03 Mayıs Cuma 2024
3 yıl önce

İslam düşmanı Marine Le Pen

Le Pen daha önce de başörtüsünün yasaklanması için çağrıda bulunmuş ve Kur'an-ı Kerim hakkında saldırgan ifadeler kullanmıştı.

2 yıl önce

CHP’li Cihangir İslam HDP’ye sahip çıktı: HDP’nin millet ittifakının içinde olması lazım

Millet İttifakı çerçevesinde CHP listelerinden milletvekili seçilen, daha sonra Saadet Partisi’ne katılan İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, partisinden istifa etmişti. İslam’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında parti rozetini kendisine takmasıyla resmen CHP'li olmuştu. "HDP'NİN MİLLET İTTİFAKI'NIN İÇİNDE OLMASI LAZIM" Independent Türkçe'ye konuşan İslam, "CHP'nin içinde bulunduğu Millet İttifakı'nda HDP de yer almalı mı?" sorusunun yanıtladı. İslam, "Israrla HDP'nin de Millet İttifakı'nın içinde olmasını başından beri savundum, hala daha savunuyorum. Birtakım problemler tek taraflı değil, siyasetin içinden baktığınız zaman daha farklı" dedi. İslam konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: "Sivil toplum bize şunu öğretti; farklı kimliklerle benzer siyasetler güdülebilir. Yani bugün siyasete baktığınızda bazı siyasetçiler -bugün bizi yönetenler de öyle düşünüyor- zannediyor ki ben tek bir kimlik yaratırsam, tek bir kimlik oluşturursam, ülke düze çıkar. Hayır böyle değil. Önemli olan şudur: Farklılıklarımıza rağmen sizinle biz aynı mekânı bir hukuk sistemi, bir adil sistem içerisinde paylaşabiliyor muyuz? Birbirimizin arkasını kollayabiliyor muyuz? Birlikte iş yapabilme becerimiz var mı? Yöneticimizi bu ülkeyi yöneteceğimizi, mevzuatımızı birlikte tayin edebiliyor muyuz?"

2 yıl önce

İslam İşbirliği Teşkilatı Temsilciler Komitesi, İsrail'e karşı uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı

İsrail'in Filistin'deki saldırganlığı konusunda toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Temsilciler Komitesi, uluslararası kamuoyu ile Birleşmiş Milletler'i (BM) harekete geçmeye çağırırken İsrail'in işlenen suçlardan sorumlu tutulması çağrısında bulundu. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre; Türkiye'nin girişimiyle 11 Mayıs'ta Cidde'de toplanan İİT Temsilciler Komitesi, 5 konuda mutabık kaldı. İsrail saldırganlığını kınayan komite, uluslararası topluma Filistinlilere uluslararası koruma sağlanması ve İsrail’in işlediği suçlardan sorumlu tutulması çağrısını yaptı. BM Güvenlik Konseyi ve BM organları göreve davet edilirken uluslararası topluma da harekete geçme çağrısı yapıldı. 'Türkiye'nin sunduğu üç öneri konusun da mutabık kalındı' İsrail yargısının Filistin'le ilgili aldığı tüm kararları da geçersiz ilan eden komite, toplantı sırasında Türkiye'nin sunduğu üç öneri konusunda da mutabık kaldı. Türkiye, İİT Dışişleri Bakanları Konseyi veya İcra Kurulu'nun en yakın sürede toplanması ile BM Genel Kuruluna acil toplantı çağrısında bulunma önerisi getirdi. Bir diğer öneri ise Filistin’e bir uluslararası koruma gücü gönderilmesi dahil bir koruma mekanizmasının kurulmasına yönelik çabaların hızlandırılması amacıyla BM’deki İİT grubunun harekete geçmesi oldu.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız."

