18 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

Sinan Oğan yine eski tarihli videoyu ‘yeni’ diyerek yayınladı

Sinan Oğan ve Ümit Özdağ, kendilerinin milliyetçi olduğuna inanan takipçilerinin akıllarıyla dalga geçiyor. Daha önce yayınladığı onlarca videonun kurgu, eski tarihli ve insan kaçakçılarının reklam filmi olduğu ortaya çıkan Sinan Oğan, bugün yine eski tarihli bir videoyu yeni diyerek servis etti. ESKİ TARİHLİ VE YAKALANAN İNSAN KAÇAKÇILARINA AİT ÇIKTI Yalan paylaşmaktan yüzü kızarmayan Sinan Oğan’ın bugün “Videodaki Afganistan ve Pakistanlı “Muhacirler” sınırı geçip “aya” giderken görüntülendi. Van Valiliği ile İsmail Çataklı ve Süleyman Soylu’ya duyurulur. Koca koca plakatlar yapıp ekrana çıkmanıza, vallahi de billahi de burası Türkiye sınırı değil demenize gerek yok. Burası AY!” diyerek paylaştığı görüntülerin Haziran 2021 tarihinde çekildiği anlaşıldı. HEM YALANCI HEM PROVOKATÖR Ümit Özdağ ile birlikte defalarca bu tarz yalan haberler ile Türkiye’de FETÖ’cülerin istediği iç karışıklığı çıkarmak isteyen Oğan, yüzü kızarmadan yalan olduğunu bile bile Türk ordusuna iftira atmaya devam ediyor. VAN VALİLİĞİ’NDEN SERT TEPKİ Van Valiliği ise Sinan Oğan’ın yeni yalanıyla ilgili açıklamasında “Bugün itibariyle Van-İran sınır hattının önemli bir kısmı hala karla kaplı olup; değil bu mevsimde hava sıcaklıklarının en yüksek olduğu dönemde dahi bu yükseklikte otlar bulunmamaktadır.  Anlaşılacağı üzere görüntüler eski ve başka bir coğrafyaya aittir., Aksini iddia edenlere  açık çağrımız ve teklifimiz şudur; masrafları bize  ait olmak üzere sınır hattını istedikleri vasıtayla gezdirebiliriz. Tabi gerçeği görmek gibi bir niyetleri söz konusu ise…” ifadelerini kullandı. https://twitter.com/tcvanvaliligi/status/1522984352577110016?s=21&t=w4fj_QEOuKp8dq-gBRmzZw

2 yıl önce

Diyarbakır'ın tarihi mekanlarında ünlü mankenlerle defile

Valiliğin ev sahipliğinde, Türk tekstil ürünlerinin dünyaya pazarlanması amacıyla kentin tarihi mekanlarında ünlü mankenlerle defile yapıldı. Aralarında, Tülin Şahin ve Demet Şener'in de olduğu 25 mankenin tarihi On Gözlü Köprü, Keçi Burcu ve Cemil Paşa Konağı'nda gerçekleştirdiği defilenin ardından güvercin uçuruldu. Defile ile ilgili hazırlanacak klibin, 50 ülke televizyonlarında gösterileceği ve Diyarbakır’ın turizmine önemli katkı sunacağı belirtildi. Projeyi yürüten modacı Hikmet Eraslan, daha önce Doğubayazıt ve Kapadokya’da da böyle defileler düzenlediklerini ve beğeni topladıklarını belirterek, "Şimdi de memleketim diye adlandırabileceğim Diyarbakır’da aynı etkiyi yaratmak istiyorum. Çünkü, Diyarbakır turizmiyle, sanayisiyle gelişebilmesi için bundan sonra bu tür etkinliklere ihtiyaç duyuyor. Diyarbakır’ın moral ve motivasyonunu artırmak istiyoruz” dedi. 'DİYARBAKIR'I TANITAN BİR SUNUM' Hikmet Eraslan, sonbahar-kış kreasyonlarının tanıtımını yaptıkları defilede aynı zamanda Diyarbakır'ı da tanıtan bir sunum gerçekleştirdiklerini ifade ederek, "Diyarbakır’ın güzelliklerini gösteren bir yandan da Diyarbakır’ın tarihi özelliklerini gösteren bir sunum niteliğinde bir çekim yapıyoruz.

