04 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

Ukrayna'nın yetim çocuklarına Türkiye'nin kapısı "First Lady" diplomasisiyle açıldı

Rusya-Ukrayna savaşının ilk günlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski'in eşi Olena Zelenska görüştü. Bu görüşmede Zelenska, Emine Erdoğan'a Ukrayna'nın yetimhanelerindeki çocukların durumundan bahsederek Türkiye'nin yardımcı olmasını talep etti. Görüşmenin ardından Emine Erdoğan'ın girişimiyle Ukrayna'daki yetim çocukların savaştan zarar görmemesi için çalışma başlatıldı. Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği yetkilileri çocukların durumuyla ilgili Dışişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığına bilgi verdi. Türkiye, Ukrayna'daki Türk vatandaşlarının tahliyesi için yoğun çalışma yürütürken aynı zamanda Ukrayna'daki yetim çocukların tahliyesi için de harekete geçti. Bakanlıkların ortak çalışması sonucu ilk etapta Ukrayna'dan tahliye edilen 159'u yetim çocuk, 26'sı bakım personeli 185 kişi Polonya üzerinden Antalya'ya getirildi.

1 yıl önce

İbrahim Kalın'dan NATO diplomasisi: Türkiye'nin beklentileri karşılanmazsa süreç ilerlemez

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya Federal Şansölyesi’nin Dış Politika Danışmanı Jens Plötner, İsveç Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Robert Rydberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Petri Hakkarainen, Birleşik Krallık Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Lovegrove ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’la talepleri üzerine telefon görüşmesi gerçekleştirdi. "KAYGILARIMIZIN GİDERİLMESİNE YÖNELİK SOMUT ADIM ATILMALI" İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvuruları bağlamında, Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygılarının giderilmesine yönelik somut adımların atılması beklentisi muhataplara iletildi. Türkiye’nin beklentilerinin karşılanmaması durumunda sürecin ilerlemesinin söz konusu olmayacağının altı çizildi. Görüşmelerde ayrıca, terör örgütü PKK/PYD/YPG ile FETÖ mensuplarının NATO üyesi ve diğer ülkelerdeki mevcudiyetine müsaade edilmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı. Terör örgütleri arasında ayrım yapılmaması ve terörün her türüne karşı birlik ve dayanışma ruhu içinde mücadele edilmesi gerektiği ifade edildi. "SAVUNMADAKİ HAKSIZ KISITLAMALAR KALKMALI" Savunma sanayii alanındaki haksız ihracat kısıtlamalarının kaldırılması ve müttefiklerin birbirine yaptırım uygulamaması konusunda Türkiye’nin ilkesel duruşu ve beklentisi dile getirildi. Ukrayna savaşının diplomasi ve müzakere yoluyla sona erdirilmesi ve özellikle gıda güvenliğine yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için atılabilecek adımlar ele alındı.

