05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

Ukrayna dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kritik mesajlar: Görüşmede bende bu umut doğdu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere hem ziyaretini değerlendirdi, hem de basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna ziyareti ile ilgili olarak şunları söyledi: "Öncelikle idrak ettiğimiz Leyle-i Regaip’in bizler için, alem-i İslam için hayırlara, sulha, sükûna vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Ukrayna’ya gerçekleştirdiğim resmi ziyaret çerçevesinde temaslarımızı tamamladık. 2011 yılında ihdas ettiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın 10’uncusunu icra ettik. Değerli Dostum Devlet Başkanı Sayın Zelenski’yle gerek ikili gerekse heyetler arası görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Konsey Toplantımızda Ukrayna’yla mevcut iş birliğimizi; askeri, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel bütün bu alanlardaki gelişmeleri ele alma fırsatımız oldu. HEDEF 10 MİLYAR DOLAR Stratejik ortaklığımızda son yıllarda kat edilen mesafeye baktığımız zaman geldiğimiz noktada Ukrayna’yla ticaret hacmimiz 2021 yılı itibariyle 7,5 milyar dolar düzeyine ulaştı. Şimdi hedef 10 milyar dolar. 10 milyar dolar hedefine de inşallah ulaşacağız. Ukrayna ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin de 30. yıl dönümüne tekabül eden ziyaretimizi, imzaladığımız 8 anlaşmayla taçlandırdık. Müzakereleri 11 yıldır süren özellikle Serbest Ticaret Anlaşması çok çok önemli ve anlamlıydı. Toplantı vesilesiyle ayrıca farklı birçok konuyu da ele alma imkânımız oldu. Konseyimizin bir sonraki toplantısının Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkiye’de tertiplenmesini kararlaştırdık. Ziyaretimiz münasebetiyle Ukrayna’nın egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne olan desteğimizi bir kez daha vurguladık. Maalesef Ukrayna ile Rusya ilişkilerinde gerilim gittikçe artıyor. Tansiyonun düşürülmesi için gereken katkıyı vermeye hazır olduğumuzu Sayın Zelenski’ye özellikle belirttik. Kendileri de “Bu tür bir adımda, üzerime ne düşünüyorsa, bunu yapmaya hazırım. Bana telefon açtığınız anda hemen ertesi gün, iki gün sonra, ne derseniz, nereye diyorsanız ben oraya çıkar gelirim” dedi. Bu konuda liderler seviyesinde bir zirveye veya teknik düzeyde görüşmelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğumuzu kendilerine ifade ettik. Uluslararası basının da Ukrayna-Rusya arasındaki meseleyi büyütmesinin faydadan daha çok zarar getireceğine inandığımı dile getirdim. Bu süreçte suhuletle, özellikle kılı kırk yaran bir hassasiyetle davranılması büyük önem arz ediyor. İkili sorunların Avrupa Atlantik Güvenlik Müzakerelerinin bir unsuru haline dönüştürülmesi, her iki kulvarın da tıkanmasına yol açıyor. Halbuki iki boyut, birbirinden ayrı olarak değerlendirilirse ve kendi dinamikleri içerisinde ele alınırsa çözüm şansı daha da artacaktır. Ziyaretim vesilesiyle Kırım Tatar soydaşlarımızın durumunu da gerek Sayın Zelenski’yle gerek soydaşlarımızla ayrıca görüştüm. Tabi Kırım Tatarları için burada konut yapımıyla alakalı bizim daha önceden verilmiş bir sözümüz var. Kiev’de yapacağımız konutlarla beraber kendilerine bir de cami sözümüz var. Bunlarla ilgili proje çalışmaları bitmek üzere. İnşallah TOKİ ile bu adımı atacağız ve süratle bunu da gerçekleştireceğiz. Stratejik ortağımız Ukrayna’yla her düzeyde karşılıklı yoğun temas ve istişarelerimizi sürdüreceğiz. Türkiye-Ukrayna iş birliğinin tüm bölgenin barışına ve refahına katkı sağlayacağı aşikardır. Ukrayna’da yaptığımız görüşmelerin ve imzaladığımız anlaşmaların hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ziyaret sırasında bana refakat eden tüm bakan arkadaşlarıma, bürokrat ve teknokrat arkadaşlarıma da özellikle teşekkür ediyorum." Daha sonra gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: SORU: Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan gerilimde, uluslararası basının bir kısmının, aynı zamanda ABD ve İngiltere’nin başını çektiği devletlerin gerilimin tırmanması ya da tansiyonun yükseltilmesi yönündeki açıklamalarını, yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir defa şunu çok açık ve net söylemem lazım; bu süreç içerisinde dikkat edilirse Batı maalesef şu ana kadar bu işin çözümünde katkı diye bir şey sağlamadı. Sadece adeta çomak sokuyorlar diyebilirim. Böyle bir durum var ortada. Bu konuyla ilgili olarak Sayın Putin’le olan görüşmeyi çok önemsiyorum. Zira Zelenski’yle olan görüşmede, zaten bu konularla ilgili bir mutabakatımız olduğunu gördüm. Çünkü şu anda Avrupa’da bu işi çözmeye yönelik olarak lider noktasında ciddi sıkıntı var. Bundan önce bakıyorsunuz bir Merkel icabında çıkıyordu, hakikaten çözüm için elinde anahtar bulundurabiliyordu. Ama bunun dışında şu anda böyle bir lider de kalmadı. Diğerlerinin ismini zaten vermeye gerek yok. ABD ile ilgili duruma da baktığımızda, Biden da şu an itibariyle bu sürece henüz olumlu yaklaşım sergileyemedi. Dışişleri Bakanlarının yaptıkları görüşmelerde de neticeye yönelik bir gelişme henüz kaydedilemedi. Bunu zaten kendilerinde de açık net görüyoruz. Temennimiz odur ki Sayın Putin’le yapacağımız görüşmeden sonra eğer arabulucu bir sıfat bize yüklenirse, bu sıfatla bu işin içine girmeyi kabulleniriz ve üzerimize düşen görevi de inşallah yapmaya çalışırız. Bu arada İlham Aliyev’in Ukrayna’ya bir ziyareti oldu. Bunun dışında Boris Johnson’ın aynı şekilde buraya bir ziyareti oldu. Bu ziyaretleri biz daha sonra derleyip toparlamak, buna göre de bir adım atmak istiyoruz. Sayın İlham Aliyev kardeşimizle bu ziyaretinden sonra bazı görüşmelerimiz oldu. Bütün mesele, bir şey beklemeden bu işin çözümüne yönelik ne yapılabileceğinin gayreti içinde olmak. RUSYA'NIN UKRAYNA SINIRINDAKİ ASKERİ HAREKETLİLİĞİ SORU: Zelenski ve Putin henüz bir araya gelmedi bu konuyu görüşmek için. Bu tür bir görüşmenin ABD ve NATO’nun gözetimi altında yapılması da pek olası değil. Türkiye iki lideri bir araya getirebilecek mi? Rusya gerçekten Ukrayna’ya girebilir mi? Rusya’nın sınırdaki askeri hareketliliğini nasıl yorumluyorsunuz? Davetimizle ilgili Sayın Putin’in Çin’den döndükten sonra Türkiye ziyaretini gerçekleştireceği yönünde olumlu bir dönüş oldu. Şimdi tarihi kararlaştıracağız. Sonra da Sayın Putin ile Sayın Zelenski’yi üst düzeyde bir araya getirmek üzere inşallah bu toplantıyı yapalım istiyoruz. Sayın Zelenski’yle olan mutabakatımız bu istikamette. Bunu alt düzeylere indirmeden inşallah üst düzeyde gerçekleştirebilirsek, buradan alacağımız neticenin bölgede yeni bir oluşuma fırsat vereceğine inanıyorum. Zelenski’yle olan görüşmede bende bu umut doğdu. İnşallah sonu da hayır olur. PUTİN'LE OLAN GÖRÜŞMEYİ ÇOK ÖNEMSİYORUM SORU: Ukrayna medyasında sizin ziyaretinizin Boris Johnson’ın ziyaretinden daha fazla yankı bulduğunu görüyoruz. Bu Ukrayna’nın Türkiye’ye verdiği önemin de bir göstergesi. Putin belli bir yığınak yaptı. Masaya da güçlü oturmak ve bu yığınağın da boşa çıkmaması adına Putin’in Türkiye ziyareti öncesi bir girişimi olabilir mi? Böyle bir ihtimal söz konusu mu sizce? Olursa Türkiye geldiğinde, masaya oturduğunda o görüşmenin niteliği nasıl olur? Ben bardağın boş tarafından bakmak istemiyorum, dolu tarafından bakalım istiyorum. Bizim, Sayın Putin’le olan görüşmemizin ikili mi yoksa Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı çerçevesinde mi olacağını o takvimi belirlemede konuşacağız. Eğer Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı çerçevesinde bunu yapalım derlerse, o zaman o çerçeve içerisinde yapacağız. Yani Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı için bir araya geleceğiz ama bu arada nasıl Ukrayna’da heyetler arası görüşmemizi yaptıysak, aynı şekilde yine Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızı gerçekleştirme, diğer taraftan da Sayın Putin’le özellikle Rusya-Ukrayna arasındaki bu sıkıntıyı aşmaya yönelik ikili görüşmemizi yapma fırsatı da doğmuş olacak. Çünkü bizim Rusya’yla şu anda ciddi manada ikili münasebetlerimiz var. Bu münasebetler sıradan değil. Bunun için atılacak adımlar da önem arz ediyor. O bakımdan Sayın Putin’le olan görüşmeyi çok çok önemsiyorum. İşin tabi Ukrayna’yla olan boyutu çok daha büyük önem arz ediyor. Zira dünyanın gözü şu anda burada; “acaba Rusya-Ukrayna arasındaki bu sıkıntı nereye varacak?” diye. Tabi olayın en önemli yanı malum Donbas. Donbas konusundaki gelişmeler, sınır boylarındaki gelişmeler; bunların hepsi şu an itibariyle dünyanın bakışını da buraya yöneltmiş durumda. Temennim odur ki bu bölge barıştan, sulhtan ayrılmasın. Bunun için de bu mücadelemizi sürdürüyoruz. DOĞAL GAZIN SIFIRLANMASI GİBİ BİR ŞEY SÖZKONUSU DEĞİL SORU: Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de önemli bir gelişme oldu. ABD EastMed projesinden desteğini çekti. Geriye İsrail gazı için tek yol da Türkiye kalıyor gibi gözüküyor. Doğu Akdeniz de dünyanın gözünün uzunca bir süredir üzerinde olduğu bir nokta ve bizim için çok önemli gelişmeler oluyor burada. Ayrıca Türkiye olarak Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle de bir taraftan normalleşme emareleri görüyoruz. Bunlar Türkiye için nasıl bir sürece işaret ediyor gelecek için? Tabi bu çalışmalar böyle basit rakamlar değil, çok ciddi rakamlar. Şimdi burada da bana göre ABD beklediğini bulamadığı için ve bu işi mali noktada ekonomik bulmadığı için, buradan çekilmek durumunda kaldı. Yoksa ekonomik neticeyi bulmuş olsa ABD buradan çekilmezdi. Biz ise bölgede ne diyoruz? Burada Kuzey Kıbrıs’taki Türklerin hakları var. Bu haklar için de biz adımlar atıyoruz. Bizim şu anda 3 tane sondaj gemimiz var, 4’üncüyü aldık. 2 tane de sismik araştırma gemimiz var. Bunların şu anda çalışma alanlarını belirledik. İşte bir kısmı Karadeniz’de çalışıyor, bir kısmı da bundan böyle Akdeniz’de çalışmalarını sürdürecek. Tabi kendi gemilerimiz olması hasebiyle bunlar bizim maliyetlerimizi ciddi manada düşürüyor. İnşallah bunlarla beraber, hele hele şimdi bu Sakarya Gaz Sahası ve o bölgelerde attığımız adımlarda ve yaptığımız sondaj çalışmalarında neticeleri almaya başladığımız andan itibaren bir defa doğal gazı halkımıza mal etmemiz çok daha farklı olacak. Aynı şekilde geleceği görmede bundan böyle bizim gücümüz çok daha artacak. Son dönemlerde bazıları diyor ki “Doğal gaz artık sıfırı tüketiyor, doğal gazda durum şöyle kötü, böyle kötü.” Doğal gazın sıfırlanması, sıfırı tüketmesi gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil. İran’da bir arıza sebebiyle ufak bir sıkıntı oldu. O ayrı bir konu ama bu bizim doğalgazımızın tükenmesi anlamına gelmiyor. Bizim bir defa Tuz Gölü’nün altında doğalgaz depolama alanlarımız var. Silivri’de yine aynı şekilde doğalgaz depolama alanlarımız var. Bir de bunun yanında Azerbaycan’dan geliş devam ediyor. Bunun yanında yine aynı şekilde Rusya’dan doğalgazımız geliyor. Durum böyleyken kalkıp da vatandaşı, milleti bu konuda heyecanlandırmanın bir anlamı yok. Bizim buradaki yaklaşımımız nedir? Biz doğalgazımızı tasarruflu kullandık. Ne yaptık? Mesela en azından sanayiye doğalgaz verme olayını azalttık. Dedik ki kesinlikle konutlara kesinti yaşatmayacağız, konutlarımıza doğalgazı vermeye devam edeceğiz. Ve programımızı aynı şekilde uyguladık. Bu arada ben İran Cumhurbaşkanı ile görüşmemi yaptım. Aynı şekilde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın Yardımcısını, BOTAŞ’ın yetkililerini İran’a gönderdik. Onlar da orada görüşmelerini yaptılar. Sayın Cumhurbaşkanı “Bize 10-15 gün müsaade ederseniz, biz bu işi toparlarız” dedi. Gerçekten de 15 gün içerisinde falan iş toparlandı ve yeniden normal akışa geçti. Şu anda biz mesela Irak olayını da gündemimize