02 Mayıs Perşembe 2024
2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Putin ve Zelenski ile görüşmeler olumlu

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: "UKRAYNA-RUSYA KRİZİNDE ANLAŞMA İÇİN ÇABA GÖSTEREN TEK ÜLKEYİZ" Ukrayna-Rusya savaşında 2014'ten beri devam eden krizin anlaşma yoluyla devam etmesi için çaba gösteren tek ülkeyiz. Bugün de her iki tarafın samimiyetine, hakkaniyetine güvendiği ülke durumundayız. Savaşan ülkeler arasındaki Dışişleri Bakanları toplantısı Antalya'da yapıldı. Yarınki müzakereler öncesinde bizler de heyetlerle bir araya gelerek kısa bir görüşme yapacağız. Zelenski ve Putin ile sürdürdüğümüz telefon trafiğinin olumlu bir istikamette seyrettiğini söyleyebilirim. "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek BMGK nezdinde küresel yönetim ve adalet sistemine olan itirazlarımızı dile getirirken de aynı hissiyata sahiptik. Türkiye, 40 yıla yaklaşan terörle mücadele tarihinde, ödediği onca bedele rağmen aynı çizgiden sapmamıştır. Bütün bu bölgede sınır ötesi siyasi, diplomatik ve güvenlik mücadelemizi de bu anlamda yürüttük. Yıllarca birileri bizim bu medeniyet ve tarih misyonumuzu, kimi zaman küçümseyerek itibarsızlaştırmaya kalkmıştır. Ülkemizin en haklı konularda haklı olmasına rağmen yalnız bırakılmasının gerisinde bu gerçekler vardır. "BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE'Yİ ENGELLEMEYİ BAŞARAMAYACAKSINIZ" Salgının tetiklediği sağlık ve kriziler, Rusya-Ukrayna savaşıyla değişirken Türkiye büyüme stratejisinden ödün vermeden devam etmiştir. Terör örgütleriyle huzurumuza, 15 Temmuz'da istiklalimize saldıranlar, ülkemizdeki herkesi yıkıcı sonuçları altında bırakmayı planlıyordu. Salgında gelişmiş ülkeler çaresizce sağa sola savrulurken, Türkiye'nin sağlık hizmetlerini ayakta tutması birilerinin midelerine kramplar giriyordu. Aynı çevrelerin ülkemizin son 20 yılda ortaya koyduğu kalkınma hamlesinin son temsilcilerinden olan 1915 Çanakkale Köprüsü'nün görkemli gölgesinin altında ezildiğinin farkındayız. Orta açıklıkta, daha önce Japonya 1 numarayken şu anda bu köprümüz dünyada 1 numara olmuştur. Takdir etmeniz sizi küçültmez, aksine büyültür. Büyük ve güçlü Türkiye'yi engellemeyi başaramayacaksınız. Ülkemizin en büyük 10 ekonomi arasına girerek kendisi ve dostları için yeni dünya inşası gayretlerini baltalayamayacaksınız. "MİLLETİMİZLE ARAMIZDAKİ GÖNÜL KÖPRÜLERİNİ SAĞLAŞTIRACAĞIZ" Bugüne kadar ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetler elbette önemli. Zorluklarımız yok mu, sıkıntılarımız yok mu, önümüze döşenen mayınlar, işimizi zorlaştıran tuzaklar yok mu? Hepsi de var. Bunların tamamının ötesinde milletimizi güçlü, irademiz, imkanımız, birikimimiz kararlılığımız var. Herkesin bir planı olabilir fakat en büyük hesap ve plan sahibi Allah'tır. Herkesin içinden geçen niyetler, kalbinden geçen aslanlar olabilir. Fakat son söz milletindir. Milletimizden gelen her karar ram olduk, teslim olduk. 2023'e kadar çalışarak, milletimizle aramızdaki gönül köprülerini daha da sağlamlaştıracağız. Bu köprü 107 yıl önce, Çanakkale'de canıyla dişi tırnağıyla yürüttüğü savaşta, bütün kahramanlarımıza minnet, şükran ifadesidir. Temelinin atıldığı günden, açılışının yapıldığı ana kadar her aşamasını adım adım takip ettiğim bu eserin, milletimize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Boğaz'a yapılan ilk köprüyü inşa ederken birileri bu eserin İstanbul'a yapılmış en büyük kötülük olduğunu söyleyip, projeyi iptal etmek için elinden geleni yapmaya çalışmışlardır. 2. Köprü yapılırken de rahmetli Özal'a aynı şeyler yapılmıştı. Marmaray projesine başladığımızda aynı zehirli oklar bize yönelmişti. Mahkeme mahkeme dolaşarak 4 yıl bizi geciktirdiler. Sonunda tamamladık. KILIÇDAROĞLU'NA YAP-İŞLET-DEVRET TEPKİSİ Yine Avrasya'da 5'li çete diyorlar ya. Burada aynı siyasi görüşü paylaştıkları arkadaşları, Avrasya tünelinin yapanların içindeydi.  Boğaz'dan gelip, güçleri yetse inanın her türlü ihaneti yapabilirlerdi. Bir mahkeme kararını yanlış anlayarak, "3. köprü 2 beton kuleden ibaret" diye attıkları manşeti, sefilliklerini unutmadık. Bay Kemal, yap-işlet-devret ne demektir, bilmez, anlamaz. Bu öyle her yiğidin karı değildir. Bunun için bu alanda mürekkep yalamak lazım. İGA'yı yaptık, onunla ilgili de konuştu. İGA nedir diye konuşsan bilmez. Şu anda ilk 3 havalimanından bir tanesi İstanbul Havalimanı. Şimdi yüklenici firmalar buraya ilave bazı proje tadilatıyla güzellikler yapacaklar. 'Geçmediğimiz köprünün parasını ödüyoruz' çarpıklığı yaptılar. Bu yalanlar sebebiyle tereddüte düşen vatandaşlarımız varsa onlar için kısaca 'yap-işlet-devret'in ne anlama geldiğini anlatmak isterim. Dünyada 35,6 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Türkiye bu modeli kullanan Avrupa'da 3. dünyada 13. durumdadır. Ülkemiz geçtiğimiz 20 yılda, ulaştırma ve haberleşme alanında 37,5 milyar dolarlık yatırıma kavuşmuştur. Bay Kemal bunları milli bütçeden yapmadık. Kendileri tedarikçi ve bir süre bunları işletiyorlar.  "HER YATIRIM ÜLKENİN ORTAK MALIDIR" Bu hesap sadece garanti rakamlarıyla ilgilidir. Kamu özel işbirliği modeliyle 2003-2021 yılları arasında hayata 395 milyar dolar, üretime 38 milyar dolar, istihdama 1 milyon kişi katkısı zaten olmuştur. Antalya Havalimanı'yla ilgili süreyi uzatma ihalesinde 2.38 milyar dolar olarak kasaya girdi. Neresinden bakarsanız bakın, ülkemizin için karlı, kazançlı verimli bir yatırım modelini Türkiye'de yaygın ve etkin bir şekilde kullanmaktan memnunuz. Kamu eliyle ülkemizin her ilinde, ilçesinde, her karış toprağında, yol, köprü, hastane okul, sulama tesisi yatırımı yapılmaktadır. Her yatırım, ülkenin ortak malıdır. Doğrudan bütçeden yapılan yatırımlarda ücret peşin, hizmet ise peyder peyder yapılmaktadır. Kamu işbirliğinde ise kamudan herhangi bir ücret tahsisi söz konusu değildir. İnşa edilen eser, randımanla şekilde çalışmaya başladığında üste gelir sağlanmakta, işletme bitimi süresi tamamlanınca işletme süresi devlete geçmektedir. İstanbul-İzmir otoyolu işletme süresinde devlete sağlayacağı sadece KDV geliri toplam 1,3 milyar Euro'dur. Çanakkale Köprüsü'nün akaryakıt tasarrufunun yıllık getirisi 415 milyon Euro olacağı hesaplanmaktadır. "DEVLETİN İMKANLARINI MİLLETİN EMRİNE VERİYORUZ" Bilindiği üzere Antalya Havalimanı'nın Aralık ayında yapılan inşa ve işletme ihalesi bedeli 8 milyar 55 milyon Euro, TAVFRAPORT işletme ortaklığı kazanmıştı. İhaleyi kazanan firmalar az önce ifade ettiğim rakamı ödediler. Garanti ödemelerinin önemli bir kısmı bu yüzden ortaya çıkmaktadır. Devletin imkanlarını biz milletin emrine veriyoruz. Bunlara verilen misyon, mesnetsiz tartışmalarla ülkemizin yönetim sisteminden her alanda eskiye götürerek tökezletmek ve yere sermektir. Varsın birileri, ellerine tutuşturulan modelleri kendilerinin diye okutmaya çalışsın. Varsın birileri kendi hırslarının, karanlık ajandalarının peşinde koşsun. Biz milletimize ve ülkemize aşığız. Eser kazandırmaya, 2023 hedefimizle 2050 misyonumuzla büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa ve ihya etmeyi sürdüreceğiz. "ÜLKEMİZİ DÜNYANIN SÖZÜ DİNLENEN ÜLKELER SIRASINA ÇIKARDIK" Ülkemizin demokrasi ve kalkınma yolunda önüne çıkan her meseleyi çözdüğümüz gibi hayat pahalığı gibi bugün ki sorunların üzerinden gelecek olacak yine biziz. Bu hizmetleri getirirken karşılaştığımız engelleri, milletimizin gönlünden kopup gelen aldığımız güçle, engelleri aşarak bugünlere geldik. Siyasi, diplomatik, dış ticaret etkinlik alanımızı ülkemizin kalkınacağı şekilde güçlendirdik. Ülkemizi dünyanın sözü dinlenen ülkeler sırasına çıkardık. Ülkemizin vakti ve enerjisi, yıllarca vesayet güçlerinden, demokrasi kağıt üzerinde bırakılarak heba edilmiştir. Bir dönem bu ülkede terör örgütlerinin saldırılarıyla milletimizin huzuruna kastedilmişti. Biz kararlı mücadele ile bu sorunu sadece kendi sınırlarımız içinde çözmeyi bırakmadık, terör örgütlerinin başını ezdik, belini kırdık. Mücadelemizi sınır ötesine çıkardık. Türkiye'ye vesayetle, darbelerle, askeri tehditle, uluslararası dayatmayla diz çöktüremeyenler son olarak ekonomimizi hedef aldılar. Biz bu mücadelenin içindeyken dünya Koronavirüs salgının pençesine düştü. Salgın krizi giderek üretim, lojistik, finans alanlarına yayılan depreme dönüştü. Bizim bu dönemde önceliğimiz, insanımızın işini aşını garanti altına alacak bir ekonomik işleyişi sürdürmek olmuştur. Bununla kalmayıp ekonomik planımızı ülkemizin yatırım, istihdam, üretim ve cari fazlayla daha fazla büyütecek bir anlayışa geçtik. "TÜRKİYE'Yİ DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİNE SOKACAK PLANLAMAYI YÜRÜTÜYORUZ" Elbette bu tarihi değişiminde bir bedeli oldu. Milletimiz bize sorumluluğu ülkeyi ve milleti en sert fırtınalardan sağ salim çıkartmak için tehvid etti. Son olarak Ukrayna topraklarının adım adım elinden alındığına bakın. Bu senaryoların hepsi, çok daha fazlasıyla ülkemiz üzerinde oynanmak istenmiştir. Biz insanımızın birliğine, devletimizin bekasına yönelik tehditleri teker teker bertaraf ettik. Eğer vesayetin ayak oyunlarıyla, çukur eylemleriyle, 15 Temmuz darbe girişimiyle ülkemiz aynı karanlık senaryonun güdümüne sokulabilseydi ülkemizin bugün ne durumda olacağını söylemek istemiyorum. Ülkemizi tüm mazlumların ve sığınağı haline getirdik. Toplam 5 milyon. Suriye'den Irak'tan Afganistan'dan gelenler. Bugün de geçtiğimiz 20 yılda, ülkemize kazandırdığımız eser ve altyapı gücüyle Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacak planlamayı yürütüyoruz. Ne yaptığımızı, niçin yapacağımızı sonuçta ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz. Milletimizden sadece sabırlı olmasını istiyoruz. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN KDV İNDİRİMİ MÜJDESİ Küresel ve bölgesel krizler karşısında ülkemizi güçlü tutmanın mücadelesin verirken tüm kesimleri koruyacak idari refıormları da yapıyoruz. İlk etapta gıda ürünlerinde KDV tutarını %8'den %1'e düşürmüştük. Bu indirim 14 Şubat'tan itibaren et, süt yumurta tahıl gibi birçok üründe uygulanmaya başlanmıştır. Deterjan, sabun, tuvalet kağıdı ve bebek bezi gibi ürünlerin KDV'sini 18'den %8'e indirme kararı aldık. Ayrıca yeme içme hizmetlerinde KDV tutarını %8 olarak belirliyoruz. Satın alınan konut, nerede olursa olsun metre karesine göre değişen aynı kademeli KDV uygulanacaktır. Net alanı 150 metrekareyi aşmayan konutlarda KDV %8'dir. Aşan kısmı için %18 KDV uygulanacaktır. Arsa ve arazilerin KDV oranını da %18'e indirerek inşaat finansman yükünü azaltıyoruz. Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki işlerin Turizm yatırımlarını da buna dahil ediyoruz. Tıbbi cihazların KDV'sini %18'den %8'e indiriyoruz. Süt toplama tankları gibi kimi ürünlerdeki KDV'yi %8'e indiriyoruz. Oto galericilerin araç-alım-satımdan elde ettiği gibi yat, tekne gibi %1 olan KDV oranını %18'e çıkartıyoruz.

