28 Nisan Pazar 2024
2 yıl önce

BBP Genel Başkanı Destici: HDP Meclis'ten defedilmeli

Adıyaman kırsalında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından 29 Nisan 2017'de düzenlenen operasyonda öldürülen terör örgütü PKK mensubu Koçero Meleti kod adlı Volkan Bora'nın, HDP vekili Semra Güzel ile yakın ilişkisini gösteren fotoğraflar ortaya çıktı. Güzel, öldürülen teröristle sevgili değil sözlü olduğunu açıklayarak fotoğrafları doğruladı. HDP'li Güzel'in dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle düzenlenen fezlekeyle ilgili prosedür Adalet Bakanlığınca tamamlanarak TBMM'ye iletilmek üzere Cumhurbaşkanlığına gönderildi. "TERÖRİSTLE İLİŞKİ BİZİM İÇİN SÜRPRİZ DEĞİL" Söz konusu gelişmeleri Meclis'te düzenlediği basın toplantısında değerlendiren BBP Genel Başkanı Destici, bu görüntünün başkaları için bir sürpriz olabileceğini ancak kendileri için olmadığını belirtti. HDP'nin PKK'nın bir uzantısı olduğunu her zaman dile getirdiklerine işaret eden Destici, "Konunun magazin kısmının herhangi bir yerinde değiliz. Öncelikle söz konusu şahsın, dokunulmazlığının ivedilikle kaldırılıp yargılanmasının önemini bir kere daha vurguluyorum. Fezlekesi gelmeli, dokunulmazlığı kaldırılmalı ve yargıya gönderilmelidir. HDP'li diğer milletvekillerin de fezlekeleri görüşülüp dosyaları yargıya taşınmalıdır. Yargıda hesap vermeyecekler de nerede hesap verecekler?" sorusunu yöneltti. "HDP MECLİS'TEN DEFEDİLMELİDİR" Türkiye'nin en önemli ve öncelikli meselelerinden birinin HDP’nin hukuki, siyasi ve vicdani boyutlarıyla değerlendirilmesi olduğunu savunan Destici, şunları kaydetti: "Terör örgütüyle doğrudan bağlantıları sayısız olayla ispatlanmış ve bu durum kendileri tarafından da inkar edilmeyen bir siyasi partinin, varlığını ve faaliyetlerini sürdürmesi öncelikle Anayasamız ve ceza kanunlarımıza, sonrasında uluslararası hukuka aykırı bir durum doğurmaktadır. TBMM'de ülkemizin dış politikada yaşadığı tüm ihtilaflarda düşmanlarının tezlerini destekleyen, onların gönüllü lobi hücresi olan, bunun yanı sıra faaliyetleri Hazineden verilen payla desteklenen bir siyasi parti yer almaktadır. Bunun gelişmiş herhangi bir ülkede hiçbir örneği yoktur. HDP, milli güvenlik meselesi haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, içine düşürüldüğü bu akıl dışı, mantık dışı problemi bir an önce çözmek mecburiyetindedir. HDP, Meclis'ten defedilmelidir. Devletin varlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü hedef alan, ülkemizde on binerce cinayetin sorumlusu bir terör örgütünün sözcülüğünü yapan bir siyasi partinin varlığı kamu vicdanını son derece rahatsız etmektedir." HDP'nin, Semra Güzel'e kurumsal destek verdiğini belirten Destici, bu durumun HDP'nin, geçmişten bugüne terör örgütleriyle ve terörle iç içe olma durumuna verilmiş desteğin sayısız örneklerinden biri olduğunu söyledi.

