30 Nisan Salı 2024
2 yıl önce

İsrail Büyükelçiliğinden küstah paylaşım: Türkiye'nin F-35 görüşmeleriyle dalga geçtiler

Paylaşımını apar topar silen İmamoğlu’nun “metroda internet” macerası da çok kısa sürdü.

2 yıl önce

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'ndan büyükelçiliklere 'Kanal İstanbul' mektubu: Projeyi desteklemeyin

Temeli haziran ayında atılan Kanal İstanbul projesine her fırsatta karşı çıkan ve yatırımcıları tehdit eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ülkedeki büyükelçiliklere "projenin desteklenmemesi" üzerinde bir mektup yolladı. Mektubu Twitter hesabından paylaşan Kılıçdaroğlu, "Ülkemizdeki tüm büyükelçiliklere bugün kendi dillerinde gönderdiğim çağrı mektubudur. Suyumuz, toprağımız, doğamız bizim her şeyimizdir; yok edilmesine izin vermeyeceğim. Milletimin bilgisine sunarım" dedi. Mektubunda, "İklim krizi tüm dünyanın ortak sorunudur. İlkim krizinden geçmekte olan dünyayı ağır bir şekilde etkileyecek bir proje bugün Türkiye'nin gündeminde" diyen Kılıçdaroğlu, "'Kanal İstanbul Projesi', ekolojik sistemi altüst ederek sadece Türkiye'ye değil tüm dünyaya zarar verecek niteliktedir. İklim kriziyle mücadelenin ortak sürdürülmesi için Akdeniz havzasının en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul ve dünyamızın geleceği adına bu çağrının yapılması zorunlu bir hal almıştır" iddialarında bulundu. BÜYÜKELÇİLERE ÇAĞRI: BU PROJEYİ DESTEKLEMEYİN Bugüne kadar onlarca kez yatırımcıları tehdit eden CHP lideri, büyükelçilerden ülkelerindeki şirketlerin projesi desteklememesi isteyerek, "Bütün dünyanın iklim krizinin yıkıcı etkileriyle mücadele içinde olduğu bir süreçte, 'Kanal İstanbul' gibi ekosistem bütünlüğünü bozarak, doğaya geri dönüşü olmayan zararlar verecek bir projenin desteklenmesi, doğanın korunması ve iklim krizi ile mücadeleye taban tabana zıt niteliktedir. Ülkenizdeki yatırımcılar, Kanal İstanbul gibi her yönüyle dünya iklimine karşı bir hareket olan bu projeyi desteklememelidir. Bu, ülkemiz ile birlikte dünyanın iklimine de dönülmez bir zarar verecektir. İstanbul'a ihanet, dünyaya ihanet anlamına gelir. 'Kanal İstanbul Projesi'nin uygulamasının önlenmesi için mücadeleye devam edeceğim. Ülkemin iklimini, havasını, suyunu, toprağını korumak benim görevim. Sizlere de dünyayı korumak için çağrıda bulunuyorum." ifadelerini kullandı. MANİDAR ZAMANLAMA CHP liderinin söz konusu çağrısının, yaşanan büyükelçi krizinin hemen ardından gerçekleşmesi dikkat çekti. Gezi finansörü Osman Kavala hakkında yürüyen yargı sürecine müdahale ederek Viyana Sözleşmesi’ni ihlal eden 10 ülkenin büyükelçisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'İstenmeyen adam ilan edilecekler' açıklaması sonrası geri adım atarak, Türkiye'den özür dilemişti.

2 yıl önce

Birleşik Krallık Büyükelçisi Chilcott: Türkiye'nin iklim eylem planına destek vereceğiz