2 yıl önce

Sığınmacı söylemleri yeniden şiddetlendi! Muhalefete zor soru: Suriyelileri ölüme mi göndereceksiniz?

Star’ın haberine göre; Muhalefetin iç siyasette malzeme olarak kullandığı emperyalist müdahale ve işgallerin ürünü olan zorunlu göç, güncelliğini koruyarak dünya genelinde büyük bir mesele olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada "Dün Afganistan'dan, Irak'tan, Suriye'den geldiler. Bugün Ukrayna'dan geliyorlar. Mazlumların sığınağı olmaya devam edeceğiz" dedi. Erdoğan, "Muhalefet, seçimi kazanırsak Suriyelileri göndereceğiz diyor. Biz göndermeyeceğiz. Ensarın ne olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı. Bu açıklamaların ardından muhalefet kanadından mülteciler konusunda yükselen sesler şiddetlendi. Suriyelileri davulla, zurnayla ülkelerine göndereceklerini söyleyen muhalefet, rejimden kaçan sığınmacıları Beşşar Esed'e emanet edeceğini dile getiriyor. Her fırsatta iktidara geldiğinde mültecilerin gönderilmesi için referandum yapacağını söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi ile bu konuda ters düştü. Kılıçdaroğlu'na kimseyi kandırmayın diyen DEVA Partisi lideri Ali Babacan, mültecilerin gönderilmesinin mümkün olmayacağı ve uluslararası hukukun buna müsaade etmeyeceğini ifade etti. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, sığınmacıların bir 'beka sorunu' olduğunu belirtmişti. MUHALEFET MAZLUMLARI İÇ SİYASET MALZEMESİ YAPIYOR Konuya herhangi bir uyruk, etnik köken, din ve mezhep farkı gözetmeden yaklaşan AK Parti, 2011 yılından beri kitlesel olarak yaşanan göç meselesini "Suriyeliler meselesi" olarak değil, "Göç Yönetimi" olarak ele aldı. Göç konusunu iç siyaset malzemesi yapan muhalefet ise, meseleyi göçe kaynaklık eden toplumlar bazında ele alma kolaycılığını tercih ettikleri yönünde sık sık eleştirilerin hedefi oldu. Muhalefet partileriyle benzer bir söylemle Suriyelilerin zorla geri gönderileceğini ve sıfır sığınmacı politikası uygulayacağını dile getiren Danimarka Hükümeti'nin, bugüne kadar herhangi bir Suriyeliyi sınır dışı edemediği biliniyor. 500 BİN SURİYELİ GÖNÜLLÜ OLARAK ÜLKESİNE DÖNDÜ Göç meselesinin kalp kırmadan da çözülebileceğinin altını çizen uzmanlar, ülkesini terk eden Suriyelilerin gerekli şartlar sağlandığında gönüllü olarak ülkelerine döneceğini ifade ediyor. Suriye'nin genelinde barış ve istikrar sağlanmadığı sürece ülkesinden uzakta yaşayan tüm Suriyelilerin dönemeyeceği, dönseler bile hayati tehlikelerinin devam edeceği belirtiliyor. Suriyelilerin de kendi yurtlarında barış ve huzur içerisinde yaşamak istedikleri belirtilirken, Türkiye'nin muhalefetin bütün itirazlarına rağmen Suriye'nin kuzey bölgesinde barış operasyonları başlatarak oluşturduğu güvenli alanlar, Batılı ülkelerden de takdir topluyor. Son açıklanan verilerde, altyapı çalışmalarından eğitim hizmetlerine, sağlık hizmetlerinden yerel idari hizmetlere kadar gündelik hayatın normalleşmesine yönelik atılan adımlar sonucunda Türkiye'den 500 bine yakın mültecinin Suriye'deki güvenli bölgelere gönüllü olarak döndüğü belirtiliyor. TÜRKİYE'NİN İNSAN EKSENLİ GÖÇ POLİTİKASI Bugün yaşanan Ukrayna-Rusya savaşı sonucunda ortaya çıkan kitlesel hareketlilik sonrasında da, Türkiye'nin izlediği göç politikasının, insan eksenli olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Türkiye, Suriye ve Ortadoğu kaynaklı göçe nasıl yaklaştıysa, bugün Ukrayna'daki savaşa ve göçe de aynı hissiyatla yaklaşıyor. Ayrıca Türkiye, yüksek göç yönetimi tecrübesi ve bilgisini, dünya ile paylaşmaya da devam ediyor.

