26 Nisan Cuma 2024
3 yıl önce

Milletin değerlerinden uzak muhalefet partisi: CHP

Gaflarıyla adından sıkça bahsettiren CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan şimdi de Ramazan imsakiyesi ile gündeme geldi. Belediyenin bastırdığı imsakiyede vatandaşlara fazladan oruç tutturulduğu ortaya çıktı. İmsakiyede iftar saatlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı imsakiyeye göre 2-3 dakika geç olduğu, yine imsak vakitlerinin de Diyanet’in hazırladığı imsakiyeye göre 18 dakika erken başladığı görüldü. Vatandaşa 20 dakikadan fazla oruç tutturan Özcan’a Bolu Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkan Vekili Burak Balaban’dan tepki geldi. Yeni Şafak’a konuşan Balaban, “Bolulu vatandaşlarımızı Tanju Özcan’ın bastırdığı imsakiyeleri kesinlikle dikkate almamaları konusunda uyarıyoruz. Hemşehrilerimiz oruçlarının sakata gelmemesi için her zamanki gibi yine Diyanet’imizin imsakiyesini esas alsınlar” dedi.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “Bir muhalefet partisi genel başkanı, bir ABD Büyükelçisi’yle 1 ayda 4 sefer neyi görüşür?”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bursa’da muhtarlarla bir araya geldi. Soylu, Cumhuriyet tarihinin uyuşturucu yakalama rekorunu egale ettiklerini ifade ederek, “2019 yılında 20 tondu, bu yıl toplam 22 tona çıkardık. Bunun 20,5 tonunu güvenlik güçler, 1,5 tonunu da gümrük muhafaza ekiplerimizin yakaladı” dedi. Soylu: “Cumhuriyet tarihinin uyuşturucu yakalama rekorunu egale ettik” “Sizler farklı siyasi görüşlerde olabilirsiniz, bu da çok doğaldır. Her birinizi seçen insanlar da böyledir. Size oy verenler de farklı siyasi görüşleri, inançları, etnik kökenleri olabilir. Buradaki topluluk tüm çeşitlilikleri barındırdığı için Türkiye tablosudur” diyerek konuşmasına başlayan Soylu, “Her birinize oy verenler temel beklenti ile oy kullandı. Mahallemize güzel bakılsın, eksiklikler takip edilsin diye sizlere oy verdiler. Farklılıkları korumanın yanı sıra belli zeminlerde buluşmak ülke menfaatini ilgilendiren temel değerler üzerinde aklıselimin, ahlakın, anne-babalarımızın, öğretmenlerimizin, camideki imamların öğrettikleri temeller üzerinde buluşabilmeliyiz” dedi. 50 bin 340 muhtarımız idari olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğunu hatırlatan Soylu, “Bu muhtarlarımızın tamamı eğer bize taleplerini iletemezse, aramıza bizler filtreler, perdeler koyarsak, biz muhtar bilgi sistemini devreye alamazdık. Bugüne kadar sisteme işlenen 125 bin talebin 109 binini olumlu sonuçlandırıp 16 binini hala takip ediyor olabilir miydik? Bugün daha önce muhtarlıklarımız ilgili özlük, silah ruhsat harcı, SGK primi gibi adımlarımızın üzerine izin haklarından tutun pek çok adımı içeren yeni bir öneri üzerinde hep beraber çalışamazdık. Biz ne yaptıysak birlikte yapıyoruz. Bize oy verenlerin, bize seçenlerin, bize sorumluluk verenlerin o güvenlerini temin etmek için görevlerimizi sürdürüyoruz. Biz noktaya gelebildiysek, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyonla farklılıklarımızı kendimize bir filtre yapmadığımız için temel değerler üzerinde tartışmadığımız, birbirimizi dinleyebildiğimiz için yapabildik” diye konuştu. ''Adalet ve güvenlik meselesinde önemli adımlar atıyoruz'' Soylu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ancak bugün muhtarlıklarda başarabildiğimiz bu hali, elbette ülkenin diğer meselelerine yaymak istediğimizde anlaşılmaz bir tutuculukla karşı karşıya kaldığımızı üzülerek paylaşmak isterim. Asayişin teminin de bile, terörle, uyuşturucu ile mücadelede bile buna gönlü yatmayan, aklı yatmayan siyasi hırsların cazibesinden sıyrılıp bu ülkenin değerleri ile buluşamayan, batıyı kendisine tapınak belirlemiş, batıdan gelen her şeyi baş üstüne koymuş, özgüvensiz anlayışlarla bu ülkede sizlerde bizler de dönem dönem karşı karşıya kalıyoruz. Bakın sizler muhtarsınız, hanginiz çarşı ve mahalle bekçilerinden rahatsız oldunuz? Tam tersi, Türkiye’de adım adım muhtarlar toplantıları yapıyoruz. İstanbul’dan Ankara’ya, Adana’dan Diyarbakır’a kadar. Biraz sonra burada güvenlik toplantısı yapacağız. Bizim buradaki içinde bulunduğumuz toplantı gibi olmayacak. Bazen 3 bazen 4 saat süren ve sürekli olan muhtar ve mahallelerin her meselesini masaya yatırdığımız, her bir arkadaşımızın notlarını aldığı, bürokratların takip ettiği toplantılardır. Bir araya gelip fotoğraf verdiğimiz aman ne güzelmiş, hayırlı olsun dediğimiz toplantılar değildir. Asayiş meselelerinden elektrik lambasının yanıp yanmamasına kadar, sağlık ocağındaki eksiklikten bir spor sahasındaki ihtiyaca kadar her şeyi bakanlarımızla telefon açıp konuştuğumuz ve çözüm aradığımız bir süreci ortaya koyuyoruz. Bana hiçbir muhtarımızın çarşı ve mahalle bekçimizden rahatsızız demedi. 