09 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

İkna yoluyla teslim terörist sayısı 156 oldu

Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle; İçişleri Bakanlığı koordinesinde Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünce yürütülen ikna çalışmaları neticesinde; PKK terör örgütünden kaçan 1 terör örgütü mensubu daha güvenlik güçlerine teslim oldu. Teslim olan örgüt mensubunun 2019 yılında terör örgütüne katıldığı, Suriye ve Irak’ta faaliyet yürüttüğü tespit edildi. Sürdürülen ikna çalışmaları sonucunda; 2021 yılında teslim olan örgüt mensubu sayısı 156'ya yükseldi.

2 yıl önce

ROKETSAN'ın lazer güdümlü füzesi yolda: Hedefi 12'den vuracak

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Lazer Güdümlü Füze Sistemi'nin (METE) hedefi 12'den vuracağını belirtti.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bu yıl ikna yoluyla 153 terör örgütü mensubunun teslim olmasını sağladık”

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: "SURİYE'DE YAPILAN SON SALDIRI BARDAĞI TAŞIRMIŞTIR" Kabine toplantımızda sağlıktan eğitime, güvenlikten turizme kadar ülkemizi milletimizi yakından ilgilendiren pek çok hususla ilgili değerlendirmemizi yaptık. Suriye'den ülkemize yönelik saldırıların kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Polislerimize yönelik son saldırı artık bardağı taşırmıştır. En kısa sürede bu sorunların çözümü için gereken adımları atacağız. Bugün vefat eden İsmet Uçma'ya da Allah'tan rahmet diliyorum. "SALGIN TEDBİRLERİNE BİR SÜRE DAHA UYMAMIZ GEREKİYOR" Kabine toplantımızda sağlık alanında Koronavirüs salgınındaki gelişmeleri hasta, vefat sayılarından aşıdaki son duruma kadar ele aldık. Gelişmiş ülkelerin çoğundaki sorunun yönetim zaafiyetinden kaynaklandığı görülüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği hızlı karar alma ve etkin uygulama kabiliyeti sayesinde herkese teşekkür ediyorum. En büyük şükranı bu süreçte sabırla hep bizim yanımızda yer alan milletimize sunuyoruz. Biz milletimizle tam dayanışma içinde yolumuza devam ettik. Tüm kademeleriyle eğitimde de normalleşme adımlarını attık. Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki eğitim AR-GE merkezlerinde geliştirilen Kovid-19 antijen test kiti aşamasına geldik. Salgın tedbirlerine riayet etmeyi bir müddet daha sürdürmemiz gerekiyor. Özellikle aşılamada hedeflediğimiz sayıya ulaşmalıyız. Biz kendi meselemizi çözsek bile dünya virüsten temizlenmeden iş bitti diyemeyiz. Sağlık sistemini ayakta tutma yanında tüm boyutlarıyla ekonomide, eğitimde geldiğimiz seviyeyi korumak ve daha ileriye taşımak için buna mecburuz. "Eskilerin korkulu rüya görmektense uyanık kalma evladır" sözünde işaret ettiği gibi ihtiyatlı şekilde yolumuza devam edeceğiz. Türkiye ise vaktinde aldığı tedbirler ve güçlü altyapısı sayesinde bu sıkıntılara tamamen uzaktır ya da çok sınırlı şekilde maruz kalmaktadır. "FIRSATÇILARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ" Fahiş artışları içeriye sınırlı bir şekilde yansıtarak vatandaşlarımızın yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Buna rağmen üreticilerimizi korumak için her türlü tedbiri alıyoruz. Artık daha çok üreten, ihraç eden özel sektörümüzün aynı şekilde kendi çalışanlarını koruyacak bir anlayışı gözeteceğini inanıyorum. Milletimizin mağduriyetine yol açan fırsatçıları da yakından takip ediyoruz. Ekonomide büyümeden ihracata aldığımız her yeni güzel Haber geleceğimize daha umutla bakmayı sağlıyor.  Birileri Türkiye'ye siyasi konularda yapamadıkları diz çökme işini ekonomi üzerinden yapmaya çalışıyor olsa da biz gücümüzün farkındayız. Cari dengemizi fazla yönünde sürekli geliştirerek büyütmeyi sürdüreceğiz. Bundan sonra Türkiye ekonomik olarak her geçen gün çok daha güçlenecektir. Küçük bir kesimin güvenliği ve refahı için asırlardır sömürülen, birine kırılan vicdan ahlak dışı mağdur bırakanlar artık bu sisteme karşı geliyor. İşte bu anlayışla Türkiye olarak Balkanlardan Kafkaslara geniş coğrafyada mazlumun hakkın ve hakikatin yanında yer alıyoruz. Milletimizle birlikte gerektiğinde bu bedeli ödemekten kaçmadık, kaçmayız. ERDOĞAN'DAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MESAJI: HERKESİ İLGİLENDİRİYOR Dünyanın neresine gidersek gidelim insanların sevgi