07 Mayıs Salı 2024
2 yıl önce

TUSAŞ Motor Sanayii Genel Müdürü: Artık haftada bir motor üretecek kapasiteye ulaşmış vaziyetteyiz

TEI, 2010’lu yılların başında ön çalışmaları yapılan ve 2014 yılında imzalanan ‘Yerli Kara Şahin’ üretme projesinde, 50’nci helikopter motorunu teslime hazır hale getirdi. ‘Genel Maksat Helikopter’ olarak da bilinen Skorsky helikopter motoru T700’ün tamamlanışı, TEI Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, TEI Yönetim Kurulu Üyeleri ve TEI çalışanlarının katıldığı tören ile kutlandı. "Pandemi döneminde bile hiçbir gecikme olmadan teslim etmenin gururunu yaşıyoruz" Törende konuşmasını gerçekleştiren TEI Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, “Şu anda teslimini yapmakta olduğumuz T700-TEI-701D motoru, T700 motoru olarak biliniyor. Skorsky helikopterlerinin 2 bin beygirlik bir motoru, ama Türkiye’de ‘Yerli Kara Şahin’ diye de biliniyor. Bu motoru 2018’den bugüne üretiyoruz. Bugün 50’ncisini teslim etme gururunu yaşadığımız rakamlara ulaştık. Şu anda bizim ürettiğimiz, motor seri isim plakası bize ait olan 50’nci motorumuz. General Electric bize lisanslı üretim hakkı verdi, üretiyoruz. Motorun bütün sorumluluğu da bize ait. Sözleşme bittiğinde bütün motorları teslim ettiğimiz zaman 25 yıl boyunca bu motorların bakım ve onarımından da biz sorumlu olacağız. Proje kapsamında toplamda 236 adet motor üretme yükümlülüğümüz var, bunu zaman ve takvime uygun olarak yerine getiriyoruz. 50’nci motor, anlaşmaya göre Kasım ayında teslim edilmesi gereken bir motordu ve sözleşmede olduğu gibi pandemi döneminde bile hiçbir gecikme olmadan teslim etmenin gururunu yaşıyoruz” dedi. "Şu an itibariyle bu motordan 63 adet üretmiş durumdayız" Motorları seri imalat olarak ürettiklerini ve her motorun üretimden sonra bir dizi teste sokulduğunu belirten Genel Müdür Akşit, testlerden geçip müşteri tarafından kabulü yapılıp onaylanan motorların teslim için gönderildiğini aktardı. Akşit, “50’nci motorumuzun kabulü yapıldı, inşallah bu törenden sonra müşterimiz TAI’ye, Ankara’ya gönderilecek. Diğer motorlarımız da sırayla testlere giriyor. Şu an itibariyle 63 tane bu motordan üretmiş durumdayız” ifadelerini kullandı. “Bunlar adette küçük, hacimde küçük, kıymeti yüksek şeyler” Konuşmasının devamında TEI olarak haftada bir helikopter motoru üretecek kapasiteye ulaştıklarını müjdeleyen Akşit, bu durumun havacılık sektöründe azımsanmaması gerektiğinin altını çizdi. Akşit, TEI ekibini kutladığı sözlerini şöyle sürdürdü: "Güzel bir haber vereyim, şu andan itibaren artık haftada bir motor üretecek kapasiteye ulaşmış vaziyetteyiz. Daha önceki konuşmalarımda duyduğunuzda ‘Artık iki haftada bir motor üretebiliyoruz’ derken, şu anda haftada bir üretecek noktaya gelmiş durumdayız. Otomotiv sanayiinde yıllık 1, 1 buçuk milyon adetlerden bahsediyoruz, havacılık sektöründe bu kadar yüksek adetler mümkün değil. Bu dediğimiz haftada bir adet, gerçekten büyük bir adet. Halkımız otomotiv sanayi ile karıştırmasın, günde binlerce üretmek gibi şeyler havacılık sektöründe yok. Bunlar adette küçük, hacimde küçük, kıymeti yüksek şeyler. Her biri milyonlar değerinde teknoloji ürünü. Tasarımı da üretimi de testi de teknoloji gerektiren ürünler. Biz de TEI ile bu teknoloji seviyesinde olduğumuzu gururla ilan ediyoruz. Takvimi hiç şaşırmadan zamanında teslimat yapan, bunun için gayret gösteren bütün ekibimizi buradan tebrik ediyorum, sağ olsunlar, var olsunlar." TEI Genel Müdürü Akşit’in konuşmasının ardından pasta kesilerek, yapımı tamamlanan helikopter motorlarıyla hatıra fotoğrafı çekildi.

