18 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

İstanbul'da karla mücadele... Erdoğan'dan ilk yorum: Basiretsizliktir

Kar yağışını bir bereket olarak görüyorum, felaket olarak telakki etmiyorum. Zira kuraklıkların ülkemizde ciddi manada toprağımızı tehdit ettiği ve birçok yerlerde artık bitki, meyve, sebze, her şeyde sıkıntılar yaşadığımız dönemleri geride bıraktık. Tarımda yaşanan tüm sıkıntılar ortada, hep yağmur diye bekledik. Şimdi ise kar yağışı gelince farklı bir yaklaşım ortaya koymaya başladık. Kar yağışını engellemek elimizde değil ama karın sebep olduğu özellikle ulaşım sıkıntılarına karşı gerekli tedbirleri almak elimizde. Son kar yağışının etkileri anlamında maalesef özellikle İstanbul'a yakışmayacak görüntüler ortaya çıktı. Tuzlanmayan yollarda araçlar kilometrelerce kuyruklar oluşturursa bunun herhalde bir sorumlusu veya sorumluları vardır. Vatandaşlarımız saatlerce yollarda mahsur kaldı. Daha önceki yılların altında bir miktarda kar yağışı söz konusuydu üstelik. Buna rağmen bu sorun gereken yol tuzlama ve yol açma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklandığını ilçe belediyelerinden de dinledik. "BASİRETSİZLİKTİR" Bu tam anlamıyla bir basiretsizliktir. Siz kar yağdıktan sonra tedbir alamazsınız, kış mevsimine girerken bütün tedbirlerinizi almalısınız. Biz İstanbul'umuzu kaderine terk edemeyiz. Çalışmaları koordine etmeleri için ben bakanlarımı o gece İstanbul'a gönderdim. Her iki bakanım da kendi altyapıları durumunda olan, örneğin ulaştırma bakanımızın koordine ettiği hangi kurumlar var? Birinci derecede Karayolları var, Karayolları büyük bir önem arz ediyor bu durumda. Süleyman beyin altında Jandarma teşkilatı var, o da devreye girdi. Benzini biten araca benzin ulaştırma gayretine girdiler, yiyecek noktasında sıkıntı olan yerlere yiyecek ulaştırma gayretine girdiler. Fakat bu hazırlıklar daha önceden yapılmalıydı. Bu çalışmalar yurt genelinde 446 karla mücadele merkezinde gerçekleştiriliyor. 10 bin 916 makine ve ekipman, 12 bin 645 personel görev yapıyor. Siz kalkar da belediyenizde insanları dışarı döker, onların yerine hiç İstanbul'u tanımayan insanları belediyeye boca ederseniz böyle sıkışır kalırsınız. Son yağışta ayrıca yolda kalan araçlara KGM, AFAD, Kızılay ve valiliklerle koordineli müdahale edilerek insani ihtiyaçların da karşılanması sağlandı. "GECE 3'E KADAR TAKİP ETTİM" Ben gece saat 3'e kadar takip ettim, arkadaşlarımla irtibat halinde oldum. Ortada doğru olmayan ifadeler var. Bir yalan söz konusu burada. İBB kalkıp Cumhurbaşkanlığından veya Plan Bütçe Başkanlığından talepte bulunur ve bu talebi bütün incelemeleri yapılır, tüm bunlardan sonra da gereken karar alınır. Bunların da ödenme süreçleri bellidir. Şehirlerine hizmet etmek gibi bir dertleri, kabiliyetleri olmayanlar "Engelleniyoruz" diyor. Milletime böyle bir şeyin olmadığını somut rakamlarla anlatmak istiyorum. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere muhalefet belediyelerine gelen bütçeden aktarılan paylar 2019'dan bu yana aşağı yukarı 2 kat arttırılmıştır. AK Parti'ye, MHP'ye ve diğer partilere mensıup belediyelerin gelirlerinde yapılan artış aynı orandadır. İBB 2019'da 13 milyar 848 milyon lira merkezi idareden pay alırken bu rakam 2021'de 25 milyar 376 milyon liraya çıkmıştır. Görüldüğü gibi mesele genel bütçeden alınan payın adaletsiz veya haksız dağıtımı değildir. Tam tersine bu konuda gayet adil, hakkaniyete ve hukuka uygun bir dağılım söz konusudur. Mesele şehre tüm vaktiyle, zihniyle hizmet etme kabiliyetine sahip olup olmama meselesidir. Belediye başkanlığı yaptığım dönemde kar, tipi, bora olacak, Tayyip Erdoğan gidip evinde yatacak, yok böyle bir şey. Biz tüm belediyelerimizle AKOM'da karargâhımızı kurar, oradan İstanbul'u izlerdik. "'ENGELLENİYORUZ' İDDİALARI KOSKOCA YALANDIR" 'Cumhurbaşkanı CHP'li belediyelerin projelerini engelliyor' iddiası koskoca bir yalandır çünkü Cumhurbaşkanlığı sadece belediye yatırımlarının finansmalarında kullanılacak kredilerin değerlendirmesini yapar. İstanbul'da 2014-2019 döneminde büyükşehir belediye meclisine 22 borçlanma dosyası gelmiş, CHP bunun 20'sine hayır oyu vermiştir. CHP'nin hayır oyu verdiği borçlanma dosyalarının arasında İstanbul'da şu anda işleyen ve yapılmakta olan tüm metro projeleri de vardır. 2019-2021 döneminde aynı mecliste CHP yönetimi 50 borçlanma dosyasını getirmiş, AK Parti grubu bunun sadece 1'ine hayır oyu vermiştir. Biz kimseyi engellemiyoruz. Onlar kendi beceriksizlikleri, kendi yanlış tercihleri sebebiyle belediyeyi borç batağına sokmuştur. Bunların kendi partileri içerisinde iktidar kavgası vermekten başka maharetleri de yoktur. Ülkenin ve milletin geleceği için herhangi bir vizyonları, projeleri, dertler yoktur. Bunlardan eser ve hizmet beklemek beyhude gayrettir. Biz Marmaray'ı yaparken yine bizim önümüze bu CHP zihniyeti çıktı ve biz 3-4 yıl önce bitirecekken bu CHP zihniyetinden dolayı gecikmeyle bitirdik. Kar, tipi var; Biz Marmaray'ı ücretsiz yaptık. Böyle bir zamanda Marmaray'ın önemi insanımıza ne kadar fırsat sağlıyor, çok açık ortada. Aynı şey Avrasya için de geçerli. BORÇLANMA SINIRI Kanuna göre büyükşehir belediyeleri bütçe gelirlerinin en fazla 1.5 katı kadar borçlanabilir. Bu yeni değil, 2005'ten beri var. Burada İBB'nin Mart 2019'daki borç tutarı 28.5 milyar liraydı. Üstelik bunun 6 milyar lirası kendi kurumlarıyla arasındaki borç-alacak ilişkisinden yani fiili değil, bilanço borcundan oluşuyordu. Devam eden projeler olan borç da 5.2 milyar liraydı. Kalan 17.3 milyar liralık borç ise vadesi 30 yıla yayılmış, çok uygun şartlarda alınmış borçlardı. Halbuki kanuna göre borç limitinin gelirinin yüzde 150'sinin yani 32.3 milyar lirayı geçememsi gerekiyordu. 2022 için öngörülen borçlanmalarla bu rakam 73 milyar liranın üzerine çıkacaktır. 