02 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

MHP Genel Başkan Yardımcısı Yönter: CHP, şu anda PKK'nın adeta kapı kulu haline dönüşmüştür

Yönter, partisince Maltepe'de bir otelde düzenlenen Anlatma ve Aydınlatma Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, CHP'ye oy vermiş vatandaşlarla hiçbir meseleleri olmadığını, CHP'ye oy vermiş vatandaşların iradelerine talip olduklarını söyledi. Doğu ve Güneydoğu'daki illerde terör örgütü mensuplarınca yollara kazılan hendekleri ve bu operasyonlarda şehitler verildiğini hatırlatan Yönter, "Bir teröriste, bir şerefsize, bir katile, bir alçağa 'Barış insanı' diyen CHP zımnen ve esasen meskun mahal operasyonlarının karşısına geçti. Biz Diyarbakır Sur'da, Şırnak Cizre'de, Mardin Dargeçit'te ne yaptık? Köstebek gibi toprağı, sokakları kazmışlar. 6-8 Ekim olayları niye çıktı? Ne oldu? Devlete, millete meydan okundu. Bir senaryo dolaşımdaydı. Türkiye'nin bölünmesi amaçlanıyordu. Çünkü Türk milletinin ve Türklüğün bu coğrafyada varlığı hasımları rahatsız ediyordu." dedi. Yönter, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a "Barış insanı" dediğini belirterek, şöyle konuştu: "Kemal Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde Allah muhafaza Selahattin Demirtaş'ı cezaevinden çıkaracakmış. Osman Kavala'yı çıkaracakmış. Bizim bildiğimiz Kemal Kılıçdaroğlu hakim değil, savcı değil. Sen bir teröristi cezaevinden nasıl çıkaracaksın? Sen bir katili nasıl çıkaracaksın? Bebek katilinin anıtını yapmaktan bahseden, bir Türkiye ve Türk düşmanını layık olduğu demir parmaklıklar arkasından nasıl çıkaracaksın anlat biz de bilelim. Bunun sırrı ne? Seni böyle kim konuşturuyor? Ağzına senin ne çaldılar bal diye?"

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Bizim adayımız bellidir, kaçak güreşmeyin siz de ilan edin adayınızı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle: Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Küresel ve bölgesel gelişmelerin seyrine baktığımızda güçlü bir devlete, köklü bir millet geleneğine sahip olmanın ne kadar önemli olduğu daha iyi görülecektir. Hayatın ve siyasetin olağan akışı içinde sorunlar hiçbir zaman eksik olmayacaktır. Asıl marifet dönem dönem yeşeren sorunlara teslim olmak değil, onları çözecek irade maharetini sergileyebilmektir. Meselenin can alıcı noktası çözümün bir parçası olabilmektir. Aziz Atatürk 1937 yılındaki bir demecinde 'Ben 1919 yılı Mayıs'ında Samsun'a çıktığımda elimde hiçbir maddi güç yoktu. Yalnız yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. Ben bu kuvvete güvenerek işe başladım' diyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın felaketler ve yokluklar içinde nasıl bir mücadele gösterdiğini detaylarıyla anlatmıştı. Ceplerindeki para 20 yumurta, 1 okka peynir, 10 ekmek almaya güç bela yetmişti. Aldıkları para da borçtu. Bindikleri eski püskü 3 araba vardı. Paraları yoktu, yiyecekleri yoktu, elde yok, avuçta yoktu ancak muazzam bir inançları vardı, taviz vermeyen bir istiklal iradeleri vardı. Esir yaşamaktansa şehadeti göze almış sarsılmaz bir duruşları vardı. Türkiye böylesi bir mücadeleyle taçlandı. "GERÇEKLERİ KÜSTAHÇA ÇARPITIYORLAR" Vatan namustur, namusun fiyatı ve ekonomik değeri ise asla olamayacaktır. Maddi imkansızlıklar içinde kıvranan, düşmanın karşısında imanıyla etten duvar ören askerin ihtiyaçları için Türk milleti seferber olmuştu. Türk milleti bütün maddi ve manevi varlığını vatanı için ortaya koymuştu. Milletten alınan ne varsa cumhuriyetin kuruluşundan sonra hak sahiplerine iade edilmişti. Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz günlerde 'Atatürk'ü anlamak' konulu ders verdiği medyaya yansımıştı. Bilmediği ve tanımadığı bir kişiyi anlatmaya çalışmak sadece cahillere özgü bir tutumdur. Bugünkü CHP'nin neresi Atatürk'ün CHP'sine benzemektedir? Atatürk inanmış bir Türk milliyetçisidir, Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı kalpsiz ve kapasitesizdir. İradeleri yalçın kayalıkların ardına hapsedilmiş. Bunların aralarında hiçbir fark yoktur. Dünyayı okuyamazlar, çağın gelişmelerini anlayamazlar. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini fark edemedikleri için gerçekleri küstahça çarpıtırlar. EKONOMİDEKİ GELİŞMELER Merhum şehidimiz haksızlığa uğramıştı, maalesef bir komploya kurban gitti. Borcu vardı sızlanmadı, yalnızca görevini yaptı. Türk milleti yeri geldi vefasını gösterdi. 27 Temmuz 1922'de şehit Mehmet Kemal Bey'in eşi ve oğluna aylık bağladılar. Haksızlıklar elbet bir gün telafi edilir, ekonomik sıkıntı varsa elbirliğiyle yaparız, hepsini aşarız. Mağduriyet yaşayan varsa devlet dayanışmasıyla hak ettiği sosyal seviyelere mutlaka çıkarırız. Sabırla, metanetle, geleceğimizin çok daha iyi olacağını bilmek ve buna inanmak zorundayız. Akıntıya karşı kürek çekemeyiz. Mesela az yedik, çok yedik meselesi değildir. Bugün yoksa yarın olacaktır, bugün eksikse yarın tamamlanacaktır. Yeter ki Türk milleti ebediyete kadar yaşasın, dursun. Hayat pahalılığı gelip geçicidir. Müslüman'a karamsarlık haramdır. Türkiye'nin zora girmesini siyasal rant olarak görenler, tek kelimeyle kifayetsizdir. Biz bir tas hoşaf, kuru bir ekmek yiyerek Çanakkale'de direnmiş bir milletiz. Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı neyden bahsediyor? Rüyalarının kabusla biteceğini görmeleri mukadderdir. Cumhur İttifakı kalp sefası arayan aziz milletimiz için parlak bir deniz feneridir. Türkiye has bahçemizdir, mıymıntı bir muhalefet olan zillet ittifakı katılaşmış vicdandır, sefalete düşmüş siyasettir. Zamlardan şikayet edip sonra da İstanbul'da ulaşıma yüzde 40 zam yapanlar zillettedir. ADAYLIK TARTIŞMASI Henüz bunlara ajansları icazet vermemiştir. Henüz küresel efendileri bir aday işaret etmemiştir. Bizim adayımız bellidir, peki sizin çürük adayınız ne zaman ortaya çıkacaktır, neyi bekliyorsunuz? Haydi gösterin adayınızı, aciz bir ittifakın Türkiye'yi yönetmesinden bahsetmek mümkün müdür? Bu kadar ayak oyununa, polemiğe ne gerek vardır? Korkmayın, kaçak güreşmeyin, ilan edin adayınızı da boyunuzun ölçüsünü görelim. Devlet memurlarının kapısına dayanan Kılıçdaroğlu ise etap etap Türkiye'nin sabrını test eden zırvadır, zillettir. Türkiye zillete düşmeyecektir. Güvence Cumhur İttifakı'dır. İçinde bulunduğumuz zor günler yakında geride kalacaktır. Suriye'den Ukrayna'ya gördüğümüz gerçekler bu ihtiyacın ne denli mühim olduğunu teyit etmiştir. Devlet, milletiyle güçlüdür. Devlet yoksa barış yoktur, ekonomi yoktur, bağımsızlık yoktur. Bizim yönetim felsefemizin özü devletle millet kaderinin bir ve aynı olmasıdır. "SİYASİ GARABETLET" Geleceği konuşmaktan korkanların geriye takılıp kalmaları bu yüzdendir. Benim onlara da bir tavsiyem olacaktır; gözlerini ufkuna çevirmeseler bile gafil yönetimler elinde zayıflamış milli kimliğin, tahrip olmuş esenliğin, düşülmüş tuzaklarla çözülen millet birliğinin, yabancılaşmayla bozulan değerlerin ve kaybedilen özgüvenin bir büyük milleti nasıl mahkum ettiğini görebilmeleridir. Türkiye ve Türk milleti tarihin en kritik dönemlerinden birisiyle yüz yüzedir. Zillet ittifakının yanlışı da buradadır. Risk ve tehditleri doğru okuyamayan siyasi garabetlerdir. Kuşatılan Türkiye, sarsılan devlet, yozlaşan ahlak, hançerlenen vatan, kaybolan nesiller, çözülen doku maalesef CHP'sinden İP'ine HDP'sinden diğer marjinal partilere kadar hepsinin ortak gayesidir. Önümüzde zorlu bir dönem vardır. Olup biteni seyretmenin, geleceğin analizini yapmadan mevcutla meşgul olmanın kimseye ve Türkiyemize bir katkısı olmayacaktır. Biz hedefleri büyük, hevesleri küçük bir ülke olarak kalamayız. 2023 yılında Cumhur İttifakı'nın kesin zaferinden başka hiçbir siyasi sonuç bizim susuzluğumuzu gideremez. Bizi bilenler bilir, bizi tanıyanlar tanır, biz kendimiz için hiçbir şey aramayız, istemeyiz. Gözlerimiz sonsuzluğa kilitlenirken önümüze çıkan çukurlara düşemeyiz. Heyecanları tükenenlerin, bu hedefi sorgulayacaklarının da farkındayız ancak unutmayalım ki 13 asır önce yola çıkan mesajlar bizi milletler mücadelesinde var edebiliyorsa, bugün söyleyeceklerimiz de neden 13 asır daha taşımasın. Çağlayarak ilerleyen bu yolculuğunda önüne çekilmiş engelleri gün gün aşarak kendi mecrasında büyüyerek akmaya devam edecektir. Mutlaka başarmalıdır, bizim doğru yerde, doğru zamanda ve doğru insanlarla buluşmaktan kastımız da budur. Biz dersimizi tarihten aldık, önümüze tarihi kılavuz olarak koyduk. Partimiz günlük siyasete hiç alet olmamıştır. Popülist siyasetin kirliliğinden hep uzak kalmaya çalışmıştır. Zor, zahmetli bir mücadelenin, sağlam bir karakterin sonucu olacaktır. Bu milliyetçi, ülkücü olmanın kaçınılmaz bir bedelidir. Ancak ve ancak bu bedeli göz önüne alanlar bu yolculuğa çıkabilirler. Sorunlardan ve sıkıntılardan ürkmemek, tuzaklardan ve karanlıklardan uzak durmak lazımdır. Herkes milliyetçi olabilir, hatta olmalıdır. Hepsine saygı duyarız ancak milliyetçiliği hayatın her alanında uygulanabilir bir siyaset olarak benimseyen tek parti MHP'dir. Ülkücüyüm diyen kim varsa ana çatısı MHP'dir. MHP artık bölge ülkelerindeki soydaşlarımızı küresel kargaşadan kurtaracak bir anlayışı da sahiptir. RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan ve 48. güne giren savaşın bir an evvel çözüme ulaşması samimi dileğimizdir. Savaş baronları silahların susmasına karşıdır. NATO Genel Sekreteri savaşın yıllarca devam edebileceğini dile getirmektedir. Türkiye'den başka ikinci bir ülke aransa dahi bulunamayacaktır, Türkiye'nin devrede olması özellikle ABD ve yanında hizalanmış ülkeleri rahatsız etmektedir. Türkiye barış konusunda nettir. Birleşik Krallık Başbakanı'nın Ukrayna'yı ziyaret edip Zelenski'nin üzerinde psikolojik baskı kurması dikkat çekicidir.