1 yıl önce

Türk demokrasisinin utanç tarihi: 27 Mayıs 1960

Tarihe bir utanç vesikası olarak geçen 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle Anayasa ve TBMM feshedilirken ülkenin başbakanı ve iki bakanı idam edildi. Takvimler 1960 yılını gösterdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti 37 yaşındaydı. İktidarda, 10 yıl önce ülkedeki tek parti devrine son veren Demokrat Parti (DP) bulunuyordu. Başbakan koltuğunda 14 Mayıs 1950 ve 2 Mayıs 1954 seçimlerinden zaferle çıkan Adnan Menderes oturuyordu, Cumhurbaşkanı ise Celal Bayar'dı. 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde, DP ilk büyük zaferini kazanmış, yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclis'e girmiş, CHP ise ancak 69 sandalye kazanabilmişti. DP'nin ilk yıllarında yaptığı en önemli icraatların başında, Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanunun Meclis'e sunulup kabul edilmesi gelmişti. Katılımın yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleştiği 1954 seçimlerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek oyunu alarak iktidarda kalmayı başaran DP, ilk yıllarından itibaren sivil ve askeri kanadın muhalefetiyle karşı karşıya kaldı. Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk konsolosluğunun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı haberi üzerine Ankara, İstanbul ve İzmir'de halkın sokağa dökülmesiyle 6 Eylül 1955'te başlayan "6-7 Eylül Olayları"nda, azınlıkların yaşadıkları semtlerde yangınlar çıkarılmış, kiliselere ve mezarlıklara saldırılarda bulunulmuştu. 6-7 Eylül olaylarına ilişkin Yassıada'da dava açılmasında en büyük rol, Fuad Köprülü'nün olmuştu. 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 8 gün sonra bir gazeteye röportaj veren Köprülü, 6-7 Eylül Olayları ile ilgili, dönemin Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes'i suçlayarak, "Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes'ti. Kıbrıs'ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur." ifadelerini kullandı. Atatürk'ün evinin bombalanması hadisesinin de bir tertip olduğunu ileri süren Köprülü, "Bizzat tertipçisi Menderes'tir. Kendisine bu aklı yine Kıbrıs fatihlerinden Zorlu vermiştir." iddiasında bulundu. Bu iddialar üzerine, darbeden sonra Yassıada'da alelacele bir 6-7 Eylül Olayları davası açılmış ve Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu, altışar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. DP'nin kurucularından ve Dışişleri Bakanı olan Fuad Köprülü ile hayli uzun süren bir çekişme içine giren Zorlu, 1957 seçimlerinden sonra 25 Kasım 1957'de Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Fuad Köprülü'nün kişisel husumeti nedeniyle böyle bir röportaj verdiği ve Zorlu'nun mahkum edilmesini istediği iddia edilmişti. 9 SUBAY OLAYI DP, 1957 seçimlerinde oy kaybetmiş olmasına rağmen 424 sandalye kazanmayı başardı. Seçimlerden kısa süre sonra yaşanan "9 Subay Olayı", ordu içinde bir grup subayın hükümete komplo hazırlamak suçundan tutuklanıp yargılanmaları şeklinde gerçekleşti. DP'nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu örgüt, 1950'li yılların ikinci yarısında genişlemeye başladı. Hükümete yapılan ihbar neticesinde ortaya çıkan grup, DP iktidarına karşı darbe düzenlemek amacıyla kurulmuştu. 9 Subay Olayı, yaklaşık 3 yıl İstanbul'da etkinlik gösteren, ordu içindeki gizli örgütün kısa dönemde zayıflamasıyla son buldu. İSTANBUL VE ANKARA'DA SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİ Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950 yılında iktidara gelen DP, 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi. Muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü'nün bazı yurt gezilerinin engellendiği ve saldırıya uğradığı iddiaları ortaya atıldı. Üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar daha da şiddetlendi. Ülkede yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi. Ankara'da 5 Mayıs 1960'da bir öğrenci grubu, "555K" yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi. Adnan Menderes, kendisine karşı eylem yapılan yere giderek eylemcilerin arasına girdi. O sırada bir genç Menderes'in boğazını sıktı. "Ne istiyorsun?" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum." cevabını alan Menderes, "Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?" ifadesini kullandı. 21 Mayıs'ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar "sessiz" yürüyüş yaptı. 27 MAYIS'TA SABAHA KARŞI YÖNETİME EL KONULDU Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs'ta sabaha karşı yönetime el koydu. Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu. Bildiride şöyle denildi: "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır." ANAYASA VE TBMM FESHEDİLDİ "Ülkenin gitgide baskı rejimine götürüldüğü" iddiasıyla Milli Birlik Komitesi tarafından gerçekleştirilen darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu. Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı. Adnan Menderes, aynı gün yurt gezisi kapsamında bulunduğu Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi. Bu tutuklamaların yanı sıra 235 general ve 3 bin 500 subay emekli edildi. 147 öğretim görevlisinin işine son verildi ve 520 hakim ve yargıç görevden alındı. Yassıada'daki yargılamalar, 14 Ekim 1960'ta başlayıp 15 Eylül 1961'de karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM Başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı. Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı'nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92 kişiye 20 yıl ile 6 yıl arasında ağır hapis, 94 kişiye de 5 yıl ağır hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları da kısa süreli hapis cezaları aldı, bazıları ise beraat etti. Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası, yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi. YASSIADA, "DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI" YAPILDI TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Marmara'daki Yassıada ise darbenin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.

