05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

Türkiye’de Haşimi 515 provokasyonunu kim yapıyor? Baggara Aşireti’nden flaş açıklama…

Adana’da, kendilerini “515 Haşimi” olarak tanıtan Suriyeliler döner bıçakları ve sopalarla sokakta yürüdüğü görüntüler infial yaratmıştı. Şahıslardan kimliği belirlenen 20’si gözaltına alındı ve sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne teslim edildi. SINIR DIŞI EDİLDİER Yaşanan bu olay sonrası “515 Haşimi nedir?”, “Haşimiler kimler?” gibi sorulara da cevap aranmaya başlanırken, Haşim aşiretinden konuya ilişkin yazılı bir açıklama geldi. Tüm Türkiye’de tepki çeken olayı kınadıklarını belirten yazıda “Bu fitnede yer alan kim olursa olsun kabilelerimiz tarafından dışlanacaktır” ifadeleri de dikkat çekti. BAGGARA AŞİRETİNDEN AÇIKLAMA 515 Haşimiler ile ilgili Baggara aşireti lideri Beni Haşim’den açıklama geldi. “515 kodu Osmanlı Devleti zamanında Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı’nın yanında savaşan kabilelere verilmiş tümen kodudur.” İşte yapılan açıklamanın devamı; BİSMİLLAHIRRRAHMANIRRAHIM: BENİ HAŞIM (SEYYİD) KABİLELERİ’DEN ‘BAGGARA•AŞİRETİ AÇIKLAMASIDIR: SON GÜNLLERDE TÜRKİYE CUMHURİYETİ SINIRLARI İÇİNDE 515 KOD BAHANE EDİLEREK ATEŞİ KÖRÜKLENMEK İSTENEN BİR FİTNE BULUNMAKTADIR. ANCAK 515 KODU SADECE TURKİYEDE YAŞAYAN ( BILADUŞŞAM BÖLGESİNDEN ) TÜRKİYEDE BULUNAN SADECE 300 BİN BAGGARA AŞİRETİ MENSUBU İÇİN DEĞİL; OSMANLI DEVLETİ ZAMANINDA VE OSMANLININ YANINDA İŞGALCİ DIŞ GÜÇLERE KARŞI TÜM SAVAŞLARDA YER ALMIŞ ‘BENİ HAŞİM KABİLELERİ’NE” VEDE ÇANAKKALE SAVAŞINDA (CİHAD)’TA BU KABİLELERİN TÜMÜNE VERİLMİŞ OLAN 515. TÜMEN YADA TUĞAY KODU OLUP. OSMANLI DEVLETİ ZAMANINDA OLDUĞU GİBİ BU KABİLELER İHLAS VE SADAKAT İLE YANLARINDA DURDUĞU GİBİ, ŞİMDİDE MAZLUM SURİYE HALKININ YANINDA DURUŞUNU VE DESTEĞİNİ ESİRGEMEYEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ VE TÜM HALKININ ‘BENİ HAŞİM KABİLELERİ’ OLARAK YANLARINDA DURACAĞIMIZI VE OLDUĞUMUZU BELİRTEREK; ‘BENİ HAŞİM KABİLELERİ’ ADINA TÜRKİYEDE YAŞAYAN TÜM SURİYELİ VATANDAŞLARIN BU FİTNEDEN UZAK DURMALARINI ŞİDDETLE İSTİYORUZ. BU FİTNEDE YER ALAN KİM OLURSA OLSUN •KABİLELERİMİZ’ TARAFINDAN DIŞLANACAĞINI VE TÜM SORUMLULUĞUN KENDİLERİNDE OLDUĞUNU BEYAN EDERİZ. BENİ HAŞİM (SEYYİD) KABİLELERİ’DEN ‘BAGGARA’AŞİRETİ EVLATLARI ADINA HEPİNİZE •ALLAHIN SELAMINI SUNARIZ’• SALI -11.01.2022

2 yıl önce

Gara şehidinin babası Şehmuz Kaya Selahattin Demirtaş’ı ziyaret eden CHP’li Sezgin Tanrıkulu’ya ateş püskürdü: Senin yerin de orada hazır

Bir süre önce Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettikten sonra video çekerek Demirtaş’a borcumu yerine getiriyorum diyen Sezgin Tanrıkulu ve İstanbul HDP mitinginde İstanbul Kürdistan’dır diyen Ömer Öcalan, Gara Şehidi Polis Memuru Vedat Kaya’nın babası Şehmuz Kaya tarafından kınandı. Selahattin Demirtaş’ı ziyarete gidip ‘ben onu ziyaret ettim’ diyen CHP’li vekil Sezgin Tanrıkulu ile ilgili konuşan Kaya, “Bak hemşerim senin yerin de orada hazırdır. Çok yakındır. Selahattin Demirtaş bu milletin katilidir. O bir teröristtir. Öyle 1-2 kişi değil, binlerce kişinin katilidir. Bu HDP’nin bütün şehitlerin kanında parmağı var. Sen onun yanına gidiyorsun. Ben de devletimin yanındayım, hükümetinin yanındayım, polisimin yanındayım ve askerimin yanındayım. Bakalım sonuç ne olacak” dedi. “Burası Türkiye Cumhuriyeti, Kürdistan diye bir şey yok” HDP mitinginde “İstanbul Kürdistan’dır diyen Ömer Öcalan’a Kürdistan diye bir şey yok şeklinde vurgu yapan Kaya, “Katil artık onun ismini de söylemek istemiyorum. İmralı’daki katilin yeğeni ne diyor, ‘Ben Kürdistan’ı İstanbul’a taşıyacağım’ dedi. Ben televizyon izlerken öyle bir kelime duydum. Sen Kürdistan’ı nereye taşıyorsun, Burası Türkiye Cumhuriyeti, Kürdistan diye bir şey yok. O Kürdistan’ı size yedireceğiz. Sen bu devletin ekmeğini ye, sonra sen git de ki burası Kürdistan’dır. Hani nerede Kürdistan. Biz niye görmüyoruz. O Kürdistan lafını sana yedireceğiz. Senin de o dayının, amcanın her neyse o katilin yanına koyacağız, yakındır. İnşallah devletimiz burada senin de biletini keser ve seni onun yanına koyar. Orada geberirsiniz” diye konuştu.

