03 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

Özel Halk Otobüs Şoförleri, bir yıldır İBB'den ödeme alamadıklarını söyledi: İstanbul'daki Özel Halk Otobüsü sistemi çöktü

Toplantıya katılan Özulaş A.Ş. Başkanı Sedat Şahin, yaptığı konuşmada İBB'ye tepki göstererek, 'Bugün burada toplanma sebebimiz şu, İstanbul'daki Özel Halk Otobüsü sistemi çökmüş durumda, kendisini idare edemez duruma geldi' dedi.

2 yıl önce

AB'den Rusya'ya yeni yaptırım kararı: SWIFT sisteminden çıkarılıyor

Von der Leyen, yaptığı açıklamada, "Rusya Merkez Bankasının varlıklarını felç edeceğiz. Bu, işlemlerini donduracak, varlıklarını tasfiye etmesini imkansız hale getirecektir." dedi. "SWIFT sistemin çıkarılacaklar" Rus oligarkların finansal varlıklarını AB piyasalarında kullanmalarını yasaklamak için çalışacaklarını bildiren von der Leyen, belirlenen Rus bankalarının uluslararası para transferi sağlayan SWIFT sisteminden çıkarılacağını açıkladı. Daha önce de Rusya'nın 64 önemli kurumuna yaptırım getirilmiş, AB bankalarının, Rus vatandaşlarından 100 bin avrodan daha fazla miktarda mevduat kabul etmeleri yasaklanmış, petrol rafinerileri için gerekli mal, hizmet ve teknoloji gönderilmesi engellenmişti. Rusya, SWIFT'e karşı SPFS'yi geliştirdi Analistler, Rus bankalarına SWIFT'te kısıtlama getirilmesinin, Rusya’nın uluslararası ticaretini olumsuz etkileyeceğini ve Rus şirketlerinin iş yapmasını zorlaştıracağını belirtiyor. Rus bankalarının SWIFT'ten dışlanmasının Moskova'nın sadece Batı ile değil, teorik olarak tüm devletlerle olan ticaretini de zayıflatacağını aktaran analistler, dolayısıyla Rusya'ya karşı SWIFT yaptırımının, yaptırımı uygulayan devletlerin ötesinde “bölge dışı” bir etkisi olacağına işaret ediyor. Rusya'nın SWIFT'i kullanamaması durumumda, mal ihraç ve ithal etmesinin zorlaşacağı ifade ediliyor. Öte yandan, Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov, 16 Şubat’ta, "Batılı ülkeler, Rusya’yı SWIFT’ten çıkarırlarsa, bilgi iletimi için farklı yöntemler deneriz, SPFS (mali mesajlaşma sistemi) gibi veya ödemeleri bavulla taşırız.” demişti. SWIFT'ten çıkarılma riski nedeniyle Rusya, 2014'te SPFS'yi geliştirmeye başlamış, Aralık 2017'de kullanıma açmıştı. SWIFT nedir? SWIFT (Dünya Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Birliği), sınır ötesi ödemeleri hızlandıran ve uluslararası ticareti kolaylaştıran güvenli bir mesajlaşma sistemi. 200'den fazla ülkede 11 binden fazla finans kurumu tarafından kullanılıyor. SWIFT, bankaların WhatsApp'ı olarak da biliniyor. 2020'de 140 trilyon dolarlık sınır ötesi havalelerin yüzde 90'ından fazlası SWIFT üzerinden yapıldı. Bu, küresel gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) yüzde 152'sine denk geliyor. Ödeme transferinde bir banka SWIFT aracılığıyla başka bir bankaya mesaj gönderiyor. Mesajda ödeyici ve alıcının isimleri, hesap numaraları ve bankaların kodları yer alıyor. SPFS’ye katılan ülke sayısı artarsa ve SWIFT’e diğer alternatifler ortaya çıkarsa, ABD dolarının "dünyanın önemli referans para birimi" olarak üstünlüğünü de tehlikeye atabileceği öne sürülüyor. Öte yandan, ABD’nin Rus bankalarını SWIFT'ten çıkarmak konusunda “hızlı” olmamasının bir sebebi de egemen olduğu dolar ağırlıklı küresel sistemin istikrarına zarar gelmesini önlemek olduğu değerlendiriliyor.

