06 Mayıs Pazartesi 2024
2 yıl önce

İBB Meclisi'nde 'Sevtap Ayman' tartışması: Kandil'e giderek talimat aldı.. CHP: Ayman bir kadın, bir anne..

İBB Meclis Ocak ayı olağan toplantısı, Yenikapı'daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi'nde yapıldı. Toplantıda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "İBB'de 557 terör örgütleriyle ilintili çalışan olduğu" açıklaması tartışıldı. Terör örgütleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen İBB Muhtarlıklar Müdürlüğü çalışanı Sevtap Ayman'ın istifası gündeme geldi. AK Parti Esenyurt ve İBB Meclis Üyesi Hamdullah Arvas'ın, Sevtap Ayman'ın istifasının detaylarının da içinde bulunduğu araştırma soru önergesi oy çokluğuyla kabul edildi. "KİŞİNİN KENDİSİ Mİ İSTİFA ETMİŞTİR?" Hamdullah Arvas, "Basından öğrendiğimiz kadarıyla söz konusu şahıs istifa etmiştir. Bu iddia doğru mudur? Kişinin kendisi mi istifa etmiştir ya da istifası mı istenmiştir? Soru önergemin başkanlık makamına havalesini arz ederim" dedi. "BAHSİ GEÇEN KİŞİNİN EŞİNİN ABLASININ ARAMA KARARI VARMIŞ" İBB Meclisi CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı, Arvas'a cevap vererek, "Bahsi geçen kişi öncelikle istifa etmiştir. Can güvenliği kalmadığı gerekçesiyle istifa etmiştir. Başka örgütlerle bağlantılı olduğu doğru değildir. Bahsi geçen kişinin eşinin ablasının yani görümcesi ile ilgili bir arama kararı varmış. Yalnız işin ilginç tarafı şu; ilgili kişi o örgüt saflarına katıldığında bizim çalışanımızın yaşı 6'ymış. O olaydan dolayı terör ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Belediyelerde işe giriş kriterleri belli. Kendisi adli sicil belgesini sunmuştur ve bir sorun görülmemiştir. " diye konuştu. "KANDİL'E GİDEREK BİZZAT TALİMAT ALDIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR" İBB Meclisi AK Parti Grup Sözcüsü Murat Türkyılmaz ise "PKK terör örgütü adına faaliyet yapan şahıslarla ile irtibatlı olduğu, örgüt adına haber yapan Jin Haber Ajansı içerisinde faaliyet gösterdiği ve 2011-2012 yıllarında terör örgütünün sözde üst düzey mensuplarının eylem talimatlarını almak üzere Kandil'e bizzat giderek talimatlar aldığı tespit edilmiştir. Tarık Bey'e soruyorum, bu devletin güvenlik makamları adliyedeki savcının iddianamesindeki bu ifadelerle böyle bir hanımefendiyi kendi ofisinde sekreter olarak çalıştırır mı? Ben size 1 ay önce soruşturma açmanızı talep etmiştim. Siz kamu güvenliği adına gerekeni yapsaydınız bugün o hanımefendi can güvenliğinden bahsetmezdi. Milletimiz bunu takip ediyor. Ülkemizi bölmek isteyenlere karşı, soysuzlara karşı soylu mücadelenin arkasındayız" ifadelerini kullandı. "VARSA BİR SUÇ ÇIKARIN ORTAYA" CHP İBB Meclis Üyesi Ülkü Sakalar, Türkyılmaz'a seslenerek, "Sevtap Ayman bir kadın, bir anne Varsa bir suç çıkarın ortaya. Biz Türkiye Cumhuriyet hukuk düzenine uygun olarak insanların kişisel verilerine saygı duyulmasını talep ediyoruz" diye konuştu.

2 yıl önce

Altı muhalefet partinin katıldığı yuvarlak masadan, Türkiye'nin egemenlik haklarını tartışmaya açacak taahhütler çıktı

Ankara'da CHP öncülüğünde bir araya gelen 6 partinin 'yuvarlak masa' toplantısından Türkiye'nin egemenlik haklarını tartışmaya açacak taahhütler çıktı. 6 partinin yayınladığı bildiride, Ayasofya'dan, Ege adalarına, Doğu Akdeniz'den Libya'ya kadar Türkiye'ye birçok konuda dayatmada bulunan Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği kararlarının uygulanacağı ilan edildi. ORTAK BİLDİRİ YAYINLADILAR Yeni Şafak'ın haberine göre; Pazar günü Ankara'da yuvarlak masada bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Deva Partisi Ali Babacan'ın zirve sonrasında ortak bir bildiri yayınladı. 6 muhalefet lideri iktidara gelmeleri durumda izleyecekleri yol haritasını açıkladı. Liderler bildiride, Avrupa Konseyi (AK) ve Avrupa Birliği (AB) karar ve normlarına uymayı taahhüt etti. Muhalefetin sözde 'demokratik ülke inşa etmek için" hayata geçirmeyi vaat ettiği AK ve AB kararlarında Türkiye'nin egemenlik haklarından tavizler isteniyor. İşte o kararlardan bazıları: 1- AYASOFYA YENİDEN MÜZE OLSUN Ayasofya'nın statüsünün camiye dönüştürülmesi üzüntü verici. Karardan vazgeçin. Ayasofya'yı yeniden müzeye dönüştürün. 2- ADALARI YUNANİSTAN'A VERİN Yunanistan'ın Ege adalarındaki egemenliği sorgulanamaz. Türkiye buna saygı duymalı, bu bağlamda provokatif ifade ve eylemlerden kaçınmalı, net bir biçimde iyi komşuluk ilişkilerini taahhüt etmeli ve her türlü ihtilafı barışçıl biçimde çözmek için çaba göstermeli. 3- AKDENİZ'DE SONDAJI DURDURUN Sondaj ve sismik arama gemilerini Akdeniz'den çekin. Doğu Akdeniz'de doğal gaz arama faaliyetlerine derhal son verin. Avrupa Birliği ile kapsamlı bir diyaloğa tam ve iyi niyetle katılın. 4- TERÖR OPERASYONLARI BİTSİN Suriye'nin kuzeydoğusunda PKK/YPG'ye karşı başlatılan askeri operasyon/ harekata son verin. Suriye'den askerinizi çekin. 5-LİBYA'DAN ÇEKİLİN Türkiye'nin Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti ile yaptığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin anlaşma geçersizdir. Türkiye diğer yabancı güçler gibi Libya'dan çekilmelidir. 6-KAVALA VE DEMİRTAŞ'A ÖZGÜRLÜK AİHM kararları uygulanarak Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılsın. Kararların gereği yerine getirilmezse Türkiye'ye yaptırım uygulansın. 7- MARAŞ YENİDEN KAPATILSIN Kapalı Maraş'ın yeniden açılmasına karşıyız. Maraş'ta atılan tüm adımların derhal geri alınsın. Aksi halde tüm araç ve seçenekler kullanılacak. 8-İSTANBUL SÖZLEŞMESİ GERİ GELMELİ Türkiye'yi İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını yeniden gözden geçirmeli. 9-ÖCALAN'A 'UMUT HAKKI' VERİN AİHM kararı uyarınca ömür boyu hapis cezası alan Abdullah Öcalan'a ve diğer mahkumlara "umut hakkı" verilsin.