Britanya'nın COP26 ev sahipliği ve BM İklim Değişikliği Tarafl ar Konferansı dönem başkanlığı, Glasgow zirvesi öncesinde Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği'ne farklı bir misyon yükledi. Büyükelçi Sir Dominick Chilcott, zirve BM iklim değişikliği elçisi gibi çalıştı. COP26 zirvesi Glasgow'da sürerken Büyükelçi Sir Chilcott iklim değişikliği konusunda DÜNYA'nın sorularını cevapladı. Türkiye'nin Paris Anlaşması için ve genel olarak iklim değişikliği ile mücadele adına attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'nin bu alandaki adımları mali açıdan nasıl desteklenebilir? Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ve Kyoto Protokolü'ne taraf olarak Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelede daima önemli bir rolü oldu. Paris Anlaşması'nı onaylamak ve 2053 net-sıfır karbon hedefini ilan etmekle Türkiye, bu küresel çabadaki rolünü ve yerini sağlamlaştırma yolunda da çok önemli bir adım atmış oldu. Birleşik Krallık ve COP26 Başkanı olarak, Türkiye'nin çok zamanında vermiş olduğu bu uluslararası toplumun küresel ısınmayı durdurma çabalarına katkısını Paris Anlaşması çerçevesinde hızlandırma kararını gerçekten takdir ediyoruz. Türkiye'nin gezegenimiz için düşük emisyonlu ve iklim dirençli bir gelecek inşa edilmesinde çok esaslı bir katkısı olacağına inanıyoruz. Türkiye'nin Paris Anlaşması'nın gereklerinden biri olan Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak da bilinen emisyonların azaltılmasına yönelik 2030 planını ve 2053 itibarıyla net sıfır hedefine ulaşmak için üreteceği uzun vadeli planını heyecanla bekliyoruz. Birleşik Krallık olarak, Türkiye'nin iklim eylemini pek çok farklı şekilde desteklemekteyiz. Örneğin, Türkiye'de İklim Finansmanı Hızlandırma Programı'nı Haziran ayında başlattık. Bu program, finansmanı iklim dostu, düşük emisyonlu projelerle buluşturmayı hedefl iyor. Gelecek yıl Londa'da, Türkiye'nin karbonsuzlaşma planlarına özel sektör finansmanını çekebilmesi için güzel bir fırsat olacak olan Birleşik Krallık – Türkiye Yeşil Finansman Konferansını gerçekleştireceğiz. Bunların yanı sıra, Birleşik Krallık İhracat Finansmanı Birimi, Türkiye'deki projeleri desteklemek için büyük miktarda bir para ayırdı ve iklim dostu yatırımlara öncelik verecek. "DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK DENİZ RÜZGAR ENERJİSİ ÜRETİCİSİYİZ" Birleşik Krallık, BMİDÇS ve eklerinin öngördüğü gereksinimleri yerine getirmek için ne gibi çalışmalar/politikalar geliştirdi? Bu konuyu, özellikle enerji politikaları çerçevesinde değerlendirebilir misiniz? Birleşik Krallık, kendi Ulusal Katkı Beyanını Aralık 2020'de açıkladı ve bu beyan, sera gazı emisyonlarımızı 2030 itibarıyla 1990'lardaki seviyelere göre yüzde 68 azaltma planını ortaya koyuyor. Bu rakam, bir büyük ekonominin verdiği 2030 itibarıyla en büyük emisyon kesintisi sözü. Ayrıca Birleşik Krallık, 2050 itibarıyla net sıfır karbon emisyonu sağlamak zorunda olduğumuzu kanuna koyan ilk büyük ekonomi. Enerji, tabii ki küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılabilmesi için ele alınması gereken ana sektör. Birleşik Krallık, 2010'dan bu yana neredeyse dört katına çıkarttığı yenilenebilir elektrik üretimi konusunda rekor kırmaya devam ediyor. Düşük karbonlu elektrik enerjisi bugün toplam üretimimizin yüzde 50'sinden fazlasını karşılıyor. Dünyanın en büyük açık deniz rüzgar enerjisi üreticisiyiz. Birleşik Krallık, temiz teknolojilerin kullanılmadığı kömür üretimine son verme kararı alan ilk ülkelerden biri oldu ve bu kararımızı 2024'te hayata geçireceğiz. Deneyimlerimiz bize, çok köklü değişikliklerin yapılabileceğini gösterdi: 2012'de elektrik enerjimizin yüzde 40'ı kömürden sağlanıyordu. Bu rakam şu anda yüzde 2'nin altında. Birleşik Krallık'ın yeşil enerjiye geçişinin bir parçası olarak, tüm ülke genelinde yeni ve düşük karbonlu sanayiler geliştirilebilmesi için gereken becerileri güvence altına almak amacıyla petrol ve gaz sektörünün karbonsuzlaştırılmasına da destek veriyoruz. Brexit öncesinde ve sonrasında, Birleşik Krallık'ın iklim değişikliği ile ilgili politikalarında değişiklik oldu mu? Birleşik Krallık, Brexit sonrasında Sınırda Karbon Düzenlemesi'nden nasıl etkilenecek? Birleşik Krallık uzun süredir gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında, yüksek iklim standartlarına ulaşmaya çalışıyor. Bunu, örneğin, kanunlaştırdığımız net sıfır hedefimiz ve Paris Anlaşması kapsamında karbon emisyonlarımızı 2030 itibarıyla 1990'ların seviyelerine göre yüzde 68 azaltma taahhüdümüz