03 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

Bakan duyurdu! Ödemeler şubat ayından itibaren başlıyor

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Bakanlığın 'Evde Bakım Yardımı' hizmetine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Bakıma ihtiyacı olan engelli bireylerin aileleri yanında desteklenmelerinin öncelikli hedeflerden biri olduğunu vurgulayan Bakan Yanık, "Engelli vatandaşlarımıza yönelik politikalarımızı aile odaklı sosyal hizmet vizyonumuz doğrultusunda gerçekleştiriyoruz. Aileleri yanında kalan engellilere gündüz bakım hizmeti, evde bakım yardımı gibi hizmet modelleriyle destek oluyoruz. Engelli bireylerin öncelikle aile yanında desteklenmeleri düşüncesiyle başlatılan evde bakım yardımı ile bakıma ihtiyaç duyan ağır engelli yakını olan ve bakımını üstlendiği için çalışamayan vatandaşlarımızı da destekliyoruz" dedi. Bakıma muhtaç engelli yakınının bakımını üstlenen aylık ortalama 535 bin vatandaşın 'Evde Bakım Yardımı'ndan yararlandığını kaydeden Derya Yanık, bu kapsamda hak sahibi başına aylık 1798 TL ödeme yapıldığını hatırlattı. Yanık, "Bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlar ve ailelerine ekonomik destek sağlamak amacıyla yapılan toplam 957 milyon TL Evde Bakım Yardımı'nı hesaplara yatırmaya başladık. Ödemeler 20 Ocak'a kadar tamamlanacak" ifadelerini kullandı. Yanık, sosyal hizmet modelleri kapsamındaki Evde Bakım Yardımı'nın ocak ayı memur maaş katsayısına göre yapılan artışla birlikte 1798 TL'den 2 bin 299,79 TL'ye çıkarıldığını belirterek, "Evde bakım yardımı alan vatandaşlarımıza ödemeleri şubat ayında artışlı şekilde yapacağız. Ödemelerin tüm engelli vatandaşlarımıza hayırlı olmasını dilerim" açıklamasında bulundu. Bakan Yanık ayrıca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlar ve ailelerine ekonomik destek sağlamak amacıyla verdiğimiz Evde Bakım Yardımı ödemelerini şubat ayından itibaren yaptığımız artışla birlikte 2 bin 300 TL olarak gerçekleştireceğiz" dedi.

2 yıl önce

''7 Şubat MİT kumpası'' üzerinden 10 yıl geçti! ''Kumpas, Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozuldu''