2 yıl önce

6 muhalefet partisinin lideri, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metnini imzaladı: “Kayyum uygulamalarına son verilecek”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan salona birlikte geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "Savaşa Hayır" diyerek başladığı konuşmasında, Türkiye'nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya geldiklerini söyledi. 'Yarının Türkiyesini inşa edeceğiz' Yarının Türkiyesini inşa etmek için hazırladıkları Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metni üzerinde, demokrasinin temel ilkeleri olan istişareyi ve uzlaşmayı esas alan yoğun bir çalışma gerçekleştirdiklerinin altını çizen Erkek, "Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne 16 Nisan 2017 referandumu ile geçilmiştir. Türkiye siyasi tarihinin en önemli anayasa değişikliklerinden biri olmasına rağmen referandum süreci, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal şartlarında gerçekleşmiştir." görüşünü aktardı. Bu dönemde, demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkelerinin yok sayıldığını, anayasa değişikliğinin geniş toplum kesimleriyle, siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerin anayasa kürsüleriyle ve barolarla müzakere edilmediğini savunan Erkek, şöyle devam etti: "İki partinin genel başkanının belirlediği dar bir komisyon tarafından hazırlanan bu anayasa değişikliği, demokratik bir biçimde müzakere edilmeden, komisyonda ve Genel Kurul'da 41 gün gibi kısa bir sürede kabul edilmiştir. Devletin tüm imkanları 'Evet' kampanyası için seferber edilmiş, muhalefet partileri ile sivil toplum örgütlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları bile kısıtlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi neden yanlıştır? Bu sistem, yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açmış, cumhurbaşkanına yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına almasını sağlayan çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yaratmıştır. Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren bu sisteme karşı çıkıyoruz." Seçim barajı yüzde 3'e düşürülecek DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile TBMM'nin temsil yeteneğinin arttırılacağını, kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevlerinin etkili kılınacağını, böylece yasama organının daha demokratik ve daha etkili olmasının sağlanacağını söyledi. Yeneroğlu, şöyle devam etti: "Temsil gücünü arttırmak, temsilde adaleti ve çoğulcu demokrasiyi sağlamak amacıyla seçim barajını yüzde 3'e düşüreceğiz. Yurt dışında mukim 6 milyondan fazla vatandaşımızın Mecliste temsilinin sağlanabilmesi için yurt dışı seçim çevresi oluşturacağız. Siyasi partilere ve adaylara yapılan belirli miktarın üzerindeki bağışların ve seçim dönemlerinde yapılan tüm harcamaların kamuoyuna açıklanmasını zorunlu tutacağız. En son yapılan milletvekili genel seçimlerinde en az yüzde 1 oy alan siyasi partiler Hazine yardımından faydalanmaya hak kazanacak. Demokrasinin özüyle bağdaşmayan torba kanun uygulamasına son vereceğiz. Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini, yetki kanununa dayanması, Meclis tarafından konusu, sınırları ve süresi açıkça belirtilmesi şartıyla kabul ediyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin ise kararnamelerle düzenlenmesine izin vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanının, Meclisin yasama işlevini zayıflatan veto yetkisine son vereceğiz. Kanun yapım sürecinde, ilgili sivil toplum ve meslek kuruluşlarının görüşlerine başvurulmasını sağlayacağız. Meclisin denetim yetkisini güçlendireceğiz. Yazılı soru önergelerine süresi içerisinde cevap verilmemesi halinde ilgili bakana yaptırım uygulanmasını sağlayacağız. Meclis bünyesinde Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Komisyonunun Başkanı ana muhalefet partisinden olacak." "Cumhurbaşkanı görev süresi 7 yıl olacak ve bir kere seçilebilecek" Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp ise hesap verebilir bir yürütme organı oluşturacaklarını belirterek, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde yürütme organının, devletin ve milletin birliğini temsil eden, tarafsız, siyasi sorumluluğu olmayan cumhurbaşkanı ile yürütmenin asıl yetkili ve sorumlu kanadı olan, yasama organının içinden çıkan ve Meclise karşı siyasi sorumluluğu bulunan Bakanlar Kurulundan oluşacağını bildirdi. Şahinalp, şunları kaydetti: "Bu sayede, cumhurbaşkanı, kendisinden beklenen uzlaştırıcı hakem rolünü üstlenebilecek, cumhurbaşkanlığı devletin ve milletin birliğini temsil etmesi amacıyla tarafsız ve partilerüstü bir yapıya kavuşturulacaktır. Cumhurbaşkanı ile Meclisin görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla cumhurbaşkanının görev süresini 7 yıl olarak belirleyeceğiz. Cumhurbaşkanının yalnızca bir dönem için seçilmesi kuralını getireceğiz. Cumhurbaşkanı seçilen kişinin varsa partisi ile ilişiği kesilecek ve görevi sona eren cumhurbaşkanı aktif siyasette bir daha görev alamayacak. Yürütmeye dair icrai yetkiler, TBMM'ye karşı siyasi sorumluluğu Bakanlar Kurulu tarafından kullanılacak. Başbakan, parlamenter sistem gelenek ve ilkelerine uygun olarak TBMM üyeleri arasından belirlenecek. Başbakanın belirlenmesi bakımından, cumhurbaşkanı Mecliste en çok milletvekiline sahip siyasi partiye hükümeti kurma görevini verecek. Hükümetin Anayasa'da öngörülen sürede kurulamaması halinde bu görev, milletvekili sayısıyla doğru orantılı olarak diğer siyasi partilere sırasıyla verilecek. Bakanlar, TBMM üyeleri veya ihtiyaç duyulduğu takdirde milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olan kişiler arasından, başbakan tarafından atanacak. OHAL ilan etme yetkisi Yürütme başlığı altında ele aldığımız diğer bir konu ise Olağanüstü Hal Yönetimi. Buna göre, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'de, cumhurbaşkanının ya da bakanlar kurulunun tek başına OHAL ilan etme yetkisi olmayacaktır. Olağanüstü hal ilan etme yetkisi, cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ait olacaktır. Bu yetki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına tabi tutulacak." Kayyum detayı HDP’nin olmadığı ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ metninde, “Seçimle gelenin seçimle gitmesi güvence altına alınacak. Kayyum uygulamalarına son verilecek.” İfadeleri dikkat çekti.

