29 Nisan Pazartesi 2024
2 yıl önce

CHP milletvekili Gürsel Tekin’in canlı yayında dili sürçtü: “Hayatımın her alanında haram para kazandım”

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Halk TV'de Gökmen Karadağ'ın sunduğu 'Açıkça' programına konuk oldu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Tekin'in canlı yayında dili sürçtü. Kendisine çaycı, garson diyenlere tepki gösteren Tekin, "Çok şükür çaycılık da yaptım, garsonluk da yaptım. Hayatımın her alanında haram para kazandım" dedi. Tekin'in cümleleri karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Karadağ, araya girerek düzeltmesi için uyarılarda bulundu. Yaşanan bu olay kısa sürede sosyal medyada gündem olarak binlerce etkileşim aldı.

2 yıl önce

Türkiye düşmanları yine para yağdırdı! CIA'nın vakfı iş başında

Yurt dışı merkezli Türkiye düşmanı kuruluşlardan, muhalif basın-yayın organları ve STK'lara para yağıyor. ABD, İngiltere, Belçika, Kanada ve Almanya merkezli kuruluşlar arasında FETÖ ve PKK savunuculuğu yapanlar da, istihbarat servisleriyle çalışanlar da var. İşte kime, nereden, ne kadar para aktığının cevabı. 2023 seçimleri için geri sayım başlarken ABD, İngiltere, Belçika, Kanada ve Almanya gibi ülkeler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dostlarına fon yağdırmaya başladı. Son 3 yılda Türkiye'deki muhalif basın-yayın organları ile sivil toplum kuruluşlarına yüzbinlerce dolar/Euro para yağdı. İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü, merkezi ABD'de bulunan Chrest Vakfı'nın Türkiye'deki birçok STK ve yayın organına 2 milyon 75 bin 477 dolar akıttığını ilan etmişti. Açıklamada derneklerin bu fonları kayıtdışı kullandığı, vergi kanununda belirtilen esas ve usullere uyulmadığı belirtilmişti. VERİLERİ GİZLİYORLAR Yeni Şafak'ın haberine göre, Fon yağdıranların sadece Chrest Vakfı ile sınırlı kalmadığı ortaya çıktı. Merkezi ABD, İngiltere, Belçika ve Almanya gibi ülkelerde bulunan ve küresel çapta faaliyet gösteren birçok sözde sivil toplum kuruluşu da benzer şekilde para yağdırdı. Bu kuruluşlardan bazıları ülkelerin istihbarat servisleri ile yakın çalışan vakıflar, bazıları da para kaynağını doğrudan devletlerden alan merkezler. Aralarında toplum mühendisliği çalışmaları yapan küresel zenginlerin kurduğu STK'lar da var. Daha önce Türkiye'den fonladığı kuruluşların listesini yayınlayan merkezlerin bunu artık gizlemesi ise dikkat çekti. ERDOĞAN'I HEDEF ALAN KURUM Merkezi Brüksel'de bulunan ve 23 ülke tarafından doğrudan fonlanan "Avrupa Demokrasi Vakfı", Türkiye'deki paydaşlarına 55 bin Euro, Londra merkezli "Index on Censorship" adlı kuruluş 5 bin 173 Euro yolladı. Index on Censorship'in Türkiye'yi hedef alan makalelerin yer aldığı bir dergisi var. Kuruluş bu yıl başlattığı "2021 Yılının Tiranı kim?" anketinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da hedefe koydu. FETÖ VE PKK SAVUNUCULARI İngiltere Merkezli sözde insan hakları örgütü "Article19" ise 2 yılda 281 bin 51 Euro para akıttı. Kuruluş, Soros, Bill Gates ve Ford Vakfı gibi küresel vakıflardan aldığı paralarla yine sözde insan hakları örgütleri ile LBGTİ derneklerini fonluyor. Kuruluşun sitesinde FETÖ ve PKK'ya yönelik operasyon/yargı süreçleri eleştirilerek "ARTICLE 19 davaları izleyip bilirkişi görüşleri hazırlayarak ve bu bilgileri uluslararası toplumla paylaşıyor" deniliyor. CIA BAĞLANTISI VAR Bir dönem FETÖ ve PKK'nın kapatılan medya organlarının savunuculuğunu yapan Almanya'daki "Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi" 20 bin Euro para yolladı. ABD gizli servisi CIA'ya bağlı çalışan, fonları yine ABD Dışişleri Bakanlığı'nın onayları ile veren "Ulusal Demokrasi Vakfı" (NED) da fon yağdıranlar arasında. Vakıf Türkiye'deki dostlarına 271 bin 200 dolar aktardı. Fon sağlayanlar arasında aslan payı İngiltereli yayıncı Sigrid Maria Elisabet Rausing adına kurulan "Sigrid Rausing Trust" vakfında. Yayınlarında Türkiye'yi hedef alan, Gezi olaylarının organizatörü Osman Kavala ile ilgili çağrılarıyla ön plana çıkan vakıf da yaklaşık 200 bin dolar fon sağladı. BUNLAR DA DİĞERLERİ Merkezi Lonra'da olan "Media Legal Defence" 44 bin 997 Sterlin, Hollandalı "Avrupa Kültür Vakfı" 8 bin 750, Osman Kavala'nın Anadolu Kültür Vakfı ile ilişkili olan Almanya merkezli "Mitost A.v" 4 bin Euro, Hollanda Dışişleri Bakanlığı'nın sübvanse ettiği "Prens Baba Fonu" 20 bin Euro, "Freemuse" 6 bin 760 Euro, Münih Merkezli "Allianz Kültür Merkezi" 11 bin 933 Euro, Soros tarafından desteklenen Newyork merkezli "NeoPhilanthropy" ise Türkiye'deki fondaşlarına 100 bin dolar para gönderdi. KİMLER PARA ALDI? Türkiye'de yabancılardan fon aldığı tespit edilen kurum, kuruluş ve STK'lardan bazıları şöyle: -Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Derneği -Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Derneği -Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği -Serbest Fikirler Derneği -Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği -Demokrasi Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği -Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneği -Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Derneği -Türkiye Kadın Girişimciler Derneği -Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği -Mekanda Adalet Derneği -Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği -Türkiye İnsan Hakları Vakfı -Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı -Pembe Hayat -Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği -Medyascope -Anadolu Kültür Derneği -Hrant Dink Vakfı -140Journos -Sivil Sayfalar -Ekonomi ve Dış Politikalar Merkezi (EDAM) -TESEV -Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) -Yurttaşlık Derneği -T24 -Gazete Duvar ELÇİLİKLER DE BOŞ DURMUYOR Türkiye'deki bu kuruluşları fonlayanlar sadece vakıflar değil. Yabancı ülke bakanlıkları ve elçilikleri de listede. -Norveç Büyükelçiliği 291 bin Euro -Kanada Büyükelçiliği 23 bin 700 dolar -Lüksemburg Büyükelçiliği 13 bin 963 Euro -ABD Dışişleri Bakanlığı 15 bin 992 dolar -İngilere Dışişleri Bakanlığı 24 bin 68 Sterlin -Almanya Büyükelçiliği ise 65 bin 165 Euro fon sağladı.

