05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

“Murat Karayılan yolundan giden Soylu düşmanları!”

Çiçek’in yazısı şöyle; Süleyman Soylu’yu itibarsızlaştırma, yıpratma meselesi bir organize suç örgütü liderinin açıklamalarıyla bugün başlayan bir mesele değildir. Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı olduğu günden bu yana gerek trafik terörü, gerek uyuşturucu terörü, gerek suç örgütlerinin terörü, gerekse de terör örgütlerinin eylemleri karşısında mücadele ve önleme metodlarını çok başarılı uyguladığı için hedef hâline getirilmiştir. Üç yıl önce Kandil’deki Murat Karayılan alçağının “Adını anmak istemediğim Süleyman Soylu mu, soysuz mu? Süleyman Soylu tahriş ediyor, böyle İçişleri Bakanı olmaz” diye hakaretleri sıralamasının sebebi de işte bu yüzdendir. Kandil’deki teröristbaşları her konuşmasında sürekli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef göstermektedir. Bunun ana sebebi de Türk devletinin terörle mücadelesindeki başarısı, kararlılığı ve tavizsiz duruşudur. Bu üç isim terör örgütü PKK’nın kâbusu olduğu için, teröristbaşları onların isimlerini anmadan cümle kuramıyorlar. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de kendi duruşunun gereği olarak son günlerde büyük yıpratma saldırılarına maruz kalan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Bilhassa terörle mücadele alanında ismini altın harflerle yazdıracak İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya yapılan itibar suikastlarını, siyasi linç girişimlerini, zulme varan isnatları kaygıyla izlediğimizi, asla ama asla kabul etmediğimizi tarihe not olarak düşmek istiyorum. Kim demiş, Sayın Soylu yalnız diye? Kim demiş, Sayın Soylu kimsesiz diye? Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı görevini vatan ve millet sevgisiyle yerine getiren, gece demeden, gündüz demeden bölücü terörle mücadele eden mert ve milletperver bir devlet adamıdır. Hakkında ne söylenirse söylensin, bizim bölücülerle iş tutan, terör örgütlerine hayranlık besleyen odakların hayâsız tezviratlarına aldırış etmemiz mümkün değildir. Zelil emel failleri terörle mücadeleyi sekteye uğratma arayışındadır. Zillete batanlar, sütre gerisine saklanıp iftira oku atanlar Sayın Soylu’yu yıpratma gayesiyle PKK/PYD/YPG’yi selamlarken şirinlik taslama hevesindedir. Geçin bunları geçin, terörle mücadeleyi dağda taşta, sınır içinde, sınır ötesinde cesaretle yürüten bir hükümeti, bir bakanı, topyekûn tüm güvenlik güçlerimizi ama, ancak, fakat demeden ön şartsız destekledik, bundan sonra da destekleyeceğiz” sözleriyle desteğini yinelemiştir. Bu cümleler her şeyin özetidir. Mesele sadece bir suç örgütü liderinin iddialarıyla başlayan zamanlama olsa da önünü-arkasını hemen ortaya koysak… Süleyman Soylu’ya İçişleri Bakanı olduktan hemen sonra başlayan bir saldırı süreci var. Özellikle terör örgütü PKK’ya darbe üstüne darbe vuruldukça ciyaklama oranında büyük artış olmuştur. Terör örgütü PKK ortak noktasında buluşan ne kadar siyasi parti, yayın organı, sivil toplum kuruluşu varsa Süleyman Soylu’nun tutumundan, duruşundan, söylemlerinden aşırı derecede rahatsızdır. Süleyman Soylu’dan HDP rahatsızdır, CHP rahatsızdır, İP rahatsızdır, Kandil rahatsızdır, FETÖ rahatsızdır, DHKP-C rahatsızdır. Kandil’deki teröristbaşı Murat Karayılan’a ve diğerlerine “Süleyman Soylu” denilince cinnet geçirmesinin sebebini kavrayanlar, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Süleyman Soylu’ya sahip çıkan açıklamaları içindeki anlamlı sebebi de çok iyi kavrayacaktır. Çünkü ortaya çok net konulan, Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek isteyen, Türk milletine acılar yaşatan terör örgütleri karşısındaki başarılı mücadele grafiğidir. Menfaatine, rahatına dokunulan, hedeflerine engel çıkarılan terör örgütleri, mafyalar, suç örgütleri, Süleyman Soylu’yu hedef yapmıştır. Tam tersi olsaydı, Süleyman Soylu hakkında bu atmosfer oluşur muydu? Asla oluşmazdı. O