2 yıl önce

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Provokasyonları görüyoruz. Haftada neredeyse 1 gün sokakların sistematik şekilde karıştırılmaya çalışıldığını biliyoruz

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından bazı satırbaşları: - Diyarbakır annelerinin ayağına gidiler. Oturduğunuz yerden ayağınıza çağıramazsınız. "TÜRKİYE TAKDİR GÖRÜYOR" - Türkiye'nin barış için çabası tüm dünyadan takdir görüyor. - Sosyal güvencesi olsun olmasın bütün yaşlılarımızın yüksek kalitede yaşlı bakım merkezlerinde hizmet alması güvence altına alınmıştır. "35 LİDERLE GÖRÜŞÜLDÜ" - (Rusya-Ukrayna Savaşına ilişkin) Barışın sağlanması için 35 liderle görüşüldü. - Gelinen süreçte en büyük arzumuz, kalıcı bir ateşkesin ortaya çıkması ve artık barış anlaşmasının imzalanması. "EN BÜYÜK DESTEĞİ BİZ VERDİK" - 28 Şubat yeniden canlanıyormuş gibisinden açıklamalar var. Bunların hepsi sadece ve sadece hezeyandır. 28 Şubat uygulamalarını ortadan kaldıran uygulamalara en büyük desteği biz verdik. - (Adana'daki eylemler) Provokasyonları görüyoruz. Haftada neredeyse 1 gün sokakların sistematik şekilde karıştırılmaya çalışıldığını biliyoruz ASGARİ ÜCRET AÇIKLAMASI - Bu konular bizim MYK'da her zaman gündemimizdedir. Uygun koşullar oluştuğunda ilgili bakanlıklarımız gerekli açıklamaları yapacaktır.

