16 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Türkiye, Yeni Pazar’da Başkonsolosluk açan ilk ülke olacak

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Sırbistan'ın Politika gazetesine verdiği mülakatta, Türkiye-Sırbistan ilişkileri, Afganistan'da Taliban'ın ülke genelinde kontrolü ele almasının ardından yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik süreci, İstanbul Sözleşmesi, ABD ve Rusya ile ilişkiler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Sırbistan ile ilişkilerin her alanda hızla geliştiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, "İkili ilişkilerimiz açısından tarihimizin en iyi dönemini yaşıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızla Sırbistan Cumhurbaşkanı Sayın Aleksandar Vucic arasında samimi bir dostluk mevcut. İki ülke cumhurbaşkanlarının vizyoner tutumlarının ve aralarındaki güven ve dostluğun ilişkilerimizin bu düzeye ulaşmasında büyük rolü var" ifadelerini kullandı. Çavuşoğlu, üst düzey ziyaretlerin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının beraberinde getirdiği koşullara rağmen devam ettiğini kaydederek, şunları söyledi: "Bu yıl Başbakan (Ana) Brnabic ve mevkidaşım (Nikola) Selakovic’i Güneydoğu Avrupa İşBirliği Süreci (GDAÜ) Zirvesi ve Dışişleri Bakanları Toplantısı vesilesiyle ülkemizde ağırladık. İnşaat, Altyapı ve Ulaştırma Bakanı (Tomislav) Momiroviç yine geçen haziran ayında ülkemizi ziyaret etti. Temmuz ayında Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy Belgrad’ı ziyaret etti. Önümüzdeki dönemde de Sırbistan Meclis Başkanı Ivica Dacic ülkemizi ziyaret edecek. 2021 yılı bitmeden Sayın Vucic’i Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyinin üçüncü toplantısı vesilesiyle ülkemizde ağırlamak istiyoruz. Ziyaretim büyük önem verdiğimiz bu toplantıya da hazırlık niteliği taşıyor." 'Türkiye, Yeni Pazar’da Başkonsolosluk açan ilk ülke olacak' İki ülke arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi adına bir Mutabakat Muhtırası imzalandığını anımsatan Çavuşoğlu, "İkili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla ele aldık. Bölgesel gelişmeleri değerlendirdik. Bu vesileyle, Yeni Pazar Başkonsolosluğumuzun resmi açılışını yarın değerli dostum Nikola Selakovic ile birlikte yapacağız. Böylece Türkiye, Yeni Pazar’da Başkonsolosluk açan ilk ülke olacak. Başkonsolosluğumuzun aramızdaki kültürel ve insani bağları güçlendirerek ilişkilerimize son derece olumlu katkıları olacağına inanıyorum" dedi. Çavuşoğlu, Balkanların barış, istikrar ve refahının Türkiye için çok önemli olduğunu belirterek, "Sırbistan Güneydoğu Avrupa’nın barış ve istikrarı bakımından anahtar ülkelerinden biri. Sırbistan ile mükemmel düzeydeki ilişkilerimizin bölgesel barış ve refaha katkıda bulunduğunu görüyoruz ve bundan memnuniyet duyuyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Ekonomik ve ticari faaliyetlerin ilişkilerin lokomotifini oluşturduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, 2019 yılında güncellenerek yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması'nın, ticaretin daha da gelişmesini sağladığını ve ikili ticaret hacminin geçen yıl salgına rağmen 1.5 milyar dolara ulaştığını söyledi. Çavuşoğlu, ticaret hacminin, bu yılki hedefi olan 2 milyar doları yakalayacak gibi göründüğüne işaret ederek, "Orta vadedeki amacımız, Sayın Cumhurbaşkanlarımız tarafından konulan 5 milyar dolar hedefine ulaşmak." dedi. Tekstil, otomotiv yan sanayi, müteahhitlik, bankacılık, turizm, toptan ve perakende satış gibi alanlarda faaliyet gösteren Türk iş adamlarının Sırbistan’daki yatırımlarının büyüklüğünün yaklaşık 250 milyon dolara ulaştığını aktaran Çavuşoğlu, "Bu rakamın yalnızca 10 yıl önce 1 milyon dolar olduğunu hatırlatmak isterim. Bugün şirketlerimiz binlerce kişiyi istihdam ediyor. Çok önemli projeleri üstleniyorlar. Taşyapı firmamız, Sayın Cumhurbaşkanlarımızın Barış Projesi olarak tanımladıkları Belgrad-Saraybosna Otoyolu'nun Sırbistan bölümünü üstlendi. Çalışmalar başarıyla devam ediyor. ENKA ise bir Amerikalı firmayla birlikte Morova koridorunu yapıyor. Diğer projeler ile birlikte bugün, müteahhitlik firmalarımız 820 milyon dolara ulaşan 40 proje üstlenmiş durumda" şeklinde konuştu. Çavuşoğlu, Türk firmalarının, Sırbistan’ın Cuprija, Kraljevo, Leskovac, Smederevo, Vladicin Han, Velika Plana, Pirot, Stara Pazova, Sremska Mitrovica dahil farklı yerlerinde yatırım yaparak faaliyet gösterdiğini belirterek, "Sağlık