2018 yılında İBB öz gelirlerinin toplam gelirlere oranı yüzde 32 seviyesinde iken bu oran 2020'de yüzde 14'e gerilemiştir. Merkezi idareden gelen kaynak 2018'de toplam gelirlerin yüzde 68'ini, bu oran 2020'de yüzde 86'ya yükselmiştir. İstanbul'da beceriksiz ve liyakatsiz yönetim sebebiyle belediyenin özgelirleri yok edilmiş, giderlerin tamamı merkezi yönetimden gelen parayla karşılanmaya çalışılmıştır. Böyle olunca da belediye hızla borç batağına saplanmıştır. Maalesef İBB adeta 1994 yılında bizim devraldığımız döneme geri dönmüştür. Biz hükümet olarak kendi sorumluluk alanımızda İstanbul'a hak ettiği hizmetleri vermeyi sürdüreceğiz. İRAN'IN DOĞALGAZ KESİNTİSİ Biz İBB değiliz. Bizim İran'a borcumuz kesinlikle söz konusu değil. Bu iddialar yalandır ve Cumhurbaşkanı İbrahim beyle yaptığım görüşmede de kendilerine söyledim, onlar bir arızdan ötürü bu işi 10-15 gün erteleme durumları olacağını söylediler. Şu anda İran'da da kış şartları çok sert. Bütün bunlarla beraber en kötü şartlarda bir 10 gün esneme yaparsak bu süreci atlatırız dedi sayın cumhurbaşkanı. Ekiplerimiz orada görüşmelerini yapıyorlar. İnşallah 10-15 gün içerisinde bu doğalgaz akışı tekrar devam edecek. Tabii tedbirlerimiz var. ELEKTRİKTE KADEMELİ FATURALANDIRMA SİSTEMİ Salgın koşulları nedeniyle alınmış bir tedbir. Dünyada hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucu enerji maliyetlerinde de büyük artışlar meydana geldi. Dünyada elektrik üretiminin ana hammaddelerinden olan kömür fiyatlarında 5 kat, doğalgaz fiyatlarında 10 kat artışlar söz konusu. Özellikle fiyatlarda sübvansiyon hala mevcuttur. 2021'de vatandaşlarımızın elektrik faturalarında yüzde 50, doğalgaz faturalarında ise yüzde 75 oranında devletimiz sübvansiyona gitmiştir. 2022'de de benzer sübvansiyonlar devam edecek. Ayrıca bir konut abonesinin aylık elektrik ve doğalgaz faturaları için ödediği toplam tutar 2002'de net asgari ücretin yüzde 47'sini oluşturuyor. Aynı miktardaki tüketim için 2022'de bu oran yüzde 12,9 seviyelerine düştü. 2021 verilerine göre ülkemizdeki konutlarda kullanılan ortalama tüketim aylık 134 kw/saat olarak gerçekleştir. Kademeli tarifenin amacı elektriğin verimli kullanımı teşvik etmek, dar gelirli vatandaşlarımızın kullandığı elektriğin sübvansiyonunu sağlamak. FAİZLE MÜCADELEDE YOL HARİTASI Uyguladığımız bu akılcı politikalarla kamu maliyesinde ve bankacılık sektöründe ciddi kazanımlar ve güçlü bir duruş elde ettik. Faiz oranlarında tarihi düşük seviyeleri yakalama başarısını göstermiştik. 2013'te Türkiye tarihinin en düşük faiz ortamını yakaladı. Ancak bunun ardından bir dizi iç ve dış olumsuz gelişme ile bu süreç kesintiye uğradı. Son 20 yılda altyapı yatırımları konusunda önemli mesafeler kat ettik. Üretim odaklı ihracat ve istihdamı arttırmak hep önceliğimiz oldu. Bütün bunlar yeni modelimizin uygulanmasına yönelik uygun zemini hazırladı. Böylece nihai amacımız olan dengeli ve sürdürülebilir büyümeye kesinlikle ulaşacağız. ÜRETİM, İSTİHDAM, İHRACAT VE BÜYÜME HEDEFİ Yüksek faiz ortamının orta-uzun vadede kırılganlık oluşturduğu aşikar. Biz işte bu sebeple düşük faiz ortamında kaynaklarımızı üretim, istihdam, ihracat ve büyüme olarak kullanmak istiyoruz. Önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz. Son dönemde döviz kurundaki istikrarlı seyir bu bakışımızı destekliyor. Kamusal kaynakları ve banka kredilerini etkin ve verimli şekilde üretimin arttırılması için kullanarak bu mücadelemizde başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu modelle birlikte ekonomimiz spekülatif ve manipülatif müdahalelerden daha az etkilenecektir. Bu makas özel bankaların bu konuda hâlâ sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz. Vatandaşlarıma diyorum ki kamu bankalarına gidin ve böyle bir sömürü çarkı içerisine girmeyin. Kamu bankaları vatandaşını kesinlikle yüksek faizle sömürme gibi bir gayrete giremez. Biz bu ülkede tüketim ekonomisine destek vereceksek sömürü yoluyla değil, vatandaş temin ettiği kredisini gelsin sizinle de kullansın. Ama siz böyle yaparsanız gideceği yer uygun krediyi veren kamu bankasıdır. Faizden medet umulmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. ENFLASYONLA MÜCADELE Salgın önlemlerinin gevşemesiyle küresel enerji ve emtia fiyatlarında artış yaşandı. Küresel tedarik zincirlerindeki bozulmalar açık ve net ortada. Bütün bunlarla beraber girdi maliyetlerinde önemli artışlar oldu. Bu durum tüm dünyada enflasyonist baskıları arttırdı. Maliyet enflasyonuna yol açan bu gelişmeler diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de etkili oldu. Çoğunlukla dışsal ve geçici olan faktörlerin normalleşmesiyle yurtiçi finansal piyasalarda bir dengelenme söz konusu. Enflasyonla mücadele önceliğimizdir. Enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak ve vatandaşlarımıza asgari düzeyde yansıtmak amacıyla gerekli adımlar atılıyor. Rekabeti ve verimliliği arttırıcı yapısal politikaları da hayata geçiriyoruz. Bu yolla enflasyonun düşürülmesini hedefliyoruz. Para politikasının etkinliğinin sınırlı kaldığı arz şokları durumunda alınacak tedbirler bütüncül bakış açısıyla gözden geçiriliyor. Muhalefetin bugüne kadar iktidar olarak 20 yılda bizim hangi yaptığımıza doğru dediği var ki? Şehir hastaneleri konusunda 'bütçede yeri neresidir' diyen mantığı anlamıyorum çünkü o mantık SSK'nın başındayken hastanelerimizi rezil eden mantıktı. Hiçbir zaman bunlar kalkıp da bütün bu güzelliklere 'hayırlı olsun' demeyecekler. TL cinsinden enstrümanlara güveni arttırmak ve tasarruflarını TL'de değerlendiren vatandaşlarımızın kurdaki oynaklık karşısında mağdur olmaması amacıyla kur korumalı mevduat ve katılım ürünün uygulamaya aldık. KUR KORUMALI TL VADELİ 20 yıldır bu işi yapan biziz, biz denedik, neticelerini aldık, şimdi bunu tekrar uygulamaya koyduk. Uygulamanın henüz başlarında olmamıza rağmen vatandaşlarımızın mevduat ve katılım fonuna ilgisi şu an muhteşem. Gayet iyi gidiyoruz. 25 Ocak itibarıyla bu hesaplarda toplam 203 milyar lirayı aşmış durumda. Vatandaşın ilgisi bu denli büyük olduğuna göre 58.6 milyar lirası da döviz hesaplarından dönüşen tutar. Tüzel kişiler ise 15.3 milyar lira ile yüzde 7 buçuk paya sahip. Döviz kurundaki oynaklık nedeniyle fiyatlamada zorluk yaşan ithalatçı ve ihracatçı firmalarımıza yönelik döviz satım ihaleleri uygulanmaya başlandı. Önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal yatırımcılara yönelik alternatif borçlanma adımlarının ihraç edilmesi de planlanıyor. Ekonomi programımızda özellikle KDV'de etkinliği, adaleti ve basitleştirmeyi sağlamak amacıyla çalışmalar yapılacağı yönünde karar almıştık. KDV konusunda da bakanlığımız çalışmalarını yürütüyor. KDV oranlarının sadeleştirilmesi, oran farklılıklarının giderilmesi, Gelir İdaresi Başkanlığımız çözüm önerilerini de alıyor. Her tür ürün bu konuda masaya yatırılarak, bunların tabii arz-talep dengesindeki yeri neyse ona göre adım atacağız. UKRAYNA-RUSYA KRİZİ