2 yıl önce

MHP'li Büyükataman'dan Kılıçdaroğlu'na tepki: “Koskoca CHP'yi yabancı başkentlerin kullanışlı maşası ve teröristlerin sığınağı haline getirdin”

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman yazılı açıklamasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yönelik sözlerine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında "milliyetçilikten, vatanseverlikten, ülkücülükten ve itibardan bahsedecek son kişi olduğunu unutarak itham ve iftiralarını sürdürdüğünü" ifade eden Büyükataman, "Her iddiasında boşa düşen, her çıkışında amansızca yere çakılan Kılıçdaroğlu, 2023 seçimlerinde duvara toslayacak olmanın korkusuyla, gitgide siyasi nezaketten uzaklaşmakta ve son çırpınışlarını yapmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. Büyükataman, şunları kaydetti: "Kılıçdaroğlu MHP'ye üzülmeyi bırakıp, koskoca CHP'yi yabancı başkentlerin kullanışlı maşası ve teröristlerin sığınağı haline getirdiği için kendi haline yanmalıdır. CHP'de Atatürk'ün ismi sadece bir istismar konusu olarak kalmış ve Kılıçdaroğlu, altı oktan biri olan milliyetçiliği, akıbeti belli olmayan bir hedefe fırlatalı çok olmuştur. CHP liderinin, partisinde Atatürk konulu ders vermesi ise yalnızca trajikomiktir. Eğer Kılıçdaroğlu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun şerefli duruşunu öğretmek istiyorsa önce kendisi öğrenmeli ve sindirmelidir. Kendisine, 'Türk Milliyetçiliği nedir?', 'Atatürk kimdir?', 'Ülkücülük nedir?' konularını en iyi şekilde anlatacağımızdan şüphesi olmasın. Ülkücülük, rotasını Kandil'e çevirenlerin, teröristler için adalet isteyenlerin, umudunu Türkiye karşıtı büyükelçilere bağlayanların ulaşabileceği bir mertebe değildir."

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şehit aileleriyle iftar yaptı

MHP lideri Devlet Bahçeli, parti Genel Merkezi'nde düzenlenen iftar programına katıldı. Şehit ailelerinin konuk olduğu iftara, Bahçeli'nin yanı sıra MHP Genel Başkan Yardımcıları Semih Yalçın ile Mevlüt Karakaya, MHP milletvekilleri ve partililer katıldı. Konuklarla selamlaşan Bahçeli, iftar yemeğinin ardından hatıra fotoğrafları çekindi. https://twitter.com/mhp_bilgi/status/1515387100329390084?s=21&t=xQWxXaBIQamuHeWJAQpUoA