ve umutla bakan gözlerinde bu iklimin tezahürleriyle karşılaşıyoruz. Bin yıldır vatanımız olarak coğrafyadaki varlığımız devam ettikçe, kimi çevrelerin bize husumetinin bitmeyeceği açıktır. Elbette sadece bu gönül bağına güvenerek sırt üstü yatmıyoruz. Her alanda ülkemizi geliştirecek, yatırımlarla, eserlerle hizmetlerle hedeflerimize doğru da kararlı bir şekilde yürüyoruz. Artık hedeflerin çoğuna ulaştığımız 2023 vizyonumuzu yeni ve daha büyük adımlarla tahkim ettiğimiz bir döneme girdik. Bir süredir dünya devletleri bir araya gelerek özellikle 2053 vizyonumuz ve bu adımların en yakın en önemli bir projesi. Dünya bugün insanlık tarihindeki büyük kırılmalarının en önemli sebepleri arasında yer alıyor. Salgın döneminde üretimde ve insan hareketliliğinde yaşanan kısmi yavaşlamanın bile dünyamızı ne kadar rahatlattığını uzaydaki görüntülerden görülüyor. Bir süredir dünya devletleri bir araya gelerek iklim değişikliğinin ağır sonuçlarını hafifletmek için çözüm arıyor. iklim değişikliği herkesi ilgilendiriyor. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI'NIN İSMİ DEĞİŞİYOR Önümüzdeki dönem için yeşil kalkınma devrimini tüm çalışmaların merkezine yerleştirerek öncü ve etkin rol üstlenmekte kararlıyız. Hükümet olarak üzerime düşünleri yaptık, yapıyoruz. Yeşil Kalkınma devrimini de aynı samimiyetle milletimizin tavrına sunuyoruz. Her kesimden sürecin ülkemize külfetlerini asgari düzeyde tutacak bir yaklaşımla yürüteceğimiz bu tarihi projeye destek vermesini bekliyoruz. İklim değişikliği ve göç konusunda hayata geçirmeye planladığımız yeni yapısal düzenlemeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ismini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştiriyoruz ve bünyesinde İklim Değişikliği ve Koordinasyon birimi kuruyoruz. Bir diğer kurumsal reformu da göç konusunda yapıyoruz. İçişleri Bakanlığımıza bağlı Göç idaresini  Göç İdaresi Başkanlığına yükseltiyoruz. TERÖRLE MÜCADELE: TEPELERİNE BİNİYORUZ Türkiye'nin sanayi devrimini kaçırmasının, bilgi ve teknoloji devrinin gerisinde kalmasının nedeni, milletimizin geri kalması nedeni değildir. Tek parti faşizmi bu araçlardan biridir. Darbeler ve vesayet bu araçlardan biridir. Terör bu araçlardan biridir. Yaşadığımız her siyasi ve sosyal kaos beraberinde ekonomik kayıpları getirmiştir. 1960 darbesinden beri bu gerçeği sayısız örnekle görmek mümkündür. Doğu ve Güney Doğu bölgelerimizin geri kalmışlığını ortadan kaldıracak yatırımları yaptığımız bir dönemde, çukur eylemleriyle terörü tekrar hortlattılar. Bu tablo karşısında, milletimizin desteğiyle verdiğimiz tarihi mücadele sayesinde ülkemizi asırlık cenderelerden kurtardık. Terör örgütleriyle sınırlarımızda yüzleşmek yerine terör örgütlerini yerinde bitirmek üzere bir strateji geliştirdik. Terör ve teröristle beraber terörizmle de mücadele gerçekleştirdik. Kadınıyla genciyle çocuğuyla işçisiyle esnafıyla her kesimden insanımızın sorunlarını çözecek imkanlar sağladık. Askeri gücümüzü savunma sanayimizi geliştirerek sınırlarımızı korumak ve sınır ötesi operasyonlar için silah ve teçhizatlarımızı dışa bağımlılıktan kurtardık. Diyarbakır Anneleri'nin sevinçlerini paylaşıyoruz. Sadece bu yıl ikna yoluyla 153 terör örgütü mensubunun teslim olmasını sağladık. Son 5 yılda ise bini geride bıraktık. Sınırların ötesinde de PKK'sından DEAŞ'ına FETÖ'süne kadar terör örgütlerine nefes aldırmıyor, nereye kaçarlarsa tepelerine tepelerine biniyoruz. "GÖÇ YÜKÜNÜ TEK BAŞIMIZA ÜSTLENMEMİZ MÜMKÜN DEĞİLDİR" Göç yönetiminde de yeni stratejileri uygulamaya alıyoruz. Geçmişte Balkanlardan, Kafkaslardan ve son olarak Suriye'den gelen büyük göç dalgalarını bu anlayışla göğüsledik. Sınırlarımız içinde yakaladığımız göçmen sayısı da 1 milyon 300 bini geçti. Bu göçmenlerin neredeyse tamamının hedefi Türkiye'de kalmak değil, Avrupa'ya hatta başka yerlere geçmek olduğunun altını da çizmek gerekir. Bu yükü tek başımız üstlenmemiz mümkün değildir. Meselenin her ne kadar verilen sözler yerine getirilmemiş olmasa da tamamen maddi yöntemle çözülemeyecek bir durumda olduğunu herkes kabul etmelidir. Biz sınırlarımız içindeki mevcut göçmen meselesini bir kısmını güvenli olarak geri dönmesini sağlamak, bir kısmını da programlarla ülkemize entegre olmasını sağlayabiliriz.