30 bin bekçi geceleyin kendimizi emanet ettiğimiz, her çaldığı düdüklerinde bizim rahat ettiğimiz çarşı ve mahalle bekçilerinin itibarını zedelemek için siyaset yapanları gördükçe ben üzülüyorum. Demek ki toplumla aralarında bir mesafe oluşmuş. Bizim gittiğimiz toplantılarda çarşı ve mahalle bekçilerine daha ihtiyaç olduğu yönünde talepler bana iletiliyor” ''Biz sizlerle mesai arkadaşıyız'' 2017’den bu güne kadar evden hırsızlık olaylarının günlük ortalaması yüzde 47 oranında azaldığını kaydeden Soylu, “Bu sayı 284’ten 151’e düştü. Kötü mü oldu? Hep beraber faydasını gördük. Yüzde 30’lardan yüzde 60’lara olayların çözülme oranına çıktı. Olayları aydınlatma neredeyse 2 kat arttı. Peki bu kötü bir şey mi? Birlikte narkotik suçlarıyla uğraşıyoruz, metruk binalarla, annesine babasına kötü davranan uyuşturucu kullanıcısıyla, muhtarlarımızla beraber uğraşıyoruz. Mahallemizin şurasına aydınlatma lazım denince de kaymakamlığımıza, belediye başkanımıza, valimize, elektrik idaresine iletiyoruz ve sorunu ortaya koyuyoruz. Biz sizlerle mesai arkadaşıyız. Bizim de sizin de bir yönetim alanı var. Dünyanın en büyük krizi ile karşı karşıya kaldık. Pandemi krizinde bu iş bana yazılmış değil, ben bu işten sarfınazar ederim biraz kaçak yaparım mı dediniz yoksa tüm yöneticiler ve STK’larla taşın altına elinizi mi koydunuz? Şimdi bana büyükşehirler oldu, muhtarlara ne gerek varmış diyenler geriye 2-3 yıla baksınlar da anlasınlar” şeklinde konuştu. ''Büyük bir oyun, büyük bir tezgah'' Bütün bu mücadele hep birlikte sürdürülmektedir” diyerek sözlerini sürdüren Soylu, “Türkiye’de yaklaşık 2017 yılında uyuşturucuya bağlı ölümlerden, adli tıp rakamlarına göre 941’di. Biz 2020 yılını 314’le tamamladık. Bu yıl daha az rakamla bitireceğiz. Bu el birliği ile olmalıdır. Bir taraftan meselenin arza yönelik mücadelesi, bir yandan talebi düşürmeye yönelik mücadelesi ve rehabilitasyon süreci ile birlikte mücadelenin hep birlikte içindeyiz. 28 Avrupa Birliği ülkesinde yakalanan ‘extacy’ tabletinden 2 kat fazlasını yine bu ülkenin güvenlik birimleri yakalamaktadır. Bunu biz mi üretiyoruz, hayır. Bunlar hepsi yurtdışından geliyorlar. Amerika Afganistan’ı işgal ettiğinde 15 bin ile 20 bin dekardı oradaki üretim. 200 bin dekara çıktı. Buradan bir siyaset ürettiler. Oradaki insanların hayatını kabusa çevirip göç etmesini temin etmediler. Aynı zamanda dünyaya uyuşturucu ihraç ettiler. Bunu Amerika’nın kendisi yaptı. Bunu bir politika olarak ortaya koydu ve bundan endişe etmedi. Derdi bu bölgeleri istikrarsızlaştırmak, ufka ve vizyona değil ayaklarının ucuna bakacak duruma getirmeyi hedeflediler. Büyük meseleler elbette ki sizin mahallelerin yaşam standartlarını etkiliyor. DEAŞ coğrafyamız için bir tehditti. Bunu söylüyorum ve devam edeceğim. Suriye’nin Rakka’sında bir tek mantar tabancası patlatmadan, PYD/PKK terör örgütü Rakka’dan DEAŞ’ı tasviye etti. Bunu Amerika’nın gücü ile yaptı. Peki bu insanlar nereye gitti? Onların yönlendirmesi ile iki yere gittiler. Biri Sina Çölleri, birisi de Afganistan’la Çin arasındaki vadiye. Sonra ne oldu? Amerika Afganistan’ı terk etti. Peki terk edince ne oldu? Orada Amerika’nın güdümündeki bazı komutanlar Rakka’dan getirdikleri DEAŞ’ı içerisinde yöneticilik yapmaya başladılar. Şimdi dünya bunu görüyor. Büyük bir oyun, büyük bir tezgah. Bazen demokrasinin içine sızdırılmış bir tezgah. Bazen barış ve kardeşlik içerisine istismar eden bir senaryo, bazen de bir şeyle mücadele ediyormuş gibi gösterilen bir senaryo ile karşı karşıyayız” dedi. ''Aile yapımızı sarsmaya çalışıyorlar'' LGBT konusuna da değinen Bakan Soylu, “Ben muhtarlarımıza soruyorum. Mahallede hangi anne baba size Türkiye’de LGBT’nin gelişmesi için başvuruda bulundu? Bir anne baba LGBT bu ülkede yayılsın, bizim çocuklarımız bu işlerle daha çok ilgilensin diye bir kişi size başvurdu mu? Bu sevda nereden çıkıyor? Avrupa ve Amerika’dan çıkıyor. Çok basit, yurtdışında bu dernekler, vakıflar var. Büyükelçilikleri var. Biz nasıl ayakta duruyoruz? Uyuşturucu, terör, ekonomik olarak saldırıyorlar biz yine ayakta duruyoruz. Çünkü aile yapımız güçlü. Aile yapımızı sarsmaya, zemini oynak hale getirmek için her şeyi yapıyorlar. Ama başarılı olamıyorlar. Medeniyetimiz, müesseselerimiz, devletimiz güçlü ama en önemlisi milletimizin mayası güçlü. Yurtdışından bu derneklere yönelik ciddi bir fonlama var. Bunu dile getiriyoruz. Burada sorun olduğunu paylaşıyoruz ama bizi yine linç etmeye çalışıyorlar. Elin oğlu Türkiye’de bu meselelerin yaygınlaşması için neden para versin? Elin oğlu Amerika hala bir terör örgütü olan PYD/PKK neden desteklesin? Bana birisi bunu izah etsin. Bir Amerikalı vatandaş kendi ülkesinin bir terör örgütünü desteklemesini ister mi? Sadece para vermiyor. Silah, mühimmat, eğitim, destek, moral, strateji ve akıl veriyor. Sonra dünyaya çıkıp demokrasi ve hukuk üstünlüğü vaazı vermeye çalışıyor” ifadelerini kullandı. Bir muhalefet partisinin genel başkanının Amerika Büyükelçisi ile bir ayda 4 defa görüştüğüne de anlam veremediğini ifade eden Soylu, “Benim aklım ermiyor. Bir muhalefet genel başkanı Amerika Büyükelçisi ile 1 ayda 4 defa ne görüşür ve ne konuşur? Bana birisi bunu söylesin. Ben Türkiye vatandaşı olarak kendime izah edemiyorum. Görüştüğü zaman ‘Ya siz ayıp ediyorsunuz PYD/PKK destekliyorsunuz’ diyor mu? ‘Sizin ne işiniz var Türkiye’deki LGBT’cilerle’ diyor mu? ‘Siz Afganistan’dan uyuşturucu imalatı ile bütün coğrafyamızı uyuşturucu ile karşı karşıya bıraktı’ diyor mu dedi mi yani? Şapkayı öne alıp koymak lazım” diye konuştu. ''Şu an salgın ve göç sorunu çok önemli'' Dünyada bir küreselleşmenin olduğunu belirten Soylu, “Temel derdimiz, bu küreselleşme dünyada yepyeni bir çığır açtı. Hepimiz Avrupa’daki yollar açılacak, her yere pasaportsuz girilecek. Sınırlar açılacak, çiçek, böcek kardeşlik her şey güzel olacak. Ne zaman 20’inci yüzyılının sonuna kadar. Geldik 21’inci yüzyılın başına. Vekalet savaşlarından Afganistan’dan, Suriye’ye kadar iki terör örgütü DEAŞ ve PYD/PKK Irak ve Suriye’nin devlet otoritesini altüst etti, yok etti. Şu an dünyanın dört temel sorunu var. Salgın ve göç sorunu. Birçok ülke bizim yaşadıklarımızın yüzde 1’ini yaşadıkları halde, hepsi sinmişler korkmuşlar. Göç sorunun Türkiye ve Yunanistan arasına sıkıştırmışlar, cingözlük yapmaya çalışıyorlar. Türkiye’de ile Suriye sınırı arasında sıkıştırmışlar, Türkiye ile İran sınırı arasına sıkıştırıp kendilerini oradan kurtarmaya çalışıyorlar. Aman biz ilgilenmeyelim diyorlar. Bir tane artist gönderirler Angelina Jolie bir fotoğraf verir. Onlar da otururlar, bu işlerle ne güzel ilgilendik derler. Ya kolları kopan çocuklar, annelerini babalarını kaybeden evlatlar, ya önümüzdeki 100 yıla tramva olarak yansıyacak nesiller, ya bu tramvaların yapacağı hal nasıl olacak?” dedi. ''Biz batı gibi Afrika’nın madenleri yüzünden orayı sömürenlerden değiliz'' Suriye’de yapılanları da anlatan Bakan Soylu, “Bize kızdılar. İdlip’te briket ev yapıyorsunuz diye. Keyfimizden yapıyoruz sanki. Bütün STK’larla birlikte 50 bin üzerinde yaptığımız evler oradaki insanların asgari oturabilecekleri yer bulabilmeleri içindir. Yarın öbür gün çadırları bittiği zaman Türkiye’ye bir yolculuk başlatmamalarının temini için. Onları orda güvenli bir şekilde oturtabilmek için. Geçen pazar günü Çobanbey’de Suriye tarafındaydık. Bin 400’ün üzerinde sanayi sitesi yaptık. Kendi paramızla değil. Orayı önce huzura, güvene getirdik. Oranın meclisi ile ortak yer ayarlandı. Bir bölümü bitti, diğer bölümü haziranda bitecek tam 25 bin kişi çalışacak. Zaten orası Gaziantep ve Kilis’le iç içe. Buradan oraya insanlar gidecekler. Biz batı gibi Afrika’nın madenleri yüzünden orayı sömüren, ondan sonra posasını orada bırakıp bu insanlar ne yaparsa yapsınlar diyen bir millet değiliz. Biz gittik İdlip’te insanların sağlık, eğitim hizmetlerini alabilmeleri için ne gerekiyorsa yaptık. Bunu da gelecek nesillerimize gösterdik. Fırat Kalkanı bölgesinin yeniden ticaret merkezi haline gelmesini ve hayatın normalleşerek buradan oraya dönüşün sağlanması için adımlar attık. Bunların hangisini batı ülkeleri yaptı? Biz yaptık. Benimle dalga geçiyorlar. Şımarmadık diyorum, evet şımarmadık doğru. 3 bin dolardan 10 bin dolara geldik biz şımarmadık. Atamıza, anamıza sırtımızı dönmedik. Komşularımıza sırtımızı dönmedik. Camilerimize, İstiklal Marşımıza, Cumhuriyetimizi kuranlara kulaklarımızı tıkamadık” dedi. ''Mahallelerde dijitalleşmeyi sağlıyoruz'' Muhtarlar için Mekansal Adres Kayıt Sistemi (MAKS) tamamladıklarını anlatan Soylu, “Ölü projeydi, inat ettik, ASELSAN’a ağa, baba dedik. Onlarda bu projeyi bitirdiler. Bizde borcumuzu onlara yavaş yavaş ödüyoruz. Ama işimizi yaptık. Bunları şimdi belediye ve muhtarlarımıza açıyoruz. Tüm kamu kuruluşlarına açıyoruz. Kurumların entegrasyonunu oraya getiriyoruz. Kişisel Veriler Kanunu’nun bize elverdiği ölçüler dahilinde muhtarlarımıza açacağız. Muhtarlarımız mahallelerinde göçmenlerin tamamını görecekler. Orada yaşayanları, taşıyanları görebilecekler. Gün geçtikçe sistem geliştikçe açmaya devam edeceğiz. Nüfus Matik dediğimiz bir memur kadar görevini yapacak mekanizma kurduk. Nüfus idaresine gelmeden yapılması gereken işlerden bir tanesi mahallede, yerinde halledilsin. Burada dijitalleşmenin bize sağladığı avantajları kullanacağız” şeklinde konuştu. Sosyal medyanın da dünyada önemli bir mesele haline geldiğini ifade eden Soylu, “Göçün sebebi biz olmadığımız gibi, facebook ve twitter’inde sahibi biz miyiz? Her türlü suç orada işlensin, her kişinin orada mahremiyetine girilsin, her türlü hakaret yapılsın. Dünya bununla ilgili ne yapıyor? Dünya salgınla ilgili bize çözüm üretti mi? Dünya Sağlık Örgütü bir çözüm üretmeyi bırak birbirlerinin maskelerini çaldılar. Birbirlerine aşı vermediler. Aşıyı stratejik güç olarak kullandılar. ‘18 Mart’ta Avrupa Birliği mutabakat imzaladı. Dedi ki, ‘Biz göçün kaynağında engellenmesi için adım atacağız’. Bir tek adım atmadı. Tamamı yalan üzerine oturmuş, vizyonsuz bir liderler manzumesinin yapamadıklarını gördüğümüz yıllar geçirdik, geçiriyoruz. İnsanları ölüme terk ettiler. Ege Deniz’inde botları batırdılar. İnsanları soydular. Bunlardan bir tanesini Türkiye yapmış olsaydı, bizi dünya mahkemelerinde yargılarlardı. Kendilerinin dokunulmazlıkları var. 21. yüzyıl onların dokunulmazlıklarını aldı” diye konuştu.

