03 Mayıs Cuma 2024
3 yıl önce

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum: Kanal İstanbul’u yapacağız. Şimdi her zamankinden daha çok inanıyoruz

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin açıklama yaptı. Bakan Kurum, Kanal İstanbul Projesi'ne her zamankinden daha çok inanıldığını kaydederek, "Dün gece itibarıyla, Cumhurbaşkanımızın "inadına yapacağız" derken tam olarak neyi, nereleri, hangi mihrakları, kimleri kastettiği ayan beyan ortaya çıkmıştır. Bu sözde emekli Amirallerin yelkenlerini kimin rüzgârıyla şişirdiklerini milletimiz çok iyi bilmektedir. Ve milletimiz her fırsatta onlara; "Hükümetlere istikamet verdiğiniz o deniz bitti" demiştir" dedi. Bakan Kurum, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bugün, "Ya Kanal Ya İstanbul" diyenlerle; ÇED Raporu'nu okumadan televizyonlarda ahkâm kesenlerle, Gezi sürecinde hadsizce hükümetimizden tüm dev projelerin durdurulmasını isteyenler, Türkiye'nin tüm projelerine itiraz eden takozcu odalar ve birliklerle; bu ülkedeki her hayra fren olmaya çalışan kör ve sağır muhalefet anlayışı, bundan 1 yıl önce Kanal İstanbul'a dair millet iradesini yok sayan açıklamalarıyla ortaya çıkan 126 emekli büyükelçinin sözleriyle; dün gece yarısı, Kanal İstanbul'u bahane edip, zihinlerindeki antidemokratik kalıntıları izhar eden darbeci bildiriye imza atan 103 emekli amiralin kullandığı ifadeler ne kadar da birbirlerine benzemektedir." Bakan Kurum, projelerin eserlere dönüştürülmeye devam edileceğinin altını çizerek, "Bunlar; aynı gönyeyle çizilmiş, aynı tezgâhtan geçirilmiş, aynı merkezden sufle almış, aynı fabrikadan çıkmış, yıllar yılı millet iradesine kast eden vesayetçi odakların son kalıntılarıdır, son sözleridir. Biz dün olduğu gibi bugün de; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, ülkemizin ve milletimizin hayrına gördüğümüz projeleri bir bir esere dönüştürmeye devam edeceğiz. Siz bir söyleyeceksiniz, biz bin yapmaya devam edeceğiz. Siz olmaz diyeceksiniz, biz nasıl olduğunu eser üreterek ortaya koymaya devam edeceğiz. Olmaz dediğiniz nice projelerimiz gibi Kanal İstanbul'u da milletimize armağan edeceğiz" açıklamasında bulundu. Kanal İstanbul'un denizcilik, ulaşım ve uluslararası ilişkiler tarihini değiştirecek bir proje olduğunu söyleyen Bakan Kurum, "Bir devlet ve millet projesidir. Bu aziz vatanın istiklalinin, gelecek nesillerimizin istikbalinin garantisidir. Dünyanın inci gerdanlığı olan İstanbul boğazımızı koruma, kurtarma, özgürlüğünü teminat altına alma projesidir. 1400 yıllık sevdamız olan İstanbul'un var olan marka değerini en yüksek noktaya taşıyacak projedir. Türkiye'yi şehircilik, lojistik, ulaşım, ar-ge ve deniz ticaretinin merkez ülkesi konumuna yükseltecektir. On binlerce gencimize istihdam sağlayacak, yatırım bedelini birkaç yıl içerisinde karşılayacak, her yıl milli ekonomimize milyarlarca liralık katkı sunacak bir projedir. 56 kurum ve kuruluşumuzun, belediyelerimizin, üniversitelerimizin, 200'den fazla bilim adamımızın, medya ve vatandaşlarımızın katkılarıyla hazırlanan Türkiye'nin en kapsamlı ÇED Raporu'yla hayata geçirilmektedir" ifadelerini kullandı. Dünyanın en çevreci projelerinden biri olduğunu da söyleyen Bakan Kurum, "Proje alanının yaklaşık yüzde 52'si yeşil alan olan; sosyal donatı alanları, yürüyüş parkurları, bisiklet yolları, millet bahçeleri ve ekolojik koridorlardan oluşan Türkiye'nin en çevreci şehircilik projesidir. Deprem Dönüşümü Rezerv Konut Alanı'nda, 500 bin nüfusuyla Dünya'nın en geniş akıllı şehri kurulacaktır. Tüm konutlar; mahalle kültürümüzü yansıtan, az katlı, yatay mimarinin hâkim olduğu bir anlayışla inşa edilecektir. Tüm planlama çalışmalarımızı tamamladık. 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı bitti. 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı bitti. 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı bitti. Şimdi her adaya göre projelerimizi hazırlıyoruz. Büyük Türkiye'nin en büyük yatırımı olacak Kanal İstanbul, ülkemize ve milletimize hayırlı olsun" şeklinde konuştu.