2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: “Buça'da yaşananlar müzakereyi olumsuz anlamda etkiledi”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NTV yayınında gündeme dair soruları yanıtladı. Bakan Çavuşoğlu, Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı savaş ile ilgili konuşurken, "Buça'da yaşananlar müzakereyi olumsuz anlamda etkiledi" ifadelerini kullandı.  Sorunun uzadıkça çözümün daha zor hale geldiğini belirten Çavuşoğlu, "Tüm zorluklara rağmen bir ateşkes imkanı var" şeklinde konuştu.  Liderleri biraraya getirmek için çaba sarf edeceklerini dile getiren Bakan Çavuşoğlu, "Heyetlerimiz arasında müzakereler devam ediyor" dedi.  Çavuşoğlu, "Buça ve İrpin gibi bölgelerden gelen insanlık dışı görüntüler bizim de kınadığımız görüntüler atmosferi değiştirdi. Ukrayna tarafında olumsuz bir hava estirdi. Bununla ilgili Rusya Federasyonu'nun farklı açıklamaları oldu ama sonuçta bu müzakere sürecini olumsuz anlamda etkiledi" diye konuştu. 'ÇÖZÜM İÇİN ÇABA SARF EDİYORUZ' "Türkiye olarak bir çözüm için çaba sarf ediyoruz" diyen Çavuşoğlu, Ukrayna'dan sivillerin tahliyeleri ile ilgili açıklamada bulundu.  "Değişik yöntemlerle tahliyeleri gerçekleştirdik" ifadelerini kullanan Çavuşoğlu, "Tahliyelerde tüm risklere rağmen başarı elde ettik" şeklinde konuştu.  'TÜRKLERİN TAHLİYESİ İÇİN GEMİYE İHTİYAÇ YOK' Çavuşoğlu, Mariupol'de 30'un altında Türk vatandaşı olduğunu düşündüklerini aktarırken, "Henüz istediğimiz neticeyi alamadık" ifadelerini kullandı.  Dışişleri Bakanı, Mariupol'deki Türk vatandaşlarının tahliyesi için gemiye ihtiyaç olmadığını söyledi.  LİDERLER TÜRKİYE'DE BULUŞUR MU? Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in Türkiye'de buluşup buluşmayacağına dair soruya Çavuşoğlu, "İki heyet arasında yoğun müzakere devam ediyor" derken, "Görüşme Putin'in evet demesine bağlı" diye konuştu.  TÜRKİYE, RUSYA YAPTIRIMLARINA KATILACAK MI? Birleşmiş Milletler'in yaptırımı olması durumunda uyacaklarını söyleyen Çavuşoğlu, "Türkiye uluslararası hukuka uygun hareket ediyor. Biz dengeli tutumumuzu sürdüreceğiz" dedi.  "Birleşmiş Milletler'i reforme etmemiz lazım" diyen Bakan, "Türkiye'ye yönelik bakış olumlu anlamda değişti. Güçlenen Türkiye ileride çok daha önemli aktör olacak" ifadelerini kullandı.  TÜRKİYE'YE F-16 SATIŞI Türkiye'ye F-16 satışına yeşil ışık verilmesiyle ilgili Çavuşoğlu, "Mektubu olumlu anlamda önemsiyoruz. Kongre'nin ikna edilmesi gerekiyor. Kongre'yi ikna edecek olan Biden yönetimidir" dedi.  Mevlüt Çavuşoğlu, "18 Mayıs'ta Washington'da Blinken ile görüşeceğiz" derken, "ABD samimi olursa, biz de gerekli adımları atarız" diye konuştu. 'SOĞUK SAVAŞ BELİRTİLERİ GÖRÜYORUZ' Bakan Çavuşoğlu, Rusya ile Ukrayna arasında yeni bir soğuk savaş belirtileri gördüklerini söylerken, "Biz ilkeli dış politika izlemeye devam edeceğiz. Eleştirenler bile denge politikasının önemini gördü" ifadelerini kullandı.  İSRAİL ZİYARETİ VE MISIR İLE İLİŞKİLER İsrail ziyareti ile ilgili konuşan Dışişleri Bakanı, "Mayıs'ın üçüncü haftası İsrail'e gitmeyi planlıyoruz" diye konuştu.  Mısır ile ilişkiler ile ilgili konuşan Çavuşoğlu, "Mısır ile ilişkilerin düzelmesi gerekiyor. İki ülkenin ilişkileri birçok bölge için önemli. Normalleşme Doğu Akdeniz konusunda önemli. Tekrar karşılıklı büyükelçi atama söz konusu olabilir" dedi.  Ermenistan ile ilişkilerde somut adımlar atılacağını dile getiren Dışişleri Bakanı, "Diaspora Ermenistan ile normalleşmeyi desteklemiyor" ifadelerini kullandı.  CEMAL KAŞIKÇI DAVASI Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devredilmesi ile ilgili soruya Çavuşoğlu, "Davanın devri işleyen hukuki bir süreçtir" dedi. 