1 yıl önce

Vladimir Putin'in Rusya'da Türk SİHA tesisi kurulsun teklifi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta dünyanın yakından takip ettiği Astana formatındaki 3'lü zirve için İran'a gitti. Erdoğan burada İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. İkili görüşmelerde birçok önemli konu gündeme gelirken Erdoğan-Putin buluşması dünya basınında geniş yer buldu. Görüşmeye ilişkin yeni ayrıntılar ise kulislerde konuşulmaya devam ediliyor. Putin, Erdoğan'a Rusya'da SİHA üretim tesisi kurulmasını teklif etti CNN Türk'ün haberine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti MYK toplantısında Putin ile görüşmesine değindi. Cumhurbaşkanı değerlendirmeleri sırasında Putin'in ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Türkiye'ye ortak SİHA üretim tesisi kurmayı teklif ettiklerini söyledi. Erdoğan, kurmaylarına "Putin, beraber çalışalım diyor. Birleşik Arap Emirlikleri 'SİHA fabrikasını burada kurabilirsiniz' teklifi ediyor." dedi. Ukrayna savaşında Bayraktar'ın başarısı Türk SİHA'sı Bayraktar TB2, Ukrayna savaşında Rusya'nın büyük kayıplar vermesinde, Ukrayna ordusunun en büyük yardımcısı olmuştu. Karabağ savaşından, sınır ötesi operasyonlara, Libya'dan Ukrayna'ya birçok alanda başarısını kanıtlayan Bayraktar'ın her geçen gün talipleri artarken ülkeler, projenin bir parçası olma yolunda adımlar atmak istiyor.

1 yıl önce

Filyos Doğal Gaz İşleme Tesisi, Zonguldak'ta yükselmeye devam ediyor: Hedef önümüzdeki yıl yerli gazın evlerde kullanılması