2 yıl önce

Muratpaşa Belediyesinden canlı heykellerle çevreye duyarlılık çağrısı

Antalya’da Muratpaşa Belediyesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde elektronik atıkların doğaya, kağıtların ormanlara, lavabolara dökülen atık yağların su kaynaklarına verdiği zarara ve denizlerde yaşanan kirliliğe dikkat çekmek için kentin farklı noktalarında canlı heykel performansları gerçekleştirdi Balıkçı ağları, ambalaj atıkları, pet şişeler, atık cd’ler ve gazete kağıtlarından yapılan kıyafetleriyle canlı heykeller, Antalya’nın tarihi noktalarından Kaleiçi Üç Kapılar’da vatandaşların arasında performans sergiledi. Amaçlarının insanları çevre konusunda duyarlılığa sevk etmek olduğunu aktaran Belediye Başkanı Uysal, bu çerçevede mitolojik hikayelerde Patara antik kentinde doğduğuna inanılan Antalyalı Apollon’un da canlı heykel olarak etkinlikte yer aldığını söyledi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kanal İstanbul sadece Türkiye'nin değil, belki de dünyanın en çevreci projesi olarak hayata geçirilecektir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından itibaren "rüyası" olduğunu belirttiği ve Başbakan iken 27 Nisan 2011'de "çılgın proje" olarak kamuoyuna duyurduğu, İstanbul'u içinden 2 deniz geçen bir şehre dönüştürecek Kanal İstanbul, ilk köprünün temelinin atılmasıyla fiilen hayata geçirilmeye başlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul üzerinde yapılacak olan Sazlıdere Köprüsü'nün temel atma töreninde açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle: Tüm hemşehrilerime en kalbi duygularla sevgilerimi saygılarımız sunuyorum. Türkiye'nin kalkınma tarihinde yeni bir sayfa açıyoruz. Bugün ülkemizin gelişmesi için atılan adımlara bir yenisini daha ekliyoruz. Rahmetli Menderes, Rahmetli Özal, Rahmetli Erbakan, Demirel gibi sembol isimlerin ruhlarını bir kez daha şad ediyoruz. Kanal İstanbul projesinin ilk köprüsünün temelini atıyoruz. Bundan 11 yıl önce milletimizle paylaşmıştık. Türkiye'nin bu süreçte yaşadığı iç ve dış badireler sebebiyle projenin ilerlemesi biraz gecikti. İşte bugün tüm hazırlıkları tamamlayıp proje kapsamında ilk temeli atmak için bir aradayız. Sazlıdere Barajı'ndayız. Kanal İstanbul'a acaba bu proje neden gerekliydi? Gecikmeli de olsa bugün bu temeli nasıl atıyoruz. İstanbul Boğazı en kalabalık gemi trafiklerinden birine sahiptir. 1930'larda yılda ortalama 3 bin gemi geçiyordu. Günümüzde bu rakam 45 bine ulaştı. Sadece şehir içi yolculuklar için 54 iskelede 500 bin kişilik insan trafiği söz konusudur. SÜRÜKLENEN SAVAŞ GEMİSİNİ UNUTMADIK Boğazda hem kuzey, güney, doğu, batı istikametinde her sınıftan ve kapasiteden yoğun gemi trafiği yaşanıyor. Petrolden organik ürüne kadar çok farklı türden yük taşıyan gemilerin kaza yapmaları durumunda denizdeki doğal hayat da çok büyük tehlikeye giriyor. Karaya çarpmaları halinde kültürel miras zarar görüyor, yıkım ve yangınlarla karşılaşabiliyoruz. Yaşı ilerlemiş olan İstanbulluların boğazda haftalarca yanan petrol gemilerinin görüntüleri mutlaka vardır. Z kuşağı gençlere sesleniyorum. Bütün bu olanlar bitenler 19-20 yıldır bu ülkede iktidarda olan bizler neleri gerçekleştirdik, hangi adımları attık, bilmeniz gerekiyor. Geçtiğimiz yılın ilk aylarında Kabataş'ta sürüklenen Rus savaş gemisinin endişesini unutmadık. PEK ÇOK FAYDAYI AYNI ANDA SAĞLAYACAK BİR PROJEDİR Büyük gemilerin geçişi için boğazın kapatılmak zorunda kalınması ciddi zaman kayıplarına yol açıyor. Bu tür gemiler için beklemede geçen her saat büyük maliyet demektir. Yapılan projeksiyonlar 2050 yılında boğazdan geçecek gemi sayısının 78 bini bulabileceğini gösteriyor. İstanbul Boğazı'nın güvenli geçiş kapasitesi 25 bindir. İstanbul Boğazı kirlilikten dolayı alarm zilleri vermeye başlayalı çok oldu. Müsilajla ilgili bakın Marmara ne durumda. Felaket dimi. Boğazı gemi geçişlerine kapatamayacağımıza göre yeni kanal inşasını gündeme getirdik. İstanbul'un geleceğini kurtarma projesi olarak bakıyoruz. Kanal İstanbul projesiyle amacımız her şeyden önce İstanbul Boğazı ve çevresindeki vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Güvenlik altına almak için de