2 yıl önce

Rusya-Ukrayna heyetleri arasındaki görüşme sona erdi: İlk açıklama Ukrayna heyetinden geldi: ‘Türkiye de garantör olsun’

Dolmabahçe Sarayı önünde sabahın erken saatleri itibari ile yoğun bir trafik yaşandı. Çok sayıda basın mensubunun hazır beklediği alana ilk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geldi.  Rusya-Ukrayna heyetleri görüşmelerin yapılacağı Dolmahçe'deki Çalışma Ofisi'ne geldi. Her iki ülkenin heyeti de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açılış konuşmasına katıldı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: HER TÜRLÜ KATKIYA HAZIRIZ Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında "Adil bir barışın kaybedeni olmayacağına inanıyoruz. Trajediyi durdurmak tarafların elindedir. Bir an önce barışın sağlanması herkesin faydasına olacaktır. Görüşmelerden artık somut sonuçlar alınması gereken döneme girildiğini düşünüyoruz. Dünya sizlerden gelecek hayırlı ve müjdeleri haberleri bekliyor. İşinizi kolaylaştıracak her türlü katkıya hazırız." dedi. HEYETLER ARASI GÖRÜŞME BAŞLADI Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşması sonrası heyetleri selamlayıp çalışma ofisinden ayrılırken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Müzakere masasındaki heyetlere eşlik etti. Öte yandan görüşmelerin yapılacağı yerde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Rusya ve Ukrayna arasındaki baş başa görüşmeler ve heyetler arası görüşmeler az önce sona erdi. GÖRÜŞME BİTTİ, İLK AÇIKLAMA UKRAYNA TARAFINDAN GELDİ! Ukrayna heyetinin açıklamasından satır başları ise şöyle oldu: "Ulusal garanti alabilmek için elimizden geleni yapacağız. Kırım konusu çok önemli. Uluslararası güvenlik o bölgelerde çalışmayacak ama biz resmi konuşmalarda bulunuyoruz. Bazı ülkeler şimdiden bu konuda garantör ülke listesine katılmak için isteklerini bildirdiler. Ukrayna'nın geleceğini şimdiden düşünmeliyiz. Aramızdaki anlaşmaya bazı maddeleri ekledik. Bu maddeler Ukrayna'nın üyeliğine engel değil yardımcı olmaları gerektiğini belirtiyor. "Ukrayna egemenliği ve bütünlüğünü sağlayacak bir anlaşma ,için uğraşıyoruz. Az önce anahtar bir madde söylendi. NATO'nun 5. maddesini içeren madde de dahil olacak. Eğer biz saldırıya uğrayacaksak biz 3 gün içinde acil bir zirve çağrısı yapma hakkımız var. Bu zirve çerçevesinde bir şey çözülmezse ülkeler bize silah ve yardım sağlayacak. Bu sayede Ukrayna güvenliğini sağlayabiliriz. Bu maddeyi ekleyebilirsek o zaman Ukrayna bugünkü statüsünü fixlemek imkanına sahip olacak. Bu garantilerle, NATO'nun 5. maddesinde olduğu gibi, Ukrayna anayasasında olduğu gibi ülkemizde yabancı asker bulunmayacak ve biz de NATO'ya girmeyeceğiz. Askeri tatbikatlar ülkeler arası anlaşmalar sağlanırsa yapılabilir." "Ukrayna Devleti Rus devletinden farklı çalışıyor. Biz bugün olumlu noktalara da dokunduk. Ukrayna garantör ülkeleri ile biraz farklı ilişkilerde bulunacak. Güvenlik garantileri bizim için en önemlisi. Ukrayna'da belki referandum düzenlenebilir. Ukrayna halkı kendi fikrini söyleyecektir. Kırım konusuna gelince Ukrayna ve Rusya pozisyonlarını ikili konuşmalar devam edecek. Bugün Rusya'ya bunu teklif ediyoruz. Ukrayna ve Rusya müzakereler devam ettiği sürece güç kullanmasın. Çünkü Kırım konusunun çözülmesi lazım. Donetsk ve Lugansk biraz daha farklı konu bunu cumhurbaşkanları kendi aralarında çözecektir." GÖRÜŞME ÖNCESİ KULEBA'DAN AÇIKLAMA Görüşmeler öncesinde televizyonda bir basın açıklaması yapan Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, “Halkımızı, topraklarımızı ya da egemenliğimizi pazarlık konusu yapmıyoruz” dedi ve ekledi; “En alt seviyede insani sorunlar, en üst seviyede de ateşkes uzlaşmasına varmak gündemimizde.”  MÜZAKERELER İKİ GÜN SÜRECEK Türkiye Rusya’ya hava sahasını kapatmadığı için Rus heyetini taşıyan uçak, dün saat 16.15’te İstanbul’a sorunsuz olarak indi. Ukrayna heyeti ise önce bir komşu ülkeye karayoluyla geçti, oradan da hava yoluyla Türkiye’ye geldi. Ukrayna heyetini taşıyan uçak dün akşam Atatürk Havalimanı’na iniş yaptı.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar: Garantör ülkelerden biri olabiliriz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özbekistan ziyareti sonrası gazetecilerle bir söyleşi gerçekleştirdi.  İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar... Özbekistan'a gerçekleştirdiğimiz iki günlük resmi ziyareti hamdolsun başarıyla tamamladık. Dört sene sonra bir kez daha ata yurdumuzu ziyaret etmenin, Özbek kardeşlerimizle hasret gidermenin bahtiyarlığını yaşadık. Aziz kardeşim Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Sayın Mirziyoyev ile ayrıca Türkiye-Özbekistan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyinin ikinci toplantısına başkanlık ettik. Türkiye-Özbekistan ilişkilerini artık “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” seviyesine yükselttik. Türkiye, Özbekistan'ı ilk tanıyan, burada ilk büyükelçilik ve ilk başkonsolosluk açan ülkedir. Şimdi bu ilklere “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” ile yeni bir halka daha eklemiş olduk. İlişkilerimizin her alanda daha da geliştirilmesine yönelik atılabilecek ortak adımları ele aldık. Bu konudaki iradenin karşılıklı olduğunu memnuniyetle müşahede ettim. Temaslarımızda ayrıca bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk. Bu noktada dost ve kardeş Özbekistan'ın huzur, barış ve istikrarına verdiğimiz desteğin altını çizdim. Başta Türk Devletleri Teşkilatı olmak üzere uluslararası kuruluşlarda aramızdaki temas ve eşgüdümü artırmak hususunda fikir birliğine vardık. Hali hazırda ülkemizin yürüttüğü Türk Devletleri Teşkilatı dönem başkanlığını inşallah Kasım ayında Özbekistan'a devredeceğiz. Ziyaretimiz vesilesiyle çeşitli alanlarda 10 anlaşma, mutabakat zaptı ve protokol imzalandı. Tercihli Ticaret Anlaşması, ikili ticaretimizde çarpan etkisi yapacak, yeni iş birliklerinin kurulmasına vesile olacaktır. Anlaşmanın da katkısıyla ticaretimizi şu anki 3,6 milyar dolar seviyesinden inşallah önce 5 milyar dolara, ardından da 10 milyar dolara çıkarma kararlılığını, iradesini ortaya koyduk. Askeri Çerçeve Anlaşmasıyla, savunma ve güvenlik alanında iş birliğimizi geliştirmeye matuf adımların önünü açtık. Sağlık, taşımacılık, inşaat, adalet ve istihdam gibi önem verdiğimiz alanlarda imzalanan belgelerle, Özbekistan ile