2 yıl önce

6 muhalefet partisi liderinin buluşması... Devlet Bahçeli: Bu ittifak çürümüş ve çözülmüştür

İşte Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar... Bugüne kadar birikmiş tecrübelerin bize gösterdiği budur. Dünya genelinde tehdit ve fırsatlar iç içe geçmiştir. Akan tarih nehrinin içinden Türk milletini çıkardığımız vakit geride hiçbir şey kalmayacaktır. MHP bu şuurlar siyasetini yüksek bir şevkle temin etmektedir. Ne kadar geriye bakarsak o kadar uzak geleceği görebileceğimizin idrakında olduk. Millete adanmış, tarihe mal olmuş, vatan ve bayrağa feda edilmiş bir mücadele şerefiyle siyasetimizin temellerini oluşturduk. Bekamız için her şeyi göze aldık. MHP bir millet eseri, bir irade estetiği, bir inanç esintisidir. Dışımız milletle, içimiz Allah'la beraberdir. Düğüm içindeki düğümleri çöze çöze hızımıza hız, gücümüze güç katıyoruz. Buna kesinlikle devam edeceğiz. MHP, siyaset kalitesiyle, tutarlılık kalibresiyle gıpta edilecek bir seviyededir. Ülküdaşlık hukuku, dava arkadaşlığı en büyük servetimizdir. Bu serveti israf etmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Doğudan batıya, kuzeyden güneye il teşkilatlarımız tek yürektir. Partimizin ana direği, asıl omurgası teşkilatlarımızdır. Bugüne kadar bu sağlanmıştır, daha iyisinin tezahür etmesi konusunda ilgili arkadaşlarımız sorumludur. Milliyetçi ülkücü harekette hırsların rekabeti değil, sen yoksan bir eksiğiz anlayış ve ahlakı hakimdir. Ülkücü, ülkücünün yurdudur, ufkudur, umududur, uğurudur. Fitne ve dedikodu ayaklarımızın altındadır. Kızılcahamam'da yaptığımız toplantılara katılan üyelerimize, il başkanlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Biriniz bin olsun, biriniz hepiniz olun. Kalpleri Türkiye sevdasıyla çarpan, bu vatan benim diyen her kardeşimi bağrıma basıyor, Allah'a emanet ediyorum. RUSYA-UKRAYNA GERİLİMİ Dünya nefesini tutmuş, Rusya-Ukrayna arasında nükseden gerilimin ağır sonuçlarına odaklanmıştır. Korkunç senaryolar havalarda uçuşmaktadır. ABD Başkanı Biden'ın 'Dünya Savaşı'ndan bahsetmesi krizin çok geniş bir coğrafyaya yayılabileceğinin ön haberidir. Muhatap devlet başkanlarının gün aşırı görüşmeleri, uzlaşma arayışları, telefon diplomasileri, sukunet tavsiyeleri, bugüne kadar beklenen yumuşamayı sağlayamamıştır. Rusya Dışişleri Bakanı'nın dün yaptığı açıklama iyimserliği besleyen bir çıkış olarak değerlendirilmelidir. Dünya'nın kafa yorduğu, bir numaralı gündem konusu haline gelmiştir.  Gerginliğin yatışmasını arzulayan ülkeler bulunmaktadır. Türkiye bu seçenekte yer alan ülkelerin başını çekmektedir. Çıkacak savaşta en fazla Türkiye mağdur olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın arabuluculuk görevi saygındır, değerlidir. Hayırlı sonuçlara vesile olması dileğimizdir. Macron'un bana göre amaca ulaşıldı sözleri erken olarak yorumlanmayı hak etmiştir. Karşılıklı mevzilenmeyi sertleştiren, çatışma çıktı-çıkıyor mesajları paylaşan ülke ABD'dir. Putin'e Ukrayna'nın işgaline hızla cevap veririz demesi, ABD'nin Polonya'ya askeri birlik göndermesi, krizi artırmaya yönelik hareketlerdir. Ortamı geren ABD, Kiev Büyükelçiliği'ni boşaltmıştır. İngiltere, Almanya, Belçika, İsveç, Filistin de aynı çağrıyı tekrarlamışlardır. İngiltere Savunma Bakanı'nın Münih Anlaşması'nı hatırlatması da savaş iklimini tesis çabası şeklinde okunmalıdır. Biden-Putin telefon görüşmesinden bir uzlaşma çıkmamasına rağmen fikir birliğinin sağlandığının anlaşılması da kısmi bir gelişmedir. Temennimiz Rusya ile Ukrayna'nın savaştan uzak durmasıdır. Rusya'nın Belarus'ta sürdürdüğü tatbikatlar şüphesiz akıllara her türlü kötü senaryoyu getirmektedir. Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmelidir. Kafkaslar'daki bir savaşın bir kazananı olmayacaktır. MHP bu zorlu süreçte devletimizin ve hükümetimizin yanındadır, tarafı ve tavsiyesi de barıştır, sağduyudur. Ahmet Cevdet Paşa, Kırım Harbi sırasında fırsatçıların, asker cephedeyken vurgunculuk yaptıklarını yazmış ve bundan şikayet etmişti. Un yoktu, ekmek pahalıydı, İstanbul'a karaborsa egemendi. Düşman postalları topraklarımızı çiğnerken hayat pahalılığı insanımızı canından bezdirmişti. Felaketten istifade edip arsa toplayanlar ön plandaydı. Aynı şeyleri 2. Dünya Savaşı Türkiye'si için de söylemek yanlış olmayacaktır. Fırsat düşkünleri, her dönemde milletimizin kasasından para kazanmanın ayıbıyla lekelenmişlerdir. TEMEL GIDADA UYGULANAN KDV İNDİRİMİ Bugün döviz kuru artınca fiyat etiketlerini kabartanlar, döviz kuru indiğinde aynı iradeyi göstermemişlerdir. Fırsatçılara göz açtırılmamalıdır, stokçuların üzerine gidilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımız yeni kararları duyurmuştur. Temel gıda ürünlerinde KDV yüzde 1'e çekilmiştir. Dünden itibaren temel gıdaların fiyatları yüzde 7 ucuzlamıştır. Alınan bu önemli karar inanıyorum ki vatandaşlarımıza nefes aldıracaktır. Devlet üzerine düşeni yapmıştır. Etiketleri düzenlemeyene ağır cezalar uygulanmalıdır.  