2 yıl önce

MHP lideri Bahçeli: Bile isteye odalarda ışıksız kalanları milletimiz zifiri karanlığa mahkum edecektir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, , 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle sosyal medya hesabından  mesaj yayımladı. Bahçeli şu ifadeleri kullandı: 23 Nisan 1920 öyle bir tarih anıdır ki, küllerinden yeniden doğup tıpkı bir dev gibi doğrulan ve kutlu iradesiyle Milli Mücadele’yi meşruiyet, mensubiyet, mesuliyet ve metanet kulvarında ikmal ve icra etmenin kararlılığını gösteren bir milletin istiklal adımı, istikbal hamlesidir. Bursa Mebusu Emin Erkul’un anlatımıyla söylersek, 23 Nisan 1920’de Ankara halkı sokaklara dökülmüş; camilerin minarelerinden yükselen ezanlar, tekbirler, selatü selamlar, okunan Kuran-ı Kerim tilavetleri, kesilen kurbanlar, edilen dualar adeta gök kubbede yankılanmıştı. Meclis’in en yaşlı üyesi sıfatıyla geçici başkanlığa seçilen Sinop Mebusu Şerif Bey açılış konuşmasında, milletimizin iç ve dış tam bağımsızlığı dahilinde mukadderatını bizzat ele aldığını ve idare etmeye başladığını tüm dünyaya ilan etmişti. Artık makus talih değişecekti. Büyük Millet Meclis’i milli sabrın eseri, milli aklın esenliği, milli ahlakın egemenliği olarak millet tarihindeki yerini 102 yıl önce büyük umutlar eşliğinde almıştı. 23 Nisan 1920’de yakılan meşale Türkiye Cumhuriyeti’nin ufkunu aydınlatmış, işgal unsurlarını yakıp yıkmıştı. Türk milleti ortak iradesini, hürriyet özlemlerini, tarihsel haklarını ve istikbal haysiyetini Meclis'imizin maddi ve manevi hükmü şahsiyetiyle eklemleştirip perçinleyerek onuruna ne kadar düşkün olduğunu göstermiştir. Menfur, melun ve merdut emellere sur çekilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi karanlık hedeflere engel, kararmış vicdanlara çengel, kaos ve kargaşa müelliflerine aşamayacakları settir. Milli egemenliğin tecelligahı olan Meclisi’miz Kurtuluş Savaşı’mızı zaferle buluşturan kahramanlık numunesi, Gazi’lik timsalidir. "ÇARPIK ZİHNİYETLİLERİN TBMM'DE GÖREV YAPIYOR OLMALARI ZİLLETTİR" Vicdan ve siyasetlerindeki karanlık noktaları ülkemizin geneline teşmil etmenin arayış ve gayesinde olanların yüzsüzce karanlık içinde poz vermeleri, aynı zamanda sivil itaatsizlik provaları, üstelik bu çarpık zihniyetlerin TBMM’de görev yapıyor olmaları zillettir, rezalettir. Türkiye’nin aydınlık yarınlarını baskılamaya, üzerini örtmeye azmetmek Gazi Meclisi’mizin emanetlerine karşı ayıplı bir itirazdır. Fikir ve vicdan hürriyeti perdesi altında esasen bütün hürriyetleri yok etmekten başka bir maksat gütmeyen etki ajanları dün yenilmiş, gene yenilecektir. İçine düştükleri tehlikeli savrulmaların ağırlığından ve aşağılayıcı durumundan kurtulabilmek için karanlığa sığınanlar, karanlıktan medet umanlar 23 Nisan 1920’de nasıl kaybetmişlerse, onların izinden yürüyen müstevli kuklaları yine ve bir kez daha kaybedeceklerdir. "TÜRK MİLLETİ LAYIK OLDUĞU ZİFİRİ KARANLIĞA MAHKUM EDECEKTİR" Bile isteye odalarda ışıksız kalıp milletimizin ışığını söndürmeyi amaçlayanlara bizzat Türk milleti karşı çıkacak, komplolarını ve kumpaslarını yeri ve zamanı geldiğinde ellerine tutuşturup alayını birden layık oldukları zifiri karanlığa mahkum edecektir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız münasebetiyle, sevgili çocuklarımızın bayramlarını tebrik ediyor, hepsini kucaklıyorum. Çocuklarımıza her günü bayram olan bir Türkiye’yi Allah’ın izniyle hediye edeceğimizin güvencesini veriyorum. Onlar bizim umudumuzdur. Gazi Meclisi’mizin 102’inci yıl dönümünü iftiharla kutluyor, nice diriliş ve yükseliş dönemlerine vesile olmasını diliyorum. TBMM’nin İlk Başkanı Aziz Atatürk’ü, kurucu kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi, İlk Meclis’in muhterem mebuslarını saygıyla ve rahmetle anıyorum.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: “Terörün kaçacağı yer kalmamıştır”