yüzden, oynanan oyunu iyi görmek gerekiyor. Süleyman Soylu, organize suç örgütü liderinin başlattığı gündemde ortada adı yokken, kendi iradesini ortaya koyarak tavır almıştır. Sert girişi, net tavrı yüzünden olayın odağı hâline gelmiştir. Zaten bugün Süleyman Soylu’yu suçlayan organize suç örgütü lideri bir yıl önce “Neymiş efendim beni Süleyman Soylu kaçırtmış. Ben İçişleri Bakanı ile hayatımda bir kere yan yana gelmedim. Özel dostluğu gerektirecek bir şeyimiz olmadı” açıklamasını yapmıştı.Geçmişte Süleyman Soylu hakkında en ağır yazıları yazmış ve onunla mahkemelik olmuş bir yazarım. Ama İçişleri Bakanı olduğu günden bu yana ortaya koyduğu duruşu, mücadeleyi Türkiye’nin birliğini, varlığını ve geleceğini düşünen herkesin görmesi gerekiyor. Zaten onun gitmesini isteyenlere bakarsanız Türkiye üzerinde hesap yapanlar olduğunu anlarsınız. Türkiye’yi bölmek isteyen, bu hedef için askerimizi, polisimizi şehit eden, masum insanlara kıyan terör örgütü PKK’nın Kandil’deki en tepedeki teröristbaşı 3 yıl önce “Süleyman Soylu tahriş ediyor, böyle İçişleri Bakanı olmaz” diyorsa meselenin anlaşılmayan bir yönü kalıyor mu? CHP’nin başını çektiği ve kuyruklarının uyum sağladığı çirkef muhalefet, Cumhur İttifakı içinde fitne yaratıp, bu ittifakı parçalamak için her gün yeni bir tezgâh, yeni bir iftira servis ediyor. Günlük Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırıyorlar, oradan MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye geçiyorlar, oradan da Süleyman Soylu’ya… Ve uzayıp gidiyor. Sürekli fitne yaratarak aralarını açmaya çalışıyorlar. Süleyman Soylu görevden ayrılınca bunlar duracak mı sanıyorsunuz? Yarın, Milli Savunma Bakanı hakkında çeşitli iddialarda bulunup onu yıpratmaya çalışmayacaklar mı? Yarın, Dışişleri Bakanı hakkında çeşitli iddialarda bulunup onu yıpratmaya çalışmayacaklar mı?   Zaten Süleyman Soylu’yu bir yeseler, doymak bilmeyen fitne ve iftira iştahları yeni bir hedef seçecektir. En basit soru şudur: CHP, HDP, Kandil, FETÖ birlikteliği Süleyman Soylu’dan niye nefret ediyor ve ısrarla niçin görevden alınması için propaganda yapıyor? Bu sorunun cevabı bile yeterli değil mi? Sizce bunlar Türkiye’de demokrasi, hukuk, adalet, şeffaflık istediği için mi Süleyman Soylu’yu hedef seçiyor? “AK Parti-MHP ittifakına karşı çıktığı için CHP ile hemfikiriz” diyen ve Süleyman Soylu’ya mafyanın yaptığı gibi en çok hakaret eden Murat Karayılan, Kandil’deki mağarasında terör eylemlerinin planını mı yapıyor yoksa Türk milletinin huzurunu mu, refahını mı düşünüyor? O yüzden MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, Süleyman Soylu konusundaki duruşu fitne ve iftiralarla gölgelenecek bir duruş değildir. “Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu’ya sahip çıkarak Erdoğan’a tuzak kurdu” diyen embesiller emin olun, teröristbaşı Murat Karayılan ile birlikte Türkiye’ye tuzak kurmaya çalışan hainlerdir. Dikkat edin hepsinin ortak özelliği CHP’yi destekleyen hem PKK’ya, hem FETÖ’ye sahip çıkanlardır. Bir de sol medyanın figüranı olan ve sürekli bunların televizyonu ve gazetelerine açıklama yaparak MHP’ye saldıran eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan var. Bu utanmaz adam, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin Süleyman Soylu’ya sahip çıkmasını “Bu söylemle bir hamle yaptığı yok. Sadece kendi tutsaklığını ifade ediyor” demiş… Süleyman Soylu’ya sahip çıkarak neyin tutsaklığı olacak Sol’un figüranı Sadettin Tantan? O zaman biz de sana “Süleyman Soylu düşmanlığı yapan teröristbaşı Murat Karayılan’ın tutması, onun esiri” mi diyelim? Hayırdır İçişleri Bakanı eskisi, o kadar Türkiye düşmanlarını, hainleri, alçakları geçtin de tek derdin MHP mi oldu? Allah’tan korkun yok belli, bari kullarından utan… Haini ve ihanet figüranı bol bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye üzerindeki oyun o kadar net ki, önlemek adına Türkiye’yi sevenler uyanık ve şuurlu olsun yeter…

