03 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan Can Dündar'ın yargılandığı 'MİT tırlarının durdurulması' davasına müdahil oldu

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde kapalı oturumda yapılan ikinci celseye MİT Başkanlığı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatları katıldı. Dündar'ın avukatı ise mazeret bildirerek duruşmaya gelmedi. Duruşmada söz alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Kevser Güner, suçtan zarar görme ihtimalleri bulunduğundan müdahilliklerine karar verilmesini talep etti. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, firari sanık Dündar hakkındaki yakalama kararının infazının ve yurt dışından iade talebinin beklenilmesine hükmetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın suçtan zarar görme ihtimalini dikkate alarak davaya katılma talebini kabul eden heyet, duruşmayı 29 Aralık'a erteledi. Davanın geçmişi MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin davada yargılanan firari sanık eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, "gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek" ve "örgüt (FETÖ) içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçlarından 23 Aralık 2020'deki duruşmada 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

2 yıl önce

Yargıtay'dan emsal karar: Vasıflı işçi asgari ücretle çalıştırılamaz

Hukuk bürosunda avukat katibi olarak çalışan genç, ücretlerinin ödenmediğini belirterek istifa etti. İş Mahkemesi’nin yolunu tutan katip, hukuk ofisinde sekreter olarak en son 4 bin TL net ücret ile çalıştığını kaydetti. İş sözleşmesini ücretinin aylardır ödenmemesi nedeniyle haklı sebeple feshettiğini belirten davacı katip, işyerinde tek çalışan olması nedeniyle yıllık izin kullanamadığını, kendi tuttuğu masraf ajandalarını gerçek ücretin ispatı amacıyla elinde tuttuğunu, işverenin kendisine istifa dilekçesi vermesi halinde alacaklarını ödeyeceğini beyan ettiğini, istifa dilekçesi vermediğini, haklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile yıllık izin ve ücret alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı avukat ise katibin asgari ücretle çalıştığını belirterek iddiaları yalanladı. Mahkeme davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararı her iki taraf da temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. İşverenin ücret bordrosu oyunu Yargıtay kararında; işin vasıflı bir iş olmasının işçinin kıdemi yaşadığı şehir dikkate alındığında asgari ücretle çalışmasının yaşamın olağan akışına uygun olmadığı vurgulandı. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görüldüğü hatırlatıldı. Bu durumda gerçek ücretin tespitinin önem kazandığı, işçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususların dikkate alındığı dile getirildi. Somut uyuşmazlıkta, davacı aylık ücretinin net 4 bin TL olduğunun belirtildiği kararda şöyle denildi: “Davalı asgari ücret ödendiğini savunmuştur. Davacının hukuk ofisinde sekreter, (avukat katibi belgesi mevcut) olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, davacıya ödenen aylık ücretin ispatı yönünde davacının kendi tuttuğu ve işverence kayıtlara esas alınan masraf ajandalarına dayanmış ve masraf ajandaları yargılama sırasında mahkeme kasasına alınmıştır. İşverenin TÜİK verilerine ve davacının işyerinde tuttuğu ajandalara bir itirazı olmadığı aksine işverence davacının masraf ajandalarını ve bazı belgeleri yanında götürdüğü iddia edilerek tutanakla tespiti yaptırılarak Savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu görülmektedir. Davacı masraf ajandalarını fotokopi şeklinde dosyaya ibraz etmiştir. İncelenen masraf ajandalarında davacıya 2018 yılında 3.500 TL net ücret ödendiği, 2019 yılında ise 4.000 TL net ücret ödendiği görülmektedir. Davacının 14 yılı aşkın kıdemi, çalıştığı işyerinin büyükşehirde olması ve yaptığı işin vasıflı bir iş olması nedeniyle işin niteliği gereği asgari ücretle çalışması hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir. Tüm bu nedenlerle avukat sekreteri olarak çalışan davacının 3342 kodlu hukuk sekreteri için TÜİK tarafından bildirilen emsal ücretle çalıştığının kabulü dosya içeriğine uygun düşecektir. Davacının hak ve alacakları bu ücret üzerinden hesaplanmalıdır. Ayrıca taraflarca işyerinde davacının tek çalıştığı, işverenin banka kartlarının davacıda bulunduğu, tanık S.S. beyanında ücretinin davalı talimatıyla davacı tarafından bankadan çekilerek ödendiği şeklindeki beyanlar gözetildiğinde banka kayıtları ve dosyaya sunulan masraf ajandaları birlikte değerlendirilerek 2019 Mart ayı ve sonrası davacının uhdesinde tuttuğu fazla para olup olmadığı mali müşavir tarafından tespit edilerek fazla para olması halinde ücret alacağından mahsubu gerekmektedir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeplerle bozulması gerekmiştir. Kararın, bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