ilişkilerimizin ahdi zemininin güçlenmesi sağlandı. Konsey toplantısı sonunda Sayın Mirziyoyev ile imzaladığımız Ortak Bildiri ile de önümüzdeki döneme dair yol haritamızı belirledik. Geçen sene 270 bin Özbek kardeşimizi ülkemizde misafir etmenin mutluluğunu yaşamıştık. Salgının hafiflemesiyle bu sene karşılıklı turist sayısının daha da artacağını ümit ediyoruz ve 500 bin hedefini de koyduk. Türk iş adamlarının Özbekistan'daki yatırımlarının ivme kazanmasından da büyük memnuniyet duyuyoruz. Geçen sene açılan şirket sayısı itibariyle girişimcilerimiz Özbekistan'da ilk sırada yer alıyor. Burada ayrıca 2020 Türk Dünyası Kültür Başkenti olan tarihi Hive şehrini ziyaret edip, incelemelerde bulunduk. Özbekistan'ın önemli şairlerinden Erkin Samandar, bu güzel şehri şöyle tarif eder: “Hive bu kubbelerin, minarelerin nakışların şehridir. Raflardaki kitapların, insanlığın şehridir.” Hive'yi görünce, Hive'nin her köşesi buram buram tarih kokan sokaklarında dolaşınca, şairin bu dizelerinin ne kadar doğru ve isabetli olduğunu çok daha iyi anladık. İşte Suriçi'nde 130 medrese var, bu kadar zengin bir şehir. Bu sene Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanını Hive gibi İpek Yolu'nun bir başka durağı olan inşallah Bursamıza taşıyoruz. Böylece kadim medeniyetimizin sembol şehirlerinin daha iyi tanınması yanında kaynaşmasına da vesile oluyoruz. Aramızda, 'Paket turizmi noktasında Hive ile Bursa arasında bir adım atabiliriz.' diye de konuştuk. Kritik bir döneme tekabül eden ziyaretimin Özbekistan'la ilişkilerimizin yanı sıra bölgemizde barış, istikrar ve iş birliğine de katkı sağlayacağına inanıyorum. Yaptığımız görüşmelerin ve imzaladığımız anlaşmaların hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle şahsıma, eşime ve heyetime gösterilen samimi ev sahipliğinden dolayı Sayın Mirziyoyev'in şahsında tüm Özbek kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Ziyaretimiz sırasında bana refakat eden Bakanlarımıza, tüm milletvekili arkadaşlarıma, emeği geçen tüm heyet üyelerimize özellikle katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. SORU: Rusya ve Ukrayna müzakere heyetlerinin Dolmabahçe’deki toplantısında çıkan kısmi ateşkes kararı ile ilgili bir sorum olacak. Türkiye'nin her iki tarafa verdiği güven ve sizin liderler diplomasi konumunuz kısa sürede sonuç alınmasını sağladı. Bu aşamadan sonra en çok merak edilen soru, iki liderin, Putin ve Zelenskiy'nin Türkiye'de buluşma ihtimali. Yeniden bir davetiniz söz konusu olacak mı? Rus ve Ukraynalı heyetlerin İstanbul'da gerçekleştirmiş oldukları görüşmelerin barış sürecine anlamlı bir ivme kazandırdığına inanıyorum. Rusya'nın Kiev ve Çernihiv'deki askeri operasyonlarını kayda değer biçimde azaltma kararı gerçekten önemli bir adımdır. Aynı şekilde devlet başkanlarının bir anlaşma üzerinde mutabık kalındığında bir araya gelebileceklerini açıklamaları da atılan bu adımın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bunların hayata geçirilmesini ve savaşın daha fazla ölüme, yıkıma sebep olmadan sona ermesini bekliyoruz. Tabii aktif diplomasimiz ve dengeli yaklaşımımız sayesinde önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmış olmaktan memnuniyet duyduk. Döner dönmez gerek Sayın Putin'le gerek Sayın Zelenskiy’le görüşmeler yapma kararlılığım var. Bu görüşmelerde her ikisine şahsım, milletim adına teşekkürlerimi ifade edip “Artık hedefimiz bir an önce sizi bir araya getirmek” diyeceğiz. Temenni ediyorum ki inşallah bir araya getirme noktasında kendilerinden bir tarih kaydını alırız. Bu çerçevede, Devlet Başkanları düzeyinde yapılacak toplantıya da ev sahipliği yapmaya hazırız. Ama bu arada geçici ateşkesi de sağlamış olmak büyük önem arz ediyor. SORU: Ukrayna'nın, “NATO üyeliğinden vazgeçeriz ama Avrupa Birliği'nden asla vazgeçmeyiz” açıklaması oldu. Baktığımızda Rusya’nın da bu duruma olumlu yaklaştığı bilgileri geldi. Bu bağlamda Ukrayna heyeti ayrıca yeni bir güvenlik garantisi istedi. Tabi Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Polonya ve bununla birlikte Kanada, İngiltere ve Türkiye'nin de garantör olduğu bir görüşme… NATO'nun 5'inci maddesi gibi bir sistem işlesin düşüncesi var. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir? Ukrayna'nın özellikle NATO üyeliği noktasında çok ısrarlı bir duruşu yok. Aslında Ukrayna'nın Avrupa Birliği konusunda da çok ısrarlı bir davranış içinde olacağına ihtimal vermiyorum. Zira bu süreçte Avrupa Birliği üyesi ülkeler, bir kısmı dışında, bu işe ciddi manada asılmadılar. Bütün bunlara rağmen Sayın Putin'in Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne girmesi noktasındaki olumlu bakışını öğrendim, duydum. Tabi bu görüşmeler esnasında nihai durumu da öğreneceğiz. Kendisiyle görüşmemde de bunu kendisinden duymak, bu konuda atılacak adımları da daha isabetli değerlendirme imkanını bize vermiş olur. Biliyorsunuz işte 1963'ten bu yana Avrupa Birliği bize neler yaptı? Devamlı oyaladı, hala oyalıyor. Garantörlük konusunda da biz, Ukrayna’nın güvenliğini teminen garantör ülkelerden biri olabiliriz, buna ilke olarak sıcak bakıyoruz; ancak elbette bunun detaylarının açıklığa kavuşması gerekiyor. SORU: Artık Ukrayna öncesi ve sonrası iki ayrı dünyadan bahsedilebileceği ve yeni bir dünya düzeninin inşasının arifesinde olduğumuz yönünde görüşler var. Değerlendirmeniz nedir, bu fikre katılıyor musunuz? Tabii Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, dünyanın son dönemde görmediği, yaşamadığı bir süreçti. Bugün Rusya yüzölçümüyle, nüfusuyla, askeri, siyasi, ekonomik, kültürel gücüyle dünyanın ilk üç ülkesi arasında yer alan bir güç, bir kuvvet. Bu durumunu görmezlikten gelmek mümkün değil. Ukrayna da sıradan bir ülke değil. Bugün Ukrayna da 45 milyon civarında bir nüfusa sahip ve yüzölçümü itibarıyla da öyle çok küçük bir yer değil. Şu anda tabi dünya, özellikle batı, Ukrayna'ya destek verdi, sahip çıktı. Böyle bir yapı söz konusu. Buradan hareketle değerlendirmeler yapıldı. Tabii bir de şu var; “Bu savaş bir hafta, 10 gün içinde biter” diyenler vardı. Görüldüğü gibi; bir hafta, 10 gün içinde bu savaş bitmedi. Bitmedi ama bitip bitmemesinden öte çok can kayıpları oldu. Özellikle çocuklar ve kadınlar noktasında çok ciddi kayıplar oldu. Şimdi bunları görmezlikten gelmek mümkün değil. Tabi güçlü bir Rusya'nın bile burada