aldık. Onu düşünüyoruz. Irak’tan da belki doğalgaz noktasında Türkiye’ye bir arz olabilir. O da olursa zaten daha da farklı olacak. Ama bizim şu anda Türkiye olarak doğalgazda herhangi bir sıkıntımız yok. Türkiye’nin böyle bir sıkıntısı yokken bunu varmış gibi göstermek, milletimizi bu kış mevsimi içerisinde psikolojik olarak olumsuz etkilemekten başka bir işe yaramaz. SORU: İsrail gazı da geldiği zaman, İsrail gazı da Türkiye’den geçecekse belki bir alternatif oluşturacak mı? İsrail’le, Sayın Herzog’la bu konuyu da görüşeceğiz. Sayın Başbakan’la aynı şekilde yine bu konu görüşülecek. Biz, İsrail’le bu noktada geçmişte zaten yolumuzu açmıştık. Biz, İsrail doğal gazını ülkemizde kullanırız, kullanmanın ötesinde Avrupa’ya geçişi için de müşterek bir çalışmanın içerisine gireriz. Şimdi Sayın Herzog’la da inşallah Türkiye ziyaretinde bu konular bizim gündemimizde olacak. VATANDAŞI ZORA SOKACAK FİYAT UYGULAMASINI YAPMAYIZ SORU: Tüm dünyada enerji maliyetlerinin artmasının bizde de özellikle elektrik ve doğal gaz faturalarına bir yansıması oldu. Siz de vatandaştan gelen talep doğrultusunda elektrik fatura tarifelerinde kilovat oranını değiştirdiniz. Acaba vatandaşa, küçük esnafa yansıyacak yeni bir düzenleme olabilir mi? Doğal gazda da benzer bir düzenleme olabilir mi? Biz doğal gazda ve elektrikte zaten bu süreç içerisinde ciddi manada sübvansiyon yaptık. Avrupa ile mukayese edilmeyecek derecede bir sübvanse yaptık. Şu an Avrupa’nın en ucuz doğal gazı bizde. Geçen yıl elektrik faturalarında yüzde 50, doğal gaz faturalarında yüzde 75 oranında devlet olarak sübvansiyon sağladık. Tarifelere yansıtılmayan toplam sübvansiyon tutarı 100 milyar lirayı buldu. 2022 yılında da doğal gazın 4’te 3’ü hala sübvanse ediliyor. Dünya enerji noktasında büyük bir darboğazda. Biz bu darboğazı öngördük ve güçlü, sosyal devlet mantığıyla tedbirlerimizi aldık. Kademeli tarife de Türkiye’deki hanelerin ortalama elektrik tüketimleri hesaplanarak 150 kilovatsaat olarak belirlenmişti. Gelen talepler üzerine birinci kademe aylık 210 kilovatsaate çıkarıldı. Bundan sonraki süreçte de biz vatandaşımızı dara, zora sokacak bir fiyat uygulamasını yapmayız. SORU: Irak’tan gelecek gaz, Irak’ın kuzeyinden mi olacak? Neçirvan Barzani ile görüştünüz geçenlerde. Merkezi yönetim değil herhâlde, Kuzey Irak değil mi? Neçirvan Barzani, Irak’ın kuzeyinde de olsa biz onunla Irak’ın merkezini de konuşabiliriz ve konuştuk. Neçirvan Barzani’yle olan dostluğumuz bizim çok çok farklıdır ve aramızdaki hukuk ileri derecededir. O da bu konuda elinden geleni yapacağını, döner dönmez merkezi yönetimle olsun, ilgililerle olsun konuyu görüşeceğini söyledi. İnşallah Irak doğal gazıyla ilgili de anlaşmalarımızı yapıp, oradan kazan-kazan esasına göre hem onlar kazanacak hem de biz kazanmış olacağız. TERÖR ÖRGÜTÜ DEAŞ'IN LİDERİNİN ÖLDÜRÜLMESİ SORU: ABD, DEAŞ terör örgütü lideri Kureyşi’nin öldürüldüğünü duyurdu. Türkiye sınırına çok yakın bir noktada bu operasyonu yaptılar. İdlib olması hasebiyle, acaba Türk askeri varlığının olduğu noktalara yakın bir yerde miydi? Bu operasyon öncesi ABD ile bir irtibat oldu mu, bilgi paylaştılar mı? Türkiye uluslararası barış ve istikrarın temini yolunda DEAŞ terör örgütü ve onun temsil ettiği çarpık zihniyetle mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Bu kapsamda uluslararası çabalara yaptığımız aktif katkılar var. Ayrıca gerek yurtiçinde gerek sınır ötesinde gerçekleştirdiğimiz operasyonlar ve aldığımız önleyici tedbirlerle DEAŞ terör örgütünün geriletilmesinde çok önemli roller üstlendik. Ülkemiz, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nun etkin bir üyesi olarak da terör örgütüyle mücadelede uluslararası çabalara aktif katkı sağlamaya devam edecektir. Öte yandan, uluslararası barış ve güvenliğin temini için tüm terör örgütleriyle ayrım yapılmaksızın mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