15 Temmuz darbe girişimine kadar FETÖ'nün devlete yönelik en büyük eylemlerinden biri olan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, "FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" ifadeleriyle tanımlanan 7 Şubat 2012 tarihli "MİT kumpası"na ilişkin adli süreci derlendi. Emniyet ve yargı kurumlarının içine sızan FETÖ'cüler, kumpası, Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, terör örgütü PKK ile ilişki içindeymiş gibi gösterme bahanesiyle 7 Şubat 2012'de, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı görevlilerini ifadeye çağırma ve haklarında yakalama kararı çıkarma şeklinde kurgulayarak gerçekleştirmek istedi. MİT Başkanı Hakan Fidan'ın yürütülen bir soruşturma kapsamında "şüpheli" olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına çağrıldığı bilgisinin paylaşıldığı haberler, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bir süre sonra, çoğunluğu FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle görevlerinden uzaklaştırılan, bazıları firar eden veya tutuklanan dönemin özel yetkili başsavcı vekilleri ve savcıların, bir devlet kurumuna ve temsilcilerine karşı böyle bir girişimde bulunduğu netleşti. O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönlendirmesiyle Hakan Fidan ve MİT görevlileri, soruşturmaya direnerek savcıların çağrılarına hiçbir zaman yanıt vermedi. KUMPASTAN SONRAKİ SÜREÇ KRONOLOJİSİ İfadeye çağırma işleminin ardından yaşananlara ilişkin kronolojik süreç ise şöyle devam etti: 10 Şubat 2012'de savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan imzasıyla MİT görevlileri hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 11 Şubat'ta savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alınırken 13 Şubat'ta savcı Adem Özcan imzasıyla MİT'e gönderilen yazıda, 5 kişinin kurumla ilişkileri ve yardımcı istihbarat elemanı gibi bir görevlilerinin olup olmadığı soruldu. 17 Şubat'ta MİT Kanunu TBMM'de değiştirildi ve soruşturma izni Başbakanın iznine bağlandı. 18 Şubat'ta MİT görevlileri hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı. 20 Şubat'ta savcı Bilal Bayraktar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadesinin alınmasına ilişkin talimatın iade edilmesini istedi. 22 Mart'ta takipsizlik kararı verildi. 23 Şubat'ta soruşturma belgeleri, fezleke ve ekleri 5 torba içerisine 23 klasör olarak Başbakanlığa gönderildi. 11 Nisan'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, soruşturma için Başbakanlıktan izin alınıp alınmadığı soruldu. 18 Mayıs'ta savcı Bayraktar, Başbakanlıktan izin talebinde bulunulduğunu bildirdi. 14 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, dosya hakkında "yetkisizlik" kararı verildiği ve dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği bildirilirken soruşturma dosyasının kısıtlanmasına karar verildi. 30 Ocak 2013'te Başbakanlık, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi. 22 Mart 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararı aldı. FETÖ ELEBAŞI GÜLEN'İN DE OLDUĞU 34 SANIK HAKKINDA HAZIRLANAN İDDİANAME Devam eden süreçte özel yetkili savcılık ve mahkemelerin kapatılması, soruşturmada görev alan başsavcı vekilleri ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesiyle FETÖ oluşumuna karşı başlatılan mücadelede kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında yer aldığı 15'i firari 34 sanık hakkında 2020 yılının Şubat ayında iddianame hazırlandı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 Mart 2020'de kabul edilen iddianamede, "mağdur" olarak, "61. Hükümet Başbakanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 61. Hükümetin Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Emrullah İşler ve Binali Yıldırım gibi kabinede yer alan isimlere yer verildi. Ayrıca o dönem MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personelleri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu da iddianamede "mağdur", MİT personeli M.