2 yıl önce

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı: “Türkiye'nin mülteciye ihtiyacı var, yaşlanıyoruz”

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, A Haber'de katıldığı programda son dönemde gündemin ilk sıralarında yer alan 'mülteciler' tartışmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. "Türkiye'nin mülteciye ihtiyacı var" diyen Ortaylı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yaşlanıyoruz. Dua etmeliyiz ki bünyemiz bu yaşlılığı kaldırmaya müsait. Bize kan verecek, destek verecek unsurlar var. Nasıl İsrail'i Yahudilik besliyorsa bir yerde, nasıl ABD göç ülkesi vasfını koruyorsa -şüpheli ama- bizi de kültürel azınlıklarımız koruyacak, çok açık. Ve biz bu asrın ortalarına kadar kendi demografimiz itibariyle genç ülke olacağı, sonradan da ihtiyarlaşmayacağız onların sayesinde. Bu önemli. 'Koyunlarına kuzularına danalarına kim bakacak?' Hele Afganları istemeyiz falan. Kim toplayacak senin meyvelerini, koyunlarına kuzularına danalarına kim bakacak, bir insan bir şeyi bilir de konuşur. Bir köylere gidip bakın, bakalım köylüler sizin gibi mi düşünüyor adamlar hakkında. Bu gibi şımarıklıkların veya bilmeden konuşmalara şiddetle karşıyım.Ve bunlarla politika yapılmaz" Ünlü tarihçinin ifadeleri sosyal medyada kısa sürede gündem olarak tepki çekti.

1 yıl önce

Ahmet Davutoğlu’na Şırnak’ta şok! 30 kişilik miting ile siyaset tarihine geçti!

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 30 kişilik mitingiyle siyaset tarihine geçti. Davutoğlu, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Şırnak’a geldi. Davutoğlu, beraberinde eşi Sare Davutoğlu ve parti yöneticileri ile ilk olarak İdil ilçesinde esnaf ziyareti gerçekleştirdi. Ardından Şırnak’a geçen Davutoğlu, parti otobüsünden Şırnaklıları Türkçe ve Kürtçe selamladı. Gelecek Partisi İl Başkanlığı binasının açılışını gerçekleştiren Davutoğlu’nun vatandaşlara hitap etti. Bina önünde toplanan kalabalığın az olması, objektiflere takıldı. “TÜRKİYE’DE HİÇBİR DİL YASAK OLMAYACAK” Gelecek Partisi İl Başkanlığı binasının açılışını gerçekleştiren Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, “Biz gençlere hayat vermeye geliyoruz. Biz gençlerin geleceğini aydınlatmaya, parlak kılmaya geliyoruz. Size söz veriyorum; bizim yönettiğimiz Türkiye’de Türk, Kürt, Sünni, Alevi ayrımı olmayacak. Bizim yönettiğimiz Türkiye’de hiçbir dil, lehçe yasak olmayacak. Biz milleti birleştirmeye, kardeş kılmaya geleceğiz. Ülkeyi ne KCK’ya ne de kayyuma teslim edeceğiz. Bu bölgeleri de, bu şehirleri de bu bölgelerin, bu şehirlerin yiğit onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yönetecek. İşte biz böyle bir gelecek için yola çıktık” diye konuştu.