bu projeye ihtiyaç vardır. Gemi trafiğinin hafifletilmesi, seyir zorluğundan kaynaklanan sıkıntıların ortadan kaldırılması da projenin amaçları arasında yer alıyor. Proje kapsamında yer alan 500 bin kişi kapasiteli yerleşim alanları, depreme hazırlık için gereken alternatif yer alanları oluşturulmasındaki eksikliğimizi de kapatacaktır. Pek çok faydayı aynı anda sağlayacak bir projedir. KİME SORULMASI GEREKİYORSA ONA SORULMUŞTUR 27 Nisan 2011 tarihinden itibaren proje en ince detayına kadar çalışıldı. Güzergah, sondaj, ön proje, etüt proje, ÇED süreci yürütüldü. Birileri kendi yetki alanlarında olmayan hususlarla ilgili bize sorulmadı diye sızlanıyorsa projenin her aşaması hukuka ve bilime göre yürütüldü, tamamlandı. Bize sorulmadı diyenlere sesleniyorum. Unutmayın, kime sorulması gerekiyorsa onlara sorulmuş ve yola böyle çıkılmıştır. Ya siz zaten bu ülkede bugüne kadar dikili ağacınız yok. Bu ülkede sizler Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık. Kanal İstanbul için nasıl çıldırıyorsanız orada da öyle çıldırdınız. Marmaray'ı yaptık, yine önümüzü kesmeye çalıştınız. Çılgınlar gibi ama yaptık. Avrasya Tüneli'ni yaptık, Osmangazi'yi yaptık. İstanbul, İzmir yolunu yaptık. Önünü kesmek istediniz. Sizleri dinlemiş olsaydınız bunların hiçbiri yapılamayacaktı. Birinci köprü, FSM'de de aynı şeyleri yaptınız. Dinlemedik ve dedik ki, kervan yürür ve kervan yürüdü. Bu hususlarda en küçük bir eksiklik, yanlışlık olsaydı şimdiye kadar çoktan ortaya çıkardı. BAY KEMAL BİZ NEYİ NEREDE KİMİNLE YAPACAĞIMIZI ÇOK İYİ BİLİRİZ Mevcut güzergah 5 ayrı alternatif arasından en makul arasından seçildi. Sadece proje çalışmalarında 11 üniversiteden 204 uzman görev yaptı. 304 ayrı yerde 17 bin metrenin üzerinde sondaj, 248 adet jeofizik etüt gerçekleşti. Modellemede 35 ayrı ülkeden 3500 kişi görev aldı Bay Kemal. Biz neyi nerede kiminle yapacağımızı çok iyi biliriz. Bak bu çeşme açılış töreni değil, musluk takma töreni de değil. Dünyada örnek kanallardan birinin temelini atıyoruz. Kanaldan geçecek gemi boyutları ve trafik kapasitesi boğazdakinin yüzde 99'unu karşılayacak şekilde tespit edildi. Buna göre kanalın uzunluğu 45 kilometre. Genişliği minimum 275 metre, derinliği 21 metre olarak belirlendi. Bir başka ifade ile 275 metre uzunluğa kadar petrol tankerleri ve 350 metrelik konteyner gemileri bu kanaldan geçebilecek. Bunları İstanbul'dan kazasız belasız geçirmek kolay iş değil. Her an her türlü riski taşıyorlar. Yapılan etütler Kanal İstanbul'daki gemi trafiğinin 13 kat daha güvenli gerçekleşeceğini gösterdi. Toplamda 6 köprü inşaa edilecek. Mevcut karayolları için kanalın üzerinden köprüyle geçiş öngörülüyor. Demiryolu, temiz su, atık su gibi 25 altyapı projesinin tamamı da kanal kazılmadan tamamlanacak şekilde hazırlandı. Karadeniz çıkışının hemen sağında konteyner alanı ve lojistik merkezi olacak. Tam Karadeniz'e çıkıyoruz ve lojistik merkezi, muhteşem bir liman. Karadeniz çıkışının solundaki alan yenilebilir enerji alanı İstanbul'a değer katacak. İki tarafına planlanan 500 bin nüfuslu yerleşim alanı da İstanbul'daki baskıyı ortadan kaldıracağını inanıyoruz. Belki de dünyanın en çevreci projesi olarak hayata geçirilecektir. Proje alanının yüzde 52'si bu yönde kullanılacaktır. CHP ATILAN HER ADIMIN ÖNÜNÜ KESMİŞTİR Çevre Şehircilik Bakanlığı dediğimiz zaman bir duracaksınız. ÇED raporlarını rahatlıkla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verir, verebilir. Tüm bu süreçte görev alan sorumluluk üstlenen katkı sağlayan bakanlarımıza, firmamıza, belediyelerimize, uzmanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Nihayet kanalın ilk köprüsünün temelini atma aşamasına geldik. Hem kanal üzerindeki diğer köprüleri, altyapı deplase çalışmalarını, kanal kazısını başlatacağız. Kanal İstanbul'u yaklaşık 15 milyar dolarlık maliyetle 6 yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz. Gemilerden sağlanacak gelir, liman ve diğer unsurlardan elde edilecek kazançla Kanal İstanbul kendi kendini finanse edecektir. Devletin kasasından kesesinden 5 kuruş çıkmadan dünya çapında bir esere daha kavuşulacaktır. Mevcut sürecini nasıl