02 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Etrafımızda oluşturulan ateş çemberiyle devlet otoritemizi yok etmeye çalıştılar

İki terör örgütü yanımızdaki Irak ve Suriye'nin devlet otoritesini yok etti. Etrafımızda oluşturulan bu ateş çemberiyle bizim devlet otoritemizi de ortadan kaldırmaya çalıştılar. Bizim bir sorumluluğumuz var. Nasıl doğu ve güneydoğuyu İstanbul'umuzu Ankara'mızı huzurun başşehri yapabilmişsek, bizim sorumluluğumuz Irak'ın da, Suriye'nin de, bizim sorumluluğumuz Afganistan'ın da, Yemen'in de huzurudur sükunudur, güvenidir ve bir arada olmayı gerektirmektir. Etrafımızdaki coğrafyayı ateş çemberine çevirerek esas hedefleri Türkiye'dir. Ama biz bunlara bu fırsatı vermedik, vermeyeceğiz ve mücadele edeceğiz.

2 yıl önce

CHP'li Bilecik Belediyesi’ndeki rüşvet skandalında yeni detaylar! Berberden bile rüşvet istemişler

Bilecik'te CHP'li Belediye Başkanı Semih Şahin'in danışmanı ve KAYI A.Ş.'nin genel müdürü Selçuk Erdağı'nın bir müteahhitten 200 bin dolar rüşvet alırken suçüstü yakalanmasının ardından rüşvet çarkının nasıl işlediğine ilişkin yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin'in sağ kolu ve yakın arkadaşı olan danışmanı Selçuk Erdağı, bir müteahhitten istediği 320 bin dolar rüşvetin 200 bin dolarını belediyedeki odasında nakit aldığı sırada polis ekipleri tarafından yapılan baskınla suçüstü yakalanmıştı. Erdağı çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilirken, Erdağı'nın rüşvet almasına imkân sağlayan belediye personelinin de belirlenmesi için çalışmalar sürüyor. Bu kapsamda İmardan Sorumlu Başkan Yardımcısı, encümen üyeleri ve ruhsat biriminde çalışanların da ifadelerine başvuruluyor. 'GÖZLERİNİ ESNAFA DİKTİLER' Bundan 1 yıl önce Bilecik Belediyesi'nde oluşturulan rüşvet ekibine ilişkin paylaşımda bulunarak olayın patlak vermesini sağlayan eski CHP milletvekili ve eski belediye başkanı Mehmet Seven, Erdağı'nın suçüstü yakalanmasının ardından SABAH'a açıklamalarda bulundu. Bilecik Belediyesi'ndeki rüşvet ekibinin işyerine ruhsat almak isteyen berberden bile rüşvet istediğini söyleyen Seven, 'Kendisinden rüşvet istenen bazı vatandaşlar gelip durumu bize şikâyet etmeye başladı. Zaten kentte de rüşvet olayları artık yüksek sesle konuşulmaya başlanmıştı. Kendisine ekmek kapısı açmaya uğraşan berber, çay ocağı ve bakkal gibi esnaftan bile çeşitli miktarlarda rüşvet istenmiş. Selçuk Erdağı'nın başında olduğu bu İstanbul ekibi, yakayı ele vermemek için akıl almaz yöntemler uygulamış. Rüşvet istemek için Belediyeye çağırdıkları esnaf ve müteahhit gibi kişilerden görüşme öncesinde telefonlarını alıp toplamışlar. Kimse ses ve görüntü kaydı yapmasın diye. Hatta daha da ileriye giderek bazı iş insanlarından istedikleri rüşvet miktarını hiç konuşmadan ve kağıtlara yazarak istemişler. Ben sosyal medya hesaplarımdan rüşvet konusunda sürekli paylaşımlar yaparak uyarılarda bulundum. Yetmedi. CHP yönetimine durumu ilettim. Fakat kimseden ses çıkmadı, umursanmadı' dedi.

