06 Mayıs Pazartesi 2024
1 yıl önce

Yunanistan ölüme terk etti: Bir aile yok oldu

Muğla'nın Marmaris ilçesi açıklarında, Yunanistan unsurları tarafından ölüme terk edilen 73 düzensiz göçmenin kurtarıldığı, 2 bebek, 3 çocuk ve 1 kadın, toplam 6 kişinin yaşamını yitirdiği faciada, kayıp olduğu belirtilen 5 kişiyi arama-kurtarma çalışmaları sürüyor. Olayda, 2 çocuğu ile eşini kaybeden Muhammed Berjas, "Eşim ve çocuklarım bana tutunarak, geceden sabaha kadar denizde bekledi. Çok su yuttular ve dayanamadılar" dedi. Sahil Güvenlik Komutanlığı 13 Eylül günü saat 00.10'da Kızılburun açıklarında can salları içerisinde bir grup kaçak göçmen olduğu bilgisini aldı. Bölgeye giden 2 Sahil Güvenlik botu, 3 can salı içerisindeki 66 kaçak göçmeni kurtardı. Kurtarılan göçmenler ifadelerinde İtalya'ya gitmek üzere 10 Eylül'de, 15 metre boyundaki ahşap bir tekne ile Lübnan'ın Tripoli limanından yola çıktıklarını, 2 gün sonra Rodos Adası açıklarında yakıtlarının bitmesi üzerine yardım istediklerini, Yunan güvenlik güçleri tarafından alındıkları botta değerli eşyaları alındıktan sonra 4 ayrı can salıyla Türk kara sularına yakın bir noktadan geri itildiklerini anlattı. Dalgalarla birbirlerinden uzaklaşan can sallarından birinin alabora olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine Sahil Güvenlik ekipleri denizde arama-kurtarma çalışması başlattı. Yapılan çalışmayla yarı batık durumdaki can salına tutunan 7 kaçak göçmen daha kurtarıldı. Can salı yakınında ise 2 bebek, 3 çocuk ve 1 kadın olmak üzere toplam 6 kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Kayıp olduğu belirtilen 2'si bebek 5 kişi için arama kurtarma çalışmaları 1 Sahil Güvenlik helikopteri ve 2 botla sürdürülüyor. Öte yandan, kurtarılan 73 kaçak göçmenin Sahil Güvenlik ve İl Jandarma Komutanlıklarındaki işlemlerinin ardından Ula Geri Gönderme Merkezi'ne götürüleceği belirtildi. Yaşamını yitiren 6 göçmenin ise otopsi işlemlerinin ardından cenazelerinin ailelerine teslim edileceği ifade edildi. 'YUNANİSTAN'DAN ŞİKAYETÇİ OLACAĞIM' Olayda çocukları 4 yaşındaki Abdulvahap ve 9 aylık Asım ile eşi Şifave 2 yakınını kaybeden Muhammed Berjas, yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlatarak, şu ifadeleri kullandı: "Biz İtalya'ya gitmek üzere Lübnan'dan yola çıktık. Yunanistan bölgesine varmak üzereyken yakıtımız bitti. Motor da durdu, çalışmadı. Yunanistan Sahil Güvenlik ekiplerini aradık, geldi. Sahil Güvenlik ekipleri geldikten sonra bizi gemilerine aldılar, gemimizi bağladılar. Bağırdılar ve şiddet uygulayıp, paramızı aldılar. Su bile vermediler. Bizi yaklaşık 5 saat dolaştırdıktan sonra can sallarını şişirip, grup halinde bıraktılar. Ben ve ailem 4'üncü can salındaydık. Can salımız tam şişmemişti, hava alıyordu ve tıpası kapatılmamıştı. Onların botu manevra ve dalga yaptıktan sonra can salımız 3 dakika içerisinde battı. Eşim ve çocuklarım bana tutunarak geceden sabaha kadar denizde bekledi. Çok su yuttular ve dayanamadılar. Olayda çocuklarımı, eşimi, baldızımı ve yeğenimi kaybettim. Kayıp olan amcam ve oğulları hala bulunamadı. Ben Yunanistan'dan şikayetçiyim ve dava açacağım. Onlar bizi şişmemiş bir bota bindirip, yaptıkları dalgayla batırdılar." 'CAN SALININ TIPASI KAPALI DEĞİLDİ VE SU ALMAYA BAŞLADI' Olayda çocuğunu kaybeden Lübnan'da yaşayan Filistin uyruklu Mahir Sıteti ise "3 gün önce Lübnan'dan İtalya'ya gitmek üzere gemiyle yola çıktık. Gemide sorun olunca Yunan Sahil Güvenlik ekiplerini aradık. Yunan ekibi biz aradıktan 3 saat sonra geldi. Mazot vereceklerini düşünürken, gemiye çıkmamızı isteyerek paralarımızı, pasaportlarımızı ve telefonlarımızı aldılar. 5 saat boyunca bizi dolaştırdılar. Su isteyince bağırdılar. Gece bizi uyandırıp, şişirdikleri can sallarıyla 4 grup halinde denize bıraktılar. Ben 4'üncü gruptaydım. Bizi öyle bir attılar ki ölüme terk ettiler. Onların amacı bizi öldürmekti. Biz ne yapacağımızı bilemedik. 3 can salı ile aramızda mesafe açıldı. Biz dalgalar nedeniyle ayrı yöne gittik. Can salının tıpası kapalı değildi ve su almaya başladı, sonra alabora oldu. Kimse yardım etmeye gelmedi, ölümler başladı. Benim oğlum sabaha karşı vefat etti. Bir uçak yerimizi tespit ettikten sonra Türk Sahil Güvenlik ekipleri geldi. Bize yardım edip, su verdiler" diye konuştu.