Bu gelişmeleri uygun bulmamız, hayırlı bulmamız mümkün değil. Rusya ile Ukrayna arasındaki mevcut gerilimin yeni bir krize dönüşmeden çözülmesini istiyoruz. Her iki ülkenin de Türkiye'nin samimiyetinin farkında olduğunu düşünüyorum. İki lideri arzu ederlerse ülkemizde bir araya getirerek barış ortamının yeniden tesisine giden yolu açabiliriz. Meselenin diyalogla halledilmesini, güç kullanılmasından kaçınılmasını Türkiye olarak gerekli görüyoruz. NATO'nun bu konuyla ilgili kurmuş olduğu devrelerin başarılı olması en büyük temennimiz. Ülkemiz Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine en başından beri destek verdi. Bu tutumumuzun değişmesi söz konusu değildir. Rusya'nın Ukrayna'ya silahlı bir saldırı ve işgal yoluna gitmeyeceğini temenni ediyorum. Umarım gerginlik böyle bir noktaya ulaşmaz, biz de böyle bir anlayışla gerginliğin bir silahlı çatışmaya dönüşmesini engellemek için elimizden gelen her çabayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Rusya'ya bazı taleplerinin niye kabul edilemez olduğunu anlatmamız lazım. Biz şu anda sayın Putin'i de ülkemize davet ettik. Ülkemizde kendisiyle ikili görüşme yapmak suretiyle bazı adımları atalım istiyoruz. Türkiye NATO müttefiki olmanın yükümlülüklerini bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yerine getirmeye devam edecektir. Görüşmelerimizi bu şekilde devam ettiriyoruz. Mevcut kriz ortamında NATO müttefiklerinin birlik ve dayanışma anlayışıyla hareket etmeleri şart. Her ülkenin ulusal çıkarları doğrultusunda farklı yaklaşımları olabilir fakat esas olan bunları ittifak bütünlüğü altında istişare ederek ortak bir tutum belirlemektedir. NATO bu anlamda şu ana kadar kötü bir sınav vermedi. Yine de bazen kimi müttefikler köşeye sıkıştırmak için dezenformasyonlar yapıyorlar. Türkiye olarak biz de örneğin Suriye, Libya gibi meselelerde bu tür kampanyaların hedefi haline getirilmek istendik. Suriye'nin kuzeyinde teröre karşı yürüttüğümüz mücadeleye yönelik mesnetsiz eleştiriler, dezenformasyon kampanyaları oldu. Ancak bugün bazı eleştirilere maruz kalanların, karşılaştığımız bu haksızlığı daha iyi anlamaları mümkündür. Amerika'nın Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütlerine binlerce TIR, silah, mühimmat vesaire getirmesi gibi. Bu uyarıları biz müttefikimiz Amerika'ya yapmamıza rağmen maalesef netice alamadık. SEZEN AKSU Benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir. Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir. Ama diğer taraftan ben ülkenin cumhurbaşkanı olarak insanımızın, hangi inançtan olursa olsun, kutsalına laf edilmesine müsaade etmem. Burada sadece Hz. Adem sav. ile Havva validemiz değil, aynı zamanda Meryem validemize de burada hakaret var. Dilini koparma ifadesini bir kişinin şahsına değil, kutsallarına karşı hakaretine dönük bir tavır olarak ifade ettim. Biz kutsallarımızı korumak için de kanun mu çıkaracağız? Özgürlüğün sınırları hakaret, rencide etmek veya kutsallara kötü sıfatlar yakıştırmak değildir. Dinimiz tüm peygamberlere kendi peygamberimize olduğu kadar saygı ve hürmeti emrediyor. Kimse toplumumuzu kutuplaştırmaya, özellikle de bütün bu konulara yönelik görmezlikten gelmemizi beklememeli. Cumhurbaşkanı olarak bu hassasiyetim hiç isim zikretmeden ortaya koyduğum bir ilkenin kabulüdür. "SEDEF KABAŞ'IN HAKARETİ MAKAMA YÖNELİKTİR" Buradaki hakaret her şeyden önce şahsımla ilgili değil, temsil ettiğim makama yöneliktir. Devletin, devleti yöneten cumhurbaşkanının ve cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması burada söz konusu. Bulunduğum makam korumayı gerektiriyor. Bunu TCK'nın 299. maddesi Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenliyor. Bizim bunlara prim vermemiz söz konusu olamaz. Hukuk neyi gerektiriyorsa, sonucu ne olursa olsun, burada gereği yapılacaktır. Bunun ifade özgürlüğüyle alakası yoktur. Siyasette eleştiri olur elbette ama bu temiz bir dille olmalıdır. CHP'nin cumhurbaşkanına hakaret maddesinin kaldırılması teklifi de tam bir garabettir. Bu makamlarının şerefini, saygınlığını bu aziz milletle koruyacağız. Öte yandan, hemen hemen bütün ülkelerde devlet başkanlarına, cumhurbaşkanlarına hakaret etmek suçtur. Bu milletin bir evladı olarak, yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanıyım. Esasında bunların hakaret ettikleri, Tayyip Erdoğan nezdinde milletin ta kendisidir. Ahır benzetmesi de tümüyle bu aziz millete hakarettir, edepsizliktir. Bu suç cezası kalmayacaktır. Herhalde CHP'nin genel merkezine ahır yakıştırması yapanlara CHP yönetimi iyi bir dille bakmaz. Biz onlar gibi hakarete başvurmuyoruz, her vatandaşın tabii hakkı olan adalete başvuruyoruz. Bu konunu da takipçisi olacağız. Diğer taraftan, bu yapılan bir anlamda nefret siyasetidir. Bu hakareti yapan şahsın amacının provokatörlük olduğu da çok açık. Bunu hastaneye girerken kelepçesiz ellerini arkadan birleştirerek ters kelepçe vurulduğu algısı oluşturmaya çalışırken de gördük. SİYASETTE İMRALI TARTIŞMASI Öcalan'ın Demirtaş'ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek. Terör örgütü PKK elebaşını bırakacak tek bir iktidar olur, o da HDP'nin içinde olduğu zillet