Ö. ise "müşteki" olarak yer aldı. "FETÖ'NÜN HÜKÜMETİ YIKMAYA YÖNELİK İLK TEŞEBBÜSÜ" İddianamede, 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar geçen sürece bakıldığında, FETÖ'nün nihai hedefe ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine girdiğine dikkat çekilerek, "Başlatılan eylemlerin ilk aşamasının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir askeri casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmalar olduğu, bu eylemlere 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla hız verildiği anlaşılmıştır. MİT soruşturması aslında FETÖ'nün seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüsüdür." ifadeleri kullanıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, PKK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasının, o tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirildiğine vurgu yapılan iddianamede, "Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ'nün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur." değerlendirmesine yer verildi. FETÖ'nün, karşı olduğu çözüm sürecini engellemeye yönelik çalışması doğrultusunda ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın, PKK soruşturması yürüttüklerine vurgu yapılan iddianamede, bu savcıların, Fidan'ın yanı sıra eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu ve Yaşar Hakan Yıldırım ile M.Ö, hakkında, "PKK'ya bilerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından soruşturma başlattığı hatırlatıldı. Kamuoyunda "Oslo görüşmeleri" olarak bilinen ses kayıtlarının 13 Eylül 2011'de basına sızdırıldığı ve 20 Aralık 2011'de müşteki M.Ö'nün MİT adına çalıştığı bilindiği halde evinde arama yapılarak gözaltına alındığı bilgisi verilen iddianamede, yurt dışına çıkış yasağı konulan M.Ö.'nün savcılık ifadesinin, gizlilik kararı bulunmasına rağmen basına sızdırıldığı, hatta Taraf gazetesi web sitesinde ismiyle birlikte fotoğrafının yayımlandığı anımsatıldı. M.Ö'nün MİT adına çalıştığı deşifre edilerek PKK'ya hedef gösterildiği ve can güvenliğinin tehlike altına girdiği de iddianamede kaydedildi. "KUMPAS, BAŞBAKAN'IN AMELİYATA GEÇ GİRMESİYLE BOZULDU" Kumpas soruşturmasıyla örgüt mensuplarının, MİT ile ilgili kamuoyunda, "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturdukları ve yargıyı kullanarak MİT'i ele geçirme niyetini sergiledikleri aktarılan iddianamede, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması maksadıyla gayret gösterildiği, gözaltına alınmasıyla birlikte, "emri Başbakan'dan aldığı" algısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı anlatıldı. İddianamede, bu kurgu ve kumpas soruşturmasının, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozulduğu ve önlendiğine de işaret edildi. Örgütün kumpasa ilişkin yaptığı toplantı ve toplantı öncesinde iki FETÖ'cü mahrem imamın Amerika'ya gittiğinin tespit edildiğine yer verilen iddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi örgütün emniyet imamı "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in yardımcısı konumunda bulunan ve elebaşı Fetullah Gülen'le doğrudan görüşen firari sanıklar Çetin Özgür ve İlyas Şahin'in talimatını alma ve örgüt üyelerine iletmek üzere ABD'ye gittiklerinin belirlendiği anlatıldı. ÖRGÜT ELEBAŞININ TALİMATI SONRASI ANKARA'DA TOPLANTI İddianamede, örgüt elebaşından doğrudan alınan talimat sonrası örgütün emniyet ve yargı imamlarının ülkeye geri dönüşlerinin akabinde Ankara Kızılcahamam'da toplantı tertip edildiği belirtilerek, örgüt hiyerarşisi gereği FETÖ elebaşının talimatının emniyet birimlerine iletilmesinin örgütün "Marmara Bölge İmamı" olan "Arif" kod adlı sanık Ali Rıza Tekinkaya tarafından organize edildiği ifade edildi. İddianamede, söz konusu toplantıya örgütün sözde emniyet, yargı ile MİT imamlarının katıldığının ve toplantıya katılanlar arasında Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastine ilişkin davada firari sanık olan Murat Tokay ve Ahmet Kılınçarslan ile ABD'deki Hakan Atilla davasının hakimi Richard Berckman'ı 2014 yılında İstanbul'da ağırlayan hukuk bürosunun ortağı Murat Karkın'ın da olduğunun belirlendiği aktarıldı. İddianamede yer alan bilirkişi raporunda, "13 Ocak 2012'de Diyarbakır DTP il binasında yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen Oslo'daki görüşmelere ait ses kayıtlarının olduğu harddiskleri FETÖ'nün yerleştirdiği" belirtildi. "HAKAN FİDAN GELSE, KESİN TUTUKLANACAKTI" İFADESİ İddianamade, hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtilen eski polis memuru Ş.E'nin, olayın vahametini gözler önüne seren şu ifadesi yer buldu: "Tam kesin tarihini bilmemekle birlikte şubatın ortalarında büro amir yardımcısı Ayhan Albayrak (sanık) bir konuşmasında 'Hakan Fidan ifadeye gelseydi Sadrettin Savcı tarafından kesin tutuklanacaktı.' dediğini