17 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

MHP'li İsmet Büyükataman'dan CHP'li Özgür Özel'e 'baraj' yanıtı: CHP’nin bagajı, millet düşmanlarının emir ve talimatlarıyla doludur

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında seçim barajını gündeme getirdi. MHP'nin baraj sorunu olduğunu iddia etti. Özel, "İttifakta istikrar için MHP'nin atlayabileceği kadar alçak, yeni partilerin yetişemeyeceği kadar yüksek. Toplum mühendisliği yüzde 7. Ama MHP bu kafada giderse MHP'yi kurtaracak baraj ancak yüzde 1 olacak." ifadelerini kullandı. CHP'li Özgür Özel'in bu açıklamalarına MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'dan yanıt geldi. "CHP'NİN BAGAJI MİLLET DÜŞMANLARININ EMİR VE TALİMATLARIYLA DOLUDUR" Büyükataman, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, "CHP'nin cazgırı Özgür Özel, tükürükler saçarak yaptığı basın açıklamasında yeniden zamanı israf etmiş, mekânın ağırlığı altında ezilmiş. Lafı döndürüp dolaştırıp partimize getiren Özel, partimizin oy oranı ile seçim barajını ilişkilendirmeye çalışmış. CHP'li Özgür Özel rahat olsun, Milliyetçi Hareket Partisinin baraj sorunu yoktur ancak Cumhuriyet Halk Partisinin bagaj sorunu vardır. HDP'nin bir talimatıyla Irak-Suriye tezkerelerine ret oyu veren CHP'nin bagajı, millet düşmanlarının emir ve talimatlarıyla doludur. "CHP'Lİ KARDEŞLERİME SESLENİYORUM..." CHP sözcüleri; Türk düşmanlarının emir ve talimatlarını yerine getiren bir dış misyon görevlisi gibi hareket eden Kılıçdaroğlu'nu MHP'ye saldırarak aklayamaz. CHP'li kardeşlerime sesleniyorum: Bu Kılıçdaroğlu'nun vatan ve millet aleyhine olan siyasetine alet olmayınız!" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Kavala, Soros'un kuryesi, Gezi'nin kışkırtıcısıdır

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: Zamanın çarkı kesintisiz döndükçe, ya güvenli sahillere çıkarız ya da hamlığın ve çiğliğin dehlizlerinde kaybolur gideriz. Ya huzurlu bir hayatı kendi irademizle seçeriz, ya da huzursuzluğun girdabında ömrün tükenmesini hüzünle seyrederiz. Esasen tercihlerimiz kim olduğumuzun işareti, nasıl bir hayat istediğimizin de ifadesidir. Türk milleti her şeyin en güzeline layık olmasının yanında bu zorlu ve zahmetli hedefe pek çok kördüğümü çözme mahareti göstererek kendi tercihleriyle vasıl olmuştur. Dayatmayı, esareti reddetmiş, köleliğe hayır demiştir. Cumhuriyet milli bir tercihtir. Dönemin şartları gereği en doğru, en münasiptir. Tarih bize gösteriyor ki değişim rüzgarı esmeye andan itibaren nice çatılar uçmuş, nice statükolar sarsılmıştır. Cumhuriyet'in ilanı ile tetiklenen güçlü değişim ne milleti ne de devleti değiştirmiştir. Değişen yalnızca siyasal rejim olmuştur. Asırlarca birbirlerine eklemlenerek vücuda gelen Türk devlet zinciri halkalarına 29 Ekim 1923 tarihinde sonuncusunu eklemiş bize göre konu bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Bazı maksatlı cahiller Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlının reddi mirası ile kurulduğunu söylese de bu iddia tamamen uydurma ve tarihsel gerçekliklere tamamen terstir. Türkiye Cumhuriyeti'ni Osmanlı İmparatorluğu'nun devlet, asker, bürokrat ve vatansever yürekleri milletimizin soylu iradesine dayanarak kurmuştur. 1913'te fes takıp imparatorluk coğrafyasında düşman kovalayan vatan evlatları 1923'te bu defa kalpak giyip vatan topraklarından düşmanları atarak cumhuriyeti fiile geçirmişlerdir. Tarihte kurulan her Türk devleti bir öncekinin eseridir. Bu bilinçle önümüzdeki cuma günü Cumhuriyet'in kuruluşunu gururla kutlayacağız. Cumhuriyet kutlu bir emanettir. Anadolu topraklarındaki varlığımızın son 98 yılı Cumhuriyet yönetimi altında geçmiştir ve 100. yıla 2 yıl kalmıştır. Cumhuriyetin vasfı millet egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemedir. Rejim ile hükümet sistemi arasındaki farkı çarpıtmak için kara propaganda yapanlar özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini hedef tahtasına koymuşlardır. Rejim değişti diyerek yaygara koparanlar iflah olmaz bir yalancılığa yakalanan gafillerdir. Türkiye'de rejimin adı Cumhuriyet'tir, sistemin adı ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Bu ikisini birbirlerine karıştıranların zihniyeti fukura olduğu için akılları da ukaladır. Cumhuriyetin ardında Çanakkale Zaferi'nin heybeti, Milli Mücadele'nin haşmeti varken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ardında 15 Temmuz ihanet ve işgal hevesine karşı milletin kahramanca direnişi bulunmaktadır. Cumhuriyet tarihin dar patikasında zalimlerin hunhar baskıları altında, Türkiye artık yoktur diyen emperyalistlerin saldırıları karşısında milletin varoluş onuru olarak ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ise parlamenter sistemin duvara tosladığı, başkentimizin bombalandığı, 251 millet evladının şehit olduğu bir dönemin hemen sonrasında milli diriliş ve yükseliş ruhu olarak doğmuş ve serpilmiştir. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne itiraz edip ne dediği muamma olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem peşinde koşanlar 15 Temmuz'un rövanşını almak için hazırda bekleyen FETÖ'nün ve PKK'nın dümen soyuna giren siyasi partilerdir. Bunların sadece siyasetleri değil vicdanları da emperyalistlerin kurşun askeri haline gelmiştir. 29 Ekim 1923'ün mihmandarı büyük Türk Milleti'dir. Cumhurbaşkanlığı sistemi halk oylaması ile gerçekleşmiş, Milletimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini tasdik etmiştir. 