1 yıl önce

ABD'li eski diplomattan tarihi itiraf: Ukrayna'yı kandırdık

ABD'nin eski Moskova Büyükelçisi Michael Anthony McFaul, 20 Mayıs tarihinde Kanada'da katıldığı uluslararası politika forumu Munk Debates'de ABD'nin, NATO üyeliği konusunda Ukrayna'yı yanılttığını itiraf etti. McFaul forumda uluslararası ilişkiler profesörü Stephan Walt'in sorusuna verdiği cevapla ABD'li diplomatların Ukrayna'yı, NATO'ya katılabileceğini inandırmak için kandırdığını söyledi. "GERÇEK DÜNYA BÖYLEDİR" Harvard Üniversitesi Uluslarası İlişkiler Profesörü Stephan Walt, McFaul'e ABD'li diplomatları kastederek, "2021 yılında ardı ardında Ukrayna'nın NATO'ya katılabileceğini dile getirip durduk. Diplomatlar Ukrayna'yı NATO'ya katılabileceğine inandırmak için çok çaba harcadı. Diplomatlarımız yalan mı söyledi" sorusunu sordu. Eski Büyükelçi McFaul ise "Buna inanabiliyor musunuz? Diplomatlarımız Ukrayna'ya NATO'ya üyeliğinin önerilmesinde yalan söylediler. Evet! Evet! Gerçek dünya işte böyledir" ifadesini kullandı. Ukrayna lideri Zelenski Rus işgalinin başlamasının ardından NATO'ya üyelik çağrısında bulunmuştu. SÖZLERİNİN ARKASINDA McFaul daha sonra resmi Twitter hesabından iki ayrı açıklamada bulunduysa da Ukrayna'ya yalan söylendiği konusundaki fikrinin arkasında durduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı: "Yalan söylemek uygun olmayan güçlü bir cümle oldu. O anki duygularım beni Walt'in sözünü onaylamaya itti. Özür dileyerek bu sözümü geri alıyorum ancak NATO liderleri, gerçekten katılmalarını istemeden, Ukrayna'nın üyeliğiyle ilgili isteklerini kamuoyuna ilan ediyor muydu? Evet. Ve herkes bunu biliyordu." BUNLARIN HEPSİ KAYITLI İkinci bir paylaşımda daha bulunan McFaul "Bunu herkes biliyordu ile neyi kastettiğini" şu ifadelerle açıkladı: "Biden biliyordu, Putin biliyordu. Zelenski biliyordu. Savaştan önce bile Zelenski bu yöndeki ifadeleri hipokrasi olarak adlandırdı. Bunların hepsi kayıtlı." ABD'NİN RUS SİYASETİ ÜZERİNDE ETKİLİ İSİM Michael Anthony McFaul 2012-2014 yılları arasında ABD'nin Rusya Büyükelçisi olarak görev yaptı. Aynı zamanda Washington Post yazarı da olan McFaul ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Özel Asistanı ve Avrasya, Rusya İlişkileri Kıdemli Direktörü görevinde bulundu. McFaul'ün bu görevi esnasında Obama dönemindeki Rusya politikasının belirlenmesindeki en etkin isim olduğu ifade ediliyor. McFaul aktif politika hayatının ardından Stanford Üniversitesi'nde profesör olarak Politik Bilimler bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. ALDATTILAR, 231 ÇOCUK ÖLDÜ Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarında 231 çocuk yaşamını yitirdi, 658 çocuk yaralandı. Öte yandan, Rus ordusunun saldırıları nedeniyle ülkede toplam bin 828 eğitim kurumunun hasar gördüğü kaydedildi. n Savcılık, ayrıca saldırılarda 457'den fazla sivilin de yaralandığını açıkladı. Rakamların son veriler olmadığı, geçici olarak işgal edilmiş ve kurtarılmış bölgelerde çalışmaların devam ettiği aktarıldı. İşgalin en vahşi olaylarının bir kısmının yaşandığı Buça'da, Rus güçleri geride kana bulanmış bir kasaba bıraktı. n Ukrayna'nın pek çok kenti roketlerin hedefi oldu. Mariupol Belediye Başkanı Danışmanı Petr Andryushchenko ise açıklamasında, Rus saldırıları sonucunda kentte ölen sivillerin sayısının 20 bine yaklaşabileceğini duyurdu. Rusya'nın 24 Şubat'ta başlattığı işgalden bu yana Ukrayna'da 10 milyondan fazla kişi yerlerinden oldu. Bunların yaklaşık 3 milyon 500 bini ülkeden ayrıldı. Bu, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan beri yaşadığı kriz düzeyindeki en büyük toplu göç olarak tarihe geçti.

