16 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

Silahlı saldırıya uğrayan Emre Erciş organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in bağlantılarını deşifre etmişti

Gazeteci Emre Erciş silahlı saldırıya uğradı. Bacaklarına isabet eden kurşunlar sonrası kaldırıma yığılan ve kanlar içinde kalan Erciş'e, ilk müdahaleyi çevredekiler gerçekleştirdi. Erciş'in saldırıya uğraması bir süre önce organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in bağlantılarını deşifre eden paylaşımlarda bulunmasını akıllara getirdi. "KENDİMİ İHANET ETMİŞ SAYARIM" "Birileri rahatsız olup, sosyal medya üzerinden saldırıya geçeceklerini de biliyorum. Ama ortada çok büyük ve kapsamlı bir komplo var. Yazmazsam kendimi bu topraklara ihanet etmiş sayarım" diyen Erciş, ucu 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar uzanan ilişkiler ağı ile ilgili şunları aktarmıştı: Firari Sedat Peker tarafından gündeme gelen daha doğrusu Sedat Peker’in tetikçi olarak kullanılarak gündeme getirilen Sezgin Baran Korkmaz’ın ABD Merkezli yürütülen kara para aklama ve Kingston Kardeşler ilişkisi madalyonun sadece bir yüzü. Sezgin Baran Korkmaz ve Kingston Kardeşler ilişkisi zaten yazılıp çiziliyor ve ipteki cambaz olarak servis ediliyor. Sezgin Baran Korkmaz’ı önemli yapan ve asıl operasyon amacı olarak kullanılması planlanan madalyonun diğer yüzüyse tam bir küresel operasyon! Aralık 2018’de Başkan Donald Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’le Türkiye lehine lobicilik faaliyetlerinde birlikte çalışan Türk-Hollanda vatandaşı Ekim Alptekin hakkında ABD’de hazırlanan iddianame, hem Türkiye’de hem de ABD’de gündemi değiştirmişti. Alptekin ve ortağı Bijan Rafiekian hakkında “Gizli lobi faaliyeti yürütmek, FETÖ lideri Fetullah Gülen hakkında karalama çalışmaları yapmak ve Türkiye’ye kaçırılması için çalışmak” suçlamalarının yer aldığı iddianamenin hedefinde Türk hükümet yetkilileri de yer aldı. Suçlamaların temelini Alptekin'in Flynn'in şirketini lobicilik için tuttuğu,faaliyetlerin finans ve kontrolünü de Türk hükümetinin sağladığı yönündeki iddialar oluşturdu.Kanıt olarak da Flynn, Rafiekian ve Alptekin'in 19 Eylül 2016'da 2 Türk bakanla yaptığı görüşme gösterildi. ABD’de hazırlanan bu iddianame, buz dağının görünen yüzü, arka planda Türk devletine yönelik hazırlanan komplonun habercisi niteliğindeydi. İddianamede yer alan isimler özellikle seçilmiş, profesyonel bir üst akıl eliyle ustaca yan yana getirilmeye çalışılmıştı. İddianamenin 1 Numaralı ismi Kamil Ekim Alptekin, 1977 yılında dünyaya geliyor. Anne ve babası Türkçe Öğretmeni. Baba Mustafa Sevinç Alptekin, 12 Eylül Askeri Darbesinde yaşadığı bir olay yüzünden öfkeleniyor ve 1981 yılında Türkiye’yi terk ederek Hollanda’ya gidiyor. Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Baba Sevinç Alptekin, Ankara Siyasal Bilgiler’den mezun olduktan sonra Çalışma Bakanlığında personel müdürü olarak işe başlıyor. 12 Eylül darbesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı yüzünden annesini ameliyat ettiremediği için öfkeleniyor. Öfkelenen Sevinç Alptekin, kendisi gibi öğretmen olan eşi Zehra Alptekin ve oğlu Kamil Ekim ile kızı Çiler’i de alarak Hollanda Hükümeti tarafından ülkedeki Türk işçilerin çocuklarına Türkçe eğitimi vermek için 16 öğretmenle birlikte Türkiye’yi terk ediyor. Alptekin ailesi Hollanda’ya gittiklerinde Kamil Ekim Alptekin 4, ablası Çiler Alptekin ise 6 yaşında. Ekim Alptekin, eğitimini Hollanda’da tamamlıyor. Utrecht University College’den Hukuk dalında Yüksek Lisansını yapıyor. Ekim Alptekin’in hayatı 2002 yılında aldığı Amsterdam Bursuyla gittiği ABD’de değişiyor. Ekim Alptekin, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesine giriyor ve ABD’nin Irak işgaline onay veren kanunu hazırlayan Tom Lantos’un ekibine katılıyor. Alptekin, neden ve nasıl olduğu bilinmeksizin önce Tom Lantos’un gözdesi oluyor ardından dönemin ABD Başkanı George W. Bush ile samimiyetini geliştiriyor. Öyle ki; amiri Lantos, Bush ile toplantı yaparken Bush’un köpeği Barney’e Alptekin göz kulak oluyor. Ekim Alptekin ile Başkan Bush ilişkisi sadece Beyaz Saray ile sınırlı kalmıyor ABD’den ayrılıp geri döndüğü Hollanda’ya kadar