2 yıl önce

Yeni Şafak: “Suriyelileri evlerine göndereceğiz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, mülteci düşmanlığını partisinin temel hedefi haline getirdi

Periyodik aralıklarla ısıtılan “Suriyeliler” konusu yine gündemde. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1945 yılında Türkiye’ye sığınan Azerbaycan Türklerini kurşuna dizmesi için Sovyetler Birliği’ne teslim eden partisinin tarihi kodlarıyla tartışmaya katıldı. “Avrupalılar bana söz verdi. Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz” diyen Kılıçdaroğlu, 3,5 milyon Suriyeliyi Esed rejmine teslim etse de milli güvenlik sorunu olarak gördüğü muhacirleri söküp atması imkansız. Çünkü Anadolu Suriyelilerden önce de milyonlarca mazlumun sığınağı oldu. KIRIM’IN YARISI ANADOLU’DA Arap’ından Çerkes’ine, Boşnak’ından Rus’una kadan birçok milletten milyonlarca insan Anadolu’yu vatan bildi. Anadolu’ya ilk büyük göç 1783’te Kırım’ın Rusya’nın eline geçmesiyle başladı. 1770’lerden itibaren Kırım’dan Osmanlı topraklarına doğru dalgalar halinde başlayan Kırım Tatar göçü 1920’lere kadar devam etti. 1783-1922 arasında Anadolu’nun da içinde olduğu Osmanlı topraklarına göç eden Kırım Tatarlarının sayısı 1 milyon 800 bine ulaştı. Hatta Osmanlı topraklarına sığınan Tatarların sayısının Kırım’da kalanlardan fazla olduğu belirtiliyor. 2,5 MİLYON ÇERKES GELDİ Aynı tarihlerde ikinci büyük göç dalgasına Çerkesler imza attı. Osmanlı’nın Çerkes bölgelerini kaybetmesinin ardından Anadolu’ya 1. Dünya Savaşı’na kadar 2,5 milyon Çerkes göçtü. Gemilerle, sandallarla çıktıkları Karadeniz’de en az 500 bin kayıp vererek Anadolu’ya ulaşan Çerkesler, bugün hala yaşadıkları Ordu, Samsun, Tokat, Balıkesir, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Sakarya ve Kocaeli’ye yerleştirilmişti. Anadolu’yu yurt tutanlar arasında Gürcüler de var. Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra başlayıp 1930’lara kadar süren göçle gelen 1 milyon Gürcü 14 ayrı şehre yerleşti. RUSLAR BİLE TÜRKİYE’YE GÖÇ ETTİ Bugün sadece işin uzmanları ve meraklıları tarafından bilinse de bu topraklar kitlesel Rus göçlerine de sahne oldu. 1917 yılında Bolşeviklerin darbe yapmasının ardından Çarlık yandaşları soluğu İstanbul’da aldı. 2 yılda 150-200 bin civarında Rus göç etti. Bu Rusların önemli bir bölümü daha sonra Balkan ülkelerine göçse de hala Türkiye’de yaşayan aileler var. Anadolu’ya Arap göçü ise İslam’ın yayılışı ve Osmanlı devrindeki savaşlardan sonra geri dönmeyip burada kalanlarla başladı. Baskı gören Araplardan bir kısmı Tarsus ve Adana çevresine yerleşmişti. Şerif Hüseyin’in 1916’da başlattığı Arap isyanı neticesinde Irak, Hicaz ve Suriye çevresinden 5 bin aile Batı ve iç Anadolu’ya yerleştirildi. Boraltan’ın utancı CHP’ye yeter İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda yaşanan Boraltan Köprüsü faciası, detayları fazla bilinmeyen bir olay. 1945’te Sovyetler Birliği’nin başındaki Josef Stalin, Ankara’daki büyükelçisi aracılığıyla Türkiye’ye sığınan 145 Azerbaycan Türkü’nün iadesini istedi. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP hükümetinin de kararıyla Türkiye’ye sığınan 145 kişinin teslim edilmesi için Aras Nehri kenarındaki sınır karakoluna telgraf çekip iadenin gerçekleştirilmesini istedi. Buna inanamayan karakol komutanı gelen emri defalarca teyit ettirdi. Durumu anlayan Azerbaycan Türkleri, “Bizi teslim etmeyin, bizi burada siz kurşuna dizin, kendi toprağımızda, bayrağımızın altında bizi öldürün” dese de karakol komutanı çaresizce bu insanları teslim etti. Boraltan Köprüsü’nü geçen Azerbaycan Türkleri, sınırın hemen karşısında Türk askerlerinin gözleri önünde, elleri bağlı vaziyette infaz edildi. Türkiye, CHP’nin neden olduğu Boraltan katliamının utancını uzun süre üstünden atamadı. Selanik göçüyle 384 bin kişi geldi Anadolu’ya göç hareketleri Cumhuriyet’in ilanından sonra da sürdü. 