hatırlıyorum." İddianamede, meslekten ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya hakkında ise Yargıtay'da aynı konuyla ilgili yargılandıkları için takipsizlik kararı verildiği hatırlatıldı. DAVA SÜRECİ VE İLK TAHLİYELER İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 Mart 2020'de iddianameyi kabul etmesiyle, firari örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in yanı sıra, olay tarihinde örgütün "yargı imamı" olan İlyas Şahin ve "emniyet imamı" olan Çetin Özgür ile dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan'ın da aralarında bulunduğu 15'i firari, eski emniyet müdürlerinin aralarında olduğu 14'ü de tutuklu 34 sanığın yargılanmasına Silivri'deki büyük duruşma salonunda başlandı. Mahkemenin 22 Haziran 2020 tarihli ilk duruşmasında, iddianame ekinde yer alan belgelerin, milli savunmaya ve milli güvenliğe ilişkin devlet sırrı olabilecek nitelikte olmaları gerekçesiyle devlet sırrı sayılmasına karar verildi. Ayrıca MİT'i temsil eden avukatın talebi üzerine, kamu güvenliğini tehlikeye sokabilecek belge ve bilgilerin ortaya çıkmasını engellemek adına, duruşmaların kapalı yapılmasına ve duruşma içeriğiyle ilgili yayın yasağı getirilmesine de hükmedildi. Yargılama sürecinde mahkeme, Fetullah Gülen ile olay tarihinde örgütün "yargı imamı" olan İlyas Şahin, "emniyet imamı" olan Çetin Özgür, "MİT mahrem hizmetler imamı" olan Murat Karabulut, "Marmara bölge imamı" olan Ali Rıza Tekinkaya ve dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan'ın da yer aldığı 15 firari sanık ile 1 tutuksuz sanığın dosyasını ayırdı. Kapalı yapılan 10 Aralık 2020 tarihli duruşmada, tutuklu yargılanan Aykut Güçlü, Oğuzhan Ceylan, Fazıl Adnan İzgi, Mehmet Deveci, Veli Tuluy ve Erkan Ünal'ın, "yargılamanın geldiği aşama, tutuklulukta geçirdikleri süre, kaçma şüphesinin bu aşamada bulunmaması, savunmalarının alınmış olması ve delilleri karartma şüphelerinin ortadan kalması" nedenleriyle adli kontrol şartıyla tahliyelerine karar verildi. MÜTALAADA İSTENEN CEZALAR Davanın 15 Ocak 2021 tarihli duruşmasında savcı, esasa ilişkin mütalaasını mahkemeye sundu. Mütalaada, sanıklardan eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı, Ayhan Albayrak, Oğuzhan Ceylan ve Erkan Ünal'ın, "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "resmi belgede sahtecilik" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından da 12 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması istendi. Sanıklardan gazeteci Mustafa Gökkılıç'ın da "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçundan 4,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen mütalaada, sanıklar Faik Şaşmaz, Fazıl Adnan İzgi, Mehmet Deveci ve Veli Tuluy'un ise "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15'er yıla kadar mahkumiyetleri talep edildi. Mütalaada ayrıca, sanık Aykut Güçlü'nün "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan, diğer sanıklar Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan'ın da "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" ve diğer suçlardan beraatleri yönünde karar verilmesi istendi. YENİ İDDİANAME İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19 Şubat 2021'de, 7 Şubat "MİT kumpası"na ilişkin, FETÖ'nün İstanbul bölge temsilcisi olduğu belirtilen firari şüpheli Ahmet Hamdi Parlak hakkında yeni bir iddianame hazırlandı. İddianamede, örgütün kamu yapılanması ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimine giden süreçte gerçekleştirilen kumpas eylemlerine ilişkin önemli tespitler yer aldı. Londra'da ikamet ettiği belirlenen şüpheli Parlak'ın, "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer suçlardan da 57 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianame, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davayla birleştirildi. 10 SANIĞA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI Mahkeme, ayırma ve birleştirme kararlarında sonra 8'i tutuklu 18 sanık üzerinden devam eden yargılamada, 3 Mart 2021'deki duruşmada hükmünü açıkladı. 