2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu: 70 dakikalık yolu 5 dakikaya indirecek tünel için para harcamam

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yapımını durdurduğu Dolmabahçe-Levazım Tüneli'yle ilgili konuştu. Yapımını durdurduğunu projenin yakınında bulunan Maçka Parkı'nda inceleme yaparken konuşan İmamoğlu, 70 dakikalık mesafeyi 5 dakikaya indirecek projeyle ilgili "Günde 40-50 bin araç geçecek diye ben niye para harcayayım?" dedi. İmamoğlu'nun bitirilmesi halinde Taksim, Kabataş, Kağıthane, Zincirlikuyu, Levent, Etiler ve Ortaköy bölgelerindeki trafiği rahatlatacak projeyle ilgili yaptığı bu açıklamasına AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tepki gösterdi. AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'ndan İmamoğlu'nun sözlerine tepki gösterildi. Yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Bunu biz düşünemedik!.. İstanbul'a; tüneller, yollar, köprüler, sayısız eser kazandırdık ama trafik sorununda çözümün, ulaşım projelerini durdurmak olduğunu düşünemedik. Metro ile tüneli birbirinin alternatifi olarak gören bu anlayış, trafik sorununa hiçbir çözüm getiremez. AK Partili İBB döneminde inşasına başlanan Dolmabahçe-Levazım Tüneli, iki ayrı tüp şeklinde projelendirildi. Her biri 3.850 metre uzunluğuna sahip tünelin toplam uzunluğu 7.700 metre. Her bir tüpte 2 şeritli yol planlandı. Proje sayesinde; Taksim, Kabataş ve Kağıthane yönünden gelen araçlar; Zincirlikuyu, Levent, Etiler ve Ortaköy yönüne kesintisiz bir şekilde ulaşabilecekti. Böylece Dolmabahçe-Levazım arasında 70 dakikayı bulan yolculuk süresi 5 dakikaya inecekti. AK Parti döneminde yapımı hızla devam eden projede, tünelin 1.400 metrelik kısmının imalatları tamamlanmıştı. Bugüne kadar da yaklaşık 220 milyon TL'lik yatırım yapılmıştı. İstanbul trafiğine adeta can suyu olacak, özellikle maç günlerinde sıkışan trafiğe nefes aldıracak proje; CHP'li İBB yönetimi tarafından durduruldu."

2 yıl önce

Fitch'in küresel lojistik analizi: Türkiye tedarik zincirinin yeni merkez üssü olma yolunda