ciddi kayıplarının olduğu bir tablo var. Savaşın kazananı kaybedeni noktasında bunu iyi değerlendirmek lazım. Bu bakımdan barışın en önemli çözüm ve çıkış yolu olduğunu düşünüyorum. Buradan hareketle, bir an önce inşallah bu işin noktalanmasına vesile olabilirsek ne mutlu bizlere derim. Türkiye olarak böyle bir süreçte gerek Sayın Putin'in gerek Sayın Zelenskiy'nin bize duyduğu güvenle bu işi bitirmiş olmak bizi mutlu kılacaktır. SORU: Aslında Türkiye'nin üstlendiği bu önemli rol sonrasında Avrupa Birliği ve Amerika'nın tutumunda, bakışında Türkiye'ye karşı farkındalık olduğu gözlemleniyor. Türkiye, sonuçta masada kurucu, artık masayı kuruyor. Bu konuda da Avrupa Birliği ve Amerika'nın farklı bir şekilde baktığını gözlemleniyor aslında. Ülkemizin Ukrayna meselesinde izlediği barış yanlısı, ilkeli ve aynı zamanda dengeli politika tüm tarafların takdirini topluyor. Biliyorsunuz biz bu arada bir NATO Olağanüstü Liderler Zirvesi yaptık. Bu zirvede yaptığım bütün görüşmelerde NATO üyesi ülkelerin Türkiye'ye olumlu yaklaşımlarını gördüm. Türkiye'nin üzerindeki sorumluluğun ve yaptığı bu ikili diyalogların ne kadar önemli olduğunu orada birçok lider gündeme getirdi. Hele hele İstanbul’daki görüşmeden sonra çıkan netice de birçok Avrupa Birliği üyesi ülkeyi de NATO üyesi ülkeleri de Türkiye'ye yönelik farklı bir bakışa sevk etti. Tüm batıyı kastederek söylüyorum; artık bizim temennimiz şu, inşallah Türkiye'nin bütün liderlerin gözündeki yeri çok daha farklı olacaktır. Bunu aldığımız geri dönüşlerle de görüyoruz. SORU: Avrupa'nın oligarklara uyguladığı yaptırımlar var ve bugünlerde biraz daha artan biçimde Türkiye'nin yaptırım uygulamamasından dolayı Rus sermayesinin Avrupa'dan Türkiye'ye doğru kayabileceğini ifade ederek biraz da aslında yaptırım uygulanmasını zorluyor. Bu konuda düşüncenizi merak ediyorum. Bir de bunlardan bir tanesi, biraz kötü adam ilan edilmekle birlikte Avrupa'da, önceki gün Dolmabahçe'de masadaydı, fotoğraflardan sizinle de konuştuğunu gördük Roman Abromoviç'in. Bu görüşmelere katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Biz, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayacağımızı ve bunun nedenlerini daha önce defalarca açıkladık. Bir yandan Rusya’nın askeri faaliyetlerine tepkimizi ortaya koyarken bir yandan da diyalogumuzu sürdürmeyi önemsiyoruz. Bu diyalog, sadece Ukrayna bağlamında değil bizi yakından ilgilendiren Suriye, Libya, Güney Kafkasya gibi pek çok coğrafya bakımından önemlidir, gereklidir. Diğer yandan Abramoviç, Rus heyetinin bir üyesi olarak müzakerelere katılmıştır. Masaya kimin geldiğinden öte kim adına geldiğine bakılmalı. Eğer Rusya ve Sayın Putin kendi heyetinin içerisine Abromoviç’i de tercih ederek koymuşsa demek ki inanmış, güvenmiş. O toplantıda herkesle olduğu gibi onunla da selamlaştık. Bu çalışmalara katılan tüm heyet üyelerine ben başarılar diliyorum. Temenni ederim ki bu gayretin neticesini de en kısa zamanda görelim. SORU: Türkiye'nin yaptırımlarla ilgili durumunda bir değişiklik yok değil mi? Şu ana kadar biz yaptırımlar noktasında herhangi bir tutum değişikliğine gitmediğimiz gibi, Rusya tarafından da bu yaptırımlar zinciri içerisinde Türkiye'ye karşı herhangi bir uygulama yapılmadı. SORU: Dünyada ve ülkemizdeki önemli gündem konularından birisi de enerji. Son dönemde Irak ve İsrail doğalgazla ilişkin bazı projelerle gündeme geldi. Türkiye, Avrupa'nın enerji güvenliğini de başat aktör olarak görülüyor. Bu çerçevede Türkiye'nin enerji diplomasisinin önünün açık olduğunu söyleyebilir miyiz? Bir de Brüksel dönüşü açıklamanız olmuştu, 'Enerji kapıları açılacak, hatta bu nereden çıktı diyeceksiniz.' diye bununla ilgili bir ipucu verebilecek misiniz? Biliyorsunuz, Sayın Herzog'un Türkiye'ye bir ziyareti oldu. Herzog'un bu ziyaretinde biz birçok konuyu etraflıca görüştüğümüz gibi, ağırlıklı enerji konusunu da görüştük. Enerji konusunda da geçmişte İsrail ile Türkiye arasında bazı ilişkiler, münasebetler olmuştu. İş adeta bitme noktasına gelmişti ki -o zaman Netenyahu dönemiydi- olay bir anda terse döndü. Çünkü İsrail'in enerji ihracı noktasında düşündüğü yol, maliyeti itibariyle uygun olmayan bir yol. Yani kalkıp İsrail'den Yunanistan'a denizin altından borular döşensin, buradan oraya gitsin, oradan Avrupa'ya dağılsın; bu tabi olacak bir iş değil. Yapılan maliyet hesapları neticesinde bu işin en uygun olanının Türkiye üzerinden bu doğal gazın çıkışı olduğu görülüyor. Onlar da tabi kendi aralarında zaten bunu konuşuyorlar. Neticede kendileri de bu iş için en uygun yolun Türkiye üzerinden bunun yapılması dediler. Sayın Herzog'la yaptığımız görüşmede dedim ki fazla da uzatmadan ben Dışişleri Bakanımı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımı size göndereyim. Bölgeyle ilgili değerlendirmeleri Dışişleri Bakanımızla yapacağınız gibi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımla da enerji konusunu şöyle etraflıca bir görüşürseniz biz burada her şeye varız. Yeter ki sizler bu konuda samimi olarak 'Tamam, biz bu adımı atıyoruz' deyin. Sayın Herzog da buna hazır olduğunu gösteren bir cevapla 'Memnuniyetle’ dedi. ‘Ben Sayın Başbakan'a da bunu söyleyeceğim. Sayın Başbakanın Türkiye'ye gelişiyle bu konuyu onunla da bir masaya yatırırsanız isabetli olur.' dedi. Ben de ‘memnun olurum’ dedim. Kendilerinde de bu konuda bu çalışma zaten başlamıştır büyük ihtimalle. Ramazan sonrası Benet'le de bu konuyu bir görüşüp hemen adımları atarsak İsrail-Türkiye buradaki birlikteliği, bu süreci Doğu Akdeniz petrolüyle, doğal gazıyla ilgili süreci hızlandıracaktır. Bu konuda çok çok umutluyum. Diğer taraftan malum her yıl ramazanda maalesef Mescid-i Aksa ile ilgili üzüntülerimiz var, sıkıntılarımız var. Ben Sayın Cumhurbaşkanına onu da söyledim. ‘Her yıl bir sıkıntı yaşanıyor. Bu Ramazan Bayramı’nda Müslümanlar huzurlu bir Mescid-i Aksa ziyareti yapabilsin. Bu konuda sizler de gereken desteği verin, bu ramazanda sıkıntılar yaşamayalım. Böylece huzurlu bir Ramazan geçirmiş oluruz.’ dedim. SORU: Daha önce “önümüze enerjide çok daha farklı alanlar açılacak ve bunu duyduğunuzda ‘Bu da nereden çıktı’ diyeceksiniz.” şeklinde ifadeniz olmuştu. Bununla ilgili bir ipucu var mı? Yani bu işte. Bundan daha güzel olur mu? SORU: Gıda güvenliğiyle ilgili bir soru sormak istiyorum. Az önce enerji güvenliğinden bahsettiniz. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş aslında iki önemli sorun alanını bütün dünyanın gözü önüne serdi. Gıda güvenliği konusunda Türkiye'nin ileriye dönük geliştirdiği projelerle iş birlikleri var mı? Şu anda bizim gıda güvenliği noktasında hiçbir bir sıkıntımız yok. Bu konuda yalan yanlış haberlere vatandaşlarımın itibar etmemelerini istiyorum. Bu konuyla ilgili buğdayda biraz sıkıntımız vardı. Nitekim bu sıkıntı da büyük ölçüde aşılmış vaziyette. Yani bizim şu anda silolarımızda bir sıkıntı yok. Ama biz daha da takviye alalım diyoruz. Bunun dışında şu anda ne yazık ki kırmızı eti fırsata dönüştürmek isteyen bazı fırsatçılar var. Bu konuyla ilgili Tarım Bakanımla konuştuk. Dedi ki, elimizdeki, TİGEM çiftliklerimizdeki kesimlik hayvanları bir an önce keselim ve bu ramazan ayında bir defa evlere kıymada, kuşbaşında ucuz et girme imkanı olsun. Bu arada da yine belki duruma göre Türkiye'nin dört bir yanına ekiplerini gönder, elinde kesimlik hayvanı olanlardan biz bu hayvanları da alalım. Yine ithal noktasında da ramazan sonrasına yönelik bir adım atmış olalım. Çünkü biz vatandaşımıza ucuz et yedirmekte kararlıyız. Kıymada, kuşbaşı ette bunu başarmamız lazım dedik. Karkas olarak getirirsek karkas ette de bu adımları atabiliriz dedik. Tarım Bakanımız önce ülkemizin dört bir yanında çalışmasını yapacak, ondan sonra da ithalde de neler yapabiliriz, bunun üzerinde de ayrıca çalışmasını sürdürecek. Bunun dışında zaten artık kış mevsimini geride bıraktık, yaza girdik ve bundan sonraki süreç içerisinde de artık tarladan sürme vakti. Herhangi bir sıkıntı yaşamayacağız. SORU: Manda yoğurdu ile ilgili verdiğiniz tarif üzerinden yapılan yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanki Türkiye manda fakiri bir ülke. Anadolu’da benim insanım istediği marketten, istediği gibi her türlü yoğurdu bulabiliyor mu? Manda yoğurdunu da buluyor, koyun yoğurdunu da buluyor, keçi yoğurdunu da buluyor. Kaldı ki zaten evinde kendisi yapıyor. Onunla da kalmıyor, ondan her tür tereyağını da üretiyor. Benim Anadolu'daki çiftçim, köylüm her türlü hayvanın sütünün türevini peyniriyle, yoğurduyla, tereyağıyla kendi evinde üretiyor. Durum böyleyken diyor ki bal demişim. Tamam da, orada benim karşımda kimler var? Tokat’ın arıcıları var. Bunlar bal işi yapıyor. Benim söylediğim ne? Bir çay kaşığı kestane balından bahsediyorum. Bir şeyden daha bahsediyorum. Yulaf diyorum. Anadolu’da yulafın olmadığı çiftçim mi var? Hepsinin evinde var. Bunu da orada karşımdaki çiftçilerle konuşuyorum ve çiftçilerin hepsinde de tabi bir mutluluk. Niye? Onun sofrasındakini paylaşıyorsun. SORU: Vatandaşın enflasyona ezdirilmeyeceği vurgusunu sık sık yapıyorsunuz. Asgari Ücret de kastedilerek temmuz ayında ücretlerde, maaşlarda bir artış yapılacağı konuşuluyor. Temmuzda asgari ücrete ikinci bir zam gündemde mi? Bir yandan da emekliler bayram ikramiyesini merak ediyorlar. Bir bayram müjdeniz olacak mı? Ben vatandaşıma onu aldatacak, yani yapmayacağımız veya yapamayacağımız bir şeyi söylemeyi doğru bulmam. Asgari ücreti tespit için bir komisyon var. Her sene toplanıyor. Dolayısıyla da bunun vakti aralıktır. Vakti geldiğinde de asgari ücretle sorumlu olan sendikalar ve Çalışma Bakanlığım otururlar konuşurlar, adımı atarız. Durum bu. Fevkalade bir durum olup olmadığı noktası orada yine tartışılır. Yani eğer asgari ücret vatandaşımı hakikaten enflasyona ezdiriyorsa, o görüşmelerde belirleme de ona göre yapılır. Olağanüstü bir gelişme olduğu zaman biz bunlara da kapalı değiliz. Başta bakanım olmak üzere sendikacılarla zaten sürekli irtibat halindeler, görüşüyorlar. Böyle bir şey var mı yok mu onu biz de görüyoruz zaten. Biliyorsunuz daha yeni asgari ücrette görülmemiş bir zam yapmak suretiyle asgari ücreti farklı bir noktaya çektik. Bir diğer adımda da yine emeklilerle ilgili artışları yaptık. Bundan sonra da vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. SORU: Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, geçenlerde katıldığı bir programda, ‘Merhum Erbakan bugün yaşasaydı CHP'nin yanında yer alırdı.’ diye bir ifade kullandı. Bu çok tartışıldı, çok tepki çekti. Siz öncelikle katılır mısınız bu söze ve ne dersiniz acaba? Temel Bey'in ebedi alemden, hocamla böyle bir irtibatı nasıl kurduğunu anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Haddine mi senin ya? Ne zamandan çıktı bu iş. Mesele Erbakan hocamı tanımaksa ben en az Temel Bey kadar tanırım. Ben Erbakan hocamın, İstanbul gibi bir şehirde Gençlik Kolları Başkanlığından tutun İl Başkanlığına varıncaya kadar teşkilatlarından geliyorum. Onun teşkilatında il başkanlığını yapmışım. Daha sonra yine hocamın döneminde Merkez Karar Yönetim Kurulu üyeliği yapmışım. Tereciye tere satmasınlar. Biliyoruz bu işleri. Böyle bir saçmalık olur mu? Herhalde o malum Kıbrıs hadisesi sebebiyle, oradan ilhamla böyle bir şeyi söyleme noktasına gidiyor ki, elmayla armudu birbirine karıştırmamak lazım. O günün şartlarıyla ondan sonraki şartlar hiç birbiriyle mukayese dahi edilmez ve böyle bir benzetme olmaz. Çok yanlış bir şey. Hocamız, birçok adımlar atmıştır. Şu andaki tabloda, Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasındaki farklılıklara bakalım. Cumhur İttifakı'nda bizim MHP ile ortak yanlarımıza baktığımız zaman orada da yerlilik vardır, millilik vardır, vatanseverlik vardır. Bunların hepsinden öte burada ‘Bu vatan için ne yaptın?’ sorusuna bakıldığında orada bizim MHP ile AK Parti’nin ciddi benzerlikleri vardır. Büyük Birlik Partisi ile hakeza… Ama Millet İttifakı'nda bakıyorsun bir tarafta PKK'nın parlamentomuza sızmış olan uçları var. Bu terör örgütünün temsilcilerinin içinde bulunduğu bir yapıyla bir araya gelmek; yani bu kalkıp da mukayese edilebilir mi? Şu anda ana muhalefet partisinin başındaki zat, bu terör örgütünün temsilcileriyle, mensuplarıyla devamlı el ele, kol kola; yeri geldi Ankara'dan İstanbul'a yürüdüler, yeri geldi çok farklı yerlerde bir araya geldiler. Bütün bu gerçekler ortada. Öbür tarafta Türkiye'de bunca atılan adımları silme gayretinde olan, yok farz eden bir yapıyla nasıl oluyor da bir araya geliyorsun? Düşünün, şimdi biz 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nü yapıyoruz, adamlar bunu bile yok farz ediyorlar. Teşekkür eder insan. Bu kadar önemli, muhteşem bir eser ortaya çıkıyor. Bu eserden kim istifade edecek? 