1923’ten 1997’ye kadar Türkiye’ye 1,6 milyondan fazla göçmen geldi. Cumhuriyet’ten sonra ilk göç hareketi Yunanistan’dan oldu. Lozan Antlaşması’nın mübadele maddelerine dayalı olarak 1922-38 arası 384 bin kişi Türkiye’ye göçtü. Bu kitlesel hareket halk arasında “Selanik göçü” olarak adlandırıldı. Makedonya’dan ilk göç 1924’te ülkedeki Türklerin Anadolu’ya göçü ile başladı. İkinci dalga 1936’da, üçüncü ise Türkiye-Yugoslavya arasında serbest göç anlaşması imzalandıktan sonra 1953’te gerçekleşti. Yugoslavya’dan da 305 bin kişi Cumhuriyet devrinde Türkiye’ye göç etti. Bulgaristan’dan Türkiye’ye büyük kitlesel göç dalgaları yaşandı. 1989’a kadar 800 bin kişi dört dalga halinde Anadolu’ya geldi. Romanya’dan Türkiye’ye 1923-1949 arasında 79 bin kişi iskanlı göçmen, 43 bin kişi serbest göçmen olarak geldi. Balkanlardan 1923-45 arasında toplam 800 bin kişi Türkiye’ye göç ettirildi. SAVAŞ KİTLELERİ TETİKLEDİ 1979’da yaşanan devrim sonrası İran’dan Türkiye’ye 1 milyona yakın insan göç etti. 1980’li yılların başında gerçekleşen Afgan göçünün oluşumunda Sovyet-Afgan savaşı önemli role sahip. 1982’de Sovyetler’in Afganistan’ı işgal etmesiyle başlayan savaş nedeniyle, o bölgedeki birçok Türk kökenli insan Türkiye’ye geldi. Bunların arasında Özbekler kadar Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar da bulunmaktadır. 1950’de bağımsız devlet olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti vatandaşları Çin işgaline uğradığında Türkiye’ye geldi. 2. Dünya Savaşı’nda Nazi birlikleri ile savaşa katılan Doğu lejyonlarından bazıları da Türkiye’ye yerleşti. Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Balkar, Karakalpak, Karaçay, Azeri, Çeçen, İnguş, Dağıstan gibi Müslümanlardan bir kısmı Anadolu’yu yeni yurt olarak seçti. Irak’ta 1988’deki Halepçe katliamı sonrası 51 bin, 1991’deki Körfez savaşında 467 bin kişi Türkiye’ye göç etti. Suriye’den 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında toplu göçler oldu. İskenderun, Kırıkhan ve Adana’ya yerleştirildiler. 2011’de başlayan Suriye iç savaşı sonucunda Ocak 2021 itibariyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısı da 3,6 milyona ulaştı. Türkiye’de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı şu an 3,9 milyon. Semtlere adları verildi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna’yı işgal ettikten sonra 1918’e kadar Bosna’dan Türkiye’ye 4 büyük göç dalgası oldu. İlki 1878’de işgalden hemen sonra, ikincisi 1882 yılında, üçüncü göç dalgası ise “Dzabic hareketiyle” 1900 yılında yaşandı. 1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin, 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17 bin, 2001 yılında Makedonya’dan 10 bin kişi Türkiye’ye sığındı. Arnavutlar ise ilk olarak Fatih Sultan Mehmet devrinde İstanbul’a getirilip Arnavutköy’e yerleştirildi. Balkanların kaybından sonra gelenlerle beraber günümüz Türkiye’sinde yüzbinlerce Arnavut’un yaşadığı tahmin ediliyor. Polonya’nın Rus topraklarına katıldığı 1830 yılından sonra göç eden 10 bin kişiden bir kısmı Osmanlı Devleti’ne geldi ve bu muhacirler İstanbul Polonezköy’de yerleşim birimini kurdu.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Yabancı düşmanlığı bizim milletimizin bir hasleti değildir