2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı duyurdu: Kimlik kartı ile ödeme sistemi geliyor

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Van Emniyet Müdürlüğü Konferans Salonu'nda düzenlenen 'Nüfus Personeli Eğitim Programı'nda konuştu. Nüfusta önemli bir mesafe aldıklarını belirten Bakan Soylu, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tensipleri oldu ve Türkiye hakikaten MERNİS dediğimiz, şu anda gelişmiş ülkelerin bile birçoğunun altyapısı olmayan bir büyük projeyi faaliyete geçirdi. Aynı zamanda yönetti, eksikliklerini giderdi ve bütün kurumlarla entegrasyonunu sağladı. Bu olağanüstü bir şeydir. Esas itibariyle bugün e- devlet sistemimizin en önemli alt yapısını oluşturdu" dedi. Pasaport, ehliyet ve kimlik kartlarının nüfus idareleri tarafından tek elden verilmesi sürecine de değinen Bakan Soylu, şöyle konuştu: "Geldiğimizde, kimlik kartı sadece Düzce ve bir kısmı da Kırıkkale'de veriliyordu. Biraz benim acemiliğime denk geldi. Üçünü nüfus idaresinde vermeye başladık. Bir de 81 vilayette kimliklerinde aynı anda verilmesinin onayını başlattık. Günde belli bir miktarda yaptığımız işlem, öyle bir noktaya geldi ki hem bir yenileme ve değişim ortaya koyuyorsunuz hem de hacmi artırıyorsunuz. Pasaport ortalama günde 10 bin, yaklaşık 6-7 bindi şimdi 14-15 civarında ehliyette, yaklaşık gününe göre 50 ile 60 ve zaman zaman 120 bine çıktığı da var kimlik veriliyor. Bugünkü aklım olsaydı yapmazdım. Dedik ki pazartesi günü üçünü bir arada vermeye başlayacağız. Ya mübarek seni birisi mi kovalıyor. De ki pazartesi günü 81 vilayete çıkartıyorum. 15 gün sonra ehliyete başlıyorum. Diğer 15 gün sonra pasaporta başlıyorum. Heyecanla birlikte arkadaşlarımızda yüklendiler. O günkü genel müdürümüz, hep beraber bu işe girdik. Bir hafta boyunca uyumadık. Ufak tefek arızalar oldu, ama belki dünyada olmayacak bir değişimi bir sistemi bir taraftan aldık bir tarafa geçirmiş olduk. Onu sağlayınca dedik ki bu nüfus idarelerine yılda ortalama 25 milyon insan girer. Bu az bir rakam değil. Bir devletin eğer vatandaş memnuniyetine ait bir sorumluğu söz konusu ise en önemli şekilde düzeltilmesi gereken yerlerden bir tanesi nüfus idareleridir." 'RANDEVU SİSTEMİNİ ÇOK İYİ BİR NOKTAYA TAŞIDIK' Nüfus idarelerinin konseptlerini değiştirdiklerini ardından da yazılımlarını çok iyi bir noktaya getirdiklerini belirten Bakan Soylu, "Bir randevu sistemi vardı, çok sıkıntılıydı. O randevu sistemini çok iyi bir noktaya taşıdık. Türkiye'de ilk kez hem bilgisayarı hem telefon üzerinden randevu alınabilecek devlet kurumu haline getirdik. Böylece Alo 199 dediğimiz randevu sistemindeki yoğunluk azalttık. Netice itibarıyla burada nüfus konseptlerimizle beraber vatandaşlarımızın aynen modern bankalar gibi hizmet alabileceği bir mekan haline getirdik. Turuncu bir renk koyduk. Hakikaten insanımızın içine girdiği zaman içinin ferahlayabileceği bir renk" dedi. '3 MİLYONUN ÜZERİNDE EHLİYET KİMLİĞE YÜKLENDİ' Kimlik kartı ile ehliyetin birleştirilmesine de değinen Bakan Soylu, “Bizim arkadaşlarımız yazılım konusunda çok üstünler. İnanıyoruz ve güveniyoruz. Şunu ifade edeyim, burada yüklemeye geçtik ve 3 milyonun üzerinde ehliyet kimliğe yüklendi. Yetmedi, e-imza ile ilgili bir adım atalım. Çünkü bu çok önemli. Elektronik sistemin, hayatın içerisine tamamen girmesini temin ederek, buna da olmaz dediler. Orda da işi oldu bittiye getirdik. Netice itibarıyla bir tarih verdik, Allah'a hamdolsun e-imzayı şu anda kimliğimize yükleyebilme kabiliyetini ortaya koyduk" diye konuştu. "YÜZDE 80'İNİ BİTİRDİK" Bakan Soylu 3 söz verdiklerini de hatırlatarak, "Üçüncüsü de acaba kimliklerimize bir ödeme sistemi yükleyebilir miyiz? İşin yüzde 