85 milyon Türk evladı, ayrıca tüm insanlık buradan istifade edecek. Şimdi biz Tokat'ta havalimanının açılışını yaptık. Niye rahatsız oluyorsun? Tokat gibi bir şehrimize uluslararası bir havalimanının açılışını yapıyoruz. Şimdi inşallah Ramazan Bayramı’nın hemen arkasından Rize-Artvin Havalimanı ki, dünyada beş tane deniz üzerinde havalimanı var; iki tanesi Türkiye’de. Ordu-Giresun bir, Rize-Artvin iki. Bunların ikisi deniz üzerinde. Buralarda havalimanı mı hayal ederlerdi? Yok. Şimdi buralarda havalimanlarımız var. Şimdi bunların sayısında 59’a gidiyoruz. İnşallah bu işi 60’a çıkaracağız ki derdimiz şu, Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, bir ilden bir ile, herhangi bir yere gittiğiniz zaman, şöyle havalimanından indin, yarım saat 45 dakikada evine gidebilirsin. Modernlik budur. Bütün bunlar dünyanın imkanlarından halkını, vatandaşını istifade ettirmek içindir. SORU: Bir önceki konuyla da bağlantılı bir soru sormak istiyorum. Pandemi vardı ve şimdi de savaş var. Bu, dünyada bir ekonomik daralmaya da sebep oldu. Türkiye'de bunun yansımalarını yaşıyoruz. Devlet ve hükümet olarak siz sürekli feragat ediyorsunuz. Yani KDV indirimi, teşvikler, vergi muafiyetleri yapıyorsunuz dezavantajlı grupları korumak için. Ama öyle bir şey var ki, bu dönemde olağanüstü zenginleşenler, muazzam karlar elde edenler de var. Devlet kendi üzerine düşüyor, feragat yapıyor. Feragat etmesi gereken sadece devlet mi? Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Bir gerçek var, o da şu; sanayici bu dönem içerisinde ciddi paralar kazandı. Ama para kazanan, ben para kazandım demiyor. Tam aksine, daha ver diyor. Örneğin diyelim altyapıda, üst yapıda müteahhit firmalar var. Bazı sıkıntılar yaşıyorlar. Maalesef çimento sektöründe, demir çelikte bu işi fırsata dönüştüren sanayiciler var. Bu bir gerçek. Bütün bunlara rağmen, onlar zam üstüne zam yapıyorlar. Bir taraftan da bu evlerin, bu inşaatların yapılması lazım. Şimdi arkadaşlarla değerlendirmeleri yapıyoruz. Diyoruz ki, bunların üzerinde duralım, çalışalım. Ama bir ülkede inşaat sektörü durursa adeta ekonomide hayat durur. Çünkü inşaat sektörünün durduğu yerde yaklaşık 250 civarında kalemde faaliyet gösteren firmalar durur. Bunları biz bir tarafa koyamayız ki. Onun için arkadaşlar şu anda bu işin de üzerinde çalışıyorlar. Ama biz öyle veya böyle mümkün olduğunca vatandaşımızı korumak, onları güvence altında tutmak için bunu yapacağız. Burada bütün alanlarda stokçuluk yapanların üzerine gideceğiz. Biz şimdi ihracatta iyi bir noktadayız. İşte 250 milyar doların üzerine inşallah çıkacağız. Bütün bunlarla beraber turizmde yavaş yavaş bir toparlanma başladı. Bir tarafta da Rusya-Ukrayna savaşı var. Biz sadece 5 milyon civarında turisti Rusya'dan alıyorduk, 2 milyon 100 bin turisti Ukrayna'dan alıyorduk. Bunlar bizim için çok çok önemliydi. Şimdi tabi bu şartlarda aynı çekimi oralardan yapamayacağız. Onun için şimdi tabi farklı ülkelerden turist çekmenin gayreti içerisindeyiz. Kültür ve Turizm Bakanımız bunun çalışmalarını yapıyor veya farklı ürünlerle açığı kapatmanın gayreti içerisinde olacağız. SORU: Az önce aslında kısmen cevapladınız ama şimdi Türkiye’de 2013 Gezi olaylarından beri büyük projelerin muhalefet ve bazı STK’ler tarafından çok ağır bir şekilde eleştirildiğini görüyoruz. Bu Çanakkale 1915 Köprüsü açıldıktan sonra da bu eleştiriler yeniden başladı. Dün CHP Lideri, partisinin grup toplantısında bu projelerin kamu özel sektör eliyle değil de farklı bir yöntemle yapılması önerisinde bulundu ve bu projelerin yapılış tarzının ülkeyi zarara uğrattığına dair bir yorumu oldu. Siz bu projelere gelen eleştirilerin sebebinin sadece yapılma tarzından mı yoksa başka bir sebepten kaynaklandığını mı düşünüyorsunuz? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir? Yetişemediği üzüme koruk deme meselesi var ya, bununki bu. Varsa alternatifin, alternatifi söyle. Bugün kamu özel anlayışıyla dünyada bu tür yatırımların yapılması en gelişmiş ülkelerde bile var. Yani bugün Amerika bu şekilde 1,5 trilyon dolarlık altyapı üstyapı yatırımının planlamasını yapıyor. Almanya hakeza öyle. Biz milli bütçeye yük olmadan bu işleri nasıl yaparız, onun üzerine gidiyoruz. Biz kalkıp da bu yüklenici firmaya durup dururken, havadan para verecek değiliz ki. Nedir? Sözleşmeye göre burada diyelim ki şu kadar sayıda araç veya yolcu taşındı, taşınmadı; o farkı biz devlet olarak öderiz. Kaldı ki şimdiye kadar da geçiş sayıları garanti edilenin üstünde olmuştur. Buradan niye rahatsız oluyor ki o? Bu yatırımda, devletin cebinden 1 kuruş çıkmıyor. Ama ben çok açık bir şey söyleyeceğim. Hazine’den 1 kuruş para çıkmayan böyle dev yatırımlar için kalkıp da kredi alsanız, bu kredinin faiz hesabını yapın. Bu faiz hesabı acaba nereye varır? Bu faiz hesaplamasını yaptığınız zaman ona, o yıl yapacağınız ödemeyi buluyor mu? Bulmaz. Biz bunların hesaplarını çok yaptık. O vergi memuru. Ama ben ekonomistim. Aramızdaki fark bu. İşim benim bu işlerle geçti. Ama ona bundan sonra zaten vergi memurluğu da vermezler çünkü SSK’de genel müdürken orayı batırdı. Rahmetli Savaş Ay programında, onun dönemindeki hastanelerin halini göstermişti, o zaman bu işin hesabını ona nasıl sormuştu. O yavrular, insanlar imkansızlıklar sebebiyle o hastanelerde ne hale düşmüştü, o günleri hatırlayalım. SORU: Malum Karabağ'da şu anda Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir gerilim söz konusu. Çatışmalar geldiği yönünde. Rusya Savunma Bakanlığı bununla ilgili Azerbaycan Savunma Bakanlığını suçladı, Azerbaycan'ı suçladı ateşkesi ihlal ettiğine yönelik. Azerbaycan da bunu reddetti. Şimdi Ermenistan ile yakın ilişkiler içerisindeyiz yeni bir açılım gibi. Bu süreçte bu durumu nasıl değerlendirirsiniz? Azerbaycan bizim için değerli bir ülke, Türk devletleri arasında kardeş ülkemiz. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Azerbaycan Üçlü Bildiri’nin hükümlerine tam olarak uyuyor. Dolayısıyla Azerbaycan tarafından bir ihlal söz konusu değil. Burada Azerbaycan’a yönelik bir saldırı söz konusu olduğu için savunma içerikli bir karşılık olmuştur. Esas olan Üçlü Bildiri hükümlerine uygun olarak Ermenistan silahlı unsurlarının Azerbaycan'ın uluslararası kabul görmüş topraklarından tamamen çıkarılmasının temin edilmesidir.  