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, milletimizin bekası, ülkemizin bağımsız geleceği için dünden daha önemli bir görevle karşı karşıyadır. Bu görev tarihidir, tehiri ve tevzisi düşünülemeyecektir. Maruz kaldığımız stratejik tehditler küresel senaryoların bölgemizde gösterime sokulan bugünkü sahnesinden başka bir şey değildir. Milli birliğimizi, milli güvenliğimizi, milli çıkarlarımızı, milli varlığımızı, milli gelecek projelerimizi sömürge hesaplarına, lord planlarına, egemen güçlerin inisiyatifine teslim etmek isteyenler faal haldedir. Dünya’nın enerji ve su kaynaklarını kontrol etmek isteyen yeni emperyalizm, bunlara sahip milletler üzerinde hunhar oyunlar peşindedir. Maalesef büyük çoğunluğu din kardeşimiz ve soydaşımız olan geniş coğrafyalarda kin, nefret, zulüm devamlı körüklenmektedir. Anlaşılan buralarda petrol bitmedikçe, gaz bitmedikçe, su bitmedikçe, paylaşacak toprak bitmedikçe savaşlar da bitmeyecektir. Görünen odur ki, bu kaynaklar tükenmedikçe gözyaşları da sona ermeyecektir. Afrika’nın bir ucundan, Asya’nın bir ucuna kadar milyarlarca insan bir lokma ekmek, bir parça hürriyet, bir nebze olsun haysiyet mücadelesi için canını dişine takmaktadır. Kaybedenler, nehir gibi kanı dökülenler tarihin her devrinde olduğu gibi yine mazlumlardır. Bugün milyarlarca insan kendi emeğiyle ayakta durmak, ürettiğini satmak, huzur içinde yaşamak, sahip oldukları kaynakları refahı için kullanmak istemektedir. Kaldı ki bu istek haklıdır ve meşrudur. TERÖRİZM SINIRLARI DEĞİŞTİRMENİN BUGÜNKÜ BAHANESİDİR Bu masum talepleri sekteye uğratmak maksadıyla adına bazen terörizmi önlemek, bazen barış getirmek, bazen demokrasi kazandırmak denen küresel baskı ve dayatma mekanizması sürekli canlı tutulmaktadır. Terörizm, büyük ve bereketli toprakları sömürmenin, parçalamanın, sınırları değiştirmenin bugünkü bahanesidir. Bunun adı 19’uncu yüzyılda “Şark Meselesi” idi. Terörizm, aynı zamanda hedef ülke ya da ülkelerin içişlerine karışmanın, bunları zaman içinde fiilen ele geçirmenin de gerekçesi olarak değerlendirilmiştir. Dün bunun da adı “medeniyet götürmek”ti. Bugün emperyalizmin hedefi Afrika’nın Okyanus kıyısından, Doğu Türkistan havzasına kadar uzanan engin coğrafyalardır. Bu ülkeleri hizaya getirme, direnişlerini kırma, rejimlerini dönüştürme projeleri hız kazanmıştır. Bunun maskesi ise “yeni dünya düzeni”dir. Milletiyle birleşip bu küresel yağmaya direnen, bu vandallığı sorgulayan liderler ve hükümetler gönderilmek, indirilmek istenmektedir. Ancak bu karanlık dönemin perdesi kapanmaktadır. Milli egemenliğe dayanan demokratik yönetimlerin dış müdahalelerle tasfiyesi, terörizmin komplolarıyla, terör örgütlerinin kanlı suikastlarıyla köşeye sıkıştırılması artık ham bir hayaldir. Geldiğimiz bu aşamada bilhassa Türkiye geri dönülemez bir yoldadır. Fatih Sultan Mehmet’ten 3’üncü Selime kadar askerimizin dilinden düşmeyen “Kızılelmaya kadar varız” sözü bugün tekrar ete kemiğe bürünmüştür. Bir toprağın coğrafyadan vatana yükselişi kaç milyon faciaya, acıya, hatıraya mal olmuştur. Çocuğun doğarken kaç kere anasını öldürüp öldürüp dirilttiği gibi, coğrafya da vatan olurken üstündeki milleti öldürüp öldürüp diriltir.” TÜRK MİLLETİ SON SÖZÜNÜ MALAZGİRT'TE SÖYLEMİŞTİR Muhatap olduğumuz her müşkülat, katlandığımız her müessif olay daha huzurlu ve daha güvenli bir geleceğin kefaretidir. Türk milleti son sözünü Malazgirt’te söylemiş, ayak bastığı toprakların ruhuna vatan sedasını can pahasına üflemiştir. O günden bugüne vatan tektir, adı Türk’tür. Binlerce yıldır millet tektir, adı Türk’tür. Bunun dışında her arayış, her yoklayış, her zorlayış maceradır, mutlak butlanla maluldür. Kurtuluş Savaşı’nın en çetin anları devam ederken 22 Ağustos 1921 tarihinde, Büyük Millet Meclisi’nin Kayseri’ye nakli tartışmaları sürdüğü bir esnada kürsüye çıkan Tunceli Mebusu Diyap Ağa’nın: “Efendiler! Buraya kaçmaya mı geldik, yoksa gerektiğinde kavga ederek ölmeye mi?” seslenişi bizim nazarımızda hala geçerliliğini koruyan bir azmin beyanıdır. Kendimize has fazilet ve meziyetimizle, şahsi haslet ve kabiliyetimizle, bıçkın cesaret ve hamiyetimizle hiçbir kuşatmaya eyvallah etmedik, hiçbir saldırıya boyun eğmedik. Hamd olsun bugün de eğmiyoruz, bilinsin ki, bundan sonra da yalnızca rükûda eğileceğiz. Dün müstevliler, manda ve himaye mübaşirleri, işbirlikçi müflisler, ihanet mültezimleri vardı, bugün ise emperyalizmin piyonları, küresel güçlerin kiralık katilleri olan terör örgütleri vardır. Dün işgalciler denize süpürülmüştü, bugün ise teröristler bulundukları, görüldükleri her yerde gömülmektedir. Türk’e kefen biçmeye cüret edenlerin sonu tarihin her döneminde hüsrandır, rüsvadır. Türk milleti terörün belini kıracaktır, teröristler döktükleri şehit kanlarında çırpına çırpına boğulacaklardır. Bu meselenin başka yolu, bir başka yordam ve seçeneği yoktur. Türkiye’ye silah çekenler, pusu kuranlar, sınır güvenliğimizi ihlal edenler, mücavir bölgelerde nifak üretenler, insanımıza ve topraklarımıza musallat olanlar doğduklarına bin pişman olacakları gibi, bedelini de çok acıklı, çok ağır şekilde ödeyeceklerdir. Milli Mücadele zaferle pekişerek vatan düşmandan temizlenmiş ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmişti. YURTİÇİNDE VE YURTDIŞINDA KAÇACAĞI YER KALMAMIŞTIR Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde bu defa da düşman imalatı olan terör belası, bölücülük illeti Türk milletinin makus talihi olmaktan kesinlikle çıkarılacak, bu kanlı döngüye son nokta koyulacaktır. Hem yurt içinde hem de yurt dışında terörün kaçacağı yer kalmamıştır. Pençe operasyonlarıyla teröristlerin ülkemize sızma ve intikal sahaları kapatılmış, bütünüyle kontrol altına alınmıştı. Operasyon yapılmayan tek bölge de Zap Bölgesi kalmıştı. İşte Pençe-Kilit Harekatıyla bu bölgede de hamd olsun bayram temizliği yapılmaktadır, canilerin defteri dürülmektedir. PKK/YPG için emniyetli hiçbir yer yoktur. Bölücü terör örgütü psikolojik yıkım içindedir. Kahramanlarımızın proaktif ve entegre mücadele stratejisiyle terör örgütleri kırsal alanlardan sökülüp atılmaktadır. TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HAYAT DAMARLARI KESİLDİ Terör nereden kaynaklanıyorsa, hainler nerede barınıp saklanıyorsa meşru hedef orasıdır ve and olsun hepsinin sonu gelmiştir. Irak’ın kuzeyinde yuvalanan terör örgütüne düzenlenen hava harekatları, Pençe 1-2-3; Pençe-Kartal, Pençe-Kaplan, Pençe-Şimşek operasyonlarıyla terör örgütünün hayat damarları kesilmiş ve koparılmıştır. PKK/KCK’nın sözde yürütme konseyi üyelerinden olan terör elebaşları nokta operasyonlarla imha edilmiştir. Bölücü terör örgütünün Irak’ın kuzeyindeki bazı alanlarda varlığını halen sürdürmesi, buralarda mevzilenmesi ve geniş çaplı saldırı hazırlığı içinde olduğunun tespit edilmesi üzerine 17 Nisan 2022 tarihinde Pençe-Kilit Harekatı başlatılmıştır. Terör barınakları yerle bir edilmiş, sayıları 50’yi aşan terörist etkisiz hale getirilmiştir. Hainler başlarını mağara deliklerinden çıkaramaz hale gelmişlerdir. Başta Irak olmak üzere tüm komşu devletlerimizin sınırlarına, siyasi ve toprak bütünlüğüne saygılı ve meşru müdafaa hakkı çerçevesinde terör örgütlerinin kafasına pençe darbeleri indirilmiş, sınırlarımız yılanlara çıyanlara karşı