1 yıl önce

Dışişleri Bakanlığı'ndan Yunanistan'a 'Küçük Asya Felaketi' tepkisi: Tarihten hiçbir ders çıkarmıyorlar!

Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan'ın 16 Eylül'de “Küçük Asya Felaketi” adı altında yaptığı Türkiye'ye yönelik ithamlarına sert tepki gösterdi. Bakanlığın açıklaması şu şekilde; Yunan makamlarının "Küçük Asya Felaketi" adı altında yapılan gerçeklikten uzak, akıl dışı açıklamalar ve etkinlikler aracılığıyla, Yunan ordusunun yüz yıl önce giriştiği macera sonucu Anadolu'yu işgali sırasında aldığı yenilgiyi ve insanlığa karşı işlediği barbarca suçları unutturmaya, tarihi olguları çarpıtarak kendi kamuoyunu ve uluslararası toplumu yalanlarla yanlış yönlendirmeye çalıştığını görüyoruz. Anadolu'da sivil halka karşı gerçekleştirdiği toplu katliamlar ve yıkımlardan dolayı Yunanistan'ın, Lozan Antlaşması'nın 59. maddesinde yer alan "Yunanistan, savaş yasalarına aykırı olarak, Anadolu'da Yunan ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden doğan zararların onarımı yükümlülüğünü tanır" hükmüne istinaden, insanlığa karşı işlediği suçları kabul ettiğini ve tazminat ödemeye mahkum edildiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Tarihten hiçbir şekilde ders çıkarmayan Yunanistan'ın günümüzde dahi, kadın-çocuk ayırt etmeden, çaresiz durumdaki göçmenleri ölüme terk ederek, insafsız eylemleriyle insanlığa karşı suç işlemeyi sürdürdüğüne tüm dünya tanıklık etmektedir. Türkiye, tarihi olayları yalanlarla çarpıtmaya çalışan Yunanistan'a, Yunan tarihindeki ve bugüne dair kara lekeleri hatırlatmaya ve gerçekleri uluslararası topluma anlatmaya devam edecektir. Yunanistan'ı aklıselime ve gerçekleri tahrifat yoluyla nefreti körüklemekten vazgeçmeye bir kez daha davet ediyoruz.