80'ini bitirdik. Bu da yeni bir şey. Yani kimlik kartlarımız var. Kredi kartı kullanılabilecek bir işlemi şu anda yürütüyoruz. Maliye Bakanımız da ‘ben bu işe varım' dedi. Dünyada bunu kullanan ülkeler var. Çünkü bizim elimizde bir imkan var. Elimizdeki imkan şu, MERNİS ve nüfus verilerimiz doğruluğunu teyit edebilecek anlayışla beraber eşleştirme yapabilecek kabiliyet sahip. Bunu da sağlayabilir ve inanıyorum ki bu da bir vesile ile oluşabilecek" dedi. Nüfus idaresinin 200 yıllık olduğunu ve çok eski bilgiler bulunduğunu söyleyen Soylu, "Bu eski bilgilerin dijital arşive geçirilmesi lazımdı. Nüfus Genel Müdürlüğümüz bütün arkadaşlarla beraber Türkiye'nin en büyük dijital arşiv projesini gerçekleştirdi ve bütün bilgileri dijital arşivine aktardı. Hakikaten takdir edilecek ve bütün dünya tarafından da örnek olabilecek bir projeyi Nüfus Genel Müdürlüğümüz sağladı. Bütün bunlarla birlikte hakikaten bir kişi kendi geçmişi ile ilgili bir soyağacı çıkarmak isterse, bunu rahat alabileceği bir soyağacı da dahil olmak üzere birçok adım attık. Sadece bunlar değil. Nüfus müdürlüğünün çok geçmişten başlayan, 'öldü' denilen bir projeyi, buradan da Aselsan'a minnettarım ve müteşekkirim. Burada belediye başkanlarımız var. Bütün devlet kurumlarına, Türkiye'deki tüm mekansal birimlerin fotoğraflarını çekerek tüm evleri ve haneleri o mekansal birimlere yerleştirerek, belediyeden tutun sağlığa kadar, ne kadar kamu kurum ve kuruluşu varsa, güvenliğe kadar, afata kadar. Allah korusun bir deprem olduğunda hangi katta kim kaç kişiyle beraber kalabiliyor diye anında ortaya çıkarabilecek mekansal adrese dayalı kayıt sistemini ortaya koyan muhteşem bir sistemi tamamladık ve bitirdik. Bunu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Coğrafi Bilgi Sistemleri ile beraber eşleştirdiğimiz andan itibaren, şimdi onlar buradan yürüyorlar biz de buradan yürüyoruz bir yerde buluşacağız, bu arada mekansal adrese dayalı kayıt sistemini de bitirdik. Devlete birçok faydası olan bir MR'ı, bir tomografiyi çekebilme kabiliyetine sahip" dedi. Bakan Soylu, “Şu an hastanede çocuk doğduğu zaman oradan doğum kaydını girdiği andan itibaren annesinin babasının nüfusa gelmesine gerek yok. Biz nüfus kağıdını annesi babası gelmeden evine gönderebilme kabiliyetine sahibiz. Sistemi kurmuşuz. Sistemi devlet hastanelerine entegre kurmuşuz. Yani vatandaşımızın en önemli meselesini çözmüş olacağız. Bu konuda atacağımız çok adımlar var" dedi. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN TELEKONFERANSLA GENÇLERE HİTAP ETTİ Bakan Soylu, buradaki toplantının ardından “Gençlik Buluşması' için Hacıbekir Kültür Merkezi'ne geçti. Burada Vanlı gençlerle bir araya gelen Bakan Soylu, telefonla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aradı. Telekonferansla Vanlı gençlere hitap eden Erdoğan, toplu açılışların yanı sıra Van'da gençlerle danışma meclisi yapmayı planladığını söyledi. Erdoğan, "Biz de Van'a geldiğimizde inanıyorum ki sizlerle bunu çok daha farklı bir şekilde yaşayacağız. Gençlerimizin gözlerinden öpüyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. İnşallah en kısa zamanda Van'da sizlerle beraber olmak üzere sizleri Allah'a emanet ediyorum" dedi. Bakanı Soylu ise, "Cumhurbaşkanım hakikaten çok heyecanlı ve sizi sabırsızlıkla bekleyen bir gençlik var burada. Ben inanıyorum ki talimatlarınız çerçevesinde bu gençlerle, Van farklı olacak inşallah" diye konuştu. Telefon konuşmasından sonra gençlerle sohbet eden Bakan Soylu, seslendirilen Van türkülerine de eşlik etti. Soylu'nun buluşmaya katılan gençlerden birinin doğum gününü kutlayarak pasta kesmesi ve kendisine yöneltilen soruları cevaplamasının ardından program sona erdi.