1 yıl önce

Türk demokrasisinin utanç tarihi: 27 Mayıs 1960

Tarihe bir utanç vesikası olarak geçen 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle Anayasa ve TBMM feshedilirken ülkenin başbakanı ve iki bakanı idam edildi. Takvimler 1960 yılını gösterdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti 37 yaşındaydı. İktidarda, 10 yıl önce ülkedeki tek parti devrine son veren Demokrat Parti (DP) bulunuyordu. Başbakan koltuğunda 14 Mayıs 1950 ve 2 Mayıs 1954 seçimlerinden zaferle çıkan Adnan Menderes oturuyordu, Cumhurbaşkanı ise Celal Bayar'dı. 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde, DP ilk büyük zaferini kazanmış, yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclis'e girmiş, CHP ise ancak 69 sandalye kazanabilmişti. DP'nin ilk yıllarında yaptığı en önemli icraatların başında, Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanunun Meclis'e sunulup kabul edilmesi gelmişti. Katılımın yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleştiği 1954 seçimlerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek oyunu alarak iktidarda kalmayı başaran DP, ilk yıllarından itibaren sivil ve askeri kanadın muhalefetiyle karşı karşıya kaldı. Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk konsolosluğunun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı haberi üzerine Ankara, İstanbul ve İzmir'de halkın sokağa dökülmesiyle 6 Eylül 1955'te başlayan "6-7 Eylül Olayları"nda, azınlıkların yaşadıkları semtlerde yangınlar çıkarılmış, kiliselere ve mezarlıklara saldırılarda bulunulmuştu. 6-7 Eylül olaylarına ilişkin Yassıada'da dava açılmasında en büyük rol, Fuad Köprülü'nün olmuştu. 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 8 gün sonra bir gazeteye röportaj veren Köprülü, 6-7 Eylül Olayları ile ilgili, dönemin Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes'i suçlayarak, "Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes'ti. Kıbrıs'ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur." ifadelerini kullandı. Atatürk'ün evinin bombalanması hadisesinin de bir tertip olduğunu ileri süren Köprülü, "Bizzat tertipçisi Menderes'tir. Kendisine bu aklı yine Kıbrıs fatihlerinden Zorlu vermiştir." iddiasında bulundu. Bu iddialar üzerine, darbeden sonra Yassıada'da alelacele bir 6-7 Eylül Olayları davası açılmış ve Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu, altışar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. DP'nin kurucularından ve Dışişleri Bakanı olan Fuad Köprülü ile hayli uzun süren bir çekişme içine giren Zorlu, 1957 seçimlerinden sonra 25 Kasım 1957'de Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Fuad Köprülü'nün kişisel husumeti nedeniyle böyle bir röportaj verdiği ve Zorlu'nun mahkum edilmesini istediği iddia edilmişti. 9 SUBAY OLAYI DP, 1957 seçimlerinde oy kaybetmiş olmasına rağmen 424 sandalye kazanmayı başardı. Seçimlerden kısa süre sonra yaşanan "9 Subay Olayı", ordu içinde bir grup subayın hükümete komplo hazırlamak suçundan tutuklanıp yargılanmaları şeklinde gerçekleşti. DP'nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu örgüt, 1950'li yılların ikinci yarısında genişlemeye başladı. Hükümete yapılan ihbar neticesinde ortaya çıkan grup, DP iktidarına karşı darbe düzenlemek amacıyla kurulmuştu. 9 Subay Olayı, yaklaşık 3 yıl İstanbul'da etkinlik gösteren, ordu içindeki gizli örgütün kısa dönemde zayıflamasıyla son buldu. İSTANBUL VE ANKARA'DA SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİ Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950 yılında iktidara gelen DP, 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi. Muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü'nün bazı yurt gezilerinin engellendiği ve saldırıya uğradığı iddiaları ortaya atıldı. Üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar daha da şiddetlendi. Ülkede yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi. Ankara'da 5 Mayıs 1960'da bir öğrenci grubu, "555K" yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi. Adnan Menderes, kendisine karşı eylem yapılan yere giderek eylemcilerin arasına girdi. O sırada bir genç Menderes'in boğazını sıktı. "Ne istiyorsun?" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum." cevabını alan Menderes, "Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?" ifadesini kullandı. 21 Mayıs'ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar "sessiz" yürüyüş yaptı. 27 MAYIS'TA SABAHA KARŞI YÖNETİME EL KONULDU Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs'ta sabaha karşı yönetime el koydu. Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu. Bildiride şöyle denildi: "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır." ANAYASA VE TBMM FESHEDİLDİ "Ülkenin gitgide baskı rejimine götürüldüğü" iddiasıyla Milli Birlik Komitesi tarafından gerçekleştirilen darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu. Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı. Adnan Menderes, aynı gün yurt gezisi kapsamında bulunduğu Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi. Bu tutuklamaların yanı sıra 235 general ve 3 bin 500 subay emekli edildi. 147 öğretim görevlisinin işine son verildi ve 520 hakim ve yargıç görevden alındı. Yassıada'daki yargılamalar, 14 Ekim 1960'ta başlayıp 15 Eylül 1961'de karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM Başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı. Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı'nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92 kişiye 20 yıl ile 6 yıl arasında ağır hapis, 94 kişiye de 5 yıl ağır hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları da kısa süreli hapis cezaları aldı, bazıları ise beraat etti. Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası, yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi. YASSIADA, "DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI" YAPILDI TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Marmara'daki Yassıada ise darbenin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.