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Yunanistan, Ege'yi mülteci mezarlığına çevirmektedir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuştu. Açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle: BM 77. Genel Kurulu'nun ülkelerimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Toplantımızı dünyamızın birden fazla tehditle eş zamanlı olarak baş etmeye çalıştığı kritik bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Türkiye olarak salgın sürecinde hiçbir ayrım göstermeden, 161 ülkeye destek sağladık. TURKOVAC'ın tüm insanlığın hizmete sunduk. Paris Antlaşmasını geçtiğimiz yıl onayladık. TAHIL KORİDORU Artan enerji, gıda ve ham madde fiyatlarının oluşturduğu enflasyon baskısı tüm ekonomileri menfi yönde etkilemektedir. Gelişmeler enerji arz önemini de çarpıcı şekilde öne taşımıştır. Bölgesel ve küresel enerji güvenliğini destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdik. Yaşanan süreç, gıda güvenliğini de riske atmıştır. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı karanlık tabloyu, uluslararası işbirliği ve dayanışmayı hakkaniyetli bir yaklaşımla güçlendirmektedir. Türkiye olarak bu iradeyi salgın ve iklim değişikliği süreçleri yanında Rusya-Ukrayna savaşının meydana getirdiği sarsıntılarla mücadele de ortaya koyuyoruz. Tarafları önce Antalya diplomasi töreninde sonra da İstanbul'da bir araya getirdik. Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik. Bu gelişmeyi sağlayan İstanbul mutabakatının 2. ayı dolarken sevkiyatın ivme kazanmasını izliyoruz. Dünyanın 4 bir yanında uluslararası camiadan medet umanların BM'ye güven bu başarıyla tazelenmiştir. İstanbul mutabakatı taraflar açısından sonuç verdiğini de ispatlamıştır. Tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiren Zaporijya nükleer santrali için de gösterilebilir. "BARIŞ ÇABALARINA DESTEK VERİN" Buradan uluslararası kuruluşları ve tüm ülkeleri Türkiye'nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağırıyorum. Her iki tarafa da krizden onurlu çıkış imkanı verecek makul, adil, uygulanabilir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor. Tüm bu felaketler etkin çok taraflılığın BM'de de vücut bulması için daha fazla çaba gösterme sorumluluğumuzu bir kez daha hatırlatmıştır. BM'nin kapsayıcı vasfına yakışan, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırmamız şarttır. "DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR VE DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜNDÜR" Bilhassa Güvenlik Konseyi'nin etkin, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir yapı ve işleyişe kavuşturulması insanlığın barış, adalet, refah arayışında önemli dönüm noktasını teşkil edecektir. Dünya 5'ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür gerçeğin altını her platformda en kuvvetli şekilde altını çizmeye devam edeceğiz. Bu mücadelede tüm üye ülkelerden destek beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur. Tüm dünyada sulh-ü sükunu hakim kılmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Çatışmaların çözümü konusunda çaba harcıyoruz. Avrupa'dan Latin Amerika'ya, Afrika'ya kadar farklı coğrafyalarda anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu, kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstleniyoruz. "TERÖRÜ DESTEKLEMEKTEN VAZGEÇİN" Sorunların değil çözümlerin parçası olmayı sağlayacak inisiyatifler alıyoruz. Suriye krizinde halkın meşru beklentileri doğrultusunda kalıcı çözümün önemini tekrar vurguluyoruz. Çözümsüzlüğün sürmesi bölgemizin güvenlik ve istikrarını, Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. 4 milyonu aşkın sivil ülkemizin yardımlarıyla hayata tutunmaktadır. Yardım kararının uzatılması için Güvenlik Konseyi mesuliyetini yerine getirmelidir. Ülkemize saldırılar gerçekleştirilen, Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK ve türevlerine karşı Türkiye'nin kayıtsız kalması mümkün değildir. Terörü desteklemekten vazgeçin. Bölge güvenliğine katkı sağlayacak herkes ile çalışmaya hazırız. Bu terör örgütünü isim değişikliğiyle meşrulaştırmaya çalışanların bir an önce hatalarından dönmelerine davet ediyoruz. Terör örgütlerine karşı gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğimizi tekrar kuvvetle belirtiyoruz. Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine gönüllü güvenli onurlu şekilde dönmelerini temin etmek için gerekli şartları temin etmekte üzerimize düşeni samimiyetle yapıyoruz. "SURİYE'DE 100 BİN BRİKET EV İNŞA EDİYORUZ" Suriye'nin çeşitli bölgelerinde 100 bin briket ev inşa ediyoruz. Bunların önemli bölümünü tamamlayıp teslim ettik. Ayrıca yaklaşık 1 milyon Suriyelinin topraklarına dönmesini sağlayacak 200 bin konut inşası için hazırlıklara başladık. Güvenli bölgelerde inşa edilecek bu projenin hayata geçirilmesi için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç vardır. Herkesin gerekli çabayı göstermesini, dayanışma sergilemesini bekliyoruz. Mülteci krizi kendilerine daha iyi gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları kamplara doldurmakla çözülemez. "YUNANİSTAN EGE'Yİ MÜLTECİ MEZARLIĞINA ÇEVİRİYOR" Hal böyle iken Yunanistan'ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'de göçmenlere yönelik zulümlerin giderek arttığını görüyoruz. Türkiye olarak biz yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyalara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan hukuksuz, pervasız geri itmeleriyle Ege'yi mülteci mezarlığına çevirmektedir. Geçen hafta 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşında Abdülvahap aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. Avrupa'nın ve BM kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden acımasızlıklara artık dur demesinin vakti çoktan gelmiştir. "TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA AYRIM YAPILMAMASINI BEKLİYORUZ" Irak'ta da huzurun ve istikrarın hakim kılınması için her türlü çabayı sergiliyoruz. Ülkede Iraklılık kimliği temelinde siyasi birliğin ve uzlaşının sağlanmasını arzu ediyoruz. Terör örgütlerinin istismarlarının önlenmesi ancak bu şekilde mümkündür. Irak'taki istikrarsız ortamı istismar eden terör örgütlerinin ülkemizi hedef alan eylemlerine asla müsaade etmiyoruz. Bu kürsüden daha öncede vurguladığım gibi; terörizmle mücadeleyi terör örgütleri arasında ayrımı reddeden bir işbirliği ile kazanabiliriz. Tüm terör örgütleriyle mücadelesini yıllardır devam eden Türkiye'nin müttefik ve dostlarından samimi işbirliği dayanışma beklemek en tabii hakkımızdır. "İSTİKRARA KATKIDA BULUNAN HERKESLE ÇALIŞIRIZ" Terör örgütleri ve zalim rejimler yerine bölgenin güvenlik, istikrar, huzuruna katkıda bulunmak isteyecek herkesle çalışmaya hazırız. Dünyanın güvenliği bakımından üzerinde ısrarla durulması gereken yerlerden biri de Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'dir. Libya'nın istikrar ve refahı başta komşuları olmak üzere tüm bölge için kritik önemdedir. Türkiye olarak BM'nin bu yöndeki çabalarını destekliyoruz. Libya halkının egemenlik, birlik ve bütünlüğünü korumak hak ettiği refah düzeyine erişmesini sağlamak amacımızdır. Adil ve muteber seçim yapılarak güçlü hükümetin işbaşına gelmesi hepimizin katkıda bulunacağı temel hedef olmalıdır. Ortadoğu coğrafyasında sona erdirilmesini gerekli gördüğümüz İsrail-Filistin ihtilafında iki devletli çözüm vizyonuna destek veriyoruz. Kudüs, Haremi Şerif'in kutsiyetine saygı gösterilmesi, yasa dışı yerleşim faaliyetlerinin durdurulması şarttır. Bölgedeki sorunun adil, kalıcı kapsamlı çözüme kavuşturulması için başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devleti kurulması dışında bir ihtimal yoktur. İsrail ile ilişkimizin kendimizin, bu ülkenin ve Filistin halkının bölgenin huzuru, istikrarı için birleştirmekte kararlıyız. BM, Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı'nın kurumsal ve mali kapasitesinin geliştirilerek Filistinli mazlumlara sahip çıkılması uluslararası toplumun sorumluluğudur. "İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI HUSUSLARI DİPLOMASİYLE SONUÇLANDIRILMALI" İran'ın nükleer programına ilişkin hususların diplomasi ve diyalog yönüyle en kısa yönüyle sonuçlandırarak uygulamaya geçilmesini bekliyoruz. Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını kurtarması, kalıcı barışın temini konusunda tarihi fırsat penceresi açılmıştır. Türkiye olarak bu fırsatın değerlendirilmmesi için önemil adımlar attık. Son günlerde yaşanan gelişmeler bu iklime gölge düşürmüş olsa da kısa sürede Azerbaycan ve Ermenistan arasında kapsamlı bir barış anlaşmasına inanıyoruz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin daima yanında olmayı sürdüreceğiz. Neredeyse yarım asırdır işgal, çatışma, terörizm, sefalet gibi sorunlarla boğuşan Afganistan yine bir sınamadan geçmektedir. Ülkedeki geçici hükümetin temel insan hakları konusunda atacağı adımlar ümit verici gelişmelerin önünü açabilir. Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarını kazanmalarının üzerinden geçen 75 yıla rağmen aralarında hala güçlü bir barış tesis edilememiş olmasından üzüntü duyuyoruz. Dileğimiz Keşmir'de adil bir barışa kavuşulmasıdır. Sel felaketi geçiren Pakistan halkına tekrar geçmiş olsun diliyoruz. Uluslararası toplumun Pakistan halkına içinden geçtikleri sancılı dönemde destek vermesini bekliyoruz. "HERKES KKTC'Yİ RESMEN TANIMALI" Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik hakkının tescil edilmesi Ada'daki çözüm anahtarıdır. Herkesi KKTC'yi tanımaya davet ediyorum. Yunanistan'ın insanlık dışı geri itmeler ve müslüman azınlığa ayrımcı ve baskıcı politikalar izlemektedir. Temennimiz Yunanistan'ın sorunlu faaliyetlerine son verilmesi, AB'nin de yapılan insanlık dışı uygulamalara sırtını dönmeyi bırakmasıdır. Ortaya çıkan her yeni meydan okuma Türkiye'nin AB ile işbirliğinin değerini bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır. Gerek diplomasi hamlelerimiz, askeri kabiliyetimizle Avrupa Atlantik bölgesinin güvenliğine katkı sağlıyoruz. Son dönemde küresel düzeydeki sorunların ağırlaşan yansımalarıyla karşı karşıya bulunan Afrika ülkeleriyle dayanışmamızı güçlendirecek adımları da birbiri adına hayata geçiriyoruz. 16-18 Aralık 2021 tarihinde Afrikalı dostlarımızın geniş katılımıyla zirve gerçekleştirdik. Latin Amerika ile karşılıklı saygı temelinde güçlenen işbirliğimizi ikili planda, bölgesel teşkilatlarda kurumsal düzeyde arttırmaya devam etme kararlılığındayız. İnsanlığı bekleyen en büyük tehlikelerden birinin de birlikte yaşama iradesinin kaybedilmesi olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Irkçı, ayrımcı, yabancı, islam düşmanı tutumlarda yaşanan artışlardan derin endişe duyuyoruz. Yeni Zelanda'da gerçekleştirilen terör saldırısının yıldönümü olan 15 Mart tarihinin İslamofobi ile mücadele için ilan edilmesi çağrısında bulunmuştuk. Bu çağrımız hala geçerlidir. Uluslararası toplumun İslam düşmanlığı ile mücadelenin karararlılığının fiiliyata yansımasını cani gönülden arzu ediyoruz. İslam düşmanlığını da tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak görüyoruz.