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'nin Karadeniz'deki doğal gaz keşfinin ardından geçen 2 yılda projede çalışmaların aralıksız sürdüğünü belirterek, "Şu ana kadar sorunsuz ilerleyen proje, gelecek yıl gazın ulusal sisteme bağlanmasıyla, dünyada kendi alanında bu kadar kısa sürede biten proje olarak rekorlar kitabına girmiş olacak." dedi. Dönmez, Fatih sondaj gemisinin 21 Ağustos 2020'de Karadeniz'de Türkiye'nin tarihindeki en büyük doğal gaz keşfini yapmasının ardından geçen 2 yıldaki gelişmeleri anlattı. Küresel gündemde enerjinin ilk sıralardaki yerini koruduğunu ve enerji bağımsızlığının her zamankinden daha büyük önem taşıdığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Dönmez, şöyle konuştu: "Yerli enerjiye yapılan her yatırımın da her zamankinden daha fazla ehemmiyeti bulunuyor. Bizim enerji bağımsızlığı için yola çıkmamız ise bu gelişmelerden öncesine dayanıyor. Bundan tam 2 yıl önce, milli enerji hedefiyle dümenimizi kırdığımız Karadeniz'den gelen müjdeli haberi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan kamuoyuyla paylaşmıştı. Karadan 170 kilometre açıkta, Fatih sondaj gemisinin gerçekleştirdiği 320 milyar metreküplük doğal gaz keşfi Türkiye'nin de en büyük keşfi olarak kayıtlara geçmişti. 2020'de denizlerdeki en büyük keşif unvanı da alan bu keşif bizim için ise aynı adındaki Sakarya gibi yeni bir dirilişin ilk adımı oldu. Sonrasında da yapılan keşiflerle Sakarya Gaz Sahası'nın rezervi 540 milyar metreküpe çıktı." Dönmez, keşfin gerçekleştiği andan itibaren sahadaki çalışmaların karada ve denizde aralıksız sürdüğünü aktardı. Sahada 6 bin kişi ve denizlerde yaklaşık 30 gemiyle sürecin planlandığı gibi ilerlediği bilgisini paylaşan Dönmez, "Aradan geçen 2 yılda çevreyi ve doğayı gözeterek yürütülen çalışmalar sonucunda Türkiye'nin en büyük projelerinden biri olan Filyos Doğal Gaz İşleme Tesisi, Zonguldak'ta yükselmeye devam ediyor. Son olarak, gazı taşıyacak boruların seriminde de ciddi aşama kaydedildi. Castorone gemisi, 170 kilometrelik hattı bitirmek üzere. Önümüzdeki günlerde gazı taşıyacak boru serimini tamamlamış olacağız." diye konuştu. Dönmez, hedefin Cumhuriyetin 100'üncü yılında yerli gazın evlerde kullanılması olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti: "Böylesine devasa bir projenin 3 yıl gibi kısa bir sürede bitmesi çok ayrı bir başarı hikayesi. Şu ana kadar sorunsuz ilerleyen proje, gelecek yıl gazın ulusal sisteme bağlanmasıyla, dünyada kendi alanında bu kadar kısa sürede biten proje olarak rekorlar kitabına girmiş olacak. Bu başarıların arkasında da enerjinin gizli kahramanları var. Kimisi küresel enerji şirketlerini kimisi de yüksek kariyerlerini bıraktı ve Türkiye’nin bu dev projesinde çalışmak için ülkesine döndü. İşte bu kahramanlara ve projenin yükselmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Öte yandan, Karadeniz'deki çalışmalar bizi Akdeniz’den uzaklaştırmadı. Akdeniz'de de hakkımız olanı almakta kararlıyız. Türkiye'nin 4'üncü sondaj gemisi Abdülhamid Han, ilk durağı Yörükler-1 kuyusunda sondajına başladı. Hedefimiz Karadeniz'deki sevinci Akdeniz’de de yaşatmak. İnşallah müjdeli haberleri Akdeniz'den de paylaşırız." Karadeniz'de dev keşfin ardından geçen 2 yıldaki dönüm noktaları 29 Mayıs 2020'de Haydarpaşa Limanı'ndan yola çıkan Fatih sondaj gemisi, Filyos Limanı'ndaki hazırlık süreçlerinin ardından Karadeniz'e açılarak 20 Temmuz 2020'de ilk sondajına başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Ağustos 2020'de Fatih'in, Sakarya Gaz Sahası'ndaki Tuna-1 lokasyonunda 