sektörüne önemli bir yatırımla adım attık. Bir firmamız ikinci büyük yatırımını Vranje’de yapma kararı aldı ve bu nedenle Cumhurbaşkanı Vuçiç, bu firmamızın CEO’suna devlet nişanı verileceğini duyurdu. Halkbank Sırbistan’ın pek çok yerinde şubeler açtı. Şirketlerimizin bu başarısı göğsümüzü kabarttığı gibi aramızdaki ekonomik işbirliğinin derinleşmesine de katkı sağlıyor" ifadelerini kullandı. İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gidişatından son derece memnun olduklarını dile getiren Çavuşoğlu, ulaşılan seviyenin daha ileriye götürebileceğini ve bunun için hukuki altyapının mevcut olduğunu, iki tarafta da istek, kararlılık ve imkan olduğunu kaydetti. 'Afganistan’da artık yeni bir gerçeklik var' Afganistan'da Taliban'ın iktidara gelişine de değinen Çavuşoğlu, "Afganistan’da artık yeni bir gerçeklik var. Ancak şimdi Afganistan’da barış, huzur ve istikrarın tesis edilmesine odaklanmalıyız. Öncelikli olarak halkın can ve mal güvenliğinin korunması için otorite boşluğuna meydan verilmemesi gerekiyor. Bu çerçevede, tüm Afganların kendini ait hissettiği kapsayıcı bir yönetim kurulmasını arzuluyoruz. Geçmişteki hatalardan ders çıkarılarak kapsayıcı anlayışla hareket edilmesi, Afganistan’da sürdürülebilir barışın tesisine katkı sağlayacak" açıklamasında bulundu. Çavuşoğlu, Afganistan’da başta El Kaide ve IŞİD olmak üzere terör gruplarının yeniden sığınak bulmaması gerektiğini vurgulayarak, Taliban tarafından daha önce verilen taahhütlerin yerine getirilmesinin bu bağlamda önemli olduğunu söyledi. Afganistan’daki terör gruplarının çoğalmasının bölgesel istikrar için de ciddi yansımaları olacağını belirten Çavuşoğlu, "Güvensiz bir ortam yeni bir göç dalgasını tetikleyebilir. Dolayısıyla uluslararası toplum Afganistan konusunda birlik ve dayanışma içinde hareket etmeli. Nüfusun yarısı acil insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Uluslararası toplumun yardım ve destek çabalarını arttırması gerekiyor. Yardımların halka ulaştırılması için BM ve diğer yardım kuruluşlarının çalışmalarının kesintisiz sürdürülmesi şart" diye konuştu. Çavuşoğlu, Türkiye'nin Afganistan’da kapsayıcı bir hükümet kurulmasına, ülkede barış ve huzur ortamının tesis edilmesine katkı sağlamaya hazır olduğunun altını çizerek, "Bu mülahazalarla Kabil'de Büyükelçiliğimizin faaliyetlerine devam etmesi öngörülüyor. Ayrıca, Taliban'ın talebi doğrultusunda Kabil havaalanının açık kalabilmesi için teknik destek verilmesine yönelik görüşmeler yürütüyoruz" dedi. 'ABD ile fikir ayrılığı yaşadığımız tüm başlıkları yapıcı ve gerçekçi bir şekilde ele almayı amaçlıyoruz' Türkiye'nin ABD ve Rusya ile ilişkilerini değerlendiren Çavuşoğlu, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde hassas bir dönemden geçtiğini ancak ilişkilerin tarihi boyunca zaman zaman iniş çıkışların yaşandığını ve buna rağmen, ABD ile müttefiklik ilişkilerinin her zaman gelişmeye devam ettiğini anımsattı. Çavuşoğlu, bugün de çeşitli görüş ayrılıkları bulunmasına rağmen, ABD ile ikili ilişkilerin zengin işbirliği potansiyeline sahip olduğuna dikkati çekerek, "Çıkarlarımızın önemli bölgesel ve küresel meselede örtüştüğü ve çok boyutlu ortaklığımızın başta Avrupa-Atlantik bölgesi olmak üzere geniş bir coğrafyanın barış ve istikrarına geçmişte olduğu gibi önemli katkılar yapabilecek bir niteliğe sahip olduğu açık. Bu itibarla, başta PKK/PYD/YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerine yaklaşım ve S-400 tedarikimizle bağlantılı tek taraflı yaptırımlar olmak üzere fikir ayrılığı yaşadığımız tüm başlıkları yapıcı ve gerçekçi bir şekilde ele almayı ve ikili ilişkilerimizi olumlu gündemimiz çerçevesinde geliştirmeyi amaçlıyoruz" değerlendirmesinde bulundu. 'S-400 konusuyla ilgili görüşlerimizi ABD’li muhataplarımıza anlatmaya devam ediyoruz' Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Joe Biden’la 14 Haziran NATO Liderler Zirvesi marjında Brüksel’de yapıcı bir ortamda gerçekleştirdiği görüşmede, ilişkilerin tüm boyutlarının kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğini aktaran Çavuşoğlu, "S-400 konusuyla ilgili görüşlerimizi ABD’li muhataplarımıza anlatmaya devam ediyoruz. Bu meseleyi ve diğer tüm konuları diyalog ve diplomasi yoluyla ele alarak çözüme kavuşturmak istiyoruz" ifadesini kullandı. Çavuşoğlu, Rusya ile ilişkilerin de ikili ve bölgesel düzeyde yoğun bir içeriğe sahip olduğunu belirterek, karşılıklı saygı temelinde ikili işbirliğini olumlu bir seyirde tutmaya önem verdiklerini söyledi. Türkiye'nin bölgesel planda, Avrupa-Atlantik güvenliği için de önem taşıyan birçok sorunda Rusya ile diyalog halinde olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, bölgesel konularda bazı farklı yaklaşımların bulunduğunu ancak diyalog yoluyla ortak paydalarda buluşmaya, sorunlara çözüm bulmaya gayret ettiklerini vurguladı. 