ELEKTRİK VE DOĞAL GAZ FATURALARI SÖZLERİ Hiçbir şart altında vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmesine tahammül edemeyiz. İnsanımızın umutlarına gölge düşürmesine sessiz duramayız. Bize göre makul sızlanmalara, haklı taleplere kulak verilmelidir. Elektrik ve doğal gaz faturalarının yıkıcı artışlarının önüne geçmek zorundayız. Üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyoruz. Yüreğimiz milletle beraberdir. Elektriği satan görevli tedarik şirketleridir. CHP'nin iddiaları asılsızdır, cahilcedir, kriz çıkarmaya yöneliktir. 21 adet dağıtım şirketinin görevleri arasında dağıtım şebekesini işletmek, bağlantı taleplerini karşılamak, sistem kullanıcılarına ayrım gözetmeksizin elektrik hizmetini sunmaktır. Özellikle kırsal alanda oluşan elektrik arızalarına belli bir gün geçmeden müdahale edilmemesi gözümüze çarpan eksikliklerdir. Dağıtım şirketlerinin mali konuları, denetim yetkisi kaldırılmış EPDK'ya devredilmiştir. Denetim yetkisi TEDAŞ'a verilmelidir. İnsanlarımızı elektrik faturalarının ablukasından çekip çıkarmak siyasetin görevidir. KILIÇDAROĞLU'NA FATURA TEPKİSİ  CHP Genel Başkanı'nın fatura ödemeyeceğim sözü ise bir isyan teşebbüsünün mahsulüdür. Ödemezse sonucu bellidir, elektriği derhal kesilmelidir. Kılıçdaroğlu'nun 'fatura ödemem' çıkışı bir provokasyondur. Elektriğe gelince fatura ödemekten köşe bucak kaçanların, İstanbul'da su faturalarının zamanında ödenmesini istemesi çelişkidir. Yeni adımlar atacağından bahsetmişsin, layık olduğun cevabı hemen alırsın. CHP Genel Başkanı, Kandil'e uzak ve mesafeli hiç değildir. CHP'nin trafosu, ana şebekesi Kandil'dir. Türk milleti teröristlerin Kandil'ine Türk bayrağını dikecek, Kılıçdaroğlu'nun Kandil'ini de başına geçirecek. MUHALEFETİN AYNI MASADA BULUŞMASI Ne CHP ne de diğer zillet paydaşlarının küresel konular hakkında tek kelime ettiklerine şahit olan yoktur. Bunların işi gücü masa etrafında ömür tüketmektir. Dış politikada çıtları çıkmaz, esameleri okunmaz, bir CHP'linin herhangi bir ittifak ortağının milli bir duruşla itiraz ettiği görülmemiştir. Zillet ittifakı akşam yatıyor güçlendirilmiş parlamenter sistem diyor, sabah kalkıyor aynı ezberi tekrarlıyor. Politikaları yok, geleceğe dair en ufak bir planları yok. Oturma düzenin nasıl olacağını günlerce konuştular. Yeni bir şey söylemekten, ortak bir siyasi program üretmekten mahrumiyetlerinin ileri düzeyde olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Görünüşte 6, gerçekte 7 partinin bir siyasi dağılma içinde oldukları bir kez daha görülmüştür. Eskiye dönme niyeti reform değildir. Zillet ittifakı havlu atmıştır. Yapılan açıklamada yeni ve dişe dokunur hiçbir şey yoktur. BAHÇELİ'DEN YUVARLAK MASA KARİKATÜRÜ Hiç mi hazırlık yapmadınız? Açıklamada çok daha vahim savrulmalar vardır. Avrupa Konseyi'nin ve Avrupa Birliği'nin normlarına bağlı kalacaklarmış. Bu nasıl bir gayri milliliktir. Bu kadar mı yabancılaştınız? Bahsedilen bu normlar nelerden ibarettir? Açıklasınlar da öğrenelim. Türkiye'nin aleyhtarı tutumuna destek olacaklar mı? Şimdi bu toplantıyla ilgili bir değerlendirmeyi size sunmak istiyorum. Bu kara kalem çizilmiş bir şey. Burada 6 yuvarlak masa, altında HDP, onun ayaklarının altında Avrupa Konseyi ve ABD var. Masa dikdörtgen olsa 4 ayağı olurdu ama yuvarlak olunca ayak 1, o da gizli ayak. O da HDP. Şu hale bakın! 6'lı ganyan, HDP ve Avrupa Konseyi, ABD, AB. Bunların normlarına kalacakmış. Birleştikleri yer HDP, kullandıkları yer altılı ganyan. Bizim için tek geçerli norm, Türkiye normudur. Herkesin kendini eşit gördüğü, demokratik bir Türkiye'yi kurmak istiyorlarmış. Bunu külahıma anlatsınlar. Ülkemizde yaşayan herkes eşit ve özgür vatandaştır. Türkiye'de eşitliğin ihmal edildiği ne zaman görülmüştür? Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili mutabakat metnini de 28 Şubat'ta açıklayacaklarmış. 28 Şubat'a gün vermeleri elbette tesadüfi değildir. Bu ittifak içten içe çürümüş, çözülmüş ve çökmüştür. HDP'li bir eşbaşkan ortaklarını uyarmıştır. Zillet ittifakı PKK, FETÖ, husumet, çıkar, nifak ittifakıdır. Türkiye düşmanları ve HDP'nin gözetimi altındadır.  Millete sevdamız, Türkiye'ye bağlılığımız tarihi bir emanet, bir fedakarlık numunesi, bir vatan ve devlet mütefasıdır. Bunların 6'sını toplasanız 1 etmez. Bizim duruşumuz Dünya'ya en büyük cevaptır. 