uzanıyor. Bush, 8 Mayıs 2005’te gerçekleştirdiği Hollanda ziyaretinde bile özellikle Ekim Alptekin’i ziyaret ediyor. Koskoca ABD Başkanı bir Türkçe öğretmeninin oğlunu özel olarak ziyaret ediyor ve daha sonra yazdığı mektubunda övgüyle bahsediyor. Alptekin, 2002’de geldiği ABD’de çalışmalarını ve ‘Eğitimini’ tamamladıktan sonra yeniden Hollanda’ya dönen Alptekin, Hollanda parlamentosunda çalışmaya başladı. Ardından Fransa’ya gitti ve 1 yıl İnterpol’de çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndü. Memur bir ailenin oğlu olarak önce Beyaz Saray sonra Hollanda Parlamentosu ve ardından İnterpol’de çalıştıktan sonra Türkiye’ye gelen Ekim Alptekin, önce ARI Hareketi ardından ABD Derin Devleti Neoconların think-tankı WINEP ile ilişki kurdu. Ekim Alptekin,Türkiye’ye geldiği ve ilişki networkünü genişletmeye başladığı 2005 yılında Hollanda’da 2018 yılında Türkiye’ye kurulan komploda baş rolü oynayacak olan Inova BV Şirketini Utrecht’da kurdu. Fakat burada da bir tuhaflık var. Hollanda’da kurulan şirketin adres bilgilerinde şirketle alakasız iki konut var. İlki Utrecht Adriaan Caddesinde 2 katlı ev, diğeri de 10 mil uzaklıkta bulunan Ridderhof Lane’da bir ailenin ikamet ettiği bir ev. Inova BV’nin adresleri hakkında Ekim Alptekin’e sorulan sorulara Alptekin’in verdiği cevap ise düşündürücü. Ortada bir şirkete yönelik adresler var ama o adreslerde şirket yok. CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan ve WINEP Türkiye Araştırma Programı kurucusu Alan Makovsky ve ondan sonra programın direktörlüğüne gelen Soner Cagaptay ile ilişkiler geliştirdi. O dönem WINEP uzmanlarından Gazetesi Aslı Aydıntaşbaş ile tanıştı. Aslında süreç Ekim Alptekin’in 23.3.2012 tarihinde Patronlar Dünyası isimli haber sitesinde anlattıkları gibi gelişmiyor. Ekim Alptekin, Cihan Kamer ile ortak olarak şirket kurduğunda zaten hedef alınıp ele geçirilmek istenen Eclipse şirketinin yönetim kurulunda yer alıyor. Ekim Alptekin, 2006-2009 yılları arasında yaşananları manipüle ederken Türkiye’de de önemli bir projenin adımları atılıyor. Projenin amacı Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirmek. Bu yüzden de Kılıçdaroğlu’nun parlatılma süreci başlıyor. Kılıçdaroğlu’nu parlatma operasyonunun medya ayağında, geçtiğimiz günlerde firari suç örgütü lideri Sedat Peker’e anlattıkları için teşekkür eden ve 90’lı yıllarda mafya ile mücadele ederken Peker hakkında 1 tane haber yapmayan Uğur Dündar var. Dönemin CHP Grup Başkan vekili Kılıçdaroğlu, yine dönemin AK Parti Genel Başkan yardımcıları Şaban Dişli ve Dengir Mir Mehmet Fırat ile yine dönemin Ankara B.B. Başkanı Melih Gökçek’i düelloya davet ediyor, moderatürlüğü de Uğur Dündar yapıyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı belgeler doğrultusunda görevinden istifa edenlerden ilki dönemin AK Parti Genel Başkan yardımcılarından Şaban Dişli oldu. Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği iddia ise ‘İş takibi için alınan 1 Milyon Dolarlık’ rüşvet olmuştu. Şaban Dişli, 8 Ağustos 2008’de mahkeme tarafından aklanmıştı. 11 Ağustos 2008’de Kemal Kılıçdaroğlu elinde belgeyle çıktı ve Şaban Dişli’nin iş takibi için ‘1 Milyon Dolar’ rüşvet karşılığında Akademi Ofset A.Ş ile anlaşma yaptığını iddia etti. İddialara konu olan belge 31 Ağustos 2006 tarihliydi. Belgenin altında Akademi Ofset A.Ş. adına Mehmet Karasu ile Şaban Dişli’nin imzası vardı. Şimdi burada virgül koyarak bu iki ismin twit zincirimin konusu olan Kamil Ekim Alptekin ile ilişkisine bakalım. Belgenin altında imzası olan isimlerden dönemin AK Parti Genel Başkan yardımcısı olan Şaban Dişli, 7 Ağustos 2007’de Aslı Aydıntaşbaş ile evlenen Ekim Alptekin’in 2 nikah şahidinden birisiydi. Belgede imzası olan 2. isim Mehmet Karasu ise Ekim Alptekin’in çalışanıydı. Mehmet Karasu, Kamil Ekim Alptekin’in ortakları arasında yer alan EA İnşaatın Kartal Kule ve Beykonak Evlerinin proje danışmanıydı. Bununla birlikte Mehmet Karasu’nun bir diğer adresiyse SİMTEL Uluslararası Pazarlama Anonim Şirketiydi. Çok kısa bir şekilde ARTI 1 TV’nin kuruluşundan kapanışına bir özet geçeyim ki ilişki ağı daha iyi kavransın. Uğur Dündar, Tuncay Mollaveisoğlu, Banu Güven gibi isimler, bir şeyler yapalım, sesimizi