1 yıl önce

27 Mayıs Darbesi'nin 62. yılı... Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi belgeyi gösterdi: ‘Bay Kemal’in söylediklerinden farkı var mı?’

Programa, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: İsimleri milletimizin hafızasına şehit olarak yazılan Menderes, Polatkan ve Zorlu'yu rahmetle yad ediyorum. Düzmece mahkemelerle bu yeri utanç ve zulüm adasına çevirenleri de burada lanetle anıyorum. Milletimiz Yassıada zulmüne imza atanları da asla affetmeyecektir. Yassıada milletimiz tarafından yıllarca Yaslıada olarak adlandırılmıştır. Burada işlenen hukuk cinayetleri insanımızın zihninde çok derin yaralar açmışlardır. Bu adanın seçilmişler için tehdit kaynağı olarak hafızalara kazınmasını istemişlerdir. Türk demokrasisine ilk hançerin saplandığı 27 Mayıs'tan beri Yassıada demoklesin kılıcı gibi milli iradenin tepesinde sallanmaya devam etti.   TEHDİTLERE, ŞANTAJLARA ASLA BOYUN EĞMEDİK Menderes'in idam sehpasındaki o fotoğrafı siyasetçilere ayar vermek için sürekli gündemde tutuldu. Yassıada'nın karanlık gölgesi on yıllar boyunca sivil siyasetin öbnünden hiç kalkmadı. O fotoğraf bizim de önümüze kondu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan itibaren millet iradesine çöreklenmiş çevrelerin tehditlerine maruz kaldık. O fotoğraf üzerinden pek çok kez sindirilmek istendik. 'Sonu Menderes'e benzemesin' diyerek aba altından sopa gösteren siyasetçi müsveddelerini gördük. Ellerinin altında ne kadar yılan, hain varsa hepsini üzerimize saldılar. Hiçbirine eyvallah etmedik. Kefenimizi giyerek çıktığımız kutlu yolculukta tehditlere, şantajlara asla boyun eğmedik. 15 Temmuz'da daveti yaptık. 15 dakika daha kalmış olsaydık bu kardeşiniz belki burada yoktu. Orada telefonla yaptığımız anonsla 10 binler Atatürk Havalimanı'na geldi. Bay Kemal ise FETÖ'nün oradaki düzenlemesi ile tankların arasından kaçarak Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine gitti.  BAY KEMAL'İN TATLI CANINI KURTARMAK ADINA DA KİMLERLE NE PAZARLIKLAR YAPTIĞI DA ORTAYA ÇIKACAKTIR Biz Erol Olçok gibi yol arkadaşlarımızı şehit verdik. Darbe gecesinden önce 'Tankın üzerine ilk ben çıkarım' diyordu. Tankları görünce kuyruğunu kıstırıp kaçan CHP'nin başındaki zata rağmen bu ülkeyi FETÖ'cü alçaklara teslim etmedik. Bu adam şu anda da aynı mı? Aynı. Şu andaki açıklamaları 15 Temmuz gecesinin benzeri ifadeler. 15 Temmuz gecesi millet can derdindeyken Bay Kemal'in tatlı canını kurtarmak adına da kimlerle ne pazarlıklar yaptığı da ortaya çıkacaktır. Gündemde seçim yokken 'Temmuz'da başbakan olacağım' diye ortalıkta dolananların da foyaları ortaya dökülecek.  YASSIADA, DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI OLDU Bu adanın her bir taşına sinmiş vesayetçi zihniyetin izlerini de ortadan kaldırmaya çalıştık. Yassıada, Yaslıada ardından da Demokrasi ve Özgürlükler Adası oldu. Burada orta öğretimden üniversitelerimize özellikle hukuk fakültesi öğrencilerinin stajlarını çok farklı şekilde yapmalarını arzu ediyoruz.  