2 yıl önce

Ayçiçek yağında stok tartışması... Bahçeli: Altın satar gibi yağ satanlar onurlarını da satmışlardır

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Anadolu coğrafyası doğu-batı koridorunda köprü işlevi gören, yolların kesişme noktasında bulunmasından dolayı tarihin her döneminde stratejik önemi çok yüksek olan vatan topraklarımızdır. Geçmişiyle, geleceğiyle, dağıyla, taşıyla bu coğrafya bizim, bastığımız topraklara vatan mührünü vuran irade Türk milletidir. Coğrafyamızı değiştirme ihtimalimiz yoktur, bu vatan kıyamete kadar bizimdir, bizim kalacaktır. Bir vatana sabahtan akşama sahip olmak mümkün değildir.  Etrafımız tehdit saçıyor diye tüm oyunlar üzerimize oynanıyor bahanesiyle ne korkacak ne de saklanacak halimiz vardır. Her taşı yakut, her insanı aziz olan bu cennet vatanı her şart altında müdafaaya yetkiliyiz ve sonuna kadar da yeminliyiz. Çevremizi saran bütün coğrafyalar bıçak sırtındadır. Milli bekamız çok ciddi risk ve tehlikelerle karşı karşıyadır. Bu nedenle dik duracağız, dirayetli hareket edeceğiz. Karanlık propagandalara aldırış etmeden refakatinde yürüyüşümüzü inançla sürdüreceğiz. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın Türkiye'ye yol açacağı çok boyutlu sonuçları hesaplamak zorundayız. Savaşın küresel dengeleri sarsacağını, dünyanın diplomatik imajını bozacağı gelişmelerle sabittir. Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif diplomasisi, ateşkes ve barış ümitlerimizi canlı tutmaktadır, dünya bu fırsatı kaçırmamalıdır. Türkiye arabuluculuk yapacak tek ülke olarak öne çıkmış durumdadır. Savaşın ekonomik, ticari, insani ve vicdani faturasının gittikçe ağırlaştığı görülmektedir. İnsani kriz korkunç seviyelere tırmanmaktadır. Türkiye'ye gelen Ukraynalı sayısı 20 bini bulmuştur. Rusya-Ukrayna heyetleri arasında yapılan görüşmeler bugüne kadar sonuç vermemiştir. Üzerinde anlaşılan geçici ateşkes kararı bile kısa sürede ihlal edilmiştir. Rusya'nın iddia ettiği gibi iki taraflı bir anlaşmazlık değil, tek taraflı bir işgal söz konusudur. Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte Sayın Dışişleri Bakanımızın çabalarından dolayı yürekten kutluyor, teşekkür ediyorum. Rusya kilometrelerce uzunluktaki konvoylarını sevk etmektedir. Rusya'nın tüm askeri gücüyle Ukrayna'da etkinlik göstermediği anlaşılmaktadır. ABD, AB ve NATO ise günü kurtarmanın, çatışmaları kızıştırmanın hevesinde ve peşindedir. Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın 'Bugünden itibaren tüm ölümlerden NATO sorumlu' beyanı her anlamda düşündürücü bir çıkış olarak değerlendirilmelidir. Rusya'nın Ukrayna işgalinin 3 alternatif senaryo üzerinde sonuçlanabileceği görülmektedir. Bunlardan birincisi kukla bir yönetimin iş başına getirilmesidir. İkincisi Ukrayna'nın ikiye bölünmesidir. Bu kapsamda Rusya'nın bu bölgeyi kontrol etmesi beklenebilecektir. Üçüncüsü ise Donetsk ve Luhanks özerkliğine dair değişikliklerin yapılması ve Kırım'ı doğrudan tanımasıdır. Ukrayna işgali taşları yerinden oynatmakla kalmayacak, benzer skandalların farklı coğrafyalarda sergilenmesine emsal teşkil edecektir. Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların kazananı değil sadece kalabalık kaybedenler kulübü olacaktır. Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke bu savaşın vahim sonuçlarına direkt maruz kalmaktadır. AYÇİÇEK YAĞINDA STOK TARTIŞMASI Savaşın sürmesi, daha vahimi uzaması, ticaret kanallarını kapatacak, ülke ekonomilerini şiddetli bir türbülansa sokacaktır. Bugünkü riskli gündem akışı içinde stokçuluk yapan damgalı ahlaksızların tekrar bitleri kanlanmıştır. Bunların utanmaları kalmamıştır, insanımızın kesesine kent vuranların gözünün yaşına bakılmamalıdır. Sanki altın satar gibi yağ satanlar onurlarını da satmışlardır. İstanbul ve Ankara'daki marketlerde ilkel görüntüler hepimizin yüreğini sızlatmıştır. Sosyal medya üzerinden provokasyon rüzgarı estirilmiştir. Marketlerde izdiham oluşmuş, insanlarımız birbirine girmiştir. Toplam ayçiçek üretimimizin yüzde 17 yükseldiği, yağ ihtiyacının bir bölümünün ithalatla karşılandığı bilinen bir husustur. Gerekli tedbirlerin alındığı Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. İç işgal cephesinin yağ üzerinden toplumsal panik halini tetiklemesi en hafif tabirle şerefsizliktir. CHP yönetiminin bu yalana sarılarak 'Türkiye bunu hak etmiyor' sözleri kaos çıkarmaya yönelik alçak bir kumpastır. Muhalefet demek Türkiye'ye karşı cephe açmak hiç değildir. Sanal ve sipariş yağ krizinin orkestra şefi yine CHP olmuştur. Bu kadar mı nefret dolusunuz? Siyasi keneler asıl siz söyleyiniz? Kimin kuyruğu oldunuz? Bugünkü CHP varken, biliniz ki düşmana gerek yoktur. Bugün ki CHP vaziyet almışken, milli güvenliğimizin, milli ekonomimizin dış kaynaklı saldırı ve suikastlere uğramasına gerek yoktur.  