29 Nisan Pazartesi 2024
3 yıl önce

Fenerbahçe'nin anlaşmaya vardığı Mesut Özil, İstanbul’da

Mesut Özil İstanbul'a indikten sonra açıklamalarda bulundu: "Bana destek veren herkesten Allah razı olsun. İnşallah sahada bunun karşılığını veririm. Çok heyecanlıyım. Ben her zaman Fenerbahçeliydim. Bir rüya benim için de gerçekleşiyor. İnşallah takım arkadaşlarımla başarılı olacağız. İnşallah her şey çok güzel olacak."

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Zulüm 1453’de başladı diyenlerin soyu bozuk, sütü lekelidir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul'un fethinin yıldönümü nedeniyle Twitter üzerinden açıklama yaptı. Bahçeli'nin açıklaması şöyle: "Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla başlayan uzun Ortaçağ karanlığı İstanbul’un fethi ile sonlanmış, müteakiben Yeniçağ’ın kapıları açılmıştı. Fetihle birlikte yeryüzünün çehresi değişmiş, Türklüğün muzaffer ruhu aklın, adaletin ve ahlakın cihanşümul çağrısı haline gelmişti. Fetih bir istila, bir işgal, bir imha hareketi veya tevarüs edilen bir medeniyet birikimini yağma ve talan harabeliği değildir. Fetih, iman dolu gövdesiyle mücadele eden bir milletin gönül seferi, vicdan seferberliğidir. Çürümeye karşı taptaze ümitlerin dâhiyane sedasıdır. İstanbul’un fethinin yankıları hala devam etmektedir. Görülüyor ki, fethimizin onuruna fetretin ve nefretin zehrini bulaştırmak isteyenler oldukça faaldir. Bizans’ın köhneliğini rehber ve pusula yapanlar 568 yıldır girdikleri şizofren nöbetinde kabuslarla kıvranmaktadır. Ortaçağ alışkanlıklarından kurtulamayan, ilkel dürtülerinden arınamayan, ilkesiz ve iradesiz eğilimlerinden uzaklaşamayan iç ve dış odakların İstanbul’un fethine karşı tahammülsüzlükleri hiç kuşkusuz tedavisi imkansız klinik bir vaka, hatta bir zillet hastalığıdır. Dünyanın en büyük Türk kenti maalesef ehil ve emin olmayan, neye ve kimlere hizmet ettiği meçhul bulunan tehlikeli bir zihniyetin tasallutu altındadır. Kifayetsiz muhterisler İstanbul’un fetih mirasını ileriye taşımayacak kadar takatsiz, yükseltemeyecek kadar da taksirlidir. İstanbul, fethimizin düşmeyecek şehri, büyük Hakanımız Fatih’in dev emanetidir. Konstantinopolis sayfası şehit kanıyla mühürlenip kapatılalı 568 yıl olmuştur. Bu sayfayı tekrar açmaya heveslenmek tasfiye ve telini vatan evlatları için mecburi olan köksüz Bizans komplosudur. Bizans devleti tarihten silinmiş olsa da kokuşmuş hayaleti, zulmet hedefleri dolaşımdadır. İstanbul Türk-İslam medeniyetinin yüz akı, boğazın iki yanına tutunmuş incisi ve Türk milletinin iftiharıdır. İstanbul’suz Türkiye yetim, İstanbul’suz Türk-İslam alemi yalnız ve yuvasızdır. Efendimizin övgüsüne mazhar olmuş güzel komutanları, kutlu hünkarımız Fatih Sultan Mehmet Han’ı, manevi önderlerimizi, fethe memur edilmiş kahraman neferlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla yad ediyorum. İstanbul Türk milletinin has bahçesi, coğrafyaların bayraktarıdır. Unutulmasın ki, zulüm 1453’de başladı diyenlerin soyu bozuk, sütü lekelidir. Çünkü 1453’de karadan yürütülen gemilerin, surları döven millet kudretinin eliyle İstanbul çekim alanı, cazibe merkezi olmuş, insaniyetin, merhametin, hakka ve hukuka hürmetin mührüyle sivrilmiştir. İstanbul sevdamızın sancağı, kabul edilmiş dualarımızın mükâfatı, zaferlerimizin kaynağı, umutlarımızın vahası, son yurdumuzun ebedi varlığıdır. Şairin dediği gibi; Bulanık akan sular durulacak yeniden, Gökyüzüne direkler vurulacak yeniden, Saâdet menziline varılacak yeniden, Çağlar üstü bir nizam kurulacak yeniden. Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Tarlabaşı Bulvarı’nın kesişim noktasında inşa edilen ve 1,5 asırlık bir hayali hakikatle buluşturan Taksim Camii’nin dün itibariyle resmen açılmasından büyük bir bahtiyarlık duyduğumu özellikle paylaşıyorum. Sembolik temeli 2017 yılının Şubat ayında atılan Taksim Camii’nin açık ve kapalı alanında 4 bin kişinin ibadeti mümkündür. İstanbul’a bir millet eserinin daha kazandırılması, inancımızın itibarına muazzam bir katkı sağlanması milletimizi sevince boğmuştur. Ayrıca bugün yerden yüksekliği 369 metre olan Avrupa’nın en büyük kulesinin hizmete sunulması bir diğer memnuiyet verici gelişmedir. Artık İstanbul’daki tüm radyo vericileri tek elde toplanarak İstanbul’un güzelliğine güzellik eklenecektir. Bu vesileyle Çamlıca Kulesi’yle birlikte Taksim Camii’nin yapımında ve hizmete açılmasında emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere herkese teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum. Fethimizin 568’inci yıl dönümü kutlu olsun diyorum."