4 yıl önce Cumhurbaşkanlığı sistemine dünya üzerinde çok az şekilde karşılaşılan şekilde kansız ve kavgasız geçilmiştir. Cumhurbaşkanlığı sistemi yönetim sisteminde muazzam bir reformdur. Sonumuzu hazırlamak isteyen çevrelere milli bir cevaptır. KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI Sistem krizine oynayan suyu bulandırarak devleti ve milleti aciz düşürmek için fırsat kollayanlar yabancı muhbirleridir. Kılıçdaroğlu, Türkiye'de demokrasi olmadığını, gerçek demokrasiyi getireceklerini söylüyor. Kılıçdaroğlu'na kim ne söylüyorsa yanlış söylüyor, komik durumlara düşürüyor. Akıl hocalarını gözden geçirmesinde bize göre yarar vardır. Bu gidişle dost gördükleri postuna samanı dolduracaklardır. Türkiye'de demokrasi yok demek egemenliğin yegane sahibi Türk milletine en ağır hakaret, en soysuz suçlamadır. Kılıçdaroğlu ya bilerek ya da cehaletinin oyununa gelerek hem devlete hem millete adeta kazan kaldırmıştır. Böylesi bir şahsın CHP Genel Başkanı olması inanılmayacak bir talihsizdir. Kılıçdaroğlu'nun gözü ile bakınca her yer zillet, her şey rezalettir. Bu şahıs aziz Atatürk ile çelişmektedir. 100. yıl dönümünde Cumhuriyet'in hakkını ve hukukunu müdafaa edecek zillet değil millettir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün CHP ile yalnızca kuruluş yılları bazında bir ilgisi kalmıştır. Ne CHP eski CHP'dir ne de Türkiye zillete müsaade edecektir. Türkiye Cumhuriyeti'ni hak ettiği gelişmişlik düzeyine biz çıkaracağız. Türkiye'yi lider ülke seviyesine biz taşıyacağız, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kilitleri ya açacağız, ya kıracağız. Herkesin iş ve aş sorunlarını çözmüş bir milli ekonomiyi, terörün kökünü kazımış ve felç etmiş bir bünyeyi, dünyaya Türkçe bakan bir dış politika mimarisini el birliği ile, Cumhur İttifakı ile sağlayacağız. İrademiz ve gücümüz Büyük Türk Milleti'dir. Türkiye Cumhuriyet toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet içinde, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Laikliğin tahribatı ve tenkisatı imkansızdır. Bu milletin devletin varlığı ile kimin sorunu var ise bizim de onlarla sorunumuz sonuna kadar olacaktır. Alayını her cephede karşılayacağımız iyi bilinmelidir. Cumhuriyet bedava kazanılmamıştır, işbirlikçi kalpazanlara asla bırakılmayacaktır. Cumhuriyet'e düşmanlık Cumhur'a düşmanlıktır. Demokrasi İttifakı'ndan bahsedenler Milli Mücadeleden intikam almak isteyen bölünme ve yıkım sevdalılarıdır. Bizim böyle bir sevdayı içinde taşıyanlarla iki dünyada da hesabımız vardır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk milletinin tercihidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk milletimizin ortak değeridir. Türkiye Cumhuriyeti yaşayacaktır, devletimiz ve milletimiz baki kalacaktır. Bir kere yükselen bayrak bir daha düşmeyecektir. Bizim mutabakat zeminimiz Türkiye'dir. BÜYÜKELÇİLERİNİN KAVALA ÇAĞRISI 18 Ekim 2021 Pazartesi akşamı ABD'nin Ankara Büyükelçiliğinin resmi twitter hesabından seviyesiz bir açıklama yapılmış, ilaveten 9 devletin büyükelçisi de bu açıklamaya iştirak ederek devam eden bir davanın faili ile ilgili Türkiye'ye hukuksuz bir çağrıda bulunmuşlardır. Uluslararası hukuk ile demokratik teamüller çiğnendiği gibi Türkiye'nin iç hukuk düzeni ve egemen eşitliği onlu büyükelçi grubu tarafından hedef alınmıştır. ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda ülkelerinin Ankara büyükelçileri muhtemel devlet ve hükümet başkanlarının teşviki hatta talimatı ile Mehmet Osman Kavala'nın avukatlığına soyunmuşlardır. Yürüyen bir yargısal sürece müdahale olmaya teşebbüs etmek gibi bir skandala imza atmakla kalmamışlar, görevlerinin sınırlarını tamamen aşmışlardır. Kısaca söylersek bu 10 büyükelçi Osman Kavala'nın serbest bırakılması için açıklama yapmıştır. Kılıçdaroğlu da aynısını seslendirmiş, İP Başkanı da yeşil ışık yakmıştır. Zalim bir üst akıl hem büyükelçileri ve Millet İttifakı'nı dürte dürte harekete geçirmiştir. Şirret bir oyun ve tehlikeli bir rol paylaşımı söz konusudur. Türkiye'yi sıkıştırmak, bir sonraki tehditvari adımları tetiklemek için yapılmıştır. Emeller ortaya çıkmıştır. Bu harcın içinde CHP'den İP'ine kadar siyasi partilerin varlığı utanç kaynağıdır. Kavala Soros'un kuryesi, Gezi Parkı olaylarının azmettiricisidir. Gezi olaylarına bir park ötesinde anlam ve misyon yüklenmesinde aktif pozisyon üstlenen, dünyadaki birçok kalkışmayı renkli demokrasi devrimi olarak lanse eden ve bu amaçla sivil toplum kuruluşlarına para, lojistik, kaynak, insan sağlayan Açık Toplum Vakfı'nın Türkiye piyonu bu şahıstır. Soros uşağı olan Kavala 4 Ağustos 2015 tarihinde kendisi ile yapılan bir röportajda PKK'yı rasyonel politikalar yürüten bir örgüt olarak değerlendirecek kadar gözünü karartmış, teröre çanak tutmuştur. AYM'Yİ HEDEF ALDI Kavala, 18 Ekim 2017'de İstanbul'da yakalanmıştır. 29 Aralık 2017'de Anayasa Mahkemesi'ne 8 Haziran 2018'de ise AİHM'e başvuru yapmıştır. AYM, 22 Mayıs 2019 tarihinde aralarında mahkeme başkanı Zühtü Arslan'ın da bulunduğu 5 üyenin karşı oyu ve oy çokluğu ile Anayasa'nın 19. maddesinin 3. fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine ayrıca tutuklamanın hukuki olmadığından bahisle kişi hürriyetinin ve güvenliğinin ihlal edildiğine dair iddianın kabul edilebilir olduğuna ise oy çokluğu ile karar vermiştir. AYM öyle bir hale gelmiştir ki nerede bir hain, nerede Türkiye'nin kuyusunu kazmak için faal halde bulunan bir çapulcu varsa onlarla yan yanadır. Terörist Demirtaş'ın yanında duran bu mahkemedir, Soroscu fitnenin yanında konuşlanan bu mahkemedir. Osman Baydemir ile ilgili hak ihlali kararı veren, 30 bin TL tazminat ödenmesi kararını da AYM vermiştir. Şu adaletsizliğe bakın ki hem canımızı alıyorlar hem paramızı alıyorlar. Çünkü failin, katilin, teröristin hak ihlaline kaldığını iddia eden bir mahkemenin şehitlerimize, gazilerimize, yetimlerimize söyleyecek tek bir sözü olamaz. Sorarım sizlere AYM kapanmasın da hak ve hukukun itibarı mı yok olsun. AYM kapanmasın da terörle mücadeleye sünger mi çekilsin. Demirtaş ve Kavala davasında hak ihlali kararı veren sözde hakimler gelsin bunu külahıma anlatsınlar. Haydi buyursunlar, FETÖ'cüler ile bölücüler ile ilgili süren mahkemeler kısa süre içinde sonuçlandırılmalıdır. Teröre yardım ve yataklık yapan vekillerin dokunulmazlıklarının süratle görüşülmesi gerekmektedir. 