1 yıl önce

Yunanistan’dan Ege’de göçmen soykırımı girişimi! Türk sahil güvenliği kurtardı…

Yunanistan’ın Ege’de yapmak istediği göçmen soykırımını Türkiye engelledi. Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, geçtiğimiz pazar günü saat 05.00 sıralarında Foça açıklarında, denizin ortasında lastik bot içerisinde bir grup göçmen olduğu bilgisi üzerine harekete geçti. 52 GÖÇMEN KURTARILDI Bölgeye sevk edilen Türk Sahil Güvenlik Gemisi, Aslan Burnu açıklarında bulunan lastik bota ulaştı. Göçmenler arasında 5’i Eritreli, 20’si Yemenli toplam 25 kadın, 1’i Eritreli 7’si Yemenli toplam 8 çocuk olduğu Eritreli kadınlardan birinin 3 aylık hamile olduğu tespit edildi. BOTLARIN MOTORUNU SÖKTÜLER Karaya çıkartılan göçmenlerin; Yunan unsurlarının botlarının motorunu, üzerlerindeki para ve değerli eşyaları alarak kendilerini denize bıraktıklarını söyledikleri öğrenildi. Foça Emniyet Müdürlüğü ekiplerine teslim edilen ve işlemleri halen devam eden göçmenlerin İzmir İl Göç İdaresi’ne gönderileceği açıklandı.

1 yıl önce

Yunanistan tüm dünyayı böyle kandırmış: Rus petrolünü kaçırırken görüntülendi

Kuruluşun ay başındaki haberinde, kriz başladığından beri 41 tankerin, Rusya çıkışlı tankerlerle Yunanistan açıklarında gemiden gemiye petrol naklettiğini kamuoyuna duyurmuştu. Haberde Batı ülkelerinin Rus finans kaynaklarını izole etmek için yaptırım uyguladığı ancak Rus petrolünün sevkiyatının sürmesi halinde yaptırımların etkisinin sınırlı kalacağına dikkat çekilmişti. Yunanistan'ın güneyindeki Lakonya Körfezi'nde petrol transferi görüntülenmiş, söz konusu transfer Yunanistan bayraklı Sea Falcon ile Hindistan bayraklı Jak Log arasında gerçekleşmişti. Son olarak Nikkei Asia, söz konusu haberle alakalı paylaştığı görüntüde, transferin görsel detaylarına yer verdi. Olay yeri görüntüsünde Nikkei muhabiri Nagao Riho konuştu. Görüntüde sivil bir teknede, gemiden gemiye petrol transferinin gerçekleştiği Yunan kara sularına ilerlediğini kaydeden Nagao, elindeki elektronik tablet haritada Lakonya Körfezi'ni işaretledi. İKİ TANKERİ KAMERAYA ALDILAR Körfezin Yunan kara sularının dışında kaldığını belirten Nagao, çok sayıda teknenin aynı amaçla bölgede toplandığını belirtti. Nagao, Yitio bölgesinden körfezin içlerine açıldıklarını kaydetti. Nakliyatı gerçekleştiren ve tanker oldukları tahmin edilen iki gemiyi kameraya aldığı görülen Nagao, "Lakonya Körfezi'nde, denizde gemiden gemiye petrol transferi gerçekleştiriyorlar." dedi. Söz konusu tankerlerin Yunan kara suları dışında olduğu vurgulandı. Yakın çekimde tankerlerin, Hindistan bayraklı "Jag Lok" ile Yunan bayraklı "Sea Falcon" olduğu saptandı. Gemiden gemiye petrol transferine şahitlik ettiğini kaydeden Nagao, olay yerinin güvenli olmadığını öngördüklerinden, çıkış limanına geri dönmeye karar verdiklerini bildirdi. Döndükleri limanda yeniden konuşan Nagao, iki tankeri anımsatarak, "Anlaşılan Lakonya Körfezi'nde gemiden gemiye çok sayıda petrol transferi oluyor" diyerek, yerel halkın çevresel endişeler taşıdığını da aktardı. "Petrol nereye" sorusuna yanıt arayan Nikkei, Rus limanlarından ayrılan tankerlerin yönünü ve hangi gemilerle temasa geçtiğini araştırırken Refinitiv datalarını incelediklerini aktarmıştı. SİNYALLERDEN İZ SÜRÜLDÜ Araştırma, gemiden gemiye transferin sıklıkla meydana geldiği Yunanistan'ın Akdeniz kıyılarındaki açık suları kapsamıştı. Rotalarını saptamak üzere tankerlerden gelen Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) sinyalleri izlenmişti. Suyun ulaştığı çizgi ile tankerin dip noktası arasındaki mesafe olarak bilinen ve tanker ağır yüklü olduğunda artan "su çekim mesafelerindeki" değişimler, gemiden gemiye ne kadar nakliyat yapıldığını tespit etmek için kontrol edilmişti. AVRUPA LİMANLARINA GİDEN GEMİLER Ay başındaki haberinde Nikkei, ağustos sonuna kadarki 6 aylık dönemde Yunan kıyıları açıklarında Rus tankerleri dahil 175 transfer saptamış, buna rağmen geçen yıl aynı dönemde ise sadece 9 transfer gerçekleştiğini bildirmişti. Refinitiv verilerine göre Rusya, gemiden gemiye olmak üzere Yunanistan açıklarında 23,8 milyon varil petrol ihracatı gerçekleştirmiş, geçen yılın aynı döneminde ise 4,34 milyon varil transferi gerçekleşmişti. Yükünü teslim aldıktan sonra tankerlerin nereye gittiklerini sorgulayan ve rotaları izleyen Nikkei, 89 geminin limanlara vardığını saptamış, bunların 41'inin Yunanistan, Belçika ve Avrupa'nın başka noktalarına demirlediği tespit edilmişti. Haberde, söz konusu derin araştırma neticesinde Yunanistan açıklarından suların, Rusya ve Avrupa arasındaki petrol sevkiyatında önemli bir aktarma merkezi görevi üstlendiğinin ortaya çıktığı vurgulanmıştı. AVRUPA BİRLİĞİ'NİN KISITLAMALARI Avrupa Birliği (AB) Rus petrolünün ithalatını Şubat 2023'te tamamıyla yasaklayacak. İngiltere ise aralıkta Rus petrolüne tam ambargo koyacak. Uluslararası Enerji Ajansına (IEA) göre AB'ye yönelik Rus petrol ihracatı temmuzda 2,8 milyon varil olarak gerçekleşti. Bu, ocak ayına kıyasla yüzde 26 düşüş olarak kayda geçti. Avrupa Birliği ve İngiltere yıl sonuna dek Rus petrolünün ithalatını tamamıyla yasaklamayı planlarken, halihazırda Rus petrolünü satın almayı sürdüren şirketler eleştiriliyor. Petrol ambargosu yürürlüğe girse de kaynağını gizleme amacıyla deniz rotalarında gemiler arasında transferlerin devam edebileceği belirtiliyor.