2 yıl önce

İYİ Partili Lütfü Türkkan belli ki parayı dolara yatırmış! Dolar düşünce rahatsız oldu…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi. Açıklamalarında, ekonomideki son gelişmeleri değerlendiren Erdoğan, tasarruflarını değerlendirirken kurdaki yükselişten kaynaklanan kaygılarını gidermek isteyen vatandaşlara yeni bir finansal alternatif sunacaklarını belirterek, "Bundan sonra hiçbir vatandaşımızın 'kur daha yüksek olacak' diye mevduatını Türk lirasından dövize geçirmesine ihtiyaç kalmayacak." dedi. Şirketler tarafından yapılacak temettü ödemeleri üzerindeki stopajı yüzde 10'a indireceklerini aktaran Erdoğan, yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması için piyasa paydaşlarıyla yeni araçlar geliştirileceğini bildirdi. Erdoğan ayrıca, Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisinden ve kambiyo rejiminden en küçük geri adım atmaya bir niyeti olmadığını da vurguladı. Açıklamalar öncesinde 18,3674 ile zirvesinden işlem gören dolar/TL, konuşma sonrası hızla düşüşe geçti ve tarihi bir düşüşle bu sabah saatlerinden itibaren 12 lira seviyelerine yaklaştı. Lütfü rahatsız oldu Doların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarıyla bir anda düşmesi hazımsız muhalefeti de rahatsız etti. İYİ Parti’nin küfürbaz vekili Lütfü Türkkan, haftalar sonra yeni bir skandalla imza attı. Yatırımını dolara yaptığı anlaşılan burjuva Türkkan, doların çakılmasıyla dalga geçer bir paylaşımda bulundu.

2 yıl önce

AK Partili Özhaseki: İBB'nin ajanslara verdiği algı operasyonları için para 849 milyon lira