Erdoğan, Ankara ATO Congresium'da düzenlenen "1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu"ndaki konuşmasına, kendisini dinleyenleri selamlayarak başladı. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu'nun insanlık, İslam alemi, Türkiye ve kurumları için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, görüşleri, değerlendirmeleri ve tartışmaları ile sempozyuma katkı verecek olan herkese teşekkürlerini sundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı'nın desteğiyle RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT, Erciyes Üniversitesi ve SETA tarafından düzenlenen bu toplantının icrasında emeği geçen herkesi tebrik eden Erdoğan, "Sözlerime, karşımızdaki meselenin İslamofobi yani 'İslam korkusu' değil, düpedüz İslam düşmanlığı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Evet, Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır." dedi. Tarih boyunca farklı dinlere mensup insanlar arasında rekabet, gerginlik, hatta çok kanlı çatışmaların olduğunu belirten Erdoğan, Anadolu'yu ve Kudüs'ü ele geçirme hülyası ile gerçekleştirilen ve uzunca bir süre devam eden Haçlı Seferleri'nin yol açtığı yıkımların dünya tarihinin seyrini değiştirdiğini hatırlattı. "Osmanlı'nın Viyana kapılarına kadar dayanan fetihleri sırasında bu çerçevede ne ecdadı ne bizi ne de torunlarımızı zan altında bırakacak hiçbir müessif hadiseye rastlanamaz." diyen Erdoğan, buna mukabil Batı'nın, Türklerin şahsında somutlaştırdığı doğulu toplumlara karşı kibrini ve kinini "oryantalizm" kavramı adı altında daima koruduğunu söyledi. Bunun son örneklerinden birinin de Avusturya Başbakanlık binasına terörist İsrail'in bayrağının çekilmesi olduğunu belirten Erdoğan, bunun nerelere vardığını çok rahat anlamanın mümkün olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: "Esasen Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda girişilen geniş siyasi ve kültürel değişim hareketleri, Batı'nın bu bölgedeki farklılıkları kendi formatı içinde eriterek yeniden kurgulama gayretinden ibarettir. Çevremize baktığımızda yer yer kısmi başarılarına rastlayabileceğimiz bu yaklaşım, içerdiği dini ve etnik ırkçılık sebebiyle geniş bir taban tutmakta muvaffak olamamıştır. Bu başarısızlık, İslam dünyasında bitip tükenmek bilmeyen dış müdahaleler, iç çatışmalar, derin ve kanlı hadiseler şeklinde kendini göstermiştir. Yakın tarihte İslam düşmanlığının yol açtığı acıların, Bosna'daki katliamların, Arakan'daki kıyımlara halen Türkistan'dan Filistin'e pek çok yerde yaşanan trajedilere kadar sayısız örneği vardır." "OYALAYARAK GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR" Günümüzdeki İslam düşmanlığı dalgasının çok daha sinsi ve örtülü yöntemlerle yürütüldüğüne dikkati çeken Erdoğan, "Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırıları ardından başlattığı Müslümanları şeytanlaştırma stratejisi pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü tetikleyen bir işlev görmüştür." dedi. Erdoğan, bugün Avrupa'da Fransa'nın başını çektiği bazı ülkelerin, İslam'ı kendi meşreplerine göre şekillendirmek için yoğun çaba içinde olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Sanayi Devrimi'nin ardından kendi halkları ile birlikte sömürgeleştirdikleri pek çok coğrafyanın doğal kaynağı, alın teri ve kanı üzerinde güçlü bir güvenlik ve refah düzeni kuranlar, 21. yüzyıla ciddi endişelerle girdiler. Azalan nüfus artışı hızları sebebiyle demografik tehditlerle de karşı karşıya olan Batı ülkeleri, değişen küresel güç dengelerinin yol açtığı belirsizlikleri, kendi kamuoylarını faşist söylemlerle oyalayarak geçiştirmeye çalışıyor. Marjinal kabul edilen kimi ırkçı akımların artık siyasetin merkezine yerleşmeleri, Batı'nın içine düştüğü bataklıktan kurtulmak yerine, derine gömülmeyi tercih ettiğinin işaretidir. Uzunca bir süre dini özgürlüklerin kalesi olarak kendilerini dünyada seçkin bir konuma oturtanlar, bugün Müslümanlara ait her türlü sembolü yasaklama yarışına girmiştir. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselama, Müslüman kadınların ve erkeklerin kıyafetleri başta olmak üzere dini tercihlerini ifade eden sembollere yönelik saldırılar, bizzat devletler tarafından himaye edilmekte, dolayısıyla desteklenmektedir." "İSTATİSTİKLER VAHİM BOYUTLARI GÖSTERİYOR" İstatistiklerin sorunun ulaştığı vahim boyutları açıkça gösterdiğini belirten Erdoğan, Batı'da ırkçı ve İslam düşmanı saldırıların son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranının ise yüzde 700 arttığına dikkati çekti. Erdoğan, son 5 yıl içinde en büyük 5 Avrupa Birliği ülkesinde sivil toplum kuruluşlarına 15 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesinin bildirildiğini aktardı. Avrupa'da mukim Türk vatandaşlarını hedef alan saldırıların oranında da geçen yıla göre yüzde 54 artış olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bir süre öncesine kadar sadece göz yumulan, sessiz kalınan, polisiye hadiseler seviyesinde tutularak dikkatlerden kaçırılan İslam düşmanlığı, bütün bu faaliyetleri, artık anayasalara ve kanunlara derç edilmeye başlanmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasi partilerle polis teşkilatları başta olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri adeta bir İslam düşmanlığı yarışına girişmiştir. Siyasetin ve kamu kurumlarının bu yönelimleri, Batı ülkelerinde yaşayan demokrat insanlar arasında da İslam'a ve Müslümanlara karşı temelsiz bir ön yargının gelişmesine yol açmaktadır. Halbuki özgürlüklerin ortadan kalktığı bir yerde, refahın da uzun süre varlığını sürdüremeyeceği gerçeğine sırtını dönenler, aslında İslam'a değil, kendi geleceklerine düşmanlık etmektedir." "ZİHNİYET AYNI OLUNCA..." "Şu gerçeğin akıl ve vicdan sahibi herkes tarafından kabul edileceğine inanıyorum." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarih boyunca, İspanya'dan Almanya'ya kadar Yahudi düşmanlığı ayıbının mahcubiyetiyle dini ve etnik özgürlük pergelini olabildiğince açan Batı ülkeleri, şimdi aksi istikamette hızla yol almaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün bu yaşanan Yahudi soykırımını kendilerince özel bir paranteze alanlar, bu defa hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir. Zihniyet aynı olunca sonuçların farklı çıkması mümkün değildir." Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: İSLAM DÜŞMANLIĞININ DEVAM EDECEĞİ ANLAMINA GELİYOR Asırlar boyu bizzat aydınlarını kullanarak kuşaklar boyunca kendi toplumlarını İslam'la özdeşleştirdikleri Türk korkusuyla yetiştiren Avrupa, böylece siyasi dağınıklığının yol açtığı sorunları saklamayı başarmıştır. Modern dönemde bu yaklaşımın kısmen devam etmesi, derin hafızadaki iç kavgaların sürdüğüne işaret etmektedir. Dünyadaki gelişmeler, Avrupa'nın sahip olduğu ekonomik zenginliği koruma daha da arttıracak yönde ilerlemektedir. Bu da İslam düşmanlığının devam edeceği anlamına gelmektedir. Bizlerin siyasi alandaki karşılığı da sürekli güçlenen islamofobi akımına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor. 7.5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil İslam düşmanlığının küresel tehdit olduğunu anlatmalıyız. Bunun kolay bir yol olmadığını elbette biliyoruz. KENDİ ÜLKEMİZDE BİLE BU HASTALIĞIN TEZAHÜRLERİ İLE KARŞILAŞIYORUZ Kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Ezana, camiye, başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Bu çarpık zihniyet darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.  İsrail'in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve katliamın üstünü örterken kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişlerine terör yaftası yapıştıran medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır. 28 yıl önce PKK tarafından Bingöl - Elazığ yolunda alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyorum. Bize düşe görev gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır. Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyorsa ortadaki öncelikle çözülmesi gereken birlik, dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa sürede neticeye ulaşması mümkündür. Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır.