ittifakı iktidara gelirse böyle bir şey olabilir. Biz bunlara asla izin vermeyeceğiz. Zillet ittifakındaki ortağı HDP'ye vermiş olduğu sözler aklına gelecek ki terörist başının salınacağını sanıyor. Bu hanımefendinin böyle bir iftirada bulunması siyaset değil, yalandan medet ummaktır. Hanımefendi sözlerimizi işine geldiği gibi anlıyor, çünkü işine HDP'ye verdiği sözler geliyor. NECİP HABLEMİTOĞLU SUİKASTI Bunu ilk defa bu programda açıklayacağım. MİT uzunca süredir bu suikastın katil zanlılarından olan Nuri Gökhan Bozkır'ın izini sürüyordu. Bu şahıs kırmızı bültenle aranıyordu. Kaçtığı yurtdışında 2015 yılından itibaren FETÖ medya organlarına verdiği röportajlarında da ülkemiz aleyhine asılsız iddialarda bulunuyordu. İstihbaratımız Ukrayna'da saklandığını tespit etti ve bu şahsın yakalanarak ülkemize getirilmesi konusunda Zelenskiy ile de, önceki devlet başkanlarıyla da konuştuk. Bu kişi cinayetin zanlısı olarak ülkemiz yargısına hesap veriyor. Bu iş neticelendi, FETÖ'yle irtibatı dışında DEAŞ'a silah ve mühimmat temin ettiği de bilinen birisi. Bu kişinin yakalanıp ülkemize getirilmesi geçmişteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılığımızın da ispatıdır. EKONOMİDE ALINAN TEDBİRLER Bilindiği gibi aralıkta asgari ücrette yüzde 50'nin üzerinde net artış yaptık. Bunun kalmadık, çalışanların ücretlerinin Asgari Ücret seviyesindeki kısmının Gelir ve Damga Vergisi'nden muaf tutulması uygulamasını başlattık. Emeklilerin ve memurların gelirlerinde buna uygun artışa gittik. 6 aylık dilim için memur ve emeklilerimizin gelirlerinde yüzde 31 artış sağladık. Ayrıca 67 liradan ve 1500 liraya kadar çıkardığımız en düşük emekli aylığını 2500 liraya yükselttik. Kimi emeklilerimizin maaşlarındaki artış oranı enflasyonun çok üzerine çıkarak yüzde 60'ları buldu. KAMU İŞÇİ MAAŞLARINA EK ZAM Burada bir müjde de, işçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı zaten eklenecektir. Buna yüzde 2.5'luk bir artış daha ilave ediyoruz. Böylece işçilerimizin ücretlerine özellikle de ücretlerinde yüzde 28'i bulan bir artış sağlamış oluyoruz. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini doğrudan ilgilendiren bu artış için gereken düzenleme kısa sürede yapılacaktır. İşçi ücretlerine yaptığımız bu ilave artışın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. KÖRFEZ ÜLKELERİYLE İLİŞKİLER Son dönemde Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde güzel bir ivme yakaladık. Özellikle de Katar ile diğer bazı bölge ülkeleri arasındaki anlamsız ihtilafın çözüme kavuşturulması bölgede yeni bir işbirliği ruhunun hakim olmasına neden oldu. Bu yeni ortamda ülkemizin Körfez bölgesine yönelik ilkeli ve iyi niyetli tutumunun daha iyi anlaşılmaya başladığını görüyorum. Bu ciddi işbirliği potansiyelini en iyi şekilde değerlendireceğiz. Bu yeni bölgesel işbirliği döneminin eşiğinde olduğumuza inanıyorum. Onun için 14 Şubat bizim için önemli bir tarih, bu tarihte inşallah BAE'de yapacağımız ziyaret adeta yeni bir dönemin başlangıcı olacak.  "DOĞU AKDENİZ'DE TÜRKİYE'Yİ YOK SAYAN PROJENİN BAŞARILI OLMASI MÜMKÜN DEĞİL" Amerika burada kendisi için yapmış olduğu maliyet hesabı, menfaat hesaplarında beklediğini görmeyince çekildi. Bizse şu anda Libya'yla yapmış olduğumuz anlaşmayla Libya'da iş adamlarımızın attığı önemli adımlar var. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan hiçbir projenin başarılı olması mümkün değil. İSMED boru hattı projesi ise teknik ve ticari fizibilitesi olmayan, bizi ve KKTC'yi dışlamaya yönelik afaki bir projeydi. Amerika'nın bu gerçeği nihayet görmesi memnuniyet vericidir. İsrail ile de bu alanda her türlü adımı atmaya varız. Nitekim sayın Cumhurbaşkanı Herzog şubatın ilk yarısında bir ziyareti söz konusu. Bu ziyaretle birlikte İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir. Bunu olumlu bir gelişme olarak ifade etmek istiyorum. ABD İLE İLİŞKİLER Dünya siyasetinde hiçbir zaman liderler düşman üretmek için yoktur, liderler dost kazanmak için vardır. Dost kazanmakta ne kadar başarılı olursanız ülkeniz de o kadar güçlü olur. Benim Bush döneminde, sonrasında Obama döneminde aynı şekilde gayet olumlu bir dönemi hayata geçirdiğimiz, ki Amerika'dan da bir başkan olarak Türkiye'ye ilk gelen Obama olmuştur. Onunla yürüttüğümüz diyalog, sonraki süreçte Trump ile aynı şekilde devam etti, o da iyi bir süreçti. Benim Biden'la olan münasebetlerim Obama dönemine dayanıyor. O zamanlar da diyaloğumuzun, görüşmelerimizin olduğu bir dönemdi. Benim beklentilerim de çok daha farklı idi. Fakat son Roma görüşmemizden sonra bu konuda yeni gelişmelerin olacağına inanıyorum. Özellikle F-35 konusunda Amerikan yetkililerle Milli Savunma Bakanımızın görüşmeleri olumlu istikamette gelişiyor. Amerika Savunma Bakanı Austin ile sayın Hulusi Paşa arasındaki görüşmeler devam ediyor. (Rusya'dan yeni batarya alımı) Sürecimiz devam ediyor, herhangi bir geri adım söz konusu değil. Bizim kimden ne alacağımızın kararını biz vereceğiz. S-400 tedarikimizin arka planı bizde saklı olan bir anlayıştır. Göreve geldiğimde savunma sistemlerimizde yüzde 20 yerli ve milli gücümüz vardı, bu şu anda yüzde 80'e çıktı.