kilitlenmiştir. Allah nazarlardan saklasın, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz taktik ve operatif anlamda, önleyici strateji ustalığıyla destan yazmaktadır. Kanlı örgüt saldırı ve toplu eylem yapabilme kabiliyetini yitirmiş, can çekişmeye başlamıştır. İlki 2018 yılının Mart ayında devreye giren Pençe Harekâtlarının devamı ve tamamlayıcısı olan Pençe-Kilit hamlesiyle terör örgütü komaya sokulmuştur. Türkiye’nin kesintisiz mücadelesi yoluyla, Irak topraklarında sınırlarımıza paralel şekilde doğuda Hakurk bölgesinden batıda Sinat-Haftanin’e kadar 270 kilometre uzunluğunda, 20 kilometre derinliğindeki alan A’dan Z’ye güvenliğe kavuşturulacaktır. Eli ve vicdanı kanlı terörist Duran Kalkan, operasyonların devam etmesi halinde sözde savaşı şehirlere taşıyacaklarını korkakça iddia etmiştir. Geçtiğimiz hafta Bursa’da infaz koruma memurlarının içinde bulunduğu ve bir kardeşimizin şehit düştüğü terör saldırısıyla İstanbul’da TÜGVA’ya yapılan bombalı saldırı PKK’nın ve taşeron örgütlerin hain bir eylemi olarak tespit edilmiştir. İnanıyor ve kahramanlarımıza güveniyorum ki, başta bu terörist Kalkan olmak üzere, terör elebaşlarının cezalandırılacakları günler uzakta değildir. YA LEŞLERİ YERE SERİLECEK YA DA KAFALARINA ÇUVAL GEÇİRİP ADALETE TESLİM EDİLECEKLER Bir babayiğidimiz, bir aslan parçamız, bir yiğidimiz Türkiye’yi tehdit etmeye yeltenen hainleri ümit ve temenni ediyorum ki ya leşini yere serecek ya da başlarına çuval geçirerek Türk adaletine teslim edecektir. Şehirlerimizde eylem hazırlığı içinde olan kim varsa tavsiyem kefenlerini de yanlarında taşımalarıdır. Şerefini kaybetmiş bir insan yaşayan ölüdür. Teröristler şeref ve namuslarını bedeli mukabilince satmış insanlık defolarıdır. Türk milleti bu canileri affetmeyecektir. Pençe-Kilit Harekatı’nda etkisiz hale getirilen teröristlerden bazılarının hüviyet ve ülkelerine bakıldığında karşımızdaki dehşet verici küresel husumetin tüm yönleri açığa çıkacaktır: Kahramanların yüksek iman ve iradesiyle yok edilen teröristlerden 8’nin Ermeni, 5’nin Fransız, 7’sinin ABD’li, 3’nün İngiliz, 2’sinin de Alman olduğu anlaşılmıştır. Bu çok uluslu tablo tesadüf değildir. Arka planında derinleşmiş Türk ve İslam husumeti yatmaktadır. PKK/YPG terörü, haçlı emellerine refakat eden, zalimlerin Türk milletiyle yarım kalan tarihi hesaplaşmasını mahallinde ikmal için uzaktan kumandası yapılan, kimin çıkarına uygunsa onun tarafından kullanılan, parayı verenin işini gören, silahı sağlayanın emrine giren kanlı ve kalleş bir örgüttür. Terörle mücadele, koynunda haç taşıyanlara karşı hilalin duruşudur. Terörle mücadele, haramı geçim kapısı yapanlara karşı helalin şuurudur. Terörle mücadele, batıla hizmet edenlere karşı hakkın teslim olmaz ruhudur. Terörle mücadele gazilerimizin, şehitlerimizin alacak davasıdır, karşı çıkanlar da şeytanın yanındadır. PKK ve taşeron örgütleri bir başka anlatımla Hınçak’tır, Taşnak’tır, Asala’dır, Eoka’dır, Megali İdea’dır, FETÖ’dür, DEAŞ’tır, DHKP-C’dir, MLKP-C’dir, TİKKO’dur, Türk ve Kürt kanından geçinen, emperyalizmin namına istiklalimize namlu çeviren zulüm ve zillet figüranlarıdır. Bunlara destek olan namertler de aynısıdır. Bunları koruyup kollayanlar da terörizmin alçak failleridir. Terörle mücadele esnasında, en son olarak Pençe-Kilit Harekatı’nda şehit olan vatan evlatlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Aileleri, silah arkadaşları, milletimiz başta olmak üzere hepimizin başı sağ olsun diyorum. Kahramanlar vurulunca değil, unutulunca ölürler. Kahraman toprağa düştü mü şehit, terörist düştü mü leş olur. Kararlılıkla belirtiyorum ki ne kahramanlarımızı, ne de sorulacak hesaplarını unutacağız. Türkiye olağanüstü bir süreçten geçerken, terörle mücadele çok boyutlu ve inanmış bir halde sürdürülürken, zillet ittifakının herhangi bir partisinden en küçük destek mesajı paylaşanını gördünüz mü? Milli meselelerde duyarlı ve diğerkâm davranıp sorumlu ve ahlaklı tavır sergileyenini hiç duydunuz mu? Menfaatine düşkün olan milletine yabancıdır. Siyasi ikbali için Türkiye’nin istikbaline gölge düşürmeye azmetmiş zillet ittifakı iyice yoldan çıkmış, hepten yozlaşmış, istikametini şaşırmıştır. 24 Nisan 2022 tarihinde 6+1 formatında üçüncü kez toplanan partilerin ortak açıklamasının, hayatın ve siyasetin olağan akışıyla, Türkiye’nin yüksek mücadele anlayışıyla bağdaşan veya çakışan bir yanı var mıdır? Milli egemenlik haklarımıza, tarihsel emanetlerimize, devletimizin ve milletimizin hükmü şahsiyetine hürmet ve bağlılık zillet ittifakı açısından söz konusu mudur? BİLDİRİLERİNİ HAZIRLAYAN DIŞ GÜÇLERDİR Haydi bunlar kuldan utanmıyor, bari Allah’tan korksunlar. Zillet ittifakı Türk milletinin ekmeğini yese de gavurun kılıcını sallamaktan rahatsızlık duymuyor. Bu ittifak ortakları sadece “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” masalıyla avunuyorlar. Toplanıp toplanıp dağılıyorlar. Sahte gülümsemelerle günü kurtardıklarını sanıyorlar. Nalıncı keseri gibi, her birisi kendine yontuyor, kalpleri çıfıt çarşısına dönmüş haberleri olmuyor. Birbirlerine kazık atıyorlar, tuzak kuruyorlar, dedikodu yapıyorlar, sonra dönüp birbirlerinin gönlünü almaya çalışıyorlar. Her numara zillet ittifakında, ne ararsanız bu ittifakın yamalı bohçasında. Bunların dilinde şehitlerimize rahmet yok, Türkiye’ye övgü yok, teröristlere tepki yok, gelecekle ilgili umut yok, yüzlerinde meymenet yok. Kimin hesabına, kimlerin hizmetine siyaset yaptıklarını da bilmeyen yok. Zillet ittifakını Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dolduruşuna getirip yuvarlak masa bildirilerini hazırlayan dış güçlerdir, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin mayası da, mimarı da, mihmandarı da büyük Türk milletidir. Bizim medarı iftiharımız, yegane mensubiyetimiz aziz milletimizdir, zillet ittifakının müşahidi ve membaı yabancı ülkelerin Türkiye’deki sefirleridir. Zillet ittifakı Türkiye’nin tarafında değildir, yol haritaları karışık ve bulanıktır. Nerede duruyorlar, hangi mihrakların esareti altındalar artık bilmeyen kalmamıştır. KILIÇDAROĞLU HANGİ PROVOKASYONU YAPACAĞINI ŞAŞIRMIŞTIR Biz de tarafız, hem hakkın, hem halkın, hem de hakikatin tarafındayız. Zillet ittifakının tarafı Türkiye’nin tahribidir. Zillet ittifakının tarafı Türk milletinin önüne koyulmuş takozdur. Bu ittifakın çekicisi CHP Genel Başkanı ise ne yapacağını, ne söyleyeceğini, hangi provokasyonu servis edeceğini şaşırmış vaziyettedir. Faturayı üç ay boyunca ödemeyen Kılıçdaroğlu’nun beklendiği üzere elektriği kesilmiştir. Bu çarpık zihniyet karanlıktan ülkemizin aydınlık ortamına gölge düşürmeye çalışmıştır. Elbette olacağı buydu, şahsen uyarmıştım, faturayı ödemezse elektriğinin kesilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Hatta Kılıçdaroğlu’na insani ve vicdani destek olmak adına bütün il teşkilatlarımızın birer kandil göndermesini talimatlandırmıştım. Nasıl olsa Kandil’e yabancılık çekmiyordu, nasıl olsa Kandil’e ümit bağlamıştı. Biz de onun anladığı ve bildiği Kandil’i değil de ışık saçan kandili adrese teslim göndermiştik. Huylu huyundan vazgeçmiyor, karanlık emelleri olanların tercihi yine karanlıktan mesaj vermektir. Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı karanlıktır, kumpastır, kumpanyadır.