15 sanık hapis cezasına çarptırıldı, 3 sanık beraat etti. Heyet, sanıklar eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı ve Ayhan Albayrak ile örgütün "emniyet mahrem imamları" olduğu belirtilen Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan'ı "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Kazım Aksoy, Erol Demirhan ve Ayhan Albayrak'ı ayrıca hiyerarşik bir silsileyle "nitelikli resmi belgede sahtecilik" suçunu işledikleri gerekçesiyle 9'ar yıl hapis cezasına çarptıran heyet, bu 10 sanık hakkında, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" ve "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlarından, yasa gereği hüküm verilmesine yer olmadığı, "devletin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından ise beraat kararı verdi. Sanıklar eski polisler Oğuzhan Ceylan, Veli Tuluy, Fazıl Adnan İzgi ve Erkan Ünal'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6'şar hapisle cezalandıran heyet, gazeteci sanık Mustafa Gökkılıç'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından 8 yıl 4 ay hapse mahkum etti. Mahkeme heyeti, sanık Faik Şaşmaz hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan "örgüt yöneticiliği" suçundan yargılandığı bir başka mahkemede beraat etmesi ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle davayı reddederken, diğer suçlardan ise beraatini kararlaştırdı. Diğer sanıklar Mehmet Deveci ve Aykut Güçlü'nün de tüm suçlardan beraatine karar veren heyet, "darbeye teşebbüs" suçundan cezalandırılan sanıklar Bilal İrice, Ahmet Kılıçaslan, Musa Metin ve Sebahattin Kaplan'ın hükmen tutuklanmasına, yattıkları süreye göre sanıklar Faik Şaşmaz ile Mustafa Gökkılıç'ın da adli kontrolle tahliyesine hükmetti. GEREKÇELİ KARARDA ÇARPICI TESPİTLER Mahkeme heyeti, kurduğu hükümle ilgili gerekçesini de 17 Haziran 2021'de taraflara sundu. Gerekçeli kararda, kumpasla ilgili, "MİT başkanı ve kurumda çalışan bazı personelin tutuklanmasına yönelik bir girişim olan ve kamuoyunda '7 Şubat krizi' olarak bilinen hadise, dönemin MİT imamının, MİT'in başına FETÖ mensubu bir şahsın atanması arayışları çerçevesinde düzenlenen bir operasyondur." ifadesi kullanıldı. FETÖ'nün geçmişte izlediği, "Türkiye'nin terör örgütleriyle ilişkili olduğu" minvalindeki kara propaganda faaliyetlerini halen yurt dışında sosyal medya başta olmak üzere çeşitli platformlar üzerinden PKK dışındaki farklı terör örgütleri üzerinden de sürdürdüğü belirtilen kararda, "Örgütün kara propagandasını örgüt fark etmeksizin sürdürmesi, delillere dayanmaksızın her argümanı 'Türkiye'ye zarar verme' hedefiyle gündeme taşıdığını göstermektedir" denildi. Kararda, şu tespitler de yer buldu: "Devletin MİT eliyle bir istihbarat faaliyeti olarak bahsi geçen görüşmeyi (Oslo görüşmeleri) yapması doğaldır, olağandır ve hatta zaman zaman zaruridir... Bu görüşmelerin yapılması suç da değildir ve fakat bu görüşmelerin ülkemiz aleyhine olacak ve kullanılacak şekilde sızdırılması suç teşkil etmektedir ki bu siyasal ve askeri casusluk suçuna vücut verir. Oslo görüşmelerinin kendisi de bir istihbarat faaliyetidir. Birtakım retoriklere ihtiyaç duyulması olağan sayılmalıdır. Olağandışı olan ise bunu bir siyasi iktidara, devlete ve devlet adına istihbarat faaliyeti yürüten kuruma ve görevlilerine yönelik saldırının malzemesi olarak kullanmaktadır. FETÖ'nün emniyet yapılanmasının hazırladığı ve mutfağında İstanbul TEM Şube müdürlüğünün bulunduğu bu operasyonlardan yola çıkılarak örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in MİT'i ele geçirme amacı, KCK operasyonlarında elde edilen M.Ö'nün beyanı ile gerekli algı ve yetkiyi yaratmakta zayıf kalmış, bunun taçlanması için ele geçirilen Oslo ses kayıtları bu sefer hedefe Hakan Fidan, Afet Güneş ve Emre Taner'i taşımıştır. Müdahil Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın o dönem Başbakan olarak soruşturmaya izin vermemesi ile bir nevi ilk darbe girişimi sonuçsuz kalmıştır. Kendilerini açılım politikası sonrasında yaşanan kaotik olayların hedefi olarak istismar eden örgüt, aynı zamanda Kobani olayları ve hendek süreci olarak bilinen süreçte PKK terör örgütü ile yan yana kol kola olmaktan da geri durmamıştır." DOSYANIN YARGITAY'DAKİ İNCELEMESİ SÜRÜYOR Davanın temyiz edildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi (istinaf), FETÖ 15 sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarını hukuka uygun buldu. Delillerde ve işlemlerde bir eksiklik olmadığına, ispat bakımından da değerlendirmenin yerinde olduğuna karar veren daire, bu nedenle sanıkların yaptığı istinaf başvurularını esastan reddetti. Daire tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına da hükmetti. Dosyanın Yargıtaydaki incelemesi sürüyor.