2 yıl önce

Kanada'da İslamofobik saldırıya İbrahim Kalın'dan tepki: Bu korkunç gidişat ve barbarlık durdurulmalıdır

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Kanada'nın Ontario eyaletine bağlı London kentinde gerçekleşen ve bir minibüs şoförünün aracını kaldırımdaki yayaların üzerine sürdüğü saldırıyla ilgili Twitter hesabından açıklama yaptı. Kalın, yaptığı açıklamada "Kanada'da aracını kaldırımdaki yayaların üzerine süren ve 4 Müslümanı öldüren kişinin, İslamofobik saiklerle hareket ettiği açıklandı. Bu, üretilmiş korkunun nefrete, nefretin düşmanlığa ve şiddete dönüşeceğinin en son örneğidir. Bu korkunç gidişat ve barbarlık durdurulmalıdır" ifadelerini kullandı. NE OLMUŞTU? London Polis Şefi Steve Williams, düzenlenen basın toplantısında, dün gece gerçekleşen ve aynı aileden 4 kişinin öldüğü, 1 çocuğun ağır yaralandığı olaya ilişkin, "Kurbanların, İslam inancından dolayı bu saldırıda hedef alındığına inanıyoruz." dedi. Saldırının kasıtlı bir eylem olduğuna inandıklarını kaydeden Williams, aynı aileden 4 kişinin hayatını kaybetmesini "yıkıcı bir kayıp" olarak niteledi, saldırı hakkında bilgisi olan vatandaşların yetkilileri aramaları çağrısında bulundu. AYNI AİLEDEN 4 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ Kanada'nın Ontario eyaletine bağlı London kentinde, dün gece, aracını kaldırımdaki yayaların üzerine süren minibüs sürücüsü, biri 15 yaşında kız çocuğu olmak üzere 4 kişinin ölümüne ve 9 yaşındaki bir erkek çocuğunun da ağır yaralanmasına neden oldu. 20 yaşında olduğu belirtilen Nathanial Veltman adlı sürücü, olayın gerçekleştiği yerden yaklaşık 6 kilometre uzakta Cherryhill Bulvarı'nda yakalanarak gözaltına alındı. Bugün çıkarıldığı mahkemede Veltman hakkında, 4 cinayet ve bir cinayete teşebbüsten dava açıldığı, terörizm suçlamasının da davaya eklenebileceği bildirildi.

2 yıl önce

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan BM'ye müdahale çağrısı: Mescid-i Aksa'ya baskınlar karşısında sorumluluk üstlenin