1 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu: Türkiye coğrafyaya umut olan bir anlayışı ortaya koymuştur

Soylu, AK Parti Genel Merkezi'nde İnsan Hakları Başkanlığı tarafından düzenlenen, "81 İl Kurum Ziyaretleri Değerlendirme Toplantısına" katıldı. Birçok kürsüde konuşma imkanına sahip olmalarına rağmen, AK Parti'deki kürsülerin kendisini her zaman heyecanlandırdığını belirten Soylu, toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Konuştukları meselenin Hazreti Adem'den bugüne kadar insanlığın en temel meselesi olduğunun altını çizen Soylu, şöyle devam etti: "Doğduğumuzda ailelerimiz hayırlı insan olmamız konusunda dua etmiştir. Bir hayırlı insan kavramı var. Öldüğümüzde musalla taşında ise yine bizim için hak, helal kavramları var. Onun için insanoğlunun karşı karşıya kaldığı bu süreçte, inancına göre, değerlerine göre, gelenek göreneklerine göre, yaşadığı çevreye göre attığı adımlar ilk insandan bugüne kadar devam etmektedir. Benim şahsi bir değerlendirmem var. Ben ilk insandan bugüne kadar insan davranışının, ne kadar tekamül olursa olsun değişmediği kanaatine varanlardanım. Yollar değişebilir, mekanlar değişebilir, insanların giysileri değişebilir ama insan davranışının, insan refleksinin değişmediği kanaatindeyim. Cenab-ı Allah insanı ilk yarattığında da mükemmel bir varlık olarak yarattı, bugün de mükemmel bir varlık olarak devam ediyor. O günkü aklı, fikri neyse, bugün de aynıdır." Batı'nın küresellik dayatmalarına karşın 21'inci asrın, vekalet savaşlarıyla, kitlesel göçlerle başladığına dikkati çeken Soylu, "Tam da 20'nci yüzyılın son çeyreğinde sınırların ortadan kalkmasını ortaya koyan AB, kendi içerisinde ortak para birimi, kendi içerisinde ortak vatandaşlık kavramından uzaklaşıldığı yepyeni bir döneme girdi. Ürkmeye ve korkmaya başladı. Açılan, sınırlarını kaldıran Batı, dünyada başlayan göç dalgalarına karşı korunmacı, sınırlarını kapatan bir tavra sürüklendi." diye konuştu. "TAYYİP ERDOĞAN, BU ÜLKENİN VE BU MİLLETİN BÜYÜK ONARICISIDIR" Göç, enerji krizi gibi meselelerin uluslararası meseleler olduğunu ve devam edeceğini aktaran Soylu, Afganistan'ın, Pakistan'ın, Afrika'nın, Libya'nın, Yemen'in, Lübnan'ın önümüzdeki 25 yılda da düzelmeyeceğine dikkat çekti. Vekalet savaşlarının devam edeceğini ve Batı'nın sorunlarını Doğu'ya yıkmak üzere on yıllardır uyguladığı bütün politikalarını da aynı şekilde uygulamaya devam edeceğini söyleyen Soylu, sınırları aşan suçların da süreceğini kaydetti. Soylu, "Aslında 20'nci yüzyılın çeyreğinde Batı'nın bize sunduğu dünya güzellemesinin bir sanal güzelleme olduğu ve Batı'nın büyük bir tiyatro oynadığı ortaya çıkmıştır. Şu cümleyi unutmamanızı istirham ederim, Doğu'nun altı zengin Batı'nın üstü zengin. Doğu'nun üstü fakir, Batı'nın altı fakir. Dünya yüzyıllardır aynı süreci yaşamaktadır. Aynı süreci yaşamaya devam etmektedir." dedi. Bu süreçte, terörle, gecelik yüzde 8 bin liralık faizlerle terbiye edilmeye çalışılan bir Türkiye tablosu olduğunu ifade eden Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Dışardan parmak sallanan bir Türkiye tablosu söz konusuydu. 'Siz yapamazsınız' diye öz güveni alınan bir Türkiye tablosu söz konusuydu. Hem demokrasi alanında hem kalkınma alanında önü kesilen bir Türkiye vardı. Biz şunu yaptık, Türkiye'yi fay hatlarıyla bölmeye çalışan bu fay hatları üzerinden sürekli, her sıçrama anımızda, her sevinç anımızda, bu fay hareketlerimizi tetikleyerek bizi harekete geçirmeye çalışan ve bir birimize düşürmeye çalışan, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-anti laik gibi aslında bu toplumun hasletleri içinde olmayan bir anlayışı sürekli ortaya koymaya çalıştılar. Tayyip Erdoğan sadece AK Parti'nin Genel Başkanı değildir, sadece Türkiye'nin Cumhurbaşkanı da değildir, tarihimizin bütün travmalarını örtmeye çalışan ve sadece bugünün şehir hastanelerini, bugünün büyük köprülerini, bugünün büyük kalkınma projelerini yapmaya çalışan bir kişi olmasının yanında bu ülkenin ve bu milletin büyük onarıcısıdır." Bugün gelinen noktada kimsenin hayat tarzına bir müdahalede bulunulmadığının, herkesin kendini ifade edebildiğinin altını çizen Soylu, oluşturulmak istenen korku iklimine karşı bugün bambaşka bir Türkiye olduğunu söyledi. "BUGÜN HERKES KENDİSİNİ ÇOK RAHAT İFADE EDİYOR" Bu ülkede "Alevi" demenin yasak olduğu dönemler yaşandığına işaret eden Soylu, şöyle