'Rusya’nın yapıcı katkısını sağlamak bölgemizdeki sorunların çözümü açısından gerekli' Çavuşoğlu, "Sınırımızın hemen ötesindeki sorunların çözümü için olumlu katkı sağlayacak tüm aktörlerle işbirliği içindeyiz. Rusya, bu bölgelerde sahadaki etkili bir aktör konumunda. Rusya’nın yapıcı katkısını sağlamak bölgemizdeki sorunların çözümü açısından gerekli. Türkiye’nin Rusya ile olumlu ilişkileri, uluslararası ve bölgesel güvenlik açısından önemli katkılar sunuyor. Bunun daha iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu. 'Reformlarımızı sürdürmek konusunda irademiz tam' AB'nin Türkiye'ye insan haklarına saygı duyulması noktasında sık sık çağrıda bulunmasını nasıl yorumladığı sorusuna cevaben Çavuşoğlu, "Ülkemizin, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanında uluslararası yükümlülüklerine bağlılığı tamdır. Reform çalışmalarımız dahil attığımız tüm adımlarda bu ilkeleri gözetiyoruz. Yapıcı ve iyi niyetli olması kaydıyla tüm eleştirilere açık olduğumuzu her zaman belirtiyoruz. Bununla beraber, 2005 yılında başlayan katılım müzakerelerimizde toplam 35 müzakere faslından 14’ünün üyelik sürecimizle ilgisi olmayan siyasi nedenlerle müzakereye dahi açılamamış olması, AB'nin inandırıcılığı ve üyelik müzakerelerindeki samimiyeti konusunda Türkiye’nin genelinde bir güven bunalımına yol açtı" değerlendirmesinde bulundu. Çavuşoğlu, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde başta yargı olmak üzere farklı alanlardaki reform çalışmalarını hız kesmeden sürdürdüğünün altını çizdi. AB’nin genişleme politikası kapsamında yer alan ülkeler arasında en eskisi olan Türkiye'nin, üyelik müzakereleri sürecinde siyasi blokaja tabi olmayan fasılların hemen hemen tamamını müzakereye açtığını hatırlatan Çavuşoğlu, bununla birlikte, her aday ülke için katılım müzakereleri bakımından temel fasıllar olarak nitelendirilen 23. (Yargı ve Temel Haklar) ile 24. (Adalet, Özgürlük ve Güvenlik) fasılların, siyasi nedenlerle, bazı üye ülkelerin vetosu nedeniyle bloke edilmiş olmasının, AB’nin bu konudaki eleştirileri açısından ciddi bir çelişki olduğunu belirtti. Çavuşoğlu, Türkiye'nin reformları sürdürme konusunda iradesinin tam olduğuna dikkati çekerek, "AB'nin de benzer bir iradeyi, Türkiye’nin AB üyeliği önündeki siyasi engelleri kaldırması konusunda sergilemesini bekliyoruz" dedi. 'Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadele hepimizin görevi ve amacıdır' Türkiye'nin kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi konusuna da değinen Çavuşoğlu, "Kadına karşı şiddet insan hakları ihlalidir. Dünyanın neresinde vuku bulursa bulsun kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadele hepimizin görevi ve amacıdır" diye konuştu. Çavuşoğlu, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin, kadına karşı şiddetle mücadele etme temel amacıyla hazırlandığını aktararak, "Bununla birlikte, Sözleşme içeriğindeki bazı unsurlar ve çeşitli uygulamalar sadece ülkemizde değil, Avrupa Konseyi ve AB üyesi pek çok ülkede hassasiyet yaratmış ve eleştirilere neden olmuştur. 47 üyeli Avrupa Konseyinde anılan sözleşmeye herhangi bir çekince koymadan taraf olan ülke sayısı 10 ile sınırlı kalmıştır. Ülkemizin kapsamlı değerlendirmeler neticesinde Sözleşmeden çekilmesi, kadına karşı şiddetle mücadeleden ödün verme olarak yorumlanmamalı" ifadesini kullandı. Türkiye'nin 2012 yılından bu yana yürürlükte bulunan Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun başta olmak üzere gerek yasal çerçeve gerek uygulama bakımından son derece ileri konumda ve önemli bir deneyime sahip ülke olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, bugüne kadar kadına yönelik şiddetle mücadele konulu üç ulusal eylem planının uygulandığını, dördüncü eylem planının ise 1 Temmuz 2021 tarihinde açıklandığını aktardı. Çavuşoğlu, Türkiye'nin, kadınların yaşam standartları ve haklarının iyileştirilmesi, toplumsal konumlarının güçlendirilmesi ve yaşamın her alanına tam ve eşit katılım sağlamalarına yönelik kararlı tutumundan kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