2 yıl önce

10. Şakir Süter Gazetecilik Yarışması'nda ödüller sahiplerini buldu

İzmir'de görev yapan gazetecilerin mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak ve başarılı çalışmaları özendirip ödüllendirmek amacıyla Bergama Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti işbirliğinde Bergama Ticaret Odası ile Bergama Kültür ve Sanat Vakfı desteğinde düzenlenen yarışmada kazananlara ödülleri verildi. Bergama Kültür Merkezi'nde (BerKM) düzenlenen törene Bergama Kaymakamı Mahmut Kaşıkçı, Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, Yönetim Kurulu Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri, Siyasi Parti Temsilcileri,Ticaret Odası Başkanı Fikret Ürper, BERKSAV Başkanı Gökhan Gönlügür, Bergama'yı Sevenler Turizm Derneği Başkanı Muzaffer Özarun, Süter Ailesi, merhum Şakir Süter'i gazetecilik mesleğini sevdiren ve tanıştıran olarak nitelendiren Sözcü Gazetesi Yazarı Saygı Öztürk, protokol üyeleri ve gazeteciler katıldı. Törenin selamlama konuşmasını aile adına Ali İhsan Süter gerçekleştirdi. Süter, "Kardeşim Şakir'in vefatı üzerinden14 yıl geçti. Şakir fanatik bir Bergamalı idi. Genç gazetecilerin önünün her zaman açılması gerektiğini söylerdi. Gençleri hep destekledi. Bu yarışmayı devam ettiren Bergama Belediyesi'ne ve başkanı Sayın Hakan Koştu'ya, Ticaret odamıza, üyesi olmaktan onur duyduğum Bergama Kültür ve Sanat Vakfı'na, Gazeteciler Cemiyetimize, jüri üyelerine, Şakir'in halen köşe yazılarını yayınlamaya devam eden Bakırçay Gazetesi imtiyaz sahibi Rıdvan Karapehlivan'a teşekkür ederim" dedi.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli’den laiklik tartışmalarına sert tepki: “Ne dine laf söyletir ne de Cumhuriyet’in laiklik sütununu kırdırırız”