2 yıl önce

Ürdün Dışişleri Bakanı Safedi: Türkiye'nin Filistin meselesinde rolü çok önemli

Safedi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Dışişleri Bakanlığı Resmi Konutu'nda yapılan görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu. Ankara ziyareti dolayısıyla çok mutlu olduğunu vurgulayan Safedi, Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın bir mesajını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunacağını belirtti. Ürdün ile Türkiye arasında tarihi kardeşlik ilişkileri olduğunu söyleyen Safedi, Ankara ile Amman arasında bütün alanlarda ilişkilerin genişletilmesine önem verildiğini ifade etti. Safedi, iki ülke arasındaki ilişkilere değinerek, "İkili ilişkileri daha da geliştirmek için sayın kardeşimin de değindiği gibi çabalarımızı yoğunlaştıracağız. Ticaret, ekonomi, turizm gibi alanlarda tüm gelişmeleri ele alacağız." diye konuştu. Ürdün ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin iyi bir şekilde ilerlediğine ve Kovid-19'a rağmen iki ülke arasındaki ticaret hacminin artış kaydettiğine değinen Safedi, şu görüşleri dile getirdi: "İki ülke arasındaki ilişkiler güçlüdür ve ortak çıkarlara dayanmaktadır. Birçok konuda görüşlerimiz örtüşmektedir. İyi ve güçlü bir zemin var. İki ülke arasındaki irade de çok açık şekilde kendini göstermektedir. Önümüzdeki dönemde ekonomik alanda, ikili ilişkiler konusunda ve temaslarda artış kaydedilecektir." FİLİSTİN MESELESİ Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmede Rusya-Ukrayna savaşı, başta Filistin meselesi olmak üzere bölgesel gelişmeleri de ele aldıklarını anlatan Safedi, Filistin meselesinin çözümü için hızlı şekilde adımların atılması gerektiğini söyledi. Safedi, "Sorunun bir an önce çözülmesi için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz. Sorunun da çözümü bildiğiniz gibi 1967 sınırlarında bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulması. Bu konuda çabalarımızı sürdüreceğiz." dedi. Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın Filistin meselesi konusunda yoğun çaba harcadığını dile getiren Safedi, "Önemli olan bu çabalar sonucu her iki tarafın (Filistin-İsrail) veya tarafların bir an önce müzakere masasına oturmaları olacaktır. Çünkü ancak bu şekilde hem kapsamlı hem de adil bir çözüm bulunabileceğini buradan söylemek istiyorum." ifadelerini kullandı. Filistin meselesinde Türkiye'nin oynadığı rolün kendileri için oldukça önemli olduğunu kaydeden Safedi, "Türkiye'nin rolü her zaman temel ve sabit şekilde Filistin halkının desteği yönünde olmuştur. Türkiye bölgede bir an önce barışın sağlanmasını ve Filistinlilere meşru haklarının iade edilmesini istemektedir." değerlendirmesinde bulundu. "SURİYE'NİN YENİDEN AYAĞA KALDIRILMASI ÖNEMLİ" Safedi, bölgesel sorunların çözümü konusunda Amman ile Ankara'nın koordinasyon içerisinde olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti: "Suriye için oradaki çabaların yoğunlaştırılması ve siyasi bir çözüme ulaştırılması çok önemli. Suriye'nin yeniden ayağa kaldırılması önemli. Türkiye ve Ürdün olarak en fazla Suriyeli mülteciyi barındıran ülkeleriz. Dolayısıyla bu konularda aramızda istişare ve koordinasyon sürekli devam etmekte. Bu konuda sadece bizim sorumluluk almamız yetmemektedir. Uluslararası çevrelerin de bu konuda güvence vermesi ve katkıda bulunması çok önemlidir."

2 yıl önce

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs'ta artık federal bir anlaşma mümkün olmadığını söyledi