duyuralım diyerek bir TV kanalı kurma kararı alıyorlar. İmece usulü boyayı yapan oluyor, cihaz getiren oluyor, ekip kuruluyor, stüdyo oluşturuluyor ve ARTI 1 TV 23 Nisan 2013’te yani gezi olaylarının başlamasından yaklaşık 1 ay önce test yayınları yapmaya başlıyor. ARTI 1 TV, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı yapılması sürecinde basın ayağında pr çalışmalarını yapan Uğur Dündar tarafından test yayınına başlıyor başlamasına ama masraflar arttıkça işin içinden çıkılamıyor. Bir finansör arayışı başlıyor. Bu finansör arayışında dönemin CHP Genel Başkan yardımcısı Erdoğan Toprak’ın kapısı çalınıyor. Toprak, finansörlük konusuna hem sıcak bakıyor hem de kanalı kendisi almak istiyor fakat siyasetçi olduğu için bu teklif uygun görülmüyor. Bunun üzerine Erdoğan Toprak, gerekli olan finansmanı sağlayacağı yönünde teminat vererek çalışmalara başlıyor. Kılıçdaroğlu liderliğinde dönemin CHP İstanbul ilçe belediye başkanlarıyla bir araya gelinerek toplantılar yapılıyor. Yapılan tüm bu görüşme trafiğinin ardından Erdoğan Toprak’ın talimatıyla dönemin CHP MYK Üyesi Burhan Şenatalar görevlendiriliyor. Toprak tarafından görevlendirilen Şenatalar da finans konusunda Altan Ertürk’ü görevlendiriyor. Altan Ertürk’ün görevlendirilmesiyle birlikte ARTI 1 TV 29 Nisan 2013’te düzenli yayına, Gezi Olaylarının başlamasından 14 gün önce de TÜRKSAT 3A ve D-Smart Platformunda yayına başlıyor. Erdoğan Toprak’ın talimatıyla ARTI 1 TV’nin finansörlüğüne başlayan Altan Ertürk’ü önceki twitlerinde Ekim Alptekin, Mehmet Karasu, Davut Dişli ilişkisini yazmıştım. Bu ilişki ağını aklınızdan çıkarmadan okumaya devam edin. Çünkü birazdan daha da derinleşeceğiz. Altan Ertürk, Uğur Dündar, Haluk Şahin ve Tuncay Mollaveisoğlu birlikte bir yemek yiyor. Ertürk sözler veriyor, “Ben Kamil Ekim Alptekin’in patronuyum” diyor. Gezi olaylarında yapılan yayınlar vs derken kanalda ilk ayrılık gerçekleşiyor. Gezi olaylarının sona ermesinden yaklaşık 15 gün sonra kanaldan ilk olarak Tuncay Mollaveisoğlu ayrıldı. Mollaveisoğlu’nun ayrılmasıyla birlikte önce Uğur Dündar ardından da Banu Güven, Ece Temelkuran, Gökmen Ulu, Özlem Gürses gibi isimler ayrıldı. ARTI 1 TV’de yaşanan bu istifanın ardından Erdoğan Toprak ve Altan Ertürk kanalın başına Can Dündar’ı getirmeyi kararlaştırıyorlar. Can Dündar ile Akmerkez’de gerçekleştirdikleri görüşmenin akabinde Can Dündar kanalın başına geçmeyi kabul ediyor. Uğur Dündar sonrası Can Dündar'da kanaldan ayrılıyor Gezi Olayları sürecini Uğur Dündar ile tamamlayan kanal 17-25 Aralık ve MİT Tırları sürecini de firari Can Dündar ile tamamlıyor. Operasyonel görevini başarıyla yapan Can Dündar ve ekibi de 3 Mart 2014’te Altan Ertürk’e teşekkür ederek kanaldan istifa ediyor. ARTI 1 TV’nin finans arayışında çaldığı kapı ve Kamil Ekim Alptekin’in ortakları Altan Ertürk ile Mustafa Karasu’yu görevlendiren kimdi? Dönemin CHP Genel Başkan yardımcısı Erdoğan Toprak. Peki Erdoğan Toprak kimin damadı? Engin Güner!!! Peki Engin Güner kim? Avukat Ece Toprak Güner’in babası ve uzun bir dönem FOX TV’nin hissedarı. Kiminle birlikte hissedar? News Corporation’ın sahibi, Yahudi Sermayesinin en önemli isimlerinden birisi olan Rupert Keith Murdoch. Diğer isimler gibi Murdoch isminide hafızanızda tutun, yeniden döneceğiz. CHP’li Erdoğan Toprak’ın eşi, Murdoch’ın ortağı Engin Güner’in kızı Ece Toprak Güner, Kamil Ekim Alptekin ile birlikte nerede karşımıza çıkıyor? European Council on Foreign Relations da. ABD Derin Devleti Neoconların Avrupa Ayağı olan ECFR’de kimler yok ki? George Soros, Ahmet Davutoğlu, Hanzade Doğan Boyner, Kemal Derviş ve tabiki Kamil Ekim Alptekin ile Erdoğan Toprak’ın eşi Ece Güner Toprak. Kamil Ekim Alptekin ile Ece Güner Toprak ECFR’de mesai arkadaşı. Fakat daha önemli ve daha derin bir ilişki var. O da FOX TV’de Engin Güner ile hissedar olan Murdoch ilişkisi. Alptekin ile Murdoch ilişkisinde köprü vazifesi gören isim ise Bijan R. Kian. İlişki ağının kök saldığı kuruluş ise kurucuları arasında Kamil Ekim Alptekin’in ortağı olan ve FBI Muhbiri RIza Sarraf ile Kamil Ekim Alptekin’i tanıştıran hatta FETÖ lideri Gülen’in kaçırılması komplosunda birlikte yargılandığı Bijan Kian yer aldığı Nowruz Komisyonu.