2 yıl önce

Görevinden ayrıldığı öne sürülmüştü! Sahte fatura düzenlediği gerekçesiyle hapis cezası alan İBB'nin İSTAÇ Genel Müdürü firarda…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki İstanbul Çevre Yönetimi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (İSTAÇ) Genel Müdürü Mehmet Aslan Değirmenci, 9 Aralık 2021'de görevinden ayrılmıştı. "BİZİM KDV KAÇIRMA GİBİ LÜKSÜMÜZ YOKTUR" Sabah'ta yer alan habere göre, Değirmenci'nin ortadan kaybolmasına neden olan süreç şöyle gelişti; Marmara Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı; Vergi Usul Kanununa Muhalefet suçunu işlediği gerekçesiyle Mehmet Aslan Değirmenci ve Kamil Sipahi hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi, Değirmenci ve Sipahi hakkında dava açtı. Değirmenci, yargılama sırasında savunmasında, "Ben şirketin (Pasifik Petrol) daha önceki genel müdürüydüm ancak 31 Aralık 2015'te şirketteki bütün görevlerimden ayrıldım. 2016'da yapılan işlemlere ilişkin herhangi bir sorumluluk ve yetkim yoktur" iddiasında bulundu. Pasifik Petrol'ün sahibi Sanık Kamil Sipahi ise, "Bizim KDV kaçırma gibi lüksümüz yoktur" iddiasında bulundu. MAHKEME: SAHTE FATURALAR BİLİRKİŞİ RAPORUYLA SABİT İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi kararında, "Yapılan denetimlerde sanıkların 2016'da sahte fatura kullandıkları, sanıkların atılı suçu kabul etmedikleri ancak sanıkların kullandıkları faturaların sahte olduklarının bilirkişi raporu ile sabit olduğundan, sanıkların üzerine atılı 2016'da sahte fatura kullanmak suretiyle vergi usul kanununa muhalefet suçunu işledikleri anlaşılmıştır" denildi. Kararda, Mehmet Aslan Değirmenci ve Kamil Sipahi'nin sahte fatura kullanmak suretiyle "213 Sayılı Yasaya Muhalefet" suçunu işlediğine dikkat çekilerek sanıklar 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. İSTİNAF: YEREL MAHKEMENİN KARARI DOĞRU Değirmenci ve Sipahi istinafa başvurdu. İstanbul Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi, sınakların başvurusunu reddetti. Ret kararında şu ifadelere yer verildi: "Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından istinaf başvurusunda bulunanın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla; CMK.'nun 280-1-a maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine, dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olmak üzere 8 Kasım 2021'de oy birliğiyle karar verildi." 5 ARALIK'TAN BU YANA CEP TELEFONUNA ULAŞILAMIYOR Hakkında yakalama kararı çıkarılan Değirmenci, izine ulaşıldığı takdirde cezaevine konulacak. 5 Aralık'tan beri cep telefonuna ulaşılmayan Değirmenci'nin eşi ve çocuklarının İstanbul'un Ataşehir ilçesinde olduğu ancak kendisinin nerede olduğunun bilinmediği aktarıldı. Aslan Değirmenci, 23 Haziran 2019'dan sonra yeni yönetimle birlikte İBB iştiraki İstanbul Enerji A.Ş'de Genel Müdür oldu. Ancak İSTAÇ Genel Müdürü Mustafa Canlı'nın Eylül 2020'de Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından iki ay boş kalan İSTAÇ Genel Müdürlük makamına, 13 Kasım 2020'de Aslan Değirmenci getirildi.

2 yıl önce

İş Bankası Genel Müdürü'nden iletişim çağrısı: “Belirli bir kesim vatandaşlarımızın…”

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, yeni ekonomik model çerçevesinde iletişimin önemine dikkat çekti. Kambiyo rejimi uygulamasının gündeme gelmesini ise art niyetli bulduklarını ifade etti. Bloomberg HT'ye açıklamalarda bulunan Aran, "Vatandaşlarımızın bu ortamda paniğe sevk edilmesinin önlenmesi adına iletişimimizin çok açık, net ve güçlü bir şekilde, ısrarla ve kararlılıkla yapılması gerekiyor" dedi. Aran, açıklamasında, "Ortada hiçbir şekilde paniğe neden olabilecek bir durum yokken, kambiyo rejimi değişikliği, sermaye kontrolü akıldan geçmezken, belirli bir kesim vatandaşlarımızın bu yönde hareket etmesini istiyor. Bu gerçekten art niyetli bir eylemdir. Net olarak böyle bir düşüncenin olmadığını, Döviz ihtiyacı olanın döviz alabileceğini, bozdurmak isteyenin bozdurabileceğini, parasını istediği anda değerlendirebileceğini, hafta sonunda Hazine ve Maliye Bakanımız Nureddin Nebati ile yaptığımız toplantıdan sonra bu netlikte söyleyebiliyorum" diye konuştu.

