz bir dost dedi ki “Bir SİHA bizim ülkemize düştü.” Şu anda o da dinleyicilerin arasında. Bakın hiç ilgisi alakası olmayan ülkeyi de bu silahlar vuruyor. Bu doğrultuda kriz öncesinden başlayıp bugüne kadar süren yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük, yürütüyoruz. 25-30’a yakın liderle görüşmelerim oldu ve devam ediyor. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımın, Bakan arkadaşlarımın görüşmeleri oldu, devam ediyor. Yaptığımız tüm görüşmelerde olduğu gibi bugün ve yarınki temaslarımızda da çözüm tekliflerimizi muhataplarımızla paylaşacağız. Bölgemizde sulhu sükunun hakim kılınması için Montrö Sözleşmesinin ülkemize verdiği yetkilerin kullanılması dahil elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz. Güncel sorunlara odaklanırken o sorunları ortaya çıkaran, büyüten ve içinden çıkılmaz hale getiren esas sebepleri gözden kaçırmamalıyız. Burada genel hatlarıyla ifade ettiğim birçok meselenin gerisinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan müesses nizam vardır. Savaştan galip çıkan 5 devletin menfaatlerini önceleyen, mevcut güvenlik mimarisinin günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği, veremeyeceği aşikardır.  Ukrayna kriziyle beraber sistemin çarpıklığının ötesinde çok daha büyük açıklarının ve yapısal problemlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Çatışan taraflardan biri veto hakkına sahip daimi üye olunca, Güvenlik Konseyi’nin icbar edici rolü boşa çıkmış, sistem iflas bayrağını çekmiştir. Yeni bir diplomasi anlayışını geliştirmemiz şart. Karadeniz Ekonomik Teşkilatı, AB gibi örneklerden faydalanılması gerektiğini görüyorum. Antalya Diplomasi Forumu’nun yenin fikirlere vesile olmasını diliyorum. Forumun icrasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Savaşların olduğu değil barışın egemen olduğu bir dünya için sizleri selamlıyorum.

2 yıl önce

ABD, terör örgütü YPG/PKK işgalindeki bölgelere sevkiyatını artırdı

Suriye'de varlık gösteren ABD güçleri, İran'ın Erbil'e düzenlediği füze saldırısının ardından Haseke ve Deyrizor'da bulunan petrol sahalarındaki üslerine takviyeleri artırdı. Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, 14 - 15 Mart'ta Irak'ın Suriye sınırındaki El-Velid sınır kapısı üzerinden giriş yapan onlarca tırdan oluşan konvoy, Haseke iline bağlı Rümeylan bölgesindeki üsse vardı. YPG/PKK'nın işgalindeki petrol sahasına ulaşan 150 araçlık iki konvoyda 30'a yakın Humvee tipi zırhlı askeri araçlar, akaryakıt tankeri ve çok sayıda mühimmat yer aldı. İran'ın Erbil'e düzenlediği füze saldırısı sonrası ABD güçlerinin Suriye'ye sevkiyatı artırması dikkati çekti. DEYRİZOR'DAKİ ABD ÜSSÜ OCAKTA SALDIRILARLA HEDEF ALINMIŞTI Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilinde bulunan Ömer Petrol Sahası'nda ABD güçlerinin konuşlandığı bölgenin çevresine 15 Ocak'ta roketle saldırı düzenlenmişti. Deyrizor'da İran destekli yabancı terörist grupların varlık gösterdiği Mayadin ilçesinden de 5 Ocak'ta ABD güçlerinin konuşlandığı Ömer Petrol Sahası'nın çevresine roketle saldırı yapılmıştı. Olayın ardından ABD güçleri de topçu atışlarıyla Mayadin'i hedef almıştı. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, 4 Ocak'ta Suriye'nin doğusunda ABD askerleri tarafından kullanılan tesise yönelik tehdit oluşturan kısa menzilli füze mevzilerini vurmuştu. Koalisyon güçlerinden yapılan açıklamada, fırlatma mevzilerinin "Yeşilköy bölgesi yakınlarında tehlike oluşturduğu" ve meşru müdafaa amacıyla vurulduğu ifade edilmişti. Fırat Nehri'nin doğusunda kalan Deyrizor toprakları, ABD destekli terör örgütü YPG/PKK'nın işgalinde bulunurken il merkezi ve diğer kırsal bölgeler ise Esed rejimi ve İran destekli grupların kontrolünde yer alıyor. ABD'NİN SURİYE'DEKİ VARLIĞI ABD, Ekim 2019'da Barış Pınarı Harekatı'nın başlamasıyla harekat bölgesindeki üslerini boşaltırken petrol sahaları civarında yerleşmeye öncelik vermişti. Terör örgütü YPG/PKK'ya desteğini sürdüren ABD güçleri, halihazırda Suriye'de, Humus Çölü'ndeki El Tanıf Üssü'nün yanı sıra Haseke, Rakka ve Deyrizor illerinde örgüt işgalindeki bölgelerde en az 11 üs ve askeri noktada varlık gösteriyor. Washington, YPG/PKK'lı teröristlerin işgalindeki petrol sahalarında bulunan askeri üs ve noktalarına sürekli takviye gönderiyor.

2 yıl önce

Ukrayna'nın işgali nedeniyle Belçika ve Hollanda’da ayçiçeği yağı satışına sınırlama

Savaşın yarattığı sorunlara ek olarak 1 Nisan'da Ramazan ayının da başlayacak olması nedeniyle artan talep üzerine, her iki ülkede de süpermarketler ayçiçeği ve bazı temel gıda ürünlerinin satışına sınırlama getirdi. Belçika medyasına göre, "Avrupa'nın ekmek sepeti" olarak bilinen Ukrayna ve Rusya'daki durum, un ve ayçiçeği yağı başta olmak üzere gıda maddelerinin fiyatlarında artışa neden oluyor. Savaş nedeniyle nakliyenin durma noktasına gelmesi "kıtlık endişesi" yaratırken, tüketiciler de gıda stoku yapmaya başladı. Avrupa'nın buğday ve ayçiçeği yağı ihtiyacının büyük bölümü Ukrayna ve Rusya tarafından karşılanıyor. Belçika'daki Colruyt ve Lidl'ın da aralarında bulunduğu bazı süpermarket zincirleri, ayçiçeği yağı, un ve konserve sebze satışına sınırlama getirdi. Lidl ve Colruytgroup, müşteri başına en fazla 2 şişe yağ ve 2 paket una izin veriyor. Hollanda’da da ayçiçeği yağı konusunda yakın zamanda kıtlık endişesi yaşanıyor. Ukrayna'daki savaşın yanı sıra, özellikle 1 Nisan’da başlayacak Ramazan nedeniyle ayçiçeği yağına talebin artması üzerine süpermarketler, müşteri başına satın alınabilecek ayçiçeği yağı şişelerinin sayısını sınırlandırıyor. Plus ve Jumbo gibi süpermarket zincirleri, yağ satışını müşteri balına 1 şişe ile sınırladı. Hollanda'nın ithal ettiği ay çiçek yağının üçte ikisi Ukrayna'dan geliyor. Türkiye kökenli süpermarket zinciri Temiz'in sahibi Şükrü Temiz, Hollanda medyasına, "Korkarım yakında ayçiçeği yağının litresini 5 euroya satmak zorunda kalacağız. Maliyetler çok arttı" diyor. Hollanda'da süpermarketlerde 1 litre ayçiçeği yağının fiyatı şu anda 1,79 ile 1.99 euro arasında değişiyor. Fiyatlar yaz aylarında 1,49-1,59 aralığındaydı.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10