2 yıl önce

Yunus Emre Yılı ödül töreni... Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Türkçenin önemine vurgu: 'Milli mücadeledir'

Türkçe'nin önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde; Bugün bizi bir araya getiren, ömrü boyunca yüreğinden süzülüp gelen sözlerinden başka silahı olmayan Yunus Emre'nin asırları aşıp gelen kahramanlığıdır. Üstat Necip Fazıl "Bir milletin edebiyatı yoksa o millet de yok demektir." Meşhur bir Fransız ise milleti şöyle tanılıyor: Edebiyatı olan toplumdur. Terör sadece insanların canına, malına, özgürlüğüne kastetmekle olmaz, milletlerin varlığının ve devamının teminatı olan dilini, edebiyatını, kültürünü bozmak da bir çeşit terördür. Türkiye maalesef her iki teröre birden maruz kalmıştır. Dilini yaşatamayan bir milletin önünde sonunda benliğini oluşturan değerleri birer birer kaybetmesi kaçınılmazdır. Türkçemizi yaşatmadan milletimizin geleceğine güvenle bakamayız. Medya dilimizin korunmasının ve doğru şekilde yeni nesillere aktarılmasının da ana mecrasıdır. Medyada doğru Türkçe kullanımıyla ilgili hassasiyeti çok yerinde görüyorum. Hz. Adem ile Hz. Havva validemizden beri insanoğlu yeryüzüne dağılmış, zamanla farklı kavimler, farklı diller, farklı kültürler ortaya çıkmıştır. Bugün dünyada konuşulan 3 binden fazla dil olduğu biliniyor. Bize düşen görev bunların tamamını bir ağacın yaprağı olarak görüp insanlığın ortak hazinesi telakki etmektir. "TÜRKÇENİN HER BİR KELİMESİ BİZİM İÇİN PAHA BİÇİLMEZ BİR MÜCEVHERDİR" Elbette her lisan kendi içinde estetikle örülmüş bir şiirdir adeta. Hiç şüphesiz kendi dilimiz, Türkçemiz başka güzeldir. Türkçenin her bir kelimesi bizim için paha biçilmez bir mücevherdir. Medarıiftiharımız Türkçemizle insanlığa armağan ettiğimiz her bir eser mukaddes sayarız. Bugün Adriyatik'ten Çin Seddi'ne uzanan geniş bir coğrafyada en çok kullanılan dil Türkçedir. Anadolu'da yeniden inşa edilen Türkçe, Yunus'un şiirleriyle hayat bulmuş, kökleşmiş, aşk ve mana dili olarak yeni bir kimlik kazanmıştır. Yunus'un aşk odunda pişirdiği her bir şiir çağları ve kıtaları aşarak bütün insanlığa mâl olan mısralara dönüşmüştür.  Malazgirt Zaferi'nin ardından Anadolu'yu fikren ve fiziken bayındır hale getirmek, temelinde adalet olan bir nizama kavuşturmak için çok çetin mücadeleler verdik. Fethettiğimiz bu topraklar kısa zamanda bambaşka bir çehreye büründü. Anadolu'ya taşınan medeniyetimiz Osmanlı ile olgunluk çağına erişti. Milletimiz Kur'an'ın temel kavramlarını, fiillerini, tabirlerini hayranlık uyandıracak bir marifetle Türkçeye taşıdı. Türkçe bu sayede kazandığı ifade kudretiyle tarihinin en parlak çağlarını yaşadı. Maalesef Arapça ve Farsça tamlamaların bolca kullanılmasıyla yazı dilimiz ile konuşma dilimiz arasında fark oluştu. Geçtiğimiz asrın başına geldiğimizde yazı diliyle konuşma arasındaki fark büyük ölçüde kapatılmıştı. Türkiye 1930'lu yıllara geldiğinde bu defa sözde dilde sadeleştirme faaliyetleri tefrit derecesinde neticelerin doğmasına neden oldu. "VERİLEN EMEKLER YOK EDİLMEK İSTENDİ" Asırlar boyunca dilimizin musiki kudreti kazanması kelimelerimizin birer nağme alması için verilen emekler yok edilmek istendi. Hayali kurulan şey aslında ecdadın bütün izlerini silmekti. Aleni, bariz, aşikar, ayan, sarih, üryan, berrak kelimeleri yerine günümüzde sadece "açık" kelimesini kullanmaya mahkûm olmamız başka nasıl izah edilebilir? Hele sosyal medya mecralarında kullanılan dil Türkçemiz için tam bir felaket habercisidir. Bugün milletimizin henüz bir asır önce yazılan Mehmet Akif şiirlerini, Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sini anlayamaması dilimize yapılan suikastın büyüklüğünü gözler önüne sermektedir. Lisanımızı tehdit eden bir diğer unsur ise tabelalarda, yazışmalarda yabancı kelime kullanma hastalığıdır. Türkçe'mizi korumak, geliştirmek ve zenginleştirmek için verdiğimiz mücadele, esasında bir milli mücadeledir, bir beka meselesidir. Türkçemizi kısırlaştırma çabaları aynı zamanda onu Avrupai dillerin istilasına da müsait hale getirmiştir. Çağdaşlıklarını ve ilericiliklerini ortaya koydukları fikirlerle, eserlerle, ürünlerle değil de kullandıkları yabancı kavramlarla göstermeye çalışanları acı bir gülümsemeyle takip ediyoruz. İnşallah diğer mücadelelerimiz gibi dilimizi koruma gayretini de başarıyla neticelendireceğiz. Bu konuda takip edeceğimiz yol Yunus Emre'nin yoludur.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu, 'Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Toplantısı'nda konuştu: Her gayrete, desteğe açığız