2 yıl önce

Rezil paylaşım: CHP'li Onursal Adıgüzel "14 Şubat" üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef aldı… AK Parti’den tepki

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BAE ziyareti üzerinden yaptığı seviyesiz paylaşımına pek çok isimden tepki geldi. Adıgüzel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile eşi Selvi Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan'ın fotoğrafını paylaşarak "Bugün 14 Şubat, herkes sevdiğiyle…"notunu düştü. BÜLENT TURAN: 'HAK ETTİĞİ CEVABI VERMEMİZE EDEBİMİZ ENGEL' AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan yapılanın terbiyesizlik olduğunu ifade ederek "Bu "terbiye seviyesi", CHP’de Genel Başkan Yardımcısı! Hak ettiği cevabı vermemize edebimiz engel. Siyaset ahlaktan, nezaketten, edepten yoksun bir üslupla yapılamaz. Yapmak isteyene de bu aziz milletin irfanı, örnekte olduğu gibi, 70 yıl izin vermez." dedi. https://twitter.com/turanbulent/status/1493323331449368577?s=21 HAMZA DAĞ'DAN "BU TWEETİN" SAHİBİNE "TEŞEKKÜR" AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, Adıgüzel'in paylaşımına "Bu tweetin sahibi Türkiye’nin ikinci büyük partisinin genel başkan yardımcısı ve milletvekili olarak görev yapıyor. AK Parti ile CHP arasındaki liyakat ve ülkeye, millete hizmet aşkı farkını net şekilde gösterdiği için teşekkürler." söyleriyle tepki gösterdi. https://twitter.com/avhamzadag/status/1493312863628414985?s=21