2 yıl önce

6 muhalefet partisinin lideri, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metnini imzaladı: “Kayyum uygulamalarına son verilecek”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan salona birlikte geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "Savaşa Hayır" diyerek başladığı konuşmasında, Türkiye'nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya geldiklerini söyledi. 'Yarının Türkiyesini inşa edeceğiz' Yarının Türkiyesini inşa etmek için hazırladıkları Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metni üzerinde, demokrasinin temel ilkeleri olan istişareyi ve uzlaşmayı esas alan yoğun bir çalışma gerçekleştirdiklerinin altını çizen Erkek, "Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne 16 Nisan 2017 referandumu ile geçilmiştir. Türkiye siyasi tarihinin en önemli anayasa değişikliklerinden biri olmasına rağmen referandum süreci, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal şartlarında gerçekleşmiştir." görüşünü aktardı. Bu dönemde, demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkelerinin yok sayıldığını, anayasa değişikliğinin geniş toplum kesimleriyle, siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerin anayasa kürsüleriyle ve barolarla müzakere edilmediğini savunan Erkek, şöyle devam etti: "İki partinin genel başkanının belirlediği dar bir komisyon tarafından hazırlanan bu anayasa değişikliği, demokratik bir biçimde müzakere edilmeden, komisyonda ve Genel Kurul'da 41 gün gibi kısa bir sürede kabul edilmiştir. Devletin tüm imkanları 'Evet' kampanyası için seferber edilmiş, muhalefet partileri ile sivil toplum örgütlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları bile kısıtlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi neden yanlıştır? Bu sistem, yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açmış, cumhurbaşkanına yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına almasını sağlayan çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yaratmıştır. Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren bu sisteme karşı çıkıyoruz." Seçim barajı yüzde 3'e düşürülecek DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile TBMM'nin temsil yeteneğinin arttırılacağını, kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevlerinin etkili kılınacağını, böylece yasama organının daha demokratik ve daha etkili olmasının sağlanacağını söyledi. Yeneroğlu, şöyle devam etti: "Temsil gücünü arttırmak, temsilde adaleti ve çoğulcu demokrasiyi sağlamak amacıyla seçim barajını yüzde 3'e düşüreceğiz. Yurt dışında mukim 6 milyondan fazla vatandaşımızın Mecliste temsilinin sağlanabilmesi için yurt dışı seçim çevresi oluşturacağız. Siyasi partilere ve adaylara yapılan belirli miktarın üzerindeki bağışların ve seçim dönemlerinde yapılan tüm harcamaların kamuoyuna açıklanmasını zorunlu tutacağız. En son yapılan milletvekili genel seçimlerinde en az yüzde 1 oy alan siyasi partiler Hazine yardımından faydalanmaya hak kazanacak. Demokrasinin özüyle bağdaşmayan torba kanun uygulamasına son vereceğiz. Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini, yetki kanununa dayanması, Meclis tarafından konusu, sınırları ve süresi açıkça belirtilmesi şartıyla kabul ediyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin ise kararnamelerle düzenlenmesine izin vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanının, Meclisin yasama işlevini zayıflatan veto yetkisine son vereceğiz. Kanun yapım sürecinde, ilgili sivil toplum ve meslek kuruluşlarının görüşlerine başvurulmasını sağlayacağız. Meclisin denetim yetkisini güçlendireceğiz. Yazılı soru önergelerine süresi içerisinde cevap verilmemesi halinde ilgili bakana yaptırım uygulanmasını sağlayacağız. Meclis bünyesinde Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Komisyonunun Başkanı ana muhalefet partisinden olacak." "Cumhurbaşkanı görev süresi 7 yıl olacak ve bir kere seçilebilecek" Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp ise hesap verebilir bir yürütme organı oluşturacaklarını belirterek, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde yürütme organının, devletin ve milletin birliğini temsil eden, tarafsız, siyasi sorumluluğu olmayan cumhurbaşkanı ile yürütmenin asıl yetkili ve sorumlu kanadı olan, yasama organının içinden çıkan ve Meclise karşı siyasi sorumluluğu bulunan Bakanlar Kurulundan oluşacağını bildirdi. Şahinalp, şunları kaydetti: "Bu sayede, cumhurbaşkanı, kendisinden beklenen uzlaştırıcı hakem rolünü üstlenebilecek, cumhurbaşkanlığı devletin ve milletin birliğini temsil etmesi amacıyla tarafsız ve partilerüstü bir yapıya kavuşturulacaktır. Cumhurbaşkanı ile Meclisin görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla cumhurbaşkanının görev süresini 7 yıl olarak belirleyeceğiz. Cumhurbaşkanının yalnızca bir dönem için seçilmesi kuralını getireceğiz. Cumhurbaşkanı seçilen kişinin varsa partisi ile ilişiği kesilecek ve görevi sona eren cumhurbaşkanı aktif siyasette bir daha görev alamayacak. Yürütmeye dair icrai yetkiler, TBMM'ye karşı siyasi sorumluluğu Bakanlar Kurulu tarafından kullanılacak. Başbakan, parlamenter sistem gelenek ve ilkelerine uygun olarak TBMM üyeleri arasından belirlenecek. Başbakanın belirlenmesi bakımından, cumhurbaşkanı Mecliste en çok milletvekiline sahip siyasi partiye hükümeti kurma görevini verecek. Hükümetin Anayasa'da öngörülen sürede kurulamaması halinde bu görev, milletvekili sayısıyla doğru orantılı olarak diğer siyasi partilere sırasıyla verilecek. Bakanlar, TBMM üyeleri veya ihtiyaç duyulduğu takdirde milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olan kişiler arasından, başbakan tarafından atanacak. OHAL ilan etme yetkisi Yürütme başlığı altında ele aldığımız diğer bir konu ise Olağanüstü Hal Yönetimi. Buna göre, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'de, cumhurbaşkanının ya da bakanlar kurulunun tek başına OHAL ilan etme yetkisi olmayacaktır. Olağanüstü hal ilan etme yetkisi, cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ait olacaktır. Bu yetki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına tabi tutulacak." Kayyum detayı HDP’nin olmadığı ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ metninde, “Seçimle gelenin seçimle gitmesi güvence altına alınacak. Kayyum uygulamalarına son verilecek.” İfadeleri dikkat çekti.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun 6 muhalefet partisinin ortak açıklamasını büyükelçilere düzelttirmeye götürmesini eleştirdi. "Bunun adı vatana ihanettir"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye Belediyeler Birliğinde Sivil Toplumla İlişkiler İl müdürlerine yönelik eğitim toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisinin 28 Şubat'ta paylaştığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e ilişkin ortak metnin, yabancı büyükelçi tarafından redakte edildiği iddiasının hatırlatılması üzerine Soylu, siyasette devlet işinin ciddiyet gerektirdiğini söyledi. Soylu, "Kaç günden beri söylüyorum, devam ediyorum. İşin muhatabı bellidir. İşin muhatabı çıkacak, bunun cevabını verecek. Aslı vatana ihanettir. Siz toplantı yaptığınız, bir mutabakat metni oluşturduğunuz süreci kendi yanınızdaki bir büyükelçiyi, bir Avrupa Birliği büyükelçisine gönderip de redakte ettiremezsiniz. Bir şifre daha verdim." diye konuştu. Altı muhalefet partisi içerisindeki tüm partilerin bu durumu bilip bilmediğinin sorulması üzerine ise Soylu, "Diğer partiler sorsun, ben soruyorum. Onlar niye sormuyor? Onların en azından benim kadar, en azından sizin kadar bir merakı yok mu? Ama biliyorlardır gibime geliyor." ifadesini kullandı. Soylu, "Yasal süreç başlatılacak bir durum mu, bir soruşturma, suç duyurusu söz konusu olabilecek mi?” sorusuna da "Her şeyin cevabını bana soruyorsunuz. Bir şey daha söyledim, kendi yanındaki bir büyükelçiyi AB'den bir büyükelçiye… Kalkan yemeye gitmediler yalnız." yanıtını verdi.