adım adım takip ettiysek bundan sonra da hassasiyetle takibini sürdüreceğiz. Kanal İstanbul ülkemizin en önemli değerlerinden biri olarak tarihteki yerini alacaktır. Rabbime bizlere bu günleri gösterdiği için hamd ediyorum. Aziz milletim cumhuriyetin kuruluş döneminde başlatılan kalkınma hamleleri kısa sürede varlığını sürdüren zihniyet tarafından engellenmeye çalışılmıştır. Başlatılan projelerin önü bu zihniyet tarafından nasıl kesildiğini billyoruz. Kim bu, evet CHP. Atılan her adımın önünü kesmiştir. CHP nasıl ön keseriz diye çalışmalar içindedir. GENÇ NÜFUS BİLMİYOR Uçak yapan Nuri Demirağ'dan lokomotif geliştiren nice isimlere hazin hikayeleri milletimiz biliyor. Genç nüfus bunu bilmiyor. 19 yıl önce yaptıklarımızı da bilmiyor. Enerjide, sağlıkta, ulaşımda yaptıklarımızı bilmiyor. Yapılan bölünmüş yollar maalesef genç kuşak tarafından bilinmiyor. 6 bin kilometreden alınan yollar 27 bin kilometreye geldi ama genç kuşak bunları bilmiyor. İşte CHP'nin o engelleme politikalarının başlangıcı orası. Yeniden demiryolu inşasına başlayana kadar Türkiye bu kısırlığı yaşamaya devam etti. Nuri Demirağ'ın uçaklarına izin vermeyecek fabrikanın kapısına kilit vurulmasına neden oldular. Rahmetli Menderes Vatan Caddesi'nin de bulunduğu bulvarları açarken "Buraya uçak mı indireceksiniz" diye karşı çıktılar. Aşık Veysel gibi biz dağları deldik. GAP gündeme geldiğinde milletin hakkını yiyecekler diye ortalığı ayağa kaldırdılar. Keban Barajı'nda üretilecek enerjiyi toprağa mı vereceksiniz diye eleştirdiler. İstanbul Boğazı üzerinde inşa edilen birinci köprüye buradan mutlu azınlık geçecek diye karşı çıktılar. Bittiğinde ilk kendileri geçtiler. Rahmetli Özal'ın köprü projesine hep karşı çıktılar. YSS kulesi için artık iki beton kuleden ibaret diyenler de bunlardır. Sabiha Gökçen genişletilirken CHP'nin başındaki zat uçağın inmediği yere havalimanı yapıyorlar demişti. Sabiha Gökçen en etkili havalimanlarından biri haline geldi. Yeni havalimanımıza da çalmadık kara kalmamıştı. Dünyanın ilk 3 havalimanından biri oldu. Ey CHP sizin gidecek yeriniz yok. Hatırlarsanız bu projeyi üstlenen firmalara atmadık iftira, etmedik laf bırakmadılar. İstanbul Havalimanı küresel marka haline gelmiştir. BUNLAR DEVLET TERBİYESİ DE GÖRMEDİLER Denizlerin altından farklı yerlere geçebiliyoruz. Millete hizmet eden ne kadar abide eser varsa bu çapsız zihniyetin karşı çıkmasına rağmen ülkemize kazandırıldı. Basiretsiz bu zihniyete rağmen projeleri yaptık. Şimdi de Kanal İstanbul'a karşı çıkıyorlar. Devlet adabını bile hiçe sayarak akıllarına ne gelirse söylüyorlar. Yatırımcıları tehdit ediyorlar. Biz geliyoruz, geldiğimizde bilesiniz ki ödeme yapmayacağız. Bankaları tehdit ediyorlar. Bu ne terbiyesizliktir ya. Devletlerde devamlılık esastır. Bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Siz nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya. Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar. Bunları öğren. Bunlar tam manasıyla çaylak. Ödeme yapmazmış, bankalara ödeme yapmazmış. Milletimiz CHP kafasına kalsa, ülke ne baraj, köprü ve fabrikalara kavuşamayacağını bildiği için söylenenleri ciddiye almıyor. İNSAN ÖLÜR KALIR ESERİ, EŞEK ÖLÜR KALIR SEMERİ Eskilerin dediği gibi hep söylüyorum. İnsan ölür kalır eseri, eşek ölür kalır semeri. Varsın birileri semer peşinde koşsun. Ülkemize ve milletimize eser kazandırma mücadelesini sürdüreceğiz. Yatırım yaparak, üreterek, istihdamı artırarak potansiyelimizi son sürat harekete geçirerek büyük ve güçlü Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. 19 yılda sağlıktan güvenliğe, ulaşımdan enerjiye her alanda neler kazandırdığımızın en yakın şahidi milletimizin kendisidir. Ayiesine iştir kişinin lafına bakılmaz. Bizim referansımız 84 milyon vatandaşımızın her birinin hayat kalitesini yükselten, geleceğini aydınlatan başarılara imza atmamızdır. Kanal İstanbul bu atılım zincirinin yeni bir halkasıdır.  