2 yıl önce

FETÖ’den yargılanan Enver Altaylı’nın cezası belli oldu

Türkiye’de istikrarsızlığa oynayan çevreler için bir dönem CIA’ya çalıştığı bilinen FETÖ'cü eski istihbaratçı Enver Altaylı davasında karar çıktı. FETÖ üyeliğiyle suçlanan eski istihbaratçı Enver Altaylı, "siyasi ve askeri casusluk"tan 13 yıl 4 ay, "silahlı terör örgütü üyeliği"nden 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 'ajan' demişti Ankara merkezli soruşturma kapsamında gözaltına alınan eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu Enver Altaylı (73) örgütün karakutusu çıktı. 2018 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’ya yaptığı ziyarette, bir gazetecinin kendisine FETÖ'den tutuklu Enver Altaylı ile ilgili soru sorması üzerine, Altaylı'nın bir ajan olduğunun altını çizerek cevap vermişti.

2 yıl önce

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP'nin kapatılması davasında esas hakkındaki görüşünü sundu

Başsavcı Şahin, HDP'nin 5 Kasım'da yazılı ön savunmasını Yüksek Mahkemeye vermesinin ardından davaya ilişkin esas hakkındaki görüşünü tamamladı. Esas hakkındaki görüşünü Anayasa Mahkemesine sunan Şahin, iddianamedeki görüşlerini ve HDP'nin kapatılması talebini tekrarladı. Başsavcılık tarafından yapılan basın açıklamasında, "HDP'nin temelli kapatılması talebiyle açılan davaya ilişkin olarak özetle, davalı partinin ön savunmasında belirtilen itiraz ve taleplerin reddi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği anlaşılan HDP'nin temelli kapatılması, partinin kapatılmasına beyan, faaliyet ve eylemleriyle neden olan iddianamemizde açık kimlik ve üyelik bilgileri ile partideki görevleri belirtilen kişilerin temelli kapatılmaya ilişkin kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından itibaren beş yıl süreyle bir başka siyasi partinin kurucusu, yöneticisi, deneticisi ve üyesi olamayacaklarına karar verilmesi istemlerini içeren esas hakkındaki görüşümüz Anayasa Mahkemesine sunulmuştur." denildi. SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK? Bundan sonra, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığnın esas hakkındaki görüşü, HDP'ye gönderilecek, parti esas hakkındaki savunmasını hazırlayacak. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Başsavcı Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bütün bu aşamalarda istenebilecek ek süre taleplerini de Anayasa Mahkemesi değerlendirecek. Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından Başkan Zühtü Arslan, toplantı için gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak. 15 ÜYENİN 10'UNUN OY ÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLEBİLECEK HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Anayasa'nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin 3'te 2 oy çokluğuyla yani 15 üyenin 10'unun oyuyla karar verilebilecek. Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete'de yayımlanacak. Anayasa Mahkemesinin, siyasi yasak istenen partililerin, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olduğunu belirlemesi halinde bu kişiler, kesin kararın Resmi Gazete'de gerekçeli yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetimcisi olamayacak.