İşte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar: Ülkemiz on yıllar boyunca sığ ve kısır tartışmalarla meşgul edilmiş, gücü ve enerjisi devamlı surette içe dönük konu başlıklarında harcanmıştır. Milli ve manevi değerler eksenine tutunan sert kutuplaşmalar zaman zaman tehlikeli boyutlara ulaşarak milli birlik ve dayanışma ruhuna zarar vermiştir. “İSLAM HOŞGÖRÜ DİNİDİR” Bu esnada birbirimize çatık kaşla bakıyorken, haricimizdeki birilerine, hadiselerin bilenmiş akışına müdahale ve mukabelede ne yazık ki geç kalınmıştır. Köprülerin altından sular hızla akıyorken, hala köprü üzerinde cepheleşme hastalığına maruz kalmak talihsiz ve esef verici gelişmelere davetiye çıkarmıştır. İnanç, mezhep, etnik aidiyet, dil ve köken gerilimlerini taammüden kamçılayan, nihayetinde insanlarımızın gönül ve muhabbet bağlarını koparmak için gerginlikleri körükleyen fırsat düşkünleri işin özünde ateşle oynamışlardır. Bir yanda Laikliği siyasi hesapları için acımasızca istismar edenlerle, diğer yanda barış ve kardeşlik dinimizin evrensel mesajlarını çarpıtanlar, görüntüde ayrı, gerçekte aynı kirli maksada kilitlenmiş bağnaz kafalardır. Bilhassa ifade etmek lazımdır ki, kimin Müslüman kimin münafık; kimin mümin kimin münkir olduğunu tayin ve tefrik etme görevi fani insana verilmiş bir ruhsat değildir. İslam hoşgörü dinidir. Rahmet elçisi Efendimizin hayatı, hadisleri; akıl, adalet ve haysiyetle pekişmiş muamele ve mücadelesi hepimize örnektir. “TAHAMMÜLSÜZLÜK ZEHİRDİR” Huzurlu bir toplum hayatı için hoşgörü altın bir davranış kalıbıdır. Tahammülsüzlük zehirdir, girdiği bedeni ve zihni her zaman mahvedecek, bir süre sonra da nefret salgınına dönüşecektir. Manevi hoşgörü acziyet değil, mükâfatını Allah’tan bekleyen ve dileyen ihlaslı bir teslimiyet halidir. Bununla birlikte hoşgörü demek; hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, farklı inanç ve düşüncelere müsamaha göstermek demektir. Onurlu ömründe Resullullah kötülüğe bile kötülükle cevap vermemiştir. Nitekim hoş gören her zaman hoş görülmeye müstahaktır. Camilerimizin, mescitlerimizin, cemevlerimizin sahte anlaşmazlıkların ve sanal ihtilafların merkez üssü haline getirilmesi ağır bir vebaldir. Onun ölüsü camiye girmemeli, bunun cenaze namazı kılınmamalı çağrıları Allah’ın rahmet ve merhametiyle ters düşmektir. Elbette böylesi bir tablonun sonu uçurum, sonucu felakettir. En iyisini hakkıyla bilen Cenab-ı Allah’tır. Din değiştirmedikten ve bazı haller zuhur etmedikten sonra bir Müslüman’ın ölüsüne veya dirisine nasıl yaklaşılacağı, nasıl davranılacağı bellidir. Sevmediğimiz birisinin Camiye sokulmasına, cenaze namazının kılınmasına itiraz etmek demek Türk ve İslam düşmanlarının oyununa gelmek demektir. “LAİKLİK DİNSİZLİK DEĞİLDİR” Düşüncesini, fikriyatını, fiillerini, söylediklerini, yazdıklarını tasvip etmediğimiz her insanın, insan olmaktan kaynaklanan hakları vardır ve herkes bu haklara saygıyla mesuldür. Allah indinde üstünlük takvadadır, kalpleri bilen ve gören yalnızca Allah’tır. Son zamanlarda gazetelerde ve televizyon ekranlarında baş gösteren kaygı verici kamplaşmanın devamı, hatta genişlemesi halinde milli ve manevi hayatımız bir plan dahilinde yürütülen tahrik ve taciz kampanyalarının girdabına kapılacak, bunun bedeli de vahim olacaktır. Bugünkü nazik ve hassas dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve Laikliği eş zamanlı olarak sıcak tartışmaların içine sürüklemek Türkiye’nin aleyhine kulis yapan, yıkım senaryosu hazırlayan zalim mihrakların eline koz vermektir. Türkiye bu karanlık tünelden süratle çıkmalıdır. Bir başka sorun ise Laikliğin Anayasa’dan çıkarılma meselesidir. “NE DİNİMİZE LAF SÖYLETİRİZ, NE DE CUMHURİYET’İN LAİKLİK SÜTUNUNU KIRDIRIRIZ” Bu görüşü seslendiren veya destek verenler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini dinamitlemek isteyen, kurucu emanetleri kundaklamak için gün sayan hastalıklı ve hasarlı zihniyetlerdir. Laiklik dinsizlik değildir. Kavramsal çatısı dinle çatışmalı da görülmemelidir. Türkiye laik, sosyal ve hukuk devletidir. Millet, Müslümandır. Herkesin dini inanç ve vicdan hürriyetine hürmet duymak asıldır. Bilinmelidir ki, ne dinimize laf söyletiriz, ne de Cumhuriyet’in Laiklik sütununu kırdırırız. Kötü niyet sahipleri sabırları sınayıp sınır ihlali yaparak milletimizin sinir uçlarıyla oynamaya kalkışmamalıdır. Din Allah’ındır, Müslüman Türk milleti mukaddesatı üzerinde karalama yapmak için devreye girenlere müsaade etmeyecektir. Hiç kimse üstüne vazife olmayan konularda fetva makamı gibi hareket etmeye heveslenmemeli, 2023 vizyonumuzun hızını yapay gündemlerle kesmeyi de aklından geçirmemelidir.

2 yıl önce

Çatalca'da süt üreticiliği yapan Recep Karataban: "Toptancılar sütü 3 liraya topluyor, 10 liraya acımadan satıyor."