Geçen yılın şubat ayında arz şoku ve küresel ekonominin kapanmasıyla takip eden talep şoku, dünyanın hemen hemen her yerinde şirketlerin üretim stratejisi ve tedarik zincirlerindeki zafiyetleri ortaya çıkardı. Ekonomilerin canlanması ile artan talep karşısında özellikle Asya ülkeleri odaklı üretim ve tedarik zincirlerinde kesintiler yaşanmaya başlandı. Uzun mesafe taşımacılık maliyetlerinin katlanarak artması pek çok yabancı uluslararası şirket için konum ve maliyet avantajı sunan Türkiye'yi, cazip bir yatırım ve üretim merkezi haline dönüştürmeye devam ediyor. AVRUPALI ŞİRKETLER TÜRKİYE'YE YÖNELİYOR Özellikle Çin gibi Asya ülkelerinden tedarik sağlayan Avrupalı şirketler; üretim gecikmeleri, artan navlun maliyetleri ve konteyner krizi nedeniyle tedarik için Türkiye gibi daha yakın ve istikrarlı merkezlere yöneliyor. FITCH RATINGS ANALİZİ: KAZANAN ÜLKE TÜRKİYE Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in son analizine göre; Türkiye, Avrupa'da tedarik zincirlerindeki değişimden en fazla kazanç elde edecek ülke konumunda. Türkiye'yi; Çekya, Polonya ve Romanya izliyor. Yakın dönemde gıda, ilaç, mobilya elektronik ve paketleme gibi alanlarda faaliyet gösteren pek çok uluslararası şirket, güçlü lojistik altyapıya ve endüstriyel kapasiteye sahip Türkiye'ye yönelik yeni yatırım planlarını açıkladı. Küresel tedarik zincirinin, Asya ve özelikle Çin'e bağımlı bir ağdan üretim kalitesi ve lojistik imkanları nedeniyle Türkiye'ye yönelmesi ,bu alanda Türkiye'ye yönelik yatırımların artacağı beklentisini de beraberinde getirdi. TÜRKİYE'YE YATIRIMA ODAKLANAN MARKALAR İsveçli mobilya şirketi IKEA, Polonya hazır giyim firması LPP, Alman ilaç firması Boehringer Ingelheim ve Belçika paketleme şirketi DW Reusables Türkiye'ye yatırıma odaklandı. Hem jeopolitik risk hem de salgının maruz kaldığı güvenlik açıklarına bir yanıt olarak şirketlere baskılar da artıyor. Tedarik zinciri riskine karşı önde gelen üreticiler de daha fazla tedarikçi oluşturmak istiyor. İtalya merkezli Benetton Group, Asya'da düşük maliyetli üretim merkezlerinden kademeli olarak ayrılarak Sırbistan, Hırvatistan, Türkiye, Tunus ve Mısır'daki üretimini artıracağını açıkladı. Benetton Group İcra Kurulu Başkanı Massimo Renon, söz konusu üretim artışına ilişkin "Üretim süreci ve ayrıca nakliye maliyetleri üzerinde daha fazla kontrole sahip olmak için stratejik bir karar." ifadelerini kullandı. Alman moda şirketi Hugo Boss'un üst yöneticisi (CEO) Daniel Grieder de Manager Magazin'e yaptığı açıklamada, ürünlerini sattıkları yere daha yakın merkezlerde daha fazla mal üretmeyi planladıklarını bildirdi. Grieder, "Yakın yerlerde üretimi önemli ölçüde genişleteceğiz. O zaman trendlere daha hızlı ve darboğazlara daha esnek tepki verebiliriz. Bu gerçek bir rekabet avantajıdır." değerlendirmesinde bulundu. KORONAVİRÜSTE TEDARİK ZİNCİRİ Harvard Business School Öğretim Üyesi Prof Dr. Willy C. Shih, konuya ilişkin değerlendirmesinde, kritik tıbbi malzeme başta olmak üzere bazı ürünlerdeki geçici ticaret kısıtlamaları ve diğer ürünlerdeki kıtlığın, belli ülkelere bağlılığın olumsuz yanlarını gösterdiğini belirterek, "ABD-Çin ticaret savaşıyla birleşen bu gelişmeler, ekonomik milliyetçilikte bir yükselişi tetikledi." ifadesini kullandı. Tüketicilerin düşük fiyatlar talep etmeye devam ettiğini aktaran Shih, Kuzey Amerika'ya satış yapan şirketlerin emek-yoğun üretimi Çin'den Meksika'ya ve Orta Amerika'ya kaydırmaya, Batı Avrupa'da kullanılan malzemeleri tedarik eden şirketlerin de üretimlerini Doğu AB ülkeleri, Türkiye ve Ukrayna'ya konumlandırmaya başladığını anlattı. Shih, küresel pazar paylarını korumak isteyen Çinli firmaların da düşük teknolojili, emek yoğun üretim için şimdiden Mısır, Etiyopya, Kenya, Myanmar ve Sri Lanka'ya baktıklarını bildirdi. Avrupa ve Orta Doğu'yu birbirine bağlayan Türkiye, küresel tedarik zincirlerindeki değişikliklerden yararlanmak için teşvik ve lojistik alanında çalışmalarını yoğunlaştırırken, siyasiler de "uluslararası yatırımcılara her zaman kapımız açık" mesajı veriyor. "GELİN HEP BERABER KAZANALIM" "Türkiye'ye güvenip yatırım yapan hiç kimse pişman olmaz. Tam tersine sağladığı büyük kazançla hep memnuniyet duyar." çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yatırımcılara "Ülkemiz ve dünyadaki tüm yatırımcıları küresel üretim ve lojistik sisteminin yeni baştan kurulduğu şu dönemde Türkiye'nin kendilerine sunduğu imkanları ve fırsatları değerlendirmeye davet ediyorum. 