2 yıl önce

Kemal Kılıçdaroğlu'na 'Yolumdan çekilin' sözleri soruldu

Geçtiğimiz hafta Türk yargı tarihinin en çok tartışılan kararlarından biri açıklandı. Gezi Parkı davasında tek tutuklu sanık Osman Kavala, ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı. Bu karara geniş çevrelerden tepkiler gelirken en tartışılan çıkış ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nunki oldu. Kılıçdaroğlu karardan 1 gün sonra düzenlenen partisinin TBMM'deki grup toplantısındaki konuşmasını alışılmışın dışında yaklaşık 15 dakikada bitirirken kendisinin yeni bir yola çıktığını söyledi. "Adaylık açıklaması değil, manifesto" "Ya bana katılın, ya da yolumdan çekilin" gibi sloganik bir cümle ile kürsüden inen Kılıçdaroğlu'nun bu çıkışı, gelecek seçimler için cumurbaşkanı adaylığını açıkladığı yönünde değerlendirmelere neden oldu. Kılıçdaroğlu o sözlerini, Sözcü'den Ruhat Mengi'ye değerlendirdi. Bir adaylık açıklaması değil, kısa ve içi dolu dolu bir manifesto olarak nitelediği sözleri için Kılıçdaroğlu, "Bu manifestonun tarihsel değeri var, aynı zamanda Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu da gösteriyor ve bu manifesto aynı zamanda sağduyulu bütün insanların hangi partiden olursa olsun göreve davet edilmesi manifestosudur. "Herkesin bana katılmasını istiyorum" Bütün vatandaşlarımızın bana katılmalarını istiyorum çünkü bana katıldıkları zaman şunu söylüyorum; onlara daha güzel, herkesin iş güç sahibi olduğu, daha uygar, itibarı olan, demokrasisi gelişmiş bir Türkiye, 5'li çetelere çalışan değil kendi halkına hizmet eden bir iktidar vaat ediyoruz. Bana katılmayacaksanız yolumuzdan çekilin çünkü biz iktidara yürüyoruz" diye konuştu.