2 yıl önce

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi: "Türkiye'nin kanunları ve mevcut sistemi son derece adil ve etkili"

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, Türkiye'nin yabancılar ve uluslararası koruma kanunu ile mültecilere son derece adil ve etkili iltica prosedürlerini sunduğunu belirterek, "Türkiye'deki mülteci statüsünün belirlenmesine yönelik mevcut sistem son derece adil ve etkili. Yüksek sayıda başvuruları zamanında ve etkili bir şekilde işleme alabilme kapasitesine sahip." dedi. AA'nın haberine göre, BMMYK ile İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı iş birliğinde yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen "Ulusal Sığınma Prosedürlerinin Etkinliğinin Uluslararası Standartlar ve Ulusal Mevzuata Uygun Olarak Kuvvetlendirilmesi" projesinin lansmanı bir otelde gerçekleştirildi. Etkinlikte konuşan Leclerc, Türkiye'nin çatışmadan ve zulümden kaçan milyonlarca mülteciye sınırlarını açtığını ve dünyada en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yaptığını söyledi. Leclerc, dünyanın pek çok farklı bölgesinde uluslararası koruma aracılığıyla yardım ulaştırılması gereken pek çok bölge bulunduğunu belirterek, son 1 ay içinde uluslararası koruma arayan çok fazla Ukraynalının olduğunu dile getirdi. Dünya çapında her 95 kişiden birinin zulüm ya da çatışmadan ötürü bulunduğu bölgeden ayrılmak veya kaçmak durumunda kaldığını aktaran Leclerc, iş birliğine her zamandan fazla ihtiyaç olunduğunu kaydetti. Koruma yönetimi ve koruma hizmetlerinin sunumunda uluslararası hukuki çerçevenin uygulanmasının kilit rol oynadığını vurgulayan Leclerc, "Türkiye çok uzun süreden bu yana yabancılar ve uluslararası koruma kanunu ve bunu takip eden ikincil mevzuatı ile mültecilere son derece adil ve etkili iltica prosedürleri sunmaktadır." dedi. Leclerc, bu standartların sürdürülmesinden emin olabilmek için uzmanlığa, teknik bilgiye ve iyi bir rehberliğe ihtiyaç olunduğunu belirterek, "Türkiye'deki mülteci statüsünün belirlenmesine yönelik mevcut sistem son derece adil ve etkili. Yüksek sayıda başvuruları zamanında ve etkili bir şekilde işleme alabilme kapasitesine sahip. Her gün karşı karşıya kaldığımız, Afganistan'dan olsun, Ukrayna'dan olsun, Suriye'den olsun farklı farklı ülkelerden gelen mülteci akınını yönetebilmek adına Türkiye'de son derece etkili bir sistemin olduğunu söylemek mümkün." diye konuştu. Leclerc, "Göç İdaresi Başkanlığı sürece bu kadar kendini adamış olmasaydı, dahil olmasaydı gerçekten biz bu projeyi gerçekleştiremezdik." dedi. Öte yandan AB'nin desteklerinden de söz eden Leclerc, AB'nin BMMYK ve Göç İdaresi Başkanlığı ile iş birliği yaparak sistemin önemli bir çarkı olmaya devam edeceğini söyledi. Ukrayna'daki savaş nedeniyle çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 68 binden fazla Ukraynalının Türkiye'ye geldiğini aktaran Leclerc, "Elbette bunlara yönelik ayrı sorumluluklarımız olacak, politikalarımız olacak, Türkiye'ye güvenebileceğimizi biliyoruz. Bu politikaların, standartların tutturulmasında Türkiye'nin yanımızda olduğunu biliyoruz." diye konuştu. "TÜRKİYE EN BÜYÜK PAYDAŞLARIMIZDAN BİR TANESİ" AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut da Ukrayna'daki savaşın milyonlarca sivile başka çare bırakmadığını ve Ukraynalıların ülkelerinden kaçmak ve yurt dışına sığınmak durumunda kaldıklarını söyledi. Meyer-Landrut, Ukrayna'da halihazırda 4 milyon kişinin ülkelerinden kaçmak durumunda kaldığını, 6,5 milyon kişinin de ülke içerisinde yerinden edildiğini belirterek, "Dolayısıyla bu kişilere yönelik olarak geçici bir koruma mekanizmasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Türkiye de bu bağlamda en büyük paydaşlarımızdan bir tanesi." dedi. Türkiye ile göç yönetimi üzerine yaptıkları mali iş birliğinin yakın zamanda ortaya çıkan krizlerle ve göç akımlarıyla sınırlı kalmadığını vurgulayan Meyer-Landrut, bunun 10 yıldan daha eski bir geçmişe sahip olduğunu vurguladı. Meyer-Landrut, Göç İdaresi Başkanlığının, kuruluşundan bu yana AB ulusal sığınma prosedürlerinin Avrupa ve uluslararası standartlar ile uyumlu olmasına önem verdiğini belirtti. Sığınma prosedürlerinin yönetiminin oldukça dinamik ve sürekli desteğe ihtiyaç duyan bir alan olduğunun altını çizen Meyer-Landrut, "Başkanlığımız online bir mülakat platformu oluşturmak suretiyle başkanlığın dijital dönüşüm sürecine yardımcı olacak. Öte yandan özellikle sığınmacıların söz konusu süreçlere erişimini kolaylaştıracak." ifadesini kullandı. Göç İdaresi Başkanlığı Uluslararası Koruma Genel Müdür Vekili Muhammet Selami Yazıcı da bir taraftan düzenli göç kapsamındaki yabancılara hizmet sunarken diğer taraftan son yıllarda artan düzensiz göçle mücadele alanında da yoğun mesai harcadıklarını kaydetti. Yazıcı, BMMYK ile özellikle uluslararası koruma süreçleri konusunda yakın iş birliği içerisinde olduklarını, 2013'ten bu yana 8'i tamamlanan 11 projeye çeşitli fon kaynakları ile destek sağlandığını dile getirdi. Yazıcı, "Burada açılışını gerçekleştirdiğimiz bu önemli projemizle merkez ve taşra teşkilatı personelinin teknik kapasitesinin, uluslararası koruma alanındaki birçok konuda gerçekleştirilecek eğitim, çalıştay ve taşra teşkilatımıza gerçekleştirilecek işbaşı ziyaretleri vesilesiyle artırılmasını ve statü belirleme süreçlerinin daha etkin yürütülmesine destek sağlamak için rehberlik araçlarının oluşturulmasını amaçlamaktayız." dedi.