Özhaseki, Kızılcahamam'da düzenlenen "Belediye Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, yapılan işlerin istişare edilmesi, faaliyetleri görüşmek ve 2 yıl boyunca yapılacakların yol haritasını belirlemek üzere bir araya geldiklerini söyledi. Şehirlerin canlı organizmalar olduğuna işaret eden Özhaseki, şunları kaydetti: "Onların da bir ruhu var, onlar yaşıyorlar, aynı canlılar gibi tıpkı bir çocuk gibi bakıma ihtiyaçları var. Onların da ihtimam gösterilmeye ihtiyaçları var. Onları taşla topraktan ibaret bir nesne gibi görmek, hakikaten onlara yapılacak en büyük kötülük olur. Şehirleri taş ve beton yığını gibi görenler, kalbi biraz taşlaşmış insanlardır. Halbuki şehirlere gönül gözüyle bakanlar, insana hizmete aşkla ve şevkle bakanlar, o şehirleri adeta bir gülistana çeviriyorlar." Şehirlerin geleceğinin oradaki yerel yöneticilerin ufuklarıyla doğru orantılı olduğunu belirten Özhaseki, "Başta belediye başkanları olmak üzere, yerel yöneticiler eğer ufuklu iseler hedef koyuyorlarsa o hedefe gitmek için ellerindeki bütün imkanları yani iç dinamiklerini kullanıyorlarsa ve kendi aralarında teşkilatımızla milletvekillerimizle o bölgede bulunan yerel aktörlerle uyum içerisinde çalışıyorlarsa o şehirlerin gelişmesi çok daha kolay oluyor. Tersine ise ne yazık ki işler biraz daha zorlaşıyor." diye konuştu. AK Parti'nin girdiği bütün yerel seçimlerde birinci parti olduğunu vurgulayan Özhaseki, "Ülkemizde, 1390 belediye bulunuyor, bunların içerisinde 805'i AK Parti'li, 231'i MHP'li yine aynı ittifak içerisinde 5 tane de BBP'li belediyemiz var. Yani 1390 belediyeden Cumhur İttifakı olarak bizler son seçimlerde tam 1041 belediyeyi kazandık ve nüfusunda yüzde 65'ine bizler hizmet ediyoruz." bilgisini paylaştı. Özhaseki, AK Parti'li belediyeler olarak çalıştıklarını, gayret ettiklerini, bir araya gelerek istişare ettiklerini ve yardımlaştıklarını dile getirerek, "Baştan sona 805 belediyemizin hepsini tek tek incelediğimizde fedakar ve gayretli belediye başkanı arkadaşlarımızı görüyorum." ifadesini kullandı. Muhalefet belediyelerini eleştiren Özhaseki, "Hiç bir şey yapmadıkları halde, algı operasyonları çekmeye devam ediyorlar. Nedir bu 'algı' dediğimiz? Gerçekten olmayanı olmuş gibi göstermek, var olmayanı varmış gibi sunmak, durmadan yalan üzerine kurulu bir dünyayı insanlara kabul ettirmek. Zerre miktar hizmet yok, vizyon yok ve çalışma yok. Belediyeler yatıyor, düzenleri kaybolmuş, ancak sosyal medyada bir yalan rüzgarı estiriyorlar, fenomenler ve youtuberlardan geçilmiyor. Onlara da dehşet paralar döküyorlar." değerlendirmesinde bulundu. "Algı operasyonları için 849 milyon lira" Mehmet Özhaseki, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesine ilişkin ise şunları söyledi: "Reklam tanıtım adı altında ajanslara ödedikleri para 849 milyon lira. İstanbul Belediyesinin sadece algı operasyonu çekmek için yapmadığı işleri, çalışmadığı halde ve tembellik ettiği halde çalışıyormuş, gayretliymiş gibi sunabilmek amacıyla bir operasyona döktüğü para 849 milyon lira. Aynı belediyenin sosyal konutlar için ayırdığı para 12 milyon lira, kentsel dönüşüm için depreme hazırlık parası 492 milyon lira. Ama ajanslara verdikleri algı operasyonları için para 849 milyon lira." 2019'dan bu yana İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin büyükşehir belediyelerinden bu zamana kadar toplam 20 binden fazla emekçinin işten atıldığını kaydeden Özhaseki, "Acaba personel çoktu onun için mi yaptılar diye takip ettik, İstanbul'da işe aldıkları insan sayısı 45 bin kişi. Nasıl alındığını da hepimiz iyi biliyoruz, bir ehliyet, bir sınav üzerine değil, partiler arası bölüşümle yüzde 35 CHP, yüzde 15 İYİ Parti ve yüzde 15-20 de söyleyemedikleri ve utandıkları PKK'nın siyasi uzantılarından elemanlar alarak." sözlerini sarf etti. "58 santimetre bile yapmadılar" Özhaseki, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılması planlanan 58 kilometrelik metro projesine ilişkin de "Ankara'da '58 kilometre metro yapacağız' diyerek başladılar. 58 santimetre bile yapmadılar, sonra 'Ulaştırma Bakanlığı izin vermiyor' demeye başladılar. Ulaştırma Bakanlığımızı aradım, ne müracaat var ne talep var." diye konuştu.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kripto para yasası hazır