ile gösterdik. AB'den ayrılmamız bu hedefimizi değiştirmedi. AB'den ayrıldıktan sonra, iklim alanındaki liderliğimizi daha da ilerlettik ve gelecek otuz senede bu hedefimizi nasıl gerçekleştireceğimizi ortaya koyan Net Sıfır Stratejimizi açıkladık. Bu strateji, Başbakan'ın Yeşil Bir Devrim için 10 Maddelik Planı ve ekonominin diğer sektörlerinde yapılan girişimler ile birlikte Birleşik Krallık'ın iklim değişikliğine ulusal katılımını nasıl sona erdireceğini ortaya koyuyor. AB'nin teklifi, AB ile uzun sürecek bir müzakerenin başlangıcını oluşturuyor. Bu süreç ilerledikçe, Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması da büyük ihtimalle gelişip büyüyecek. Biz tabii ki bu gelişmeleri yakında takip ediyoruz. Birleşik Krallık, karbon fiyatını emisyon ticaret programı çerçevesinde belirliyor. AB Sınırda Karbon Düzenlemesi'nin bu uygulamayı dikkate almasını bekliyoruz. "ÖZEL SEKTÖR FİNANSMANI DA DEVREYE GİRMELİ" Sizce, Paris İklim Değişikliği Anlaşması'nda öngörülen hedeflerin tutturulması mümkün mü? 22 Ekim'de Elçilik Konutu'nda düzenlediğiniz forumda, "her yıl 100 milyar dolarlık bir finansman sağlanması" yönünde bir beklenti olduğundan bahsettiniz. Sizce bu finansman sağlanabilir mi? Ülkeler vermiş oldukları taahhütleri yerine getirebilirler mi? İklim değişikliğinin etkilerine ayak uydurabilmeleri ve ekonomilerini karbonsuz hale getirebilmeleri yönünde gelişmekte olan ülkeleri desteklemek için para toplanması Paris Anlaşması'nın ısı hedefl erinin gerçekleştirilebilmesi ve başarılı iklim müzakereleri yapılabilmesi için çok önemli. BMİDÇS kapsamında, uzun süre önce belirlenen fi nansman hedefi , yılda 100 milyar dolar. 2021-25 dönemi için 500 milyar dolar sağlamamız ve 2025 yılından sonraki yıllar için yeni ve iddialı bir ortak fi nans hedefi belirlememiz gerekiyor. Zengin uluslar, COP26'nın başlamasından birkaç gün önce, 100 milyar dolar hedefi nin gerçekleştirileceği tarihin 2023'e uzatılması gerektiğini kabul ettiler. Almanya ve Kanada, bunun için 2023 yılından sonra iklim için toplanacak yıllık meblağın 100 milyar dolar rakamını geçebileceğini öngören bir plan hazırladı. Gelişmiş ülkeleri ve çok tarafl ı kalkınma bankalarını bu iklim fonuna katkıda bulunmaya ikna etmek, COP26 başkanlığımızın en önemli önceliğiydi. 100 milyar dolar hedefi nin gerçekleştirilebilmesi için kamu fi nansmanı hala esas olsa da özel sektör fi nansmanını da devreye sokmamız gerek. Birleşik Krallık olarak biz, davranışlarımızla bir örnek olduk. 2021-2025 dönemi için mali katkımızı en az 11,6 milyar GBP olacak şekilde iki katına çıkarttık. Parayı hem emisyonların salınması için hem de daha yoksul ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olmak için kullanacağız. Ayrıca, finans sistemimizi de 'yeşilleştiriyoruz'. YEŞİL GELECEK OLMADAN REFAH OLMAZ Gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler, iklim değişikliğinin olumsuz etkisini azaltmak için ne yapmalı? Bilim çok net: eğer şimdi harekete geçmezsek, artan sıcaklıkların etkisi çok daha sık ve şiddetli olacak. Küresel ısınma, türümüzün yeryüzünde yaşadığı nispeten kısa zamanın en büyük tehdidini oluşturuyor. Birleşik Krallık, bir sonraki COP Başkanı olarak çalışmaya başladığında, sadece küresel GSMH'nin yüzde 30'unu oluşturan ülkelerin net sıfır emisyon hedefl eri vardı. Bu rakam şu anda yüzde 90. Bu gerçek bir ilerleme. Fakat Paris Anlaşması'nın hedefl erini tutturmak ve 1,5 derecelik küresel ısınma çatısını korumak için, küresel ekonomiyi önümüzdeki on yıl içerisinde son yirmi yılda yaptığımızdan yaklaşık üç ila beş kat daha hızlı bir şekilde karbonsuzlaştırmamız gerekiyor. Her ülke, seragazı emisyonlarında ciddi kesintiler yapmak, hem 2030 yılı için verilen Ulusal Katkı hedefl erine hem de yüzyılın ortası itibarıyla istenen net sıfır hedefine ulaşmak için acilen planlar ortaya koymalı. Daha sonra da bu planları hayata geçirmeliyiz. Daha net konuşmak gerekirse, artık ülkelerin, 1,5 derece hedefini canlı tutabilmek için kritik bir öneme sahip olan dört alanda harekete geçmesi gerekiyor: enerji, ulaşım, ormansızlaşma ve metan gazı. Emisyonların kesilmesi, çok zor olacak ama imkansız değil. Son 30 yılda, Birleşik Krallık ekonomisi, aynı zamanda emisyonlarını yüzde 44 oranında azaltırken yüzde 75'lik bir büyüme kaydetti. Çevremizi temizlemek ve ekonomimizi büyütmek arasında bir seçim yapmak zorunda değiliz. Refah bir geleceğe de yeşil bir geleceğe de sahip olabiliriz. Gerçekten de yeşil bir gelecek olmadan, gelecek nesillerin refah sahibi olacağını düşünmek oldukça zor.