konuştu: "Bugün herkes kendisini çok rahat bir şekilde ifade ediyor. Sadece ifade etmiyor, eşit vatandaşlık kavramı içinde bunu sağlamaya çalışıyor. Ben İstanbul'da doğdum büyüdüm ve o zaman 'Ben Kürdüm ama' cümlesini defalarca duyduk. Sanki Kürtlük sıkıntılı bir kavram. Bu ülkede birçok kereler minibüsten indirilerek kimliklerine bakarak ayrıştırıldığı bir tabloyu defalarca yaşadık. Bugün öyle değil. Bugün Türkiye'nin 81 vilayetinde hiç kimse etnik kökeni, mezhebi dolayısıyla farklılaştırılmayan, eskinin travmalarına rağmen, devletin kesinlikle böyle bakmadığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu devrimler nasıl oluştu? Bu gördüğünüz kadrolar sayesinde. Bunlar öyle kolay işler değildir. Bugün Türkiye AK Parti sayesinde, Cumhur İttifakı sayesinde, Türkiye'de, dünyada bütün saldırılara karşı, etrafımızda terör coğrafyası olmasına rağmen, Batı'nın acımasız sınırlamalarına rağmen, dünyaya ümit veren, dünyaya umut olan, etrafındaki coğrafyaya umut olan bir anlayışı ortaya koymuştur." "BİR ANNE, TRT RADYO FREKANSINDAN EVLADINA SESLENDİ" Yarın Diyarbakır Annelerinin nöbetinin 1000'inci günü olduğunu bildiren Bakan Soylu, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir sürecin böyle işlemediğinin altını çizdi. Bu sürecin tamamen doğal geliştiğini belirten Soylu, bir annenin çocuğunu terör örgütüne katmak isteyenlerin, HDP binasında olduğunu bildiği için oraya olan itirazından ve diğerlerinin bu itiraza katılmasından bu sürecin geliştiğini söyledi. Onlarca annenin evladına kavuştuğunu hatırlatan Soylu, bir annenin evladına kavuşmasıyla ilgili yeni yapılan bir çalışmaya ilişkin şunları kaydetti: "Bir ailenin çocuğu terör örgütünde sınırlarımız içerisindedir. Annesinin dilinden mektuplar yazılır, onun hangi bölgede olduğu bilindiği için binlerce mektup helikopterlerle o bölgeye atılır. Annesinin oğlunu özlediği, onu bir vesile ile görmek istediği, bu işin bir sonunun olmadığını ifade eden bir mektup. Aslında içinde annenin göz yaşları vardır. Sonra, ufak bir irtibat kurulur, ardından TRT Radyo üzerinden, orda TRT Radyo dinlendiği istihbaratı üzerine annenin sesi, evladına seslenmesi radyo üzerinden frekans bozularak o bölgeye günlerce yayın yapılır ve çağrılar devam eder. Anne pes etmez, devlet pes etmez ve netice itibarıyla bundan 4 gün önce evlat ve anne evlerinde buluşturulur. Bu aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın, iklimini ortaya koyduğu yeni Türkiye'nin en önemli insan manzaralarından bir tanesidir." Soylu, 1,5 yıl içerisinde 1585 Cemevi'ni ziyaret ettiklerini aktararak, "Cumhuriyet tarihinde, yine Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu ilk 'Alevi Açılımı' diye nitelendirdikleri ama toplumsallaştırdığı, kimsenin ötekileştirilmediği bir anlayışı biraz daha altını tahkim ederek yaptık. Arkadaşlarımız gittiler oturdular, sohbet ettiler. Talepleri toplanarak, şu ana kadar yüzde 75-80'i yapılarak, onlara ulaşılmaya çalışıldı." dedi. Roman Açılımı ve diğer yapılan açılımlara da değinen Soylu, "Cumhuriyet tarihinde azınlıklarla bu kadar ilişki kuran bir anlayış ortaya konulmamıştır. Bu da Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti tarzı siyasetin sonucudur." diye konuştu. "GELEN TALEPLER, İSTEKLER, DEĞERLENDİRMELER BAKANLIKLARIMIZA İLETİLDİ" AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta da yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Başkanlık olarak "önce insan" temelinde politikalar ürettiklerinin altını çizen Usta, şunları kaydetti: "İnsan haklarının gelişmesi, korunması ve daha yaygın hale gelmesi adına attığımız yerinde adımlarımız, politika çalışmalarımız, eğitim programlarımız, süreli yayınlarımız, istişare toplantılarımız, raporlarımız, sosyal medya çalışmalarımız, hukuki süreç takiplerimiz ve 81 il eşzamanlı faaliyetlerimiz ile sağlamlaştırmayı amaçladık, amaçlıyoruz. Buradan hareket ile gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmaları biz insan için yaptık. Çünkü biz daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inananlarız." 81 İl İnsan Hakları Başkanlıkları olarak ilçe kaymakamlıkları, il jandarma komutanlıkları, emniyet müdürlükleri gibi birimleri ziyaret ettiklerini aktaran Uslu, "Gelen talepler, istekler, değerlendirmeler Bakanlıklarımıza iletildi. İnşallah çözüm bulma yolunda kıymetli Bakanlarımız gayet gösterecektirler." diye konuştu.