1 yıl önce

MHP lideri Devlet Bahçeli'den Bakan Soylu’ya destek, Ümit Özdağ'a sert tepki! 'Pis bir kumpas, küstah bir tertip...'

MHP liderinin açıklamaları şöyle; “Türkiye’miz maksadı bulanık, meşrebi buruşuk, meselesi bunalım çıkarmak olan müflis odaklar eliyle karanlık bir ortama sürüklenmek, kavga ve kargaşa iklimine sokulmak istenmektedir. Kaldı ki dış tazyik ve telkinlerin refakatiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okunmaktadır. Türk milleti gelişmeleri kaygıyla takip etmektedir. Nereye ve hangi çevrelere hizmetkarlık yaptıkları sır olmayan menfur zihniyetlerin siyasi kamuflaja bürünerek sokak üslubuna heveslenmeleri, bu vesileyle toplum huzurunu zehirleme teşebbüsleri çok ciddi bir tehdittir. Sayın İçişleri Bakanımızın ve İçişleri Bakanlığımızın hedef alınması, saat 11 randevusuyla bakanlık çevresine yığınak yapılması vaka-ı adiyeden bir olay şeklinde görülemeyecektir. Bu pis bir kumpas, bayağı bir tezgah, küstah bir tertip ve beyhude bir çırpınıştır. Şu hususu herkes bilmelidir: Türkiye’nin terörle mücadeleyi yurt içinde ve yurt dışında kararlılıkla ve kahramanca icra ettiği bir dönemde milli güvenliğimizi müdafaa, milli bekamızı muhafaza eden kurum ve kuruluşların iğrenç polemiklerin içine çekilmesi alçak bir komplodur. Türkiye’nin terör kamburundan kurtulması için insanüstü bir çaba sarfeden devlet ve siyaset adamlarımızı, tıpkı terör örgütlerinin ağzıyla hedef tahtasına koyanlar tarih huzurunda büyük bir vebalin altındadır. Hiç kimse terbiyesizlik yapmasın, herkes sınırını ve yerini bilsin. Başta İçişleri Bakanımız olmak üzere terörle mücadeleyi inançla, imanla ve iradeyle yürüten kim varsa milletimizin desteği sonuna kadar arkalarındadır. Bu saygın isimlere kim ya da kimler hakarete yeltenmişse hepsini birden şiddetle kınadığımız ve kınayacağımız tartışmasızdır. İçişleri Bakanımızın ismi Süleyman Soylu’dur. Bakanlık önünde pespaye görüntüler eşliğinde magandalık yapanlar, anarşist yöntemlere müracaat edenler ateşle oynayan provokatörlerdir. Türk milleti Soylu duruşu da bilmekte, lekeli ve gölgeli müfterileri de görmektedir. Biz herkesin ederini de, giderini de, ciğerini de iyi biliriz. Sudan sebeplerle, fuzuli polemiklerle, sipariş gayelerle Türk devletine cephe açıp terör örgütlerinin ümidi olanlara bu aziz vatanı heba ve heder ettirmeyiz.” Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Maliye Bakanı’ndan Soylu’ya destek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya destek ziyaretinde bulundu. Ne olmuştu? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TGRT ekranlarında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın göçmemlerle ilgili yalanlarını teker teker ortaya çıkarmıştı. Bunun üzerine Ümit Özdağ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu tehdit etmişti.