2 yıl önce

Meral Akşener, AB büyükelçileriyle görüştü

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Landrut'un ev sahipliğinde düzenlenen yemekli programa katıldı. Meral Akşener, burada AB üyesi devletlerin büyükelçileriyle bir araya geldi. GÜNCEL SORUNLAR ELE ALINDI Görüşmede elçilerin sorularını yanıtlayan Akşener, güncel meseleleri de masaya yatırdı. Türkiye ve bölge gündemine ilişkin fikir alışverişi yapıldı. AB Rezidansı'ndaki basına kapalı gerçekleştirilen program, 1,5 saat sürdü. BÜYÜKELÇİLERİN KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞMESİ Öte yandan büyükelçiler geçtiğimiz aylarda da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşmenin ardından büyükelçiler, Türkiye'ye karşı bildiri yayınlama küstahlığında bulunmuşlardı.

2 yıl önce

Türkiye ve BAE arasında sürpriz bir gelişme! Veliaht Prens Zayed el Nahyan, Abu Dabi Büyükelçisi Tugay Dinçer'i meclise davet etti

Mısır'daki askeri darbe, Libya iç savaşı ve Katar ablukasının başlamasıyla Türkiye ile siyasi ve ekonomik ilişkileri gerilen Birleşik Arap Emirlikleri arasında buzlar eriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 18 Ağustos'ta BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayed Al Nahyan'ı kabul etmesiyle başlayan diplomasi trafiği, 31 Ağustos'ta ülkenin fiili lideri Veliaht Prens Muhammed bin Zayed el Nahyan'la yapılan telefon görüşmesiyle devam etmişti. Ardından BAE'li iş dünyasından gelen "Türkiye'ye yatırım çağrısı" ile süren ikili ilişkiler, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan'ın önümüzdeki hafta Türkiye'ye geleceğine yönelik bilgiler Abu Dabi-Ankara arasında olumlu gelişmelerin meyve vereceğini gösterdi. Erdoğan ve Al Nahyan görüşmesinde iki ülke arasındaki yıpranmış bağları onarılmasının yanı sıra ekonomik fırsatların da masada olacağını aşikar. Ancak bu görüşme öncesinde Abu Dabi'de ilginç bir gelişme yaşandı. Dünya Gazetesi'nin haberine göre, Türkiye'nin Abu Dabi Büyükelçisi BAE meclisine davet edildi. Abu Dabi Büyükelçisi Tugay Dinçer'i davet eden ise Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan oldu. DUBAİ EMİRİ TÜRKİYE STANDINI GEZDİ Bir diğer gelişme de geçtiğimiz hafta yaşanmıştı. Geçtiğimiz senelerde Dubai'de düzenlenen fuarlarda Türkiye ve Türk şirketlerini deyim yerindeyse önemsemeyen, stantları kötü yerlere veren Dubai Yönetimi en üst düzeyde Türkiye standını ziyaret etti. BAE'nin iki numaralı ismi olan ülkenin Devlet Başkan Yardımcısı ve Başbakanı olan Dubai Emiri Muhammed bir Rashid Al Maktoum, Türkiye'nin Expo 2020 pavilyonunu ziyaret etti ve bilgi aldı.