2 yıl önce

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın: Marksistlerin yuvası, terör militanlarının hamisi işlevini üstlenen CHP…

Yalçın, partisinin Afyonkarahisar İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, HDP'nin, Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör örgütü PKK'nın siyasi kanadı olduğunu ve bu işlevini inkar etmediğini belirtti. MHP'nin uzun zaman bu ihanet kulübünün kapatılması için çaba gösterdiğini ve sonunda Anayasa Mahkemesinde HDP için kapatma davası açıldığını anlatan Yalçın, "Anayasa Mahkemesi, kapatma davasını milletimizin bekası bağlamında sonuçlandırmadığı takdirde HDP ile PKK arasındaki iltisağı onaylamış ve bölücülüğü resmen aklamış olacaktır. Anayasa Mahkemesi, HDPKK'yı temize çıkaran mahkeme olarak tarihe geçecektir. O zaman, HDP'nin bölücü bir parti, PKK'nın eli kanlı bir terör örgütü olduğu tezi savunulamayacaktır. PKK, fiilen meşru bir örgüt gibi algılanacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Milletin hayati çıkarlarını ve egemenlik haklarını gözetmeyen hukuki karar ve içtihatların, adaleti iğdiş etmekten, bölücülük ateşine odun atmaktan başka sonuç vermeyeceğini ifade eden Yalçın, şunları kaydetti: "Türk milletinin birlik ve dirliği, devletimizin bekası aleyhine karar veren mahkeme, meşruiyetini yitirir. Bu noktada MHP, milletimizin birlik ve beraberliğine, egemenlik haklarına yönelen gerek siyasi gerekse siyaset dışı her türlü tutum ve davranışın, her türlü girişimin, her türlü karar ve tasarrufun şiddetle karşısında duracaktır. Türkiye'nin, 21. yüzyıl ve sonrası için önünde çok büyük küresel hedefleri vardır. Bu hedeflere ulaşmanın yolu, öncelikle terörü sonsuza kadar tarihe gömmekten ve terör üreten partileri kapatarak Türkiye'nin gündeminden çıkarmaktan geçmektedir." Yalçın, Antalya ve Muğla başta olmak üzere birçok yerde teröristlerce çıkarılan yangınlar dolayısıyla "Help Turkey" naraları atarak Türkiye'yi rezil etme yarışına girenlerin aynı çevreler olduğunu dile getirdi. Bir kaos durumunda yardım istenecek, dayanılacak tek güç ve iradenin milletin bizzat kendisi olduğunu vurgulayan Yalçın, şöyle devam etti: "Marksistlerin yuvası, terör militanlarının hamisi işlevini üstlenen CHP ile hempalarının Türk milletine mensubiyet şuuru ve aidiyet hissi yok olmuştur. HDP'yi aklayıp masum göstermeye çalışan CHP ve öteki zillet sözcülerinin dilleri, evlatlarını bu kanlı terör acentesinin elinden kurtarmaya çalışan ailelerin göğe yükselen feryadı ve cesur protesto gösterileri karşısında lal olmaktadır. CHP ve yancıları, anaların babaların sesine kulaklarını tıkamıştır." MHP'nin, Türkiye'nin önünü kesmek isteyen harici ve dahili planları boşa çıkarmak için belirlediği stratejik hedefler doğrultusunda, "Güçlü siyaset, lider Türkiye, hedef 2023" sloganıyla 2023 seçimleri ve sonrasına şimdiden hazırlandığını aktaran Yalçın, "Bundan sonra 9 ilimizde düzenlenecek istişare toplantılarının gayesi, söz konusu slogan çerçevesindeki çalışmaları hızlandırmaktır." dedi.

2 yıl önce

Muhalefet Demokrasisi!

Akşener’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Netanyahu’ya benzetmesine tepki gösteren Samsunlu esnaf, “Ben şu anda troll mü oluyorum? Yani linç edilmem değil mi ben? Benim burada garantörüm Meral Akşener’dir. İlleri, ilçeleri dolaşıyorsunuz, hep bir kaos ortamı oluşturuluyor, bu İYİ Parti’liler adı altında mı oluşturuluyor? Ben korkuyorum çünkü” dedi. Ne olmuştu? İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısının durdurulması amacıyla uluslararası topluma çağrı yaparken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için “Bir anlamda Sayın Erdoğan’ın İsrail versiyonu” ifadesini kullanmış. Bu sözler büyük tartışma yaratmıştı.