İnsanlarımızın yağ almak için telaşlanması bize yakışmayan köhne görüntülerdir. Yağsız Yemek olur da yarınsız Türkiye olmaz. Yağımız da var, yakacağımız da var, unumuz da var. Ülkemizdeki yağ stoklarının azaldığını açıklaması sorumsuzluktur. Türkiye barış ikliminin yeşermesi için çalışırken ortalığı karıştırmanın gayesi nedir? Tansiyon düştüğünde gemilerimiz limanlarımıza sağ salim yanaşacaktır. Bölge yanarken, Türkiye'de sinekten yağ çıkarıp gerçekleri çarpıtmaya çalışanlar vatanperver olmayan çevrelerdir. Yalan haberlerinin kime ne faydası vardır? Gerekirse kendi yağımızla kavruluruz. Bir eli yağda, bir eli balda olan çapulcuların ortalığı velveleye verip siyasi rant elde etme isteği art niyetliliktir. Fesat yuvalarının üzerine gitmeliyiz, spekülatörleri doğduklarına pişman etmeliyiz. Burunlarından fitil fitil getirmeliyiz. Bunun bedelini Türk mahkemeleri önünde ödemelidir, bunlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Batıya yağcılık yapanların tuzaklarını bozacağız, oyunlarını alt üst edeceğiz. Biz yağa değil kana bakarız kana, o kan ki tertemiz millet iradesidir. O kan ki Türk milletinin varlık kefaletidir. O kan ki istikbalimizin kefilidir. Yağdanlıklara diyorum ki yağcılarda ineceksiniz, yağdan yeni bir kriz konusu çıkarmanın hesabını vereceksiniz.  "DÜNYA DÜZENİ HER YERİNDEN ÇATLAMAKTADIR" 1939 yılında milletlerarası politikanın kuvvet odakları 6 devletten ibaretken 1945'ten sonra sahne sadece 2 devleti parlatmıştır. Ukrayna'da yaşanan savaş çok kutuplu bir dünyanın cümle kapısıdır. 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzeni her yerinden çatlamaktadır. Türk dış politikasının temel prensibi olan Türk milletinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak esastır. Çok şükür mevcut devlet yönetimi bu çizgidedir. Milletlerarası kabul ve teyit edilmiş münasebetlerin temel prensibi milletlerin hak eşitliğidir. Bir tarafın devamlı taviz verdiği, devamlı mahkum olduğu bir diyaloğun ne müttefiklikle ne dostlukla bağı olacaktır. Biz bağımsızlığına düşkün bir milletiz. Hürriyete, insan haklarına, milli iradeye dayanmaktadır. Partiler üstü siyasetimiz milli sınırlarla mahdut değildir. Kars, Türk'tür, Ardahan Türk'tür, Erzurum Türk'tür. bu vatan topraklarımızda kuşku uyandırmak kötülüğün en kötüsüdür. Dalımızı kıranın ağacını kökten sökeriz. Dikkatleri Ukrayna'dan Türkiye'ye çevirme gayesi taşıyanlar ya gaflet ya da ihanetin içerisindedir. Bazı cahiller de çıkmış NATO üyesi olmasaydık ABD'nin çoktan Türkiye'yi parçalayacağını söylemişler. NATO olmasaydı Türkiye bölünürdü demek ABD'ye kurşun askerlik yapanların hüsranla çerçevelenmiş hezeyanıdır. FETÖ'yü üzerimize salan kimdir? Barındıran, besleyen kimlerdir? NATO olmasaydı Türkiye bölünürdü demek Türk milletine hakarettir. Acaba NATO olmasaydı darbelere teşebbüs eden çıkabilir miydi? ABD ne yapıyordu? Teröristlere silah yardımını hangi maksatla veriyordu? Kimse bizim aklımızla alay etmesin, bizim aklımız Türk'tür, aklımızdaki de Türkiye'dir. Oncu değiliz buncu değiliz, Türk oğlu Türk'üz. Mazlumlar neredeyse elimizi oraya uzatırız. İçimize kapanamayız, hadiseleri tribünden izleyemeyiz. CHP Genel Başkanı'nın "Ne işimiz var Suriye'de?" sözleri bizahati Aziz Atatürk'le taban tabana zıttır, bütünüyle çelişmektedir. Barışsever olmak insanlığın yüksek bir seviyesidir. Eğer milli bağımsızlığımızı korumak için savaş kaçınılmaz ise buyursunlar, bizim için savaş düğündür. Güle oynaya milli haklarımızı savunuruz. 6 PARTİNİN SİSTEM ÇALIŞMASINA TEPKİ Güçlendirilmiş parlamenter sistem siyasi iktidarsızlık yıllarına duyulan özlemdir. Aynı yoldan giderek farklı bir yere ulaşılamaz. 2 yanlıştan bir doğru çıkamaz. Parlamenter sistem Türkiye şartlarında miadını doldurmuş, bakım, tamir, onarım ihtimali de kalmamıştır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem taslağının omurgası kırıktır, yani hiçbir şey söylenmemiştir. Zillet ittifakı şuursuzdur. Köprünün altından çok sular akmıştır, boşuna söylenmemiştir: Gayretin kurusu yalnızca çarık eskitirmiştir. 