2 yıl önce

Sudan güvenlik güçleri kaçırılan iki Türk vatandaşını kurtarıp büyükelçiliğe teslim etti

Hartum Uluslararası Havalimanında, kurtarılan Firat Can Barak ve Ömer Cünedioğlu için düzenlenen basın toplantısına Türkiye'nin Hartum Büyükelçisi İrfan Neziroğlu, Hızlı Destek Kuvvetlerinin İstihbarat dairesi Başkanı El-Hayır Abdullah ve üst düzey yetkililer katıldı. Kurtarılan Mühendis Baran, burada yaptığı açıklamada, serbest kalması için emeği geçen herkese teşekkür etti. Organize bir şekilde hareket edip kendileri için gösterilen çabadan dolayı çok memnun olduğunu söyleyen Baran, "Türkiye'nin Büyükelçisi İrfan Bey da çok çaba sarf etti. Biraz önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla da görüştük. Onlara çabaları ve gayretlerinden dolayı çok teşekkür ederiz." diye konuştu. Ömer Cünedioğlu da kötü bir an yaşadıklarını ama isyan ve sitem etmediklerini ifade etti. Yaşadıkları olaylardan dolayı da Sudan halkına kırgın olmadıklarına işaret eden Cünedioğlu, bu tatsız olaylardan dolayı umutları tükenmediğini dile getirdi. Cünedioğlu, serbest kalmaları için emeği geçen Sudan hükümetine teşekkür ederek, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na ve Türkiye'nin Hartum Büyükelçisi İrfan Neziroğlu'na ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Allah onlardan razı olsun. İyi ki böyle bir liderliğimiz var." ifadelerini kullandı. "2 GÜN SONRA KURTARILMALARININ, KARDEŞLİĞİMİZİN GÜÇLÜ OLDUĞUNUN GÖSTERGESİ" Türkiye'nin Hartum Büyükelçisi Neziroğlu da 3 gün önce kaçırılan iki Türk vatandaşının havalimanında karşılamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Kurtarılan vatandaşların Faşir'de Türk şirketine ait elektrik santralinde çalıştıklarını aktaran Neziroğlu, bu santralin, Faşir ve civarındaki köylerin elektrik ihtiyacını karşıladığını belirtti. Neziroğlu, olaylardan 2 gün sonra kurtarılmalarının, Türkiye ve Sudan dostluğunun ve kardeşliğinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini ifade etti. Olayın Türklere karşı yapılan bir eylem olmadığının altını çizen Neziroğlu, "Bölgede bir takım güvenlik sorunlar yaşanıyor, bundan kaynaklı bir olay olduğunu düşünüyoruz. Ümit ediyoruz ki Darfur'da olaylar kısa zamanda yatışır ve ordaki kardeşlerimiz barışa kavuşurlar." diye konuştu. Neziroğlu, yaşanan olayların iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini de vurguladı. "KÖKLÜ VE GÜÇLÜ İLİŞKİLER" Hızlı Destek Kuvvetleri, İstihbarat Dairesi Başkanı El-Hayır Abdullah da Türkiye ve Sudan arasındaki ilişkinin köklü ve güçlü olduğunu, Sudan halkının da Türk halkına saygı duyduğunu vurguladı. Hükümet ve halk olarak bu yaşananlardan üzüntülerini dile getiren Abdullah, "Sudan'a hizmet eden bu iki kardeşimize yaptığımız sıkı ve hassas operasyon neticesinde ulaşmamızdan dolayı çok mutluyuz." dedi. Operasyonun Sudan Ordusu, Hızlı Kuvvetleri, Emniyet Güçleri ve İstihbarat Teşkilatı'nın iş birliğinde yapıldığını söyleyen Abdullah, kaçıranların bir kısmının kaçtığını, diğerlerinin de gözaltına alındığını bildirdi. Kuzey Darfur eyaletine bağlı Faşir kentindeki Türk elektrik santralinde çalışan 2 Türk vatandaşı ve Sudanlı şoför, 7 Aralık akşamı işten eve dönerlerken kimliği belirsiz kişilerce içinde bulundukları araçla bilinmeyen bir yere götürülmüştü. Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye'nin Hartum Büyükelçiliği, kaçırılan Türk vatandaşlarının kurtarılması için Sudan makamları nezdinde yoğun girişimlerde bulunmuştu.

2 yıl önce

Büyükelçi Karlov suikastının üzerinden 5 yıl geçti! Bakan Çavuşoğlu: Türk-Rus dostluğunu bozmak isteyenler hüsrana uğradı