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Parti Arhavi İlçe Başkanlığı binası önünde açıklamalarda bulundu.Mültecilere yönelik ırkçı söylemlere tepki gösteren Soylu, 'Biz bundan 100 yıl önce aynı milletin insanlarıydık. Aynı bayrak altında yaşıyorduk. Biz Batı değiliz. Yabancı düşmanlığı, bizim milletimizin bir hasleti değildir. Kim yapıyorsa utansın. Biz iyilik medeniyetinin insanlarıyız. Biz sömürge medeniyetinin insanları değiliz.' dedi.

2 yıl önce

İYİ Parti, göçmen düşmanlığıyla bilinen İlay Aksoy’u ihraca hazırlanıyor…

Sık sık mültecilere karşı ırkçı söylemlerde bulunan İYİ Parti’nin yerel seçimlerdeki Fatih Belediye adayı İlay Aksoy ‘Fatih’i Suriyelilere teslim etmeyeceğim’ pankartı astırmasıyla gündeme gelmişti. Suriyeli ve Afgan göçmenlere yönelik ırkçı nefret söylemleriyle sürekli gündeme gelen Aksoy’un İYİ Parti içinde rahatsızlığa sebep olduğu, İYİ Partili merkez sağ kökenli milletvekillerinin İlay Aksoy’un partiden ihracı için Meral Akşener’e baskı yaptıkları iddia edildi. İYİ PARTİ NAZİ PARTİSİ Mİ? Suriyeliler ve Afganlar konusunda sürekli ırkçı paylaşımlar yapan İlay Aksoy’un fikirlerinin İYİ Parti’nin her kesimi kucaklayan politikalarına ters olduğunu düşünen milletvekillerinin, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e Aksoy’un ihracı konusunda baskı yaptığı ortaya çıktı. Suriyelilerin ve Afganların Türkiye’nin ara eleman ihtiyacını karşıladığını belirten bazı milletvekillerinin göçmenler sınır dışı edildiği takdirde; Türk ekonomisinin tekstil, otomotiv ve hizmet sektörlerinde büyük bir ekonomik kriz ile karşılaşacağı ve ihracat başta olmak üzere ekonomik göstergelerin dibe vuracağını aktardıkları Meral Akşener’in de İlay Aksoy’un ihracına sıcak baktığı öğrenildi. ÜMİT ÖZDAĞ’IN YANINA YAKIŞIR Almanya’ya göç eden Türklerin de zamanında Nazi’ler tarafından aynı uygulamaya maruz kaldığını ifade eden İYİ Partili milletvekillerinin “Biz Nazi partisi miyiz?” diyerek genel başkan Meral Akşener’e yaptıkları baskının neticesi merak ediliyor. İlay Aksoy’un göçmen karşıtı fikirlerinin Ümit Özdağ’ın fikirleri ile aynı olduğunu düşünen İYİ Partili milletvekillerinin Aksoy’un Zafer Partisi’ne yakışacağını ifade ettikleri de öne sürüldü. İLAY AKSOY KİMDİR? İlay Aksoy, 16 Aralık 1969 tarihinde Kıbrıs’ta doğdu. Eğitimini 1990 yılında East Sydney Technial College’da Moda Tekstil Bölümü üzerine tamamlamıştır. Eğitimci olarak mesleğini sürdürmektedir. Aksoy, 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde, İYİ Parti’den İstanbul 2. Bölge  4’nci sıradan millet vekili adayı oldu. İlay Aksoy, 31 Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlerde İYİ Parti İstanbul Fatih Belediye Başkan Adayı oldu.