2 yıl önce

İş Bankası Genel Müdürü Aran: Dün akşamdan sabah 10'a kadar 1,75 milyar dolarlık döviz bozuldu

Aran'ın yayında öne çıkan ifadeleri şunlar oldu: Bu dönemi elbirliğiyle yönetmeye çalıştık. Dilimiz döndüğünce yeni ekonomik modeli anlamaya çalıştık ve desteğimizi sunmaya çalıştık. Kısa vadede bu model için yapılacaklar üzerinde çaresiz kalıyoruz. Bu önemli bir açmazdı. Bildiğimiz tek enstrüman faiz olduğu için hep faizi konuştuk. Yeni Bakan Nureddin Nebati, Dolmabahçe'de bizleri topladığında 'Faizi unutuyorsunuz, faiz dışında ne yapabileceğimizi' konuşalım mesajı verdi. Dün akşamki tedbirlerle birlikte Döviz’deki kazanımı TL'de kalarak sağlayacak bir enstrüman oldu. Biz Dolmabahçe'deki toplantıda dövize endeksli tahvil diye not almıştık. Yeni ekonomik modelin başarısı için ortam yaratıldı. Dün tarihi bir gün oldu, trendin kırıldığı bir gün oldu. "90 günlük fırsat penceresi" Hazine'ye yük bir iki çeyrek sürebilir, sonrasında normalleşme olur. Dün bize yeni modelin başarısı için bir fırsat penceresi açıldı. 90 günlük bir fırsat penceresi açılmış oldu. Umarım bu sefer bu fırsatı iyi kullanırız. Yatırım araçlarını çeşitlendirmek bizim görevimiz. Sürekli kamunun bir finansal ürün tasarlaması doğru değil. Sanırım faiz dışında bir imkan olduğunu göstermek için böyle bir enstrüman yaratıldı. Ama bankacılık için bizim görevimiz yaratıcı olarak yatırım araçlarını çeşitlendirmek. En uzun vadenin 60 gün olması çok doğru değil. Eğer bunu 90 güne çıkarıp müşterilerimizi ikna edersek önemli bir kazanım olur. Çünkü vade uyumsuzluğu baskı yaratıyordu. Fakat bunu yaşayarak göreceğiz. Vatandaşın 90 günlük mevduata nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz. Aslında müşterilerimizin yapmadığı bir şey değil. Ama kararlılık göstermeleri gerekiyor. Bu öngörülebilirliğin bir testi olacak. Ürün çok yeni. Mutlaka içinde birtakım değiştirilmesi gereken yanlar olabilir. Bunu ileride konuşuruz diye düşünüyorum. "1,75 milyar dolar bozuldu" Dün akşamdan sabah 10'a kadar 1,75 milyar dolarlık döviz bozuldu. İhtiyaç sahiplerinin almasıyla kur 13'te dengelendi. Sağlıklı bir durum. Yıl sonuna kadar bu dengede gider ve kura bakmayız diye umut ediyorum. Son düşüş yabancı para sahiplerinin TCMB'den daha güçlü olduğunu gösterdi. Asıl önemli olan piyasanın ikna olması. Biz bize kaldığımızda bir sorun görmüyorum. Yabancılar bile olsa artık döviz üzerinde bir risk yok. Fırsat penceresi açıldı ama iletişime dikkat etmemiz gerekiyor. Vatandaşın doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. "En büyük kırılganlığımız enflasyon" En büyük kırılganlığımız enflasyon ve enflasyon beklentileri. Getiri eğrisini mutlaka lehimize dönüştürmemiz gerekiyor. 90 günlük süre kabul edilirse vatandaş tarafından geliştireceğimiz araçların sayısı ve çeşitliliği de artacak. Bu noktada bankacılığın enflasyonun ineceğine katkı sunacağına inanıyorum. Yüksek enflasyon ile faiz arasındaki uçurum enstrümanları sınırlıyordu. Bankalar kur korumalı ürün dışında enflasyon korumalu ürünler de çıkarmalı. Enflasyonu bir hastalık olarak nitelendiriyorum. Faiz yüksek ateş. Ama asıl çözmemiz gereken hastalık enflasyon. Enflasyonu çözmeden yatırımcıyı ikna etmemiz mümkün değil. Birinci önceliğimiz enflasyonun ve beklentilerinin düşmesi olmalı. Bütün bankalar bu ürüne katılacaktır. Katılmamak için daha iddialı bir ürününüz olması gerekiyor. Toplantılarda böyle bir enstrümanı önermememiz bizim ayıbımız. Bu gibi durumlarda yaratıcılığımızı artırmamız gerekiyor. Bu şartlar altında bizler daha uygun daha sürdürülebilir ürünler çıkarmamız gerekiyor. "Ürün yarın bile hazır olabilir" TBB'deki toplantıdan sonra arkadaşlarımız bu gece yapacağı toplantıyla yarına bile hazır olabilir. Ben bankaların bu gece yapacağı çalışmayla yarına hazır olacağını düşünüyorum. Sisteme güven duymak çok önemli. Yastık altının geri geleceğini düşünüyorum. Bunun da izlerini görüyorum. Bugün efektif girişi gördük. Son 3 günü çıkarırsak İş Bankası özelinde yılbaşından bu yana 7,2 milyar dolarlık efektif girişi oldu. Sağda solda çıkan haberler dolayısıyla efektif çıkışı görülmüştü son günlerde. Artık bu gibi haberler tartışma dışında kalır diye düşünüyorum. Dünkü kararla birlikte TCMB'nin politika faizi daha önemli hale gelmiştir. Artık politika faizi herkes için belirleyici oluyor.