'Gelin hep birlikte kazanalım' diyerek kapılarımızın yatırımcılara sonuna kadar açık olduğunu bir kez daha tekrarlamak istiyorum." mesajını verdi. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu ise Türkiye'nin her platformda güçlü üretim ve tedarik ağıyla ön planda yer aldığını belirterek, "Dışa bağımlılığı aşağı çekecek, istihdamı artıracak ve teknolojik dönüşümü hızlandıracak yatırımlara büyük önem veriyor; teşvik ediyoruz." dedi. Kovid-19 salgını gibi krizleri iyi yöneten ülkelerin, yarının küresel oyuncuları olacağını dile getiren Dağlıoğlu, "Hem dinamik hem rekabetçi hem de çevik ve esnek bir yapıya sahip olan Türkiye de başarılı hamleleriyle salgın sürecini başarıyla yöneten ülkeler arasında yer alıyor. Tüm bu gelişmeler ile, tüm dünyada tedarikte güvenliğin daha da öne çıktığı bir döneme girildi. Bu dönemde Türkiye’nin yatırımcılara sağladığı temel değerlerle, küresel tedarik zincirlerinde daha da kritik bir yer tutacağına ve önemli yatırımlar çekeceğine inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. TÜRKİYE ULUSLARARASI ŞİRKETLERE NE SUNUYOR Küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılması, Türk ihracatçıları için fırsatlar sunarken, küresel değer zincirine katılım, bir ülkenin belli alanlardaki yetenekleri tarafından yönlendiriliyor ve ülkeler için önemli fırsatlar sunuyor. Pazarlara yakınlık, doğal kaynaklar, insan sermayesi, fiziksel sermaye (sermaye stoku), kurumsal sermaye, lojistik/bağlanabilirlik, ücrette rekabet ve pazar erişimi küresel değer zincirine katılımı sağlayan yetenekler olarak gösteriliyor. Salgının ani etkisi üretim ve tedarik zincirinde bozulma, küresel resesyon ve arz ve talep şokunda etkisini gösterirken, uzun vadede ise şirketlerin tedarik zincirinde esnekliğini artırması, ulusal ve bölgesel üretim kapasitelerini yükseltmesi bekleniyor. Küresel değer zincirindeki dönüşümün farkında olan Türk hükümeti de Türkiye'yi Kovid-19 sonrası değer zincirine hazırlamak için tüm paydaşlarla bir çalışma grubu kurdu. Türkiye'nin stratejik konumu, serbest ticaret ağı, güçlü lojistik altyapısı, üretim çeşitliliği, yüksek teşvikler, maliyet avantajlı nitelikli iş gücü, güçlü sanayi kümelenmesi ve liberal yatırım iklimi ile ülke, uluslararası şirketlere küresel değer zincirine bağlanmak için uygun bir ortam sunuyor. Türkiye'nin stratejik konumu bölgede üretim, ihracat ve yönetim merkezi olarak çok uluslu şirketleri çeken ve küresel değer zincirine katılımını sağlayan bir mıknatıs haline geldi. 26 TRİLYON DOLARLIK GSYH'YE SAHİP PAZARA 4 SAATLİK UÇUŞ MESAFESİNDE Türkiye, 1,3 milyar insanın yaşadığı ve 26 trilyon dolarlık GSYH'ye sahip Avrupa, MENA ve Orta Asya pazarına 4 saatlik uçuş mesafesinde. Türkiye'nin AB ile Gümrük Birliği ve 20'den fazla ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) bulunuyor. Türkiye, iyi gelişmiş bir altyapı ve kesintisiz iş hizmetleriyle desteklenen, küresel değer zincirleriyle güçlü bağlantıları olan, çeşitlendirilmiş bir üretim üssüne sahip. Ayrıca, hükümet, özel teşvikler ve iş gücü geliştirme programları aracılığıyla küresel değer zincirine katılımı aktif olarak destekliyor. Türkiye, yatırımcılara vergi indirimi veya vergi muafiyeti, maaş ve eğitim desteği, muafiyetler sağlayarak üretim, istihdam ve AR-GE için teşvikler sağlıyor. Korumacılığın yükseldiği bir zamanda, liberal bir politika çerçevesi küresel değer zinciri dönüşümünde çok önemli bir