2 yıl önce

6 muhalefet partisi bir kez daha toplanıyor! Demokrat Parti'de büyük hareketlilik: Böcek araması bile yapıldı…

Başını CHP’nin çektiği 6’lı muhalefetin bugün gerçekleşecek üçüncü randevusu sızma ve dinlemelere karşı adeta "kozmik masaya" dönüştü. Güçlendirilmiş parlamenter sistem vaadiyle yola çıkan CHP, İYİ Parti, SP, DP, DEVA ve Gelecek Partisi liderleri bugün Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın ev sahipliğinde buluşacak. Toplantı öncesinde DP’nin Balgat’ta bulunan genel merkezinde hareketlilik zirve yaptı. O İDDİANIN ETKİSİ Mİ? Yeni Şafak gazetesinde yer alan habere göre, hazırlıklarda titiz güvenlik önlemleri ön plana çıktı. Bunda altı liderin 28 Şubat’ta kamuoyu ile paylaştığı güçlendirilmiş parlamenter sistem taslağının bir büyükelçiye düzeltme için gönderildiği yönündeki bilginin dışarıya sızmasının etkili olduğu ileri sürülüyor. GENEL MERKEZ KAPANDI Önlemler çerçevesinde DP yönetimi cuma gününden pazar gününe kadar genel merkezi parti yöneticileri, çalışanları ve güvenlik personeli hariç girişe kapattı. Bunların dışında genel merkeze 6 liderin kurmayları hariç, kimsenin girişine izin verilmeyecek. BÖCEK, JAMMER, ÖZEL GÜVENLİK Alınan tedbirlerde bununla da yetinilmedi. Özel bir şirket tarafından dinleme cihazlarına karşı böcek taraması yapıldığı bildirildi. Kamuoyunda sinyal kesici olarak bilinen jammer kullanımına ise basının yayın yapacağı dikkate alınarak kullanılıp kullanılmamasına toplantı saatinde karar verileceği ileri sürüldü. Parti genel başkanların korumalarının aldığı güvenlik önlemlerinin yanı sıra DP yönetiminin özel bir güvenlik firmasından da hizmet alacağı belirtiliyor. FORMAT YİNE AYNI Güvenlik tedbirlerinin dışında toplantı düzeninin ilk buluşmalardaki gibi olması bekleniyor. 6 liderin yine yuvarlak masa etrafında bir araya gelmesi, toplantı sonrasında ise yazılı açıklama yapılması planlanıyor. Genel Başkanların iftarı birlikte yapacakları, sonrasında da müzakerelerin başlayacağı belirtiliyor. Toplantının sarkması ihtimaline karşı sahur hazırlıklarının da yapıldığı ifade ediliyor.

1 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, LGBT'ci çıktı”