2 yıl önce

Tunceli’deki ormanları devletin yaktığını iddia eden Demirtaş’a İçişleri’den tepki: Selahattin Demirtaş her zaman olduğu gibi devleti suçlar, teröristleri korur

Ersoy, “Tunceli’de müdahale edilmeyen ya da sürekli devam eden bir orman yangını yoktur. Güvenlik güçlerimizden kaçan teröristlerin yaktığı, devletin de müdahale ederek söndürdüğü yangınlar olmuştur. Ama Selahattin Demirtaş her zaman olduğu gibi devleti suçlar, teröristleri korur…” dedi.

2 yıl önce

Yasin Aktay, Ümit Özdağ hakkında suç duyurusunda bulundu

Aktay'ın avukatı Burhanettin Sevencan tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan suç duyurusu dilekçesinde, Aktay'ın bir internet sitesine verdiği, "Suriyelilerin insani sığınmacı olarak ülkeden gönderilmesinin teknik ve hukuki olarak kolay olmadığı" yönündeki açıklamalarına ilişkin Özdağ'ın, sosyal medya paylaşımı ile "iftira attığı, hakaret ettiği, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ederek Aktay'ı hedef gösterdiği" öne sürüldü. Dilekçede Özdağ'ın paylaşımıyla, "konuya kendi perspektifinden bakmayan kişileri küçük düşürücü, aşağılayıcı ve suçlayıcı ifadeler kullandığı", "Aktay'ı ideolojik hassasiyetleri yüksek bir kesime açıkça hedef gösterdiği" savunuldu. Ümit Özdağ'ın, eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı, eylemlerinin "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" ve "hakaret" suçunu oluşturduğu ileri sürülen dilekçede, bu nedenle belirtilen suçlardan tahkikat yapılması istendi.

2 yıl önce

Batı medyası PKK ile suç ortaklıkları alenileşmesin diye Diyarbakır annelerini görmüyor