Cumhurbaşkanı Tatar, Antalya Diplomasi Forumu (ADF) kapsamındaki "ADFLeadersTalks" paneline konuşmacı olarak katıldı. Crans Montana Forumu İcra Başkanı ve Kurucusu Jean-Paul Carteron moderatörlüğünde "Kıbrıs Anlaşması: Aslolan Hakkın Onayı" başlığıyla düzenlenen panelde konuşan Tatar, ADF gibi önemli bir organizasyonun düzenlenmesinde emeği geçen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve hükümete teşekkür ederken Kıbrıs Türkleri olarak böyle bir toplantıda seslerini duyurma imkanı bulduklarının altını çizdi. Tatar, konuşmasının başında Kıbrıs'ın tarihi ve Kıbrıs Türklerinin Ada'daki geçmişinden bahsederken Osmanlı'nın 1571'de Kıbrıs'ı fethetmesiyle Türklerinin buraya yerleştiğini hatırlattı. Kıbrıs'ta var olma mücadelesi verdiklerini, Rumlar tarafından çok defa Ada'dan atılmaya zorlandıklarını anımsatan Tatar, 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta Yunanistan'daki askeri cuntanın desteğiyle ve Ada'yı Yunanistan'a bağlamak amacıyla darbe yapıldığını ancak 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı ile Ada'da barışın tesis edildiğini söyledi. Tatar, "Türkiye 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirmemiş olsaydı kan dökülecekti ve Kıbrıslı Türkler öldürülecekti. Türkiye'yi hiçbir zaman işgalci bir güç olarak görmedik. Türkiye, Ada'nın ve Kıbrıs Türkeri'nin barışı için orada. Biz de Türkiye'nin Ada'da bulunmasına ve garantörlüğüne büyük önem veriyoruz. Barış ve istikrar olacaksa, Türkiye'nin Ada'daki mevcudiyeti çok önemli." dedi. Kıbrıs meselesinde yarım asrı aşkın süredir devam eden "federasyon" temelli müzakerelerden çok yorulduklarını belirten Tatar, geçmişteki Kıbrıs Türk liderlerinin, Kıbrıs konusunu çözmek için fazlasıyla gayret ettiğini ancak Rumların uzlaşmaz tavrı nedeniyle kalıcı bir barış sağlanamadığını ifade etti. "KIBRIS'TA ARTIK FEDERAL BİR ANLAŞMA MÜMKÜN DEĞİL" Tatar, Kıbrıslı Rumların federal zeminde bir çözüm anlayışının Türklerden farklı olduğunun altını çizerek, Rumların, Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmasını ve Türkiye'nin de Ada'dan gitmesini arzuladığını ancak bunu kabul etmeyeceklerini dile getirdi. Ekim 2020'de cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Türkiye ile Kıbrıs konusunda yeni bir politika belirlediklerini kaydeden Tatar, "Kıbrıs'ta artık federal bir anlaşma mümkün değil. Olası bir anlaşmanın sadece yan yana yaşayan ve bağımsız iki devletin varlığıyla olabileceğine inanıyoruz." dedi. Kıbrıs Türklerinin 1963'ten beri kendi devletinin çatısı altında ve 1983'ten bu yana da kendi cumhuriyetinde yaşadığını kaydeden Tatar, yeni dünya düzeninde Rum devletine dönüşmüş "Kıbrıs Cumhuriyeti" ile KKTC'yi bir araya getirmenin nafile bir çaba olacağını belirtti. "BİZİM POLİTİKAMIZI (İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM) TÜRKİYE DESTEKLİYOR" Tatar, "Bizim politikamızı (iki devletli çözüm) Türkiye destekliyor. Biz, Ada'da ve bölgede, istikrar, barış ve güveliğin sürmesini istiyoruz, bu yüzden Kıbrıs Türkleri olarak Ada'daki eşit bağımsızlığımız için çalışmayı sürdüreceğiz." diye konuştu. Nisan 2021'de Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde 5+1 formatında Cenevre'de gerçekleşen ve garantör ülkelerin de yer aldığı gayriresmi Kıbrıs konferansında "iki devletli çözüm" modelini masaya getirdiklerini anımsatan Tatar, BM Genel Sekreteri'nin bu yeni öneriyi BM Güvenlik Konseyi'ne götürme teklifinde bulunduğunu, bu sayede barışçıl bir çözümün bulunabileceğini vurguladı. Tatar, "Bizim zaten bağımsızlığımız vardı, Kıbrıs'ta 1960'ta yapılan anlaşma bizim bağımsızlığımızı zaten gösteriyor. Bu yüzden eğer 'iki devletli çözüm' önerimiz onaylanırsa bağımsızlığımız yeniden tanımlanmış olacak." diye konuştu. Doğu Akdeniz'de istikrarın sağlanmasının önemine de işaret eden Tatar, Türkiye'nin de bölgede ve Ada etrafında haklarının olduğunu ve bölgenin öneminin hızla arttığını söyledi. Cumhurbaşkanı Tatar, "Kıbrıs'ta bir anlaşma için tüm yolları denedik ve bütün girişimler başarısız oldu. Uluslararası toplumun ve BM'nin egemen eşitliğimizi teyit etmesi halinde resmi bir müzakere için masaya oturabiliriz. Bu bizim hakkımız. Bölgede barış ve istikrar, bizim de arzu ettiğimiz bir husustur. Türkiye de bu konuda yıllardır bizi destekliyor, bu konuda müteşekkiriz. Eminim ki Kıbrıs Türkleri de amaçlarına ulaşacaktır." dedi. Kıbrıs konusunun temelinde "egemenlik probleminin" bulunduğuna da değinen Tatar, Kıbrıslı Rumların, Ada üzerinde sadece kendilerinin egemen olduğunu düşündüklerini ve Kıbrıs Türklerin de böyle bir otoriteyle kesinlikle görüşmeyeceğini, kendilerinin Rumlar kadar egemen olduklarını vurguladı.