AK Parti Lice İlçe Başkanlığının önünde vatandaşlara hitap eden Soylu, geçmişte herkesin zor günlerden geçtiğini söyledi. Soylu, zor sınamalardan geçen Lice'nin de acılar ve sıkıntılar yaşadığını, o acıları ortadan kaldırmak için de çaba sarf etmiş bir ilçe olduğunu anlattı. Türkiye'nin başka diyarlarının da sıkıntılar ve yokluk çekmiş olduğunu kaydeden Soylu, şöyle konuştu: "Kendini ifade etmekte zorlandı mı zorlandı. Bu ülkede insanlar 'Ben dindarım.' diyemiyorlardı. Oysa Türkiye'nin yüzde 90'ına sorduğunuz zaman 'Ben dindarım.' rahatlıkla diyebiliyor fakat üzerimize öyle bir baskı oluşturdular ki kendimizi ifade etmekte zorlandık. Bu ülkede kadınları başı açık, başı örtülü diye ayırdılar. Laik ve dindar diye ayırdılar. Bizi korkutmak için ellerine bir tane darbe sopası aldılar, beğenmedikleri zaman bize darbe yaptılar. Bizi hiç beğenmediler zaten. Hiçbir şeyimizi beğenmediler. Kıyafetimizi, kasketimizi, annemize, babamıza hürmetimizi, davranışımızı beğenmediler. Kadınların kıyafetlerini, giysilerini beğenmediler. Sürekli olarak bizi başkalaştırmaya ve ötekileştirmeye çalıştılar. Şimdi de bize ne getirecek biliyor musunuz Avrupa ile Amerika? Cinsiyetsizlik. Beni bağışlayın, Amerika'yla Avrupa bize diyor ki: 'Erkeklerle erkekler evlensin, kadınlarla da kadınlar evlensin.' diyor. Amerika ile Avrupa'nın söylediği bu, sen ne halt edeceksen et. Benim insanımı, benim ailemi bana bırak ya. Baskı yapıyorlar, şu şirkete şunlar girer, bu şirkete bunlar giremez. El altından herkesi teşvik etmeye çalışıyorlar. Neden? Çünkü Türkiye'yi yıkamadılar." Ailenin önemine değinen Soylu, konuşmasına şöyle devam etti: "En önemli kurumumuz aile kurumumuz, annemize, babamıza, atamıza, ailemize, örfümüze sadık olduğumuz, dinimiz bize böyle öğrettiği için aile kurumunu yıkamadılar. 'Şimdi acaba aile kurumunu yıkarsak Türkiye'yi Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan gibi bir siyasal istikrarsızlığa sahip yapabilir miyiz?' Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, LGBT'ci çıktı. Ya bir sor bakalım etrafına. Ben buna sapıklık diyorum. Sabah akşam dünyanın en ağır laflarını üzerimize koyuyorlar. Neden? Milletimizin medeniyetinden ve değerlerinden rahatsızlar. Eğer medeniyetini ve değerlerini devam ettirirse onların istediği gibi bir insan, onların istediği gibi bir millet olmayacağız da onun için. Onların inadına bu çocuklarımızdan Selahattin Eyyubiler, El Cezeriler, Ahmedi Haniler, Hoca Ahmet Yeseviler, İdrisi Bitlisiler çıkacak." "Recep Tayyip Erdoğan, sadece teröre karşı bir zırh koymadı. Sadece istikrarsızlığa karşı bir zırh koymadı. Türkiye'ye dışarıda kültürel bir terörizm, kültürel bir istilanın yapılmasını engellemek için büyük bir zırh koydu. İnsanımıza çocuklarımıza. Bunu sağladı ve devam ettiriyor." ifadelerini kullanan Soylu, sonuna kadar vatandaşlarla birlikte olduklarını dile getirdi. Salgın döneminde yaşananlara değinen Soylu, "4 yıl önce birbirimize maskeyle gezeceğiz dersek birbirimize gülerdik. Anneleriniz, babalarınız evde duracak, onun elini öpmeye gidemeyeceksin. Yemek götüremeyeceksin. Ona bir şey olur diye herkes endişe içinde olacak. Peki biz onların evine devlet, sivil toplum örgütü, polisi, jandarması, sosyal yardımlaşmasıyla yardımcı olurken Avrupa ve Amerika ne yaptı? Evde ölmelerine, yalnız kalmalarına sebebiyet verdi. Bizim bu medeniyetimizin yarınlara sirayet etmesini istemiyorlar. Herkes bireyselleşsin istiyorlar." diye konuştu. Soylu, Müslüman bir millet olduklarını, değerleri, inançları, kardeşlikleri ve komşuluklarının bulunduğunu anlatarak, birbirlerine karşı haklarının olduğunu dile getirdi. Soylu, şunları ifade etti: "Birilerinin oyununa gelmeden dünyaya neler yapabileceğimizi gösteren bir anlayışı hep beraber ortaya koymalıyız. Bütün inananlar kardeştir. Bizi iyilik yolundaki bu yolculukta ayırmaya çalışanlar iyi niyetli değildir, kötü niyetlidir. Onun için çok çalışmalı, çok gayret etmeli, birlik içinde olmalıyız. Aynı zamanda yarın Cumhurbaşkanı'mız gelecek. Her gittiğiniz yerde şu samimiyeti gösterdiniz. Allah nasip edecek inşallah yarın Diyarbakır'da, o Diyarbakır'a ve Kürtlere yukarıdan bakanlar, maval okuyanlara güzel bir cevap vermeliyiz. İnsanlık kazansın, kardeşlik, barış, huzur güç bulsun." "Doğru istikamette gidiyoruz" Bakan Soylu, daha sonra Kocaköy ilçesine geçerek partisinin ilçe başkanlığı önünde vatandaşlara hitaben, ilçe ziyaretlerinde insanların yüzünde umutsuzluk görmediğini, kalkınma, gelişmeyi ve hizmetleri gördüğünü söyledi. Yıllarca yapılmayan hizmetleri yaptıklarını belirten Soylu, bölgede ve ilçelerde gerçekleştirilen yatırımlara değindi. İstihdam ve üretimin arttığını kaydeden Soylu, konuşmasını şöyle tamamladı: "Doğru istikamette gidiyoruz. Eksiğimiz vardır, aksağımız vardır. Sizin çektiklerinizi şu çocuklar çekmesinler. Bu çocuklar yarın sizin çektiklerinizi çekmesinler. Yaşadığımız birçok travmayı artık bizim çocuklarımız çekmesin. Türkiye'yi büyütelim, büyütüyoruz. Diyarbakır'ı büyütelim, büyütüyoruz. Ekmeğimizi büyütelim, büyütüyoruz. Aynı zamanda çocuklarımızın umudumu büyütelim, hep beraber büyütüyoruz. Biz kimseyi sömürmedik. Hala derdimiz Suriye'deki, Afganistan'daki, Yemen'deki kardeşlerimiz nasıl huzur içinde olurlar. Bir ekmeğimiz varsa bölüşelim diyoruz." Soylu'ya AK Parti Diyarbakır milletvekilleri Mehdi Eker ve Ebubekir Bal da eşlik etti.

10 ay önce

Guinnes Rekorlar Kitabına başvuruldu: 'Dünyada en çok seçim kaybeden muhalefet partisi lideri'

AK Parti Üsküdar Gençlik Teşkilatı, Guinnes Rekorlar Kitabına başvurarak Kılıçdaroğlu'nu "En çok seçim kaybeden muhalefet partisi lideri" olarak aday gösterdi.