'AHLAKSIZLIKTIR, EGEMENLİK HAKLARIMIZA SUİKASTIR' Kavala'nın avukatı arayıcılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvuru Türkiye aleyhinde sonuçlanmıştır. Farklı bir karar alınsa şaşırırdık, bu mahkeme kararı Avrupa'nın elinde koza dönüşmüştür. Yunanistan'a kimseden en ufak bir itiraz gelmemektedir. 10 büyükelçi Soroscu Kavala ile aynı mevziye girerek Türkiye'ye bir nevi muhtıra vermiştir. Bu muhtıra ahlaksızlıktır, egemenlik haklarımıza suikasttır, bağımsızlığımıza kumpastır. Bunlardan dolayı gayri meşrudur. 10 büyükelçi hem Viyana Sözleşmesine hem anayasaya aykırı hareket etmişlerdir. Türkiye bir hukuk devletidir. Büyükelçiler hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokrasi onuruna sabotaj yapmışlardır. 10 ülkenin büyükelçisi bahse konu sözleşme ve anayasa kapsamında zaten istenmeyen adam haline çoktan gelmiştir. BÜYÜKELÇİLERİN 'KAVALA' AÇIKLAMASI Dün ABD Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, Viyana sözleşmesinin 41.maddesine teyit ettiklerine yer verilmiştir. Diğer büyükelçilerde aynı açıklamayı yapmıştır. Cumhurbaşkanımızın cesur ve kararlı duruşu tarihi bir yanlışın düzeltilmesinde önemlidir. Türkiye kum torbası değildir. ABD'nin 18 Ekim bildirisinden geri adım atması önemlidir. Kavala ile ilgili hüküm verilirse önce cezasını burada çekmesi, daha sonra da vatandaşlıktan çıkarılarak 10 büyükelçiden birisinin ülkesine gönderilmesi artık zarurettir. Herkes haddini bilsin, saygısızlığa tahammülümüz yok. Batılı ülkelerin Türkiye yaklaşımları dostane değildir. TEZKERE MESAJI TSK'nın gerektiği taktirde sınır dışına operasyona gönderilmesi ile ilgili tezkereye ön şartsız evet diyeceğimizi belirtiyorum. Herkes tavrını belirlemelidir. Terörle mücadelenin aması, fakatı, eğeri olamaz. CHP duyarlı olmalıdır. İP ise hem nalına hem mıhına vurmaktan vazgeçmelidir. ABD, PKK'ya silah verirken F-35'in parasını iade etmeye henüz yanaşmamıştır. Haydut devlet statüsüne düşmek istemiyorsa paramızı vermelidir. AB'NİN TÜRKİYE RAPORU Raporda yanlı değerlendirmeler hakimdir. Türkiye'nin üyelik hususundaki tercihi açıktır. Hem doğu hem batı diyoruz, iki yöne de bakıyoruz. Onurlu, egemenlik haklarına saygı esasına dayanan üyelik olursa ne ala... ABD'YE S-400 VE F-35 TEPKİSİ Türkiye'nin istediği F-16'ların maliyeti 7 milyar dolardır. ABD, S-400 konusunu Türkiye ile ilişkilerin ağırlık konusu yapmıştır. Biden yönetimi S-400'ler ile ilgili kararını tescil etmiştir, bu sorun çözülmeden diğer konuları ele almayacağını belgelemiştir. Rusya'dan S-400 almayın, alsanız da kullanmayın dayatması yapan ABD güvenlik konseyinde ortaktır. Madem Rusya'dan rahatsızlar, Güvenlik Konseyi üyeliğinden neden ayrılmıyorlar? Türkiye, ABD'nin PKK'ya verdiği silahlardan rahatsızdır. Bu her defasında iletilmiştir. Roma'da düzenlenecek G-20 zirvesinde Erdoğan-Biden görüşmesinde anlaşmazlıkların çözülmesi başlıca temennimdir. TÜSİAD'A TEPKİ TÜSİAD'ın açıklamasını esefle kınadığımı belirtiyorum. TÜSİAD kendi işine bakmalıdır. milletin vermediği yetkiyi kullanma gayretkeşliğine bakmamalıdır.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: “HDP ile ortaklık analarımızın gözyaşlarının dökülmesine ortaklıktır. CHP ile İP böylesi bir tezgahın gönüllü müdavimleridir”

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: TÜRK GENÇLİĞİ BÜYÜK KURULTAYI VE ANALAR BACILAR KURULTAYI Ankara geçtiğimiz hafta sonu göz kamaştırıcı iki toplantıya ev sahipliği yaptı. Birisi Türk Gençliği Büyük Kurultayı diğeri ise Analar Bacılar Kurultayı'dır. Muazzam bir katılıma sahne olmuştur. Türk gençliği yeni bir tarih yazmış, almasını bilenlere mesajların en görkemlisini vermiştir. Dava irfanımızı yeniden fetheden, bugünümüzü düne bağlayan bir gençlikle önümüze çekilen kalın perdeler birer birer yırtılacak, Türkiye birer Turan olacaktır. Gençliğimiz Türk milletinin gururudur. Kim ki Türk gençliğini yok sayıyor, adını anmıyor, siyasi ve ideolojik istismarın konusunu yapıyorsa biliniz ki karanlık, kalabalık, kuraklık ve küstahlık içindedir. Onlar soysuz bir çağdaşlığın fevkinde çağlar üstüdür. Gençliğimiz yeri geldi mi sağ duyu ve sorumlulukla uçurumların önüne göğsünü geren, yeri geldi mi milli geleceği kötürüm hale sokmak için fırsat kollayanlara hak ettikleri şamarı indiren unsurdur. Gençlerimiz ile birlikte yurdumun dört bir yanında teşrif ederek kurultayımıza can ve kan veren analarımıza ve bacılarımıza müteşekkirim. Bu kapsamda Türk gençliği varsa analarımızın ve bacılarımızın sayesinde vardır. 'ZİLLET İTTİFAKI' Milliyetçilik yabancı akımlara karşı güvence, milli birlik ve dayanışma ruhunun güvenlik duvarıdır. Bizim Milliyetçiliğimiz hayatın içinde, milletimizin vicdanındadır. Arzumuz, amacımız ve arayışımız öteden beri budur. MHP'ye atılan iftiraların, saldırıların, yaygınlaşan tahammülsüzlüklerin tesadüf olmadığı görülecektir. Milletsiz devlet, devletsiz millet projelerinin önündeki en büyük engel milli devletlerdir. Küresel aktörler açısından ülkelerde yükselen milliyetçiliği kırılması, din, etnik ya da mezhep farklılıkların kaşınması ve bunların üzerinden ilk etapta özerk, sonrada federal devletler oluşturulması hedefi her zaman güncelliğini korumuştur. Bu nedenle öncelikle taşeronlar eliyle ulaşılması esas alınmıştır. CHP, HDP, İP, DEVA, Gelecek Partisi ve irili ufaklı diğer zillet partileri tembihli görevli ve taşeron siyasetin temsilcileridir. 