Fatih, İstanbul'u fethederken gemileri karadan yürüterek dünyayı kendine hayran bırakmıştır. Çanakkale 18 Mart Köprüsü yapılıyor mu yapılıyor. Altın boynuz gibi Çanakkale'yi süsleyecek. Şimdi Marmara ve Karadeniz'i yeni bir boğazla Kanal İstanbul'la birbirine bağlayarak dünyayı kendimize hayran bırakacağız. Kanal İstanbul köprüsünün milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Mimar, mühendis, işçi hepsini tebrik ediyorum. Rabbim kazadan beladan uzak tutsun inşallah. 6 yıl içerisinde burayı tamamlamayı bize nasip etsin istiyorum. HAZIRLIK SÜRECİ Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın projeyi duyurmasının ardından 2011-2013'te çeşitli üniversitelerle Kanal İstanbul'un güzergah değerlendirmesi çalışmaları yapıldı. Kanal İstanbul için 5 farklı koridor belirlenirken, her koridor için ayrıntılı alt parametreler dikkate alındı. Koridorlar, arazi topografyası, yapılabilirlik, maliyet, gelişim planları ve su kaynaklarına etkileri açısından incelendiğinde Küçükçekmece-Sazlıdere Barajı-Terkos doğusunu takip eden güzergah en uygun koridor olarak belirlendi. Küçükçekmece Gölü-Sazlıdere Barajı-Terkos doğusunu takip eden kanal koridorunun yaklaşık 6 bin 149 metrelik kısmı Küçükçekmece sınırları içerisinde, yaklaşık 3 bin 189 metrelik kısmı Avcılar sınırları içerisinde, yaklaşık 6 bin 61 metrelik kısmı Başakşehir sınırları içerisinde ve yaklaşık 27 bin 383 metrelik kısmı Arnavutköy sınırları içerisinde yer alıyor. Kanal İstanbul için belirlenen güzergah üzerinde sondaj çalışmalarıyla elde edilen jeolojik ve geoteknik veriler ışığında güzergah ön projesi oluşturulması aşaması 2013-2014'te yapıldı. Proje güzergahında mevcut ve planlanan projelere ilişkin kurumlarla görüşülerek koordinasyon sağlanırken, dünyadaki yapay su yolu deneyimleri de incelenerek etüt proje işlerinin yol haritası belirlendi. Güzergahın detaylı projesi için kanal aksında, yamaçlarda, deniz ve göl ortamında ilave sondaj lokasyonları kararlaştırılırken, jeofizik etütler eklendi. Etüt proje için ön çalışmaları da 2014-2017'de yapıldı. Kanal İstanbul'un ayrıntılı saha, laboratuvar çalışmaları ve ÇED süreci 2017-2019'da gerçekleştirildi. Çalışmalardan elde edilen veriler ışığında kanal tasarımı tamamlanırken, jeolojik, jeoteknik ve hidrojeolojik etütler ve nümerik modeller sonucu hazırlanan raporlar da ÇED raporuna zemin hazırladı. Bu süreçte tüm görüşler ve eleştiriler değerlendirilirken, İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı sonrası toplantıya katılan 56 kurum ve kuruluşun görüşleri doğrultusunda çalışmalar olgunlaştırıldı. 1595 sayfalık, ekleriyle 16 bin sayfa olan ÇED raporu, hazırlanan 18 aylık program dahilinde tamamlandı. Kanal İstanbul projesinde çeşitli üniversiteler ve kurumlardan 204 akademisyen ve uzmanla çalışıldı. Kanal İstanbul'un ÇED çalışmaları kapsamında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca düzenlenen halkın katılım toplantısı 27 Mart 2018'de Arnavutköy'de yapıldı. Toplantıda, kanalın geçeceği ilçelerdeki vatandaşlar, proje hakkında bilgilendirilirken, vatandaşların soruları yanıtlandı, görüşleri ve önerileri not alındı. KANAL İSTANBUL'UN MALİYETİ Kanal İstanbul için gerekli tesis ve yapılara ek proje bileşeni olarak 1 yat limanı, konteyner limanları, rekreasyon alanı ve lojistik merkezi yapılması planlanıyor. Kanal İstanbul'un işletme aşamasında fonksiyonlarını sağlıklı olarak yerine getirebilmesi için de Karadeniz ve Marmara Denizi giriş bölgesinde dalgakıranlar, acil bağlama alanları ve demirleme alanları, römorkör bağlanma alanları, deniz fenerleri, bakım istasyonları ve işletme binaları, gemi trafik sistemi ve seyir yardımcıları oluşturulması hedefleniyor. İnşaat maliyeti 75 milyar lira olarak öngörülen Kanal İstanbul'un, kamu-özel iş birliği kapsamında yapılması planlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan projeyi açıkladığı toplantıda, projenin tamamıyla milli kaynaklardan karşılanacağını da belirtmişti. ÜZERİNE 6 KÖPRÜ YAPILACAK İhale sürecinin ardından kanal inşaatı öncesi hazırlık çalışmalarının 1,5 yıl, kanal inşaatının 5,5 yıl sürmesi, projenin tamamlanma süresinin 7 yıl olması öngörülüyor. İstanbul'u içinden 2 deniz geçen bir şehre dönüştürecek Kanal İstanbul'un üzerine 6 köprü yapılacak. Kanal İstanbul'un her iki tarafında 250 biner konutluk devasa şehirler kurulması planlanıyor.

