04 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: "2021 yılında Cumhuriyet tarihi rekorlarını kırarak 22 ton 234 kilogram eroin, 2 ton 841 kilogram kokain ele geçirdik."

İşte Bakan Soylu'nun açıklamalarından satır başları: Artık hiçbir sorun ülkelere ait değildir. Her ülkede yaşanan sorun dünyaya temas eden bir süreçtir. Kaynağı kendi coğrafyası sanılan meselenin aslında çok farklı yerlere uzandığını görebiliyoruz.  Uyuşturucu küresel bir meseledir. Durum ne kadar ciddidir. Sizler bu işin vahametini herkesten fazla biliyorsunuz. Öyle durumlarla karşılaşıyorsunuz ki insanlığın düştüğü bu durumu lanetleyerek şahit oluyorsunuz. Dünyada iki sahada da kullanım ve üretim alanında ciddi yükseliş var.  Uyuşturucuyla mücadelede zafer kazandıkça terör zayıflıyor. 15 Temmuz sonrası Türkiye'de yakalanan uyuşturucu miktarının yüzde 70'inin üzerinde olan bölüm Hakkari, Van illerinde yakalanıyordu. Uyuşturucunun doğudan batıya sevkini engelleyebiliyoruz. Bu tarihi bir başarıdır. Uyuşturucuyla mücadelede en kritik nokta, sınır illerinde bloklanması, dağıtımın engellenmesidir.  "BAZI BATI ÜLKELERİ NARKO SHOPLAR AÇIYOR" Bazı Avrupa ülkeleri uyuşturucuyu sağlık sorunu olarak görüyorlar. Kimisi narko shoplar açıyor. Hiç kusura bakmasınlar bizim gençlerimiz kıymetlidir. Dünyada bir pandemiden geçiyoruz. Onlar yaşlılarını bilerek ve isteyerek ölüme terk ettiler. Biz başka bir medeniyetin çocuklarıyız. Biz 18'ine gelince çocuğunu terk eden bir millet değiliz. Yaşlılarını huzur evine terk eden bir millet değiliz. Hiçbir gencimizin uyuşturucu komasına izin verecek bir millet değiliz. Uyuşturucu operasyonları yüksek maliyetli yüksek riskli işlerdir. Hani bir söz vardır 'Depresyona gireceğim ama vaktim yok' diye. Biz de kimsenin lafına bakacak vaktimiz yok. Uyuşturucu, PKK terörünün en önemli finans kaynağıdır.  Her şeyi Batı'ya sevk ediyorsunuz diyenler vardı. Bu 3. dünya ülkelerinin tavrıdır, diyenler vardı. Klasik solcular hep aynı tavrı ortaya koyarlardı. Kendi yönetim eksikliğinizi kapatıyorsunuz diye. Şimdi görüyor musunuz Batı'nın Afganistan'ı nasıl uyuşturucu tarlasına çevirdiğini. Uçağı kaldırırken aşağıda kim var diye bakmadı Amerika, kim düşecek diye bakmadı. İnsanlıktan paylarını almış değiller. Kişi başı gelirin yükselmesiyle dünyaya hakim olabileceklerini düşünebilirler. Ama insanlar umurlarında değil. Ama bizim umurumuzda. Coğrafi olarak uyuşturucu açısından geçiş noktasıyız. Tüm bu olumsuz duruma rağmen uyuşturucuyla mücadelede  Dünyada toplam yakalanan uyuşturucunun yüzde 21'ini biz yakaladık. 2021'in sonunda uyuşturucudan tüm zamanların yıllık tutuklama sayısına ulaştık. Hala cezaevlerinde uyuşturucu suçundan 100 binin üzerinde kişi bulunmaktadır.  Bu meselenin her yerine müdahale ettik. Rekor operasyonlara imza attık. Şimdi dünyanın bu umursamazlığıyla mücadele ediyoruz. Bir yandan yakalama yaptık, bir yandan sorunun nereden başladığını belirlemeye başladık. 2021 yılında Cumhuriyet tarihi rekorlarını kırarak 22 ton 234 kilogram eroin, 2 ton 841 kilogram kokain ele geçirdik Bu yıl 70 milyon kök kenevir yakaladık, 2021'den bahsediyorum. Terör örgütü de dahil olmak üzere nefes aldırmamaya çalıştık. İlk kez Türkiye'de uyuşturucudan suç gelirleri operasyonları gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye devam ediyoruz. "EN İYİ NARKOTİK POLİSİ; ANNE" Uyuşturucunun kullanıldığı alanlar yüzde 48 kendi evi, yüzde 27 metruk binalar, ondan sonra da araçlar, parklar... Eve ulaşmalıyız, anneye ulaşmalıyız dedik. "En İyi Narkotik Polisi; Anne" projesini başlattık. Metruk binaları yıkmaya başladık. Anketler yaptık, uyuşturucu kullananlara... Nerede kullanıyorsunuz vs. sorularını sorduk. Tüm ilçelerimizi takip ediyoruz. Tamamen verilere dayalı uyuşturucu risk analizi yapıp projeler gerçekleştiriyoruz. Tüm illerimizi izliyoruz. "Uyuma" projesi ve "En İyi Narkotik Polisi; Anne" projesinde mücadelemizi ortaya koyacağız. Cenab-ı Allah'da bizim işimizi kolaylaştıracaktır. Bu yıl, terör örgütüne nasıl darbe yılı olacaksa uyuşturucu satıcılarına da darbe yılı olacaktır. Sahada hareketsiz bırakmalıyız. "BUNU YAPANLARI BİÇMEK ZORUNDAYIZ" 'Uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırdık' dedik, eleştirildik. Onlar bizim çocuklarımızı zehirlesin biz de öküzün trene baktığı gibi bakalım... Peki ne oldu? Uyuşturucudan ölüm oranları azaldı. Çocuklarımızı zehirlemeye çalışıyorlar. Bunu yapanları biçmek zorundayız, bu kadar basit. Hem organizatörlerini, hem suçlularını nerede buluyorsak gereğini yerine getirmeliyiz. Karşı karıya kaldığımız en önemli risklerden biri de eroindir ve ardından esrar, ardından da sentetikler. Bütün bunlarla mücadele etmek bizim sorumluluğumuzdur. "BU OPERASYONLARI GÜNDÜZ YAPALIM" Uyuşturucu operasyonlarını sabaha karşı yapmayalım artık. Gündüz yapalım, insanların gözü önünde. Aleni şekilde yapalım. Size ekstra bir görev daha vermek istiyorum, aileler inanın bu illetten zor durumda. Böyle aileleri tespit ettiğiniz anda valiliklere Haber vermeliyiz ve adım adım bunu takip etmekte sorumluyuz. Operasyonlar ortada, bunu yapıyorsunuz hem de iyi yapıyorsunuz. Ama sizden daha fazlasını istemek durumundayız.  Bilim dünyasına da teşekkür ediyorum. Atık sularda uyuşturucu analizi yapıp sahadaki kullanımını tespit ediyorlar. "SAHADAN BUNLARI SİLMEK BİZİM NAMUS BORCUMUZDUR" Sahadan uyuşturucu satıcılarını silmek bizim namus borcumuzdur. Biliyorum zor bir görev yapıyorsunuz. Biz bununla yetinemeyiz. Daha iyisini gerçekleştirmeliyiz. Annelerin duasındasınız. Mücadeleye devam. Sizlerle onur duyuyoruz. Hepinizi tebrik ediyorum. 