2 yıl önce

ABD, Suudi Arabistan'dan hava savunma sistemlerini geri çektiğini bildirdi!

Associated Press Haber Ajansı, Planet Labs şirketine ait uydu görüntülerinde, hava üssünde pistin hemen güneybatısında, 1 kilometrekarelik bir alanda konuşlu bazı Patriot bataryalarının ve Terminal Yüksek İrtifa Alan Savuna Sistemi'nin (THAAD), ağustos ayının sonlarından itibaren boşaltıldığını belirtti. THAAD sistemi balistik füzeleri Patriot füzelerine göre daha yüksek bir irtifada yok etme kapasitesine sahip. AP, Hava Üssü'ndeki faaliyetler ve araç hareketlerinin devam ettiğine dikkat çekti. Ancak cuma günü alınan yüksek çözünürlüklü görüntülerin analizlerinde bataryaların boş oldukları ortaya çıktı. AP'ye göre, Suudi Arabistan'daki ABD hava savunma sistemlerinin başka bölgelere konuşlandırılması söylentileri aylardır Washington'da dolaşıyordu. Bunun nedeni ise Çin ve Rusya gibi küresel aktörlerle karşı karşıya gelme riskinin artması. ABD'nin bu hamlesi, Husilerin Suudi Arabistan'ın Abha kentindeki havalimanına yönelik saldırısında 8 kişinin yaralanmasının ardından geldi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, AP'nin konuyla ilgili sorusuna yanıtında, Washington'un Suudi Arabistan'daki bazı hava savunma ekipmanlarının yeniden konuşlandırıldığını kabul etti. Ancak ABD'nin Orta Doğu müttefiklerine "geniş ve derin" bağlılığının altını çizdi. Kirby, "Savunma Bakanlığımız, ABD'nin ulusal çıkarlarını ve bölgesel ortaklıklarımızı desteklemek için Orta Doğu'da binlerce askerimizi ve en gelişmiş hava gücümüz ve deniz kabiliyetlerimizden oluşan güçlü imkanlarımızı bulunduruyoruz" ifadelerini kullandı. ABD'nin hava savunma sistemlerini ülkeden çekmesini kabul eden Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı ise bu adımın ortak mutabakatlar sonucunda gerçekleştirildiğini söyledi. Bakanlık, Suudi Arabistan'ın kara, hava ve deniz sahalarını savunmaya muktedir olduğunu vurguladı. Prens Sultan Hava Üssü, 2019'da ülkedeki petrol üretim alt yapısına büyük hasar veren füze ve drone saldırılarının ardından binlerce ABD askerine ev sahipliği yapmıştı. Yemen'deki İran destekli Husiler bu saldırıları üstlense de bazı uzman analizleri ve saldırı bölgelerinden toplanan füze kalıntıları, saldırıların doğrudan İran tarafından düzenlendiğine işaret etmişti.

2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: PKK ile YPG arasında hiçbir farkın olmadığını çok iyi biliyorlar

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Venezuela Dışişleri Bakanı Felix Plasencia ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Çavuşoğlu, ABD'nin Suriye kararnamesini uzatması ve Biden'ın Türkiye açıklamalarıyla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle: "ABD yönetimi kongreye mektup yollarken de halkına bilgi verirken de doğruyu söylemiyor. Bu mektup kopyala yapıştır bir mektup olmuş. Bu cümleleri ABD yönetimi daha önce de kulandı. PKK ile YPG arasında hiçbir farkın olmadığını çok iyi biliyorlar. ABD KANUNLARINA GÖRE SUÇ Terör örgütüne çok iyi destek veriyorlar. Bu ABD kanunlarına göre suç. Burada bulunma amacının da DEAŞ ile mücadele olmadığını biliyoruz. DEAŞ ile mücadele eden dünyadaki tek ordu bizim ordumuz. ABD Türkiye'yi suçlamak yerine kendi yanlış politikalarından vazgeçsin. Ayrıca Amerikan halkına da kongresine de daha dürüst davransın. TÜRKİYE'NİN NAVTEX KARARI Kıta sahanlığımızı ihlal etmek isteyen her girişime karşı tedbirlerimizi alıyoruz. En son Yunanistan 1 km bizim kıta sahamıza girmiş. Biz gerekli NAVTEX'i yayınladık ve gerekli uyarıları yaptık. Buradan engellenince bu sefer Kıbrıs tarafından tekrar girmek istediler aynı muamele ile orada da karşılaştılar. Türkiye'yi sürekli uluslararası camiaya şikayet ediyorlar bunun ne faydası var bilmiyorum belki iç siyasette işlerine yarıyordur." BIDEN'IN SKANDAL MEKTUBU Suriye’de PKK/PYD’ye yardıma hiç ara vermeyen ABD Başkanı Biden, hesap vermek yerine Türkiye’yi tehdit etti. Suriye hakkındaki ‘Ulusal Acil Durum’ halini bir yıl uzatan Biden, Kongre’ye gönderdiği mektupta, “Türkiye’nin (Suriye’deki) eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor. ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Kabil Havalimanı işletmesi ve düzenli uçuşların başlaması için güvenlik konusundaki beklentilerimizi bir kez daha anlattık