2 yıl önce

Prof. Dr. İlber Ortaylı: Çanakkale Savaşı, çok kanlı ve fedakar bir savaştır. Çanakkale Savaşı'nın bizim için en önemli yanı ise yeni Türkiye'nin bir başlangıcı olmasıdır

Çanakkale'den Kurtuluş'a sergisinin açılışıyla başlayan etkinliğe Bahçelievler Belediye Başkanı Dr. Hakan Bahadır'ın yanı sıra çok sayıda vatandaş da katıldı. "TEK VUCÜT OLMAMIZ GEREKİYOR" Nurettin Topçu Kültür Merkezi'nde düzenlenen söyleşi programında konuşan Bahçelievler Belediye Başkanı Dr. Hakan Bahadır, "Bahçelievler Belediyesi olarak her zaman şehit yakınları ve gazilerin yanındayız. Bugün Çanakkale Zaferi'nin 107'nci yıldönümü. O dönemde düşmana dur demek hiç kolay değildi. Bir saniye sonra öleceğini bile bile hiç korkmadan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve diğer komutanlarının emriyle saldırıya geçiyorlardı. Savaş zamanında bile düşmanlara hep iyi davranıyorlardı. Askerimiz kendi yarasına toprak basarken, düşmana mendilini veriyordu. Biz böyle bir milletin torunlarıyız. Ne kadar kendimizle övünsek azdır. Tek vücut olmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı. "MEKTEPLER BOŞ KALDI" Söyleşide konuşan Prof. Dr. Ortaylı, "Çanakkale vatan müdafaasının çok dar bir hatta somutlaşmış bir biçimidir. Büyük bir cihan harbine girişin en önemli savunmasıdır. Çanakkale Savaşı, çok kanlı ve fedakar bir savaştır. Çanakkale Savaşı'nın bizim için en önemli yanı ise yeni Türkiye'nin bir başlangıcı olmasıdır. Bu zaferin arkasında yatan olaylar var. İnsan gücünü kaybettik. Mektepler boş kaldı. Anadolu ağır zayiat verdi. Bu gibi olaylar tarihin dönüm noktalarıdır. 18 Mart bizim için çok önemli bir tarihtir" dedi.