2 yıl önce

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı: Derya Büyükuncu hakkında yakalama kararı çıkartılmıştır

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koronavirüse yakalanması nedeniyle yaptığı paylaşımların ardından hakkında soruşturma başlatılan eski milli sporcu Derya Büyükuncu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı açıklama yaptı.  Türkiye Yüzme Federasyonu Disiplin Kurulu tarafından eski milli yüzücü Derya Büyükuncu’ya ‘daimi hak mahrumiyeti cezası’ verilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkanımızın rahatsızlığı ile ilgili suç teşkil eden paylaşımlara yönelik resen başlatılan soruşturma kapsamında, Derya Büyükuncu hakkında yakalama kararı çıkartılmıştır." ifadeleri kullanıldı.

2 yıl önce

Fransa'da Cumhuriyetçi kanadın adayı Valerie Pecresse skandal sözlerle başörtüsünü hedef aldı

Fransa'da sağcı Cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse başörtüsünün dini bir emir değil "kadın itaatinin" simgesi olduğunu savundu, "Başörtüsü benim için diğer elbiseler gibi bir elbise değildir. O dini bir emir değildir. O kadının itaatinin bir simgesidir" dedi. TRT Haber'in haberine göre, Seçim mitinginde haşemayla havuza girilmesine kesinlikle karşı çıktığını vurgulayan Pecresse, başörtüsünün de dini bir emir olmadığını savundu. Başörtüsünün kadın itaatinin sembolü olduğunu öne süren cumhurbaşkanı adayı, "Benim başkanlığımda hiçbir kadın itaat etmeyecek. Ben özgürlüğe inanıyorum' dedi. MÜSLÜMANLARIN DERNEKLERİ, 'RADİKAL İSLAMCI HAREKET' KABUL EDİLİYOR Fransa'daki Müslüman dernekler de 'radikal İslamcı hareket' olarak isimlendirilip kapatılmaya devam ediliyor. Kapatılan derneklerin tüm varlıklarına da Fransız hükümeti tarafından el koyuluyor. İslam düşmanı Valeri Pecresse, seçimi kazanması halinde bu kararların daha sert bir biçimde devam edeceğini vurguladı.