Bazı dönemlerde "Biz getiriyoruz, hakimler ve savcılar serbest bırakıyor." eleştirisinin yapıldığını söyleyen Soylu, "Öyle değil arkadaşlar, dosyayı tamamlamak zorundayız. Herkes görevini yapacak. Cezaevindeki uyuşturucudan tutuklu sayısı 35-36 bindi, bugün 100 bini aştı. Dosyamızı en iyi anlamda oluşturacağız, sonra yargının önüne getireceğiz. O yukarıdan aşağıya bakacak." dedi. Süleyman Soylu, çok sayıda kulvarda aynı anda koşmak durumunda bulunduklarını, karşı karşıya kalınan suçlarla ilgili analiz çalışmalarının yapıldığını ifade etti. Suç Önleme Ofislerinin kurulacağını bildiren Soylu, önleyiciliğin nasıl olacağının ortaya konulduğunda Türkiye'de huzurun ve sükunun sürekli millet lehine geliştiği tablonun elde edileceğini vurguladı. Telefon üzerinden yapılan dolandırıcılık suçlarının üzerinde çalışıldığını kaydeden İçişleri Bakanı Soylu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) bu konuda 1 Mart'ta yeni bir karar alacağını ve bu kararın herkesi rahatlatacağını dile getirdi. "Ben şikayetçi değilim diyenleri de takip ediyoruz" Kadına yönelik şiddet konusunda önemli adımlar atıldığının altını çizen Soylu, kolluk birimlerine gecikmesi sakınca bulunan durumlarda koruyucu ve önleyici tedbir alma yetkisi verildiğini hatırlattı. Halen 499 kişinin elektronik kelepçeyle izlendiğini aktaran Bakan Soylu, Kadın Acil Destek (KADES) Uygulaması'nı cep telefonuna yükleyen kadın sayısının 3 milyonu aştığını açıkladı. KADES'in birçok olayın yaşanmadan önlenmesini sağladığını bildiren Soylu, "Sadece bize intikal eden değil, intikal edip de 'Ben şikayetçi değilim.' diyenleri de takip ediyoruz. Bunu bir hukuki, idari prosedür olarak görüyor değiliz. Bunu bir insanlık meselesi olarak görüyoruz. Buna belki korkmuştur, endişe etmiştir, kendisine o anda bir şey söylenmiştir anlayışıyla bakıyoruz." diye konuştu. Süleyman Soylu, KADES üzerinden yapılan 169 bin ihbarın asıllı olduğunu, tehlike fark edilerek olaylara müdahale edildiğini anlattı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için adımların atılmasına devam edileceğine işaret eden Soylu, "Meselenin her yönüyle ilgileniyoruz, her aracı kullanmaya çalışıyoruz. Tüm aktörlerle, tüm paydaşlarla sürekli yeni çözümler üretmeye çalışıyoruz. Sonuç almak için büyük gayret gösteriyoruz. Bizim sonucumuz şu, sıfır tolerans, sıfır şiddet. Buna biz ulaşmak zorundayız." dedi. Soylu, 2017'de kadın cinayeti sayısının 353 olduğunu, 2021'de bu rakamın 307 olduğunu bildirdi. "Her gayrete, desteğe açığız" İhbarların daha kolay yapılabilmesi için yeni uygulamaların hayata geçirildiğini hatırlatan Bakan Soylu, şöyle devam etti: "Bu konuda ne kadar adım atmak gerekiyorsa o kadar adım atılacaktır. Bir kadının şiddet görmesine, eziyet çekmesine, can güvenliğinden endişe etmesine gönlümüz de razı değil, sorumluluğumuz da buna imkan vermez. Buradaki samimi her gayrete, desteğe, istişareye kapımızın açık olduğunu ifade etmek isterim." Yaşanan olaylara ilişkin hazırlanan haberlerde kullanılan dilin önemine değinen Soylu, bu konuda gazetecilerin de sorumlu olduğunu, tahrik edici değil problemleri ortadan kaldırıcı bir dil kullanılması gerektiğini söyledi. Soylu, "Failin yakalanmış görüntüsü verilirken, kendini haklı gösteren, hatta sanki asıl mağdur kendisiymiş, haksızlığa uğramış gibi yaptığı açıklamaları vermek doğru değildir." dedi. "Karı kocayı barıştırmak en büyük sevaptır ama cinayet en büyük günahtır." diyen Soylu, şiddetin tekrarlanabileceğini, tedbirin alınması ve mağdurun korunması gerektiğini vurguladı. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin uzmanlık gerektirdiğine dikkati çeken Soylu, emniyet ve jandarma birimlerinde bu alanda görev yapanların belli dönem süresince görev yerlerinin değiştirilmemesi gerektiğini kaydetti.

2 yıl önce

Alman Basınına konuştu! HDP’nin demokrasi cephesinde olduğunu savunan Kaftancıoğlu: “Özgürlük ve demokrasi için savaşmak isteyenler bizimle birlikte mücadele edebilirler”

Uluslararası medya kuruluşları, Türk siyasetiyle ilgili birçok isim hakkında parlatma çalışmalarına devam ediyor. Fransa’da liberal çizgide yayın yapan Le Monde gazetesi, daha önce Meral Akşener ve Canan Kaftancıoğlu’nun Erdoğan karşısında önemli kadın figürler olduğunu iddia etmişti. Son olarak Alman Die Welt gazetesi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile röportaj yaptı. "HDP demokrasi gücü" Terör örgütü ile ilişkisi nedeniyle kapatma davası açılan HDP’yi ‘demokrasi güçleri’ arasında gösteren Kaftancıoğlu şunları söyledi: “Şunu ifade etmek lazım Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde bulunduğu ittifakta HDP yok. HDP aday çıkarmayınca HDP seçmeninin bizim adayımıza oy verme davranışı söz konusu. Mücadele, demokrasiden yana olanlar ile demokrasiye karşı olanlar arasındadır. Özgürlük ve demokrasi için savaşmak isteyenler bizimle birlikte mücadele edebilirler"

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kongo'da! “Güvenlik ve terörle mücadele alanlarında dayanışmamızı kararlılıkla sürdürüyoruz”

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: Bu son 6 ayda 3. bir araya gelişimiz. Ziyaretimin ikili ilişkimizdeki ivmeyi daha da artıracağına inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanını, gösterdiği başarıdan dolayı huzurlarınızda tebrik ediyorum. Türkiye-Afrika ortaklık zirvesinde kabul ettiğimiz bildiri, eylem planıyla 2022-2026 döneminde ikili ilişkiler bakımından bir yol haritası belirledik. Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi bu çerçevede samimiyet, kardeşlik temelinde geliştirmeye devam edeceğiz. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN KONGO'YA FETÖ'YLE MÜCADELE TEŞEKKÜRÜ Bugün yaptığımız görüşmelerde ülkelerimiz arasındaki ilişkileri ayrıntılı bir şekilde gözden geçirdik. İkili işbirliğimizi geliştirme yönündeki irademizi karşılıklı olarak bir kez daha teyit ettik. Güvenlik ve terörle mücadele karşısındaki dayanışmamızı kararlılıkla sürdürüyoruz. FETÖ ile mücadelede desteğini esirgemeyen Kongo Demokratik Cumhuriyeti makamlarına teşekkürlerimi iletiyorum. Biz de terörle mücadelesinde Kongo Cumhuriyet Hükümeti'nin yanında olmayı sürdürüyoruz. Bu vesile ile 1 Şubat'ta terör saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarınız için başsağlığı diliyorum. Eğitim ve kültür alanlarındaki işbirliğimizi de ortak projelerle geliştirmek istiyoruz. Türküye Maarif vakfı okulumuzun başarılarıyla kendinden söz ettirdiğini görüyoruz. Okulumuz öğrencilerinin tamamının 2018-2019 eğitim öğretimden bu yana ülkede düzenlenen sınavlarda başarı elde etmesi sevindiricidir. "İMZALADIĞIMIZ ANLAŞMALARLA İLİŞKİMİZİN TEMELİNİ GÜÇLENDİRDİK" TİKA mesleki eğitimden sağlığa, idari ve sosyal desteğe, okul yenilemesine çeşitli projeler yürütüyor. Kalkınma çabalarında Kongo'nun yanında olmaya devam edeceğiz. Az önce imzalanan anlaşmalarla ikili ilişkilerimizin ahdi temelini güçlendirdik. Böylece iş birliğimizi geliştirmeye dair ortak irademizi ortaya koyduk. Değerli dostum, siyasi ilişkilerimizde yakaladığımız ivme ile, ekonomik ticari.. ilişkilerimiz güçleniyor. Salgın öncesinde 36,5 milyon dolar olan ticaret hacmimizi neredeyse 2'ye katladık. 250 milyon dolar olan hedefimize doğru yürüyoruz. Bu rakama da en kısa zamanda ulaşacağız. KONGO'YA KORONAVİRÜS AŞISI DESTEĞİ Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Kongo makamlarının desteği ile iş adamlarımızın buradaki yatırımlarını artırmaları için teşvik ediyoruz. Türkiye-Afrika zirvesi vesilesiyle açıkladığım Kovid aşısına dair çalışmaları yaptık. 100 bin doz aşıyı uçakla beraberimde getirdim. Ayrıca ilave olarak Sağlık Bakanlığımız, bu gece ya da yarın 1 milyon Sinovac aşısı ve bunun yanında 100 bin doz TURKOVAC aşısını gönderecekler. Önümüzdeki dönemde atacağımız ortak adımların hem Afrika hem de Türkiye için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

2 yıl önce

Misvak Dergisi’nden Ekrem İmamoğlu ve Murat Ongun’a karla mücadele göndermesi!