PKK tarafından dağa kaçırılan çocuklarının geri dönmesi çağrısı yapmak için bir grup Diyarbakırlı anne 3 Eylül 2019'da HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde eylem yapmaya başladı. Hacire Akar'ın HDP İl Başkanlığı binası önünde 22 Ağustos 2019'da başlattığı oturma eyleminden cesaret alan Türkiye'nin dört bir yanından aile de eyleme katıldı. Mart 2020'de protestolara katılanların sayısı 134'e yükseldi. Aileler, yeni tip koronavirüs (kovid-19) salgını döneminde de eylemlerine devam etti. Yaşlı ve kronik hastalığı olan anne-babaların dışındakiler salgın tedbirlerine dikkat ederek "Evlat nöbeti"ne ara vermedi. PKK'nın dağa kaçırdığı 32 aile kararlı direnişleri sonucu evlatlarına kavuştu. Ailelerinin "geri dön" çağrısına yanıt veren çocuklar diğer aileler için de umut oldu. Diyarbakır annelerin evlat nöbetinde gösterdikleri kararlı duruş HDP'nin kepenk indirmesine neden oldu. PKK ise ailelerin direnişini kırmak, eylemlerini sonlandırmak amacıyla başta tehdit olmak üzere birçok yolu denedi. Diyarbakır annelerini, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok bakan, siyasetçi, sanatçı, gazeteci, yazar, sporcu, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, kanaat önderi ve din adamı ziyaret ederek destek mesajları verdi. Ayıca Avrupa Parlamentosu üyesi Tomas Zdechovsky, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Denetim Komisyonu Türkiye eş raportörleri Jakob Wienen ve Yoomi Renström'un yanı sıra Ukrayna, İngiltere, Hindistan başta olmak üzere 9 ülkenin büyükelçileri Diyarbakır anneleriyle görüştü. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmacısı Bilgehan Öztürk, İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yusuf Özkır ve SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, uluslararası basının yaklaşık 3 yıldır devam eden Diyarbakır annelerinin "Evlat nöbeti" eylemlerine neden duyarsız kaldığını değerlendirdi. "PKK'yı terör örgütü kabul etmek onları zora sokar" Bilgehan Öztürk, Diyarbakır annelerinin eylemlerinin Kürt halkının PKK'ya yönelik en somut eylemlerinden olduğunu söyledi. Batı'nın, "Türk devleti Kürtleri eziyor, haklarını ihlal ediyor, o yüzden Kürtler de silahlı mücadele veriyor" şeklinde algıya sahip olduğunu ifade eden Öztürk, "Oysa Diyarbakır anneleri 'PKK, Kürtleri eziyor, haklarını ihlal ediyor' mesajı veriyor. Batı basını bu söyleme alışkın değil dolayısıyla bu gerçeği görmek işlerine gelmez." dedi. Öztürk, birçok Batılı devletin Suriye bağlamında YPG ve PKK ile askeri, istihbarat ve eğitim konusunda iş birliği yaptığını kaydetti. PKK'nın gerçek yüzünün ortaya çıkmaması için Batı basınını Diyarbakır annelerini görmezden geldiğine dikkati çeken Öztürk, "Diyarbakır annelerinin hikayelerine yer vermeleri PKK ile kurdukları suç ortaklığını aleni şekilde ortaya koyar. Dolayısıyla partnerleri olan PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul etmek kendilerini zora sokar. Kimse ayağına sıkmak istemez." diye konuştu. Batı'da ana akım medya, entelektüel ve siyasi partiler arasında PKK ve uzantısı parti ve yapılara sempatisi olduğunu kaydeden Öztürk, "Hele DEAŞ ile mücadele döneminde bir destan ve başarı hikayesi ürettiler, PKK'lı kadınlar Batılı değerlerin koruyucusu, savunucusu olarak moda dergilerine ve filmlere konu edildi. Barbar gerici vahşi DEAŞ'a karşı Batı'nın Orta Doğu'daki aydınlanmış ilerici müttefikleri olan 'Kürtler' (PKK) savaştı. Bu hikayeyi çöpe atmak demek olur." ifadesini kullandı. Batı medyasının Diyarbakır anneleri ile ilgili haber yapmasının Kürt ve insan hakları meselesini