2 yıl önce

Narkotik’ten CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘baron’ iddialarına cevap: “İftirayı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’ndan duyunca üzüldük”

Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’dan yapılan açıklama şöyle; Vatandaşlarımızı özellikle de gençlerimizi korumak için gece gündüz demeden uyuşturucu ile mücadele ediyoruz. Bazen günlerce evini göremeyen arkadaşlarımız, her türlü sonucu göze alarak zehir tacirleriyle savaşıyor ve bundan sonra da savaşacak. Bu uğurda verdiğimiz Şehitlerimizin acısı ise hala yüreklerimizde. Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarını ve buna bağlı olarak en büyük yakalamalarını gerçekleştirdik. Halen cezaevlerinde, uyuşturucuya bağlı suçlardan 100 binin üzerinde tutuklu ve hükümlü olduğunu bilmeden, “baronlara” ve “uyuşturucu satıcılarına” operasyon yapılmadığını” ileri sürmek, teşkilatımıza hak etmediği bir iftirada bulunmaktır. Bu iftira daha önce organize suç örgütleri ve yurt dışı kaynaklı olarak defalarca ortaya atıldı ve biz onların hedefini biliyorduk. Ancak bu kez aynı iftirayı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’ndan duyunca üzüldük. Şehitlerimizi de muazzep eden bu haksızlığa itirazımızı dile getirmeyi mesleğimizin onuru ve şerefi için görev biliyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. https://twitter.com/narkotiksmdb/status/1503745341623001088?s=21

2 yıl önce

Cumhuriyet her Ramazan’da olduğu gibi: Tahamülsüz, hazımsız

Ramazan ayında muhalif medya kuruluşlarında klasik haline gelen "Oruç karşıtı" haberi sonunda yayınlandı. Geçmiş yıllarda oluğu gibi bu yıl da bu haberi en çok bekleyen yayın organları arasında yine Cumhuriyet gazatesi vardı. Ramazan'ın daha ilk günününde gazete, malum haberi  "Gericiler" olarak manşetten servis etti. ORUÇLULARIN YANINDA YEMEK YEMEYİN İstanbul'un Maltepe ilçesinde bulunan bir Anadolu Lisesi'ndeki olayı skandal talimat olarak veren Cumhuriyet gazetesi; haberinde "Gerici okul müdürü oruç tutmayan öğretmen ve öğrencilerin Ramazan ayı boyunca okul içinde yalnıza kantin ve mutfakta yemek yemesine ilişkin talimat verdi" ifadelerini kullandı. "GERİCİLİKTE VİTES YÜKSELDİ" Eğitim-İş Sendikası'nın da yorumuna yer veren gazete, "AK Parti eğitimde gericilik konusunda vites yükseltmiştir. Okul yöneticileri ve milli eğitim müdürlerinin gericilik konusunda bir yarışa girdikleri açıkça gözlenmektedir" ifadelerine yer ayırdı.

2 yıl önce

MİT mensupları ifşasından, organize suç örgütleri savunuculuğuna! Cumhuriyet yazarı Barış Tekoğlu!