Yeni Şafak’ın haberine göre; Süt fiyatları durdurulamıyor. Bir litre tam yağlı sütün fiyatı, market raflarında 18 liraya kadar yükseldi. Sütün litresini aylardır 3 lira 30 kuruştan sattıklarını belirten üreticiler ise artan maliyetlerden dert yandı. Üreticilere göre, market raflarındaki fiyat artışı ise aracılık yapan toptancılardan kaynaklı. Örcünlü Mahallesi'nde 13 büyükbaş hayvanı bulunan süt üreticisi Recep Karataba, piyasalardaki fiyat dalgalanmalarının, özellikle hayvan beslerken kullandıkları yemlerin aşırı şekilde zamlanmasının maliyetlerini artırdığını da vurguladı. Hayvanlardan elde ettikleri sütün fiyatının da aynı oranda yükselmemesi nedeniyle kazançlarında eskiye göre düşüş olduğunu aktaran Karataban, şöyle konuştu: "Bir litre sütün fiyatı 3 lira ile 3.5 lira arasında değişiyor. Bazıları 3 liradan alıyor sütü bazıları ise 3.5 liraya alıyor. Yem fiyatı geçen sene 80 liraydı, şimdi 230 lira. Yem fiyatı üç misli arttı ama süt fiyatı değişmedi. Fiyatlar marketlerde ise 10 liranın üzerinde. Bu durum çok garip. 3 liradan alıyorlar. Bu durumu yetkililerin çözmesi gerekiyor. Bu durumun diğer sebeplerinden biri ulaştırma. Çünkü 3 ay önce mazot 6 liraydı şimdi 10 lira. Toptancı bu durumu da değerlendiriyor. Geçen sene de sütün litresi 3 liraydı. Toptancı 3 liraya topluyor artık değerlendirip 10 lira ve üzeri insanlara acımadan satıyorlar" dedi. Çatalca'da 15 büyükbaş hayvanıyla süt üreticiliğine devam eden Nurettin Arda ise, "Bugün süt fiyatı 3 lira 30 kuruş. Yem fiyatları ise geçen sene 80 liraydı bu sene 230 lira. Boşa çalışıyoruz" dedi.

2 yıl önce

Mesut Özil ve Miralem Pjanic'ten 'savaşa hayır' paylaşımı

Fenerbahçeli futbolcu Mesut Özil'den sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısına tepki gösterdi. https://twitter.com/mesutozil1088/status/1496899327846932481?s=21 Miralem Pjanic: Savaşa hayır Beşiktaşlı futbolcu Miralem Pjanic sosyal medya hesabında yapıtğı paylaşımda 'savaşa hayır' dedi. "Siren seslerinin ne anlama geldiğini ilk öğrendiğimde çok küçüktüm. Siren sesini her duyduğumda, arkadaşlarımın nasıl acılar çektiğini düşünürüm. Hiçbir çocuk böyle bir kabusla yaşamamalı. Savaşa hayır!"

2 yıl önce

Klavye delikanlısı Kılıçdaroğlu, PKK’ya yakın derneğin toplantısında TSK’ya yapılan hakaretleri süt dökmüş kedi gibi dinledi

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezince (DİTAM) bir otelde düzenlenen “Tigris Diyalogları Türkiye’de Muhalefet ve CHP’nin Tutumu Toplantısı”na CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural toplantının açılış konuşmasında, Kılıçdaroğlu‘nun Diyarbakır ziyaretini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Türkiye’de kutuplaşmaya son verilmesi gerektiğini dile getiren Vural, “Sayın Genel Başkan özellikle birkaç aydır yüzleşme konusunu Türkiye’nin gündemine soktu. Çok iyi etti Türkiye’nin gerçekten yüzleşmeye ihtiyacı var. Özellikle geçmişiyle yüzleşmesi lazım. Burada bir art niyet de taşımadan tarafların hoşgörü içerisinde bu helalleşmeyi yapması lazım. Genel Başkanın Türkiye’ye demokrasi gelecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer söyleminin artık vücut bulması lazım.” diye konuştu. https://twitter.com/genelgundem/status/1502284079408029700?s=21 Vural, TSK’nin PKK’lı teröristlere yönelik sınır ötesi operasyonlarına ilişkin, “Özellikle bu güneye ve Rojava’ya yapılan askeri baskınların, askeri operasyonların artık son bulması gerekir diye düşünüyoruz. Çünkü bunlar artık normal bir terör operasyonu falan değil, bu artık biraz da bir halkı ezme operasyonudur.” ifadelerini kullandı. Vural’ın konuşmasının ardından konuşan Kılıçdaroğlu bu konuyla ilgili sözlere tek kelime cevap vermedi.

2 yıl önce

Sabah yazarından "uzun kuyruklar oluşuyordu, bu nedenle fiyat artırdık" diyen Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü'ne: Meşhur olmaya mı çalışıyorsunuz?

Osman Uzun'un sözlerini değerlendiren Altınok, yazısını "Meşhur olmak için olabilir diyeceğim ama kim böyle bir şöhretin faydası olacağını düşünebilir ki? İnanın, bu soruyu, sorunu tartışmayı atlayıp "Pireyi deve yapıyorlar" diye muhalefetten yakınmanın hiçbir anlamı yok" ifadeleriyle noktaladı.

1 2 3 4 5