Dışişleri Bakanlığında, Bakan Çavuşoğlu ve Afganistan'dan gelen Taliban heyetiyle görüştü. Görüşme sonrası Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu basın açıklaması yaptı. Çavuşoğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle... "İlgili kurumlarımızla beraber bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede Afganistan'daki son durumla alakalı bilgiler aldık. Acil ihtiyaç olan insanı yardımların ulaştırılması gerekiyor. Şimdi kapsamlı bir yardım paketi için çalışıyoruz. Afganistan ekonomisinin çökmemesi gerekiyor. Bu konuda son gelişmeler hakkında kendilerinden bilgi aldık. Ayrıca terörle mücadele önemli. DAEŞ'in saldırılarını gördük. TALİBAN yönetimine tavsiyelerde bulunduk. Batılılar gibi üstten bakarak emirler değil tavsiyeler verdik. Etnik ve dini gruplardan kişilerinde yönetime dahil edilmesi gerektiğini anlattık. KADINLARIN SOSYAL HAYATTAKİ YERLERİ Kızların eğitimi ve kadınların iş hayatında çalışabilmesi konusundaki tavsiyelerimizi bugün bir kere daha paylaştık. Kadınların, çocukların ve kızların eğitimi konusunda, kadınların iş hayatına katılması konusunda tavsiyeler verdik. Bunları batılı bir ülkenin tavsiyesi olarak görmeyin dedik. İNSANİ YARDIMLAR VE KALKINMA Bizim orada yaşayan vatandaşlarımızla, dönmek isteyen vatandaşlarımızla ilgili konuştuk. TİKA'nın orada ofisi var. Havaalanlarının işletilmesi için özellikle düzenli uçuşların başlatılabilmesi tüm gerekli önlemleri kendilerine anlattık. Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve diğer kurumlara gidip görüşmeler gerçekleştirecekler. Afganistan'a dönmek isteyen Afgan göçmenler için ellerinden gelen desteği de vereceklerini söylediler. Bundan sonra göç akımı olmaması içinde kendileriyle görüştük." Ayrıntılar birazdan…

2 yıl önce

Dışişleri Bakanlığı’nda 3 ülkeye bildiri tepkisi!

Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan, Mısır ve GKRY'nin katılımıyla yapılan zirve sonrası yayımlanan bildiriye tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şöyle denildi: Yunanistan, Mısır ve GKRY liderlerinin katılımıyla 19 Ekim 2021'de yapılan üçlü zirvenin ardından yayınlanan bildiri, Yunan/Rum ikilisinin Türkiye'ye ve KKTC'ye yönelik hasmane politikalarının yeni bir tezahürüdür. Bu bildiriye Mısır'ın da dahil olması ise, Mısır yönetiminin Doğu Akdeniz'de işbirliği yapabileceği gerçek adresi halen kavrayamamış olduğunun göstergesidir. Doğu Akdeniz'de Türkiye ve KKTC'nin dahil olmadığı hiç bir girişimin başarıya ulaşamayacağını dosta da düşmana da gösterdik. Türkiye, bölge ülkeleri arasında işbirliğini artıracak enerji projelerini desteklemektedir. Ancak, bu projelerin Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını gözardı etmemesi ve kapsayıcı olması lazımdır. Bildirideki ifadelerin aksine, bölgedeki gerginliğin esas kaynağı Yunan/Rum ikilisinin maksimalist ve gayri hukuki deniz sınırı iddiaları ve Kıbrıs Türklerini yok saymalarıdır. Bu ikilinin Doğu Akdeniz'de gerginlik çıkarmak için kıta sahanlığımızı ihlal teşebbüslerine geçtiğimiz günlerde gerekli cevap verilmiştir. Hem kendi haklarımızı, hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını kararlılıkla korumaya devam edeceğiz. Öte yandan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından sözkonusu ortak bildiriye ilişkin yapılan açıklamayı destekliyoruz. Ada'daki gerçekleri reddeden bir anlayışın Kıbrıs meselesinin çözümüne katkı sağlaması mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü tescil edilmeden yeni bir müzakere sürecinin başlamasının sözkonusu olmayacağını bir kez daha hatırlatırız. Ayrıca, bir takım gayrımeşru gruplara verdikleri destekle Libya'nın istikrarsızlığa sürüklenmesine yol açan bu ülkelerin, şimdi Libya'nın meşru Hükümetiyle imzaladığımız Mutabakat Muhtıralarını hedef almaları, en başta Libya'nın çıkarlarına ve egemenliğine saygısızlıktır. KKTC: Rum tarafının Yunanistan ve Mısır ile yaptığı ortak açıklama yok hükmündedir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY), Yunanistan ve Mısır ile yaptığı ortak açıklamaya tepki göstererek, "Açıklama KKTC için yok hükmündedir." ifadesini kullandı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Rum tarafının, Yunanistan ve Mısır ile bugün gerçekleştirdiği üçlü zirve sonrası yaptıkları ortak açıklamada yer alan hususların Ada'daki siyasi ve hukuki gerçekleri yansıtmadığı kaydedildi. Kıbrıs meselesine ilişkin konularda GKRY ve diğer tarafların muhatabının KKTC olduğu vurgulanan açıklamada, "Kıbrıs Adası'nda biri KKTC diğeri de GKRY olmak üzere iki ayrı devlet bulunmaktadır. Bu iki devletin yaptıkları açıklama ve aldıkları kararlar sadece kendilerini bağlamaktadır. Rum tarafının Yunanistan ve Mısır ile yaptığı ortak açıklama KKTC için yok hükmündedir." ifadelerine yer verildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: "Anılan ortak açıklama gerçekleri saptırmayı amaçlamaktadır. Her şeyden önce Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilim Rum tarafının tek taraflı faaliyetlerinin bir eseridir. Rum tarafının ilk kışkırtıcı faaliyetinin Mısır ile imzaladığı tek yanlı deniz hudutlarının sınırlandırılması anlaşması olduğu da anımsanacaktır. Kıbrıs Türk halkının haklarını ihlal eden Rum tarafının siyasetine Mısır'ın destek vermesini kınamaktayız. Kıbrıs Türk tarafı Temmuz 2019 tarihinde hidrokarbon kaynaklarının ortak yönetimine ilişkin kapsamlı ve yapıcı bir öneri yapmıştır. Bu önerimiz halen geçerlidir. Bölgede işbirliğinin yolunu açacak bir öneri de Anavatan Türkiye tarafından yapılmıştır. İlgili tarafları bir konferansta bir araya getirmeyi öngören bu öneriyi KKTC de desteklemektedir ancak GKRY ve Yunanistan ile diğer üçüncü tarafların haklarımızı ihlal edecek girişimlerine sessiz kalmamız beklenmemelidir. KKTC, Anavatan Türkiye ile birlikte meşru hak ve çıkarlarımızı muhafaza etme kararlılığını sürdürecektir. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), devletimizin belirlediği ruhsat alanlarında Kıbrıs Türk halkı adına çalışmalarını yürütmeye devam edecektir. Rum tarafının tek yanlı faaliyetlerine eşdeğer ve eş zamanlı adımlarla karşılık verilecektir."

2 yıl önce

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç'ten 10 ülkeye "Osman Kavala" tepkisi: Türkiye'ye bu şekilde ültimatom kabul edilemez