1 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Ölümlü trafik kazası sayısı yüzde 40.8 azaldı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Haliç Kongre Merkezi'nde bu yıl üçüncüsü düzenlenen Trafik Medya Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, hiçkimsenin yaşama hakkını basit sebeplerle kaybetmemesi gerektiğini ifade etti. Dünyada ve Türkiye'de paralimpik sporcuların önemli bir kısmının trafik kazaları ile engelli olduklarını anlatan Soylu, biraz daha dikkat ve özenle bu kayıpların önüne geçilebileceğinin altını çizdi. ABD'de bir sigorta şirketinin trafik kazalarına ilişkin yaptığı araştırmadan örnekler veren Soylu, bu araştırmaya göre kazalara neden olan etkenlerin başında dikkatin dağılması, aşırı hız, alkollü araç kullanma, dikkatsiz sürüş ve yağmurun geldiğini anlattı. Soylu, direksiyon başında cep telefonu kullanma, yemek veya bir şeyler içmenin kazaya neden olabileceğine işaret etti. Bakan Soylu, televizyon haberlerinde askere uğurlama sırasında yolun kapatılarak silah atıldığı görüntüleri izlediğini aktararak, "Allah'ınızı severseniz biz kaçıncı yüz yılda yaşıyoruz? Defalarca uyarıyoruz, anlatıyoruz. Askere gitmek bu memleketin evlatları için çok şerefli bir yolcuktur. Ama bu şerefli yolculuğun içerisine milletin hakkına girebilecek ve milletin hakkını bertaraf edebilecek bir adım ortaya konmamalı." dedi. Uyuşturucu kullanımına ilişkin verileri de paylaşan Soylu, Türkiye'de 2017 yılında doz aşımından ölüm sayısının 941 olduğunu, 2021'in sonunda 300'ün altında, 280 civarında bir rakamla kapatacaklarını bildirdi. ABD'de yıllık doz aşımı nedeniyle ölüm sayısının 100 bin olduğuna dikkati çeken Soylu, bu rakamın yeni açıklandığını, geçen yıldan bu yıla da yüzde 15 artış olduğunu kaydetti. "ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZASI SAYISI YÜZDE 40.8 AZALDI"  Bakan Soylu, trafik kazalarını önleme konusunda büyük başarılara imza atıldığını, ancak önlerinde halen uzun bir yol olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "En son Ramazan Bayramı'nda, son 10 yıldaki tatil süresi 5 gün olan Ramazan Bayramlarını kıyasladığınızda bu yıl kaza sayısında yüzde 37, ölümlü kazalarda yüzde 55, can kayıplarında yüzde 61, yaralı sayısında ise yüzde 47 azalma yaşanmıştır. 100 bin kişi başına düşen trafik kazası can kaybı 2015'te 9,6'ydı. Yani 100 binde 9,6 can kaybı. Yüzbinde 13,4'te 2011 yılında, yani bizim 2011-2021 strateji belgesine adım attığımız yılın başındaydı. 2015 yılında 9,6 seviyesinden, 2021 yılı sonu itibarıyla yüzde 5,7 ve altı bandına geldi. Yani önemli bir düşüş sergiledi. Bu şu demektir: 2015'e göre yıllık can kaybı ortalaması 2 bin 500 kişi azaldı. Hep beraber bir araya gelsek, haşa, bir kişiye, herhangi bir can verebilme kabiliyetimiz de yoktur. Yine 2015 yılında yıllık yaya can kaybı 1810 iken, 2018'deki yaya öncelikli trafik anlayışına geçişle birlikte, 2020 yılında bu sayıyı yüzde 46,5 azalışla 968'e çekebildik. Araç sayısı 2010 yılına göre, 2020 yılında yüzde 59,9 artmışken, ölümlü trafik kazası sayısı aynı periyotta yüzde 40,8 azaldı." Salgın nedeniyle 2021 sonrasında tüm dünyada ve Türkiye'de sürücü ve yaya davranışlarında olumsuz yönde değişimler yaşandığını ifade eden Soylu, yaya can kaybının yüzde 22 artışla 968'den 1186'ya yükseldiğini, bunun da insanların kırsala giderek, yaya ve sürüş alışkanlıklarının olmadığı beldelerde yaşamalarından kaynaklandığını söyledi. Bakan Soylu, hayatını kaybeden yayaların yarısının kurallara uymama nedeniyle yaşamını yitirdiğini dile getirerek, "Demek ki biz bir taraftan sürücülere yaya öncelikli trafiği anlatırken, diğer taraftan yayalarımıza da trafik kuralları ve yaya kurallarına uymalarını da anlatmak zorundayız." diye konuştu. "İNSAN HATASINA İMKAN VEREBİLECEK BOŞLUKLARI GİDERMEYE ÇALIŞIYORUZ"  Soylu, yeni dönemde bir yandan trafik kazalarını azaltmaya, diğer yandan da kazalardaki can kaybı ve ciddi yaralanmaların önlenmesine odaklandıklarını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Güvenli sistem olarak ifade ettiğimiz yaklaşımla da insanların hata yapabileceğini her zaman kabul ediyoruz. İnsan da hata yapabilir. Bizim görevimiz o hatayı yaptığı andan itibaren kazasına, yaralanmasına, ölümüne sebep olacak bir durumu oluşturmayacak tedbirler almaktır. Biz bu tedbirleri almak zorundayız. Güvenli sistem yaklaşımının ana özelliği bütün dünyada kabul gören, Birleşmiş Milletler tarafından da kabul gören, ortak akılla kabul gören en temel özelliği budur. Biz bunu trafik ekosistemi içerisinde insan hatasına imkan verebilecek tüm boşlukları test edip gidermeye çalışıyoruz." 2020-2021 yılları arasında trafik kazalarındaki toplam can kaybındaki artışın yüzde 10, sürücü kayıplarındaki artışın yüzde 6, yolcu kayıplarındaki artışın yüzde 9, yaya can kayıplarındaki artışın yüzde 22 olduğunu aktaran Bakan Soylu, şunları söyledi:   "Bizim bakanlık olarak işimiz zor. Bir taraftan terörden insanların hayatını kaybetmemesi için tedbirler ve önlemler alıyoruz. Bir taraftan teröristlerin sayısını azaltmaya çalışıyoruz. Bir taraftan uyuşturucu illetinden gençlerimizi kurtarmak ve onları hayata kazandırmak için çaba sarf ediyoruz. Bir taraftan trafik kazalarını azaltmaya, insanlarımızın hayatlarını devam ettirmesini sağlamak için gerekli tedbirleri ortaya koymaya çalışıyoruz. Yani bir taraftan terörle mücadele ederken, diğer taraftan uyuşturucuyla, diğer taraftan trafikle mücadele ederek insan hayatının kıymetinin ne olduğunu, bütün toplumumuzla paylaşmaya çalışıyoruz."