6+1 formatı zillet ittifakı milletimizin beklentilerini algılamaktan, analiz etmekten mahrumiyet içinde kıvranmaktadır. Ekmeğini kendi yapan yükünü de kendi kaldırır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni Türk milleti kurmuş ve kabul etmiştir. Geleceğe taşıyacak olan Türk milletidir. Güçlendirilmiş parlamenter sisteminin gerçek ismi palavra sistemidir. Kılıçdaroğlu istikrarsız hükümet dönemlerine geri dönmek istiyor. Krizler olsun, hükümetler düşsün hesabı yapıyor. Türkiye'nin yerinde saymasını projelendiriyor. Bitti o sıkıntılı günler, geride kaldı kurulamayan hükümetler dönemi artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye'nin yönetimine hakimdir. Güçlendirilmiş palavra sistemi çürük elmadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelecek nesillere en büyük armağandır, palavra sistemi de geçmişin kriz ve anlaşmazlıklarına dümen kırmaktır. Türkiye'nin istikameti dosdoğrudur, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi doğrunun ve lider ülke Türkiye'nin tescilidir. TBMM'ye gelirken bir siyasi partinin pankartını gördüm: Pazar günü seçim olsa DEVA hazırdır diyor. Elimde kalem olsa altına yazardım; pazar günü seçim yok, iyi uykular.  12 Mart’ta, İstiklal Marşımızın TBMM’de merhum Hamdullah Suphi Tanrıöver’in heyecanla okuyup, dönemin mebusları tarafından ayakta alkışlanarak kabul ettiği tarihi bir dönüm noktasını hayranlıkla anacağız. Yürekleri bağımsızlık için çarpan kahramanlarımızın cephelerde savaşmaya devam ettiği, zaferin henüz gerçekleşmediği bir sırada yazılan bu muhteşem manzume, başarıya olan milli inancın ve kararlılığın tecellisidir. İstiklal Marşımız, Milli Mücadele’yi ruhunda hissederek mısralara döken bir mütefekkirin şahsi hissiyatı ve yalnızca yaşadığı dönemin hatıralarını yansıtan bir eser değil, aynı zamanda ayağa kalkmaya karar vermiş Türklüğün bedeli kanla ödenmiş bağımsızlık beyannamesidir. İstiklal Marşımız, milli yükselişin sembolüdür. Onu layıkıyla anlayabilmiş yüksek vicdanlarda Türk milletinin geleceğine olan inancın da abidesidir. Mısralara dökülerek tarihin içinden gelen bu kutlu ses, "Ezelden beri hür yaşamış" milletimize zincir vurmaya hala çabalayan çevreler için de caydırıcı ve uyarıcı bir anlam ihtiva etmektedir. İstiklal Marşımızın anlamından habersiz olanlar Türk milletinin en umutsuz anlarda neleri başarabileceğini bir kez daha ibretle hatırlamalıdır. Bugün hepimize düşen en büyük görev, İstiklal Marşımızda anlamını bulan mücadelenin şuuruna vararak ecdadımızın emaneti olan vatanımıza sahip çıkmak ve Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmaktır. “Korkma” diye başlayan dizeler, bugün de en çok ihtiyaç duyduğumuz manevi heyecanın başlangıcıdır. Temennim, milletinin kudretinden habersiz, tam bir teslimiyetle ülkemizi felakete sürüklemeyi amaçlayan zillet faillerinin bu tarihi mesajı layıkıyla idraki ve nedamet göstermeleridir. Tarihin her döneminde olduğu gibi, bugün de “yurduna alçakları uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden” bütün aziz şehitlerimize, kahramanlarımıza ve bir fazilet timsali olan vatan şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy’a en derin şükran hislerimle Cenab-ı Allahtan rahmetler niyaz ediyorum. 12 Mart 1921’de, Büyük Millet Meclisi’nin birinci dönem mebusları tarafından İstiklal Marşımızın kabulünün 101’inci yıldönümünü gururla kutluyor, o müstesna günleri, bu kutlu çatı altında bir kez daha iftiharla anıyorum. 8 MART KADINLAR GÜNÜ MESAJI Ayrıca bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyor, saygılarımı bahusus paylaşıyorum. Kadınla şiddetin birlikte anılmadığı huzurlu ve güvenli bir geleceği inşa ve ihya çabalarına canla başla destek olacağımızın sözünü veriyorum. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi amacıyla TBMM gündemine gelecek yeni düzenlemeyi kararlılıkla destekleyeceğimizi, kadınlarımıza kalkan ellerin kırılması, katillerin en ağır biçimde cezalandırılması amacıyla elimizden gelen her çalışmayı yapacağımızı buradan ifade ediyorum. Unutmayınız ki, kadınlar insandır, biz de insanoğluyuz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum.