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş'ın silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetmesinin üzerinden 5 yıl geçti. Bu süre zarfında Karlov suikastinin, Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulması için gerçekleştirildiği, her ülke resmi makamlarınca ortak kanaat olarak dile getirildi. Sputnik'in derlediği habere göre, Bakan Çavuşoğlu, ölümünün 5. yılında, Rus diplomasi geleneğinin önemli isimleri arasında sayılan Andrey Karlov hakkındaki duygu ve düşüncelerini RIA Novosti Ajansı'na şöyle anlattı: 'KARLOV'UN KAYBI RUS HALKINI OLDUĞU KADAR, HALKIMIZI VE TÜM ÜLKEMİZİ DERİNDEN ÜZDÜ' "Kendisi, Türkiye-Rusya ilişkilerine zor bir dönemde önemli hizmetlerde bulunan tecrübeli bir diplomattı. Görev süresi içinde diplomasi camiasında sevilen saygın bir diplomat olarak temayüz etmişti. Sayın Karlov, ilişkilerin her alanda daha iyi seviyelere taşınması için uğraşmış, Türk-Rus dostluğuna başarılı çalışmalarla katkı sağlamıştır. Onun kaybı, Rus halkını olduğu kadar, halkımızı ve tüm ülkemizi derinden üzmüştür." 'TÜRK-RUS DOSTLUĞUNU BOZMAK İSTEYENLER HÜSRANA UĞRADI' Bakan Çavuşoğlu, Karlov'a yönelik suikastin bir terör saldırısı olduğunun altını çizerken, asıl amacın Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmak olduğunu, ancak iki ülkenin de bu tuzağa düşmediğini belirtti: "Büyükelçi Karlov'a yönelik saldırı aynı zamanda Türk-Rus dostluğuna yapılmıştı. Ancak Türkiye ve Rusya bu tuzağa düşmedi. Bu anlamda Türk-Rus dostluğunu bozmak isteyenler hüsrana uğramıştır. Unutmayalım ki, Büyükelçi Karlov'a yapılan saldırı bir terör saldırısıydı. Terörizm, insanlık dışı vahşetinde ırk, din, dil, mevki gözetmemektedir. Diplomatlarını, Büyükelçilerini yakın geçmişte teröre en fazla kurban vermiş olan Türkiye, bu acıyı en iyi bilen ülkelerdendir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak ben de olayın hemen ardından mevkidaşım Lavrov ile birlikte Moskova Vnukova Havaalanı'nda cenaze karşılama merasimine iştirak ederek, acılı ailesine taziyelerimi sunmuştum. Bu vesileyle, başta Sayın Büyükelçi'nin kederli ailesi ve yakınları olmak üzere, Rus halkına ve devletine tekrar başsağlığı diliyorum. Büyükelçi Karlov'u saygıyla anıyorum. Huzur içinde yatsın." 'RUSYA'YLA İŞBİRLİĞİMİZİ SÜRDÜRMEYE KARARLIYIZ' "Son 5 yılda ülkelerimiz arasındaki ilişkiler hem ikili hem de bölgesel düzeyde dinamik bir seyir izledi. Karşılıklı üst düzey temaslarımız yoğun şekilde devam ediyor ve ilişkilerin geliştirilmesine yönelik güçlü bir ortak iradeye sahibiz. Ticaret, enerji, turizm, kültür ve diğer alanlarda ilişkilerimiz giderek gelişiyor. Ticaretimiz ve turizm ilişkilerimiz pandeminin etkilerinden hızla sıyrılıyor. Bu yıl 30 milyar Dolarlık ticaret hacmine yaklaşacağız. Turizmde de yaklaşık 5 milyon Rus turisti (Ekim ayı itibariyle 4.3 milyon) ağırlamış olacağız. Enerji, işbirliğimizin önemli bir ayağı. Türk Akım geçen yıl faaliyete geçti. Akkuyu Santrali'nde çalışmalar takvime göre ilerliyor. İlk üniteyi 2023 yılında devreye alacağız. Rusya'yla bölgesel konularda da yakın bir diyalog içindeyiz. Farklı yaklaşımlarımızın bulunduğu konularda dahi bölgemizin huzur ve refahını ön plana koyan sorumlu bir yaklaşımla meseleleri ele alıyoruz. Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde sonuç alıcı işbirliğimizi sürdürmeye kararlıyız." 'TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNİ BALTALAMAK İSTEYEN GÜÇ ODAKLARI ORTAYA ÇIKTI' Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na göre, Karlov'a yönelik suikast, Türkiye-Rusya dostluğunu baltalamak isteyen odakları açıkça ortaya koydu: "Büyükelçi Karlov'un uğradığı terör saldırısı, Türk-Rus işbirliğini baltalamak isteyen birçok güç odağının varlığını ortaya koydu. Dolayısıyla, ilişkilerimizin geliştirilmesi için ortak çaba gösterilmesi aynı zamanda Sayın Karlov'un anısına ve onun çabalarına saygının bir gereğidir diye düşünüyoruz." BÜYÜKELÇİ KARLOV SUİKASTININ ÜZERİNDEN 5 YIL GEÇTİ Rus Büyükelçi Karlov, "Gezgin Gözüyle Kaliningrad'dan Kamçatka'ya Rusya" konulu fotoğraf sergisinin açılışına katılmak üzere 19 Aralık 2016 Pazartesi günü akşam saatlerinde Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'ne geldi. Karlov, saat 19.05'te açılış konuşmasını yaptığı sırada koruması gibi hareket edip arkasına geçen saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş tarafından silahla vurularak öldürüldü. Teslim olması için yapılan çağrılara ateşle karşılık veren Altıntaş, özel harekat polisleriyle girdiği çatışmada etkisiz hale getirildi. Saldırganın, İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulunu bitirdiği ve Ankara Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şubesinde görevli polis memuru olduğu belirlendi. Olayın ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de dahil olduğu 28 şüphelinin yer