1 yıl önce

İşte Yunanistan'ın uluslararası hukuku çiğnediğinin kanıtı: Adaları böyle silahlandırıyorlar

Yunanistan'ın uluslararası hukuka aykırı şekilde Ege'deki Gayri Askeri Statüdeki Adalar'a (GASA) zırhlı araç sevk ettiği anlar ortaya çıktı. Çıkarma gemilerinin Midilli ve Sisam'a özellikle ABD tarafından hibe edilen askeri araçları sevk etmesi dikkati çekti. Yunanistan'ın Gayri Askeri Statüdeki Adalar'a yönelik uluslararası hukuku çiğneyen faaliyetleri görüntülendi. Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, Ege'de görev uçuşu icra eden Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İHA'lar bir hareketlilik tespit ederek, Yunanistan'a ait iki çıkarma gemisinin Midilli ve Sisam'a seyir halinde olduğunu belirledi. Söz konusu gemilerin GASA statüsündeki Midilli'ye 23, Sisam'a ise 18 taktik tekerlekli zırhlı araç sevkiyatı gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Zırhlı araçların ABD tarafından Dedeağaç Limanı'na gönderilen araçlardan olması dikkati çekti. "KABUL EDİLEMEZ" Güvenlik kaynakları, 18 Eylül ve 21 Eylül'de yaşanan bu olayları Yunanistan'ın Türkiye'ye yakın adaları silahlandırmaya ve GASA statüsünü ihlal etmeye devam ettiğinin en açık göstergesi olarak nitelendirdi. GASA'lara özellikle ABD tarafından hibe edilen silahların yerleştirilmeye çalışıldığını ifade eden kaynaklar, yapılan diyalog ve iyi komşuluk çağrılarına karşı NATO'da müttefik olan Yunanistan'ın uluslararası hukuk ve müttefiklik ruhuna aykırı bu saldırgan eylemlerini "asla kabul edilemez" olarak değerlendirdi. Yunanistan'ın bu iki adanın gayri askeri statüsünü uzun yıllardır ihlal ettiğini, buralara silah konuşlandırdığını vurgulayan güvenlik kaynakları, bu son sevkiyatlarla da ABD'nin hibe ettiği taktik tekerlekli zırhlı araçlarla bu adalardaki araçların bazılarını değiştirdiğine dikkati çekti. Türkiye'nin sorunların diyalog ve uluslararası hukuk kapsamında çözüme ulaşmasına yönelik çabalarının yanı sıra çözüm için bir araya gelinmesine yönelik davetlerini hatırlatan kaynaklar, "Yunanistan'ın tüm davetlere karşılık toplantılara dahi katılmaması ve bu tarz provokasyonları yapması tansiyonu kimin artırdığının, kimin uzlaşmaz, saldırgan ve hukuksuz faaliyetler içinde olduğunun açık göstergesidir." değerlendirmesinde bulundu.