BU ADA NİÇİN BİR CAMP DAVİD OLMASIN 60 yıl boyunca yas tutan bu adayı milletimizin darbecilere karşı zaferinin yeni bir sembolü haline dönüştürdük. Bu adada artık Türkiye'yi adalette ileriye taşıyan etkinlikler düzenlenleniyor. Bu ada niçin bir Camp David olmasın. Bunu da yapabiliriz ve yapacağız. İlk önce Türk cumhuriyetlerinin burada güzel bir zirvesini yaptık. Bunu daha da geliştireceğiz. Bu ada yeni kimliği ile gençlerimiz için bir nevi okul işlevi görüyor.  27 Mayıs Darbesi milli iradeyi anti demokratik yollarla zapturapt altına almaya çalışan müdahale zincirinin ilk halkasını teşkil etmiştir. Darbeler sebebiyle ülkemiz ekonomik kalkınma mücadelesinde telafisi zor bedeller ödemek zorunda kalmıştır. Güney Kore bizimle birlikte bu yarışa girmişken bizi sollayıp geçti. 1960 darbesi ülkemizi IMF'ye mahkum etmiştir. 1980 darbesi ülkemizin savunma hamlelerinin rafa kaldırılmasına sebep olmuştur. IMF komiserlerinin elinde ekonomik bağımsızlığına da halel getirmiştir. Seçkin zümre krizden nemalanırken çiftçisinden ev hanımına kadar on milyonlarca insanımız bir gecede fakirleşmiştir. Asıl tahribat adalet sistemimizde ve milletimizin siyaset kurumuna olan güveninde yaşanmıştır. Yargımız itibar kaybını 15 Temmuz gecesi sergilediği destansı duruş ile telafi edebilmiştir. *Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı'nın tebliğinde göreceksiniz: 'Beraberinde 17 uçak dolusu altın ve parayı kaçırmaktayken yakalandılar'... Bay Kemal'in geçen akşam söylediğinden farkı var mı? Aynı değil mi? Cumhurbaşkanı da kaçırmış. Man Adası dediler, oradan 150 bin TL ceza. Ardından bir 100 bin lira daha. Ben de bunları TÜRGEV ve Ensar Vakfı'na veririm dedim. Hiç olmasa Bay Kemal'in bir kaç kuruşu da buralara nasip olsun.  Bu paraları nereden bulacağı da önemli. Devletin CHP'ye verdiği paralardan oraya naklediyor. Milletimiz uzun senelerden sonra Menderes ve arkadaşlarında kendi değerlerini buldu. Tek parti faşizminin karanlık günlerinin ardından Anadolu insanı özgürlüğü ilk defa Menderes yönetiminde buldu. BU ÜLKEDE BİR DAHA YASSIADA KURULMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ Yaptığı ne? Sadece iftira. Sen ne zaman dürüst konuşacaksın? Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ama geçti. Yüzlerce iddia CHP yöneticileri tarafından dillendirilmiştir. CHP Genel Merkezi bugün de 27 Mayıs arefesinde olduğu gibi bugün de yalanın merkezi konumundadır. Bugün de yılan dilleri ile siyaseti zehirlemenin çabası içindedir. CHP, bir provokasyon üssüne dönmüştür. Kavga siyaseti, 27 Mayıs öncesinde uyguladıkları siyaset tarzının yeni bir sürümünden ibarettir. Bu çirkef siyaset tarzının yeniden sergilenmesine asla izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin ki Türkiye, demokratik bir hukuk devletidir. Türkiye, egemenliğin millete ait olduğu büyük bir devlettir. Ekonomisi ile dış poltiikası ile vizyonuyla güçlü bir devlettir. Milletin çelikten iradesine kimse zincir vuramaz. Türk demokrasisinin altını kimse oyamaz. Bu millete hizmet edenlerin kılına kimse dokunamaz. Sandık dışında yol arayanlar akıllarına başlarına toplamalıdır. Bu ülkede bir daha Yassıada kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Terör örgütlerine ülkeye teslim edecek hiçbir pazarlığın hayata geçirilmesine sessiz kalmayız. Gazete manşetleri ile siyasete ayar verildiği günler geride kalmıştır. 