2 yıl önce

Bahçeli'den tezkereye hayır oyu veren CHP'ye sert tepki: Türkiye düşmanlarıyla aynı hizadalar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhuriyet'in 98'inci yıldönümü dolayısıyla sosyal medya hesabında mesaj yayınladı. Bahçeli'nin açıklamalarından satır başlıkları; Büyük düşünürümüze vefatının 97'inci yıl dönümünde Cenab-ı Allah'tan rahmet niyaz ediyor, bizlere emanet ettiği fikir meşalesini gururla taşıyacağımızı bilvesile ifade ediyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun diyorum. Cumhuriyet, 98 yıl önce kutlu ve yüksek bir mücadelenin hak edilmiş mükâfatı olarak ilan edilmiş, böylelikle 19 Mayıs 1919'da Samsun'da atılan ilk adım 29 Ekim 1923'de milletimizin emsalsiz ahlakıyla taçlanmıştır. Türk milleti parlak geleceğini kendi iradesiyle inşa etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, sömürgeci güçlere karşı muazzam bir dirilişin, muhteşem bir dirayetin eseri olarak tarihteki yerini almıştır. Tam bağımsızlık onuru kurtuluşumuzun inanç kaynağı, kuruluşumuzun itibar sancağı olarak tıpkı bir bayrak gibi milli gönüllerde dalgalanmıştır. Milli Mücadele haklı ve haysiyetli bir duruşun adıdır. Cumhuriyet ise bu şanlı mücadelenin ruhundan doğan, geçmişi gelecek özlemleriyle birleştiren fazilet timsali, milli egemenliğin tesis ve tecessüm zirvesidir. Teslimiyetçilerin bu zirveyi idrak etmesi beyhude bir çabadır. Dün müstevlilerin oyunlarını kahramanlıklarla bozan aziz millet kudreti, bugün onların uzantılarını, işbirlikçilerini, husumet cephesinden toplanan hıyanet temsilcilerini tekraren bozguna uğratma amacına kilitlenmiş, bundan da zerre taviz vermeme iradesiyle kenetlenmiştir. Vatanımızın işgalini reddederek Cumhuriyet'e giden yolları açan büyük Türk milleti, şimdilerde aynı inanç ve azimle terörün kökünü kazıma hedefine odaklanmıştır. Mandacıların ve esarete hayranlık duyanların izinden yürüyenler terörle mücadeleye karşı gelen kimliksizlerdir. Türkiye'nin haklı davasını karalamayı siyaset zannedenler Anadolu'ya kapanıp, zillet ve hıyanete sessiz kalınmasını, bölücülere tepkisiz durulmasını dayatan, bunu da demokrasi maskesiyle servis eden millet ve vatan muhalifleridir. Bunlar aynı zamanda Türkiye karşıtlarıdır. Terörle mücadeleye itiraz edip milli bekayı tartışmaya açmak isteyen çarpık siyasetçiler Cumhuriyet'in anti tezi, istiklal sevdasının ardışık tehdidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasını yağmalayanlar maalesef Türkiye düşmanlarıyla aynı hizadadır. Geçmişte düşmana ganimet olmayan Türk milleti, terör ve bölücülükle önünü kesmeyi planlayan siyasi zillet lobisine de müstahak oldukları demokratik dersi mutlaka verecek, menfur emeller bir kez daha kursaklarda kalmaya mahkum olacaktır. Değerli vatandaşlarımızın, Türk milletinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, Milli Mücadele kahramanlarına, muhterem şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmetler niyaz ediyor, Cumhuriyet'in ilelebet var olacağını kararlılıkla vurguluyorum.

2 yıl önce

MHP'li İsmet Büyükataman'dan CHP'li Özgür Özel'e 'baraj' yanıtı: CHP’nin bagajı, millet düşmanlarının emir ve talimatlarıyla doludur

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında seçim barajını gündeme getirdi. MHP'nin baraj sorunu olduğunu iddia etti. Özel, "İttifakta istikrar için MHP'nin atlayabileceği kadar alçak, yeni partilerin yetişemeyeceği kadar yüksek. Toplum mühendisliği yüzde 7. Ama MHP bu kafada giderse MHP'yi kurtaracak baraj ancak yüzde 1 olacak." ifadelerini kullandı. CHP'li Özgür Özel'in bu açıklamalarına MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'dan yanıt geldi. "CHP'NİN BAGAJI MİLLET DÜŞMANLARININ EMİR VE TALİMATLARIYLA DOLUDUR" Büyükataman, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, "CHP'nin cazgırı Özgür Özel, tükürükler saçarak yaptığı basın açıklamasında yeniden zamanı israf etmiş, mekânın ağırlığı altında ezilmiş. Lafı döndürüp dolaştırıp partimize getiren Özel, partimizin oy oranı ile seçim barajını ilişkilendirmeye çalışmış. CHP'li Özgür Özel rahat olsun, Milliyetçi Hareket Partisinin baraj sorunu yoktur ancak Cumhuriyet Halk Partisinin bagaj sorunu vardır. HDP'nin bir talimatıyla Irak-Suriye tezkerelerine ret oyu veren CHP'nin bagajı, millet düşmanlarının emir ve talimatlarıyla doludur. "CHP'Lİ KARDEŞLERİME SESLENİYORUM..." CHP sözcüleri; Türk düşmanlarının emir ve talimatlarını yerine getiren bir dış misyon görevlisi gibi hareket eden Kılıçdaroğlu'nu MHP'ye saldırarak aklayamaz. CHP'li kardeşlerime sesleniyorum: Bu Kılıçdaroğlu'nun vatan ve millet aleyhine olan siyasetine alet olmayınız!" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Azerbaycan Savunma Bakanlığı: Ermenistan'la sınırda gerginlik sürüyor. Düşmanın saldırılarını önlemek için operasyon başlattık