2 yıl önce

Gazinocunun oğlu, Ekrem İmamoğlu'nu savunmak için ne yapacağını şaşırdı! Kar esaretiyle 15 Temmuz'u kıyasladı…

İstanbul'un kara teslim olduğu sırada İngiliz büyükelçi ile Sarıyer'deki bir balıkçıda yemek yiyen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu büyük tepki çekti. İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi Mehmet Arslan, İmamoğlu'nu savunmak için fotoğrafın gerçek olmadığını öne sürdü. İmamoğlu'nun fotoğrafını paylaşan AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Betül Sayan Kaya'ya sosyal medya üzerinden tepki gösteren Aslan "Sizde hiç utanma Allah korkusu yok mu? İftira atmak, yalan konuşmak zamanında işgal ettiğiniz devlet makamına hakaret" dedi. İMAMOĞLU'NU SAVUNMAK İÇİN HER YOLU DENİYOR Fotoğrafın gerçek çıkmasının ardından paylaşımını kaldıran Aslan, şimdi de İmamoğlu'nu savunmak için başka bir yol denedi. Bu kez de kar yağışı ile 15 Temmuz darbe girişimini kıyaslayan Aslan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef göstererek şu ifadeleri kullandı: "Kar yağarken balık yedi diye suçluyorlar, kendi ağababalarının darbe olurken tatilde olduğunu unutuyorlar"

2 yıl önce

TOGG'un Avrupa'ya açılan ilk kapısı Almanya oldu: Stuttgart şehrine temsilcilik açıldı

Tarihler 2011'i gösterirken Türkiye otomotiv sektöründe yarım kalan hikayesini yeni bir pencere ile aralamak istiyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde yerli otomotiv hayalini anlattı ve "elini taşın altına koyabilecek isimler arıyoruz." dedi. Önce lansmanı yapıldı. Ardından Gemlik'te fabrikanın temelleri atıldı. Üretim bandı adım adım kuruluyor. Seri üretim için de geri sayım sürüyor. Dünyanın da tercih edeceği bir araç için ihtiyaçlar doğru tercih edilmeliydi. O yüzden otomotiv üreticilerinin kalbine üs kuruldu. AVRUPA'NIN DOĞUŞTAN ELEKTRİKLİ İLK OTOMOBİLİ TOGG TRT Haber'in haberine göre, TOGG'un Avrupa'ya açılan ilk kapısı Almanya oldu. Almanya'nın Stuttgart şehrine temsilcilik açıldı. Almanya'da 2030 yılına kadar 15 milyon elektrikli aracın trafiğe çıkması hedefleniyor. Karbon salınımı böylelikle giderek azalacak. Sektöre 3 milyar euronun üzerinde teşvik verildi. Doğuştan elektrikli Avrupa'nın ilk otomobili Togg da bu pazara yakın olacak. Almanya'daki otomobil fabrikalarında görev alan binlerce gurbetçi bulunuyor. PEKİ ONLAR TOGG İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR? Alman otomotiv parçaları tedarikçisi Durmuş Yılmaz, "Kalitesine dikkat edilirse, Almanların da Türklerin de alacağına inanıyorum. Ama gerçekten çalıştığımız yerde biz, Almanların her şeye çok dikkat ettiğini görüyoruz. Biz de bunların aynısını yaparsak, kaliteye, disipline; Alman aldığı zaman bu arabanın iyi araba olduğunun farkına varacaktır." dedi. Gurbetçilere göre otomotivde kalite ve maliyet önemli. Ayrıca teknik altyapı dikkat edilecekler arasında yer alıyor. "KOLAY BİR SÜREÇ DEĞİL ANCAK İMKANSIZ DA OLMAYACAK" Otomotiv sektörüne girdiğinde firmaların rakip olarak bile görmediği Tesla, Tüm zorluklara rağmen elektrikli otomotiv sektörünün şimdilik hakimi. Gurbetçiler de TOGG'u kolay bir sürecin beklemediğini ancak imkansız olmayacağını düşünüyor. "TESLA'YI DA HAFİFE ALIYORLARDI" BMW Münih Fabrikası Personel Sorumlusu Mehmet Ertürk is Togg ile ilgili şunları söyledi: "Almanlarla konuşuyoruz, onlar da görüyorlar televizyonda. Yani Türkler ne zaman bugüne kadar araba yaptılar, yapıpta bugüne kadar başarılı oldular. 5 sene önce Tesla'nın durumu nasılsa, onları nasıl rakip görmüyorlarsa, şu anda Togg'u hiç rakip olarak görmüyorlar. Zamanında dediler ki, Tesla da BMW ile Mercedes ile çalışamaz, baş edemez, onlara rakip olamaz. Şimdi görüyoruz ki, elektrik arabalarında Tesla hepsinin önündedir. O yüzden ben umutluyum." TOGG 2022 sonunda ilk seri üretim aracını banttan indirecek. 2023 yılında pazara çıkacak.