2 yıl önce

İstanbul'da suya yüzde 29, toplu ulaşıma ise yüzde 40 zam yapan İBB, kesenin ağzını açtı: iPhone 12'lerin garantisi dolmadan 13 için ihaleye çıkıldı

Toplu taşımaya yapılan yüzde 40'lık zam kararının ardından eleştirilerin hedefinde olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gece 00.30'dan itibaren uygulamaya koyduğu çift tarife ile de büyük tepki çekti. Ulaşıma ve suya peş peşe zam kararı alan İBB, yöneticilerine ise kesenin ağzını açtı. İPHONE 12'LERİN GARANTİSİ DOLMADAN 13 İÇİN İHALEYE ÇIKILDI Geçtiğimiz yıl yöneticilerine iPhone 12 hediye eden İBB, bu yıl da tercihini iPhone 13 Pro'dan kullandı. CHP'li İBB, yöneticilerine iPhone almak için ihaleye çıktı.

2 yıl önce

Terör Örgütü PKK’ya Şırnak’ta darbe! Çok sayıda mağara ve sığınak imha edildi

Bakanlıktan yapılan açıklamanın detayları şöyle; İmha edilen mağara ve sığınaklalar içerisine gizlenmiş; -(3) adet AK-47 Kalaşnikov P.Tf., -(1) adet RPG-7 roketatar, -(1) adet Law silahı (dolu), -(1) adet av tüfeği, -(200) adet el bombası, -(10) adet roketatar mühimmatı, -(1) adet aydınlatma mühimmatı, -(5) adet G-3 P.Tf. şarjörü, -(2) adet RPG-7 roketatar antitank mühimmatı, -(2) adet sevk fişeği, -(1) adet Kes.Niş.Tf. şarjörü, -(1) adet güneş paneli, çok miktarda muhtelif gıda ve yaşam malzemesi ele geçirildi. Ele geçirilen silah ve malzemeler muhafaza altına alınırken, diğer malzemeler yerinde imha edildi. Terörle Mücadele Operasyonlarına bölge halkımızın da desteği ile inançlı ve kararlı bir şekilde devam ediyor.