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan (İİT) yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in Mescid-i Aksa'nın avlusunda ibadet edenlere yönelik mükerrer saldırıları kınandı. Bu eylemlerin, işgalci güç İsrail'in, Kudüs'teki tarihi ve hukuki statükoyu değiştirme girişimleri çerçevesinde gerçekleştiği kaydedilen açıklamada, bunun uluslararası hukuku, Cenevre Sözleşmelerini ve BM kararlarını ihlal etmek anlamına geldiği aktarıldı. İİT, bu sistematik saldırıların tüm sorumluluğunun İsrail hükümetine ait olduğunu belirtti. İİT, BMGK başta olmak üzere uluslararası toplumu bu ihlallere son verilmesi için sorumluluklarını üstlenmeye ve barışın sağlanması adına siyasi bir sürecin başlatılması için çalışmaya çağırdı. Mısır'dan kınama Öte yandan Mısır, İsrail polisi korumasındaki fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemesine tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "Bakanlık, İsrail polisi korumasındaki fanatik İsrailliler tarafından Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerini yinelenmesini kınıyor." ifadesine yer verildi. Kahire'nin bu ihlalleri tamamen reddettiği kaydedilen açıklamada, dünyanın farklı yerlerindeki Müslümanlar nezdinde çok önemli bir yere sahip olan Mescid-i Aksa'ya zarar verilmesi konusunda Mısır'ın her zaman uyarıda bulunduğu aktarıldı. Açıklamada ayrıca, iki devletli çözüm çerçevesinde yasal referanslar, uluslararası kararlar ve meşruiyet temelinde askıya alınan müzakere sürecinin yeniden başlamasının önemi vurgulandı. Mescid-i Aksa'da yaşananlar Sabah saatlerinden itibaren 1500'ü aşkın fanatik Yahudi, İsrail polisi korumasında, sözde Süleyman Mabedi'nin yıkılışının yıl dönümü olarak kabul ettikleri ve "Tişa BeAv" adını verdikleri matem günü dolayısıyla Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti. Fanatik Yahudilerin baskınlarına karşı tepki gösteren Filistinliler ile İsrail polisi arasında Harem-i Şerif'te olaylar yaşanmıştı. Plastik mermi ile göz yaşartıcı gaz kullanan İsrail polisi, çok sayıda Filistinliyi gözaltına almıştı. Mescid-i Aksa'nın içinde bulunduğu Eski Şehir bölgesinin tüm kapılarına bariyerler kuran İsrail polisi, ayrıca Harem-i Şerif'e 40 yaş altı Filistinlilerin girişine de izin vermemişti.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelere seslendi: Tuzaklara düşmememiz gerekiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Gençlik Forumu 4'üncü Genel Kurulu'na video mesajla katıldı. Genel Kurulun başarılı geçmesini dileyen, gençler ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan, İslam dünyasının farklı köşelerinden bizzat veya çevrim içi olarak Genel Kurul'a katılan gençlere seslendi. İnsanlık tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine şahitlik edildiğini belirten Erdoğan, dünya gündemini sürekli meşgul eden güvenlik sorunları, terör faaliyetleri ve salgın hastalıkların, özlemi çekilen huzur ortamının tam anlamıyla sağlanmasına izin vermediğini söyledi. İnsanlığın tamamını tehdit eden bu sorunların, maalesef en çok da İslam coğrafyasında derin izler bıraktığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Suriye'den Afganistan'a geniş bir coğrafyada çatışmalarla, göçle, yoksullukla ve hastalıklarla boğuşan Müslümanlar, bir taraftan da özellikle Batı toplumunda yükselen İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılıkla mücadele etmek zorunda kalıyor. Hemen her gün, güya demokrasinin beşiği olarak gösterilen ülkelerde, inancı, başörtüsü, kılık-kıyafeti sebebiyle tacize uğrayan, ayrımcılığa maruz kalan bir kardeşimizin haberini alıyoruz. Aynı şekilde, ülkelerindeki istikrarsızlıktan dolayı göç ederken çölde veya denizde hayatını kaybeden mazlumların acısıyla yüreğimiz dağlanıyor. Bir tarafta açlığın, savaşın ve aşırı yoksulluğun olduğu, diğer tarafta lüksün, sefahatin, sömürünün hüküm sürdüğü bu adaletsiz düzenin daha fazla devam etmesi mümkün değildir." "HİÇBİRİMİZİN BU KÖTÜ GİDİŞATI UZAKTAN SEYRETME LÜKSÜ YOKTUR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin her zeminde ve her fırsatta "Dünya beşten büyüktür." diyerek küresel adaletsizliğe dikkati çektiğini vurgulayarak "Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker ile emredilmiş insanlar olarak hiçbirimizin bu kötü gidişatı uzaktan seyretme lüksü yoktur. Müslümanlar, hem kendi huzur ve esenlikleri hem de bütün insanlığın güvenlik ve geleceği adına artık sorumluluk üstlenmeli, şahit oldukları adaletsizlikler karşısında seslerini daha fazla yükseltmelidir." dedi. Bunun yolunun da öncelikle İslam kardeşliğini tesis etmekten, emperyalistlerce sürekli harlanan fitne ateşini söndürmekten geçtiğini belirten Erdoğan, "Vahdet olmadan rahmet olamayacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Aynı mukaddes kitaba inanan, aynı Peygamberin ümmeti olan, her gün 5 defa aynı kıbleye yönelen gönüllere set çekilemeyeceğinin de farkındayız. Müslümana yakışan basiret ve ferasetle hareket ederek emperyalistlerin bizleri çekmek istedikleri tuzaklara düşmememiz gerekiyor." diye konuştu. "HAK VE ADALET MÜCADELESİNDE, HUKUK VE MEŞRUİYETTEN ASLA SAPMAMALIYIZ" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu kutlu mücadelede, herkese, özellikle de istikbalin teminatı Müslüman gençlere çok önemli görevler düştüğünü vurgulayarak şunları kaydetti: "İhtilafları değil, ittifakları, husumeti değil, muhabbeti güçlendirmeliyiz. Müslümanlığımızın, kardeşliğimize verdiğimiz önem kadar olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Hem kendimiz hem de mazlumlar adına yürüttüğümüz hak ve adalet mücadelesinde, teröre bulaşmamalı, şiddete prim vermemeli, hukuk ve meşruiyetten asla sapmamalıyız. Mescide girdiğinde 'zikir halkası' yerine 'ilim halkasına' oturmayı tercih eden bir Peygamber'in ümmeti olarak ilmi ve akademik çalışmalara öncelik vermeyi sürdürmeliyiz. Sizleri siyasette, akademide, sporda, ticari ve sosyal hayatta çok daha aktif rollerde görmek istiyoruz. Hiç kimsenin aramıza girmesine etnik, mezhebi veya kültürel farklılıklar üzerinden sizleri bölmesine müsaade etmemenizi bekliyorum. Sizlerin gayreti, sizlerin samimi çaba ve dualarıyla ümmetin yarınlarının bugünlerinden çok daha iyi, daha müreffeh olacağına inanıyorum. Rabb'im hepimizin, hepinizin yardımcısı olsun diyorum. Sizlerden ülkelerinize döndüğünüzde tüm vatandaşlarınıza, özellikle genç kardeşlerime selamlarımı iletmenizi rica ediyorum."