2 yıl önce

Terör örgütü PKK'nın zorla dağa çıkardığı çocuk, örgütün kirli yöntemlerini deşifre etti

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığından alınan bilgiye göre, başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin baskı ve tehdit uygulayarak kandırdığı çocukların insan ticareti mağduru olarak tanımlanmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Bu kapsamda "İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mağdurların Korunması Hakkında Yönetmelik" hükümleri gereğince Türk vatandaşı yabancı ayrımı yapılmaksızın işlemleri yürüten İl Göç İdaresi Müdürlüklerinin mülakatları sonucunda 21 Ocak 2022 itibarıyla zorla örgüte alınan 2'si Suriye uyruklu 15 çocuk "insan ticareti mağduru" olarak tanımlandı. PKK'nın zulmüne maruz kaldıkları dönemdeki yaşlarının 9-17 olduğu belirlenen çocuklarla yapılan mülakatlar ise terör örgütü PKK'nın çocukları nasıl kandırdığını ve örgüte kazandırmaya çalıştığını gözler önüne serdi. ÇOCUKLAR GARA'YA GÖTÜRÜLDÜ İnsan ticareti mağduru olarak tanımlanan ve 14 yaşında katıldığı PKK'dan kaçarak kurtulan Suriye uyruklu bir çocuk, yapılan mülakatta, 12 yaşındayken babasının vefat ettiğini söyledi. Suriye'nin Halep kentinde örgütün eylemlerinin olduğunu, arkadaşlarının kendisini bu eylemlere götürdüğünü anlatan, zorla örgüte alınan çocuk, PKK'nın arkadaşlarına ve kendisine "Toplantılara katılın" dediğini aktardı. PKK tarafından kandırılarak örgüte alınan çocuk, şunları kaydetti: "'Cezire Derik tarafında bir yere götüreceğiz, sizi eğitip tekrar geri göndereceğiz. Tekrar evinize döneceksiniz, sadece olgunlaşmanız için sizi eğiteceğiz' dediler. Bir grup olarak bizi Suriye Cezire tarafına gönderdiler. 1,5 ay Derik tarafında siyasi eğitim verdiler. 1,5 aylık eğitimi tamamladık fakat baktık ki bizi göndermiyorlar. Dediler ki 'Artık kadromuzdasınız nasıl eve gidersiniz?' Gerçekten bizi kandırdılar, geri döneceğimizi söyleyip göndermediler. Bize 'Burada özgürsünüz ve eğitim de gördünüz, gerilla olacaksınız ailenizi unutun' dediler. Bu şekilde kandırdılar bizi." Daha sonra kendisi gibi iki çocukla birlikte kırsal bölgeye gönderildiğini belirten çocuk, ilk olarak Irak'ın kuzeyindeki Gara bölgesine götürüldüğünü daha sonra da Zap ve Metina'daki altyapıya yerleştirildiğini, Metina'da bulunduğu dönemde ise kaçmayı başardığını söyledi. Zorla örgüte alınan çocuk, "Zap ve Metina'da bir mağarada kalıyorduk. Orda bize askeri ve siyasi eğitimleri beraber veriyorlardı. 'Sizi olgunlaşmanız ve hazırlanmanız' için eğitiyoruz diyorlardı. 'Biz de ne savaşı ne silahı bu yaşta nerden bilelim bunları' dedik. Böyle olacağını bilseydim hiç gelmezdim. Gerçekten bunlar beni kandırdı. Orada HPG ve YJA Star grupları var. Zaten kadınların hepsi YJA Star'a bağlı. YJA Star savaşmak için genç kadınlar yetiştiriyordu. Kışları mağaralarda siyasi ve teorik eğitimler veriyorlardı. Erkek ve kadın beraber yaşıyorlar ama 'Bizim ahlakımız iyi, kötü şeyler yapmayın' diyorlardı." ifadelerini kullandı. "PKK AİLEDEN KOPARIYOR" Sözde üst düzey yöneticilerin örgüt üyeleri arasında duygusal ilişki yaşanmasını istemediğini söylediğini ancak bazı sözde yöneticilerin örgüt üyeleriyle uzun süredir birlikte olduğunu kaydeden çocuk, örgütün çocukları ailelerinden kopardığının altını çizdi. Zorla örgüte alınan çocuk, şöyle devam etti: "Bize Türkiye'nin en büyük düşmanımız olduğunu söylediler. Özellikle Türkiye'den katılanları korkutmak için 'Kaçanlara tecavüz ediyorlar, psikolojik baskı uyguluyorlar' diyorlardı. Sadece kaçıp özgürlüklerine, ailelerine kavuşmasınlar diye bu şekilde propaganda yapıyorlardı. Ama geldim çok şükür öyle bir şey görmedim. Kaçıp kurtulduğum için çok memnunum. Geldiğim zaman pişmanlık yasası vardı, pişmanlık yasasında yargılandım sonuna kadar da devlet bize yardımcı oldu. İnsan oralarda geçirdiği yıllarına çok büyük bir pişmanlık yaşıyor. 1,5 sene oldu geleli. Herkesin benim gibi gelmesini bir kişinin bile orda kalmamasını, gelip burada özgürce yaşamalarını istiyorum. Orada boş bir ömür geçiriyorlar."