1 yıl önce

Yunan Büyükelçi Dışişleri'ne çağrıldı: Yunanistan'dan adalardaki ihlallerine son verilmesi istendi

Ege Denizi'nde görev uçuşu yapan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait insansız hava araçlarıyla (İHA); Yunanistan'ın gayri askeri statüsündeki adalar (GASA) Midilli ve Sisam'a, ABD tarafından hibe edilen zırhlı askeri araçları sevkiyatı görüntülenmişti. Yunanistan'ın hukuksuz hamlesine karşı Türkiye harekete geçti. YUNAN BÜYÜKELÇİ DIŞİŞLERİNE ÇAĞIRILDI Türkiye, Yunanistan'ın Midilli ve Sakız Adalarına ABD menşeili zırhlı araçları konuşlandırmasını Yunanistan ve ABD nezdinde protesto etti. Dışişlerine çağrılan Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi'nden adalardaki ihlallere son verilmesi ve gayriaskeri statüyü ihya etmesi istendi. TÜRKİYE'DEN ABD'YE NOTA Öte yandan; Türkiye ABD'ye de 'Ege Adaları' notası verdi. Türkiye, ABD'ye verdiği protesto notasında, Doğu Ege adalarının statüsüne riayet etmesini ve silahların statünün ihlali için kullanılmaması konusunda tedbir almasını istedi. Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, Ege'de görev uçuşu icra eden TSK'ya ait İHA'lar bir hareketlilik tespit ederek; Yunanistan'a ait 2 çıkarma gemisinin Midilli ve Sisam'a seyir halinde olduğunu belirlemişti. Söz konusu gemilerin GASA statüsündeki Midilli'ye 23, Sisam'a ise 18 taktik tekerlekli zırhlı araç sevkiyatı gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Zırhlı araçların, ABD tarafından Dedeağaç Limanı'na gönderilen araçlardan olması ise dikkat çekmişti. Güvenlik kaynakları, 18 Eylül ve 21 Eylül'de yaşanan bu olayları, Yunanistan'ın Türkiye'ye yakın adaları silahlandırmaya ve GASA statüsünü ihlal etmeye devam ettiğinin en açık göstergesi olarak nitelendirilmişti. GASA'lara özellikle ABD tarafından hibe edilen silahların yerleştirilmeye çalışıldığını ifade eden kaynaklar, yapılan diyalog ve iyi komşuluk çağrılarına karşı NATO'da müttefik olan Yunanistan'ın uluslararası hukuk ve müttefiklik ruhuna aykırı bu saldırgan eylemlerini 'asla kabul edilemez' olarak değerlendirmişti. Yunanistan'ın bu 2 adanın gayri askeri statüsünü uzun yıllardır ihlal ettiğini, buralara silah konuşlandırdığını vurgulayan güvenlik kaynakları, bu son sevkiyatlarla da ABD'nin kendisine hibe ettiği taktik tekerlekli zırhlı araçlarla bu adalardaki araçların bazılarını değiştirdiğini ifade etmişti. Güvenlik kaynaklarınca konuya ilişkin yapılan değerlendirmede ise Türkiye'nin sorunların diyalog ve uluslararası hukuk kapsamında çözüme ulaşmasına yönelik çabalarının yanı sıra çözüm için bir araya gelinmesine yönelik davetleri hatırlatılarak, "Yunanistan'ın tüm davetlere karşılık toplantılara dahi katılmaması ve bu tarz provokasyonları yapması tansiyonu kimin artırdığının, kimin uzlaşmaz, saldırgan ve hukuksuz faaliyetler içinde olduğunun açık göstergesidir" denilmişti.

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Yunanistan'a sert tepki: Hiçbir şekilde dengimiz değil olamaz da