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bilgiç, bakanlıkta basın bilgilendirme toplantısı düzenledi. Bilgiç, haziran ayında yapılan Antalya Diplomasi Forumu'nu gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, bu forumun ikincisinin 13 Mart'ta Antalya'da yapılacağını söyledi. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bilgiç, F-35 projesi Türkiye'nin F-16 modernizasyonuna ilişkin, "F-16 filomuzun iyileştirilmesine yönelik çalışmalar, modernizasyon faaliyetleri zaten ihtiyaca göre yıllarca yapılıyor. S-400 tedariki nedeniyle F-35 programından ayrılmak durumunda kaldık. F-35 programından ayrılmamız sadece Türkiye'ye değil NATO'nun da caydırıcılığına önemli bir darbe vuran bir adım. Türkiye F-35 projesinin kurucu ortaklarından biri, biz yükümlülüklerimizi yerine getirdik. Bu F-35 projesi çerçevesinde ABD'ye yaklaşık 1,4 milyar dolar ödeme yaptık. Bizim için aslında seçenekler basit ya bu programa geri döneceğiz ya bize vaat edilen uçakları alacağız ya da paramızı iade edecekler. Bu çerçevede F-35 için ödenen meblağın F-16 filomuzun modernleştirilmesi için kullanılması da bir seçenek olarak gündemde. Bu konuyu ABD'li paydaşlarımız ile tartışıyoruz. Bunun sonucuna göre de hareket edeceğiz" dedi. 'HEDEFİMİZ KALICI İSTİKRARIN SAĞLANMASI' Bilgiç, Suriye Anayasa Komitesi görüşmelerinin devam ettiği zaman içinde, rejim güçlerinin İdlib'de sivillerin ölümüne neden olan saldırısına ilişkin, "Rejimin dün toplu saldırıları neticesinde aralarında çocukların da bulunduğu çok kişinin hayatını kaybettiğini öğrendik. Cenevre'de 6'ncı turu devam eden Anayasa Komitesi Toplantıları sırasında sivillerin bu şekilde doğrudan hedef alındığı saldırı aslında rejimin askeri çözüme yönelik tavrını maalesef koruduğunu gösteriyor. Bizim temel hedefimiz İdlib'de kalıcı istikrarın sağlanması. Tabiatı ile siyasi çözümü öncülüyoruz. Rejimin destekçileri Rusya ve İran'a de gerekli mesajları vermekteyiz" diye konuştu. 'KABİL ZİYARETİ İÇİN KESİN TARİH SÖYLEMEK ZOR' Bilgiç, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kabil'e yapacağı ziyaretin netleşip netleşmediğine ilişkin soruya, "Bu ziyaret konusu aslında New York'ta gündeme gelen bir husustu. Daha sonra Endonezya Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye yaptığı ziyarette görüş alışverişi yapıldı. Lojistik düzenlemeler, kimlerin katılacağına ilişkin gerekli düzenlemeler devam ediyor. Kesin tarih söylemek zor; ama düzenlemeler devam ediyor" yanıtını verdi. Bilgiç, Suriye Şam yönetimi ile gelecek dönemde diyaloğun mümkün olup olmadığı sorusuna, rejim ile herhangi bir temasın bulunmadığı yanıtını verdi. 'KESİNLİKLE KABUL EDİLEMEZ' Sözcü Bilgiç, 10 büyükelçiliğin Osman Kavala açıklaması ile ilgili, "AB Konseyi'nin 47 üyesi var. Onların sadece 10'u böyle bir açıklamada bulundu. Biz açıklamaya tepki verdik. Hiçbir organ, makam, merci, kişi tarafından yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere, hakimlere emir ve talimat verilemez, tavsiye ve telkinde bulunulamaz. Türkiye'de devam eden bir yargı süreci var. Aslında yargıya müdahale edilmemesi gerektiğini bu ülkelerin kendileri çok da iyi biliyor. Türkiye'de bu şekilde Türkiye devletine ültimatom verilmesi kesinlikle kabul edilemez. Biz bunu kabul etmediğimizi söyledik. Büyükelçiliklerin görevleri ve yükümlülükleri bulundukları ülkelerin iç işlerine karışmamak. Kabul etmediğimizi, reddettiğimizi söyledik" dedi. 'BİZİM AÇIMIZDAN AB'NİN NE SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ DEĞİL' Bilgiç, AB Komisyonu'nun Türkiye raporuna ilişkin ise "AB Komisyonu'nun raporu çifte standartlı yaklaşım ile yayımlanmış bir rapor. Tepkimizi geniş şekilde ortaya koyduk. Bizim açımızdan AB'nin ne söylediği çok önemli değil. Rapor baştan aşağıya çifte standart ile yazılmış. İddialar var raporda; biz bunların hiçbirini kabul etmiyoruz" diye konuştu. ABD İLE İLİŞKİLER Tanju Bilgiç, ABD ile ilişkilerle ilgili "Türkiye olarak biz her ülke ile iyi ilişkiler tesis etmek istiyoruz. ABD ile müttefikiz. NATO'da beraberiz. Müşterek çıkarlar ve benzer hedeflere sahibiz. Koronavirüs sonrası dünya ekonomisi gibi konularda benzer görüşlerimiz var. ABD yetkilileri ile temas ediyoruz. İlişkilerimizin mükemmel olduğunu da söylemek zor. Özelikle PKK, YPG, PYD ve FETÖ terör örgütlerine destek, tek taraflı yaptırımlar gibi konularda izledikleri tutum nedeniyle ABD ile ilişkilerimizde bazı sorunlar var. Bizim temel beklentilerimiz 'ilişkilerimizi etkin yönetelim' diğer yandan sorunlarımızı çözelim. Önümüzdeki dönemde de ABD ile temaslarımız sürecek" dedi. 'GEREKLİ CEVABI VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ' Sözcü Bilgiç, Doğu Akdeniz konusuna ilişkin, "Doğu Akdeniz konusunda hem Yunanistan hem de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Doğu Akdeniz'de gerginliği arttıracak adımlar atıyor. Akdeniz'de kıta sahanlığımıza araştırma gemisi gönderme çabaları devam ediyor. Biz bu tahriklere hem sahada hem de masada yanıtlarını veriyoruz ve haklarımızın ihlaline de asla müsaade etmiyoruz. Rum kesimi de kasım ayında yeni bir sondaja başlayacaklarını duyurdu. Bu gerçekleşirse biz de Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak için Türkiye olarak bu tür meydan okumalara gerekli cevapları vermeye devam edeceğiz" diye konuştu. Dışişleri Sözcüsü Bilgiç, Yunanistan ile istişari görüşmelerin de devam ettiğini vurguladı. Bilgiç, "Cumhurbaşkanı'mız açık şekilde ifade etti. Türkiye'ye herhangi bir tehdit nereden gelirse gelsin Türkiye'nin tepkisi ile karşılaşacaktır. Türkiye Cumhuriyeti gerekli adımları kararlı şekilde atacaktır. Bu Suriye için de geçerli. Ne zaman şartlar uygun olursa Türkiye Cumhuriyeti gerekli operasyonu, harekatı yapar" dedi.

1 2 ... 8 9 10 11 12 13 14 ... 44 45