2 yıl önce

Tapuda elektronik kimlik doğrulama sistemiyle büyük vurgun önlendi

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Mehmet Zeki Adlı, Elektronik Kimlik Doğrulama Sistemi'nin İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce koordine edilen ve Türkiye'de yeni kullanılmaya başlanan bir sistem olduğunu belirtti. Türkiye'de tapuda "sahte kimlik", "sahte vekalet" ve "sahte veraset intikal belgeleri" ile üç başlıkta sahtecilik yapıldığını belirten Adlı, teknolojiyi en iyi kullanan kurumlardan biri olarak, bu üç sahtecilik yöntemini yeni sistem üzerinden takip ettiklerini ve elden evrak almadıklarını vurguladı. Adlı, şu bilgileri verdi: "Biz artık tapu müdürlüklerinde fotoğraf istemiyoruz. Kimlik numaralarını kişi sistemden giriyor o yeterli bizim için. Biz TC Kimlik Belgesi ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün (MERNİS) sisteminden bilgileri teyit ediyoruz. Elektronik Kimlik Doğrulama Sistemi de bunun bir parçası. Kişinin bilgilerini teyit ediyoruz ama getirdiği kimlikteki bilgilerin doğru olup olmadığını tespit etmek için Elektronik Kimlik Doğrulama Sistemi'ni kullanıyoruz. Kimlik doğrulama sistemi ile parmak izi aldığınız an, nüfustaki parmak izi ile bizdeki karşılaştırılıyor, kimlikte oynama var mı, tespit edilmiş oluyor. Kimlikte oynama yapmak suretiyle sahteciliğin önüne geçmiş oluyoruz." 25-30 sahtecilik olayı yakalandı Bu sistem için Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile ortak çalıştıklarını belirten Adlı, geçen sene Yenimahalle Tapu Müdürlüğü, Çankaya Tapu Müdürlüğü ve Keçiören Tapu Müdürlüğünde başlatılan pilot uygulamaların başarıyla devam ettiğini anlattı. Genel Müdür Adlı, şunları kaydetti: "Keçiören, Yenimahalle ve Çankaya Tapu müdürlüklerinde başarılı sonuçlar elde ettiğimizi görünce devamı için çalışıyoruz. Bu sistemi Türkiye geneline tapu müdürlüklerinde yaygınlaştırmaya başlayacağız. İlk aşamada 2 bin civarında POS cihazı alacağız. Özellikle işlem yükü fazla olan müdürlüklerimize bunu kuracağız. Bu yöntemin uygulanmasıyla sahtekarlar da gelemiyor. Biliyor ki parmak izini bastığı zaman, o parmak izi ona ait değil mi teyit edilip ortaya çıkacak. Buna rağmen 25-30 sahtecilik olayı gerçekleşti ama biz bunların hepsini bu sistem ile yakaladık." Adlı, yakın zamanda noterlerin de Elektronik Doğrulama Sistemi'ne geçeceğini belirterek, böylece noterdeki sahteciliğin de önüne geçileceğini ve vekalet üzerinden yapılan sahteciliklerin büyük ölçüde azalacağını söyledi. Tapuda veraset intikal belgelerini de elden almayıp, mahkemeden ya da noterlerden çektiklerini, Elektronik Doğrulama Sistemi'nin yaygınlaşmasıyla sahteciliğin alanını daraltacaklarını ifade eden Adlı, "Bu sistem ile 35 milyonluk vurgunun önüne geçtik. Tapu müdürlüklerinde manuel hiçbir işlem almıyoruz. Gerekli bilgileri ilgili kurumlarla teyit ediyoruz. Ticaret şirketleriyle ilgili imza sirküsünü bile istemiyoruz. Pek çok şeyi sistem üzerinden yürütüyoruz. Bir devletin görevi vatandaşının işini kolaylaştırmaktır. Bunu yerine getiriyoruz." diye konuştu.