Cumhuriyet gazetesindeki köşesinden gazetecilik adı altında terör ve organize suç örgütlerini aklamaya çalışan Terkoğlu, son yıllarda ardı ardına yaptığı başarılı operasyonlarla terör örgütlerine ve uyuşturucu mafyalarına geçit vermeyen Türk emniyetini yine hedefe koydu. https://twitter.com/medyaadami/status/1235099484486594560?s=21&t=PiAFFs8-KuXTHzoST1wW1g Gazetecilik adı altında, FETÖ terör örgütü tarafından kendisine iletilen dosyalarla tetikçilik yapmayı meslek haline getiren Barış Tekoğlu, bugünkü “Devleti mafyalaştırıp mafyayı devletleştirenler” başlıklı yazsında İzmir’de polis çevirmesinde aracından silah ve uyuşturucu çıkan ve tutuklanan Sadık Yıldırım’ın devlet büyükleriyle ilişkisi olduğunu iddia etti. Terkoğlu, bu iddiasıyla aslında gerçeği saklıyor ve tarihe mesnetsiz bir not düşüyordu. https://twitter.com/genelgundem/status/1413047728528105472?s=21&t=PiAFFs8-KuXTHzoST1wW1g SEDAT PEKER’İN ADAMI ÇIKTI Sadık Yıldırım adlı şahıs, aracında silah ve uyuşturucu ile yakalanmasının ardından gözaltına alınmıştı. Gözaltı esnasında polis ile tartıştığı iddia edilen şahsın savcının talimatıyla serbest bırakıldığı iddia edilmiş ve itiraz sonucu tutuklanmıştı. Bütün bu süreci Instagram hesabından an ve an paylaşan Yıldırım, aslında kimlerle ilişkisi olduğunu ortaya koyuyordu ve devleti itibarsızlaştırmaya çalışıyordu. FETÖ’nün en iyi bildiği taktiklerle hareket eden organize suç örgütü elebaşı Peker’in adamı olduğu anlaşılan Sadık Yıldırım’ın sosyal medya paylaşımlarının da Peker’in ‘devleti itibarsızlaştırma’ çabalarının bir parçası olduğu düşünülüyor.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu: Terör yuvaları Cumhuriyetin 100'üncü yılına varamayacak

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İzmir'de depremzedeler, TOKİ işçileri ve AFAD çalışanlarıyla, Bayraklı ilçesinde sokak iftarında buluştu. Konuşmasında Pençe-Kilit operasyonuna değinen Bakan Soylu, "Bugün evlatlarımız Metina'da, Zap'ta, Avaşin-Basyan'da da ölüme koşuyorlar, şehadete yürüyorlar. Ne için biliyor musunuz? Sizin çocuklarınızın, bizim çocuklarımızın bu ülkede birilerinin tasallutu altında kalmaması için." dedi. 'CUMHURİYETİN 100'ÜNCÜ YILINA VARAMAYACAKLAR' Bakan Soylu, sözlerinin devamında "Hiç merak etmeyin, hiç endişe etmeyin o terör yuvaları Cumhuriyetin 100'üncü yılına varamayacak, varamayacak, varamayacak...." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

AK Parti Sözcüsü Çelik'ten "27 Nisan e-muhtırası" değerlendirmesi: Hükümet, ilk defa Cumhuriyet tarihinde cevap verince bu siyasi hayatımız açısından bir dönüm noktası oldu