15 Temmuz'la beraber artık anti dmeokratik yöntemlerle iktidara gelme kapıları bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Yok 6'lı masaymış, ne yaparsanız yapın. Bu masalar sizin için hayat göstergesi olmayacak. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'yi kaosa sürükleme niyetleri rafa kaldırılmıştır.  BU MİLLET MEVLANA'NIN DİLİ İLE KONUŞTUĞU GİBİ YERİ GELDİĞİNDE 15 TEMMUZ KAHRAMANLARININ DİLİ İLE KONUŞMAYI DA GAYET İYİ BİLİR Biz şu anda Irak'ın kuzeyinde de sınırlarımızın 30 km güneyinde yine terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu millet Yunus'un, Mevlana'nın dili ile konuştuğu gibi yeri geldiğinde Dadaloğlu'nun, 15 Temmuz kahramanlarının dili ile konuşmayı da gayet iyi bilir. Bu millet sağ yanağına vurunca birilerinin yaptığı gibi sol yanağını çevirmez. Biz o sol yanağını çeviren korkaklardan değiliz. Aklınızı başınıza alın. BİZ SİZ KUKLALARLA DEĞİL İPİNİZİ ELİNDE TUTAN EFENDİLERİNİZLE MÜCADELE EDİYORUZ Ülkenize ihanet derecesine varan söylemlerinizi, hırslarınızı bir kenara bırakın. Hayırda yarışacaksınız biz sonuna kadar varız ama şerrinizi sürdürecekseniz bu bizim yolumuz, yöntemimiz, ahlakımız değildir. Sizi milletimizin ferasetine havale ediyoruz. Biz siz kuklalarla değil ipinizi elinde tutan efendilerinizle mücadele ediyoruz.  2 Nolu Baro, 1 Nolu Baro'nun yerine geçmelidir. Bunun için her noktada 2023 diyoruz. Habis zihniyet mensupları 15 Temmuz'da milletimizin irfan duvarına nasıl çarptıysa inşallah 2023'te de aynısıyla karşılaşacaklardır.  TBMM BAŞKANI ŞENTOP: 27 MAYIS, DARBELERİN ANASI Programda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise şunları söyledi: 
"Darbecilerin teşebbüslerine gerekçe olarak ilan ettikleri her şey dışardan uygulanan bir bahanedir. 27 Mayıs, Türkiye'de millet iradesini vesayet altına alan bir düzenin kuruluş tarihidir. Milletin oyu ile iktidar olamayan zihniyet, sandık dışında yollar aramaya başlamıştır. 27 Mayıs'ı Menderes'in hataları ile ilişkilendirmek külliyen yalandır. 27 Mayıs'ta sadece askeri darbe yapılmamış sürekli bir darbe rejimi kurulmuştur. 27 Mayıs'ı darbelerin anası olarak nitelendirebiliriz. Vesayetçi sistem 2002'den bu yana vesayetin alanı daraltılarak adım adım ortadan kaldırılmıştır. Bu süreç büyük mücadelelerle gerçekleşmiştir. Yassıada, milletin temsilcilerine en ağır muamelelerin reva görüldüğü işkence merkezi olmuştur. İdamlar toplumsal ve siyasi hafızalarımızda tamiri çok zor yaralar açmıştır. Menderes, darbeden 10 gün önce Ege gezisine çıkar, aziz milletimizin büyük coşkusu ile karşılaşır. Menderes'in katline sebep milleti ile kurduğu bu bağdır. Bugünkü kavgalar ve dayatmalar da bundan ibarettir. Bugünden bakıldığında Başbakanlık dönemi gözönüne alındığında merhum Menderes'i darağacına götüren icraatları değil millet düşmanlarının kinidir. "