2 yıl önce

MHP Lideri Devlet Bahçeli: İmamoğlu görevinden affını istemeli İstanbul'un önünü açmalı

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Bir yandan ülkemizdeki gelişmeleri yakından takip ederken diğer taraftan da küresel olayları dikkatle okumak zorundayız. Doğru bir zamanda yanlış bir siyasetin temin çabası ise avunmadır. MHP'nin siyaseti doğrudur, sevdası doğrudur, hamdolsun duruşu dosdoğrudur. Doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye'yi etkileyen sarsıcı olayların, sıcak gerilim hatlarının ele alınması bize göre mecburiyettir. Rusya ile Ukrayna arasında derinleşen kutuplaşmanın, muhtemel bir savaş halinin Türkiye'ye nasıl etki edeceğini iyi ölçmek lazımdır. Beklentimiz Rusya ile Ukrayna arasında aklıselimin galip gelmesi, barış ve sükunetin hakim olmasıdır. Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı zaruridir. Bu ülkenin en ciddi talihsizliği güç blokları arasına sıkışıp kalmasıdır. Ocak ayının ikinci haftasından itibaren hızlanan temaslar şu ana kadar kalıcı bir iyileşmeye ulaşamamıştır. Ukrayna'nın adeta sömürge ülke muamelesi görmesi bir değer kaybıdır. ABD Başkanı Biden da aynı çizgidedir. PKK/YPG'ye verilen füzelerin aynısı Ukrayna'ya da gönderilmiştir. Rusya da Karadeniz ve Baltık Denizi'ndeki donanmasını güçlendirmiştir. Sınıra tıbbi destek sistemi kurması her ihtimale hazır olduğuna işaret etmiştir. NATO'nun açık kapı siyaseti ismiyle Rusya sınırlarına genişleme stratejisi, istikrarsızlığın kronikleşmesine yaramaktadır. Ukrayna, Biden ile Putin arasında bir anlaşmanın sonucu olmamalıdır. Rusya ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, 3. taraf bir ülke tarafından sağlanabilecektir. Bu ülke kuşkusuz Türkiye'dir. Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleri, ülkemizin arabuluculuk görevini tahkim etmektedir. MHP olarak bu sürecin arkasında duruyor, Rusya ile Ukrayna arasındaki düğümün mutabakatla çözülmesini arzu ediyoruz. Türkiye sözü dinlenen, nazı çekilen, varlığına itibar edilen, saygın ve güçlü bir devlettir. Bu gerçekleri kabulde zorluk çekenler olabilir. Türkiye'nin kapasitesinden dolayı uykuları kaçanlar da olabilir. Ancak hakikat eşi olmayan bir gücün inkar edilemez direniş noktasıdır. Hakikat günün birinde bir mektup gibi inkarcıların eline ulaşacak, yüzlerini kızartacaktır. SİYASETTE KAR TARTIŞMALARI Bilinmelidir ki tarihin şaşmaz geleneği, coğrafyanın şüphesiz gerçeği budur. Geçen hafta soğuk ve karlı hava hayatın akışını olumsuz etkilemiştir. Azalan barajlarımız, beyaz örtüyle birlikte önümüzdeki bahar aylarında hepimizin yüzünü güldürecektir. Meteoroloji uzmanları günlerce İstanbul başta olmak üzere ülkemizin tamamında kar yağışı olacağını duyurmuşlardı. Sorun karın yağması değil, alınmayan önlemler ve ihmaller zinciridir. Mühim olan tedbirleri kar yağmadan almaktır. Randevusunu saat gibi hatırında tutan İBB Başkanı, meteorolojinin uyarılarının bir türlü hatırlayamamıştır. 'Kar aniden bastırmış' diyecek kadar savrulmuştur. İstanbul Balık baştan, tuz da hepten kokmuştur. Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir. "İSTANBUL, İSTANBUL OLALI BÖYLESİ BİR ZULÜM GÖRMEMİŞTİR" İstanbul, İstanbul olalı böylesi bir zulüm görmemiştir. Liyakatsız, liyakat bir siyaset tellallığının elinde İstanbul sersefil hale düşmüştür. Trafik tıkanmış, hayat durmuş, Belediye Başkanı balıkçıya gidiyor. Bunu yaparken de hiç vicdanı sızlamıyor. Perdesi yırtılmış, pusulası bozulmuştur. Normal şartlarda İstanbul gibi bir kentin belediye başkanının herkesle görüşmesi normaldir. Normal olmayan husus kışın tam ortasında görüşmeye ne maksatla ihtiyaç duyulduğudur. Görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirildi mi? Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır? İMAMOĞLU'NUN BALIKÇIDAKİ FOTOĞRAFI: DİLEĞİMİZ GÖREVDEN AFFINI İSTEMESİ Bu şahıs Türkiye muhalifleriyle can ciğer kuzu sarması haline gelmiştir. Belediye başkanı balıkçıda yerken, sözcüsü de İsviçre'de karla mücadele etmiştir. Yoğun kar yağışı altında kayak yapmak, tatil yapmaktan oldukça hırpalanmıştır. İşte CHP'nin özeti, başı sonu bundan ibarettir. Kar yağışını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar, yüzsüzce MOBESE'yi dillerine dolarlar. Balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu açıklayın. Mahçubiyet duyacağınız gizli ilişkileriniz yoksa çıkın meydana milletin kafasındaki soru işaretlerini giderin. Açığı olanların MOBESE'den şikayet etmeleri normal. CHP zihniyetinin algı oyunları asla tutmayacak, kimse de bunlara itimat etmeyecektir. Bizim dileğimiz Büyükşehir Belediye Başkanı'nın görevinden affını istemesi ve İstanbul'un önünü bir an evvel açmasıdır. "DEMOKRASİ İHANETİN KILIFI OLAMAZ" Demokrasi işin özünde insana dayanan bir rejimdir. Demokratik sürecin kilit taşı insandır. Herkes ne düşünürse düşünsün, bir insanın başka türlü düşünmeye hakkı olacaktır. Demokrasiyi yalnızca çoğunluğun yönetimi olarak görmek makul sayılamayacaktır. Millet varsa, ülke varsa, devlet varsa, demokrasi kaçınılmaz bir realite olarak karşımıza çıkacaktır. Asıl sorun maskeli demokratların demokrasiyi kırıp, dökmeleri, işlerine geldiği gibi söküp takmalarıdır. Demokrasi ihanetin kılıfı olamaz. Demokrasi yakıp yıkmanın meşruiyet zemini olarak asla kullanılamaz. CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET TARTIŞMASI Hiçbir toplum, hiçbir ülke, mensuplarından hiçbirine hürriyetlerin tümünü sınırsız kullanma hakkı vermemiştir. Sınırlar hukuk kurallarıyla çizilmiştir. İnsanların birbirine göstereceği hoşgörü, demokrasinin ve hudut hattının tecelli etmesini sağlayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na büyükbaş hayvan benzetmesi yapmak terbiyesizliktir, suçtur. Hz. Adem'e hakaret sıradan bir söz olarak değerlendirilemez. Herkes aksini söylese de MHP bu görüşte olamaz, bu ilkelliğe göz yumamaz. Hakaret eden, küfür eden, kim olursa olsun bunun sonuçlarına katlanmalıdır.  'KÜRSÜDEKİ ÇOCUK' POLEMİĞİ Yavrumuzu bu noktaya getiren nedir? Katile katil, caniye cani, teröriste hain diyemeyen, bölücülerle bir ve aynı kareye giren kim varsa, demokrasiyle arasına geceyle gündüz gibi mesafe koymuştur. Bilinmelidir ki demokrasi taşlaşmış kalplerin, kiralanmış akılların, millete silah çeken şerefsizlerin hakkı değildir. Sayın Kılıçdaroğlu, tekerimize taş koymaya çalışanların alınlarını karışlarız. Keskin bıçak olup ayağa kalkarız. Demokrasinin askıya alındığını söylemek bölücü bir dildir. Demokrasiyi korumak için terörle mücadele ediliyor ey Kılıçdaroğlu, bundan haberin var mı? Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer diyen Kılıçdaroğlu senin yolun nereye çıkıyor?  6 PARTİNİN SİSTEM ÇALIŞMASI Güçlendirilmiş parlamenter sistem hazırlığı yapıyorlarmış ama henüz kurulacak masada nasıl oturacaklarını tespit edememişler. Zillet ittifakının Türkiye'ye katacağı hiçbir şey yoktur. Kılıçdaroğlu pot üstüne pot kırmış, bu milletin barıştıracağız demişti. Barışmak küsmek arasında olur. Bu küslükten bir tek bizim mi haberimiz olmadı? Milletin arasında en küçük bir küslüğün olmadığını görmelisin, aklını başına acilen devşirmelisin. Partimiz gücünü milletinden alan siyasal bir düşüncenin savunucusudur. Millet olmakla yeryüzünün çehresi değişmiştir. Bizim vazgeçmeyeceğimiz temel husus demokrasi mirasımızdır. "BİZİM İÇİN EDİRNE NEYSE HAKKARİ ODUR" Bizim için Edirne neyse Hakkari odur. Yozgat neyse Diyarbakır aynısıdır. Bütün yolların çakıştığı nokta Türkiye Cumhuriyeti'dir. Hiçbir insanımızın bir yerinden, hiçbir yurt köşesinin başka bir yerden üstünlüğü yoktur. Etnik köken, dil ve din gibi farklılıklara bakılmamıştır. Bizim dayandığımız ilkeler, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet ve tek dil ilkeleridir. Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Varsa cüret etmek isteyen, ben bunları kabul etmiyorum diyen; ayaklarını denk alsınlar, burada biz varız, buna izin vermeyiz.