Son günlerde İstanbul için peş peşe yapılan hava durumu uyarılarına dikkat çeken Misvak Dergisi, İBB’nin Ocak ayındaki kar ile mücadelesine göndermede bulunarak CHP’li Ekrem İmamoğlu’nu ve İBB Sözcüsü Murat Ongun’u tiye aldı.

2 yıl önce

İstanbul'da karla mücadele hazırlık toplantısı

AFAD (İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü) Hasdal Yerleşkesi'nde gerçekleştirilen toplantıya, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Vali Yardımcıları, ilçe kaymakamları, ilçe belediye başkanları, bölge ve il müdürleri ve ilgili kurumların temsilcileri katıldı. İstanbul'da beklenen kar yağışıyla ilgili tedbirlerin ele alındığı toplantı, Vali Yerlikaya'nın açılış konuşması ile başladı. Vali Yerlikaya sözlerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü tebrik ederek başladı. İstanbul'da yoğun kar yağışı beklendiği ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden uyarılar yapıldığını belirten Vali Yerlikaya, "Valiliğimiz koordinasyonunda idari tedbirlerin tümü alacağız ve bu kararları şehrimizle paylaşacağız. Ulaşımın aksamadan devam edebilmesi için karla mücadele hazırlıklarımızı yaptık. Güvenlik güçlerimiz kendi bölgelerinde hazırlıklarını yaptılar" dedi.  "İSTANBUL VALİLİĞİ OLARAK İDARİ TEDBİRLERİMİZİ ŞEHRİMİZLE PAYLAŞACAĞIZ" İçişleri Bakanlığı'nın kış tedbirleri genelgesini hatırlatan Vali Yerlikaya, genelge doğrultusunda kurumlarla iş birliği içerisinde sürecin yürütüleceğini belirtti. İstanbullulara hava şartları doğrultusunda uyarıların yapılacağını vurgulayan Vali Yerlikaya, "Akıl, istişare ve bilimin ışığında, alınan tüm kararları gerek medyamız, gerekse sosyal medya aracılığıyla duyuracağız. İstişaremizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Hazırlık çalışmalarımızı yürüten kurumlarımıza teşekkür ediyorum." diye konuştu. Konuşmaların ardından karla mücadelede alınacak tedbirler ile ilgili, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü, İBB AKOM, Karayolları Bölge Müdürlüğü, Kuzey Marmara Otoyol Müdürlüğü, ICA, İGA ve Sabiha Gökçen Havalimanları İşletmeleri, Kızılay temsilcileri tarafından sunumlar gerçekleştirildi. İl Jandarma Komutanı Tümg. Yusuf Kenan Topçu, İl Emniyet Müdürü Zafer Aktaş ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanı Tuğa. Tayfun Paşaoğlu, alınacak tedbirleri anlattılar. Toplantı yapılan değerlendirmelerin ardından tamamlandı. KARLA MÜCADELE HAZIRLIKLARINDA PERSONEL VE ARAÇ DURUMU Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü, 473 km'lik sorumluluk ağı, 754 personel, 209 araç,  İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 4.023 km'lik sorumluluk ağı ve 465 güzergâhta; 7.421 personel, 1.584 araç ve iş makinesi; 39 ilçe Kaymakamlıklarının İlçe Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri, Vefa Sosyal Destek Grupları, 112 Acil Çağrı Merkezi, 1363 personel, AFAD, 78 araç, 207 personel Jandarma; 435 tim, 2.554 personel, 660 araç; Emniyet; 219 noktada 373 trafik ekibi, 1917 asayiş ekibi ve 5.498 personel, İstanbul Havalimanı, 131 özel pist aracı, 381 personel; Sabiha Gökçen Havalimanı, 59 özel pist aracı, 67 personel ICA (Yavuz Sultan Selim Köprüsü-Kuzey Çevre Otoyolu), 91 araç, 215 personel Kuzey Marmara Otoyolu, 61 araç ve personel; Kızılay; 30 noktada 92 araç, 32 mobil araç, 180 personel ve 120 gönüllü ile karla mücadelede görev başında olacak.

2 yıl önce

'Enflasyon küresel bir sorun'... Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gelişmiş ülkeler de fiyat artışlarıyla mücadele ediyor