2 yıl önce

Rusya Federal Güvenlik Servisi, Ukrayna'nın Odessa'ya döşediği mayınların İstanbul Boğazı ve Akdeniz’e sürüklenebileceğini iddia etti

Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı saldırıların ardından Rus güçleri, Azak Denizi dahil olmak üzere Ukrayna'nın birçok Karadeniz'e kıyısı olan noktada kontrolü ele geçirmişti. Rusların saldırılarına karşı Ukrayna ordusu ise ülkenin Karadeniz kenti olan Odessa açıklarına mayınlar döşemişti. Son gelişmelerin ardından Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından yapılan açıklamada, Odessa kenti açıklarına döşenen mayınlar için önemli bir risk ihtimaline değinilerek, Ukraynalılar tarafından Odessa açıklarına döşenen mayınlarda kopmalar başladığı ileri sürüldü. FSB'nin Halkla İlişkiler Birimi tarafından yapılan açıklamada, "Rusya tarafından özel bir askeri operasyonun başlatılmasının ardından Ukrayna Donanması, Odessa, Özi, Çornomorsk ve Yuzhne limanlarına ve açıklarına yaklaşık 420 eski tip mayın tarlası oluşturdu. Bu mayınlar 20. yüzyılın ilk yarılarında üretildi. Fırtınalı koşulların başlamasıyla birlikte denizin dip ankrajlarına bağlanan kablolarda kopmalar meydana geldi. Karadeniz'in batı kesiminde mayınlar rüzgar ve akıntıların etkisiyle serbestçe hareket etmeye başladı" ifadeleri kullanıldı. İSTANBUL BOĞAZI TEHLİKEDE İDDİASI Ukrayna'nın döşediği mayınlarla ilgili yapılan açıklamada, İstanbul Boğazı'nın risk altında olduğunu da belirten FSB'nin Halkla İlişkiler Birimi, "Ukrayna'nın listelenen liman bölgelerinde güneye doğru yüzey akıntılarının baskın olduğu göz önüne alındığında, mayınların İstanbul Boğaz'ına ve Akdeniz havzası sularına sürüklenme ihtimali göz ardı edilmez" ifadelerini kaydetti. Açıklamada, Ukrayna'nın denize mayın döşemesinin uluslararası anlaşmaların ihlaline neden olduğu vurgulanarak, "Bu, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin bir kez daha uluslararası hukukun temellerini tamamen hiçe saydığını ve Avrupa Birliği (AB) vatandaşları da dahil olmak üzere insan hayatını hiçe saydığını gösteriyor" vurgusu yapıldı. Açıklamanın sonunda ise, "Rus Donanması'nın Karadeniz Filosu, mayın tehlikesini dikkate alarak 18 Mart 2022 tarih ve 116 sayılı ilgili kıyı uyarısını yayınladı" denilerek, mayın tehlikesinin resmi kayıt altında kamuoyuna aktarıldığı belirtildi.

1 yıl önce

YPG/PKK, federasyon planı ve uluslararası yardımları artırmak için "nüfus sayıyor"