Türkiye'ye karşı siyaseten kullanmaması anlamına geldiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "Diyarbakır annelerine haberlerinde yer vermezler. Aksi halede iki yüzlülükleri ortaya çıkar. Zira hak ihlali yapan PKK'dır ve bizzat Kürt aileler bunu haykırmaktadır. Diyarbakır anneleri de Batılı bir görüntü yani makbul kadın, Kürt ve Doğulu profili çizmiyor. Batı için değerler hep Batılı ve makbul Doğulular için geçerlidir." "Batı medyası ideolojik at gözlüğü çıkarmama konusunda ısrarcı" İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Özkır, Türkiye'nin PKK terörüyle mücadelesinde son yıllarda iki kritik gelişme yaşandığını, bunlardan birinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT koordinasyonuyla PKK'nın sahadan silinmesi diğerinin ise Diyarbakır annelerinin mücadelesi olduğunu söyledi. Diyarbakır annelerinin "yeter artık" diyerek evlatları için ortaya koyduğu çabanın sosyolojik düzlemde PKK ile mücadelede güçlü etki oluşturduğunu dile getiren Özkır, "Terör örgütü kendini güçlü gördüğünü düşündüğü bir yerde anaların direnişi ile büyük bir kayıp yaşadı." dedi. Kadın hakları, çocuk hakları ve en temelde insan hakları bağlamında Diyarbakır annelerinin herkes tarafından desteklemesi gerektiğinin altını çizen Özkır, şöyle devam etti: "Barışçıl oturma eyleminin ve ürettiği sonuçlar objektif gazetecilik ilkeleri içerisinde alkışlanacak bir haber değerine sahip fakat Batı medyası bunu görmezlikten geliyor. Batı medyası, Türkiye'nin bütünlüğünü pozitif yönde etkileyecek birçok konuda olduğu gibi Diyarbakır anneleri konusunda da ya çarpıtma ya da görmeme yolunu tercih ediyor." Batı medyasının objektif gazetecilik kriterleriyle hareket etmediğinin altını çizen Özkır, şunları kaydetti: "Maalesef Batı medyası bu konuda da sınıfta kaldı. Batı medyası görmüyor diye Diyarbakır annelerinin muazzam direnişi gölgelenmez. Fakat onların hanesine Türkiye konusundaki çifte standartlı uygulamalarına bir başlık daha eklenmiş oluyor. Batı medyasının Türkiye'ye yönelik taktiği ideolojik at gözlüğünü çıkarmama konusunda ısrarcı. Bu saplantılı önyargıların onları kendi siyasetçilerinden bile geriye düşürüyor." "Terörist figürleri birer kahraman gibi gösterdiler" SETA Dış Politika Araştırmacısı Acun da Diyarbakır annelerinin evlat nöbetine Batı medyasının ilgisizliğinin asıl nedenin PKK'yı tehdit değil tam tersine Türkiye karşıtı bir araç olarak kullanmalarından kaynaklandığını söyledi. Avrupa Birliği (AB), ABD, Kanada, Avustralya gibi birçok ülkenin terör örgütleri listesinde yer almasına rağmen Batı dünyasının PKK ile angajman kurduğunu anımsatan, Acun şunları söyledi: "PKK'yı terör örgütü olarak tanımlarken anlaşma yapmayı, angajman kurmayı ahlaki olarak sorunlu görmeyen bir Batı dünyasıyla karşı karşıyayız. Bunu çok açık şekilde Suriye'de PYD ve PKK ile angajman içine girdiler, onlara silah ve askeri destek sağladılar. Terör figürlerini birer kahraman, birer özgürlük savaşçısı gibi sundular. PYD ve PKK'nın Suriye'deki insan hakları ihlallerini ise görmezden geldiler." Batı basınının, PKK karşıtı bütün argümanlara kulağını tıkadığını ifade eden Acun, "Aslında Diyarbakır annelerinin direnişi içinde doğrudan insani barındıran muazzam bir hikaye. Batı medyasının aradığı, haberleştirmeyi çok seveceği türden bir hikaye. Ancak PKK'nın şimdiye kadar karşı karşıya kaldığı en büyük ahlakı ve insani meydan okumalardan biri olduğu için Batı medyası bu meseleyi görmemezlikten gelmeyi tercih ediyor. Aksi durumda PKK ile kurduğu suç ortaklığını deşifre etmiş olacak." değerlendirmesinde bulundu.