2 yıl önce

Yargıtay, Aziz Yıldırım'ın beraat kararını onayladı

3 Temmuz 2011'de başlayan 'Futbolda Sözde Şike Kumpası' davasında ceza yargılaması süreci bugün sona erdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Aziz Yıldırım, İlhan Ekşioğlu ve Şekip Mosturoğlu ile diğer isimler hakkında verdiği beraat kararı, Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından onandı. “CAMİAMIZA HAYIRLI OLSUN” Fenerbahçe'nin eski yöneticisi Şekip Mosturoğlu, yaptığı paylaşımda "3 Temmuz 2011 de başlayan ceza yargılaması süreci bugün sona ermiştir. İst.13.Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sn.Aziz Yıldırım,Sn.İlhan Ekşioğlu, ben ve yargılanan diğer dava arkadaşlarımız için vermiş olduğu BERAAT KARARI Yrg. 5. Ceza Dairesi tarafından ONANMIŞTIR. Camiamıza hayırlı olsun." dedi. 2020 yılında 5'inci Ceza Dairesi'nin aldığı karar sonrasında şike yapmakla suçlandığı davada hakkında beraat kararı verilen Fenerbahçe'nin eski başkanı Aziz Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 36 sanığın yargılandığı duruşmanın, yeniden görülmesi gerçekleşmişti. "BU BİR ŞİKE DAVASI DEĞİL" Aziz Yıldırım mahkemede, "Bu dava şike davası değildir. FETÖ'nün devleti ele geçirme projesinin ve düşüncesinin bir parçasıdır. 'Bu örgüt 50 bin kişiyle sivil ihtilal yapacak' dediğimde bu gerçeği anlamayanlar oldu. Fransa'dan özel uçak tutarak buraya geldim, suçsuz olduğum için korkmadan geldim. Onlar ise kaçıyor, hepsi vatan haini. İlk ifadelerimde söylediğim gibi bu dava sadece kendi başına Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe davası değildir. Bu dava şike davası değildir. Bu dava böyle görülmelidir.

2 yıl önce

İBB reklam panolarını, terör örgütlerine destek suçundan yargılanan Alpaslan Kuytul’un kurucusu olduğu Furkan Vakfı’na kiraladı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin vukuatları arasına bir yenisi daha eklendi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun PKK ile bağlantılı kişileri belediyede işe almasından sonra şimdi de terör örgütlerine destek suçundan yargılanan Alpaslan Kuytul’un metro duraklarında reklamının yapılmasına izin verdiği ortaya çıktı. Aydınlık’ın ulaştığı görüntülerde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği Hacıosman-Yenikapı metro hattındaki Vezneciler metro durağında bulunan bir reklam panosunda 15 Temmuz sonrasında kapatılan Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alpaslan Kuytul’un konferans çağrısı olduğu görülüyor. Alpaslan Kuytul terör örgütlerine destek vermek suçundan yargılanıyordu 2018 yılında Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca, "vakıf faaliyeti adı altında kuruluş amacı dışında anayasal düzene karşı fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek kamu güvenliğine karşı faaliyet yürütme ve suç örgütü" iddiasıyla Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı yöneticilerinin aralarında yer aldığı zanlılar hakkında gözaltı kararı verilmişti. Furkan Vakfı ve şubeleri bu süreçte yayınlanan bir KHK ile kapatılmıştı. Alpaslan Kuytul hakkında "FETÖ/PDY, PKK/KCK, El Kaide ve IŞİD silahlı terör örgütlerine bilerek ve isteyerek yardım etme" ile "suç örgütü kurmak ve yönetmek, örgüt faaliyeti çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik" suçlarından tutuklama kararı verilmişti. Kuytul hakkında daha önce yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" ve "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlarından da 2 ayrı iddianame hazırlanmıştı. İddianamede, Kuytul'un konuşmalarında darbe girişimi sonrası tutulan demokrasi nöbetlerine de tepki gösterip "Demokrasi dediğiniz zaman tüm haramları da kabul etmiş oluyorsunuz. Ben söylüyorum kim demokrasi için sokaklara çıkarsa gayri İslami bir düzeni savunmuş olur. Bunun da hesabını Allah'a verir." diyerek halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği kaydedilmişti. 15 Temmuz Darbe Girişimine Destek Vermişti Kuytul 15 Temmuzdan tam 2 hafta önce 1 Temmuz 2016’da yaptığı bir konuşmada “Tayyip Erdoğan’ın kalemi kırılmıştır ve işi bitirilecektir” demişti. Yine 15 Temmuz 2016 günü de Amerikancı darbe girişimi sırasında “Şu anda TSK yönetime el koymuştur. Bu darbenin Müslümanların hayrına vesile olmasını diliyorum” diyerek darbe girişimini desteklemişti. ‘Laikliğin, özgürlükle bir alakası yoktur’ Alpaslan Kuytul, bu suçlarının yanı sıra laiklik karşıtı açıklamalarıyla da tanınıyor. Devletin dini kurallara göre yönetilmesini isteyen Kuytul, “Laikliğin, özgürlükle bir alakası yoktur. Bizdeki laiklik, dini referans olarak almamakla kalmamış aynı zamanda dine karşı cephe de almıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca olanlar ve bugünkü başörtüsü zulmü gibi uygulamalar bunu ispat etmeye yeter. Çünkü İslam, dünyaya ve devlete karışan esaslar içermektedir ve laik devlet, İslam’ın bu hükümleri ile karşı karşıya gelmek ve dinle çatışmak zorunda kalmaktadır” demişti.