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO üyeliğine olumlu bakmadığını söylemişti: İşte İsveç'in teröre destek sabıkası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olmasına olumlu bakmadığın belirtti. Türkiye'nin aktif mücadele yürüttüğü terör örgütlerine açıkça destek veren İsveç'in NATO üyeliği Ankara tarafından reddediliyor. Diplomatik kaynaklar, "ifade özgürlüğü" bahanesiyle terör örgütlerine aleni şekilde verilen desteğin kabul edilemez olduğunu ifade ediyor. YPG'ye şimdiye kadar İsveç'ten 210 milyon dolarlık destek aktarıldığı belirtiliyor. TERÖR ÖRGÜTÜ YPG'YE ALENİ DESTEK Sabah gazetesinden Betül Usta'nın haberine göre, İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde liderliğindeki heyetin terör örgütü YPG temsilcileriyle görüşmeleri sonucu 2023 yılında terör örgütüne 376 milyon dolar destek verilmesi kararlaştırıldı. İsveçli bakan gizleme gereği dahi duymadan sosyal medya hesabından ülkesinin YPG ile ortak olmayı sürdürdüğü açıklamasında bulundu. İsveç Savunma Bakanı Hultqvist de "SDG" adını kullanan terör örgütü YPG/PKK'nın sözde genel komutanı Ferhat Abdi Şahin'le görüşmesinde, "İsveç olarak, sizlerle uzun süre iş birliği yapmaya ve yardım etmeye hazırız" ifadesini kullandı. İsveç parlamentosunda ayrıca PKK ile bağlantılı 6 milletvekili bulunuyor. FETÖ İÇİN DE GÜVENLİ LİMAN OLDULAR İsveç, terör örgütü PKK ve uzantılarının yanı sıra terör örgütü FETÖ'ye de destek sunuyor. İsveç, 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'den kaçan çok sayıda FETÖ üyesine oturma ve çalışma izni verdi. FETÖ'cü Today's Zaman'ın Ankara Temsilcisi firari Abdullah Bozkurt, İsveç'ten yaptığı yayımlarla manipülasyonlarını sürdürüyor. İsveç kaynaklı haberlere göre 2015'te 253, 2016'da 738, 2017'de, 872, 2018'de 493 FETÖ'cü ülkeden sığınma ve çalışma izni istedi. İsveç kanunlarına göre, devamlı çalışma izni alan kişiler 5 yıl sonra İsveç vatandaşı olabiliyor. Göçmen Dairesi yetkilileri de Türkiye'de hapse girme olasılığı olan FETÖ'cülerin iltica taleplerinin kabul edildiği, hapis olasılığı olmayanların Türkiye'ye dönmelerinde sakınca görülmediği şeklinde açıklamalar yaptı. ÇAVUŞOĞLU'NDAN KRİTİK TEMASLAR NATO Dışişleri Bakanları Gayrı resmi Toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı tutumunu gerekçeleriyle muhataplarına aktaracağı kaydediliyor. Çavuşoğlu'nun 18 Mayıs'ta ABD'ye gerçekleştireceği ziyarette de konunun gündeme gelmesi bekleniyor. AFRİN HAREKATI SONRASI SİLAH SATIŞINI DURDUDU NATO üyeliği tartışılan Finlandiya ise PKK'yı doğrudan terör örgütü olarak tanımıyor ancak AB kararlarından dolayı terör örgütü olarak tanıyan ülkeler arasında yer alıyor. Resmi kanaldan ülke bazında doğrudan açık destek verilmese de bireysel olarak ve bazı STK'lar aracılığıyla PKK/PYD'ye destek sunuluyor. Finlandiya, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik askeri operasyonunu kınayarak Afrin harekâtı nedeniyle Türkiye'ye silah satışını durdurma kararı almıştı.

1 yıl önce

CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi göçmenleri ölüme göndermek istiyor…