Akademisyenler, medya temsilcileri ve ekonomistlerin olduğu toplantıda çözüm önerilerinin karşılıklı masaya yatırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan kura dikkat çekti ve dövizdeki düşüşle ilgili, "Hızla indi, daha da insin telaşına kapılmayalım" dedi. KRİPTO PARA YASASI Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda kripto para konusunda mesajlar verdi. Kripto para yasasının hazır olduğunu söyleyen Erdoğan, "Gecikmeden Meclis'e göndererek bu konuda adım atacağız" dedi. KUR KORUMALI MEVDUAT HESABI Cumhurbaşkanı, Kur Korumalı Mevduat Hesabı için ise "Vatandaş parasının garantisinin hazine garantörünün Merkez Bankası olduğunu görecek" ifadelerini kullandı. SWAP ANLAŞMALARI Türkiye'nin yeni ekonomi modeliyle sıçrama yapacağını söyleyen Erdoğan, "Önümüzde fırsatlar kadar riskler olduğunu da biliyoruz. Bu riskleri almaya değer" diye konuştu. Körfez ülkeleri, Azerbaycan ile swap görüşmeleri olduğunu da söyleyen Erdoğan, "Olumlu haberler geliyor" dedi. "KUR MATEMATİK DEĞİL" Döviz kurlarındaki son durumu da değerlendiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Kur olayı matematik değildir. Bu bir süreç meselesidir. Dere yatağında akar. Bizim anlayışımız bu. Bu anlayışla kuru bir noktaya kanalize etme düşüncesindeyiz. Ama kur kendi fiyatını piyasada bulacak."

2 yıl önce

MASAK, yükümlülükleri ihlal ettiği gerekçesiyle Binance platformuna 8 milyon idari para cezası kesti

Söz konusu karar, bu alanda kesilen "ilk cezai müeyyide" olma özelliğini taşıyor. MASAK tarafından Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yapılan yükümlülük denetiminde tespit edilen ihlallere ilişkin Binance'e en üst limit olan 8 milyon lira idari para cezası kesilmesi kararlaştırıldı. Kripto varlık hizmet sağlayıcıları, 1 Mayıs'ta Resmi Gazete'de yayımlanan ilgili yönetmelikle MASAK yükümlüleri arasına eklenmişti. Bu kapsamda MASAK, internet sitesinden kripto hizmet sağlayıcılara ilişkin rehber yayımlamıştı. Buna göre, kripto varlık hizmet sağlayıcılarının tabi oldukları yükümlülükler, müşterinin tanınması, şüpheli işlem bildirimi, bilgi ve belge verme, devamlı bilgi verme ile muhafaza ve ibraz olarak belirlenmişti.