Eyvazlı, Ermenistan ile Azerbaycan sınırında yaşanan çatışmalarla ilgili basın toplantısı düzenlendi. Ermenistan ordusunun bir süredir sınırın Laçın ve Kelbecer istikametinde provokatif eylemlerde bulunduğunu belirten Eyvazlı, provokasyonların bugün daha da yoğunlaştığını ve geniş kapsamlı hale geldiğini belirtti. Eyvazlı, Ermenistan ordusunun sınırda bazı tepecikleri ele geçirerek daha elverişli mevziler elde etmek amacıyla yerel saatle 11.00'de ani operasyon başlattığını, Başargeçer ve Karakilise illerindeki mevzilerine takviye güç ve teçhizat yığınağı yapan Ermeni güçlerinin Azerbaycan mevzilerine top ve havan topları da kullanarak saldırdığını söyledi. Ermeni güçlerinin saldırıları sonucu Azerbaycan ordusundan 2 askerin yaralandığı bildiren Eyvazlı, "Yaralıların hayati tehlikesi bulunmuyor. Düşmanın saldırılarını önlemek amacıyla Azerbaycan ordusu da Kelbecer ve Laçın istikametinde ivedilikle bir operasyon başlattı. Önce Ermeni güçlerinin hareketi kısıtlandı, askeri kuvvet ve araçlarına hasar verildi. Ermenistan'a ait tanksavar ve havan topu imha edildi. Ermeni askerleri silahsızlandırılarak gözaltına alındı, çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirildi." dedi. Eyvazlı, karşı tarafın provokasyonlarını önlemek için Azerbaycan ordusunun misillemede bulunduğunu bildirerek "Büyük çaplı provokasyonlar yaparak kısa vadeli avantaj elde etmek isteyen Ermeni askeri birliklerinin saldırısı tamamen başarısız oldu. Erivan yönetiminin yeni provokasyon çabası başarısızlıkla sonuçlandı. Sınırdaki gerginlik sürüyor. Durum Azerbaycan ordusunun kontrolü altındadır." diye konuştu. Öte yandan Ermenistan Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, çatışmalarda dört Ermeni askerinin yaralandığı iddia edildi.