2 yıl önce

İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, yılbaşında yeni bir kısıtlama veya kapanmanın söz konusu olmadığını açıkladı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Omicron varyantı nedeniyle yaşanan vaka artışlarına dikkat çekerek yeni yıl öncesi uyarılarda bulunan İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, genel anlamda Nisan-Mayıs aylarından beri "yatay" seyreden, yönetilebilir bir salgın süreci yaşansa da, Omicron nedeniyle Avrupa'da hızla artan vaka sayılarının bir süre sonra İstanbul ve Türkiye'ye de yansıyacağına işaret ederek önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Memişoğlu, korku ve panikle değil, "kişisel tedbirle" bu süreçlerin daha kolay atlatılabileceğini söyleyerek, "Şimdiye dek üç tane ciddi yükselişten sonra, şu anda İstanbul'da da Türkiye'de de vaka sayıları belli bir seviyede ve kontrol altında devam ediyor. Tabii bu, insanlarımızda biraz rahatlamayı da beraberinde getirdi. Özellikle aşının da etkisiyle, insanların özgüveni arttı. Maske mesafe konusunda gevşeme yaşıyoruz. Bu konuda bir rehavet yaşamamamız lazım. Çünkü görüyoruz ki Omicron'dan sonra, ki bulaşıcılığı çok yüksek, özellikle Avrupa ülkelerinde, İngiltere, Almanya ve Fransa'da vaka sayılarında ciddi artışlar var. Bu ciddi artışlar eskisi gibi ölüm veya yoğun bakıma yatışlara çok yansımasa da maske, mesafe ve aşılanma konusunda hassasiyet göstermemiz gerekiyor" dedi.  "İSTANBUL AŞI HARİTASINDA MAVİYE DÖNDÜ" Toplumun pandemi kurallarına uyumundan genel anlamda memnun olduğunu söyleyen Prof. Memişoğlu, toplumdan son zamanlarda özellikle kapalı alanlarda maskeyi mümkün olduğu kadar kullanmaları ve mesafe ile beraber pandemiyle mücadeleye katkı vermelerini beklediğini ifade etti. Prof. Dr. Memişoğlu, "Aşı konusunda da toplumumuz aslında uyum gösteriyor. İstanbul'da geçen hafta itibariyle çift doz aşılanma oranı yüzde 75'e ulaştı. Bütün İstanbullar'a teşekkür ediyorum bunun için. Rapel ya da tekrar dozu gelen vatandaşlarımızdan, aşılarını yaptırmak konusunda hassasiyet görüyoruz. Yani ek dozlarını yaptırma konusunda da vatandaşlarımızın hastanelerimize başvurularında yoğun talep var. Ama nasıl ki kışın gripten daha çok korunuyorsak, eğer kişi kendisini kötü hissediyorsa, şüphesi varsa, lütfen toplu alanlara, özellikle de yılbaşında, kalabalık ortamlara girmesin. Bu, hem kendileri hem de çevresinin sağlığı için önemli" şeklinde konuştu.  "KARARLAR VAKA SAYILARINA GÖRE ALINIYOR" İstanbul'da yılbaşı için herhangi bir kapanma ya da kısıtlama planlamasının olmadığını söyleyen Prof. Dr. Memişoğlu, toplumun pandemi kültürüne, bilince ulaştığına inandığını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Herkesin kısıtlaması veya kontrolünü, kendisinin yapabileceğine ve bunun bilincinde olduğuna inanıyorum. Bir kısıtlama ya da yasaklama şu anda söz konusu değil. Ama tabii ki vaka sayıları da kontrol edilerek bu kararlar veriliyor. Şu bilinsin ki özellikle Avrupa'daki yükselişlerden bir süre sonra İstanbul ve Türkiye'de de vaka sayılarında bir yükseliş oluyor. Bizim sağlık sistemimiz de, bizler de buna hazırlıklıyız. Panikle, korku ile değil; tedbirle de bu işin üstesinden geleceğimizin bilinmesini istiyorum. O nedenle de herkesin kişisel olarak tedbirlerine dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum"  "TÜRKİYE KENDİ AŞISINI YAPAN 9'NCU ÜLKE" Yerli aşı Turkovac'ın önümüzdeki günlerde Şehir Hastanelerinde uygulanmaya başlanacağı müjdesini de veren Prof. Dr. Memişoğlu, Türkiye'nin kendi aşısını üreten dünyadaki 9'ncu ülke olduğuna da dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Turkovac, Türkiye'nin bilim dünyasında da yerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dünyada kendi aşısı olan 9'uncu ülkeyiz. Bilim insanlarımıza, bu aşıda emeği geçen bütün paydaşlara teşekkür ediyorum. Şu  anda seri üretime de başlandı ve dağıtımı yapılıyor. İstanbul'da da inşallah çok yakın zamanda Turkovac aşısını vatandaşlarımıza uygulamaya başlayacağız. Kendi aşımız, bu aşıyı uygulamaktan bir vatandaş, bir Türk sağlıkçısı olarak gurur duyuyorum. Toplumumuzdan da bu aşıyı yaptırabileceğini, rapel doz olarak da yaptırabileceklerini bilmelerini istiyorum ve şehir hastanelerimize bekliyorum"  "SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZIN KIYMETİNİ BİLELİM" İstanbul'da yoğun bakım yoğunluğunun Kovid dışı vakalar nedeniyle olduğunu bir kez daha vurgulayan Prof. Dr. Memişoğlu, sağlıkta şiddet konusunda da vatandaşlardan hassasiyet beklediğini söyledi. Memişoğlu, "Kovid ile alakalı bir yoğunluğumuz yok yoğun bakımlarda şu anda. Ama ertelenmiş ya da ötelenmiş, pandemiden dolayı bekleyen sağlık hizmeti ile ilgili bir talep artışımız var. İnsanlarımızda özellikle aşılanmayla birlikte hastaneye gitme çekincesi kalktığı için, daha güvende hissettikleri için, özellikle pandemiden dolayı öteledikleri sağlık hizmeti taleplerinde ciddi bir artış var. Biz bunu yönetmeye çalışıyoruz tabii ki. Ama toplumumuzdan da sağlık çalışanlarına ve bizlere anlayış göstermelerini bekliyoruz. Sağlık çalışanlarımıza sahip çıkmasını istiyoruz. Sağlık hizmetlerimiz şu anda dünyada Türkiye'nin marka değeri haline gelmiş durumda. Özellikle şiddet veya uygun olmayan davranışlar konusunda, vatandaşlarımızın da hassasiyet göstermesini bekliyoruz. Bu hassasiyeti göstermeyenleri de toplumsal olarak uyarmasını istiyoruz. Biz ülke olarak vatandaşlarımıza gerçekten iyi bir sağlık hizmeti sunuyoruz"