Çelik, 27 Nisan e-muhtırasına ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Muhtıra, geleneğinin son halkası olarak tarihteki yerini aldı." ifadesini kullandı. 27 Nisan'daki muhtıra girişiminin tam anlamıyla muhtıra olamadığını belirten Çelik, "İlk defa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir hükümet, ona cevap verdiği için muhtıra olması için yapılan bu girişim bir kağıt parçasına döndü. Bu çok önemli bir şey bizim siyasi tarihimizde." diye konuştu. Türkiye'nin siyasi tarihinde genelde muhtıra verildikten sonra hükümetlerin bunu kabullendiğini ve siyasetin ayarının o muhtıranın kodları üzerinden belirlendiğini anlatan Çelik, sonrasındaki her siyasi gelişmenin de muhtıra kodları üzerinden değerlendirildiğini dile getirdi. Çelik, "Bir bakıma kerteriz noktasıydı muhtıralar sivil siyaset için. Sivil siyasetin bir bakıma DNA'sını, psikolojisini belirliyordu. İlk defa, Cumhuriyet tarihinde bir hükümet, o zaman Cumhurbaşkanı'mız Başbakan olarak bunu hükümetimiz geri çevirdi ve muhtıra olarak tarihe geçecek şey bir kağıt parçasına döndü." dedi. Sistemin eski dönemlerden beri, özellikle asker kökenli cumhurbaşkanlarını hükümetin üzerinde bir vesayet aracı olarak kullandığını, sonrasında da bunun başka ek mekanizmalarla desteklendiğini söyleyen Çelik, "Anayasanın üzerinde Milli Güvenlik Kurulu oluyordu, bunun yanı sıra yargının vesayeti, askerlerin gazetecilere verdiği brifing. O zamanlar o dönemdeki siyasi hayat şekillenirken neredeyse sivil siyaset diye bir şey kalmamıştı. Siyaset bu muhtıra siyasetinin sınırları içerisinde yaşayabilen, nefes alabilen bir varlık haline dönüşmüştü." değerlendirmesinde bulundu. AK Parti döneminde en çok vurgu yapılan kavramlardan birinin "sivil siyaset" olduğuna dikkati çeken Çelik, "Sivil siyasetin özerkliği, sivil siyasetin güçlendirilmesi, sivil siyasetin gücünün pekiştirilmesidir. Bu şu demekti, yani herhangi bir şekilde askeri bürokrasinin muhtıralar yoluyla siyaseti belirlemesi, ülkeyi yönlendirmesi gibi bir şey söz konusu olmasın diye. Bunlar tabii Türkiye'ye çok acılar ödetmiş, bedeller ödetmiş süreçlerdir." diye konuştu. 27 Nisan'daki teşebbüsün bir bakıma cumhurbaşkanlığı seçiminin kodlarını belirlemek üzere yapıldığını söyleyen Çelik, aynı günün gecesi buna bir cevap hazırlığının hemen başladığını anımsattı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın o gece telefonlara çıkmadığını ve bu durumun ertesi sabaha kadar çeşitli bahanelerle böyle devam ettiğini anlatan Çelik, ertesi gün, hükümet adına bir açıklama yapılacağı basına duyurulduktan sonra dönüş yapıldığını belirtti. "İLK DEFA CUMHURİYET TARİHİNDE BİR MUHTIRA AKAMETE UĞRAMIŞ OLDU" Muhtırayı yayınlayanların hükümetin buna cevap vereceğini hesap edemediklerini vurgulayan Çelik, "Neticede ilk defa Cumhuriyet tarihinde bir muhtıra akamete uğramış oldu. Dolayısıyla bir bakıma muhtıralar döneminin işte son halkası, kapanması gibisinden bir durum. Eğer hükümet cevap vermeseydi, bazen Amerikan Başkanları için 'topal ördek' ifadesi kullanılıyor ya, aslında bu, hükümetleri sakatlayan, hükümetleri gerçek bir hükümet olmaktan çıkaran birtakım saldırılar olarak bu muhtıralar her zaman gündeme gelmiştir." ifadesini kullandı. Çelik, muhtıranın kabul edilmesi ve cevap verilmemesi halinde cismen var olan hükümetin siyaseten yok hükmünde olacağını belirterek şöyle devam etti: "Zaten bu hale getiriyorlardı, bu şekilde önce bir şekilde bir tavır koyuyorlar, ondan sonrasında Cumhuriyetin tehlikede olduğunu, işlerin çok kötüye gittiğini, büyük bir güvenlik tehdidi olduğunu, olaya el koymak gerektiğini, basının da desteğini yanlarına alarak ifade ediyorlar. Ondan sonra hemen organize bir şekilde birtakım başka kurumlardan açıklama yapılmaya başlanılıyor. Bir bakmışsınız olmayan bir şey yüzünden ülke büyük bir stresin içerisine girmiş ve bütün kurumların okları kendi amirleri durumundaki hükümete çevrilmiş. Böylesine kaotik, böylesine amorf, şekilsiz, ilkesiz bir süreç üretiyorlardı. 27 Nisan'da tekrar bunu yapmaya çalıştılar, 'cumhurbaşkanı şöyle olmalı, birtakım kaygılarımız var bu konularda' dediklerinde hükümet, ilk defa Cumhuriyet tarihinde cevap verince bu siyasi hayatımız açısından bir dönüm noktası oldu. Bence demokrasinin Türkiye'de yerleşikleşmesinin önemli dönüm noktalarından bir tanesidir." AK Parti Sözcüsü Çelik, daha önce katıldıkları bir MKYK toplantısında söz aldığını hatırlatarak şunları kaydetti: "'Bugün çok önemli bir gün' demiştim. Sebebi şu ilk defa dikkatimi çekti, o dönemi kastederek söylüyorum, iktidar partisinin MKYK'sini izleyen gazeteci sayısı Milli Güvenlik Kurulunu izleyen gazeteci sayısından daha fazla. Çünkü o zaman hatırlayın, şimdi bunlar geride kaldığı için iyi hatırlanmıyor, Türkiye nefesini tutuyordu her ay, Milli Güvenlik Kurulundan Milli Güvenlik Kurulu'na yaşıyordu. Milli Güvenlik Kurulundan hükümete nasıl bir talimat çıkacak, nasıl bir posta koyulacak gibisinden, dolayısıyla orada milli güvenlik dışında sadece seçilmiş sivil hükümete karşı kısıtlamaların ve yönlendirmelerin konuşulduğu bir mekanizma söz konusu oluyordu. İşte en son 27 Nisan'da buna teşebbüs edildi orada cevap verince de o bir muhtıra olmak üzere kurgulanmış o teşebbüs kağıt parçasına döndü."

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 17 18