2 yıl önce

İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’dan Bartın ve Sinop’taki sel felaketiyle ilgili açıklama: Arama kurtarma çalışmaları için çevre illerden de takviye ekipler sevkedilmiştir

İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı: Bartın Kumluca Beldesi ve çevresinde aşırı yağışlar nedeniyle sel ve heyelanlar meydana gelmiş, bir vatandaşımız kaybolmuştur. Sinop Ayancık ilçemizde de aşırı yağışlar sele dönüşmüş ve bazı binaları su basmıştır. Valilerimiz başkanlığında gerekli müdahaleler yapılmaktadır. Arama kurtarma çalışmaları için çevre illerden de takviye ekipler sevkedilmiştir.Gelişmeleri AFAD’dan takip ediyoruz. Geçmiş olsun.

2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı yeni eğitim döneminde okullar ile çevrelerinde alınacak tedbirleri açıkladı

Pazartesi başlayacak olan yüz yüze eğitim öncesi İçişleri Bakanlığı okul ve çevrelerinde güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardı. Yeni eğitim öğretim döneminde 1.054 okul kolluk görevlisi, 22 bin 772 güvenli eğitim koordinasyon görevlisi, 6 bin 523 devriye ekibinde toplam 19 bin 569 kolluk personeli ile 10 bin özel güvenlik görevlisi okulların güvenliğinden sorumlu olacak.  Emniyet ve jandarma birimlerince okul ve çevrelerinde yoğun güvenlik önlemleri alınacak.  Okullarda, sabit olarak kolluk ve güvenli eğitim koordinasyon görevlileri bulunacak Kolluk birimlerince yapılan değerlendirmeler neticesinde öncelik kategorisinde olduğu belirlenen okullarda sabit olarak “okul kolluk görevlisi”, okul yönetimi ile sürekli iletişim halinde bulunacak “güvenli eğitim koordinasyon görevlisi”, okulların giriş ve çıkış saatleri öncesi okul çevresinde ve öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu yerlerde görünür/hakim noktalarda görev yapacak “devriye/ekip personeli” ile özel güvenlik görevlileri görev yapacak.  Yeni dönemde okullarda 1.054 okul kolluk görevlisi, 22 bin 772 güvenli eğitim koordinasyon görevlisi, 6 bin 523 devriye ekibinde toplam 19 bin 569 kolluk personeli görevli olacak.  Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) tarafından Toplum Yararına Program dahilinde 10 bin özel güvenlik görevlisi de okulların güvenliğini sağlayacak.   Bu kapsamda İçişleri Bakanlığı okul kolluk görevlisi, güvenli eğitim koordinasyon görevlisi ile okul giriş çıkışlarında görev alacak devriye ekiplerinin görev ve sorumluluklarını belirleyen talimatı valiliklere gönderdi.  MESAİ SAATLERİNDE GÖREV YERLERİNİ TERK ETMEYECEKLER Eğitim süresi boyunca görev yapacak olan okul kolluk görevlileri, görevli oldukları okullarda öğrenci giriş saatinden yarım saat önce hazır bulunacak. Mesai saatlerinde görev yerlerini asla terk etmeyecek. Okul idaresi ile sürekli irtibat ve iletişim halinde olacak. Okul giriş-çıkış saatleri başta olmak üzere asayiş ve trafik yönünden gerekli tedbirleri alacak. Okulda uyuşturucu, uyarıcı madde satışı ve kullanımını engelleyecek. Okul önleri ve yakın çevresinde, suç işlemede kullanılabilecek kesici, delici, patlayıcı vb. diğer unsurları satan, taşıyan ve bulunduran kişiler hakkında işlem yapacak. Okulların giriş çıkış saatlerinde görev alan devriye ekipler,  okul önünde ve çevresinde okulla alakası olmayan ya da şüpheli görülen şahıslarla ilgili kontrolleri yapacak. Gerekli  durumlarda adli ve idari işlemler uygulayarak okul çevresinden bu şahısları uzaklaştırılacak. Okul çevrelerinde güvenli eğitim ortamını bozan, seyyar satıcılar ile usule aykırı yiyecek içecek satanların men edilmesi için belediye zabıtası ile irtibat ve koordinasyon sağlayacak. Okul çevresinde öğrencilere sigara ve alkollü içki satan işyerleri hakkında işlem yapacak. Trafik Şube Müdürlüğü ekipleri ile koordineli çalışarak okul servis araçlarının denetimini yapacak. SÜREKLİ İRTİBAT HALİNE OLUNACAK Güvenli eğitim koordinasyon görevlisi ise, sorumlu oldukları okulların idarecileri, görevli rehber öğretmen ve okul aile birliğinde bulunan velilerle sürekli görüşerek bilgi alışverişinde bulunacak. OKUL GÜVENLİK KAMERALARININ KGYS'YE ENTEGRASYONU TAMAMLANACAK Öncelik dereceli okullar başta olmak üzere okullarda kurulan güvenlik kameralarının çalışabilirliği kontrol edilecek ve 'Kent Güvenlik Yönetim Sistemi'ne (KGYS) entegrasyonu tamamlanacak. Güvenlik kamera sistemi kurulan okulların çevre güvenliğinin etkin bir şekilde sağlanabilmesi ve olayların kayıt altına alınması amacıyla görüntüler öncelikle okul yönetimleri tarafından izlenecek. Metruk binalar yıkılacak, internet kafe ve oyun salonlarının denetimine ağırlık verilecek Okul çevrelerinde metruk statüsünde olduğu tespit edilen binalara ilişkin alınacak tedbirlerin gözden geçirilecek ve işlemleri tamamlanan metruk binaların biran evvel yıkılması sağlanacak. Okul çevrelerinde bulunan internet cafe/oyun salonları vb. yerlerin düzenli olarak denetlenecek. İnternet toplu kullanım sağlayıcıları ile ilgili olarak 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları Hakkında Yönetmelik ile belirlenen yükümlülükler ile bu işyerlerinde uyulması gereken kurallara uyulup uyulmadığı kontrol edilecek. Okul çevrelerinde ve öğrencilerin bulunduğu yerlerde uyuşturucu/uyarıcı maddelerle mücadele konusu başta olmak üzere açık sigara satışının önlenmesi de dahil her türlü önleyici tedbir alınacak.  YÜZDE 20 AZALMA SAĞLANDI Okul ve çevresinin daha güvenli hale getirilmesi için Milli Eğitim, İçişleri ile Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlıklarınca 2018 yılında itibaren uygulanmaya başlayan "Okul ve Çevresinin Daha Güvenli Hale Getirilmesine Yönelik İş Birliği Protokolü" ile  birlikte okul ve çevrelerinde meydana gelen olaylarda yüzde 20 oranında azalma sağlandı.

2 yıl önce

Çevre ve Şehircilik Bakanlığından "Boğaziçi" ve "Patara" açıklaması

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Türkiye'de doğal korunan alanların statülerinin 2011'de başlatılan "Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırmalar" ile bilim insanlarının ve alanında uzman kişilerin katıldığı çalışmalarla titizlikle incelendiği ve yeniden ele alındığı belirtildi.       Boğaziçi Üniversitesi ve kampüsünün bulunduğu alanın doğal sit statüsünün yanında Boğaziçi Kanunu hükümleri gereği ayrı bir koruma statüsüne de sahip olduğu bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:  "Söz konusu alanda, Boğaziçi Kanunu'na aykırı hiçbir uygulama ve faaliyetin gerçekleştirilmesi, yapılaşmaya açılması mümkün değildir. Ayrıca yapılan ekolojik temelli bilimsel çalışma kapsamında, alanda mevcut yapı ve yerleşimler dışındaki yapılaşmaya izin verecek bir düzenleme söz konusu değildir."       "PATARA'NIN DÜNYACA ÜNLÜ KUMSALINDAN KUM ÇALINMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR" Açıklamada, "Patara'ya yeni kılıf" başlığıyla gündeme getirilen iddiayla ilgili daha önce kapsamlı açıklama yapılmasına rağmen bu bilginin bilinçli şekilde okuyucuya sunulmadığı belirtilerek, "Patara'nın dünyaca ünlü kumsalından kum çalınması söz konusu değildir. İddiaya konu alan, bu kumsalın dışındadır. Konuyla ilgili Bakanlığımızın da müdahil olduğu yargı süreci devam etmekte ve süreç yakından takip edilmektedir." ifadeleri kullanıldı.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Türkiye, iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır."