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur

Soylu, 'Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur. Hayatları boyunca bunun sorumluluğunu üzerlerinde hissedeceklerdir. Temiz bir kurum değildir. Avrupa medeniyeti ve Avrupa, bu kurumun hesabını verecektir.' dedi. Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığındaki 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, dünyanın gördüğü gerçek ve klasik anlamdaki son imparatorluğun bakiyesi olan bir ülke olduğunu belirtti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Cumhuriyet'i bu birikim ve kültürün üzerine yeni bir vizyon, büyük bir emek ve fedakarlıkla kurduklarını dile getiren Soylu, "Bu birikim ve sorumluluğun gereği olarak, tarihin bu millete biçtiği rolün, bu coğrafyada ayakta kalabilmenin bir gereği olarak her meseleyi büyük düşünmekle, her meseleye sınırlarımızı aşan bir vizyonla bakmak durumundayız. Aksi takdirde bedel ödemekle karşı karşıya kalıyoruz." diye konuştu. Soylu, kendilerine çizilen sınırlara hapsolmuş, ideal yoksunu, korkak, ürkek bir politikayla bu coğrafyada ayakta kalınamayacağına dikkati çekti. Doğuda, istikrarsızlık üreten birden fazla nokta bulunduğunu dile getiren Soylu, Suriye-Irak hattı, Afganistan, Pakistan-İran, aynı yoğunlukta olmasa bile göç üretmesi açısından Orta Asya'daki ülkeler ile Afrika'nın bu alanlardan olduğunu aktardı. Bunların hepsini aynı botun içinde yakalayanların ve bu istikrarsızlığın ne ürettiğini en iyi bilenlerin Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli olduğunu ifade eden Soylu, "Bildiğimiz ve gördüğümüz bir şey daha var ki o da şudur: Eğer önümüzdeki birkaç yıl içinde, bu ülkelerin her birinin başına, aynı anda birer tane Recep Tayyip Erdoğan gelmeyecekse yakın bir gelecekte bu istikrarsızlık ve getirdiği sorunlar bitecek gibi değildir. Ya da Batı'nın başına, tüm bu istikrarsızlık politikalarını unutturacak, vazgeçirecek büyük bir felaket gelmezse yine bu akış bitecek değildir." şeklinde konuştu. Yerin altında Doğu'nun zengin, Batı'nın ise fakir; yerin üstünde de Batı'nın zengin, Doğu'nun ise fakir olduğunu dile getiren Soylu, şöyle devam etti: "ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanan bir rapora göre, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan Levant Havzası'nda 3,45 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,7 milyar varil petrol var. Nil Deltası Havzası'nda ise 6,3 trilyon metreküp doğal gaz ve 6 milyar varil sıvı doğal gaz var. Yani toplamda Doğu Akdeniz'de 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon kaynağı var. Batı'nın bu enerjiye olan ihtiyacı ve bağımlılığı, Doğu'ya saldırmasına ve Doğu'da istikrarsızlığa yol açıyor. İstikrarsızlığın kaynağının temelinde de esas itibarıyla Batı'nın hem kendi sorunlarını doğuya yıkma talebi hem de Doğu'yu istikrarsızlaştırarak yeni bir sömürge anlayışını ortaya koyma süreci var. Yerin üstünde ise batılı ülkelerdeki refah seviyesi, Doğu'dan çok yüksek olduğu için, Doğu'daki istikrarsızlık ve çatışmadan kaçanlar batıya yöneliyor." "ANADOLU'NUN ÇEVRESİNDEN BİR TÜRLÜ KOPAMIYOR" Bakan Soylu, yer altıyla yer üstündeki bu Doğu-Batı dengesizliğinin bir istikrarsızlık ve göç paradoksu oluşturduğunu aktararak şunları söyledi: "Bütün problemimiz bu dengeyle bitiyor mu? Ne yazık ki hayır. Afganistan'dan çekilen, güneyimizden kısmen çekilen veya çekilmiş gibi yapan ABD, şimdi Balkanlara ve özellikle Karadeniz'in batısına yerleşmeye çalışıyor. Yani Anadolu'nun çevresinden bir türlü kopamıyor. Bunun bize ve bölge ülkelerine nasıl bir maliyet getireceğini, burada kimin hangi adımları atacağını, dengelerin nasıl değişeceğini, burada fiili olarak ne tür çatışmaların yaşanacağını, diplomasinin ne oranda çözüm üretebileceğini henüz net olarak bilebiliyor değiliz." Yaklaşık 10 gün