Türkiye’de ırkçı söyleme öncülük eden CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi çözüm için Beşşar Esed rejimi ile uzlaşmayı adres gösterse de Suriyeliler bu öneriden endişeli. Esed rejiminin birçok ilan ettiği genel affa güvenmeyen Suriyeliler, 2011’den bu yana hukuksuza tutuklananların sayısının 1 milyonu aştığını belirtiyor. Yeni Şafak’a konuşan aktivist ve daha önce zindanlarda kalan Suriyeliler, Esed rejimine güvenilmeyeceğini büyük acılar yaşayarak tecrübe ettiklerini vurguluyor. Esed rejiminin zindanlarındaki 154 bin tutukluyu isimleri ile belgelediklerini dile getiren Suriye Tutuklular Komitesi Sözcüsü Mervan Elhosh, “Devrimin başlangıcından bu yana Suriye’deki tutuklu sayısı bir milyonu aştı. 7 bin 122 kadın ve 10 yaş altı 437 çocuk dahil olmak üzere 300 binden fazla kişi kayıp” ifadelerini kullandı. ABİMDEN YILLARDIR HABER YOK Cezaevlerinde ağır işkencelere maruz kalan isimler ve yakınları Esed rejimine güvenmiyor. Suriyeli Selva Aksoy 2012 senesinde evinden alınıp götürülen abisi İbrahim Çetav’dan 2015 senesinden beri haber alamadıklarını söylüyor. Aksoy şunları kaydediyor: “2012 yılının başlarında evimize bir askeri araç geldi ve içinde en az 15 asker vardı. Hiçbir şey söylemeden abimi götürdüler. Bir yıl boyunca nerede olduğunu tüm çabalarımıza rağmen öğrenemedik. Sonra bir gün abim aradı. Eşi, çocukları, annem ve babam onu ziyaret ettiler. Sonra tekrar ortadan kayboldu. En son 2015 yılında yaşadığına dair bir bilgi geldi. Büyük bir çaresizlik içindeyiz. Tademun katliamının görüntülerini izledikten sonra ailecek çok sarsıldık. Onun başına böyle bir şey gelmediğini nasıl bilebiliriz. Hiç haber alamamak kahredici. Kayıp olanların büyük çoğunluğunun öldürüldüğünü bilsek de ümit etmekten vazgeçemiyoruz. Abimin başına gelenlerden sonra siyasetle ilgilenmeye başladım. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) üyesiyim ve siyasi heyetin içinde çalışıyorum. Bunu halkıma karşı bir görev olarak görüyorum ve onların hakkını savunmak istiyorum.” 140 KİLO GİRDİM 40 KİLO ÇIKTIM Eski bir tutuklu olan insan hakları aktivisti Münir Elfakır da, Esad rejiminin 11 yıl boyunca bir kez bile gerçek bir af kararı çıkartmadığını belirtiyor. Elfakır şu ifadeleri kullanıyor: “Uluslararası arenaya ve medyaya kendini temize çıkartmak istediği için rejim her zaman af çıkarmadan önce hiçbir şeyle alakası olmayan yüzlerce insanı tutukluyor. Karar çıktıktan sonra onları serbest bırakıyor. Ben 2012 yılında İstanbul’da bir toplantıya katılmak için geldim ve Suriye’ye döndüm. Hemen tutuklandım ve iki yıl hapishanede kaldım. Şişman biriydim 140 kilo girdim ve 40 kiloya düştüm, neredeyse aklımı kaybedecektim. Şimdi asla dönmem, güvenmiyorum. Ürdün, Lübnan, Türkiye ve birçok ülkeden vatanlarına geri dönen insanları sınırından girer girmez tutukladılar. Af kararına inanıp gelenlerin çoğu hapishanede öldü ve toplu mezarlara gömüldü. Aileleri halen bekliyor ama asla dönmeyecekler.” İki çocuğumun başına ne geldi bilmiyorum Melek Ouda’nın iki çocuğu hapiste ve onlardan yıllardır haber alamıyor. Şam’dan 2017 senesinde ayrılmak zorunda kalan Ouda, yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor: “Büyük oğlum Muhammed henüz 19 yaşında iken 2011 yılında, kardeşi Mahir 15 yaşında lise öğrencisiyken 2012 yılında tutuklandı. Muhammed’e ateş açıldığını duydum ama haber alamadım. Mahir’i 2014 senesinde son kez gördüm ve nerede bilmiyorum. Beni de tutukladılar ve 15 ay kaldım. Mübadele ile çıkarıldım. Kardeşimi öldürdüler, bir kardeşim halen hapiste ve onunla ilgili de bir şey bilmiyorum. Ülkeme ancak Esed rejimi gittiğinde dönebilir. Dönersem yine tutuklanacağım. Benim gibi Türkiye’de binlerce Suriyeli aile var. Çaresizce bekliyoruz.” Hücrede 5 aylık bebek İstanbul’da yaşamını sürdüren Meysa Gazziz, Hapishanede yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Şam’da enerji bakanlığında çalışıyordum. Devrimin başlangıcında birçok insan gibi yürüyüş ve eylemlere katıldım. Beni iş yerimden aldılar. Mezze’de istihbarat birimi tarafından sorguya alındım. İşkence çeşitlerini tarif etmeye kelimeler yetmez. Hücrede beş aylık bir bebek vardı. Hayatımızı çalan bu rejime asla inanmıyorum.”

1 yıl önce

Turizmi olumsuz yönde etkileyen mafya tipi organize suç örgütlerine operasyon: “Müsilaj”

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı ekiplerince sahil şeridindeki illerde baskı, cebir, tehdit ve şiddet yöntemlerini kullanarak turizmi olumsuz yönde etkileyen mafya tipi organize suç örgütleri ve bu örgütlere silah temini sağlayan suç gruplarına yönelik 16 ilde eş zamanlı “Müsilaj” operasyonu başlatıldı. Mafya tipi organize suç örgütlerine göz açtırmayan KOM ekipleri turizm sezonu öncesi sahil şeridindeki illerde operasyonlarını artırdı. Turizm işletmelerini zor kullanarak çalıştırdıkları, devlet büyüklerinin adını kullanmak suretiyle şahısları dolandırdıkları, karşı çıkanları tehdit ettikleri, suç örgütüne maddi menfaat sağladıkları, sahte çağrı merkezleri aracılığıyla dolandırıcılık yapan organize suç örgütleri tespit edildi. Sahil şeritleri müsilajdan temizilendi Bu tespitlerin ardından Cumhuriyet Başsavcılıklarının talimatları doğrultusunda KOM ekipleri harekete geçti. Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, İstanbul, İzmir, Mersin, Muğla, Yalova, Artvin, Giresun, Ordu, Samsun ve Zonguldak olmak üzere 16 İlde sabah saatlerinde eş zamanlı 13 organize suç örgütü (ulusal suç örgütleri ile bağlantılı suç örgütlerinin de aralarında bulunduğu yerel suç örgütleri) ve suç örgütü kapsamında aranan şahıslar ile bu organize suç örgütlerine ruhsatsız silah temini sağlayan 17 suç grubu hakkında toplam 315 şüpheli şahsa yönelik MÜSİLAJ kod adlı operasyon başlatıldı. Operasyon kapsamında Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak, Örgütün Faaliyetleri Kapsamında Yağma, Tefecilik, Tehdit suçlarını ve söz konusu örgütlere silah temin ederek 6136 Sayılı Kanuna Muhalefet suçunu işlemek suretiyle kamu güvenliği ve barışına tehdit oluşturdukları tespit edilen şüpheli şahıslara yönelik gözaltına alma işlemleri devam ediyor. Geçen yıl Sahil Rüzgarı 1,2 ve Tırpan Operasyonu Yapılmıştı KOM ekiplerince geçen yıl turizm sezonu öncesi yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği sahil şeridi illerinde ve turistik diğer şehirleri kapsayan 8 ilde eş zamanlı Sahil Rüzgarı, yine geçen yıl 9 ilde Sahil Rüzgarı- 2 ve 30 ilde TIRPAN kod adlı eş zamanlı planlı operasyonlar gerçekleştirilmişti.

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 14 15