1 yıl önce

Muşlu aileler umutla çocuklarına kavuşmayı bekliyor

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı evlat nöbetinin ardından Muşlu aileler de 7 Nisan'dan bu yana her hafta çarşamba günü eylem yapıyor. Yürütülen ikna çalışmaları sonucu terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olanların ailelerine kavuşmasıyla eylemi sürdüren anne ve babaların umudu da her geçen gün artıyor. Muş'ta HDP İl Başkanlığı binası önünde 2 ailenin katılımıyla başlayan oturma eylemine katılım 63'üncü haftada 37'ye yükseldi. Terör örgütü PKK ile HDP'ye tepkilerini dile getiren aileler evlatlarına seslenerek, güvenlik güçlerine teslim olmaları çağrısında bulunuyor. "ÇOCUKLARI ORADA BIRAKMAYACAĞIZ" Bitlis'in Tatvan ilçesinden 6 yıl önce 15 yaşındaki çocuğu dağa kaçırılan Naciye Sönmez Yıldız, yıllardır umutla oğlunun evlerine dönmesini beklediğini söyledi. Devletin bu konuda yanlarında olduğunu ifade eden Yıldız, "Çocukları orada bırakmayacağız. Oğlum neredeysen çık gel, devlete teslim ol." dedi. Yıldız, oğlunun okul çağında dağa kaçırıldığını belirterek, çocuğuna duyduğu özlemi dile getirdi. “DEVLETİMİZE TESLİM OLUN" Anne Ayten Koçhan ise 8 yıl önce oğlunun kaçırıldığını, o günden sonra kendisine ulaşamadıklarını anlattı. Çocuğunu HDP ve PKK'dan istediğini belirten Koçhan, "Bir çocuk bile dağda kalmayıncaya kadar eylemimize devam edeceğiz. PKK'dan HDP'den çocuklarımızı istiyoruz. Yeter artık annelerin ve babaların ağladığı. Çocuklarımızı bıraksınlar. PKK ve HDP'den korkmuyoruz. Hiçbir şey evladımdan daha kıymetli değil." ifadelerini kullandı. Oğlunun 8 yıl önce Bursa'dan dağa kaçırıldığını kaydeden Alaattin Koçhan ise 63 haftadır HDP önünde eylem yaptığını, evlatlarına hasret kalmanın acısını yaşadıklarını ifade etti. Oğlu Ersin'e seslenen Koçhan, "Oğlum dön gel, devletine sığın. Birilerine güvenme, onlardan sana hayır yok. Dönüp geleceğin yer burası. Arkadaşlarınla dönün, gelin." diye konuştu.