2 yıl önce

Organize suç örgütü elebaşı Peker'e Yıldırım'a yönelik "hakaret" ve "iftira" suçundan dava

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, yurt dışında kaçak yaşayan organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayımladığı bir videoda, Erkam Yıldırım hakkında yaptığı söylemlere ilişkin "hakaret" ve "iftira" suçundan yürütülen soruşturma tamamladı. Soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, Sedat Peker'in, YouTube hesabı üzerinden 23 Mayıs'ta yayınladığı videodaki konuşmada, yakın tarihte Kolombiya'da, yüksek miktarlı uyuşturucu maddenin yakalandığından bahsettiği, ayrıca müşteki Erkam Yıldırım ile ilgili de beyanları olduğu anlatıldı. Söz konusu konuşmanın içeriklerine de yer verilen iddianamede, müşteki Erkam Yıldırım'ın, avukatı Muhammed Gök aracılığıyla şikayetçi olması üzerine soruşturma başlatıldığı kaydedildi. İddianamede, soruşturma kapsamında İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünden müşteki Erkam Yıldırım'ın, Sedat Peker'in konuşmasında belirtilen zaman dilimine ait yurt dışı giriş çıkış kayıtlarının temin edildiği bilgisi verildi. Ayrıca müşteki Erkam Yıldırım'ın avukatı tarafından savcılığa sunulan aynı döneme ait uçak biletlerinin de dikkate alındığı vurgulanan iddianamede, yapılan inceleme sonucunda sanık Sedat Peker tarafından belirtilen zaman aralığında müşteki Erkam Yıldırım'ın Venezuela'da bulunmadığının tespit edildiği vurgulandı. YOUTUBE HESABININ SEDAT PEKER TARAFINDAN KULLANILDIĞI TESPİT EDİLDİ İddianamede, İstanbul Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan araştırmaya göre, soruşturmaya konu YouTube hesabının sanık Sedat Peker tarafından kullanıldığı belirtildi. Adli kayıtlara göre, hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "silahlı yağma" suçlarından soruşturma yürütülürken Peker'in yurt dışına kaçtığı ve halen yakalama kararıyla arandığı aktarılan iddianamede, şu bilgilere yer verildi: "Somut olayda şüpheli Sedat Peker tarafından müşteki Erkam Yıldırım'ın birtakım kişilerle illegal ilişkiler kurup, uluslararası uyuşturucu madde ticaretinin güzergahını belirlediğine dair soyut iddialarda bulunulmuştur. Müştekinin bahse konu suçu işlemek için yurt dışında bulunduğu zaman dilimini de içeren bu kurgunun gerçek dışılığı, hem müşteki avukatınca sunulan veriler hem de temin edilen resmi kayıtlarla sabit olduğu anlaşılmıştır. Peker'in beyanlarının, müştekiyi tahkir edici mahiyette olduğu, bu beyanların hiçbir veriye dayanmadığı belirlenmiştir." İddianamede, sanık Sedat Peker'in müşteki Yıldırım'a yönelik suç ithamı ve tahkir kastı içerir açıklamalarının olgusal temelden yoksun olduğu vurgulanarak, bu nedenle eylemin ifade özgürlüğü kapsamında korunmasının mümkün olmayacağı kaydedildi. Hazırlanan iddianamede, Sedat Peker'in "iftira" ve "sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle alenen hakaret" suçlarından toplam 1 yıl 3 ay 15 günden 6 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması istedi. Anadolu 47. Asliye Ceza Mahkemesi, değerlendirilmek üzere gönderilen iddianameyi kabul ederek, duruşma günü verdi. Sanık Sedat Peker ocak ayında yargılanmaya başlanacak. SUÇ DUYURUSU DİLEKÇESİNDEN Erkam Yıldırım, Sedat Peker'in kendisine yönelik açıklamaları üzerine, avukatı Muhammed Gök aracılığıyla Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. Dilekçede yurt dışında kaçak olan organize suç örgütü lideri Peker'in YouTube adlı sosyal paylaşım sitesinden 23 Mayıs'ta bir video yayınlayarak Erkam Yıldırım hakkında birden çok iftira, itham ve isnatlarda bulunduğu belirtilmişti. Söz konusu paylaşımdaki video içeriğindeki konuşmalara yer verilen dilekçede, "Bunun Erkam Yıldırım'ı karalamaya yönelik, toplumun gözünde ön yargılı ve yanlış bir algı oluşturma gayreti taşıyan, açıkça hakaret ve iftira içeren bir paylaşım olduğu izahtan varestedir. Bu paylaşım müvekkilimizin şahsiyetinde derin yaralar oluşturmuş ve kişilik haklarını da haksız bir şekilde ihlal etmiştir. Müvekkilim, deniz ticareti alanında saygın bir iş adamıdır. Bahsi geçen videoda müvekkilim Erkam Yıldırım'ın doğrudan şahsının hedef alındığı ve kişilik hakkının ihlal edildiği aşikardır." denilmişti. Dilekçede, şüpheli Sedat Peker'in bahsi geçen videoda planlı bir kurguyla kendince uluslararası bir uyuşturucu ticaretini açıkladığı belirtilerek, şunlar kaydedilmişti: "Kolombiya'dan sevk ve idare edilen bir kokain ticaretinin, DEA'nın (ABD'de uyuşturucu kullanımı ve uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele etmekle olan bir birim) yoğun baskısı sebebiyle Kolombiya'ya sınır Venezuela'ya kaydığını ve Venezuela'dan Türkiye'ye uluslararası kokain ticaretinde müvekkilime ait gemilerin de yer aldığı bir organizasyonla Avrupa'ya, Türkiye'ye ve Suriye/Lazkiye Limanı'ndan Ortadoğu'ya pazarlandığı iddia ve iftiralarına yer vermiştir. Müvekkilimin uluslararası uyuşturucu sevkiyatının içinde olduğu ve birtakım ağların eline düştüğü, siyasi nüfuz sebebi ile de hukuk dışı bu sürecin devam ettirildiği algısı ustaca ve planlı yürütülmüştür." Twitter, Facebook, YouTube ve sair sosyal medya hesaplarında yüzlerce insanın bu iftiralara inandığı vurgulanan dilekçede, etkileşim alan bu iftiraların daha da tahrif edilerek Erkam Yıldırım'ın itibarının toplum nezdinde zedelendiği aktarılmıştı. Suç duyurusu dilekçesinde, "Adı organize suç örgütü liderliğiyle anılan ve her ne sebeple olursa olsun kaçak durumunda olan şüphelinin, kendince birtakım iddia ve isnatlarda bulunması, şüphelinin videoda bahsettiği türden kirli bir uyuşturucu ticaret ağının, müvekkilimle birlikte anılması asla kabul edilebilir değildir. Zira müvekkilimin Venezuela'ya neden gittiği hususu basına açıklanmıştır." ifadelerine yer verilmişti. Dilekçede, şüpheli Sedat Peker hakkında "hakaret", "iftira" ve "suç uydurma" ile varsa eylemlerine uyan başkaca suçlardan kamu davası açılması talep edilmişti.

2 yıl önce

Gazeteci Uğur Dündar suç örgütü elebaşı Sedat Peker’i övmek için para mı aldı?