320 milyar metreküple Türkiye tarihindeki en büyük doğal gaz keşfini yaptığını bildirdi. Erdoğan, 17 Ekim 2020'de ise Fatih sondaj gemisinin ilave 85 milyar metreküp rezerv keşfettiğini ve toplam miktarın 405 milyar metreküpe yükseldiğini açıkladı. Fatih, Sakarya Gaz Sahası'ndaki derin deniz tespit kuyularından ilki olan Türkali-1'de 5 Kasım 2020'de sondaja başlarken, Kanuni, sahadaki çalışmaları hızlandırmak amacıyla 13 Kasım'da Haydarpaşa Limanı'ndan Karadeniz'e uğurlandı. Türkali-1' ve Türkali-2 tespit kuyularında çalışmalarını tamamlayan Fatih, 8 Nisan 2021'de keşif amaçlı sondaj yapmak üzere Amasra-1 kuyusunda sondaja başladı. Bu sırada 5 Mayıs 2021'de Kanuni, Karadeniz'deki ilk görevi olan Türkali-2 kuyusunda derin deniz kuyu testlerini yapmak üzere denize açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 Haziran 2021'de Fatih sondaj gemisinin, Amasra-1 kuyusunda 135 milyar metreküp gaz keşfettiğini açıkladı. Aynı gün, Karadeniz gazının karaya çıkış noktası olan Filyos Doğal Gaz İşleme Tesisi'nin temeli atıldı. Sakarya Sahası Gaz Yakma Töreni'nin ardından 29 Temmuz'da Türkali-2 tespit kuyusunda ilk kuyu akış testi tamamlandı. Yavuz'un Karadeniz yolculuğu başladı Karadeniz'deki çalışmalara katılmak üzere Yavuz sondaj gemisi, 6 Ekim 2021'de Haydarpaşa Limanı'ndan hareket etti ve 7 Ekim'de Filyos Limanı'na ulaştı. Kanuni, 7 Aralık 2021'de Türkali-2'de yürüttüğü ilk derin deniz kuyu testlerini başarıyla tamamlamasının ardından 10 Aralık'ta Türkali-1'de derin deniz kuyu testine başladı. Türkali-3, Türkali-4, Türkali-5 ve Türkali-6 tespit kuyularında sondajları tamamlayan Fatih, 24 Aralık'ta Türkali-7 kuyusunda sondaja geçti. Fatih, tespit kuyularındaki çalışmaların ardından yeni keşif hedefiyle 16 Şubat'ta Sakarya Gaz Sahası'ndaki üçüncü arama kuyusu olan Karasu-1'de 5 bin metre derinlikte yapacağı sondajına başladı. Sakarya Gaz Sahası Geliştirme Projesi kapsamında keşfedilen doğal gazı karaya ulaştıracak ünitenin ilk kaynağının 10 Mart'ta yapılmasının ardından, gazı kuyu başından üretim haznesine iletecek dev vanalardan ikisi Filyos Limanı'na ulaştı. Yavuz sondaj gemisi, Karadeniz gazının üretiminde ilk ve en önemli aşamalardan biri olan kuyu başı vanasını deniz tabanına indirmesi için 8 Nisan'da Türkali-2 kuyusuna uğurlandı. Doğal gazı taşıyacak boruları deniz tabanına yerleştirecek Castoro 10 isimli gemi 7 Haziran'da Filyos Limanı'na ulaştı ve deniz tabanına ilk boru 13 Haziran'da indirildi. Hali hazırda Castorone gemisi derin sularda boru serim işlemini sürdürüyor. İlk etapta günlük 10 milyon metreküp gaz üretimi Sakarya Gaz Sahası'nda üretim için öncelikle 10 kuyu açılacak. Karadeniz'deki her 6 kuyu denizin altında bir dağıtım haznesine bağlanacak ve tek hat olarak kıyıya çıkacak. Bu kapsamda Faz-1'deki 10 Türkali kuyusunun 6'sı bir dağıtım haznesinde, diğer 4'ü ise ikinci bir dağıtım haznesinde toplanacak. Faz-2 kapsamında kuyular açılmaya devam edildikçe her dağıtım haznesinde 6 kuyu bağlı hale gelecek. Dağıtım hazneleri eylül ayından itibaren denizin altına yerleştirilmeye başlanacak. Doğal gazın karaya çıkış noktasında ise ilk etapta kasım ayında tamamlanması planlanan Batı Karadeniz Gazı Ölçüm İstasyonu, ikinci etapta Batı Karadeniz Doğal Gaz Boru Hattı Faz-1 kısmı inşa edilecek. Karaya çıkarılan doğal gaz, bir gaz ölçüm istasyonu ve 211 kilometrelik boru hattıyla ulusal iletim şebekesine aktarılacak. Yapılan çalışmalarla Sakarya Gaz Sahası'ndan ilk etapta günlük 10 milyon metreküp, ikinci etapta günlük 40 milyon metreküp doğal gaza ulaşılacak.