2 yıl önce

İşte İBB’nin para akıttığı PKK’nın paralel Diyanet’i DİAYDER’in gerçek yüzü

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan 335 sayfalık iddianamede, kurulduğu yıllarda Marksist/Leninist ve Maoist bir ideolojiye sahip olan PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan’ın, dünyadaki, bölgedeki ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ederek, zaman zaman sahip olduğu ideolojiyi arka planda tutup stratejilerini yenilediği belirtildi. Dünya toplumlarında olduğu gibi Türkiye’de de dindarlaşma ve muhafazakarlığın 1980’li yıllarda arttığı ve PKK’nın da toplumsal tabanını kaybetmemek için dini istismar çalışmalarını artırdığı aktarılan iddianamede, örgütün, görünüşte dine ve dindara karşı olmayan ancak din istismarına dayanan bir yaklaşım sergilediği vurgulandı. İddianamede, KCK sözleşmesinde, “Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi” başlıklı bir maddede dini yapılanmadan bahsedildiği ifade edilerek, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde, terör örgütü güdümünde faaliyet yürüten oluşumların, Diyanet İşleri Başkanlığından bağımsız olarak bu komite talimatları doğrultusunda, STK görünümünde dernekleşme faaliyetlerine ağırlık verdiği kaydedildi. Örgüt elebaşı Öcalan’ın, Diyanet harici alternatif bir dini yapılanmaya gidilmesi yönünde açıklamalar yaptığı ve bu çağrının merkezi İstanbul’da bulunan DİAYDER tarafından karşılık bulduğu belirtilen iddianamede, özellikle de dernek içerisinde faaliyet gösteren ve “mele” olarak adlandırılan gayriresmi din adamları aracılığıyla örgüt tarafından yapılan açıklamaların hayata geçirilmeye başlandığı ifade edildi. İddianamede, DİAYDER’in bazı yönetici ve üyelerinin, dernek adı altında sivil toplum kuruluşu olarak yasal görünümlü faaliyetlerine devam ettiği aktarılarak, “Bazı yönetici ve üyelerin, din motifli yaklaşımlarla örgüt sempatizanı kitlenin örgüte bağlılıklarını artırmaya ve örgütün kent merkezlerinde ihtiyaç duyduğu sempatizan kitleyi oluşturmaya çalıştıkları anlaşılmıştır. Sonrasında ise örgütün din karşıtı ideolojisini kitleye empoze ettikleri mevcut dosya kapsamında tespit edilmiştir.” ifadelerine yer verildi. ‘YÖNETİCİ VE ÜYELER BÖLÜCÜ ANLAMDA ÇALIŞMA YAPTI’ DİAYDER hakkında tanık ifadelerine de yer verilen iddianamede, emniyet ekiplerince yapılan açık kaynak ve sosyal medya araştırmalarında, yönetici ve üyelerin 2013’ten itibaren, ülkenin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek şekilde bölücü anlamda çalışma yaptıkları, ”bağımsız Kürdistan” emelleri için algı yaratmaya çalıştıkları vurgulandı. Foto Bir haber sitesinde, 30 Nisan 2015’te, “Demirtaş’tan Erdoğan’a yanıt” başlığıyla yayımlanan videoya göre, seçim öncesinde dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Şirinevler’deki DİAYDER’i ziyaret ettiği anlatılan iddianemede, ziyarette HDP aracılığıyla DİAYDER üyesi sözde imamlardan beklentilerin ve DİAYDER’in seçim çalışmalarında üstleneceği rolün dile getirildiği kaydedildi. İddianamede, yine başka bir internet sitesinde 30 Ocak 2016’da “Direniş orucu 7 kentte sürüyor” başlığıyla yayımlanan habere yer verildi. Buna göre, PKK’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sözde “öz yönetim” ilan etmesini müteakip güvenlik kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen operasyonların durdurulması amacıyla, aralarında HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın da bulunduğu dernek üyeleri tarafından, İstanbul’da bulunan dernek binasında sivil itaatsizlik örneği olarak 3’er günlük süresiz ve dönüşümlü direniş orucu eylemi yaptıkları anlatıldı. Foto TEKNİK TAKİBE TAKILAN İBB’YE İŞE ALIMLA İLGİLİ KONUŞMA İddianamede, yayımlanan haberlerden anlaşılacağı üzere DİAYDER üyelerinin, terör örgütü güdümünde yer alan neredeyse tüm etkinliklere katılarak terör örgütü bileşeni olarak hareket ettiklerinin tespit edildiği belirtildi. Hakkında teknik takip kararı alınan şüpheli Hasan Karahan’ın bu derneğin örgütsel yapısıyla ilgili yaptığı görüşmelerde, DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ve dernek üyesi şüpheliler Enver Karabey, Mehmet Emin Aslan, Ali Fuat Hatip ve Mehmet İnan’ın PKK yayın organı Sterk TV’de ramazan ayı boyunca iftar öncesi dini vaazlar verdiklerinin anlaşıldığı aktarıldı. Şüpheli Karahan’ın bir görüşmesine yer verilen iddianamede, DİAYDER’in referansıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesinde (İBB) işe alınan örgüt üyesi ve sempatizan şahısların, aldıkları maaşın bir kısmını derneğe verdiklerinin tanık ve teknik takipte elde edilen görüşmelerden tespit edildiği öne sürüldü. İddianamede, şüpheli Mehmet İnan’ın, bu konuya ilişkin ifadesine de yer verildi. Buna göre İnan, İBB’ye gassal olarak alınmasında DİAYDER yöneticilerinin referans olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Benimle birlikte o dönemde Aydın Ayhan, Mehmet Nuri Aslan, Fahrettin Ülgün, soy ismini bilemediğim Cihat, Hamza, Mehmet isimli şahıslar DİAYDER derneği öncülüğünde işe