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: 'SALGININ OLUMSUZ ETKİLERİ DEVAM EDİYOR' Geride bıraktığımız yaklaşık 2 yılda tüm insanlık olarak gerçekten sancılı günler geçirdik. Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında aralarında dostlarımızın, yakınlarımızın da olduğu 4.6 milyon insanı kaybettik. Gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğini görüyoruz. Burada vereceğimiz dayanışma ve işbirliği mesajlarının salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75. Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır'a şükranlarımı sunuyorum. Türkiye olarak genel kurulun faaliyetlerini en verimli şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye sürdüreceğiz. ERDOĞAN'DAN AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ TEPKİSİ Bu yılki genel kurulun umutla dayanıklılığı inşa etmek temasıyla düzenlenmesi fevkalade isabetlidir. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu hatırlatan bu salgında küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Az gelişmiş ülkeler salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi. Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde küresel sistemin artık çözüm yerine sorunları çözümsüzlüğe mahkum eden yapısında payı bulunuyor. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir dönemde aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması insanlık adına yüz kızartıcıdır. Özellikle bu salgını küresel bir felaketin üstesinden ancak uluslararası işbirliğiyle gelinebileceği açıktır. Tüm ülkeler bu salgından kurtulmadan herhangi bir ülkenin güvenle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Genel kurulda ortaya çıkacak iradenin bu hakikatin anlaşılması bakımından bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz. ERDOĞAN'DAN TÜM DÜNYAYA TURKOVAC MÜJDESİ DSÖ tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanınca geliştirilmesinden gurur duyduk. Türkiye olarak ilk günden itibaren elimizdeki imkanları dost ve kardeşlerimizle paylaşmaya çalıştık. Bir taraftan vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmeti sunarken diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdik. Yerli aşımızı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum. DSÖ'nün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini destekliyoruz.  ULUSLARASI TOPLUMA AFGANİSTAN ÇAĞRISI Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği Afganistan'da görülmüştür. Afganistan halkı çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan'ın uluslararası camianın dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barışın tesis edilerek Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak Afgan halkına karşı kardeşlik görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz. 'DEAŞ'I HEZİMETE UĞRATAN TEK NATO MÜTTEFİKİYİZ' Suriye'de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dram onuncu yılını geride bıraktı. Ülkemiz 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken terör örgütlerine karşı da sahada mücadele etmektedir. DEAŞ'la çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikiyiz. PKK'nın Suriye'deki uzantılarının işlediği katliamın önüne biz geçtik. İdlib'deki varlığımız sayesinde milyonlarca insanın hem canını kurtardık hem yerinden edilmesini önledik. Uluslararası toplum bir 10 yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez. Soruna BMGK'nın 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konması gerekiyor. Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu tekrar ifade ediyorum. Son 10 yılda dünyanın özellikle farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemleri terörün tüm insanlığın ortak düşmanı olduğun göstermiştir. 'YENİ GÖÇ DALGALARINI KARŞILAMAYA NE İMKANIMIZ NE DE TAHAMMÜLÜMÜZ VARDIR' Ülkemizde Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır. Afganistan'daki gelişmeler sebebiyle son dönemde bu ülkeden göç akını ihtimaliyle karşı karşıyayız. Artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti gelmiştir. Libya'da uluslararası meşruiyete verdiğimiz güçlü destek sayesinde ateşkes tesis edilmiştir. Milli Birlik Hükümeti'nin kamu hizmetlerini sağlanması ve seçimlerin zamanlıca düzenlemesi çabalarına desteğe devam edeceğiz. Uluslararası topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durması çağrısında bulunuyorum. 'FİLİSTİN'İN HAKLARINA YÖNELİK İHLALLERE KARŞI DURMAYI SÜRDÜRECEĞİZ' Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe Ortadoğu'nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. Bunun için işgal, ilhak politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir. Kudüs'ün BM kararına dayanan uluslararası statüsüne, Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz. İki devletli çözüm vizyonu yeniden canlandırılmalıdır. 1967 temelinde başkenti Kudüs olan bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin kurulması öncelikli hedeflerimiz arasında yerini koruyor. Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir. Bu gelişme bölgede kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerine imkan sağlamıştır. İlhakını tanımadığımız Kırım dahil Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunmasına önem veriyoruz.  Çin'in toprak bütünlüğü perspektifinde Uygur Türklerinin temel haklarının korunması konusunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bangladeş ve Myanmar'daki kamplarda yaşayan Rohingya Müslümanlarının anavatanlarına geri dönüşlerinin sağlanmasına da destek veriyoruz. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN DÜNYAYA KKTC MESAJI Kıbrıs meselesi adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm ancak sonuç odaklı gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM'nin eşit kabul ettiği adadaki halklardan birinin lideri sizlere hitap edebilirken diğer liderin sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için adanın asli lideri olan Kıbrıs Türk halkının uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Buradan uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde temenni ediyoruz. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi bölgeyi yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır. Diyalog ve işbirliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı Doğu Akdeniz Konferansı önerisi hala masadadır. AB'ye üyelik konusundaki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Türkiye herkes için daha güvenli, huzurlu, hakkaniyetli bir dünya için atılan her adımın yanında olmuştur.  'SERA GAZLARI DÜNYAMIZIN ATEŞİNİ YÜKSELTİYOR' Dünya üzerindeki milyonlarca canlı türüne kucak açarken bu cömertliğinin karşılığında bizden sadece tabiatın dengesine saygı duymamızı istiyor. İnsanoğlu tarih boyunca sürdürdüğü gelişme ve kalkınma arayışında dünyanın bize sunduğu kaynakları maalesef hoyratça kullanmıştır. İklim Değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz sorunlar insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır. İklim değişikliği çevre sorunu olmanın ötesinde üzerine özellikle durulması gereken bir konudur. Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren sera gazları dünyamızın adeta ateşini yükseltiyor.  Bir süredir dünyanın her tarafında sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece artış gösteren sıcaklığın yol açtığı afetler yaşanıyor. Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. Türkiye olarak bu konuda en hızlı ve etkin çözümler üreten ülke olmamıza rağmen biz de oldukça sıkıntılı günler yaşadık. Küresel sıcaklık artışının devam etmesi, dolayısıyla daha yoğun yağışların gelecek olması hepimizi yeni arayışlara yöneltmelidir. Ormanların bir yandan arazi kullanımıyla diğer yandan yangınlarla yok olmaya yüz tutması dünyamızı bekleyen bir diğer tehlikedir. Sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alan da denizlerimizdir. 'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA DA DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR' Şayet etkin önlemler alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse yüz yılımızın sonunda deniz seviyelerinin 1 metreden fazla yükselmesi bekleniyor. Bu durum beraberinde yeni ve devasa kitlelerden oluşan göç dalgalarını da getirecektir. Saydığım tüm bu sorunlar sadece sıcaklıktaki 1,1 santigratlık artışla ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler üzerine dünya devletleri olarak ilim değişikliğiyle mücadele için 2015 yılında bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması konusunda mutabık kaldık. Koronavirüs salgının önüne aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek ama iklim konusunda böyle bir laboratuvar çözümü söz konusu değildir. Bunun için her fırsatta dile getirdiğimiz dünya 5'ten büyüktür ifademizi iklim konusunda da tekrarlıyorum. Doğamıza kim en çok zararı verdiyse iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyü katkıyı da onlar yapmalıdır. Kimsenin 'Ben güçlüyüm, faturayı ödemem' deme hakkı yoktur çünkü iklim değişikliği insana oldukça adil davranıyor. Paris İklim Anlaşması'na ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı buradan BMGK'ya duyurmak istiyorum. Önümüzdeki ay meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz. 'ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ' Eşim önceliğinde yürütülen Sıfır atık projesi ile 3 yılda geri kazanım oranını 9 puan artırdık. Sanayimizi temiz üretim faaliyetlerine uygulanacak planları zaten uzun süredir teşvik ediyoruz. Bu çalışmaları gereken finansman desteklerini alarak daha ileriye taşımakta kararlıyız. Türkiye, İklim değişikliği ve çevre hususlarında üzerine düşenlerini yapacaktır. İçinde bulunduğumuz binanın karşısında yer alan TÜRKEVİ binamızla BM güvenimizin ibaresidir. Küresel hiçbir soruna krize çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır. Karşı karşıya kaldığımız zorluklara rağmen daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair inancımızı tekrarlamak istiyorum. Dünyadaki en büyü 5 diplomatik ağdan birine sahip ülke olarak vicdanlı ve adil çözümler için sahada ve masada güçlü irade gösteriyoruz.