aldığı iddianame hazırlandı. İddianamede, sıradan bir polisin, Büyükelçi Karlov'a ait bilgilere tek başına ulaşmasının mümkün olmadığı ve eylemi bir istihbarat örgütünün yardımıyla gerçekleştirdiği anlatıldı. İddianameye göre, terörist Altıntaş'a, Karlov suikastı için gereken bilgiyi, örgütün istihbarat yapılanmasında yer alan mahrem imam eski BTK çalışanı Şahin Söğüt sağladı. Suikasttan 10 gün önce Altıntaş ile Keçiören ilçesindeki evi yakınlarında görüşen Söğüt, saldırı talimatını iletti. Söğüt'ün cep telefonunda, örgüt elebaşı Gülen'e ait videolar, haberleşme programları, FETÖ ile ilgili bazı dava iddianameleri ile Karlov ve Gülen'in fotoğrafları bulundu. SUİKAST PLANI STV DİZİSİNDEN Karlov suikastının azmettiricisi ve 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ'nün cinayetten yaklaşık 6 ay önce de suikast girişiminde bulunduğu bilgisi de iddianamede yer aldı. Buna göre, AK Parti Genel Merkezi'nin 27 Haziran 2016'da düzenlediği 9. Geleneksel Büyükelçiler İftar Programının davetli listesinde Karlov da yer alıyordu. Tetikçi Altıntaş, programın düzenleneceği mekana yine koruma polisi olarak sızacaktı ancak o tarihte yurt dışı seyahati nedeniyle Karlov, iftar programına katılmadı. Böylece ilk suikast girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Öte yandan, FETÖ'nün kapatılan yayın organı Samanyolu TV'de yayımlanan "Nizama Adanmış Ruhlar" isimli dizide, Karlov suikastına ilişkin ipuçları yer aldı. Dizinin 30 Aralık 2014'te yayımlanan 89. bölümünde, resim sergisine katılan bir büyükelçiye yönelik suikast girişimi canlandırıldı. Dizideki suikast girişimi sahnesi ile Karlov suikastının benzerliklerine işaret edilen iddianamede, "FETÖ, kendisine iltisaklı medya aracılığıyla mensuplarına talimatlar ilettiği, algı operasyonları yaptığı, yapılacak örgütsel eylemlerin planlarının dizilerde işlendiği, örgüte ait dizilerin senaryolarında dahi örgüt elebaşı Gülen'in etkisi ve talimatı olduğu belirlenmiştir." tespiti yapıldı. DAVA SÜRECİ Karlov suikastı davasına, 8 Ocak 2019'da Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. İlk savunmaların ardından 5 Mart 2020'de savcı, esas hakkında mütalaasını sundu. Mahkeme, 9 Mart 2021'de dosyayı karara bağladı. Buna göre, suikastı gerçekleştiren Mevlüt Mert Altıntaş'ın "örgüt abisi" sanık Şahin Söğüt ile suikast talimatını Altıntaş'a ilettiği belirtilen sanık Salih Yılmaz ve Ahmet Kılınçarslan, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ile Karlov'u "terör amaçlı kasten öldürme" suçundan 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, FETÖ'nün mahrem istihbarat yapılanmasında görevli olduğu belirtilen sanık Hüseyin Kötüce ile eski istihbaratçı Vehbi Kürşad Akalın'ı "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse, Karlov'u "terör amaçlı kasten öldürmeye yardım" suçundan da sanıklar 15'er yıl hapse çarptırdı. Mahkeme, sanıklar Hasan Tunç, Sercan Başer, Ufuk Gül'ü "FETÖ üyeliği" suçundan 7 yıl 6'şar ay, Ayşe Söğüt ve Kaan Bülbül'ü aynı suçtan 9'ar yıl, Hayreddin Aydınbaş ve Ramazan Yücel'i ise 10 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırdı. Karlov'un öldürüldüğü serginin organizatörü sanık Mustafa Timur Özkan ise "FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım" suçundan 3 yıl 9 ay hapisle cezalandırıldı. Heyet, sanıklar Doğukan Söylemez, Kadir Şamlı, Oğuzhan Öztürk, Abdulsamet Kekeç, Sefa Kurnaz ve Bilal Dereli'nin üzerine atılı suçlardan beraatına karar verdi. Mahkeme, FETÖ elebaşı Gülen ve Emrullah Uslu'nun da arasında bulunduğu firari sanıklar Hamza Sevinç, Cemal Karaata, Cengiz Özkan, Burak Yusmak, Murat Tokay, Şerif Ali Tekalan ve Temel Alsancak'ın dosyalarının ayrılmasına hükmetti. GÜLEN'İN TALİMATIYLA "RENKLENDİRME" TAKTİĞİ Mahkeme 19 Nisan 2021'de davanın gerekçeli kararını açıklandı. Buna göre, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasından sonra FETÖ mensuplarının dağılmalarını engellemek ve yeni darbe girişimine imkan sağlamak amacıyla örgütün bu suikastı planladığı belirtildi. FETÖ elebaşı Gülen'in, 17-25 Aralık sürecinde örgüt mensuplarının tespit edilmemesi amacıyla "diğer dini gruplara dağılması" yönünde talimat verdiğine de işaret edilen gerekçede, örgüt içinde "renklendirme" denilen bu çalışma kapsamında, Altıntaş'ın Ankara'da çeşitli dini grupların içerisine sızdığı kaydedildi. Altıntaş'ın, bu amaçla "Sosyal Doku Vakfı" içerisinde saklandığı, bu vakıf içerisinde bulunduğu sürede dikkat çekmeden ve fark edilmeden FETÖ'ye bilgi aktarımında bulunduğu ifade edildi. Sanık Şahin Söğüt'ün, 9 Aralık 2016'da kripto suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş'a saldırıyla ilgili yerine getirmesi gereken talimatları verdiği belirtilen gerekçede, Altıntaş'ın, "FETÖ tarafından özel olarak seçilerek eğitilen, kripto tabir edilen örgüt mensuplarından biri olduğu" vurgulandı.