alındı. Ancak bu şahısların işe alınmasında belediye içerisinde DİAYDER’e kimin yardımcı olduğunu bilmiyorum. İşe alınma sürecinde bir sınav yapıldı, bu sınavda ben herhangi bir yardım almadım. Ancak diğer şahısların herhangi bir yardım alıp almadığı hususunda bir bilgim yok. Aydın Ayhan, Mehmet Nuri Aslan ve Fahrettin Ülgün isimli şahıslar, belediyede ilk işe girdiğimizde, maaşlarından bir kısmını DİAYDER’e vereceklerini söylüyorlardı. Ancak sonrasında para verip vermediklerini bilmiyorum.” ‘BELEDİYE TARAFINDAN DERNEĞE VERİLEN MARKET YARDIM KARTLARI’ İddianamede, derneğin referans olmadığı gerekçesiyle İBB’de işe alınmayan ve teknik takibe göre söz konusu durumu sürekli olarak eleştirdiği tespit edilen şüphelilerden Hasan Karahan’ın dijital materyalindeki bir belgeye yer verildi. Belgede, “Dernek Başkanı Büyükşehir Belediye cenaze imamı alımında toplantı yapmıyor ki, bu derneğin çıkar ilişkisi olduğunu hissettim. 2020’de İBB tarafından bu dernekten imamlar almışlar ve üye olduğumuz halde toplantı yapmayarak danışmadan üyelerle beni, din alimleri temsil etmedikleri için istifa ediyorum, adaletsizliği gördüğüm için üyelikten istifa ediyorum.” şeklinde yazı bulunduğu aktarıldı. İddianamede, teknik takip sonucu, İBB tarafından derneğe verilen market yardım kartlarının örgüt sempatizanlarınca ailelere dağıtıldığının tespit edildiği belirtilerek, “Dernek tarafından, örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da faaliyet esnasında etkisiz hale getirilen kişilerin ailelerinin örgüte bağlılığının artması ve kopmaması adına, kamu kurum ve kuruluşlarından elde edilen yardım kartlarının sistemli bir şekilde şahıslara ulaştırıldığı” bilgisi verildi. ŞÜPHELİLERDEN ELE GEÇEN ÖRGÜTSEL DOKÜMANLAR DİAYDER ile ilgili, “KCK sözleşmesinde Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi adı altında örgütlenen ve Abdullah Öcalan’ın telkin ve yönlendirmeleriyle alternatif Kürt Diyanet İşleri olarak kurulup İstanbul Şirinevler’de faaliyet gösteren dernek” tanımı yapılan iddianamede, haklarında soruşturma yürütülen 28 şüpheliyle ilgili uygulanan tedbirlere ve ikametlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen dijital materyaller ile örgütsel dokümanlara da yer verildi. Şüpheli dernek başkanı Ekrem Baran’ın cep telefonunda, “İBB Sultan” isimli şahıs tarafından kendisine gönderilen ses kaydında, “yardım kartı verilmesini önerdiğiniz 270 şahsın listesini gönderiyorum.” şeklinde konuşma geçtiği belirtilen iddianamede, söz konusu listedeki şahıslardan 10’unun terör suçlarından kaydı olduğu vurgulandı. İddianamede, Ekrem Baran’ın, 1 Ocak 2014 ile 20 Ocak 2021 tarihleri arasında yapılan HTS analizine göre, PKK ile iltisaklı suçlardan haklarında işlem yapılan 348 şahıs ile toplam 16 bin 815 kez telefon irtibatı sağladığı, irtibatlı olduğu şahıslardan 2’sinin halen kayıp şahıs olarak arandığı belirtildi. Bu şüpheli hakkında, “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 20 Aralık 2020’de kamu davası açıldığı ve davanın İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde sürdüğü de hatırlatıldı. MAAŞLARIN BİR KISMI DERNEĞE AKTARILDI Şüphelilerin telefon görüşmelerine yer verilen iddianamede, şüpheli Mehmet İnan’ın İBB’de gassal olarak çalıştığı, kendisinin belediyeden çağrıldığı, gidip gitmemesi hakkında şüpheli Ekrem Baran’ın fikrini aldığı belirtildi. Baran’ın ise “bu konuda kendi arkadaşları arasında sorunlar çıktığı, geçmişte belediyede kendilerine yardımcı olan CHP’li bir şahsın olduğu, ancak bu konuda birbirlerine fikir sordukları ve görüşmeye, içeriğinin tespit edilememesi maksadıyla WhatsApp uygulaması üzerinden devam edecekleri” beyanının bulunduğu anlatıldı. İBB İSPER (İstanbul Personel Yönetim A.Ş.) bünyesinde 24 Kasım 2019 itibarıyla gassal olarak çalışan Mehmet İnan isimli dernek üyesinin, aldığı 4 bin lira maaşın bin lirasını DİAYDER’e verdiği kaydedilen iddianamede, benzer şekilde DİAYDER tarafından belediyelerde işe sokulan üyelerin maaşlarının bir kısmını derneğe aktardıkları vurgulandı. İddianamede, bu kapsamda, PKK’ya aktarılmak ve KCK yapılanması çerçevesinde gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerde kullanılmak üzere “Mali Kampanya” adı altında, belediyelerde çalışan personelin maaşlarının bir kısmının aktarılmaya devam edildiği anlatıldı. Görüşme içeriklerinde, ramazan ayı nedeniyle İBB tarafından DİAYDER’e verilen alışveriş kartlarının şüpheli Ekrem Baran tarafından dağıtılması maksadıyla Avrupa ve Anadolu yakalarında ikamet eden dernek üyesi melelere verilmesi hususunun yer aldığı ifade edilen iddianamede, söz konusu kartların dağıtılacağı şahıslar arasında “Değer Aileleri”nin de bulunduğu aktarıldı. PKK’nın “Değer Ailesi” kavramına çok önem verdiği vurgulanan iddianamede, örgütün kırsal alanındayken ölen ya da faaliyet yürütmeye devam eden örgüt mensuplarının ailelerinin örgüte olan bağlılıklarının azalmaması amacıyla yapı içerisinde sürekli desteklenmesi, ziyaret edilmesi ve bu haliyle silahlı kanadın temelini