2 yıl önce

Furkancılar kimler için sokaktaydı... Hangi iş adamını kaçırıp işkence ettiler... Bu sözler tartışma çıkaracak

Adana'da, kapatılan Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı üyeleri tutuklu bulunan üyelerinin serbest bırakılması için gerçekleştirdikleri yürüyüşe polis müdahale etti. Kapatılan Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı üyeleri, sosyal medya üzerinden tutuklu bulunan üyeleri için organize olarak yürüyüş kararı aldı. Adana'nın Seyhan ilçesindeki Atatürk Caddesi’nde toplanan Furkancılara dağılması için polis ekipleri uyarıda bulundu. Yürüyüş esnasında çıkan tartışmanın ardından polis eylemcilere müdahale etti. NEDEN TUTUKLANDILAR Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı üyelerinin serbest bırakılması için eylem yaptıkları isimlerin kim olduklarını öğrenildi Bu isimler 33 yaşındaki Yusuf Tapan, 39 yaşındaki Haydar Akoraler, 31 yaşındaki Rıdvan Taş ile 34 yaşındaki Erol Ardıç.   Bu dört isim Adana'da 8 Eylül 2021 günü iş insanı Koray Sarısaçlı'yı, otomobile bindirerek kaçırdı.   Olayın öncesine ait 200'e yakın görüntüyü mercek altına alan ekipler, şüphelilerin, kapatılan Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı ile bağlantılı oldukları öne sürülen Yusuf Tapan Haydar Akoraler, Rıdvan Taşile Erol Ardıç olduğunu ve aracın da bölgede birkaç tur attığını tespit etti. Polis, araştırmasında Koray Sarısaçlı'nın eski eşi Asuman S. ve kızı R.S.'ye ait 70 milyon TL değerinde çok sayıda arsa, iş yeri ve laboratuvarın satış vekaletinin farklı tarihlerde şüphelilerden Yusuf Tapan'a verildiğini tespit etti. Söz konusu iş yerlerinden birinin satış vekaletinin geçen ay yine Yusuf Tapan'a verildiği, sonrasında Koray Sarısaçlı ile eski eşi Asuman S.'nin notere giderek vekaletin iptalini sağladığı belirtildi. "İŞKENCE GÖRDÜM" Kaçırıldıktan sonra Alparslan Kuytul’un yanına götürüldüğünü de iddia eden Sarısaçlı, "Devir işlemleri için vekalet vermemle ilgili talimat verdi. Notere giderek vekalet verdim. Senetler ve vekalet ile ilgili savcılığı bilgilendirdik. Hukuki süreci başlattık" ifadesini kullandı. Elektroşok cihazı ve sopalarla işkence gördüğünü söyleyen Sarısaçlı, "Farklı günlerde toplamda 7 milyon dolarlık senet imzalamam karşılığında beni serbest bıraktılar. Gördüğüm işkenceleri söylememem için beni video kaydına aldılar. Gözlerim kapalı işkence yapıyorlardı" dedi. İSLAMA BAKIŞI Furkan Vakfı'nda sohbetler veren Alpaslan Kuytul, İslam devlerinde islam inancından vazgeçen bir kimsenin yargılanmasının ardından son ihtimal öldürüleceğini söylemişti. Alpaslan Kuytul şunları söylemişti: "İslamda zorlama yok demek şu demek. İslamda bir insanı müslüman yapmak için zorlamak yok. Bir kafi mesela illa da müslüman ol diye zorlanmaz. Ama bir müslüman mürted olursa dinden dönerse öldürülmesiyle ilgili peygamberimizin hadisi vardır. Bir kimse üç şeyden dolayı öldürülür diye buyuruyor. Biri de dinden dönen. Bir insanı müslüman olmak için zorlamayız. Müslüman olmuş bir insan küfre dönmek isterse buna izin vermeyiz. Dinin emri budur. İslam devleti dinden döneni tövbeye davet eder. Hakim var mahkeme var hapishane var olmazsa en son öldürür" ifadelerini kullanmıştı. "

2 yıl önce

Kuşadası Belediyesi'nin tartışmalı Ramazan eğlencesi açıklaması: Sahne önceden hazırlanmıştı

Kuşadası Belediyesi'nin Ramazan eğlencesine ait olduğu iddia edilen fotoğraf, sosyal medyada büyük yankı uyandırmıştı. BELEDİYE AÇIKLAMA YAPTI Twitterdan yapılan paylaşımlarda "İşte CHP'li belediyenin düzenlediği ramazan eğlencesi" denilerek paylaşılan fotoğraflarla birlikte yapılan yorumlar üzerine Kuşadası Belediyesi'nden açıklama yapıldı. SAHNE ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞTI Açıklamada, söz konusu fotoğraftaki gösterinin Türkiye Dans Federasyonu tarafından düzenlenen yarışmada birinci gelen clup dansı öğrencilerinin fotoğrafı olduğu, fotoğrafın gece 22'den sonra düzenlenen ramazan etkinlikleri ile ilgisi bulunmadığı, sadece sahnenin önceden hazırlandığı için böyle bir görüntünün ortaya çıktığı ifade edildi.

1 yıl önce

Muhalefette Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş tartışmaları

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz turuna Nagehan Alçı’yı da davet etmesi büyük tartışmalara neden oldu. İmamoğlu’na yakınlığıyla bilinen; Fazıl Say, Şahan Gökbakar, Levent Üzümcü, Atilla Taş, Athena Gökhan gibi birçok ünlü tepkisini dile getirdi. Eleştirilere İBB Basın Sözcüsü Murat Ongun cevap verdi. Ongun, 200-300 kişinin tartıştığı bir konu olduğunu, fotoğrafın büyüğüne baktıklarını söyledi. Bu cevap tepkileri dindirmezken Ekrem İmamoğlu’nun bir açıklama daha geldi. Parmak sallayarak konuşan İmamoğlu, "Bu tarz girişimleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum" "Bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışan insanlar olabilir. Benimle aynı düşündüğünü aynı şeylere inandığını söyleyen ne yazık ki anlık hırslarına yenilmiş insanlar olabilir ya da bir takımın renkleri üzerinden ayrıştırma içinde olanlar olabilir. Başkalarının değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir bunların içerisinde farkında olup yapanlar da olabilir ama bu kardeşiniz için vız gelir tırıs gider. Şunun için bunu söylüyorum. Küçük detaylar üzerinden davayı güden insan ya da yarın başka bir arkadaşımızın başına gelebilir. Bu tarz girişimleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum.” ifadelerini kullandı. 40 bin takipçi kaybetti İmamoğlu’nun bu sözleri tepkilerin çığ gibi büyümesine neden oldu.  İBB Başkanı kısa süre içerisinde Twitter’da yaklaşık 40 bin takipçi kaybetti. İmamoğlu ile ilgili tartışmalar devam ederken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş üzerinden de bir tartışmanın fitili ateşlendi. Enver Aysever, Mansur Yavaş’ın Deniz Gezmiş için neden paylaşım yapmadığını sorguladı. MHP kökenli Mansur Yavaş, Deniz Gezmiş için Twitter’dan hiçbir paylaşım yapmamıştı.