'KÜRESEL SÖMÜRÜNÜN ÖNÜNDEKİ ENGEL MHP VE CUMHUR İTTİFAKI'DIR' Zillet İttifakı çözülme ve yıkım siparişini bedeli mukabilince almıştır. Her şey gün gibi ortadır. Maksatı ne olursa olsun küresel sömürünün önündeki en önemli engel MHP ve Cumhur İttifakı'dır. Bir milletin yükselişinin dayanağı milliyetçiliktir. Bugün bütün insanlık çevre sorunundan enerji sorununa, ekonomik eşitsizlikten terör sorununa, bulaşıcı hastalıklardan adalet sorunlarına kadar ortak bir kaderi paylaşmaktadır. Bu ortaklık insanlık değerlerinin, insan olmanın, onur ve şerefinin ortak paydasıdır. Gelişmelerin seyrine baktığımızda, devlet ve milletimizin bekası için dünden daha önemli kutsal bir görevle karşı karşıyadır. İlhamını ve sevgisini büyük Türk milletinden alan Milliyetçi Hareket, devlet ve milletimizin bekası için dünden daha önemli ve kutsal bir göreve karşı karşıyadır. Partimiz Cumhur İttifakı çatısı altında bu görevi yerine getirecektir. İnancımız ve kararlılığımız bu yöndedir. MUHALEFETİN ZİYARETLERİ Türkiye'nin önünü kesmek, ilerleyişini engellemek için tetikte bekleyen iç ve dış işgal cephesi, milli devletimizi, bekamızı, kimliğimizi, direncimizi sekteye uğratmanın hesabındadır. İşin özünde oynanan oyunun gizlenecek yanı kalmamıştır. Zillet İttifakı'nın kurduğu kumar masasında kartlar açık oynanmaktadır. Bu masada hile, densizlik, dümencilik, dalavere, ihanetin daniskası vardır. Zillet İttifakı'nı oluşturan partiler gün aşırı birbirlerini ziyaret ediyorlar. Yoklama yapıyorlar, hava kokluyorlar. Ancak arka kapıda birbirlerine kazık atıyorlar. Bir yapmadıkları kısırlı, pastalı altın günleriydi. Bu gidişle onu da gerçekleştirecekler. Bunlar ayrıca güçlendirilmiş parlamenter sistemi için 3.defa bir araya gelmiştir. HDP'yi masa altında tutarak sözde bir uzlaşmaya vardıklarını açıklamışlardır. Bunların neresi dürüst, düzgün, temizdir? Uzlaşmak için irade lazımdır. CHP'nin kolonisi, siyasi kordonu İP'nin iradesi mi vardır? PKK'nın tutsağı, FETÖ'nün kuklası CHP'nin iradesi mi kalmıştır? Terörist başı Duran Kalkan CHP'yi ikaz ederek diyor ki; HDP'ye muhtaçlar. Terörist başı Aziz Atatürk'ün kurduğu partiye aba altından sopa gösteriyor. Bir CHP yöneticisi sen ne diyorsun diyemiyor, buna cesaret edemiyorlar. Ağızlarını bıçak açmıyor, korkuyorlar. İradelerini terör örgütlerine bağlamış durumlar. Biz bunlara boşuna mı zillet diyoruz. HDP'ye söylediğimiz sözlerin cevabını Kandil'in CHP'si veriyor. CHP'nin 2-3 Ekim 2021 tarihindeki Abant toplantısı zilletin kavşak noktalarını açığa vurmuştur. Abant toplantısının tavsiyesi kimden geldi? Özerklik ve federasyon gayesi CHP'ye nüfuz etmiştir. Şimdi de güçlendirilmiş parlamenter sistem adında ne olduğu belli olmayan bir sistem içindeler. İP Başkanı bu aralar il, ilçe gezer, İBB Başkanı'nı Fatih'e benzetmiş, CHP Genel Başkanı'na çalım atmıştı. HDP tembihli Kılıçdaroğlu da, İP Başkanı'nı boşa düşürmüştür. İP Başkanı yeni yönetim sisteminde yer almayan bir Başbakanlık makamına adaylığa mahkum edilmiş bir zavallıdır. KILIÇDAROĞLU'NA 5 SORU CHP'nin gizli gündeminde anayasanın ilk dört maddesini kaldırmak esastır. Sabıkalı bir milletvekili kalemiyle hazırlandığı anlaşılan demokratik muhalefetin anayasa değişikliği için izlenmesi gereken yol haritası Kılıçdaroğlu'nun ön sözü ile kaleme alınmıştır. Bunun gerisinde PKK'nın hain dokunuşu bulunmaktadır. Kılıçdaroğlu'na soruyorum. Soru 1. Anayasadan Atatürk'ü çıkarmayı düşünüyor musunuz? Soru 2. Anayasaya hakim olan Türk ismini tasfiye etmeyi planlıyor musunuz? Soru 3. Türk vatandaşlığı kavramı yerine anayasal yurtseverlik, Türkiye yerine ülke, Türkiye Devleti yerine Cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yerine insanı kelimelerinin getirilmesini amaçlıyor musunuz? Soru 4. Demokratik muhalefet diyerek TİP'i, HDP'yi yanınızda görüyor ve bunlara kucak açıyor musunuz? Soru 5. Terörist Demirtaş'ı hala savunuyor, ona elçiler gönderiyor musunuz? Soruların cevabı basittir, Kılıçdaroğlu ya evet diyeceksin ya hayır diyeceksin. Boş kağıt verirsen hepsine evet demiş kabul edileceksin. Sorularıma cevap ver. FIRAT KALKANI BÖLGESİ'NDE İKİ ŞEHİT Elbette acımız büyüktür, ama sorulacak hesabımız da büyüktür. Şehadetleri kabul olsun. Kılıçdaroğlu, taziye mesajı yayınlamıştır, ne yazık ki saldırıyı kimin yaptığına dair bir şey yer almamıştır. Korkma itiraf et, PKK'ya tek bir laf et. Kaygılanma bu seni sadece insan yapar. Milletimizin derdi ile dertlenen biri yapar. İki gündür takip ediyorum YPG ve PKK'yı kınayan tek bir mesajlarını duymadım. Aranızda duyan oldu mu? Kitabın ortasından konuşuyorum, HDP ile ortaklık analarımızın gözyaşlarının dökülmesine ortaklıktır. CHP ile İP böylesi bir tezgahın gönüllü müdavimleridir. HDP'YE YANIT Benim ağzımı kapatabilecek bir babayiğit anasının karnından duymadı. Bölücü ve terör faaliyetlerini görmezden gelirsek onurumuz ve şerefimizi kaybetmiş oluruz. Herkes şerefi, ederi, haysiyet ve namusu kadarıyla konuşursa karşımızda siyasi bölücülerden ağzını açıp da bir şey söylemeye kimsenin hakkı olamaz. ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ PKK'ya silahları kimler vermektedir? Müttefik ülke PKK kamplarında ne arıyor? PKK'ya silah veren bellidir. DEAŞ'ı, PKK/YPG'yi kiralık tetikçi olarak kullanmaları gün gibi ortadadır. Dost dediğin dürüst olacaktır. Mızrağın çuvala sığması mümkün değildir. ABD yönetimi Türkiye'nin Suriye'deki varlığını çıkarlarına tehdit görüyormuş. Tehdit ABD'nin cinayet planları, terör örgütleri ile eylem birliğine girmesidir. Böyle dostluk düşman başınadır. 'CUMHUR İTTİFAKI OLARAK TEK NEFES, TEK BİLEK OLACAĞIZ' Zillet ittifakının planlarını tarumar edeceğiz. Türkiye'yi kamplara ayırarak çatışmaya geçit vermeyecek yegane siyasi güç Türk Milliyetçiliğidir. Cumhur İttifakı olarak tek nefes, tek bilek olacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın sağlığı üzerinden polemik yaparak aşağıların aşağısına düşenlere de itibar etmeyeceğiz. Türkiye'nin karşısına çıkarılan güvenlik ve bölücülük sorunu özü itibariyle bir demokratik hak talebi, bireysel özgürlük, siyasal katılım sorunu değildir. Bu sorun etnik bölünmeyi amaçlayan silahlı terör sorunudur. 'BİZİM GÖNLÜMÜZDE HERKESE YER VARDIR' Hiç kimse boşuna heveslenmesin. Bu millet biziz, bu devlet biziz, bu vatan biziz, istikbalin mimarı da inşallah bizler olacağız. Türkiye'nin geleceğinin en büyük teminatı cepheleşme, kamplaşma ve kutuplaşmalara son vermek, terörün kökünü kazımak, ortak değerler altında birleşmek, kenetlenmek ve kucaklaşmaktır. Bizim gönlümüzde herkese yer vardır.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den sanatçı Karadağlı'ya tebrik telefonu

Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli, son günlerde Altın Portakal ödüllerinde yaşadığı durum nedeniyle gündemde olan sinema ve tiyatro oyuncusu Tamer Karadağlı'yı telefonla arayarak kendisine yönelik terör örgütü odakları ve siyasi uzantılarının tutumları karşısında, yanlarında olduklarını belirterek tebrik etti. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Karadağlı'yı aradığını MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir sosyal medya hesabı üzerinden duyurdu.. MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir'in ifadeleri şu şekilde; Sayın Genel Başkanımız, sinema ve tiyatro oyuncusu Sn. Tamer Karadağlı'yı telefonla arayarak kendisine yönelik terör örgütü odakları ve siyasi uzantılarının tutumları karşısında yanlarında olduklarını belirtmiş ve Sn. Karadağlı'yı tebrik etmişlerdir. Görüşmede Sayın Genel Başkanımız, Sayın Karadağlı'nın, Türk Milleti'nin iftihar ettiği bir sanatçı olduğunu ifade etmişlerdir. Sayın Genel Başkanımız, sanat camiasında yer alarak, ülke ve millet hassasiyetinin, toplumsal huzurumuzun, milli birlik ve beraberliğimizin korunması karşısında duranlara Sn. Karadağlı'nın gösterdiği sorumlu, sağduyulu ve cesur davranışında yalnız olmadıklarını söylemişlerdir." NE OLMUŞTU? Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'en iyi kadın oyuncu' ödülünü alan Nihal Yalçın ile Tamer Karadağlı arasında yaşanan gerginlik Türkiye'nin gündemine oturdu. Yalçın, ödül töreni sonrasında sosyal medya hesabından bir video paylaşarak Karadağlı'yı taklit etti. Karadağlı ise tüm bu yaşananlara konuk olduğu canlı yayında cevap verdi. Yalçın'a HDP milletvekillerinin sahip çıktığını belirten ünlü aktör, "Buldan, Kaftancıoğlu ona sahip çıkıyor. Benim duruşum da belli olan bir duruş. Polisimize askerimize kurşun sıkan PKK'nın terör örgütü olduğuna inanan insanım. Onlara sormak lazım. Öcalan'ın terörist başı olduğunu söyleyebiliyor musunuz diye" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Bunlar öğrenci değil ajan provokatör

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfınca Ankara Spor Salonu'nda düzenlenecek "Türk Gençliği Büyük Kurultayı"na katıldı.  Burada bir konuşma yapan Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara ve yurt protestolarına değindi. "Bunlar ne öğrenci ne de gençtir" diyen Bahçeli, "Bunlar Türkiye düşmanlarının üniversiteye sızdırmaya çalıştığı taşeronlardır. Biz kimin neye hizmet etttiği, alçak emellerini gayet iyi biliyoruz" dedi. Bahçeli, "Yurt diyerek banklarda yatmak neyin nesidir? Bu reziller terör örgütü bağlantılıdır. Bunlar genç veya öğrenci değil ajan provokatördür" diye konuştu. ABD'YE ÜLKÜ OCAKLARI TEPKİSİ Bahçeli, ABD Temsilciler Meclisi’nin ülkü ocakları kararına da "ABD terörist görmek istiyorsa yanaşmalarına baksın. Sizden korkan sizin gibi namert olsun" sözleriyle tepki gösterdi.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den ABD'ye S-400 tepkisi

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Yeni yasama yılının aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Uyanır bir şuurun yol göstericiliği altında dava ve siyaset mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Bizim her soruya verilecek bir cevabımız, her soruna yönelik çözüm önerilerimiz vardır. Böylesi bir mukavemet ışığında taşıdığımız sorumluluğun fevkinde hareket etmekte kararlıyız. Çok şükür istikameti sırat-ı müstakim olanlardanız. MHP, Türk milletinin sesidir. MHP, Cumhur İttifakı ile birlikte Türkiye'nin akıl ve gönül enerjisidir. Cumhur İttifakı olarak Türkiyemize yapacağımız pek çok yasal düzenleme, insanımızı huzur, refaha kavuşturacaktır. Parti olarak Eylül ayıyla birlikte sahadaki temaslarımızı yoğunlaştırdık. Planlayıp hayata geçirdiğimiz toplantılarımız sayesinde 81 ilimizin tamamına ulaştık. Siyasetten var olmanın ön şartı önce bu oluşun bilincine varmaktır. Salgın şartlarını titizlikle dikkate alarak düzenlediğimiz toplantılarımız coşkulu, verimli şekilde geçmiştir. Bütün dava arkadaşlarımı yürekten tebrik ediyorum. "HİÇBİR ÇILGIN VARLIĞIMIZA ZİNCİR VURAMAYACAKTIR" İnandığımız sürece, ilkelerimizin irfanına bağlı kaldığımız sürece ne bir engel tanıyacağız, ne de iftiralara boyun eğeceğiz. Hiçbir çılgın varlığımıza zincir vuramayacaktır. Yapamazsınız diyenlere gülüp geçeceğiz. Doğru duracağız, dürüst davranacağız, nerede bir mazlum varsa elinden tutacağız, nerede bir garip varsa yanında bulunacağız, nerede bir hain çıkmışsa tam karşısında cephe alacağız. Geçtiğimiz pazar günü Ankara toplantımız öncesinde elim bir Trafik kazası hepimizi ziyadesiyle üzmüştür. Dava arkadaşlarımızı taşıyan bir minibüs kaza yapmıştır. Ahmet Kömeç ile Murat Sevinmiş kardeşlerimiz hayatlarını kaybetmiş, 14 dava arkadaşımız yaralanmıştır. Elimizden gelen bir şey yoktur, acılarımızı paylaşarak hafifletmekten başka seçeneğimiz de yoktur. Dava arkadaşlarıma rahmetler diliyor, halen tedavi altında bulunan dava arkadaşlarıma acil şifalar diliyorum. Klasik tabirle söylersek dünya ne eski dünya, insan ne eski insandır. Bu çelişkiden mütevellit çarpıklıklar hepimizin gündemini meşgul etmektedir. Küresel ve bölgesel çatışmaların artan ölçeği, siyasi ve diplomatik kutuplaşmaların sertliği iyimserliğimizi bir hayli gölgelemektedir. İnsani felaketlerin, göç krizlerinin, göçmen akınlarının, paylaşım kavgalarının, çok kutuplu dünyaya geçiş sancılarının neden olduğu karmaşa donma noktasına taşımaktadır. Mali'den Mozambik'e, Güney Sudan'dan Uganda'ya, Suriye'den Irak'a kadar dünya üzerinde çok sayıda ülke ve bölge çatışma halindedir. 2020 yılında küresel ölçekteki çatışmaların maliyeti 15 trilyon dolara ulaşmıştır. Karşımızdaki küresel tablo iç açan durumdan çok uzaktır. BM 5 ülkenin tekeline girerek onların baskı ve dayatma dozajına kılıf hazırlamakla meşguldür. Adaletsizlik ve işsizlik korkunç seviyelerdedir. Batılı ülkelerin defolu siyaseti, stratejileri, anlayış ve angajmanları bölgemiz için tehdit, dünyanın önündeki risktir. Bakınız ABD'ye, Avrupa Birliği ülkelerine bunu görürsünüz. Başta Rusya olmak üzere, aynı kıtayı paylaştığımız ülkelerle de ters düştüğümüz konu başlıkları varittir. ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİ Bu bir denge siyaseti değil, dirayetli siyaset numunesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Suriye başta olmak üzere ikili meseleleri görüşme fırsatı bulmuştur. Soçi Zirvesi, Türkiye ile Rusya arasındaki konuların en azından yumuşama ümitlerini canlı tutmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, Suriye'de kalıcı çözüm bulma vakti gelmiştir. Ülkemizde misafir olarak bulunan Suriyeli kardeşlerimizin evlerine güvenli bir şekilde dönebilmeleri şarttır. İDLİB'DEN GÖÇ TEHDİDİ Soçi zirvesi İdlib'in çok ötesine geçerek karşılıklı anlayış ön plana çıkmıştır. Suriye konusu kağıda dökülmüş bir konumdadır. İdlib, 5 Mart 2020 Mutabakatı, Rusya ile PKK/PYD ilişkisidir. Rusya'nın İdlib'de terörle mücadele söylemi bize göre inandırıcı değildir. Sözde M4 karayolunun güvenliğini sağlamak maksadıyla bir kara operasyonu dahi gündeme gelmiştir. Bu İdlib'deki insanların Türkiye'ye kaçmasına neden olacaktır ki, buna 'olur' vermemiz hayal ötesi bir beklentidir. ABD İLE S-400 GERİLİMİ Ülkemize gelen S-400 hava sistemiyle ilgili tavizsiz tutumumuz cümle aleme ilan edilmiştir. ABD yaptırım kartını masaya çıkardı diye, devletimizin egemen vasfından vazgeçeceğini dileyenler ya işbirlikçi mahluklar ya da iradesiz mahluklardır. Palavracı tiplerin, patalojik siyasi zihniyetin neyi önerdiğinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. ABD yönetimi yeni yaptırımlarla bizi tehdit ediyormuş, varsın etsinler, nasıl olsa alıştık. Hiç kimseye böyle bir teşebbüs izni vermeyiz. ABD silah almayın diye ülkemize yaptırım gözdağı verirken aynı zaman Suriye'de ne işler çevirdiğini ifade edecek midir? Hainlere mübah olan Türkiye’ye neden günah? BİNGÖL'DEKİ TERÖR SALDIRISI Şehit işçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Afganistan'ı bu hale getiren kimdir? Kimin kimlerle yürüdüğü netleşiyor. Biz HDP demek PKK demek diyorduk, meğerse bu denkleme ABD de bağımsız değişken olarak eklenmiştir. Böyle bir dönemde CHP Genel Başkanı'nın sözde Kürt sorunundan bahsetmesi tesadüf müdür? ABD'DEKİ ÜLKÜ OCAKLARI TASARISI Bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar ülkücülerin varlığından? Ben Ülkü Ocakları'ndan yetişmekten iftihar eden bir genel başkanım. İkbal için değil, Türk milletinin istiklal ve istikbal haklarının muhafazası için ülkücü oldum, ülkücü olarak yaşadım, zamanı geldiğinde de ülkücü olarak öleceğim. Ülkü Ocakları'ndan şehit çıkar, gazi çıkar, kahraman çıkar, vatan ve millet sevdalısı çıkar, sanatçı ve bilim insanı çıkar, adam gibi adam yiğitler yiğidi insan çıkar. Bir tek çıkmayacak teröristtir, haindir, devlet ve millet düşmanıdır. İlle de terörist arıyorlarsa Pensilvanya'ya bakın, PKK/YPG, DEAŞ'a odaklanın diyeceğim lakin baktıkları yerde görecekleri kendileri olacaktır. KÜRT SORUNU TARTIŞMASI Zillet İttifakı'nın ana ortaklarını ikaz ediyorum; Sözde Kürt sorununu tartışmak demek, milleti tartışmak demektir. Bu düşüncelerin ne bir vehim, ne de bir paranoya mahsulüdür. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimi sorun olarak gören CHP, İP, HDP vardır. Satılmış aydınlar vardır. Türkiye büyük bir ailedir.  Bunlar kimliksiz ve köksüz cephedir. HDP meşru organ değildir. HDP terörizmin gayrimeşru oluşumudur. Meşruiyetin değerlendirilmesinde yegane ölçü anayasanın çizdiği hukuki ve siyasi çerçevedir. Anayasanın ilk 4 maddesi milli varlığımızın kilidir. Buna aykırı hareket edilmesi anayasa suçudur. Gazi Meclis her meselenin çözüm mekanıdır ancak bölünmenin çözüm adresi görülemez. TBMM'nin üyeleri görevlerine başlarken devletin varlığı ve bağımsızlığını korumak için yemin etmişlerdir. Türkiye 37 yıldır bölücülük sorunuyla mücadele halindedir. Terörle mücadelede çok ağır bedeller ödenmiştir. 1984-2020 yılları arasında 8 bin 123 güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. Yaralanan güvenlik görevlilerimiz ise 25 bine ulaşmıştır. 6 bin sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 84 bin terör saldırısı gerçekleşmiştir. Demem odur ki terörün doğrudan maliyeti 1 trilyon 250 milyar dolardır. Terörün ülkemize toplam faturası, ekonomide felaket tellallığı yapanlar iyi dinlesin; 2 trilyon 256 milyar 48 milyon dolardır. Fiyatların artışından samimi olarak şikayet edenlere hak veriyor, bu kardeşlerime bir şey demiyorum. Fırsatçıların üzerine gidiliyor, destekliyoruz. Pireyi deve yapanlara da terörün acıklı maliyetini hatırlatmak görevimizdir. Bir eli yağda, diğeri balda, bir giydiğine bir daha dönüp bakmayan ama sahte vicdan edebiyatı yapan imtiyazlı azınlıktan, devrimci bozuntularından öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur.  Türkiye'nin terör ve bölücülük sorunu vardır. İsimleri bulunan terör elebaşları imha edilmektedir. Bu devletten kaçamayacaklar. Sorunun kaynağı bireysel hak, temel hürriyetler değildir. Yapılmak istenilen, oluşturulan istenilen bir azınlığın, azınlık haklarıdır. Kürt sorununun seslendirilmesi Kürt kardeşlerimize yapılan hakaret ve iftiradır. Türkiye yeni bir sistemle yönetilmektedir. İstikrar, güven ve büyüme için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devam etmelidir. Bir olacağız, birlikte hareket edeceğiz, dedikodulara aldırmayacağız. Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü terörden arınmış, herkesi kapsayan sivil ve demokratik bir anayasa ile karşılayacağımıza gönülden inanıyorum. Artık laiklik tartışmasını bir kenara bırakalım. ERKEN SEÇİM TARTIŞMASI Erken seçim, seçimlerin öne çekilmesi, baskın seçim yoktur. Herkes hesabını 2023 yılının haziran ayına göre yapmalıdır. Zillet İttifakı biraz sabretsin, onlara Türkiye'nin büyüklüğünü aziz millet iradesiyle göstereceğiz, sandığı dar edeceğiz.