Yılmaz twitter hesabından Uğur Dündar hakkında, “Yıllar önce şimdi hayatta olmayan Mehmet Ali Yaprak ile bir röportaj yapmıştım. Gaziantep'te yaşıyordu ve bana, "İstanbul'dan gelen ünlü bir gazeteciye hakkımda haber yapmaması için servet ödedim. Bu adam ülkede en fazla namustan meslek ahlakından bahseden biri" demişti...” dedi. https://twitter.com/bilgen1973/status/1442971051751874560?s=21 Özdil de Dündar hakkında benzer iddialarda bulunmuştu Geçtiğimiz aylarda Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Uğur Dündar’ın kurucuları arasında yer aldığı Artı 1 TV’nin kuruluşunu Sezgin Baran Korkmaz’ın finanse ettiğini iddia etmişti. Canlı yayında Yılmaz Özdil’e cevap veren Uğur Dündar canlı yayında ağzını bozmuş ve aynı gazetede çalıştığı Özdil’i çok ağır ifadelerle tehdit etmişti. Peker’den de para mı aldı? Son dönemde adı akçeli işlerle anılan Uğur Dündar’ın, yalnız kalan organize şu örgütü elebaşı Sedat Peker’i övmesi karşılığında para alıp almadığı merak konusu… Meslektaşlarından kınama Gazeteci Zeynel Lüle, Uğur Dündar’ın son dönemdeki Peker çıkışını kastederek “Son dönemlerde bazı meslek büyüklerimiz dahil 'Peker hayranlığı' başladı. Onun suç örgütü lideri olduğunu unutmayalım. Söyledikleri doğru, çünkü bizzat içinde. Savcılar dikkate almasa da biz alıyoruz. Ama 'halk kahramanı güzellemesi' yapmaya gerek var mı?” dedi.

2 yıl önce

Suç örgütü elebaşı Peker, PKK’lılarla program yapan sözcüsü Acarer’i eleştiren Medya Ombudsmanı Bildirici’yi hedef aldı

Türkiye Cumhuriyeti’ne türlü iftiralarda bulunan Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) firari olarak yaşayan organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker, hakkında yakalama kararı bulunan, yaşadığı memlekette terör örgütü PKK’lılarla aynı televizyon kanalında Türkiye Cumhuriyet’ini eleştiren sözcüsü Erk Acarer’i eleştiren Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’yi hedef aldı. Twitterlerinde, Türkiye Cumhuriyeti’ni terör örgütü DEAŞ’a yardım etmekle suçlayan, terör örgütü PKK/PYD'nin 'diplomatik maske'si Salih Müslüm ile canlı yayına katılan sözcüsü Erk Acarer’den ‘namuslu bir gazeteci’ diye bahseden organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’yi “Erk Acarer’in bu namuslu tavrını Z kuşağı gelecekte saygıyla anarken Faruk Bildirici gibi kişileri ise nasıl anacaklarını hep beraber göreceğiz.” şeklinde hedef aldı. Öte yandan, her fırsatta kendisin akıllı olduğunun vurgulayan fakat giriştiği operasyonda satışa gelen Peker, Medya Ombudsmanlığı’nın atama ile belirlenen bir makam olmadığını meslekte tecrübeli kişilere bir yakıştırma olduğunu bilmediği görüldü. Medya Ombudsmanı nedir? “Gazetecilikte ombudsman, halk temsilcisi, halkın sözcüsü ve koruyucusu demektir. Yayın yoluyla haksızlığa uğrayanları temsil eder. Birçoğunun, gazetelerinde köşesi vardır. 1967'de ABD'de ilk defa uygulamaya başlamıştır.”

2 yıl önce

Terör örgütü PKK’dan suç örgütü elebaşı Sedat Peker’e davet

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 52 kişinin hayatını kaybettiği 2013’teki bombalı saldırının sanığı terörist Mihraç Ural, Twitter hesabından Türkiye Cumhuriyeti’ne iftiralarda bulunan Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) firari olarak yaşayan organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’a davette bulundu. Terörist Miraç Ural, destekçileri tarafından satışa gelen, dün gece gazeteci Can Ataklı’ya “Şu ana kadar iki canımı kaybettim” itirafında bulunan organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’e “sana söylemiştim! Devrilmci sözüdür anlamak istemedin. Şu kıçı kırık dünün devletçiklerinde özgürlük yok. Zülfikar rumuzu bile başına iş açar demiştim. Bunlar BAE ortaçağın gerisinde olan kabilelerdir. Sen gel Suriye'ye yanıma iltica et. Gerçekleri açıkla, güvende ol. Sedat Peker'in son kozu Suriye'dir. Bunu bir kaç kez tivitlerle ona ilettim. Devrimlcileri güven. Yanıma gel güvende ol. Yeter ki gerçekleri halka anlat. O hala yüksek perdede sanıyor kendini. BAE, asla uygar devletçikler değildir. Seni satar dedim anlamadı. Bekliyorum” diye davette bulundu. Yayınladığı videolarla 40 yıllık Türkiye düşmanları terör örgütü elebaşları Duran Kalkan ve Mustafa Karasu’nun açık desteğini alan organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker, uğradığı hezimetin ardından PKK tarafında sahipleniyor. Peker, Türkiye Cumhuriyet’ine karşı yaptığı operasyonlarda FETÖ’den de destek/akıl aldığı biliniyor.

1 2 ... 8 9 10 11 12 13 14 ... 41 42