rol oynarken, Doğrudan Yabancı Yatırım Hukuku ile Türkiye, güçlü bir yasal koruma mekanizmasına sahip olarak yatırımcıları cezbediyor. YÜKSEK VASIFLI İŞ GÜCÜ VE STRATEJİK COĞRAFİ KONUM Su sıkıntısı sorunlarına geliştirdiği teknolojilerle çözüm geliştiren Almanya merkezli su pompası üreticisi WILO’nun Gelişen Pazarlar Satışlarından sorumlu Başkan Yardımcısı Jens Dallendörfer, yaptığı açıklamada, ekonomileri bağımsızlaştırma (Çin’e bağlılıktan kurtarma) siyasi hedefiyle atılan adımların tüm dünyada ekonomileri etkilemeye devam ettiğini belirtti. Dallendörfer, Wilo Grubu’nun yeni bir küreselleşme biçiminin Kuzey Amerika, AB ve Asya olmak üzere üç büyük ekonomik merkezdeki değer zincirlerinin daha fazla bölgeselleşmesiyle sonuçlanacağı varsayımına dayanan 'bölgeden bölgeye' yaklaşımıyla uzun yıllardır bu değişikliklere yanıt verdiğini anlattı. "Bölgeden bölgeye" stratejilerinin bir parçası olarak, bölgesel veya yerel üreterek müşteri ihtiyaçlarına karşılamaya çalıştıklarını belirten Jens Dallendörfer, şöyle devam etti: “Zaten Wilo, 1992'den beri Türkiye pazarına güveniyor. Türkiye'nin yüksek vasıflı iş gücü ve Avrupa ile Asya arasındaki elverişli ve stratejik coğrafi konumu sayesinde üçüncü ülkelere ihracat için bir merkez olma potansiyeline sahip olduğuna inanıyoruz." "TÜRKİYE, YENİ TEDARİK ZİNCİR YATIRIMLARI İÇİN İYİ BİR BÖLGE" Uluslararası hukuk firması Baker & McKenzie'nin uluslararası ticaret ortağı Mattias Hedwall, bütüncül bakış açısıyla Baker & McKenzie müşterileri arasında Türkiye'nin, yeni tedarik zinciri yatırımları için iyi bir yer olarak görüldüğünü belirtti. Hedwall, "Benim düşüncem, tedarik zincirlerinin nerede ve nasıl kurulacağına dair daha stratejik değerlendirmeler göreceğimiz yönünde. Bu, vergi ve istihdam etkilerini, yer değiştirme maliyetlerini, personel için giriş-çıkış ve vize konularını, yatırımdan çıkış olanaklarını ve gelecekteki değişikliklere hızla uyum sağlamayı içerecektir." ifadelerini kullandı. Kovid-19 salgınının tedarik zincirindeki çeşitli sistem ve süreçlerin ani şiddetli stres ve değişime nasıl tepki verdiğini gözlemlemek için benzersiz bir durum sunduğunu ifade eden Hedwall, "Şu anda görülebilen şey, daha fazla tedarik zinciri inovasyonu için fırsatlar sunabilecek teknoloji ve sürdürülebilirlikteki gelişmeleri dikkate alan yapısal çözümleme analizlerinin hızlandırılmasıdır. Birçok şirket, hem daha uygun maliyetli hem de sürdürülebilir ve çevre dostu olabilecek, işler daha az kırılgan hale getiren tedarik zincirinin çeşitlendirilmesine yol açabilecek olan üretimi müşterilere daha yakın hale getiriyor. Bu eğilimleri anlayan ülkeler bundan çok faydalanacak." şeklinde konuştu. "TÜRKİYE, ÇEKİCİ BİR ÜRETİM MERKEZİ OLMA FIRSATINI YAKALAYABİLİR" PwC Türkiye Yönetim Danışmanlığı Hizmetleri Şirket Ortağı Tolga Baloğlu da geçen yıllarda uluslararası şirketlerin, küresel tedarikleri için Uzak Doğu'ya odaklanarak düşük maliyetli üretim faktörleri, satışları artırmayı, avantajlı teşvikler elde etmeyi ve stratejik satın alma hedeflediklerini belirtti. Baloğlu, "Bu, küreselleşmeden bölgeselleşmeye geçişe yol açıyor. Türkiye, üretim çeşitliliği ve büyüyen pazarlara yakınlığı ile potansiyel merkez konumlarının ön sıralarında yer almaktadır." dedi. Türkiye'nin küresel rekabet gücünü geliştirerek potansiyelini artırabileceğini vurgulayan Baloğlu, "Türkiye, son zamanlarda makroekonomik alan ve ürün piyasası verimliliğinde düşüş gösterirken, teknoloji benimseme, altyapı ve iş gücü piyasasında ilerleme kaydetti. Makroekonomik ortam ve iş gücü piyasası, gelişim için potansiyeli en yüksek alanlardır. Bu alanlardaki iyileştirmelerle ve büyük pazar büyüklüğünden yararlanarak Türkiye, bölgesel bir üretim, ticaret ve lojistik merkezi için daha da çekici bir yer olma fırsatını yakalayabilir." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Selçuk Bayraktar: Bu alçakların iftiraları yan yana koyulsa İstanbul'dan Kandil'e yol olur!