2 yıl önce

Bahçeli'den ABD'ye Ülkü Ocakları tepkisi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Terör örgütleriyle düşüp kalkan bu ülkenin Ülkü Ocakları bağlamında köksüz ve mesnetsiz iftira yığınağına tevessül etmesi korkunç bir yanlış, korkak bir saptırmadır" sözleriyle ABD'ye tepki gösterdi.

2 yıl önce

Bahçeli: CHP artık HDP’dir, HDP zaten PKK’dır…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yazılı açıklamasında, "CHP yönetimi PKK'nın ve FETÖ'nün tuzağında kaybolacaktır. Kılıçdaroğlu, HDP'nin girdabında boğulacaktır. Bu ülkede bir sorun varsa o da terördür ve ona destek veren siyasi mihraklardır." değerlendirmesinde bulundu. Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti; Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerini de kapsayacak şekilde geride kalan 1,5 asrın perdesi aralandığında, sömürgeci güçler tarafından önce sorun tanım ve tarifinin yapıldığı, ardından ihanet, istila ve işgal projelerinin devreye alındığı bariz olarak görülecektir. Her seferinde yapay sorunlara çözüm tekliflerinin dayatılması, ya devletimizin ya da insan ve toprak varlığımızın acıklı ve kanlı çözülmesiyle sonuçlanmıştır. Bu meyanda zillet çarkı sürekli dönmüş, hıyanet mesaisi devamlı surette işlerlik ve işlevsellik kazanarak bugünlere kadar gelmiştir. Sözde Kürt sorunu emperyalistlerin hiç taviz vermediği, işbirlikçilerinin hiç vazgeçmediği bir istismar, bir inkar, bir ihanet mekanizması olarak kullanılmıştır. Herkesi uyarıyorum, kökeni, mezhebi, dili ve yöresi ne olursa olsun, Türkiye'de tek bir insanımız bile sorun değildir veya siparişi Türkiye düşmanları eliyle verilen yığma bir sorunun parçası görülemeyecektir. Sözde Kürt sorunundan bahsetmek, başka bir ifadeyle Kürt kökenli kardeşlerimi sorun olarak işaretlemek, hatta fişlemek demektir. Bunun adı da vatana ve millete ihanettir. Cumhuriyet Halk Partisi'yle İP'in aynı anda HDP'yi meşru organ görüp sözde Kürt sorunu üzerinden PKK'ya zeytin dalı uzatmaları terörizmin değirmenine su taşıyan bedhahlıktır. Kalbinde vatan sevgisi olup da HDP'nin PKK demek olduğunu bilmeyen, görmeyen, idrak etmeyen yoktur. HDP'yi meşru görmek, meşruiyet kavramına vurulmuş paslı zincirdir. CHP Genel Başkanı tarihi bir yanlışın içindedir. İP yönetimi terörizmin pençesinde güç ve iktidar devşirmenin izindedir. Karşımızdaki tablonun makul ve münasip tek bir yanı bile asla gösterilemeyecektir. Anlaşılan odur ki, HDP, zillet ittifakının diğer ortaklarını kapı kulu, siyasi kukla, kürek mahkumu haline çevirmiştir. Oy için, iktidar için, koltuk için, makam için Türkiye düşmanlarının bayatlamış projelerine tutunanları, bununla da kalmayıp kuvveden fiile geçenleri Türk milleti affetmeyecektir. Anayasa Mahkemesi'nin HDP'nin kapatılmasını esas alan davayı görüştüğü sırada, CHP Genel Başkanı'nın sivri çıkışı akılları bulandırmış, kuşkuları arttırmıştır. CHP ile Anayasa Mahkemesi arasında kirli bir temas hattı kurulup kurulmadığı, HDP'nin aklanması maksadıyla kripto mesajların karşılıklı gidip gelmediği herkesin merak konusu haline gelmiştir. Zamanlama itibariyle çok manidar olan bir dönemde HDP'yi meşru görmek, meşruiyet çemberine almaya heveslenmek Anayasa Mahkemesi üzerinde fiili baskı kurmak anlamına gelecektir. CHP Genel Başkanı'nın kulağına ne fısıldanmışsa, önüne koyulan ödev listesi neleri ihtiva ediyorsa aynısıyla tatbik ve telaffuz edilmektedir. Birleşmiş Milletler 76.Genel Kurulu'nun yapıldığı bir tarih aralığında, Cumhurbaşkanımızın isabetli ve küresel vicdanın dikkatini çeken konuşmasının yapıldığı esnada, CHP Genel Başkanı'nın gündem ve güven kirliliğini tetiklemesi, buna İP'in heyecanla iştirak etmesi sadece küstahlık değil, aynı zamanda müptezelliktir. CHP bölücülüğün ve terörizmin siyaset ayağı olmaya HDP'den daha çok yatkın ve meyyaldir. Kılıçdaroğlu'nun kahraman gazilerimizle buluşmasında onların gözünün içine nasıl baktığı, yüreğinin sızlayıp sızlamadığı ayrıca tartışılması gereken bir muammadır. Bu şahsa kalpak giyip poz vermek değil; sarı, kırmızı, yeşil poşu takıp ittifak ortaklarıyla kucaklaşması daha çok yakışacak, en azından daha gerçekçi bir fotoğraf vermiş olacaktır. Sözde Kürt sorununu ifade eden kim varsa PKK'nın yanında hizaya girmiş, bölücülüğün ağzıyla konuşmuş sayılacaktır. Terörist Demirtaş'tan selamsız Babacan'a, serok Ahmet'ten satılmış kalemlere varıncaya kadar Kürt kardeşlerimizi sorun olarak gören ve gösteren güruhun ne vatan sevgisi ne de millet mensubiyeti kalmıştır. Kılıçdaroğlu'nun "bu ülkeye barışı dostlarımızla getireceğiz" demesi, adeta Türkiye'de savaş varmış gibi ima ve ihsasta bulunması derin bir yarılma, vahim bir kırılma halidir. Dostlar kimdir, barış ne demektir? Düşmanı dost gören bir anlayışın vatanı karanlığa, milleti uçuruma çekmesi kaçınılmaz bir hayat ve siyaset gerçeğidir. Bir başka ifadesinde "KHK kapsamında görevden alınan herkesi görevlerine iade edeceğim" açıklaması 15 Temmuz'un siyasi dayanağını, FETÖ'ye