2 yıl önce

Pençe-Kilit Operasyonu sürüyor: Sıradaki hedef Kandil ile Gara bölgesi

Irak'ın kuzeyinde terör örgütü mensuplarının temizlenerek güvenli bölgeler oluşturulması amacıyla Zap, Avaşin, Metina bölgelerinde başlatılan hava destekli 'Pençe- Kilit Operasyonu' devam ediyor. Sabah'ın haberine göre, Bordo bereli ve özel eğitimli komandoların Zap Vadisi, Avaşin Vadisi ve Metina bölgesinde 'Hilal' şeklinde üç koldan ilerleyişi sürerken, bölgede güvenli alanların oluşturulmasından sonra sıradaki hedef ise, örgütün sözde ana karargâhı Kandil ile Gara olduğu belirtiliyor. TERÖRİSTBAŞI MURAT KARAYILAN PANİKLEDİ Mehmetçiğin Kandil'e doğru ilerlemesi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin son dönemde başlattığı teknik ağırlıklı ve en kapsamlı olan Pençe-Kilit Operasyonu terör örgütü liderlerinden Murat Karayılan'ı da panikletti. Operasyonun 2'nci gününde açıklamalarda bulunan Karayılan, Kuzey Irak'taki Barzani yönetiminden destek istedi. YERALTI SIĞINAKLARI BULUNDU Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) seçkin birliklerinin katıldığı ve havadan SİHA, İHA ile ATAK helikopteri ve F-16 savaş uçaklarının destek verdiği Pençe-Kilit Operasyonu'nda, Zap ve Avaşin Vadisi'nde Türkiye sınırına yakın noktalardaki bazı bölgelerde teröristlerin günlerce kalabileceği şekilde yeraltı sığınakları bulundu. Yaşam malzemelerinin de ele geçirildiği sığınaklar komandolar tarafından alınan güvenlik önlemlerinin ardından imha edildi. Bu arada Dışişleri Bakanlığı, Pençe- Kilit Harekâtı'na ilişkin Irak resmi makamları tarafından yapılan açıklamalar ve temelden yoksun iddialardan duyulan rahatsızlık nedeniyle Irak'a nota verildiğini açıkladı. PENÇE'DE 3 TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ Milli Savunma Bakanlığı, Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Şimşek bölgesinde tespit edilen 3 PKK'lı teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Bakanlığın Twitter'daki hesabından yapılan açıklamada, "Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz 'çelikten pençeleri' ile terör yuvalarını parçalamaya devam ediyor. Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Şimşek bölgesinde tespit edilen 3 PKK'lı terörist ateş destek vasıtalarımızla etkisiz hale getirildi" denildi. ERDOĞAN: OPERASYONUMUZ SINIR GÜVENLİĞİMİZİ GARANTİ ALTINA ALSINLAR Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "1000 yıllık kardeşliğimizin muhalefetin siyasi hesaplarına kurban edilmesine göz yummayacağız. Kardeşlik ve kucaklaşma seferberliği başlatıyoruz" vurgusunu yaptı. Pençe Kilit Operasyonu ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amacımız hem Irak topraklarını terör örgütünden arındırmak hem de ülkemizin sınır güvenliğini garanti altına almaktır" dedi.

2 yıl önce

Terör örgütü PKK'ya Pençe-Kilit operasyonu: Ağır darbe alan teröristlerin, Gara ve Kandil'e doğru geri çekilerek kaçtığı ifade ediliyor

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Milli İstihbarat Teşkilatı'nın da (MİT) desteği sınır ötesi ve yurt içinde başlattığı hava destekli kara operasyonları devam ediyor. Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Kilit operasyonunda komandolar ve Bordo Bereliler, Zap ve Avaşin-Basyan Vadisi'nde güvenli bölgeler oluşturmak amacıyla bölgeyi PKK'dan temizliyor. TSK'nın seçkin birliklerinin katıldı son dönemlerin en kapsamlı operasyonunda şuana kadar 54 terörist etkisiz hale getirilirken, bölgede bulunan mağara, tüneller ile sığınaklar bulunarak imha edildi. Komandoların ele geçirdiği sığınak, mağara ve tünelleri terk eden teröristlerin tuzakladığı el yapımı patlayıcılarda bir bir imha edildi. Mehmetçik tarafından PKK'dan temizlenen tepelere yerleşen komandolar ve Bordo Bereliler kurdukları geçici üs bölgelerine Baykuş Gözü termal kamera ile ağır makineli silahlar yerleştirildi. Operasyon kapsamında Zap ve Avaşin-Basyan bölgesi de havadan İHA ve SİHA'larla kontrol altına alındı. Sabah'ın haberine göre, Bölgede alan hâkimiyetini büyük oranda sağlayan Mehmetçik, ağır darbe alan teröristlerin, Gara ve Kandil'e doğru kaçtıkları belirlendi. GABBAR'DA ABLUKA Şırnak'ta 581 personelin katılımıyla 'Eren Abluka-5 Şehit Jandarma Er Şakir Elkovan Operasyonu' başlatıldı. Bölgede barındığı değerlendirilen teröristleri etkisiz hale getirmek amacıyla Şırnak'ta Eren Abluka-5 (Şırnak-Gabar Dağı-Karageçit) Şehit Jandarma Er Şakir Elkovan Operasyonu başlatıldı. Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanlığı'nca yürütülen operasyonda; jandarma özel harekat, jandarma komando ve güvenlik korucu timlerinden oluşan 581 personel görev alıyor. Operasyonun 1'inci gününde, Şırnak Gabar Dağı Karageçit bölgesinde yapılan arama ve tarama faaliyetinde tespit edilen 26 mağara ve 3 sığınakta; 1 adet el bombası, 3 adet obüs mühimmatı, 2 adet el yapımı patlayıcı ve 1 adet patlayıcı düzeneği ele geçirildi. CEZALANDIRMA OPERASYONU SÜRÜYOR Surıye'nin kuzeyinde 1 polis özel harekât memurunun şehit olduğu saldırıdan sonra bölgede komandolar tarafından başlatılan cezalandırma operasyonunda PKK/YPG'ye son dönemlerin en ağır darbesi vuruldu. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine taciz ateşi açan 7 PKK/ YPG'li terörist etkisiz hale getirildi. İki günde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 57'ye yükseldi.

1 2 3 4 5 6 7