1 yıl önce

Atatürk Havalimanı tartışması... Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dertleri Atatürk ismine sahip çıkmak değil

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından satırbaşları: 19 MAYIS, MİLLETİMİZİN İSTİKLAL MÜCADELESİNİN ÖNEMLİ DÖNÜM NOKTALARINDAN BİRİDİR 19 Mayıs, milletimizin istiklal mücadelesinin önemli dönüm noktalarından biridir. 19 Mayıs, milletimizin şartların en zor olduğu dönemlerde bile dayatmalara teslim olmayıp kendi yolunu çizme iradesinin sembolüdür. Şanı, şerefi, gururu da milletimize aittir. Gazi Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere şehitlerimizi, kahramanlarımızı rahmetle yad ediyorum. Tarih büyük olunca, mücadele büyük olunca, siyasi iradenin de ona göre teşekkül etmesi gerekiyor. Cumhur İttifakı olarak önümüzdeki dönemde de eser ve hizmet siyasetiyle yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. RİZE - ARTVİN HAVALİMANI HAYATA GEÇİRDİĞİMİZ DEV PROJELERDEN BİRİ Rize - Artvin Havalimanı, 1915 Çanakkale Köprüsü gibi bu yıl hayata geçirdiğimiz dev projelerden biridir.  Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev'e ve Cumhur İtifakı'nın diğer ortakları sayın Bahçeli'ye, sayın Destici'ye, tüm milletimize o heyecanı bizimle paylaştıkları için teşekkür ediyorum. İftihar verici bir eser değil mi? Dünyada deniz üzerinde 5 havalimanı var, 2'si bizim ülkemizde. Her ne kadar bazı gafiller bu havalimanına bile kulp takmaya kalkmışsa da biz açılış töreninde milletimizin heyecanını gördük. Resmi rakam olarak o gün 70 bin kişinin katıldığı böyle bir açılış bizler için ayrıca gurur verici oldu. 2023, YENİ BİR MİLAT OLACAKTIR Ülkemiz için, bizim için 2023 bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye hedefi için yeni bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır. AK Parti'nin kazandığı her seçim böyle bir başlangıçtır. Darbecilere ve onlara maşa kullanarak cevabımızı 2018 Haziran seçimleri ile verdik. Tabi bu tablo bizim kadar bölgemiz ve ülkemiz üzerine hesapları olanların dikkatini çekmektedir. Bir süre önce bölgemizde en çok sorun yaşadığımız devletin başkanı Türkiye'de iktidar değiştirmek için beraber çalıştıkları çevreler olduğunu söylemişti. Biz bunların çalıştığı darbecilerin, terör örgütlerinin tepesine binip hareket alanını sınırladıkça alternatifleri azaldı. Hırsları boylarını aşan bir avuç kifayetsize kaldılar. Kumpasla geldikleri koltuklarını, yalanını, iftirayı siyaset diye pazarlayan, ülkenin hayrına söyledikleri tek söz olmayan karikatür tiplerin cesaret ve cüretlerinin giderek arttığını görüyoruz. İnşallah 2023'te maskelerini düşürerek, hepsini siyaset arşivinin tozlu raflarına havale edeceğiz. Dünya ile birlikte bizi de etkileyen sınamalar karşısında bu duruşumuzu bozmayacağız.  CHP İSTANBUL İL BAŞKANI'NIN BAZI MAHKÛMİYET KARARLARININ ONANMASININ ARDINDAN BİZE YÖNELİK HAKARET FURYASI BAŞLATTILAR CHP ve şürekâsı sürekli öyle yalanlarla ki karşımıza çıkıyorlar ki muhatap alıp cevap vermeyi zûl kabul ediyoruz. CHP İstanbul İl Başkanı'nın bazı mahkûmiyet kararlarının onanmasının ardından bize yönelik hakaret furyası başlattılar. Yargı kararları elbette eleştirilebilir. Ettikleri her kem sözün, attıkları her iftiranın cevabını hukuk önünde vereceklerdir. Diyelim kuyruk acıları var, sağa sola saldırıyorlar, ardından akılla ilgisi olmayan SADAT tantanası çıkardılar. 2018'de halen CHP ittifakı içinde yer alan bir siyasi partinin genel başkanı hanımefendi ülkemizin çeşitli yerlerinde silahlı eğitim kampları kurulduğu iddiasını dile getirmişti. Soruşturma açılmış, savcılık bu iddianın yalan olduğunu belgelerle ortaya koymuştu. CHP'nin başındaki zat SADAT'ın önüne baskın yapar gidip benzer zırvaları sıralamıştır. Bu çıkışın suflesinin nereden geldiğini, neyi amaçladığını, ne için yapıldığını çok iyi biliyoruz.. Tüm kalbimle cevaben bir kez daha diyorum ki; başaramayacaksınız. SADAT'ın yöneticileri ile yakından uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde bunu bizim şu anda kullandığımız adeta darbeci oluşum olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor. Bay Kemal sen ne dersen de sabahtan akşama kadar yalanla yatıyorsun, yalanla kalkıyorsun. Darbecilere yaptıramadığınız, terör örgütlerine gördüremediğiniz, sinsi çelmelerle başarıya ulaştıramadığınız işi Bay Kemal gibi bir karikatür tip vasıtasıyla hiç elde edemezsiniz. Biz insanlığımızı, diplomatik nezaketimizi gösterelim de varsın onlar kendi bildikleri yoldan yürüsünler.  ATATÜRK HAVALİMANI TARTIŞMASI: DERTLERİ ATATÜRK'ÜN İSMİNE SAHİP ÇIKMAK DEĞİL SADAT tartışması bitmeden Atatürk Havalimanı'nda inşa edeceğimiz Millet Bahçesi'ne bin bir yalanla saldırmaya başladılar. Bu tesisin adı 12 Eylül darbesine kadar Yeşilköy Havalimanı idi. 28 Şubat'a kadar darbecilerin ihaneti gizlemek için kullandıkları araç Atatürk maskesi olmuştur. 12 Eylül darbecilerinin başı Evren de Yeşilköy'ün ismini Atatürk yaparak aynı yolu izlemiştir. Bunların derdi Atatürk'ün ismine sahip çıkmak değil, bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir. Eğer gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı, havalimanı tabelasından önce kendilerine 'Mustafa Kemal'in itleri' diyenlerden hesap sorarlardı. Samimiyetleri olsaydı PKK güdümlerindeki partiyi siyasi ortakları yapmazlardı. Kendi ülkesini yabancılara şikâyet eden genel başkanlarından, belediye başkanlarından hesap sorarlardı. Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi yeni havalimanı inşa ettik. Bundan bile rahatsız oldular. Sadece kargo bölümü Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı ülkemizin kazanımlarında yer etmiştir. Atatürk Havalimanı'nın bir pisti oradaki hastaneye hizmet etmek üzere tutulmaktadır. Yeni havalimanı milletin cebinden tek kuruş para çıkmadan inşa edilmiş, milletin cebine para aktaran bir kaynak haline gelmiştir. Dünyanın en prestijli havalimanları arasına giren bu eseri itibarsızlaştırma çabaları beyhudedir. Millet bahçesine çevrecilik adına karşı çıkmaları tam bir garabettir.  SEN MAĞARADA YAŞAYANLARLA SİYASİ ORTAKLIK YAPIYORSUN, ONLARLA YOLUNA DEVAM EDİYORSUN İstanbul'un belediye başkanı olduğum dönemde İstanbul'un şeritlerine, orta şeritlerine bir milyon 250 bin ağaç diktik. Ağaca hasret olan İstanbul'u yeşillendirelim diye. Bay Kemal, ne sen ne de buradaki yandaşların bu tür işleri başaramazsınız. Bugüne kadar kaç tane millet bahçesi yaptınız, bize bunu ispatlayın. Bu hizmete itiraz edenin bırakın çevreciliğini insanlığından şüphe etmek lazım. Bu zat daha eskiden millet bahçesini o kadar sahiplenmişti ki bu projeyi telefonunu dinleyerek kendisinden çaldığımızı iddia etmişti. Bay Kemal bizim o kadar boş vaktimiz yok. 132 bin ağacı ile, yürüyüş yolları ile ülkemizin gururu olan bu projeye karşı çıkmakla kalmıyor, buranın yabancılara satılacağı yalanı ile milleti galeyana getirmeye çalışıyor. Bir de burada konutlar yapılacakmış. Yalana bak. Sen mağarada yaşayanlarla siyasi ortaklık yapıyorsun, onlarla yoluna devam ediyorsun. Ortaklığını sürdürdüğün mağaradakilerin hali ortada. Gel bir an önce onlardan kurtul, yoksa halin iyi değil.  29 MAYIS'I ATATÜRK HAVALİMANI'NDA KUTLAYACAĞIZ Sermaye sahiplerinden devletin memuruna kadar herkesi tehdit edip ülkeye yapılan yatırımları engellemenin adı siyaset değil ihanettir.  Bunlar sadece dışarda hazırlanan projelerde kendilerine verilen görevi yaparlar. Ülkenin her kazanımına balta vurmayı siyaset sanan bu güruhu zavallılığı ile baş başa bırakıyoruz. Dikili tek bir ağaçları, hiçbir hizmetleri olmayanların sadece yıkmakla, nefret dili ile kendilerini göstermelerini devraldıkları faşist mirasa bağlıyoruz. Varsın onlar İstanbul'a hizmet diye musluk açmaya devam etsinler. 29 Mayıs'ı da Bay Kemal istersen sen de gel, Atatürk Havalimanı'nda kutlayacağız. Sen 700 kişiyi falan topla oraya götür. Ama biz orada 29 Mayıs İstanbul'un fethini kutlayacağız. O gün ağacı dikeceğiz ve inşallah bahçenin temelini de atacağız.  SIĞINMACILARLA İLGİLİ TARTIŞMA Sığınmacılar tartışması da kirli planın parçasıdır. Halbuki parti daha birkaç yıl önce yayınladığı raporda ülkemizin açık kapı politikasının yetersizliğinden, bu insanların sağlık, meslek gibi konularda yeterli hizmetin verilememesinden şikâyet ediyor.  İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN NATO BAŞVURUSU: 'EVET' DİYEMEYİZ Enflasyonun en bariz tecellisi olduğu ekonomik sıkıntılar herkesi kara kara düşündürüyor. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Ukrayna - Rusya arasında cereyan eden savaş güvenlik dengelerini tekrar ön plana çıkardı. NATO, Doğu sınırlarını güçlendirmek için çeşitli arayışlar içindedir. Ukrayna krizinin ardından bölgede sergilenen dayanışmanın seferber edilen kaynakları, biraz gözlerimiz dolarak biraz da tebessümle izliyor dersek yeridir. Biz yıllardır terörle mücadele eden bir NATO üyesi olarak bu tablo ile hiç karşılaşmadık. Müttefiklerimizden hassasiyetimizi anlamalarını, saygı göstermelerini ve destek vermelerini bekliyoruz. Teröre karşı sınırlarımızı korumak gibi hassasiyetimiz vardır. Bu hassasiyetimize hiçbir müttefikimiz beklediğimiz ölçüde saygı göstermediler. Sığınmacılar Batı ülkelerine yönelmediği sürece derdimizi paylaşan hiçbir müttefik görmedik. Bunlar kusura bakmasınlar NATO'daki müttefiklerimizdir. NATO ve AB içinde her türlü şımarıklığı sergileyen kimi ülkelere sınırsız hoşgörü gösterseler de müttefiklerimizin bu hassasiyetimizi paylaşmadıkları ortadadır. İttifakın faaliyetlerine fiilen en çok desteği veren ülkeler başında geliyoruz ama bu her teklife sorgusuz, sualsiz 'evet' diyeceğimiz anlamına gelmiyor. Hem PKK/YPG terör örgütüne destek verip hem de bizden NATO üyeliği için destek istemek en hafif tabiri ile tutarsızlıktır. İsveç'ten 30 terörist istedik, vermeyiz dediler. Siz teröristleri bize vermeyeceksiniz ama bizden kalkıp NATO üyeliğini isteyeceksiniz. Bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz 'evet' diyemeyiz. Bu yanlış bir kere yapıldı Yunanistan'la. Yunanistan ve Fransa NATO'dan çıkmışlardı, sonradan girmelerine maalesef biz 'evet' dedik. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Pazartesi gelmek istiyorlarmış. Boşuna yorulmasınlar, gerek yok. Tavır ortada. İsveç'te hala yürüyorlar. Bu yürüyüşler hala devam ediyor. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Tek gayemiz ülkemizi istikrarsız hale getirmeye yönelik eylemleri kaynağında kesmektir. Yüzbinlerce Avro'yu bunlara veriyorlar terör örgütü daha çok palazlansın diye. Binlerce TIR, terör örgütlerine gönderilmedi mi? Gönderildi. Bunlar NATO'dan ortağımızdı. GELİN TÜRKİYE'NİN MEŞRU, HAKLI HAREKATLARINA DESTEK VERİN, AYAĞIMIZA ÇELME TAKMAYA ÇALIŞMAYIN Sınırlarımız boyuna oluşturmayı planladığımız güvenlik bölgesinin önemli kısmını tamamladık. Özellikle bölgedeki muhataplarımızla gereken mutabakatları sağlayıp arada kalan bölgeleri güvenli hale getirmeye çalışıyoruz. Gelin Türkiye'nin meşru, haklı harekatlarına destek verin, ayağımıza çelme takmaya çalışmayın. Biz operasyonlarımızı hiçbir masumun saçının teline zarar vermeden yapıyoruz. 500 bin Suriyeli'nin kendi topraklarına dönüşünü sağladık. 13 ayrı yerleşim bölgesinde toplam 1 milyon nüfusu barındıracak şehirler kuruyoruz. Kalıcı konutların sayısını daha da arttıracağız. Onlar kin tohumum atmanın peşinde biz ise eser siyaseti yapmanın peşindeyiz.