T3 Vakfı, daha önce iftira atıp özür dileyen İsmail Saymaz'ın, aynı iftirayı bir televizyon kanalında tekrarlaması üzerine dava açacağını duyurdu. Davadan gelen paranın ahlaklı gazeteciler yetişmesi için iletişim fakültesi öğrencilerine verileceği açıklandı. Vakıftan yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Kamuoyunun Dikkatine! Gazeteci olduğu iddiasıyla yazı yazan ve tv programlarına katılan İsmail saymaz, daha önce vakfımıza yönelik iftira kampanyasına aracılık etmiş, sonrasında ahlak ve şeref çağrımız üzerine özür dilemişti. Aynı iftira ve karalamayı katıldığı tv programında tekrar etmesinden ötürü, vakfımızın hukukunu korumak adına dava açacağız." "Kazandığımız tazminatı -daha öncekilerde olduğu gibi- ahlaklı gazeteciler olmaları umuduyla iletişim fakültesi öğrencilerine burs olarak vereceğiz. İftira ve karalamalarla beslenenler aleyhine açmış olduğumuz davaların yedisi sonuçlandı, davalılar toplam 128.000 TL tazminat ödemeye mahkum edildi. Bu meblağdan 60.000 TL'si üst mahkeme olan İstinaf Mahkemesi kararı ile kesinleşti. Saygıyla Duyurulur." "İFTİRALAR YAN YANA KOYULSA İSTANBUL'DAN KANDİL'E YOL OLUR" T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Baykar Savunma Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar da konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Ahlak ve şeref çağrımız vaktiyle özür diletmişse de, iftira ve karalama dürtüsüne engel olamamış. Bu alçakların iftiraları yan yana koyulsa İstanbul'dan Kandil'e yol olur. Sebebi Milli Teknoloji Hamlesi gönüllüsü binlerce gencimiz mi, Milli S/İHA'larımız mı? Belki her ikisi de." ifadelerini kullandı. Ahlak ve şeref çağrımız vaktiyle özür diletmişse de, iftira ve karalama dürtüsüne engel olamamış.Bu alçakların iftiraları yan yana koyulsa İstanbul'dan Kandil'e yol olur.Sebebi #MilliTeknolojiHamlesi gönüllüsü binlerce gencimiz mi, Milli S/İHA'larımız mı?Belki her ikisi de.