1 yıl önce

CHP'li Bolu Belediye Başkanı Özcan'ın sözlü tacizi yargıya taşınmıştı: Türkiye tarihinde ilk kez bir belediye meclis üyesi, belediye başkanından korunacak

CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın, 16 Mayıs'ta Belediye Meclisi'ndeki oylama sırasında el kaldıran üye Hacer Çınar'a "Bana niye el sallıyorsunuz, ben evli barklı adamım ayıp oluyor." sözleri mahkemeye taşındı. Başvuruyu değerlendiren mahkeme, Çınar'ın "tedbir" talebini kabul ederek gerekli adımı attı. MECLİS ÜYESİ ÖZCAN'DAN KORUNACAK Sözlü tacize uğraya belediye meclis üyesi Çınar, Belediye Başkanı Özcan'dan korunacak. ÖZCAN'IN ÇİRKİN VE AHLAKSIZ İMASI Irkçı tutumu ve açıklamalarıyla büyük tepki çeken Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, yine bir skandalla gündemdeydi. Meclis toplantısında söz almak isteyen AK Partili Meclis Üyesi Hacer Çınar'ı hedef alan Özcan, sözlü tacizde bulunarak çirkin ve ahlaksız bir imada bulundu. CHP'li Özcan'ın bu ahlaksızlığı infiale neden oldu. Belediye önünde toplanan yaklaşık 200 kadın belediye başkanını protesto etti. SÖZLÜ TACİZ YARGIYA TAŞINDI AK Partili Çınar ise, Bolu 1. Aile Mahkemesi'ne başvurdu. Kendisine yönelik Tanju Özcan'a karşı koruma kararı alınmasını istedi. Mahkeme de bu kararı kabul etti. Mağdur kadının iffetine saldırı gerçekleştiği ve psikoloji şiddet uygulandığı gerekçesiyle kararın alındığı gerekçesiyle kararın alındığı ifade edildi. Alınan bu karar Türkiye'de bir ilkti. Kadına karşı şiddet yasası kapsamında ilk kez bir belediye meclis üyesi, belediye başkanında korunacaktı. Tanju Özcan'ın bu eylemini devam ettirmesi halinde ise kendisine hapis cezası verilecek. ÖZCAN PİŞKİNLİĞİNİ SÜRDÜRDÜ CHP'li Bolu Belediye Başkanı Özcan ise pişkinliğini sürdürdü. Hatasını kabul edip özür dileyeceği yerde kendisini savundu. Bu da yetmedi asıl mağdurun kendisi olduğunu söyledi.

1 2 ... 6 7 8 9 10 11 12 ... 25 26