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: 66 DEAŞ'lı terörist yüz tanıma sistemiyle yakalandı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Polis Haftası sebebiyle Emniyet Teşkilatı personelinden oluşan heyeti makamında kabul etti. “Tarihin en yüksek uyuşturucu operasyonlarını yapıyoruz” Bakan Soylu, burada yaptığı konuşmada Türk Polis Teşkilatı'nın sadece Türkiye’den değil, dünyadan da takdir topladığının altını çizen İçişleri Bakanı Soylu, asayiş noktasında Türkiye’nin attığı adımları sıralayarak, “Dünyanın en önemli uyuşturucu rotalarının tam üzerinde bulunmamıza rağmen yüksek bir kapasiteyle tarihin en yüksek uyuşturucu operasyonlarını yapıyoruz. 2019 yılında dünyada yakalanan eroinin yüzde 21’ini, Avrupa’da yakalanan eroinin yüzde 62’sini Türkiye yakaladı. Madde bağlantılı ölümlerimiz 2017’de 941’di, bunu mücadelemizle aşağı çektik. Ve 2020 rakamımız 314’tü, 2021 rakamımız da adli tıptan gelen son rakamlarla değerlendirecek, 300’ün altında olacak. Uyuşturucu suçlarından 15 Temmuz sonrasında tutuklu sayımız 36 bin kişiydi, bugün Türkiye’nin ortaya koyduğu toplam iradeyle birlikte bu suçlardan tutuklu sayısı 104 bini aşmıştır” dedi. “66 DEAŞ’lı terörist yüz tanıma sistemleri sonucunda yakalanmıştır” Türk Polis Teşkilatı’nın kadına yönelik şiddeti elektronik kelepçe izleme merkezinde takip ettiğini, bugüne kadar Jandarma ile birlikte bin 432 vaka takibi yaptığını söyleyen Bakan Soylu, “Kadın cinayetlerinde yılbaşından bugüne kadar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23 azalış var. Hedefimiz aile içi şiddet ve kadın cinayetlerini sıfır sayısına taşımaktır. 2021-2022 yıllarında 66 DEAŞ’lı terörist, bizim arkadaşlarımızın yüz tanıma sistemleri üzerinde yaptığı analiz çalışmaları sonucunda yakalanmıştır. İstihbarat Başkanlığımız, Terörle Mücadele Başkanlığımız tarihinin en güçlü dönemlerindedir. Bugün sol terör örgütlerinin şehir yapılanmaları, PKK, DEAŞ ve FETÖ’nün şehir yapılanmaları önemli ölçüde darbeler almıştır. Bazı sol terör örgütleri ise kırsaldan tamamen silinmiştir” ifadelerini kullandı. “15 Temmuz mücadelesini sağlayan Türk Polis Teşkilatı ruhudur” 15 Temmuz direnişi ve sonrasındaki mücadeleyi sağlayan ruhun Türk Polis Teşkilatı’nın ruhu olduğunu vurgulayan Bakan Soylu, “Bütün kurumları kanser gibi sarmaya çalışan FETÖ illetinden, bu kurumu sürüklemeye çalıştığı yoldan kurtulmayı, 15 Temmuz öncesinde başlayan o temizlenmeyi, 15 Temmuz’daki o direnişi ve sonrasındaki o mücadeleyi sağlayan, işte bu ruhtur. Bunu hazmedemeyenler olabilir, bu çarkı geri döndürmeye çalışanlar olabilir, buraya nifak sokmaya çalışanlar, burayı kendi günlük çıkarlarına alet etmeye çalışanlar olabilir ama Allah’a şükür, hem bu kurumun kültürü, hem bu kurumun ruhu hem de bu kurumun şehitlerinin manevi koruması, aziz milletimizin duası, buna izin vermeyecek, müsaade etmeyecektir” dedi.

1 2 3 4 5 6 7 8 9