oluşturan örgüt mensuplarının aile yapısı itibarıyla da bağlarının örgütsel anlamda diri tutulmasının amaçlandığı ifade edildi. ŞÜPHELİ EKREM BARAN’IN İFADESİ İddianamede, şüphelilerden Ekrem Baran’ın şu beyanına da yer verildi: “4 Mayıs 2021’de Nilüfer Taşkın ile yapmış olduğum görüşmeyi tam olarak hatırlamıyorum ancak içerikten anladığım kadarıyla İBB tarafından bir markette kullanılabilecek 100 liralık alışveriş kartıdır. Bizim derneğe de 300 tane gönderdiler, biz de kartları seydalara verdik. Onların da ihtiyaç sahiplerine dağıtmasını istedik. Kime dağıttıklarını bilmiyorum, her imam kendi çevresine dağıttı. Devam eden görüşmeler bu kartların dağıtımına ilişkindir. Bu kartların imamlar tarafından örgüt içerisinde faaliyet yürüten şahıslara verilmesi yönünde herhangi bir telkinde bulunulmamıştır. Üzerime atılı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum. Benim illegal herhangi bir faaliyetim yoktur. Biz din alimleri derneğiyiz, sosyal yardımlaşma derneğiyiz, biz kendimizi sivil toplum örneği olarak görüyoruz. Söz konusu derneğin örgüt ideolojisi veya yönlendirilmesiyle kurulduğunu kesinlikle kabul etmiyorum.”   DİAYDER’E BAĞLI İMAMLARLA GÖRÜŞME İddianamede, şüpheli Enver Karabey’in bir görüşme içeriğine göre,”Hamza Aydemir isimli imamın özellikle Kilyos Mezarlığına gidip gelmesinden çok memnun olduğu, bunun da Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde etkisiz hale getirilen teröristlere ait kemiklerin Kilyos Mezarlığına gömülmesinden kaynaklandığı” bilgisine yer verildi. Yine Karabey’in görüşme içeriğinde, “İBB tarafından imam alımı ilanı yapıldığı, yerel seçimlerden önce DİAYDER’e bağlı imamlar ile Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplantı yaparak kendilerine kadro konusunda söz verildiği” şeklinde beyanlarının geçtiği aktarıldı. İddianamede, derneğin çaycısı şüpheli İbrahim Şek’in bir görüşme içeriğine göre de “Şüphelilerden Hasan Karahan’ın, DİAYDER adına İBB İSPER AŞ bünyesinde gassal olarak işe alınmaması gerekçesiyle dernek bünyesinde yapılan usulsüzlüklerden bahsettiği, konuyla ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağı, ayrıca sözde Kürdistan’ın kurulması halinde dernek başkanı Ekrem Baran’ın Kürdistan Diyanet İşleri Başkanı olacağı hususunu konuştuğu” bilgisi verildi. Hasan Karahan’ın ifadesine yer verilen iddianamede, kişinin şu beyanı kullanıldı: “Ben derneğe para toplanıp toplanmadığını bilmiyorum. Bu derneğe üyeliğim dönemimde ayda 10 lira istiyorlardı ancak maddi durumum yetersiz olduğu için vermiyordum. Parayı derneğin gelir giderleri için topluyorlardı. DİAYDER’in Demokratik İslam Kongresiyle ilişki kurmasından, siyasete bulaşmasından dolayı rahatsız oldum. 2 Nisan 2021 günü Tayyar Öztunç isimli şahısla yapmış olduğum görüşmede, DİAYDER içerisinde birtakım sahtekarlıkların döndüğünü, bunları her yerde anlatacağımızdan bahsettim. Buradaki usulsüzlükten kastım, derneğin kurumlarında çalışan üyelerinden birtakım paralar aldığını, dernekte sağdan soldan duydum. Aynı görüşmede, ‘Bu Kürtlerin DİAYDER’i Türklerin Diyanet’i gibi olacaksa olmaz olsun’ dediğimi hatırlamıyorum. 18 Mayıs 2021 günü Mehmet Şimşek ile yaptığım telefon görüşmesinde, Ekrem Baran başta olmak üzere DİAYDER yönetimini şikayet edeceğimi söylemiştim. Bunun nedeni, beni DİAYDER’in aracılığıyla İBB’ye gassal olarak almamalarıdır. DİAYDER yöneticileri Rıza Oğur, Ekrem Baran ve Enver Karabey isimli şahıslar başta olmak üzere dernek üzerinden İBB’ye kendi adamlarını alarak usulsüzlük yapmalarıdır. İbrahim Şek ve Mehmet Şimşek ile yapmış olduğum her iki görüşmede de, ‘Kürdistan devletinin kurulması durumunda Ekrem Baran Kürt Diyanet İşleri Başkanı olacaktı’ şeklindeki söylemi sinirlendiğimden dolayı kurdum. İbrahim Şek ile görüşme içerisinde geçen parti CHP’dir. Çünkü belediye üzerinden işe alınan şahıslar CHP İl Yönetimi üzerinden işe alınmıştır. Bu hususlarla ilgili herhangi bir adli merciye şikayette bulunmadım.” KCK SİSTEMATİĞİ DOĞRULTUSUNDA KURULDU DİAYDER isimli derneğin KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü belirtilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı: “25 adet tespitten anlaşıldığı üzere, derneğin kullandığı internet sitesindeki örgütsel öğeler, derneğin internet sitesinde Kürt sorununa ilişkin düzenlenen anket çalışmasının örgütsel temeli, dernek üyelerinin 2013’ten günümüze değin tespit edilen basın açıklamaları, katıldıkları eylemler, örgütsel beyanlar, açıklanan beyanlar ile PKK perspektifi uyuşmaktadır. İllegal olarak açılan denetimsiz mescitlerde siyasi içerikli verilen vaaz ve hutbeler, dernek üyelerinin örgütsel görüşme içerikleri, açık kaynak beyanları, fiziki takip tutanakları kül olarak değerlendirildiğinde, legal bir çatı altında örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet yürüttükleri hususunda somut deliller elde edildiği anlaşılmıştır.” İddianamede, soruşturmada ismi geçen 5 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verildiği de belirtildi.