YPG/PKK'lılar, 7 Mayıs'tan itibaren Haseke'ye bağlı Malikiyye, Kamışlı ve Dirbasiyye ilçeleri ile Rumeylan Gül Ağa, Cezaa, Tel Hamis ve Tel Berrak bölgelerinde "nüfus sayımı" adını verdikleri bir tür "fişleme" çalışması başlattı. Vatandaşların evlerine giden sivil giyimli YPG/PKK'lılar, hane sahiplerine dini ve etnik kökenleri, doğum yerleri, ikamet ettikleri adres, medeni ve eğitim durumları, yerinden edilip edilmedikleri, sağlık durumları ve meslekleri hakkında sorular soruyor. Örgüt mensuplarının, ailelerin ve yurt dışındaki yakınlarının geride bıraktığı mal varlıkları ve taşınmazları hakkında da bilgi toplaması dikkati çekiyor. Terör örgütü, ilerleyen günlerde Haseke'nin genelinde, Deyrizor, Rakka kent merkezi ile Halep'e bağlı Münbiç, Aynularab (Kobani) ilçelerinde de aynı işlemleri yapacak. FEDERASYON PLANINDA BİR SÜREÇ Örgüt, bir süredir bölgede ve uluslararası destekçileri nezdinde "sosyal kontrat" olarak nitelediği bir planın propagandasını yaparak dış meşruiyet arıyor. Plan, bölge halkının demokratik iradesinin uzantısı gibi resmedilip Arapları temsil etme iddiasına sahip olacak ancak YPG/PKK hakimiyetinde yapılanacak bir idare öngörüyor. Bölgesel yapıyı Suriye'nin federe birimi olarak tasarlayan plan, federatif bir anayasal çerçeve geliştirmeyi esas alıyor. Planda, terör örgütünün tertipleyeceği sözde seçimler için "nüfus sayımı" adı verilen bir süreç öngörülüyor. Örgüt böylelikle, nüfusun sayılıp seçmen kütüklerinin usule uygun şekilde çıkartıldığı, ezici üstünlüğe sahip Arap nüfusun dışlanmadığı, ardından yapılacak bölücü gündemli sözde seçimlerin de meşru olduğu propagandasını yapacak. Örgüt, Arap nüfusun hakimiyetindeki coğrafyada Kürt nüfusun rakamlarını da yeniden düzenleyecek. ULUSLARARASI YARDIMLARDAKİ PAYI NÜFUS ARTIŞIYLA YÜKSELTME SEÇENEĞİ BM verilerine göre, Suriye içinde 14,6 milyon, ülke dışında ise 12 milyon kişi yardıma muhtaç. Avrupa Birliği ve BM tarafından 10 Mayıs'ta Brüksel'de düzenlenen Suriye'ye destek konulu toplantıda 10,5 milyar dolar yardım çağrısı yapılırken bu yıl ihtiyaç duyulan miktarın 4,4 milyar doları Suriye içine tahsis edilmek istenmiş ancak uluslararası yardım taahhütleri 6,7 milyar dolarda kalmıştı. Söz konusu yardımların, Suriye içinde dağılım planlamasında nüfus yoğunluğu oldukça önemli bir kriter. YPG/PKK'nın sözde nüfus sayımı sonrası, "sağlıklı ve güncel" veriler sağlama iddiasıyla şişirilmiş rakamlarla, işgalindeki topraklara ayrılan dış yardım payını yükseltme talebinde bulunması bekleniyor. "YPG'YE MUHALİFLİK YAPANLARIN TAŞINMAZLARINA EL KONULACAK" YPG/PKK, Ağustos 2020'de, yerinden edilen ve bölgede bulunmayanların mal varlıklarına el koymak için girişimde bulunmuş ancak halkın tepkisi karşısında geri adım atmıştı. Bazı bölge siyasetçilerine göre, örgüt taşınmaz malların bölgede bulunmayan sahiplerini tespit ederek bunlara el koyma hazırlığı yapıyor. Suriye Bağımsız Kürt Rabıtası Başkanı Abdülaziz Temmo, örgütün "sayım" adı altında farklı amaçlar güttüğü endişesini paylaşarak "Bölgede bulunmayanların ve örgüte muhalif olanların taşınmaz mal varlıklarını tespit etmek için çalışma yapıyorlar. Ardından, PKK'ya muhalefet edenlerin taşınmazlarına el konulacak." dedi. Temmo ayrıca, örgütün uluslararası toplumdan maddi desteği artırmak için de nüfusu şişirmek isteyeceğini savundu. Muhalif Kürtlerin oluşturduğu Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) üyesi İsmail Reşit, "Yapılan sayım gayrimeşru bir yönetimden, gayrimeşru nüfus sayım işlemidir." değerlendirmesini yaptı. Raşit, bölge halkının büyük bir kısmının yerinden edildiği bir ortamda "sayım" işleminin kabul edilmez olduğunun altını çizerek örgütün bu adımını, "tehlikeli" olarak nitelendirdi. Örgütün sayım adı altında farklı amaçlar peşinde olduğunu vurgulayan Raşit, "Sayım sonrası YPG'nin bölgede yaşamayanların taşınmazlarına el koymasından endişe duyuyoruz." diye konuştu.