1 yıl önce

Veli Küçük ve Sedat Peker’in MHP planları: “Bahçeli’yi camdan atıp Ümit Özdağ’ı oturtacağım”

“Türkçülük” yaptığını iddia ederek yalan ve kurdu içerikleri ile Türkiye Cumhuriyeti’ni “işgal edilmiş, sınırlarını koruyamayan ve yakında parçalanacak” bir devlet olarak göstermeye çalışan Ümit Özdağ‘ın karanlık ilişkileri bir bir ortaya çıkıyor. ABD’de terör örgütü PKK yöneticileri ile görüştüğü belgelenen Özdağ’ın firari FETÖ’cülere hocalık yaptığı da geçtiğimiz haftalarda gün yüzüne çıkmıştı. ‘İSTİHBARATÇI YETİŞTİRİYORUM’ YALANI FETÖ’nün etkin olduğu dönemde MİT ve Polis Akademisi’ne sızan Özdağ, çoğu 15 Temmuz’da tutuklanan ya da yurt dışına firar eden Fetullahçı Terör Örgütü üyelerine verdiği ‘algı yönetimi ve manipülasyon’ dersleri ile sürekli övünüyor. Geçtiğimiz gün İçişleri Bakanlığı’nın kapısına dayanan ve “Bu polisleri ben yetiştirdim, bana istihbarattan bilgi geliyor” diyen Özdağ’ın kendisini ‘derin devletin adamı’ olarak gösterme taktiği ilk değildi. Aynı taktikle, 28 Şubat döneminin hemen öncesinde Ülker Grubu’nu da tehdit eden Özdağ’ın, kurucusu olduğu ASAM için Murat Ülker’den 5 milyon dolar para aldığı o günlerde pek çok gazeteci tarafından dillendirilmişti. ÜLKER GRUBUNA NASIL ÇÖKTÜ? Algı yönetimi ve manipülasyonu iyi bilen Özdağ’ın gözüne kestirdiği kurumlarla ilgili stratejisi çok ilginç. Önce kurumla ilgili bir algı kampanyası başlatıp karalama yapıyor, daha sonra ise kuruma giderek “itibarınızı ancak ben kurtarırım” diyor. Ülker grubunun 28 Şubat sürecinde “yeşil sermaye” damgası üzerine yapıştırılınca, askeri birliklerde ürünlerinin satılması yasaklandı. 1999’da Ülker, bu yaftadan kurtulmak istediğinden dolayı Ümit Özdağ’ın kurduğu ASAM (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) isimli think-tank kuruluşunu finanse etmeye başladı. ASAM ÜZERİNDEN BÜYÜK VURGUN Murat Ülker tarafından her yıl 5 milyon dolar bağış yapılan ASAM’da ise Ümit Özdağ genel başkanlığı Gündüz Aktan’a devrettiğinde ise büyük bir skandal patlak vermişti. Her yıl Ülker’den 5 milyon dolar alan vakfın kasası bomboştu… Kayıp paranın akıbetini soran yeni yönetime ise Özdağ’ın verdiği cevap herkesin tahmin edebileceği gibi “Parayı istihbarat faaliyetlerinde kullandım” olmuştu. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NI DOLANDIRDI ASAM Başkanı olduğu dönemde Özdağ’ın önce karaladığı sonra ağına düşürüp dolandırdığı kurumlardan bir tanesi de Diyanet İşleri Başkanlığı oldu. Özdağ’ın yönlendirmesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dünya dinlerini stratejik bir bakış açısıyla izlenecek bir kurum oluşturulmasına karar verdi ve 2003’te DİYAM kuruldu. ASAM’ın, Diyanet Araştırma Merkezi’ne rehberlik yapması için 150 bin dolarlık protokol imzalandı. DİYAM’ın geçici başkanlığına ise Ümit Özdağ getirildi. Diyanet bir süre sonra dini konulardan çok güvenlik eksenli çalışmalar yapıldığını belirterek protokolü tek taraflı olarak feshetti ve ardından DİYAM’ı da kapattı. Ne olduysa bu karardan sonra oldu. YEŞİLE BOYALI SAHTE RAPORLAR Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, göreve gelmeden önce DİYAM’ın kurulduğunu hatırlatmış ve şu bilgiyi vermişti: “Diyanet araştırmalarına rehberlik yapması için ASAM’a ayda 8 bin dolar, emekli paşalardan ve akademisyenlerden oluşan uzmanların her birine bin küsur dolar ücret ödenmesi kararlaştırılmış. 150 bin dolar bütçeli protokol kapsamında yaklaşık 100 bin dolar ödenmiş. Ancak şimdiye kadar Irak’ta Şiilerin Durumu Türkiyle-İran İlişkileri konulu raporlar hazırlanmış. Bunlar, stratejik araştırma kuruluşlarının hazırladığı klasik raporlar. Bizim beklediğimiz gibi din olgusuna bilimsel bakışla yaklaşmayı öngören dokümanlar değil. ASAM’ın yaptığı çalışmaların yeşile boyanıp Diyanet’e gönderilmiş şekli gibi. Kendilerini çağırdım ve daha küçük bütçeli ve beklentilerimize uygun çalışma yapmalarını önerdim. Kabul etmediler. Biz de prokolü feshedip, DİYAM’ı kapattık.”   VELİ KÜÇÜK VE SEDAT PEKER İLE DEVLET BAHÇELİ’YE TUZAK Veli Küçük tarafından ‘yıpratmak ve ele geçirmek’ için MHP’ye yerleştirilen Özdağ, o güne kadar dış müdahalelere karşı kendisini koruyan MHP’yi de yıpratmayı başarmıştı. Dönemin ünlü MHP’li isimlerinin peş peşe patlak veren seks kasetlerinin arkasındaki ismin her ne kadar Faruk Bayındır olduğu iddia edilse de; MHP’de pek çok isim tezgahın arkasındaki isim olarak Ümit Özdağ’ı işaret ediyor. Özdağ’ı MHP Genel Başkanı yapmak için projeler geliştiren ekibin başında ise Veli Küçük ile Sedat Peker bulunuyor. 2004 yılında Sedat Peker’in elebaşı olduğu suç örgütüne yönelik yapılan teknik takip çalışmaları sırasında  Ümit Özdağ’ın MHP Genel Başkanlığına getirilmesi için kongreden tam 2 yıl önce bizzat Veli Küçük tarafından gerekli çalışmaların başlatıldığı ve bu amaca ulaşmak için defalarca toplantılar yaptığı tespit edilmişti. 4 Kasım 2006 günü Ümit ÖZDAĞ, ziyaret için gittiği Bingöl ilinde, MHP kongresinde Genel Başkanlığa aday olacağını açıklamış; bunun üzerine 5 Kasım 2006 günü Ümit Özdağ, ihraç talebi ile partinin Disiplin kuruluna sevk edilmiş ve 18 Kasım 2006 günü de partiden ihraç edilerek Genel Başkan adaylığı iptal edilmişti. İnternet ortamından temin edilen 15.11.2006 tarihli “Veli Küçük’ten Ümit Özdağ’a destek” başlıklı bir haberde; Ümit Özdağ’ın Veli Küçük ile Ümraniye ilçesinde Princess salonunda verilen bir yemekte aynı masada yan yana oldukları, birbirlerine karşı samimi tavırlarla dikkat çektikleri, Ümit Özdağ’ın toplantıda yaptığı konuşmada Pazar günkü kurultaya katılacağını belirterek “Ben 19 Kasım’da orada olacağım, Kurultay salonuna girmekten korkmuyorum, bana karşı baskı ve tehditler var…..” şeklinde devam eden bir konuşma yaptığı tespit edilmişti. Ümit ÖZDAĞ partiden ihraç edildiği halde Kongre salonuna gitmek istemesinin sebebi ise Mehmet Zekeriya Öztürk’ten ele geçirilen belgeden çok iyi anlaşılmaktadır. Genel Başkanlık planı tutmayınca Veli Küçük, Ümit Özdağ’ı bu kez de MHP’yi karıştırmak ve toplumda infial uyandıracak eylemler yapmak için kullanmayı planlamış, fakat alınan yoğun güvenlik önlemleri sayesinde istenmeyen olaylar engellenmişti. “BAHÇELİ’Yİ PENCEREDEN ATMADAN MHP DÜZELMEZ” Elde edilen deliller arasında (kayıt Sıra No :1096’da) kayıtlı telefon görüşmesinde Veli Küçük “Ben Evet dedim mi Ümit hayır demez yani…” diyerek Ümit Özdağ’ı ne şekilde yönlendirdiği ve kontrol ettiği açıkça görülmektedir. Veli Küçük, 2007 yılında yaptığı (Kayıt Sıra No :1096’de kayıtlı) telefon görüşmesinde “Bu DEVLET BAHÇELİ’NİN bu işten ayrılması lazım” “… bu kaldığı sürece… parti bitecek yani” “BU ADAMI PENCEREDEN AŞAĞI ATMADAN BU PARTİ KURTULAMAYACAK BUNDAN” diyerek her türlü niyet ve amacını açıkça ifade etmişti. SEDAT PEKER İLE MHP’Yİ ELE GEÇİRMEK İÇİN TEZGAH 2004 yılında Sedat PEKER liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan soruşturma sırasında iletişimin tespiti çalışmalarında, Kayıt Sıra No: 001203’te kayıtlı, 03.08.2004 günü saat :14.10’da Sedat PEKER ile Veli KÜÇÜK arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Veli KÜÇÜK’ün saat 20.30’da GÜLER…?’in yanına geleceğinden bahsettikten sonra “Yedide beni aradılar. Gene yedide şey gelecek. Bir yemek, dışarı söyledim. Oraya gelecek şey, Ümit ÖZDAĞ.” “Telefon etti. İlle de buluşalım falan diye. Ümit’le görüşecez. Ümit’le oturacaz, GÜLER’DE gelecek. Sekiz buçukta. GÜLER’LE oturup konuşacaz bazı şeyleri şimdi.” dediği, Sedat’ın “O beyefendilerden çok umutluyum Ağabey. Kendisini gıyabında tanıyorum ama beyefendiden çok umutluyum.” dediği, Veli’nin “ŞİMDİ BİZ BİR ÇALIŞMANIN İÇİNE GİRDİK. Ümit’len devamlı görüşüyoruz. Ben işte bak açık söyliyeyim gönlümden geçen neydi biliyor musun? Gönlümden geçen Muhsin’di. ….Muhsin’in kendisi için demiyorum. Partisi için götürecek şeyde değil, durumda değil.” “Onun için biz şimdi seni, onun için seni ısrarla arıyorum. Biz şimdi bir oluşum yaptık. Bu uğurda şeyde ben Yılma D…….. varya Yılma’yı tanırsın.” “Yılma D…….’ı çağırdım. Erzurum’dan Yılma D……. geldi. 4 – 5 kere buraya aldım. Burada görüştük. Şimdi tekrar buraya gelecek geçen gün Güven, tanır mısın Güven ağabeyi Güven SAZAK’ı” dediği ve Güven S…… ve Yılma D……. ile birlikte yemek yediklerinden bahsettiği, daha sonra “Bağlarbaşındaki yere epece bir yere bir hale getirdik. 350 metrekare bir yer Yılma’yı gönderdim. Yılma orada kaldı. Ben sana onun için bana iki tane beş tane adam getirdi. Yılma benim 3 – 5 kişim var güvendiğim sağlam okuyan yazar okuyanlar bu işi götürebilecek adamlar.” “Yeniçağ gazetesinden arkadaşlar ile görüştüm. Onlar hepsi tanıdıklarım dostlarım. Hele Hayri geldi şimdi Trabzon’dan” “Yayın kurulunun başına Hayri K….