duyduğu gizli sevdayı deşifre etmekle kalmamış, Pensilvanya'lı caniyle kurduğu dirsek temasını da gözler önüne sermiştir. Bu ülkede bir sorun varsa o da terördür ve ona destek veren siyasi mihraklardır. CHP yönetimi yüz kızartıcı bir haldedir. Türkiye'nin milli varlığını, milli bekasını, milli kimliğini zedelemek, dahası zehirlemek için kuyruğa giren alçakların oyuncağı, siyaset uşağıdır. Yanındaki yöresindeki diğer partilerle milli utanç haline gelen CHP'nin PKK'nın dümen suyuna, FETÖ'nün çekim alanına girmesi rezaletin daniskasıdır. Sözde Kürt sorununun çözüm adresi olarak siyaset ve TBMM'nin gösterilmesi ise millet iradesini hain bölücülere lekeletme iştahı ve iştiyakıdır. Buna da hiç kimsenin hakkı olamayacaktır. CHP ve İP'in medya üzerinden HDP ile pazarlığı yoğunlaştırmaları, PKK'ya sevimlilik ve şirinlik gösterme çabaları bölücü odaklara cesaret aşılamış, nitekim "yarın ne yapacaksınız?" sorusuna cevap aranmaya başlanmıştır. Kılıçdaroğlu'nun amacı ve yapmak istediği etnik temelde bölünmedir, terörle mücadeleye kast etmektir, küresel bir senaryo çerçevesinde sözde Kürdistan'ın kuruluş temellerine harç karmaktır. Terörle mücadele fedakârca ve kahramanca devam ederken, 350 milyar doları doğrudan, 1 trilyon doları dolaylı olmak üzere ağır bir maliyete aziz milletimiz katlanmışken, bebek katillerini meşru görmek, bunlarla görüşme, konuşma, anlaşma şartlarını tesis etmeyi hedeflemek zulümdür, zillettir, Türkiye husumetidir. 1984 yılından bu tarafa onbinlerce şehidimizin kanı dökülmüştür. Masumlar can evinden vurulmuştur. Çocuklar yetim, gelinler dul, analar babalar yüreklerindeki acıyla kalmışlardır. Terör örgütünün darbe üstüne darbe yediği bir dönemde HDP'yi meşru ilan etmek PKK'ya el uzatmak, kol kanat germek, mücadele kararlılığını tartışmaya açmaktır. Zillete düşenler ne yapsa, neyi söylese boştur, bölücü terörün kökü kazınmalı, bir daha doğrulmamak üzere beli kırılmalıdır. Terörle mücadelenin adresi de vatanımızın her köşesi, mücavir topraklarda tehdit saçan her kaynaktır. Zillet ittifakının dile getirdiğinin aksine siyasette konuşmakla vakit kaybedilmeden; dağda, ovada, şehirde hainlerin başı ezilerek devletin hükmü şahsiyetiyle ve milletimizin haysiyetli duruşuyla teröristlere ezici cevap verilmelidir. HDP, yabancıların ve Kandil çetesinin esaret tasmasıyla sözde siyaset yaparken, CHP'nin de bu tasmaya özenmesi ve talip olması hakikaten milli bir felakettir. Kılıçdaroğlu, HDP'nin girdabında boğulacaktır. CHP yönetimi PKK'nın ve FETÖ'nün tuzağında kaybolacaktır. İP teslimiyetçi ve HDP'yi Kürt siyasi hareketi gören siyasi pespayeliğinin bedelini millet nezdinde ödeyecektir. Türk milleti, bölücülüğü ve kalabalıklaşan siyasi bölücüleri tarihin çöp sepetine fırlatıp; mukadderatına, mukaddesatına ve bin yıllık kardeşlik hukukuna cesaretle sahip çıkacaktır.  Kardeşliğimizin ve milli varlığımızın arasına etnik fitne sokmaya ve bu temelde bir ayrışma süreci başlatmaya çalışanlar eninde sonunda pişman olacaklardır. Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'ye çok ağır bir faturası olacak terör ittifakını ne pahasına olursun durdurmaya azimli, kararlı ve hazırdır. Herkes vakit çok geç olmadan aklını başına toplamalı, Türkiye'nin geleceği ve kaderi üzerinde ölümcül bir kumar oynamaktan vazgeçme basiretini gösterebilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi, hangi etnik kökenden gelirse gelsin Türk milletine ortaklaşa vücut veren bütün vatandaşlarımızı büyük Türk milleti ailesinin ayrılmaz bir parçası olarak bütünüyle kucaklayan bir siyasi anlayışın temsilcisidir. Bin yıldır birlikte yaşadığımız, ortak kardeşlik hukuku ve akrabalık bağları geliştirdiğimiz Kürt kökenli kardeşlerimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit haklara sahip onurlu bireyleridir. PKK'yla dayanışma içinde etnik bölücülük hevesi peşinde koşanlara Kürt kardeşlerimiz göz yummayacaktır. CHP artık HDP'dir, HDP zaten PKK'dır, nihayetinde İP ile CHP de PKK'nın mandası altına girmiştir. Temel sakatlık etnik bölücülük sorununu Kürt kökenli vatandaşlarımızın tamamını ilgilendiren ve kapsayan bir sorun olarak takdim edilmesi ve ayrıştırıcı bir zeminde çözüm arayışlarına girilmesidir. "Demokratik hesap günü ise uzak değildir" Türk milleti bu kokuşmuşluğa izin vermeyecektir. Bölücü terörün taleplerini tüm Kürt kökenli vatandaşlarımıza yaygınlaştırmaya çalışmak, PKK'nın bunların tümünün sözcüsü ve temsilcisi olduğu anlamına gelecektir. Böyle bir yaklaşım Kürt vatandaşlarımızın çok büyük çoğunluğuna yapılacak bir hakaret olacak, buna da herkesten önce Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi karşı çıkacaktır. Emperyalizmin vaatlerle kiraladığı zillet ittifakı tarih önünde, millet önünde, ecdat önünde, şehit ve gazilerimizin huzurunda mutlaka hesap verecektir.                                                      

1 2 ... 37 38 39 40 41 42 43 ... 48 49
Server Error
500
Server Error