2 yıl önce

Fransa'da aşırı sağcı derginin farklı etnik kökenden bebekleri kullandığı ırkçı kapak tepki topladı: Rezil, İslamofobik paçavra

Aylık yayımlanan Causeur dergisi, eylül sayısının kapağında, farklı etnik kökenleri yansıtan 5 erkek bebeğin fotoğrafını kullandı. Fotoğrafın üstünde "Gülün, iyi yer kaptınız" ifadeleri yer alırken, alt tarafta ise derginin bu ayki konusunun, Fransa'nın nüfus değişimi olduğunu anlatan "Limoges'dan Nimes'e. Belge ve rakamlarla Fransa'nın yeni demografisi" yazısı kullanıldı. Dergi, "İyi yer kaptınız (Vous etes grand-remplaces)" ifadesiyle, ırkçı, yabancı düşmanı, aşırı sağcı yazar Renaud Camus'un, Fransız ve Avrupa nüfusunun yerini yakın gelecekte öncelikle siyahi Afrika ile Kuzey Afrika kökenlilerden oluşan Avrupalı olmayan bir nüfusa bırakacağına dair "Büyük İkame (Grand Remplacement)" adlı komplo teorisine atıfta bulundu. Bakan Moreno'dan "rezil" nitelemesi Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Bakan Elisabeth Moreno, Twitter'dan yaptığı açıklamada, Causeur dergisinin kapağını "rezil" olarak niteledi ve "Büyük İkame" adlı komplo teorisinin kökeninde katıksız bir ırkçılığın yattığını vurguladı. Moreno, bakanlıklar arası ırkçılık ve antisemitizm karşıtı delegasyonun, derginin yayınıyla ilgili suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. İktidardaki Cumhuriyet Yürüyüşü (LREM) partisinden Christophe Castaner ise Causeur dergisinin çocukları hedef alan bir ırkçılığı kapağına taşıdığına dikkati çekerek, tüm çocukların aynı haklarla doğduğu ve ayrımcılığın her zaman suç olacağı bir Fransa'yı savunmaktan gurur duyduğunu kaydetti. "İslamofobik paçavra" Cumhurbaşkanı adayı Sandrine Rousseau'nun sözcüsü Thomas Portes de derginin kapağını "aşağılık" olarak yorumladı ve bu ırkçı yayın için Causeur'e derhal bir yaptırım uygulanması gerektiğini aktardı. Gazeteci Aude Lancelin ise "İslamofobik paçavra" olarak nitelediği Causeur dergisinin, bebekleri yeterince beyaz görmeyerek, ırkçılığı katladığının altını çizdi. Causeur dergisinin genel yayın yönetmeni Fransız feminist gazeteci Elisabeth Levy, Ekim 2020'de, Fransa'daki başörtüsü tartışmalarına katılarak, başörtüsünün, Fransa'nın düşmanlarının üniforması olduğunu ileri sürmüş, ülkedeki başörtülü Müslümanların, 16 Ekim 2020'de başı kesilerek öldürülen öğretmenin anısına saygı için birkaç günlüğüne başörtülerini çıkartabileceğini söylemişti.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10