önce Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı ve ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında iş birliği anlaşması yapıldığını belirten Soylu, "Büyük ihtimalle Yunanistan'ın fakirliğini ve Türkiye fobisini sömürüp, istediklerini yaptıracaklar ve orada uzun bir süre kalacaklar. Barbaros Hayrettin Paşa, 'Denizlere hakim olan, dünyaya hakim olur.' diyeli yaklaşık 500 yıl geçti ama ifadesi hala doğrudur." dedi. Özellikle "verimli hilal"in tam ortasında yer alan Doğu Akdeniz'in, enerji kaynakları bakımından tüm dünyanın iştahını kabartan ilgili ilgisiz bütün büyük ülkelerin hak iddia eder hale geldiği yeni bir siyaset alanına dönüştüğüne dikkati çeken Soylu, bunun yanı sıra Kıbrıs Adası'nın, tam bir uçak gemisi konumuyla tarih boyunca var olan cazibesini 21. yüzyılda daha yüksek bir noktaya yükselttiğini vurguladı. Bölgeye sınırı olmamasına rağmen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeler Doğu Akdeniz'de var olmaya çalışırken Türkiye'nin bu denkleme dahil olma yönündeki çabalarına, "Ne işiniz var orada?" şeklinde ülke içinden gelen itirazların, anlaşılmaz ve üzücü olduğunu ifade etti. Soylu, "Nokta atışı mı dersiniz, kısmet mi dersiniz bilemiyorum ama böyle bir hikayenin tam ortasındaki ülkede, tüm bu olan bitenin cereyan ettiği denizlerde alabildiğine sorumluluk sahibiyiz." dedi. "DENİZCİ YETİŞTİRMEK KOLAY BİR İŞ DEĞİL" Denizci yetiştirmenin kolay bir iş olmadığını, özellikle de 15 Temmuz'dan ağır bir tahribat yemiş bir kurumda bunu yapmanın hiç kolay olmadığını dile getiren Soylu, "Sizlerin gayretiyle beraber, hep birlikte bunu başardık. Hiç şikayetlenmeden, büyük bir fedakarlıkla, görev bilinciyle, bu kurumun ve bu ülkenin denizciliğinin tarihine yakışır şekilde, bu sorumluluğun gereğini yerine getirdiğiniz için, garip gurebaya umut olduğunuz için, denizlerden can kurtardığınız için, uyuşturucu yakaladığınız için, kaçırılmak istenen tarihi eserlerimizi yakaladığınız için, denizlerimiz mavi kalsın diye uğraştığınız için, balıkçılığımızın geleceğini kaçak avcılardan koruduğunuz için, afetlerde, arama kurtarma çalışmalarında vatandaşımıza elinizi uzattığınız için her birinize minnet ve şükranlarımı ifade etmek isterim." diye konuştu. Sahil Güvenlik Komutanlığının gelecek 25 yıllık perspektifinde, iş yükünün hafifleyeceği değil, artacağının görüldüğünü anımsatan Soylu, şunları kaydetti: "Bu kurumun kapasitesini, belki birkaç kat arttırmak zorunda kalacağımız bir vizyona şimdiden sahip olmamız lazım. Birilerinin Türkiye Sahil Güvenlik vizyonu, kıyılarda balık tutmanın ötesine geçmeyebilir. Ancak bu bizim işimiz ve işimizle ilgili geleceği açıkça görüyoruz. Türkiye, son yıllarda güvenlik alanında attığı hiçbir adımda, ürettiği hiçbir söylemde, denizler dahil, kof kabadayılık yapıyor değildir. Bugün büyük hedeflere yürürken sonuç alabiliyorsak, sözümüzü dinletebiliyor, tezlerimizi hayata geçirebiliyorsak, her sözümüzün altını, 21. yüzyılda yükselttiğimiz gücümüzle doldurabildiğimiz içindir." Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığındaki 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, son yıllarda güvenlik alanında önemli adımlar attığını belirterek bu gelişimin, Sahil Güvenlik Komutanlığına da önemli yansımaları olduğunu dile getirdi. Sahil Güvenlik Komutanlığının personel sayısının 15 Temmuz 2016'dan bu yana yüzde 55 arttığını ifade eden Soylu, 2016'da yüzde 71 olan profesyonelleşme oranının ise yüzde 100'e ulaştığını bildirdi. Süleyman Soylu, teknik kapasitenin artırıldığını, Sahil Güvenlik Gözetleme Radar Sistemi Projesi'nin devam ettiğini anlattı. Sahil güvenlik görevi icra edilirken teknolojiden, sahil güvenlik radar sisteminden, yeni botlardan ve yetkinliklerden istifade edilmek zorunda olunduğunu vurgulayan Soylu, 14 sahil gözetleme istasyonunun kurulumunun tamamlandığını