2 yıl önce

AK Partili Elitaş'tan kripto para açıklaması: Aldığımız ortak kanaatimiz, bir an önce yasanın çıkarılması

Elitaş, kripto para ile ilgili kanun taslağı konusunda toplantıya Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden, doğrudan doğruya bu konuyla ilgili Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı yetkilileri ve önemli kurum kuruluşların temsilcilerinin katıldığını aktardı. 'ORTAK KANAATİMİZ YASANIN ÇIKARILMASI' Toplantıda katılımcılarla ortak kanaatlerinin en kısa zamanda bir yasal düzenlemenin çıkarılması olduğunu belirten Elitaş, "Bugüne kadar aldığımız bilgi çerçevesinde görüyoruz ki 7 veya 8 tane ülke bir yasal düzenlemeyi gerçekleştirmiş. Yapılan mevzuatın daha net bir şekilde olup ikincil mevzuatla konunun düzenlemesi konusunda ortak kanaatimiz hasıl oldu. Dijital mecralarda değişimin hızına ayak uydurabilmeniz mümkün değil. Net bir şekilde madde düzenlemesinin bir saat sonra eksik kaldığını görebiliyoruz veya 6 ay sonra eksik kaldığını görebiliyoruz. Ortak kanaatimiz şu: Bu yapılacak düzenlemenin, işin felsefesini engelleyecek şekilde olmaması. Sistem önündeki engellerin kaldırılması" ifadelerini kullandı. Elitaş, toplantıya katılan paydaşların, yabancı ülkelerdeki yatırımcıların da bu konuda aracı olabilecek kişilerin de Türkiye'deki faaliyetlerine devam etmelerinin faydalı olacağını dile getirdiklerini söyledi. Bugün Parlamentonun çok önemli bir işlevini yerine getirdiğini kaydeden Elitaş, "Bir taraftan parlamentonun temsilcileri, bir taraftan konunun tarafları, paydaşları ile fikir alışverişi yaptık. Önümüzdeki günlerde AK Parti Grubu olarak bu konuyla ilgili arkadaşlarımızla bir araya gelip değerlendireceğiz. Çünkü milletvekili arkadaşlarımızın da bu konuda katkıları olacağına inanıyoruz. Cumhur İttifakı'nın milletvekilleri de katkı sağlayacaktır" değerlendirmesinde bulundu. Mustafa Elitaş, konuyla ilgili çeşitli paydaş gruplarıyla da bir araya geleceklerini söyledi. 'DUYDUĞUM KADARIYLA SANAL ARSA ALINIP SATILMAYA BAŞLANMIŞ' Elitaş, yasal düzenlemenin çerçevesine ilişkin soruya, "Temel bir yasa olacak. Teferruatlı bir madde değil, tarif edici bir madde metni, yönetmeliklerle düzenlenebilecek, değişimlere ayak uydurulabilecek bir metin hazırlamayı planlıyoruz. Kripto varlıkları tanımlarken, bugünkü gördüklerimizle tanımlamaya kalktığımızda, yarın yeni çıkan şeylerle ilgili sorunlar ortaya çıkabilir. NFT denilen bir araç var. Yine duyduğum kadarıyla sanal arsa alınıp satılmaya başlanmış. Biz bu kripto varlığı, dar bir çerçevede değişim aracı olarak ortaya koyduğumuzda dar bir kapsam ortaya çıkabilir. Sanal alemde arsa alımları, NFT dediğimiz koleksiyon aracı olabilecek unsurların bu alemde düzenleyici sistem içine girmesi için geniş tanımlama olması gerektiği kanaatini oluşturduk" dedi. 'VERGİNİN OLMASI GEREKTİĞİ KANAATLERİ OLUŞTU' Elitaş, düzenlemede vergilendirmenin nasıl olacağına ilişkin, "Katılımcılar bir verginin olması gerektiğini söyledi. Biz bu çalışma içeresinde sistemin nasıl rahat yürüyeceği konusunu değerlendirdik. Yani metne koyduğumuz maddeyle, 'iyi bir şey yapalım derken, sanal aleme girişi korkutup ortadan kaldırabilir miyiz?' Düşüncelerini tartışmaya çalıştık. Verginin olması gerektiği kanaatleri oluştu" diye konuştu. Elitaş ayrıca, "Kötü niyetlilerin bu piyasaya girip olmayan bir varlığı, sanal bir varlık diye satıp birilerini kandırma, fırsatları olabilir diye düşünüyoruz. Bunun için de cezai müeyyidelerin olacağı bir yasal düzenleme gerekli diye düşünüyorum" açıklamasında bulundu.

1 2 ... 4 5 6 7 8 9 10 ... 32 33