2 yıl önce

Nedim Şener: Muhalefet partileri 28 Şubat tarihini helalleşme gibi belledilerse yanlış yaptılar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun daveti üzerine bir araya gelen altı muhalefet partisi genel başkanı, 12 Şubat'ta 5 saati aşkın bir toplantı yaptı. Toplantı sonrasında yapılan ortak açıklamada "Üzerinde uzlaşıya vardığımız yeni sistemle ilgili mutabakat metninin kamuoyuna takdimi üzerine görüştük. 28 Şubat 2022 tarihinde milletimizle paylaşılmasında mutabık kaldık." dedi. "28 ŞUBAT'I SEÇMEK TARTIŞMALARI YENİDEN AÇMAKTIR" TVNET'te konuyla ilgili değerlendirmede bulunan gazeteci Nedim Şener, "28 Şubat'ta 'MGK kararlarını uygulayacağım' diye konuşan dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'di. Yani tutup da o güne dair böyle bir toplantıyı rast getirmek böyle bir tartışmayı yeniden açmak anlamına gelir." dedi. "HELALLEŞME GİBİ BELLEDİLERSE YANLIŞ YAPTILAR" CHP ile ilgili insanların kafasında başörtüsüyle ilgili hatıralar olduğunu belirten Şener, "Eğer o tarihi helalleşme gibi belledilerse yanlış yaptılar. 6 partinin de 28 Şubat tarihini duyunca 'Ya bugün değil de bir gün sonra, bir gün önce' dememesi şaşırtıcı. " ifadelerini kullandı. "ANCAK İHMALLE AÇIKLANIR" Şener, sözlerini şöyle sürdürdü: "Nasıl bir masada oturacaklarını, hangi sıraya göre oturacaklarını veya fotoğrafta nasıl duracaklarına kadar imaja önem veren partilerin o tarihi düşünmemiş olması ancak ihmalle açıklanabilir."

2 yıl önce

Can Ataklı, altı muhalefet liderinin aldıkları kararları 28 Şubat'ta duyuracak olmasına tepki gösterdi: "Altı tane adam oturmuşlar. Bir adam etmemişler. Böyle bir mantık olur mu?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun daveti üzerine; İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve DEVA Partisi genel başkanları, geçtiğimiz hafta Ankara'da çalışma yemeğinde bir araya geldi. Altı muhalefet partisi genel başkanının çalışma yemeği ardından yaptığı yazılı açıklamada, alınan kararların kamuoyuna 28 Şubat günü duyurulacağı belirtildi. 28 ŞUBAT TERCİHİNE TEPKİ Açıklama için 28 Şubat darbesinin yıldönümünün seçilmesi, tepkileri de beraberinde getirdi. Korkusuz gazetesi yazarı, CHP yandaşı Can Ataklı da eleştirenler arasında. YouTube hesabından paylaştığı videoda, “Altı tane adam oturmuşlar. Bir adam etmemişler” diyerek tepkisini dile getiren Ataklı, şunları söyledi: HANGİ AKIL YAPTI? Böyle bir mantık olur mu? 28 Şubat dediğiniz zaman en aptalı bile Türkiye'de “28 Şubat'ı hortlatmaya çalışıyorlar” diyecek. Hangi akıl yaptı, tahmin ediyorum. Babacan’la diğeri fişeklemiştir.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 28 Şubat mesajı: Milletimiz dik duranlarla, darbeye alkış tutanları asla unutmamıştır

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: Milletin ve memleketin daha ağır bedeller ödememesi için gayret gösteren isimsiz kahramanlara teşekkür ediyorum. Milletimiz o meşum günlerde dik duranlarla, darbeye, darbecilere alkış tutanları asla unutmamıştır, unutmayacaktır. Bu millet, darbecileri ve darbecilere destek verenleri önce sandıkta, ardından da maşeri vicdanda mahkûm etmiştir. DİĞER TARAFTA BAŞKALARI BAŞKA TÜR TOPLANTILAR YAPIYORLAR Biz bugün burada fikrin, inancın, düşüncenin mücadelesinin ardından gidenlerle bu toplantıyı yaparken diğer tarafta başkaları başka tür toplantılar yapıyorlar. Az önce 'Şule' belgeselinde de izlediğimiz gibi bu ülkede demek ki bu bağımsızlık mücadelesini verenler olduğu gibi bunun aksinin mücadelesini verenler de var, kıyamete kadar da olacak.  TARİHTE İLK KEZ HUKUK ÖNÜNDE DE HESAP VERDİLER Millet iradesine kastedenler işledikleri suçun hesabını tarihte ilk kez hukuk önünde vermek zorunda da kalmışlardır. Ülkemizdeki hak ve adalet mücadelesinin anıt isimlerinden birisi hiç şüphesiz Şule Yüksel Şenler'dir. Evliliğimize vesile olmasının yanı sıra ülkemizin en karanlık dönemlerinde kalemi ile verdiği mücadele ile bizlere rehberlik etti. Şule Yüksel ablamızın aile büyüklerimiz arasında da yeri vardır. Onun tavizsiz yürüyüşü yıllardır bu ülkede hor görülen Anadolu insanına özgüven kazandırdı. Kendisi ülkesi sözkonusu olduğunda sağına soluna bakmadan 'Ben varım' diyebilen bir cesaret timsaliydi. Defalarca tehdit edildi, evi kundaklanarak hayatına kastedildi, konferanslarına bomba ihbarı yapıldı, pek çok kez tahkikate uğradı, 'çarşafçı konferansçı' denilerek medya organları eliyle itibar suikastına maruz bırakıldı. Ama o asla geri adım atmadı. İnancı uğruna bedel ödemekten çekinmedi. Şule Yüksel hanımı aldığı ölüm tehditlerine rağmen Türkiye'yi bir uçtan diğer uca üç kez dolaştıran inanç buydu. O sadece seçkin bir münevver değil aynı zamanda samimi bir murşitti. Bugün asli kimlikleri ile sosyal hayatta var olan herkesin Şule Yüksel hanıma şükran borcu vardı. Onun emeği olmasa Türkiye'de başörtüsü mücadelesi bugünkü seviyeye gelemezdi.  Merhum Şule Yüksel Şenler ablamız hayatına dokunduğu insanlarla, geride bıraktığı pek çok kitapla inşallah daha nice seneler boyunca gönül dünyamızda kandiller yakmaya devam edecektir.  DARBELERİN MİLLETİN GÖNLÜNDE AÇTIĞI YARALARI BIKMADAN, USANMADAN ANLATMALIYIZ Tek parti zihniyetinin gerçek yüzünü, darbelerin milletin gönlünde açtığı yaraları yeni nesillere bıkmadan, usanmadan anlatmalıyız. Diğer türlü yaşananların hafızalardan silinip gitmesine mani olamayız. Kıssadan hisse kapmak, yaşadığımız acıların tekrarının önüne geçmek ancak onlardan ders çıkarmakla mümkündür.  