2 yıl önce

"Siyasi ve askeri casusluk" suçundan yargılanan DEVA Partisi kurucu üyesi Metin Gürcan'ın Afrin hazırlığını da yabancı devlet görevlilerine aktardığı tespit edildi

Siyasi ve askeri casusluk' suçundan hakkında 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Gürcan, 2016-2021 yılları arasında yabancı ülkelerin devlet görevlileriyle görüşerek para karşılığı bilgi aktardı. Hazırlanan bilgi notunda Gürcan'ın Kasım 2017'de "Irak/Zaho'da Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait bir irtibat bürosunun bulunduğu, TSK'nın Zoha'daki varlığının Habur sınır kapısının peşmerge güçlerinden alınarak Irak Ordusu'na devredilmesi kapsamında değil koordinasyon için olduğu" şeklinde bilgiler ilettiği kaydedildi. Gürcan'ın Aralık 2017'de "Türk kaynaklarından aldığı bilgiye göre, Rusya'nın 400 askerini Afrin merkezinden ve Afrin'deki hava üssünden geri çektiği, haberin güvenirliğini halen teyit edemediği, bunun Türkiye'nin beklenen Afrin operasyonunun işareti olacağı, Afrin sınırındaki Türkiye tarafından oluşturulan sınır duvarının bazı bölümlerinin çıkarıldığı, bunun Ankara'nın Afrin operasyonunu başlatma girişimi olduğunu, Türkiye'nin Suriye'ye ağır topçu birliklerini henüz konuşlandırmadığı" şeklinde bilgiler verdiği de aktarıldı. Sabah'ın haberine göre; Gürcan'ın Şubat 2018'de yaptığı görüşmesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile görüşmesine ilişkin olarak "Bir kaynağının toplantıda çok sayıda harita ve gergin yüz gördüğünü söylediği, görüşmenin ABD'li tercüman ve siyasi yardımcı olmadan özel bir şekilde gerçekleştiği, Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına göre Ankara'nın ABD'den Münbiç ve Afrin'de bulunan PKK/KCK-PYD/YPG unsurlarının Fırat'ın doğusuna aktarılmasını talep ettiği" kaydedildi. Mart 2018'de "Teröristlerin geçişini önlemek için bazı komando birliklerinin Irak içerisinde geçici askeri karakollar kuracağını öğrendiği ayrıca Ankara'nın ABD karşıtı duyguları artırarak ve PKK'nın ABD ile olan bağlarını kullanarak Sincar'da Bağdat ile ortak harekatın yanı sıra Kandil, Harkuk ve Zap'taki PKK kamplarına ortak harekât düzenlenmesi için Bağdat'ı ikna etmeye oldukça istekli olduğu" ifadeleri bulunan Gürcan'ın Mayıs 2018'de "Türkiye'nin bölgede inşa ettiği gözlem noktalarını komando birlikleri ve tanklarla takviye ettiği, bölgede iki mekanize piyade tugayı bulunduğu" şeklinde bilgiler paylaştığı ifade edildi. 