2 yıl önce

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan 'Boğaziçi Üniversitesi' açıklaması: Yapılaşmaya açılması kesinlikle mümkün değil

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'de doğal korunan alanların statülerinin 2011'de başlatılan 'Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırmalar' ile bilim insanlarının da yer aldığı ve alanında uzman kişilerin katıldığı çalışmalarla titizlikle incelendiği ve yeniden ele alındığı bildirildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:  "Boğaziçi Alanı, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu kapsamındaki imar planı kararlarıyla korunmakta olup bu alanda mevcut eski sit statülerinin de herhangi bir derecesi bulunmamaktadır. Bakanlığımızca Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporlarındaki öneriler de göz önüne alınarak yapılan tescil işleminde 2960 sayılı Boğaziçi Kanuna göre yapılaşmanın bulunduğu alanlar 'Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı' olarak tescillenmiştir. Diğer taraftan yapılaşma kısıtlaması getirilen alanların yanı sıra doğal yapısını kaybetmemiş veya az kaybetmiş özellikte olan alanlar da 'Nitelikli Doğal Koruma Alanı' olarak tescil edilerek, koruma kararı güçlendirilmiştir"  ''Boğaziçi Üniversitesi arazisine yönelik herhangi bir planlama bulunmamaktadır'' Açıklamada, Boğaziçi Üniversitesi ve kampüsünün bulunduğu alanın, doğal sit statüsünün yanında 'Boğaziçi Kanunu' hükümleri gereği ayrı bir koruma statüsüne de sahip olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi: "Söz konusu alanda Boğaziçi Kanunu'na aykırı hiçbir uygulama ve faaliyetin gerçekleştirilmesi, yapılaşmaya açılması kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca yapılan ekolojik temelli bilimsel çalışmalar kapsamında; alanda mevcut yapı ve yerleşimler dışındaki yapılaşmaya izin verecek bir düzenleme asla söz konusu değildir. Söz konusu haberde Boğaziçi Üniversitesi'ndeki bir grubun yaptığı eylemler de hatırlatılarak 'Boğaziçi üniversitesi imara açılacak, turizm yapıları inşa edilecek' şeklinde spekülatif başlıklar kullanılarak alanın imara açılacağını iddia etmek tamamen asılsızdır, yalandır. Kamuoyunu yanıltmaya yönelik kasıtlı, bilinçli ve art niyetli bir yaklaşımdır. Sonuç olarak, Boğaziçi öngörünüm alanı ve sahil şeritlerinde koruma esasları ve yapılanma şartları, Boğaziçi Kanunu ve imar planı kapsamında belirlenmekte olup, bu alanlarda Boğaziçi Kanunu'na aykırı hiçbir uygulama ve faaliyetin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Ayrıca Bakanlığımız bünyesinde Boğaziçi Üniversitesi arazisine yönelik herhangi bir planlama çalışması bulunmamaktadır."

1 2 3 4 5 6 7 8