2 yıl önce

28 Şubat'ta bir araya gelen 6 parti liderini anlatan animasyon sosyal medyada gündem oldu

Güçlendirilmiş parlamenter sistem görüşmeleri için 28 Şubat günü bir araya gelen 6 parti liderinin görüşmesini canlandıran animasyon film, sosyal medyada tıklanma rekorları kırıyor.

2 yıl önce

Kılıçdaroğlu 28 Şubat "mağduru" olduğunu savunmuştu! Meğer belgeler sahteymiş…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde katıldığı KRT canlı yayınında 28 Şubat "mağduru" olduğunu savunmuş ve CHP “28 Şubat döneminde fişlendim. Dava açtım, karşımda Erdoğan'ın avukatları vardı” demişti. Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamaları tartışma yaratırken, CHP liderinin "fişlenmediğini" ve sahte bir belge üzerinden bu iddiayı ortaya attığını Sözcü yazarı Aytunç Erkin ortaya çıkardı. Aytunç Erkin, "Kılıçdaroğlu için sahte BÇG belgesi" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı; "Tarih 18 Ağustos 2021… Ankara 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Şubat davasında aldıkları müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onanan aralarında Çevik Bir ile Çetin Doğan'ın da bulunduğu 14 sanık hakkında tutuklama kararı verdi. Komutanlar cezaevine gönderildi. Ancak… Komutanların savunmalarında, 28 Şubat davası sahte 5 No'lu CD üzerinden kurgulandı ve uygulamaya kondu. Bunu da Fetullah'ın yargı, emniyet ve askerleri üzerinden operasyona dönüştürdü! 10 Nisan 2012'den itibaren tutuklamalar başladı. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davaları sürecinde “Kozmik Oda Savcısı” olarak Mustafa Bilgili soruşturmayı davaya dönüştürdü. Bilgili, tutuklamalardan 13 ay sonra, 1309 sayfalık iddianamesini hazırladı. Davanın temelinde de “5 No'lu CD” vardı! Hafıza önemli! Anlatalım: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Eylül 2015'te ODTÜ'den bir bilirkişi heyeti görevlendirdi. Heyet, 7 ay boyunca  6 bin 350 sayfadan oluşan dijital dosyaları (5 No'lu CD) inceledi. Mahkemenin görevlendirdiği heyet 5 No'lu CD hakkında şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “…CD 5'in adli bilişim açısından CMK/134'e uygun olarak elde edilmemiş olduğu, genel bütünlüğünün şüpheli, içindeki iki dokümanın bütünlüklerinin bozulmuş olduğunun ise sabit olduğu, bu nedenlerle de adli bilişim açısından güvenilir olmadığından delil niteliği bulunmadığı değerlendirilmektedir…” İŞTE ÜRETİLEN BELGE: Bu rapora rağmen mahkeme, 5 No'lu CD'ye 826 kez atıf yaptı ve komutanlara ceza verdi. Şimdi geliyoruz CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun “28 Şubat'ta ben de fişlendim” açıklamasına. 8 NUMARALI KLASÖRÜN 179'UNU SAYFASI Kılıçdaroğlu'nun Batı Çalışma Grubu (BÇG) tarafından hazırlandığı iddia edilen “fişleme” belgesi dava dosyasında var! Savcı Mustafa Bilgili iddianamede söz konusu belgeye atıf yaparken, “fişleme” belgesine davanın 8 numaralı ek klasörünün 179. sayfasından itibaren yer verdi. İki sayfası ana, üç sayfası ek şeklinde. Ana kısım sözde rapor biçimindeyken, eklerinde ise 29 SSK personeliyle ilgili fişleme bilgileri yer alıyor. Söz konusu belgenin kaynağı neydi? Soruşturmayı başlatan Savcı Bilgili'ye CD içinde dosya getiren Tamer Tatar isimli eski askerdi. Tatar, 28 Şubat sürecinde FETÖ iltisakı nedeniyle (O dönem Fethullahçılık) ordudan atıldı. İşte Kılıçdaroğlu'nun fişleme belgeleri de CD'nin içindeki belgelerin arasındaydı. Yani belge, CD'yi getirip FETÖ'cü savcıya veren TSK'dan atılma Tamer Tatar'a göre de vardı. Peki “fişleme” kimin tarafından yapılmış? Yine dava dosyasını incelediğimizde BÇG'nin olmadığını görüyoruz! Devam edelim… 1993 YILINDAN BU YANA HEDEFTE Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) hakkında hazırlanan raporlar şunlar: - 1996 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul tarafından hazırlatılan SSK raporu… - Refah-Yol Hükümeti Bakanı Necati Çelik'in göreve getirdiği Ekrem Önal oluru ile SSK Başmüfettişi Mustafa Konuk tarafından hazırlanan 24 Şubat 1997 tarihli rapor… - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Baş Müfettişi İsmet Babür'ün 4 Nisan 1997 tarihli raporu… - Başbakanlık oluru ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan direktifi ile Teftiş Kurulu Başkanı Tuncer Dönmez tarafından Bakanlık Müfettişi Yusuf Aydın'a hazırlattırılan 28 Mayıs 1998 tarihli rapor… - SSK Başmüfettişi Oğuz Tor'un 19 Haziran 2000 tarihli raporu. Peki bu raporlarda ne yazıyor? 1993 yılından itibaren bilgilere yer verilerek özetle: SSK Kartal Devlet Hastanesi İnşaatında yolsuzluk iddiaları gibi arsa ve inşaat ihalelerinde yapıldığı iddia edilen usülsüzlükler… SSK ya personel alımlarında kayırma yapıldığı, personel hakkında “Referans sahiplerinin kimliklerin genel olarak bir eğilimi yansıttığı”… Kemal Kılıçdaroğlu'nun gerçek soyadının “Karabulut” ve annesinin soyadının “Gündüz” olduğu…  İsmen sayılan 22 SSK Personeli hakkında PKK, Dev-Yol, TİKP gibi terör örgütlerine üye oldukları… Örgüt amaçları doğrultusunda faaliyette bulunduklarına ve yargı kararlarına işaret edilerek bu kapsamda inceleme yapıldığı… Dev-Yol, Dev-Sol üyelerinin SSK ya alındığı, 176 SSK personeli hakkında inceleme yapıldığı… Peki BÇG'nin fişleme yaptığı neden ve nasıl iddia edildi? Şimdi geliyoruz sahteciliğe.. "ÜRETİLMİŞ BELGE"YLE OPERASYON 28 Şubat dava dosyasının 8'inci klasörünün 179-185'inci sayfalarında “Sosyal Sigortalar Kurumu'ndaki Bölücü ve Mezhepçi Kadrolaşma İle Yapılmakta Olan Yolsuzluklar” başlıklı iki sayfalık sözde bir belge var. Bu belge, 1998 yılında hazırlanan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu raporundan alıntılarla ve oldukça kısaltılarak dava dosyasına konulmuş! Hani o 5 No'lu CD vardı ya! O CD içinden yer alan “üretilmiş” belge! Bitmedi… 28 Şubat iddianamesinin 571'inci sayfasında yer alan iki sayfalık “Kılıçdaroğlu belgesi” gerekçeli kararda delil olarak kabul edilmemiş. Çünkü… Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından mahkemeye gönderilen yazılarda, arşivde böyle bir belgenin bulunmadığı belirtilmiş, ki bu da 28 Şubat dava dosyasında yer alıyor! SONUÇ: Açın dava dosyasını, bilirkişi raporlarını ve avukatların temyiz dilekçelerini okuyun!" https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/aytunc-erkin/kilicdaroglu-icin-sahte-bcg-belgesi-6983081/

1 2 3 4 5 6