aktardı. Bakan Soylu, 107 kontrol botunun 2022'de envantere girmesinin hedeflendiğini, denizlerin her tarafında görev alacak bu botların güce güç katacağını ifade etti. Boş söz söylemediklerinin altını çizen Soylu, Türk Sahil Güvenlik Teşkilatının yüksek bir kapasitesinin olduğunu dile getirdi. "FRONTEX BU DÜNYADAN ELİNİ AYAĞINI ÇEKMELİDİR" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Önümüzdeki en önemli mesele, elbette ki düzensiz göçle mücadeledir ve burada özellikle Yunanistan tarafından yapılan geri itmeler hem ciddi bir sorundur hem de bütün dünyanın gözünün içine baka baka insanlık suçudur. Yunanistan unsurları, sınırlarına ulaşan düzensiz göçmenlerin yüzde 83'ünü geri itmektedir." diye konuştu. Bakan Soylu, geri itmeler nedeniyle geçen yıl 2 can kaybı ve 3 de kayıp vakası yaşandığını hatırlatarak 2021'de ise bu nedenle 8 can kaybının yaşandığını anlattı. Frontex'in de uluslararası hukuku hiçe sayarak bu suça ortak olduğunu söyleyen Süleyman Soylu, şöyle devam etti: "Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur. Hayatları boyunca bunun sorumluluğunu üzerlerinde hissedeceklerdir. Temiz bir kurum değildir. Avrupa medeniyeti ve Avrupa, bu kurumun hesabını verecektir. Dünyanın en kirli kurumu Frontex'tir. Avrupa bu kurumdan vazgeçmelidir. Yargılamalarını yapmaktadırlar, bu yargılamaların sonunda Frontex kurumu mahkum olmalıdır ve elini ayağını dünyadan çekmelidir. 21'inci yüzyıldaki Avrupa'nın hakikaten kara zihniyetinin en önemli temsilcisi Frontex kurumudur. Bu utanç bunlara yeter ama anlarlar mı, elbette anlamazlar." Soylu, 28 Şubat 2020-21 Aralık 2021 arasında, geri itme sebebiyle toplam 1430 göçmen olayının kaydedildiğini, bu olaylarda 42 bin 879 göçmenin ölümden kurtarıldığını bildirdi. Geri itme olaylarının iyi takip edilmesini isteyen belirten Soylu, Frontex'e, Yunanistan'a ve Avrupa'ya dersinin verilmesi gerektiğini söyledi. "AYLAN BEBEK FOTOĞRAFI MAALESEF ACIMASIZ BATI'YI KENDİNE GETİRMEYE YETMEDİ" Her geri itme vakasının video kaydının, haberinin Batı'nın çirkin yüzü olarak değerlendirilerek yalanların yüzlere çarpılması gerektiğini dile getiren Soylu, "Bir Aylan bebek fotoğrafı maalesef acımasız Batı'yı kendine getirmeye yetmedi." dedi. Süleyman Soylu, düzensiz göç açısından hassasiyetle takip edilmesi gereken bir alan olan Karadeniz'in, 2017'de hareketlendirilmek istendiğini, hızlıca tedbir alınarak geçiş rotasının kapatıldığını anlattı. Son dönemde burada yaşanan gelişmelerin ve ABD'nin bölgeyle ilgilenmesinin, bu rotanın yeniden canlanması sonucunu doğurabileceğine işaret eden Soylu, "ABD ile Avrupa arasında bir rekabet var, burada bir karışıklık olması işine gelebilir ve tıpkı Afganistan'a gittiklerinde uyuşturucu ekimini hızlandırdıkları gibi, Karadeniz'e adım attıklarında da buradaki göç rotasını, saha ajanları ve PKK iş birlikleri sayesinde canlandırmayı denemeleri, uzak bir ihtimal değildir. Kaldı ki bu geçişlerin ara ara denendiği malumdur." şeklinde konuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İtalya rotasının önemine değinerek jandarma, emniyet, sahil güvenlik, göç idaresi ve valilerle kurulacak entegrasyonla İtalya'yı hareketlendiren ana kaçakçılık örgütlerini tespit etmenin sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurguladı. Bu hattı canlandırmak isteyenlerin tasfiye edilmesi gerektiğini belirten Soylu, Ege Denizi'nde İtalya rotası üzerinde yaşanan can kayıplarını hatırlattı. Afetlerle mücadeleye de işaret eden Soylu, orman yangınlarında, sel afetlerinde arama kurtarma ve tahliye çalışmalarında Sahil Güvenlik Komutanlığının hızlı müdahalelerinin vatandaşa güven verdiğini kaydetti. Programa, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Ahmet Kendir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ve sahil güvenlik personeli katıldı.