1 yıl önce

Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Demirci’den Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir’e tepki: Belediye Başkanı hadsizlik etmiştir. Bu konuda çok öfkeliyiz

https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1548653253944135682?s=21&t=Z5ny8QH7o0pmRV-xm0Vo0g Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Sekreteri Ayhan Metin, Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir'in, kent merkezindeki kaldırım çalışmalarını incelediği sırada söylediği, "Biz engellilerin elinden tutar götürürüz. Her yol bitti, engelli kaldı." sözlerinin, engelli haklarını yok saymak demek olduğunu belirtti. Engelli bireylerin de insan hakları ve onuruna yakışır şekilde yaşamayı hak ettiğini vurgulayan Metin, şöyle konuştu: "5378 sayılı Engelliler Kanunu'nun geçici 2. ve 3. maddesi ve Anayasa'nın 10. maddesi, açıkça bütün yapılı çevrenin engelli erişimine uygun hale getirilmesini emrediyor. Belediye Başkanı'nın yaptığı şey, hem kanunlara aykırı bir durum, söylediği de 5378 sayılı Engelliler Kanunu'na göre açıkça engelliliğe dayalı ayrımcılıktır. Medeni Kanun'da da ayrımcılık suçtur. Dolayısıyla Belediye Başkanı açıkça suç işlemiştir. Savcılığa suç duyurusunda bulunacağız." "Bu konuda çok öfkeliyiz" Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Mehmet Emin Demirci de Belediye Başkanı'nın sözlerinin, "rahatsız edici" olduğunu dile getirdi. Demirci, şöyle devam etti: "İnsanlar ağızlarından çıkan laflara dikkat etmeli, özellikle yönetici pozisyonundaki insanların daha çok dikkat etmesi gerekiyor. Hadlerini aşmamaları lazım. Belediye Başkanı hadsizlik etmiştir. Bu konuda çok öfkeliyiz. Özellikle yönetici konumundaki insanların vatandaşa daha saygılı daha ölçülü davranması lazım. Kimseyi rencide edecek, küçük görecek sözler sarf etmemesi gerekiyor."

1 yıl önce

ABD Başkanı Biden: FED enflasyonu indirmeye çalışırken, ekonominin yavaşlaması sürpriz değil

Biden, yaptığı yazılı açıklamada, Ticaret Bakanlığı'nın bugün açıkladığı verilerde ülke ekonomisinin, bu yılın ilk çeyreğinin ardından ikinci çeyrekte de beklentilerin aksine yüzde 0.9 daralarak teknik olarak resesyona girmesini değerlendirdi. Ülkedeki istihdam oranlarının tarihi bir zirvede olduğunu kaydeden Biden, "FED enflasyonu düşürmeye çalışırken, ekonominin yavaşlaması sürpriz değil." yorumunu yaptı. Biden, Kovid-19 salgınından dolayı ekonomide birçok zorlukla karşı karşıya olduklarına işaret ederek, "Biz doğru yoldayız, bu geçiş sürecinden daha güçlü ve güvenli çıkacağız." mesajını verdi. Ülkede sadece ikinci çeyrekte 1 milyon istihdam sağlandığını ve tüketici harcamalarının artmaya devam ettiğini bildiren Biden, "Ekonomik planım, elde ettiğimiz ekonomik kazançları kaybetmeden, enflasyonu düşürmeye odaklı." ifadesini kullandı. ABD teknik olarak resesyona girdi ABD Ticaret Bakanlığı, nisan-haziran dönemine ait Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) öncü verilerini açıkladı. Buna göre GSYH, yılın ikinci çeyreğinde yıllıklandırılmış olarak yüzde 0.9 azaldı. Bu yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin aksine küçülme gösteren ABD ekonomisinin, yüzde 0.5 büyümesi öngörülüyordu. Ülke ekonomisi yılın ilk çeyreğinde de yüzde 1,6 küçülmüştü. Böylece ABD ekonomisi, iki çeyrek üst üste daralma göstererek teknik olarak resesyona girdi.

1 2 3 4 5 6