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları: Son grup toplantımız olan 12 Ocak'tan bu yana TBMM Genel Kurulu'nda 31 adet kanun teklifi yasalaşmıştır. 27'si uluslararası sözleşmedir. Ukrayna'daki son gelişmelerle ilgili Dışişleri Bakanımız Genel Kurulu bilgilendirmiştir. Milletvekilleri, grupları, komisyonları ve Genel Kurulu ile TBMM çalışıyor, üretiyor.  Gazi Meclisi ne kadar iyi çalıştırırsak milletimizin umutlarını o derece güçlü tutarız.  16 SEÇİMDE HEZİMETE UĞRAYAN CHP, SÜREKLİ GERİYE GİTMİŞTİR Seçime artık 15 ay gibi kısa sayılabilecek bir sürenin kaldığını dikkate alarak her anımızı çok iyi değerlendirmeliyiz. Partimizi sandıktaki 16.'ncı zaferine hep birlikte hazırlayacağız. Sadece demokraside değil hayatın tabi akışı içinde iktidarın olduğu yerde elbette muhalefet de bulunacaktır. Türkiye'nin talihsizliği uzunca süredir muhalefet liderliğinden, üslubundan mahrum bulunmasıdır. Karşımızda bırakın milleti kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. 16 seçimde hezimete uğrayan CHP, sürekli geriye gitmiştir. Bu CHP, güya peşine taktığı, hepsinin ismini açıkça zikretmeye cesaret edemediği 28 Şubat ittifakı kurdu. Ama en azından şu ana kadar karşımızdaki ittifakın ortaya koyduğu fotoğraf kah güldürüyor, kah hayrete düşürüyor. Daha masada hangi sırayla oturacaklarına karar veremeyenlerin gereken etkin, cesaretli adımları nasıl atacaklarını merak ediyoruz.  28 Şubat ittifakının karşı çıktığı hususlara bakınca Türkiye'nin küresel kazanımlarından vazgeçeceklerini anlıyoruz. Daha şimdiden kalkıp bu dev yatırımları yapan müteahhitleri tehdit etmek suretiyle 'Sakın ha' diyen bir muhalefet mantığını dünyanın hiçbir yerinde görmedik. Bu nasıl anlayıştır. Enflasyonu nasıl indirecekleri başta olmak üzere milletin gerçek gündemi ile ilgili herhangi bir program ortaya koyduklarını görmedik. Tek işleri koalisyon güzellemesi yapmak. Daha Cumhurbaşkanı adayını belirlememiş olanlar doğrudan başbakanlık pazarlığına giriştiler. Parlamentoda yeter sayınız var mı? Değil. Bu gülünç orta oyunu bile karşımızdakilerin milletimizi nasıl kandırmaya çalıştığını göstermeye kafidir.  BUGÜN YAĞ ÜZERİNDEN ÜLKENİN BAŞINA KARA BULUTLAR TOPLAMAYA ÇALIŞANLAR YİNE BUNLAR Ülkeye kazandırdığımız her eseri ayrım gözetmeksizin 85 milyon insanımızın emrine veriyoruz. Dün Gezi olaylarında ‘Ekonomiyi batırın’ çağrısı yapan bunlardı. Dün ülkemiz terör saldırıları, ekonomik saldırılarla boğuşurken ellerini ovuşturanlar bunlardı. Dün patates soğan üzerinden bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutlar toplamaya çalışanlar yine bunlar. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi halihazırda yaşadığı sıkıntıları da kısa sürede geride bırakacaktır. Israrla peşinden gittikleri müptezellik baki kalacaktır. Muhalefetteyken yani elleri rahatken bile ülkenin meselelerinde somut, akılcı teklif ortaya koymaanlar iş başına gelince birden aydınlanma yaşayacak değiller. Kendi kendilerini gaza getirip sergiledikleri hezeyan asıl niyetlerini ortya koymaya yetiyor. Milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Milletimize bu gerçekleri, eser ve hizmetleri, küresel krizler karşısında izlediğimiz dengeli politikalarını anlatarak sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Her yalanı anında doğru ile boğmalı, her iftirayı anında muhtabanın yüzüne vurmalıyız. Genel merkezimizle teşkilatımızla, bakanlıklarımızla bu konuda teyakkuz halinde bulunmalıyız.  GELİŞMİŞ ÜLKELERİNDE AYNI SIKINTILARLA BOĞUŞTUĞU BİR GERÇEKTİR Enflasyonun sadece ülkemize mahsus durum olmadığı, gelişmiş ülkelerinde aynı sıkıntılarla boğuştuğu bir gerçektir. Bu süreçte Türkiye, üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ispatlamıştır. Salgın döneminde en hızlı toparlanma kabiliyeti gösteren ekonomilerden biri olduk. 2020'de Türkiye ekonomisi yüzde 1.8 oranında büyüyerek Çin ile birlikte pozitif büyüme kaydeden iki ülkeden biri olmuştur.  Küresel tedarik zincirindeki aksamalara rağmen Türkiye ekonomisi 2021'de yüzde 11 ile son 10 yılın en yüksek büyüme oranına ulaşmıştır. Kişi başına düşen milli gelirimizin döviz kurundaki yükselişe rağmen bir önceki yıla göre 9537 dolar olarak gerçekleşmesi de önemli bir veridir. Geçen yıl ihracatımız yüzde 33 artışla 225 milyar doların üzerine çıkarak rekor kırmıştır. Dış ticaret açığımız ise azalmıştır. Şubat itibariyle yıllık ihracatımız 232 milyar dolara ulaşmıştır. Ekonomi büyürken istihdamda önemli artış sağlanmıştır. Aralık sonu itibariyle istihdam 30 milyonu aşarak tarihi bir seviyeye çıkmıştır. Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin emtia fiyatlarını yükseltmesi ülkemizde de enflasyonu etkiliyor. Petrol fiyatlarındaki yükselişin akaryakıt fiyatlarına yansımasını yakından takip ediyoruz. Sondaj gemilerimizin sayısını 5'e çıkarıyoruz. 4.'ncü sondaj gemimizi alıyoruz ve çok daha güçlü bir hale gelmiş olacağız. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları mercek altına aldık, müdahalaleleri yapıyoruz. Kur korumalı mevduat ve katılma hesabı uygulamasına vatandaşımız büyük ilgi gösterdi. Bu hesaplarda biriken tutar yaklaşık 550 milyar lirayı buldu. KDV'nin sadeleştirilmesi kapsamında başlatılan çalışmanın ilk adımını attık. Temel gıda, bakliyat ürünleri, sebze, meyve gibi ürünlerde KDV oranını yüzde 1'e indirdik.  GÜYA GELİŞMİŞ ÜLKELER KINAMA MESAJLARI DIŞINDA ZULME SES ÇIKARMADILAR  Ülkemizin de içinde yer aldığı bölge son 11 yıldır sancılı ve meşakkatli günler geçiriyor. Suriye'de 12 milyon insanın evini terketmesine yol açan kriz halen devam ediyor. Acımasızca devam eden bu süreçte de bizler elimizden geldiğince bu işi nasıl bir barış havzasına dönüştürürüz bunun mücadelesini verdik. Ekranlarda izlemişsinizdir ağlayan annesinin gözyaşlarını yalayan bir çocuk. Bu sabah ekranda izledim, polis babasının kaskını yumruklayan bir yavru, arkada anne çocuğuna sahip çıkmaya çalışıyor. Bu vicdansızlıktır. Biz barışın çocuklarını inşallah ihya etmeliyiz. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar, 11 yıldır bölgemizdeki katliamları engelleyecek hiçbir adım atılmadı. Çatışma bölgelerine komşu ülkeler çok ağrı yükleri omuzlarken güya gelişmiş ülkeler kınama mesajları dışında zulme ses çıkarmadılar. Ülkemizin bölgeye istikrar getirmeyi amaçlayan operasyonlarını engellemeye çalıştılar. Mazlumları derisinin rengine göre ayıran zihniyetin insaniyet ve medeniyetle hiçbir bağı yoktur. Irkçılığın daniskası olan bu bakış açısı insanlık adına utanç vericidir. ALMANYA'DA FİLARMONİ ORKESTRASININ ŞEFİ PUTİN'İN ARKADAŞI DİYE GÖREVİNE SON VERİLİYOR. BÖYLE SAÇMALIK OLUR MU? Hale bak, Almanya'da filarmoni orkestrasının şefi Putin'in arkadaşı diye görevine son veriliyor. Böyle saçmalık olur mu? Dostoyevski'nin eserlerine yasak getiriliyor. Böyle saçmalık olur mu? Tarihte Bağdat'taki kütüphaneleri yakıp yıkan Hülagü'den ne farkı var. Aynı bunlar. Ne yazık ki bu asrın artık bu zamanında bunları görmek gerçekten biz siyasetçileri kahrediyor. Ağızlarını her açtıklarında insan hak ve hürriyetlerinden bahsedenler sınıfta kalırken milletimiz insanlık sınavını bir kez daha başarıyla vermiştir. 

1 2 ... 8 9 10 11 12 13 14 ... 26 27