1 yıl önce

6’lı masasının tanınmayan kişisi Gültekin Uysal’ı Afganlar bile adam yerine koymadı! Evini boşaltmak zorunda kaldı…

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın ev sahibinin kendisini evden çıkardığı ortaya çıktı. Uysal, Afgan ev sahibinin “Afganistan'dan akrabalarım gelecek, ev bizim aileye lazım” demesi üzerine evi boşaltmak zorunda kaldı. "TAHLİYE İSTEDİ, BİZ DE TAŞINIYORUZ" Uysal yaptığı açıklamada “Konut sorunu herkesin başında bir dert. Bizim ev sahibi de ‘Almanya'dan oğlum gelecek' misali Afganistan'dan akrabalarının geleceğini söyleyip tahliye istedi, biz de taşınıyoruz'' dedi.

1 yıl önce

CNN muhabiri başörtüsü takmasını isteyen İran Cumhurbaşkanı ile söyleşisini iptal etti

CNN televizyonunun ünlü muhabirlerinden Christane Amanpour, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile New York'ta yapacağı röportajın, başörtüsü takması talebini reddetmesi üzerine iptal edildiğini açıkladı. Amanpour, Twitter'da yaptığı açıklamada "Bu, Cumhurbaşkanı Reisi'nin BM Genel Kurulu toplantısı ziyareti sırasında, Amerikan topraklarında yapacağı ilk söyleşi olacaktı. Haftalar süren planlamanın, sekiz saat süren çeviri ekipmanı kurma uğraşından sonra hazırdık. Ama Cumhurbaşkanı gelmedi" dedi. BAŞÖRTÜSÜ TALEBİNİ REDETTİ Söyleşi için sözleşilen saatten 40 dakika sonra, Reisi'nin bir yardımcısı başörtüsü takmasını istedi. Amanpour "Nazikçe reddettim. New York'tayız ve burada başörtüsüyle ilgili herhangi bir kanun ya da gelenek yok. Onlarla İran dışında görüştüğümde hiçbir İran Cumhurbaşkanı'nın böyle bir şey istemediğini söyledim" dedi. Amanpour, yardımcının başörtüsü takmaması halinde söyleşinin yapılmayacağını belirttiğini, bunun bir "saygı meselesi" olduğunu ve gösterileri kast ederek "İran'daki durumdan" bahsettiğini aktardı. Ünlü muhabir "Tekrar bu daha önce görülmemiş ve beklenmeyen koşulu kabul etmeyeceğimi söyledim" ifadelerini kullandı. Bunun üzerine CNN Muhabiri kalktı ve röportaj gerçekleşmedi.
Amanpour "İran'da gösteriler devam eder ve insanlar öldürülürken, Cumhurbaşkanı Reisi ile konuşmak adına önemli bir an olacaktı" dedi. Reisi geçen hafta CBS'te yayımlanan 60 dakika programına konuşmuştu. 
CBS muhabiri Lesley Stahl silah kendisine "nasıl giyineceğinin, Reisi oturmadan oturmaması ve cumhurbaşkanının sözünü kesmemesi gerektiğinin söylendiğini" açıklamıştı.

1 yıl önce

ABD'de öğrencilerle buluşan Kemal Kılıçdaroğlu, Türk demokrasisini kötüledi

Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD gezisi üçüncü gününde devam ediyor.. ABD’nin Baltimore şehrindeki John Hopkins Üniversitesi’ni ziyaret eden Kılıçdaroğlu, burada üniversite öğrencileri ile sohbet etti ve onların sorularını yanıtladı. Konuşmasında Türkiye'de demokrasinin gelişmediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunun nedenini ise vergi kaçakçılığına bağladı.. "Türkiye demokrasisinin gelişmemesinin iki sebebi var" "Türkiye Cumhuriyeti demokrasisini neden geliştiremedi? 100 yıl az bir zaman değil. Ve bu 100 yıl içinde demokrasi daha iyi bir yere oturabilirdi. Bana göre bunun iki temel nedeni var" diyen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı: "Birincisi darbeler, ikincisi vergi kaçakçılığı" "Birisi; Türkiye’nin 100 yıl süreç içinde sık sık karşılaştığı askeri darbeler. O darbeler demokrasinin gelişmesi açısından önemli sorunlar yaratıyor. İkincisi… En temel insan hakkı, ödenen vergilerin nereye harcandığının sorgulanmasıdır. Türkiye’de bu soru geniş halk kitleleri tarafından sorulmadığı için, bunun yanıtı da aranmadığı için, demokrasi istediğimiz ölçüde gelişmiyor. Vergilerin nerelere harcandığını sorgulamazsanız, demokrasiyi geliştiremezsiniz… Türkiye’nin yaşadığı temel sorunlardan bir tanesi de bu. Demokrasinin gelişmemesinin nedeni, biraz da vergilerin nerelere harcandığının hesabının sorulmamış olmasıdır. Vergi kaçakçılığının ulusal spor olarak algılandığı bir ülkede demokrasi gelişemiyor maalesef."

1 2 3 4 5