2 yıl önce

Moldova'nın Ankara Büyükelçisi Dmitri Croitor: Moldova'nın 43 serbest ekonomi bölgesi var. İlk hedefimiz her bölgeye bir büyük Türk şirketi çekmek

Moldova'nın Ankara Büyükelçisi Dmitri Croitor, Moldova'nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke olan Türkiye ile her zaman köklü bir beraberlikleri olduğuna dikkat çekerken, Türkiye'den daha fazla yatırım ve turist çekmek amacıyla bu dönem itibarıyla tanıtım çalışmalarını da artırdıklarını anlattı. Milliyet'in haberine göre, Seyahat acenteleri için düzenlenen tanıtım toplantısında konuşan Croitor, "Türkiye, 30 yılın her anında yanımızda oldu. 2018 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkemizi ziyaret etti. Bu ziyarette Moldova ile Türkiye arasında stratejik ortaklık imzalandı. Bugün Türkiye'den Moldova'ya pasaport ve vize ihtiyacı yok, kimlikle gidebiliyorsunuz. Uçakla yolculuk sadece bir saat sürüyor" dedi. Türkiye ile yatırımları ve turizmi güçlendirecek hedefler koyduklarını vurgulayan Croitor, şunları söyledi: "Moldova'nın 43 serbest ekonomi bölgesi var. İlk hedefimiz her bölgeye bir büyük Türk şirketi çekmek. Mevcutta ülkede 1.300 adet Türk şirketi çalışıyor. İkinci hedefimiz ise, Türkiye'den Moldova'ya güçlü bir bankanın gelmesi, şubeleşmesi. Son olarak ise Türk turistlerin sayısını ilk etapta 100 bine çıkarmak istiyoruz. Mevcutta 3.5 milyon nüfuslu Moldova'dan Türkiye'ye yılda 200-300 bin turist geliyor, Türkiye'den Moldova'ya ise 30 bin turist geliyor. Bizim ilişkilerimiz karşılıklı çok daha fazlasını hak ediyor. Bu açığı tanıtımlarımızla, kendimizi daha iyi anlatarak kapatmak istiyoruz." 'DESTEĞE HAZIRIZ' Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Üyesi Tolga Gencer ise, yaptığı konuşmada, acentelerin ülkenin tanıtımı ve karşılıklı turizm konusunda daha çok destek vermeye kararlı olduklarını dile getirdi. Gencer, "Moldova, nüfusuna oranla Türkiye için yüksek turizm potansiyeli olan bir ülke. Özellikle 1 saatlik uçuş, ulaşımın kısa olması turizm açısından çok önemlidir. Bunları fırsata çevirmek isteriz. Acenteler olarak her zaman desteğe hazır olduğumuzu belirtiyorum" dedi. Toplantıda, başkent Kişinev başta olmak üzere çeşitli bölgelerin tanıtımı; ülkenin tarihi ve kültürel değerleri ile doğa turizminden kongre turizmine kadar sunduğu içerikler anlatıldı.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 15 16