2 yıl önce

Türkiye düşmanları yine para yağdırdı! CIA'nın vakfı iş başında

Yurt dışı merkezli Türkiye düşmanı kuruluşlardan, muhalif basın-yayın organları ve STK'lara para yağıyor. ABD, İngiltere, Belçika, Kanada ve Almanya merkezli kuruluşlar arasında FETÖ ve PKK savunuculuğu yapanlar da, istihbarat servisleriyle çalışanlar da var. İşte kime, nereden, ne kadar para aktığının cevabı. 2023 seçimleri için geri sayım başlarken ABD, İngiltere, Belçika, Kanada ve Almanya gibi ülkeler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dostlarına fon yağdırmaya başladı. Son 3 yılda Türkiye'deki muhalif basın-yayın organları ile sivil toplum kuruluşlarına yüzbinlerce dolar/Euro para yağdı. İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü, merkezi ABD'de bulunan Chrest Vakfı'nın Türkiye'deki birçok STK ve yayın organına 2 milyon 75 bin 477 dolar akıttığını ilan etmişti. Açıklamada derneklerin bu fonları kayıtdışı kullandığı, vergi kanununda belirtilen esas ve usullere uyulmadığı belirtilmişti. VERİLERİ GİZLİYORLAR Yeni Şafak'ın haberine göre, Fon yağdıranların sadece Chrest Vakfı ile sınırlı kalmadığı ortaya çıktı. Merkezi ABD, İngiltere, Belçika ve Almanya gibi ülkelerde bulunan ve küresel çapta faaliyet gösteren birçok sözde sivil toplum kuruluşu da benzer şekilde para yağdırdı. Bu kuruluşlardan bazıları ülkelerin istihbarat servisleri ile yakın çalışan vakıflar, bazıları da para kaynağını doğrudan devletlerden alan merkezler. Aralarında toplum mühendisliği çalışmaları yapan küresel zenginlerin kurduğu STK'lar da var. Daha önce Türkiye'den fonladığı kuruluşların listesini yayınlayan merkezlerin bunu artık gizlemesi ise dikkat çekti. ERDOĞAN'I HEDEF ALAN KURUM Merkezi Brüksel'de bulunan ve 23 ülke tarafından doğrudan fonlanan "Avrupa Demokrasi Vakfı", Türkiye'deki paydaşlarına 55 bin Euro, Londra merkezli "Index on Censorship" adlı kuruluş 5 bin 173 Euro yolladı. Index on Censorship'in Türkiye'yi hedef alan makalelerin yer aldığı bir dergisi var. Kuruluş bu yıl başlattığı "2021 Yılının Tiranı kim?" anketinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da hedefe koydu. FETÖ VE PKK SAVUNUCULARI İngiltere Merkezli sözde insan hakları örgütü "Article19" ise 2 yılda 281 bin 51 Euro para akıttı. Kuruluş, Soros, Bill Gates ve Ford Vakfı gibi küresel vakıflardan aldığı paralarla yine sözde insan hakları örgütleri ile LBGTİ derneklerini fonluyor. Kuruluşun sitesinde FETÖ ve PKK'ya yönelik operasyon/yargı süreçleri eleştirilerek "ARTICLE 19 davaları izleyip bilirkişi görüşleri hazırlayarak ve bu bilgileri uluslararası toplumla paylaşıyor" deniliyor. CIA BAĞLANTISI VAR Bir dönem FETÖ ve PKK'nın kapatılan medya organlarının savunuculuğunu yapan Almanya'daki "Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi" 20 bin Euro para yolladı. ABD gizli servisi CIA'ya bağlı çalışan, fonları yine ABD Dışişleri Bakanlığı'nın onayları ile veren "Ulusal Demokrasi Vakfı" (NED) da fon yağdıranlar arasında. Vakıf Türkiye'deki dostlarına 271 bin 200 dolar aktardı. Fon sağlayanlar arasında aslan payı İngiltereli yayıncı Sigrid Maria Elisabet Rausing adına kurulan "Sigrid Rausing Trust" vakfında. Yayınlarında Türkiye'yi hedef alan, Gezi olaylarının organizatörü Osman Kavala ile ilgili çağrılarıyla ön plana çıkan vakıf da yaklaşık 200 bin dolar fon sağladı. BUNLAR DA DİĞERLERİ Merkezi Lonra'da olan "Media Legal Defence" 44 bin 997 Sterlin, Hollandalı "Avrupa Kültür Vakfı" 8 bin 750, Osman Kavala'nın Anadolu Kültür Vakfı ile ilişkili olan Almanya merkezli "Mitost A.v" 4 bin Euro, Hollanda Dışişleri Bakanlığı'nın sübvanse ettiği "Prens Baba Fonu" 20 bin Euro, "Freemuse" 6 bin 760 Euro, Münih Merkezli "Allianz Kültür Merkezi" 11 bin 933 Euro, Soros tarafından desteklenen Newyork merkezli "NeoPhilanthropy" ise Türkiye'deki fondaşlarına 100 bin dolar para gönderdi. KİMLER PARA ALDI? Türkiye'de yabancılardan fon aldığı tespit edilen kurum, kuruluş ve STK'lardan bazıları şöyle: -Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Derneği -Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Derneği -Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği -Serbest Fikirler Derneği -Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği -Demokrasi Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği -Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneği -Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Derneği -Türkiye Kadın Girişimciler Derneği -Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği -Mekanda Adalet Derneği -Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği -Türkiye İnsan Hakları Vakfı -Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı -Pembe Hayat -Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği -Medyascope -Anadolu Kültür Derneği -Hrant Dink Vakfı -140Journos -Sivil Sayfalar -Ekonomi ve Dış Politikalar Merkezi (EDAM) -TESEV -Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) -Yurttaşlık Derneği -T24 -Gazete Duvar ELÇİLİKLER DE BOŞ DURMUYOR Türkiye'deki bu kuruluşları fonlayanlar sadece vakıflar değil. Yabancı ülke bakanlıkları ve elçilikleri de listede. -Norveç Büyükelçiliği 291 bin Euro -Kanada Büyükelçiliği 23 bin 700 dolar -Lüksemburg Büyükelçiliği 13 bin 963 Euro -ABD Dışişleri Bakanlığı 15 bin 992 dolar -İngilere Dışişleri Bakanlığı 24 bin 68 Sterlin -Almanya Büyükelçiliği ise 65 bin 165 Euro fon sağladı.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 12 13