1 yıl önce

Halk TV ile Tele1 kavgasında ikinci perde: 'Yayınımızı kestiniz' tartışması alevlendi

Halk Tv ile Tele1 muhabirleri, Gezi Parkı provokasyonlarının yıl dönümünde, Taksim'de yapılan basın açıklamalarını takip ettikleri sırada darbedildiklerini öne sürdü. İddialarını suç duyurusunda bulunarak mahkemeye taşıyan muhabirler, gelişme sonrası Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı. Halk TV muhabirlerinin konuştuğu sırada Tele1 canlı yayını verilirken, Tele1 muhabirlerinin konuştuğu sırada ise Halk TV canlı yayını kesti. Yaşananlar sonrası Tele1 sunucusu Enver Aysever, Halk TV'yi hedef alarak, "Aynı gemide değilsek nasıl olacak bu iş?" ifadelerini kullandı. TELE1'DEN TEPKİ: HALK TV APAR TOPAR YAYINDAN ÇIKTI Tele1'in sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, Halk TV hedef alınarak, "Tele1, Halk TV muhabirinin konuşmasını kesmeden yayınladı! Tele1 muhabiri konuşmaya başlayınca Halk TV apar topar yayından çıktı" ifadelerine yer verildi. İLK TARTIŞMA DEĞİL: DAHA ÖNCE DE RTÜK ÜZERİNDEN BİRBİRLERİNE GİRMİŞLERDİ İki kanal arasında geçtiğimiz aylarda da polemik yaşanmış, Tele1'in sahibi Merdan Yanardağ, RTÜK'ün verdiği ceza üzerinden Halk TV'yi hedef almıştı. Yanardağ, Halk TV'yi hedef alan açıklamasında şunları söylemişti: "Halk TV sadece kendisine ceza verilmiş gibi yayın yapıyor. TELE 1'den söz etmiyor. TELE 1'e bir ceza kesilmemiş gibi davranıyor. Şunu söylemek istiyorum bu dost kuruluşa yakışmadığı gibi gazetecilik mesleği açısından da doğru değil. Bu talimatı kim verdiyse bilmiyorum. Ama oradaki gazeteci arkadaşlarımızı ben kınıyorum. Bu nasıl bir rekabet anlayışıdır, nasıl bir kıskançlıktır bilmiyorum. TELE 1 kurulduğunda Halk TV vardı, TELE 1 kendi reklamını yapmak, kendi ismini duyurmak için Halk TV'ye ihtiyacı olmadan kuruldu ve Halk TV'ye rağmen var olmaya da devam edecek."

1 2 3 4 5 6 7