2 yıl önce

İzmir Emniyet Müdürlüğü’nden Ümit Özdağ hakkında suç duyurusu

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk kez net biçimde Ümit Özdağ’ın yaptıklarıyla ilgili yasal yollara müracaat etti" diyen Alçı, suç duyurusunun devletin kararının bir neticesi olduğunu söyledi.  Alçı, Ümit Özdağ ile ilgili İzmir Emniyeti'nin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik", "Nüfuzu kötüye kullanma" , " Özel hayatın gizliliğini ihlal" suçlamasıyla başvurduğunu söyledi. Alçı ayrıca şunları kaydetti: "İlgili devlet kurumları Torbalı cinayeti sonrası takındığı tavırdan itibaren Ümit Özdağ ve yakın ekibini radara almış. Torbalı hadisesinde Ümit Özdağ ve ekibi o kadar sağduyudan uzak şekilde halkı birbirine kırdırma yönünde kışkırtıcı davranmış ki bu durum tüm güvenlik bürokratlarını rahatsız etmiş. İtiraf edeyim bu konuda duyarlı olduğunu iddia eden ben bile Torbalı hadisesinden sonra Özdağ’ın yaptıklarının farkında değildim. Gündem yoğunluğundan bu tür önemli şeyler biz köşe yazarlarının bile gözünden kaçabiliyor. Fakat devletin gözünden kaçmamış bu süreç. Son kuyumcu hadisesinin de bardağı taşıran son damla olduğunu öğrendim."

2 yıl önce

Terör şüphelisi Sevtap Ayman'ın İBB Muhtarlıklar Müdürlüğü'nde işe başlatılmasına tepki yağdı: Başıma bir şey gelirse sorumlusu Ekrem İmamoğlu

İBB'de işe alınan PKK bağlantılı Sevtap Ayman'ın PKK/KCK terör örgütü üyeliğinden gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest kalmasının ardından İBB Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı Muhtarlıklar Müdürü Ali Öztürk'ün Özel Kalemi'nde sekreter olarak göreve devam etmesi muhtarları ayağa kaldırdı. Esenyurt ilçesi Koza Mahallesi Muhtarı Cavide Karakülah, müdürlüğe giderek belediyenin kendisinden aldığı tüm ailevi bilgilerinin silinmesini isteyen dilekçe verdi. "Bu kadın halen nasıl görevde duruyor?" sorusunu soran Cavide Karakülah, Ali Öztürk ile yaptığı görüşme sonrasında SABAH'a konuştu. "AKIL ALIR GİBİ DEĞİL" Ekrem İmamoğlu'nun belediye başkanı olarak göreve başlamasının ardından Muhtarlıklar Müdürlüğü'nden gelerek kendisinin, eşinin ve çocuğunun kimlik bilgileri, tuttuğu takımlar, çocukların okulları ve evlilik yıldönümlerine kadar bütün bilgilerin alındığını hatırlatan Karakülah, "PKK üyeliğinden gözaltına alınan ve soruşturması halen devam eden kadının Özel Kalem'de görevde tutulması akıl alır gibi değil." Muhtar Cavide Karakülah "Bu kadın bilgilerimizi PKK'ya mı gönderdi? Bütün İstanbulluların bilgileri tehdit altında. Adımıza sahte kimlik mi çıkartılıyor yoksa başka bir şey mi yapılıyor bilmiyoruz. Başıma bir şey gelirse bunun sorumlusu Ekrem İmamoğlu" dedi.

1 2 ... 4 5 6 7 8 9 10 ... 18 19