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle: Yeni eğitim ve öğretim döneminin açılışını Sancaktepe'de gerçekleştirdik. Eğitime verdiğimiz önemi görmekten gurur duyuyoruz. TOKİ'ye başvuru 5 milyona dayandı 'İlk evim iş yerim' kampanyasında talep toplama süreci önümüzdeki ayın sonuna kadar devam edecek. Başvuru sayısı şimdiden 5 milyona dayanan bu kampanya Türkiye'nin bu zamana kadar en büyük sosyal atılımı olacak. Milletimiz sosyal konut projemize çok büyük bir teveccüh göstermiştir. Projenin 5 bin konutluk ilk diliminin temelini 25 Ekim'de atıyoruz. Beslenme yardımı 60 TL oldu (Yapılan öğrenci yurt binaları) Yurtlarımızdaki yatak sayısını 182 bin yataktan 850 bin yatağa çıkartarak, hiçbir gencimizin eğitiminden mahrum kalmamasını istiyoruz. Ek yerleştirmelerin devam ettiği ve fiyatlarını değiştirmediğimiz yüksek öğrenim yurtlarında kalan öğrencilerimizin beslenme ücretlerini günlük 25 liradan 60 liraya çıkartıyoruz, böylece aylık bin 800 liraya yükseltiyoruz. Birileri sabah akşam evlatlarımıza sadece umutsuzluk aşılarken biz istikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz gençleri her alanda desteklemeye devam ediyoruz. Dünya ekonomik krizden savaşlara pek çok sorunla boğuşurken, Türkiye olarak hem içeride hem dışarıda güçlü bir duruş sergiliyoruz. Artık herkesin takdir ettiği birikime ve dirayete sahibiz. Rusya Ukrayna savaşında her iki tarafla diyaloğumuzu sürdürerek pek çok başarıya imza attık. Ülkemizi kendi çıkarlarının bekçisi olarak görenler bu yeni durumdan rahatsız olsa da biz süreci Türkiye merkezli yürütüyoruz. Dış politika da dayatmayı kabul etmiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Özbekistan ve Amerika da yaptığımız temaslar Türkiye’nin genişleyen dış politika vizyonunu ortaya koymuştur. Özellikle tahıl koridorunun açılmasıyla yakalanan diplomatik başarının esir takasıyla devam ettirilmesi, ülkemiz adına gurur verici bir gelişme olmuştur. "Yunanistan hiçbir şekilde dengimiz değildir" Biz dünyada savaşları gerilimleri krizleri sonlandırmak için samimi bir şekilde gayret sarf ederken, komşumuz Yunanistan'ın her tarafı buram buram tahrik ve provokasyon kokan politikalarını ibretle takip ediyoruz. Yunanistan hiçbir şekilde dengimiz değildir, olamaz da. Yunan siyasileri kışkırtanlar Türkiye’yi engellemek istiyor. Yunanistan'ın dört bir yanına yapılan işgal görünümlü askeri yığınaklar bizi değil, asıl Yunan halkını rahatsız etmeli. Yunanistan'a karşı gerektiğinde ülkemizin hak ve menfaatlerini elimizdeki tüm imkanları kullanarak savunmaktan geri kalmayız. Bu, hem Yunan siyasetçiler, Yunan devleti, Yunan halkı hem de onları kukla gibi kullananlar bakımından tehlikeli bir oyundur. Bedeli mutlaka ödetilecek ekonomik ve siyasi angajmanlar bizi değil Yunan halkını tehdit etmektir. Türkiye olarak biz bu filmi seyrettik. Şimdi Yunanistan'ın göz göre göre benzer felakete sürüklenmesinden samimiyetle üzüntü duyuyoruz. Askeri yığınaklar, siyasi ve ekonomik destekler Yunanistan'ı bizim seviyemize çıkarmaya yetmez. Ama bu yanlış adımlar Yunanistan'ı batağa sürüklemeye kafi gelir. Yunanistan'a karşı gerektiğinde ülkemizin hak ve menfaatlerini elimizdeki tüm imkanları kullanarak savunmaktan geri kalmayız. Bu da iyi biline. Kendi ekonomik ve kalkınma programımızdan bunu yaparken zerre kadar taviz vermeyeceğimizi belirtiyoruz. "Karalama kampanyaları, iftiraları unutmadık" Londra'dan Çin'e kadar kesintisiz dremiryolu ile gidilebiliyorsa ülkemizde inşa ettiğimiz köprüler, tüneller, yollar sayesindedir. Karadeniz'de lojistik hatlarımızla dünya tahıl krizi başta olmak üzere pek çok sorunun üstesinden gelebiliyoruz. İstanbul Havalimanı'nda finansmanından projesine pek çok sorunu üzerinde çalışırken muhalefetin takoz koymalarıyla karşı karşıya kaldık. Karalama kampanyaları, iftiraları unutmadık. Geldiğimiz noktada milletimize söz verdiğimiz her projeyi yaptık. Bir kısmının inşasını hızla sürdürüyoruz. İzmir Körfez geçişini içeren İstanbul-İzmir otoyoludur. Feribotla 1 saati, yoğun vakitlerde araçla 1,5 saati bulan İzmit Körfez geçişini Osmangazi Köprüsü'yle 5 dakikaya indirdik. Sadece bu ayın ilk 22 gününde Osmangazi Köprüsü'nü günde ortalama Bay Kemal burayı iyi dinle 51 bin araç kullandı. Köprü ve otoyolunun araç garantisi oranı yüzde 116'ya yani garanti rakamının çok üstüne çıkmış durumdayız. Çanakkale Köprüsü ile iki kıta arasındaki geçişte yaşanan çileye son vererek 6 dakikada ulaşım sağlıyoruz. Modern, medeni olmak bu Bay Kemal. Ana muhalefetim demekle bir yere varamazsın. Çanakkale Köprüsü'nün günlük araç ortalaması 8 binin üzerine çıktı. Milletimiz bu hizmetin konforuna alıştıkça araç geçiş sayısının her geçen gün artacağına işaret ediyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde günlük araç geçiş ortalaması 113 binin üzerine çıktı. Ülkemizin dünyadaki en prestijli markalarından biri haline gelen İstanbul Havalimanı bu ayın 22 gününde 30 bin 970 uçuşla 5 milyondan fazla yolcuyu ağırladı. Avrupa'dakiler başta olmak üzere dünya havacılığı çok ciddi sorunlarla boğuşurken, hamdolsun bizim havalimanlarımız rekordan rekora koşuyor. ÇİFTÇİLERE FATURA ÖDEME KOLAYLIĞI (Çiftçilerin elektrik faturaları) Aylık yerine, hasat sonunda ürünler satılıp gelir elde edildiğinde ödenebilecek. Ziraat Bankası, açacağı faizsiz kredinin tahsilini hasat dönemi sonunda yapacak, maliyetinin bedelini hazineden alacak. Çiftçilerimiz, geçmiş dönem elektrik borçlarını, 5 yıla varan vade ve faizsiz geri ödeme imkanıyla kapatabilecek.

1 2 ... 20 21 22 23 24 25 26 ... 30 31