1 yıl önce

Ukrayna Altyapı Bakanı Kubrakov: İlk tahıl gemilerinin bu hafta Çornomorsk Limanı’ndan yola çıkmasını umut ediyoruz

Ukrayna Altyapı Bakanı Oleksandr Kubrakov, Ukrayna tahılının dünya pazarına sevkiyatı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz hafta İstanbul'da, Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler (BM) arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde tahıl yüklü ilk gemilerin bu hafta içerisinde Çornomorsk Limanı'ndan hareket etmesini umut ettiklerini söyleyen Kubrakov, "Anlaşmanın gelecek günlerde geçerli olmaya başlamasını umuyoruz. Her şeyin bu hafta başlaması için hazırlık yapıyoruz" dedi. Ukrayna Altyapı Bakanı Yardımcısı Yuriy Vasyukov da, Çornomorsk'tan sonra Odessa ve Pivdennyi limanlarından da tahıl sevkiyatına başlanacağını ifade ederken, 3 limandaki faaliyetlerin 2 hafta içerisinde başlayacağını söyledi.

1 yıl önce

200 polisle dron destekli "Umut Tacirlerine Operasyon": 15 gözaltı kararı

Edinilen bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şubesi ekiplerince, göçmen kaçakçılığının önlenmesi amacıyla çalışma başlatıldı. Yaklaşık 6 ay süren teknik ve fiziki takibin ardından 15 şüpheli tespit edildi. Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında gözaltı kararı verilen zanlıların yakalanması için Mersin merkezli Antalya, İstanbul, Muğla, İzmir, Hatay ve Uşak’taki adreslere şafak vakti eş zamanlı "Umut Tacirleri" adı verilen operasyon düzenlendi. Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü ile dron destekli gerçekleştirilen operasyonda, belirlenen şahıslar gözaltına alındı. Polislerin, adreslerdeki aramaları devam ediyor.

1 yıl önce

BM Genel Sekreteri Guterres'ten Türkiye'ye tahıl anlaşması övgüsü: Dünya için umut ve mucize

Birleşmiş Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Genel Kurul Görüşmelerinin açılışında açıklamalar yaptı. Guterres, Türkiye'nin desteğiyle sağlanan tahıl anlaşmasını överek, anlaşmanın dünya için ''umut'' ve ''mucize'' olduğunu söyledi. "Bir an önce harekete geçilmezse küresel gübre kıtlığı, hızla küresel gıda kıtlığına dönüşecek." diyen Guterres, "Öfke, hiddet ve olumsuzlukları paraya çeviren bir iş modeline dayalı sosyal medya platformları, toplumlara tarif edilemez zararlar veriyor." açıklamasını yaptı. Guterres, "Jeopolitik bölünmüşlükler Güvenlik Konseyi'nin işleyişini, uluslararası hukuku ve işbirliğini baltalıyor. Bu şekilde devam edemeyiz." dedi.  

1 yıl önce

Mersin'de şafak vakti FETÖ/PDY operasyonu: Rüya içerikli 'umut' mesajları göndermişler

Mersin Cumhuriyet Başsavcılığız tarafından yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamına örgütün güncel yapılanması içinde olduğu iddia edilen 15 kişi tespit edildi. Şüpheliler hakkında yakalama kararı çıkarılmasının ardından İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, operasyon için harekete geçti. Şafak vakti 120 polisin katılımıyla gerçekleşen eş zamanlı operasyonlarda, çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. Şüpheliler, sağlık kontrolünün ardından emniyete götürüldü.    RÜYA İÇERİKLİ 'UMUT' MESAJLARI  Soruşturma kapsamında şüphelilerin, operasyonlarla zayıflayan örgütün, dağılmamak ve mensuplarının aidiyet duygusunu pekiştirmek için kriptolu yazışma uygulamaları üzerinden rüya içerikli 'umut' mesajları gönderdiği tespit edildi. Ayrıca, örgütün öğrenci yapılanmasında yönetici olduğu ileri sürülen bir şüpheli hakkında aynı zamanda 'terör örgütü PKK/KCK propagandasını yapmak' suçundan da soruşturma yürütüldüğü belirlendi.

1 yıl önce

Kandil'den Kılıçdaroğlu'na övgü yağıyor: "Tutumu umut aşılıyor"

Bölücü terör örgütü PKK'nın 'gizliden' destek verdiği 6'lı koalisyonun adayı Kılıçdaroğlu'na PKK elebaşlarından Duran Kalkan da destek verdi. CHP liderinin tutumunun antifaşist çevrelere umut aşıladığını söyleyen Kalkan, CHP'ye de çağrı yaptı.

1 2 3 4 5