2 yıl önce

Eminönü’nde ceza yiyen taksici: Taksim’de 50 euroya yolcu taşıyorlar

İstanbul’da, sık sık müşteri seçme, taksi metre açmama, kısa mesafe gitmeme gibi nedenlerden vatandaşları mağdur eden ticari taksi sürücülerine yönelik denetimler artırıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü Sivil Trafik Ekipler Amirliği ekipleri, Eminönü’nde söz konusu sürücülerin tespiti için çalışmalar yaptı. Aksaray’da metro istasyonunun önündeki denetim noktasının gerisinde konuşlanan sivil ekipler, kurallara uymayan taksicileri tespit etti. Sürücüler denetim noktasına çekilerek cezai işlem uygulandı. Denetimde taksimetre açmayan taksi sürücüsüne 652 lira, yolcu seçen 2 taksi sürücüsüne bin 339 lira ve emniyet kemeri takmayan bir sürücüye 144 lira ceza kesildi. Cezai işlem uygulanan sürücüler, türlü bahanelerle cezadan kaçmaya çalıştı. “BAZI MÜŞTERİLER TAKSİMETRE İSTEMİYORUM DİYOR” Taksiye binen müşteriyle pazarlık yapan taksici Hüsamettin Kurt, şu sözleri kullandı: “Denetimler güzel, daha sık olması lazım. Turistlere hep taksimetre açıyoruz yani, problem yok. Bazı turistler taksimetreyi açmamızı istemiyor. Müşteri ‘Zeytinburnu’na gideceğim’ dedi. Taksimetre diyoruz, hayır diyorlar. ‘Ben taksimetre istemiyorum’ diyorlar. Kaç para diyorlar. ‘Kaç paraysa onu söyle’ diyor. Müşteri istiyor. ‘Beni dolaştıracaksın’ diyor. ’50 lira yazar’ dedim. Bunu müşteriye izah ettim. ‘Tamam’ dedi. ‘Ben ne yazdığını biliyim’ diyor.” * "BENİM ARACIM BAŞAKŞEHİR ARACI” Yolcu seçmekten cezai işlem uygulanan taksici Taci Kılıç ise, “Ben yolcu seçmedim. Ceza yazıyorlar. Köşeyi döndüm. Benim aracım Başakşehir aracı. Müşteri getirdim. 12.00’de değişimim var. Boş gitmeyeyim diye durdum. Bana Eminönü dedi. Ben şimdi Eminönü’ne dönsem ben 12.00’de değişim yapamıyorum. Ben de alamadım. ‘Ters yönde kalıyor’ dedim. Ruhsatı iptal ediyormuş” diye konuştu. “YOLCU SEÇME GİBİ BİR ŞEYİM YOK” Aracına binen yolcuyu indirdiği için ceza yazılan Aytekin İleri, “Yolcu indirmedim, almadım. Eğer ki benim arabama bindiyse önümdeki araba indirdi. Daha sonra diğer araca polisler yanaştı. Ben de oradan uzaklaştım. Yolcu seçme gibi bir şeyim yok. Öndeki inen yolcuları vermediler. Benim aracımdan müşteri inmedi. Trafikteydim. ‘Bayrampaşa’ya gideceğim’ dedi. Ben de gittim. Nereye gideceğin diye de sormadım” şeklinde konuştu. “50 EUROYA YOLCU TAŞIYAN YERLER NEDEN ÇEKİLMİYOR?” Gazetecilere tepki gösteren İleri, “Bunları güzel güzel çekiyorsunuz. Niye burayı çekiyorsunuz? Niye ana yerleri çekmiyorsunuz? 20-30 liraya yolcu taşıyorum. 50 euroya yolcu taşıyan yerler neden çekilmiyor? Hala daha Taksim Meydan’da 50 euroya yolcu taşıyor. Bu yanlış bir şey” dedi.

2 yıl önce

Libya Başbakanı Dibeybe ülkede "istikrar ve inşa yolculuğunun" başladığını duyurdu

Dibeybe, başkent Trablus'ta geniş uluslararası katılımla düzenlenen Libya'da İstikrarı Destekleme Konferansı'nın açılışında konuştu. Konferansa katılan dışişleri bakanları ve üst düzey yetkililere hitaben Dibeybe, "Trablus yeniden toparlandı. Bugün Libya'da bir İstikrar Konferansı düzenliyoruz. Bugün buraya teşrifleriniz, istikrar ve inşa yolculuğunun başladığına dair güçlü bir mesajdır." dedi. Libya Başbakanı, Libyalıların son yıllarda ülkeyi etkileyen krizlere kapsamlı bir çözüm bulma çabasında olduğunu vurgulayarak, konferansa katılan ülkelerin "bu çabaları destekleme konusundaki istekliliğini takdir ettiklerini" dile getirdi. Libya'da 24 Aralık'ta yapılması planlanan seçimlerle ilgili olarak da Dibeybe, "Seçimlerin zamanında gerçekleştirilmesi için Yüksek Seçim Komisyonuna desteğimi açıkça taahhüt ettim." diye konuştu. Dibeybe konuşmasında yasa dışı göç mevzusuna da değinerek, "Yasa dışı göç dosyası bizi rahatsız ediyor ve bu konuda desteğinizi istiyoruz." ifadelerini kullandı. Libya'daki siyasi süreç ve barışın tesisi bağlamındaki gelişmelerin ele alınacağı konferansa, Birleşmiş Milletler ve Avrupa, Afrika ve Arap Birliklerinden temsilcilerin yanı sıra 27 ülkenin dışişleri bakan ve yetkilileri katılıyor. Katılımcılar arasında Türkiye'yi temsilen Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal bulunuyor.

1 2 ... 6 7 8 9 10 11 12 ... 47 48