'TSK'DA KUTUPLAŞMALAR VAR' 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından TSK içerisinde kamplaşma olduğunu ifade ettiği belirtilen Gürcan'ın Ağustos 2019'da "Başarısız darbe girişimi akabinde TSK içerisinde muhafazakarlar, Adalet Savunucuları Derneği üyeleri, mukaddesatçılar, Adnan Tanrıverdi destekçileri, neo milliyetçiler, Atlantikçiler, Avrasyacılar ve Perinçekçiler arasında kamplaşma olduğu" şeklinde bilgi verdiği ve Ekim 2019'da, "Türk istihbaratının Süleymaniye kent merkezinde son derece aktif olduğu, yerel kaynaklarından derledikleri PKK/KCK liderlerinin konumlarına ilişkin bilgileri TSK'ya bildirdikleri, KYB'nin PKK/KCK'nın bölgedeki etkinliğini azaltmak için Türk istihbaratına HUMINT'e dayalı bilgi aktarımında bulunduğunu düşündüğü" ifadeleri bilgi notunda yer aldı. 'SURİYE'DE TÜRK KUVVETLERİNİN SAYISI AZALTILDI' Bilgi notunda Gürcan'ın 2021 Şubat ayında görüştüğü yabancı devlet görevlisine, Türkiye'nin Suriye'ye ilave askeri birlikler göndermeyeceğini, orada yaklaşık 8 bin Türk askerinin olduğunu, askeri rotasyon amacıyla konumlarının değiştirildiğini, işin aslına bakıldığında Suriye'de Türk kuvvetlerinin sayısının azaltıldığını, birçok görev yerinin kapatıldığını ve askerlerin Türkiye'ye döndüğünü, bunun nedeninin Rusların güneyden zorlaması olduğunu, İdlib'deki birçok kişinin 2021 yılının sonuna kadar Rusya'nın Esad Kuvvetleriyle koordineli bir operasyon yapacağından endişe duyduğunu, 2021 içerisinde İdlib'de her şeyin son bulacağını, İdlib'e yatırım yapılmadığını, herkesin bu operasyonu beklediği şeklinde bilgi verdiği anlatıldı. 'S-400'LERLE İLGİLİ BİLGİ VERDİ Gürcan'ın S-400'lerin Ankara'da bir depoda tutulduğunu ve Ankara dışına çıkarmanın imkansız görüldüğünü, Mayıs 2021'de yaptığı görüşmesinde ise Batman Hava Üssü'nün Türkiye'nin Kuzey Irak'taki operasyonlarını sürdürdüğü asıl üs olduğunu, F-16'ların Diyarbakır askeri üssünü kullandığını, Şırnak 23. Komuta bölgesinin Kuzey Irak operasyonlarının koordinasyonu için kullanıldığını, İstanbul'da PKK/KCK'lı iki şahsın yakalanması olayında polisin valizleri sahipleri ile eşleştirilmesine yönelik lazer sistemi kullanması hakkındaki çalışmasını 'bir arkadaşı vasıtasıyla elde ettiğini' belirttiği tespit edildi.

2 yıl önce

HDP'li Dersim Dağ'dan 'Semra Güzel' savunması: Kimse o fotoğrafı yargılayamaz

TBMM Hazırlık Komisyonu, etkisiz hale getirilen PKK'lı terörist Volkan Bora ile sevgili olduğu ortaya çıkan HDP Diyarbakır vekili Semra Güzel'in dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verdi. Güzel hakkındaki raporun yarın Anayasa Adalet Karma Komisyonu’na sunulması beklenirken, HDP'den konuyla ilgili yeni bir açıklama geldi. O FOTOĞRAF YARGILANAMAZMIŞ Diyarbakır'da konuşan HDP vekili Dersim Dağ, Güzel hakkında başlatılan soruşturmanın 'Kürt kadın kimliğine' yapılan bir saldırı olduğunu öne sürdü. Güzel'in yanında olduklarını belirten Dağ, "Semra Güzel barışın umududur. O fotoğraf, bu toprakların ve Kürtlerin gerçekliğidir. Kimse o fotoğrafı yargılayamaz." diye konuştu.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 12 13