2 yıl önce

Roketsan'ın "KMC Silah Sistemi" tanksavar bölüklerinin gücüne güç katacak

İkinci, taktik füze silah sistemi KMC'nin, tamamen yerli ve milli imkanlarla Roketsan ailesinin üyesi Türk mühendisler ve teknisyenler tarafından geliştirildiğini söyledi. Sistemin özelliklerine ilişkin İkinci, şu değerlendirmede bulundu: "KMC Silah Sistemi, yüksek hareket kabiliyeti, 360 derece dönüş özelliği ve araç içerisinden kontrol edilebilen stabilize taret sistemi ile sabit ve hareketli hedeflere karşı atış yapabilmektedir. Yine, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen UMTAS, L-UMTAS ve CİRİT gibi yüksek hassasiyete sahip ve tahrip gücü yüksek tanksavar füzelerinin bir arada kullanılabiliyor olması, sistemimizin çarpan etkisi yaratan önemli kabiliyetlerinden biridir. İnanıyoruz ki geliştirdiğimiz bu sistem, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin korkusuz tanksavar bölüklerinin gücüne güç katacak." 8 KİLOMETRE MENZİLE KADAR YÜKSEK VURUŞ KABİLİYETİ SUNUYOR Roketsan'ın verdiği bilgilere göre, tanksavar bölüklerine ilave yetenek kazandırma amacıyla başlatılan KMC Silah Sistemi Projesi, UMTAS, L-UMTAS ve CİRİT füzelerini atabiliyor. Proje kapsamında Konya/Karapınar'da icra edilen muayene ve kabul atışında belirlenen hedefler başarılı bir şekilde vuruldu. 2014 yılında kalifiye edilen KMC Silah Sistemi, bugüne kadar hem kara hem de deniz platformlarına başarıyla entegre edilerek test edildi. Sistem hem durarak hem de hareket halinde atış yeteneği ile UMTAS, L-UMTAS ve CİRİT füzelerini yüksek vuruş gücü ile ateşleyebiliyor. Sistem ayrıca, kullanıcısına, farklı konfigürasyonlarda atış kabiliyeti sunuyor. Sistem hem lazer hem de IIR güdümlü 3 farklı tipteki füzeyi atabiliyor. Stabilize tareti sayesinde 40 kilometre hıza kadar hareket halindeyken atış kabiliyeti sağlayan KMC Silah Sistemi, kullanıcıya 8 kilometre menzile kadar yüksek vuruş kabiliyeti sunuyor. Bu sistem, ayrıca, üzerinde taşıdığı yüksek teknoloji ürünü elektro optik sistemle 20 kilometre menzile kadar da keşif ve gözetleme faaliyeti yürütebiliyor.

1 2 ... 16 17 18 19 20 21 22 ... 65 66