çok sevdiğim bir çocuk.” “E Yeniçağa, şey Ortadoğu gazetesinde Zeki var S……….” “Çok sevdiğimiz birisi o da. Bir şey yapacak. Biz şimdi bir oluşum sen az önce söylediğin bir şey varya Milli yol meselesinden bu o şekilde değil o şekilde olması senin aynen katılıyorum, sanki memlekete ihtilal olmuşta Türkiye parçalanmışta, dağa çıkacakmış gibi bir hava.” “Öyle bir şey. Amacımız o değil. Bizim amacımız o değil ya. Türkiye nereye gidiyor. Türk Milliyetçiliği ne oluyor. Niye bu meseleler oluyor falan… beni şimdi Amerika’ya tekrar çağırdılar. Gidecem Amerika’ya tekrar konferanslar vericem. Birkaç yerde bu konular ile ilgili.” dediği, Sedat’ın “Muhsin ağabey gerekirse ileriki zamanlarda ağabey Muhsin ağabeyi de bu yapının içersine dahi etme.” “Yani Muhsin ağabey öyle liderlik hırsı olan bir insan değil. Ülkeye faydası olan her şeye dahil olur Muhsin ağabey.” dediği, bir süre Veli KÜÇÜK’ün kiralamayı düşündüğü ev konusu ile ilgili konuştukları, bir süre sonra Veli’nin “Bu sıkıntımı bir atlatayım bir yerleşeyim, oturayım yani eve. Ondan sonra bu işleri de ben devam ediyorum. Yılma’yı da çağırdım. Güven’len de konuştuk. Güven ağabey ile konuştuktan sonra ben Meral’i aradım. Meral ille bir görüşelim dedi….” “Meral da aynı şey söyledi. Tamamen yanındayız. Beraber olucaz dedi. Sen telefon olmaz. Sen geldiğinde oturucaz. Her şey dört dörtlük çok güzel bir planlama yaptık. Konuşacaz ben şunu söyliyim. Ben hiçbir partiye üye değilim. Hiçbir partide kaydım yok. Ben Türk milliyetçisiyim. Türk milletine hizmet edicem. Bunun içinde ille bir partide bir sembol olmak veya bir pay edinmek gerekmez. Ben o açıdan çalışıyorum. O açıdan…” dediği, Sedat’ın “Veli ağabey bir şey söyleyim. Eğer yanlış anlamazsanız. Bu kurmuş olduğunuz oluşumu direk ben MHP’ye karşı veya MHP’ye alternatif bir oluşum gibi kurarsanız. Bence kamuoyunda yanlış anlaşılabilir.” dediği ortaya çıkmıştı. BAHÇELİ PADİŞAH OLDU Kayıt Sıra No :1043’de kayıtlı, Veli KÜÇÜK ile Yusuf…? arasındaki görüşmede; Yusuf’un Veli’ye nasıl olduğunu sorması üzerinde Veli’nin “…Görüyorsun Türkiye’nin halini, nasıl iyi olalım yav.” dediği, Yusuf’un “Vallahi dediğiniz doğruda paşam ama bugünkü sürece gelinmesinde yani herkesin hatası var paşam.” dediği, Veli’nin “Herkesin hatası var. Başta Devlet BAHÇELİ olmak üzere.” dediği, Yusuf’un “Yani Devlet BAHÇELİ zaten Milliyetçi Hareket Partisini sıfırladı. Yani bitirme görevini tamamlıyor.” “Evet şimdi ben, geçen bir iki genel başkan yardımcısına görüşmeye gidecektim başkanım.” “Hani böyle önceden tanıdığımız, 90’lardan falan tanıdığımız. ŞİMDİ ONLAR DA BİZE BİRAZ MESAFELİ DURUYORLAR DA BU KİTAP OLAYLARINDAN DOLAYI.” dediği, Veli’nin “Allah’ım yarabbi ya. Atatürk’ün söylediklerini kitaba koymuşuz. Onu, geçen gün birisi bana ne diyor biliyor musun?” “…O önsöz senin yazdığın önsöz diyor kitaptaki. Eee ne oldu dedim önsöze. Dedim Atatürk’ün ağzından yazıldı o dedim ya.” dediği, Yusuf’un “Yani MHP satışını yaptı yani. Artık bundan sonrada Milliyetçi Hareket Partisi bu Bahçeli gitmeden hiçbir şekilde düzene girmez Paşam.” dediği, Veli’nin “MÜMKÜN DEĞİL AMA ONU DA GÖTÜRMENİZ MÜMKÜN DEĞİL. Çünkü padişah oldu.” “Padişah oldu. DUR SEN HELE BİR ÇALIŞMAMIZ VAR. BEN SENİ ÇAĞIRACAM İSTANBUL’A TAMAM MI?” dediği, Yusuf’un “Biz şimdi bu Bozkurtların ölümü var. SİZ BİLİYORSUNUZ GÖRMÜŞTÜNÜZ.” “Biz şimdi onun … o finansmanda bi 10-15 milyar gibi açığımız var da.” dediği, Veli’nin “Bi süre şöyle bi 15-20 gün bekleyin.” “Bir yerden ben bi haber bekliyorum, inşallah olur. Ben sana haber verecem. Başka bi konu var.” dediği, Yusuf’un “Bu Bozkurtların ölümünü hani bu çizgi roman yada.” “Evet bunu bi çizgi filme çevirirsek. Yani en azından şimdikileri geçelim de yeni nesil daha duygulu yetişir.” dediği, Veli’nin “Bi 15 gün daha bekleyin hele, 10-15 gün.” “Tamam mı? Ben bi İngiliz firmasının danışmanlığını yapıyorum.” “Burda bazı yatırımlar falan yapacaz yapılıyor da yaptıkta. Bi kısmını bizim köye de ben işte köye gidiyorum şimdi, çimento fabrikası kuruyoruz büyük bir fabrika.” dediği, “BAHÇELİ MECBUR AYRILACAK” Kayıt Sıra No :1393’de kayıtlı, Güler KÖMÜRCÜ ile Veli KÜÇÜK arasındaki görüşmede; Güler’in “İyi canım Ankara İstanbul gidiyorum geliyorum. sözlerini tutuyorum merak etme. dediği, bana tembih ettiğin kişilerle görüşmüyorum, dediklerini yapıyorum.” dediği, Veli’nin “Yanlış şeyler döner yani. Sen kendini kabul ettirmiş bir yazarsın.” dediği, Güler’in “Senin söylediklerin hayır ben o zaman da izah etmiştim sana. O bambaşka bir nedendi. Tamam ben orda bişey öğrenemeyeceğimi anladım sen napıyorsun?” dediği, Veli’nin “İyiyim valla boğuşup duruyoruz. Kazakistan’daydım bende.” dediği, uzun bir süre değişik konularda konuştuktan sonra KORAY A….’dan bahsettikleri, Veli KÜÇÜK’ün “KORAY A…. Genel sekreterken rahmetli BAŞBUĞ zamanında haftada 2 kere beni ararlardı bunlar” “…Şimdi benden kaçıyor, niye kaçıyor biliyor musun”, “Bu adam hakkında 300 seneye kadar hapis, 40 tane dava açıldı” “…Şimdi DEVLET BAHÇELİ ayrılacak mecbur ayrılacak” “Taban çıldırıyor”, “yani bir gün gidecek, benim atacağım gibi atacam dedim 5. KATTAN AŞAĞI ATACAM TERBİYESİZİ DEDİM” “ 50 KİŞİ GÖNDERCEM DEDİM KIYAMETİ KOPARMIŞ” “ şimdi mecbur olacak ayrılmak zorunda kalacak ayrılırsa BEN YERİNE ÜMİT’İ GETİRCEM DİYE ŞEY YAPIYORUM ÜMİT’TE HEVESLİ BU İŞE” şimdilik ortalık karıştı ne oldu biliyor musun, yav ayrılırsam ya ÜMİT ÖZDAĞ gelirse veyahut ta VELİ PAŞA DA ağırlığını koyarsa, ne olurum düşüncesinde ….” dediği “PASOK’TAN ADAM GETİRSEM DAHA İYİDİR” Kayıt Sıra No :1096’de kayıtlı, Veli KÜÇÜK ile X Bayan/Hüseyin A… arasındaki görüşmede; X bayan’ın “… Aslan aliminyum Hüseyin A… bey görüşecek sizinle” diyerek telefonu Hüseyin A….’a verdiği, bir süre sohbet ettikten sonra Veli KÜÇÜK’ün “Ben de köydeydim Bilecik’teydim” “Bu MHP’nin durumunu ne edecez bunu nereye gidecez” dediği, Hüseyin A…’ın “Vallahi paşam burda biliyorsunuz en az yani siz de dahil ben de çok müzdaribim burda…. sizin gibi ben de … genel merkeze çok kızıyorum ondan sonra vallahi bilmiyorum siz ne derseniz ben sizin yanınızdayım bu hususta” dediği, Veli KÜÇÜK’ün “… ben şimdi söyle düşünüyorum arkadaşlar arıyor ediyorlar falan, bu DEVLET BAHÇELİ’NİN bu işten ayrılması lazım” “… bu kaldığı sürece MHP yani bitirecek bunu parti bitecek yani” dediği, Hüseyin A…’ın “…kuruyltayda biliyorsunuz Ümit beyi ihraç ettirdi şeyden partiden …. Genel başkanlığına adaylığını koydu Ümit Özdağ” dediği, Veli KÜÇÜK’ün “Canım Ümit’in o şeyden bu adaylığını falan koymadan önce beni aradı gel dedim İstanbula geldi evde bizim evde toplandık” “Ben bu köşe yazarlarını falan da çağırdım…” diyerek bu konuda yaptığı çalışmayı anlattığı, devamında Veli KÜÇÜK’ün “.. ben Evet dedim mi Ümit hayır demez yani, gönderdik tamam dedi gitti Devlet Bahçeli kabul etmedi bunu görüşmedi” “Aradan 3-5 gün geçti duymuş bizim evde bi toplantı olduğunu İstanbul’da” “Cumhuriyet gazetesi röportajında şaibeli kişilerle toplantılar yapıyor evlerde dedi, bu şerefziz herif” “….. BU ADAMI PENCEREDEN AŞAĞI ATMADAN BU PARTİ KURTULAMAYACAK BUNDAN” “Yani bi çalışma yapmaya başladım ben açık açık” “Anladın yani bunu Devlet bahçeli gitsin kim gelirse gelsin ya ben Yunanistan’dan Pasoktan bir adam getirip bu MHP’nin başına koysaydım bu kadar tahribat yapmazdı vicdanı el vermezdi adamın ya” dediği, Hüseyin A…’ın da “Valla Bileciğe geldiğinizde isterseniz bizim eski arkadaşlarla falan burda bizim kerim başkanla kerim reis falan orda gerekirse benim fabrikada oturalım bi toplanalım enine boyuna ondan sonra ama sadece Bilecik için geçerli değil” dediği, Veli KÜÇÜK’ün “Ben Türkiye genelinde çalışmaya başladım” dediği, VELİ KÜÇÜK: “ÖZDAĞ AİLE DOSTUM” Yukarıda belirtilen telefon konuşmaları ile ilgili Veli KÜÇÜK alınan ifadesinde özetle; “Kendisinin hiçbir siyasi partiye üye olmadığını, Ümit ÖZDAĞ’ın aile dostu olduğunu, Ümit ÖZDAĞ’ın daha önceden MHP içersinde bir faaliyeti olmadığını, 2004 yılındaki görüşmenin yapıldığı tarihlerde Ümit ÖZDAĞ’ı siyasi arenada iyi bir yerde görmek istediklerini, bu nedenle Ümit ÖZDAĞ’ı Milliyetçi Hareket Partisi içinde etkin olmasını arzuladığını, bu konuda telefon görüşmesinde isimleri geçen tüm gazetecilerle görüşerek destek olmalarını istediğini, Ümit ÖZDAĞ’ın MHP’nin genel başkanı olması için çalışmasının tek sebebinin Ümit ÖZDAĞ’ın yönetime girmesini arzulaması olduğunu beyan etmiştir.

1 2 ... 8 9 10 11 12 13 14 ... 32 33