05 Mayıs Pazar 2024
3 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İklim değişikliği ile mücadelede en ön saflardayız

cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, iklim değişikliği, en ön saftayız, bm 75. genel kurulu, biyolojik çeşit zirvesi, covid-19

2 yıl önce

Reuters: NATO Zirvesi sonrası bildirgede iklim krizini kontrol altına alma planı da yer alacak

Reuters'ın ulaştığı, zirve sonu bildirgesi metninde ilk defa NATO'nun iklim kriziyle mücadele planlarının da yer alacağı belirtildi.  Zirve sonu bildirgesinde iklim krizi, ittifakın güvenliğini etkileyen tehditlerden biri olarak görüldü ve kontrol altına alınması için aksiyon planı üzerinde anlaşıldı. Habere göre, zirve sonunda yayımlanacak bildirgede, iklim krizine ilişkin farkındalık, kontrol ve çabaların artırmayı amaçladıkları vurgulanacak. 

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Her ne kadar bizlerin burada sergilediği birlik, beraberlik, kardeşlik iklimi Amerika'da birilerini rahatsız etmiş olsa da, biz bu yolda kararlılıkla yürüyeceğiz."

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47’nci yıldönümü törenlerine katılmak üzere bugün Lefkoşa’ya gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, KKTC Meclisi’nde vereceği ‘müjde’ merakla bekleniyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, merakla beklenen konuşmasında müjdeyi açıkladı. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından satırbaşları: Bugün bizim için çok ama çok anlamlı bir gün. Kıbrıs Barış Harekatı'nın 47'nci yıl dönümünde KKTC'de bulunmanın bahtiyarlığı içindeyim.  Bugün Türkiye ile KKTC arasındaki, gücünü şehitlerimizin kanlarından alan ebedi ve ezeli kardeşliğimizi tüm dünyaya isteseler de istemeseler de bir kez daha ilan ediyoruz. Yine bu ziyaret vesilesiyle ülkelerimiz için son derece önemli bazı müjdelerimizi kamuoyu ve dünya ile paylaşma fırsatı bulacağım.  Cumhuriyet Meclisi, Kıbrıs Türk'ünün azmini, iradesini ifade eden bir kurumdur. Cumhuriyet Meclisi, Kıbrıs davasına güç katmıştır. Kuruluşundan bugüne Kıbrıs davasını savunan tüm Meclis üyelerine buradan bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum. BUGÜNLERE BİRİLERİNİN İHSANIYLA DEĞİL BEDEL ÖDEYEREK GELDİK Kıbrıs davası gelecekte de sizlerin omuzlarında yükselmeye devam edecektir. Bu dava öksüz, garip, sahipsiz değildir. Kıbrıs davası büyük bir davadır. Bu dava, tarihiyle büyük, vicdanıyla büyük, mücadelesiyle büyük, 1974'te yazdığı kahramanlık destanıyla büyük bir milletin davasıdır. Kıbrıs davasının sahibi, yavru vatanıyla, anavatanıyla, büyük Türk milletinin tamamıdır. Bu davanın sahibi şehitlerimiz, gazilerimizdir. Bu dava için 1974'te ülkemizin dört bir yanından 498 Mehmedimizi şehit verdik. Kıbrıs Türk halkı 170 evladını kara toprağın bağrına emanet etti. Türkiye nasıl dünyanın en büyük şehitliği ise KKTC de her karışında bir kahraman yatan şehitler yurdudur. Biz burada özgürce nefes alabiliyorsak bunda en büyük pay bu toprakları şehitler yurdu yapan kahramanlara aittir. Bugünlere birilerinin ihsanıyla, lütfuyla değil bedel ödeyerek geldik. Bu topraklarda elde ettiğimiz her başarıyı çein mücadelelerin sonucunda adeta söke söke kazandık.  KARŞILARINDA KIBRIS TÜRK HALKININ ÇELİKTEN İRADESİNİ BULDULAR Haksızlık karşısında sessiz kalanlardan olmadık. Hukuksuzluklara eyvallah edenlerden olmadık. Başkalarına değil kendi bileğimizin gücüne güvendik. Sırtlarını dayadıkları güçlere güvenerek Kıbrıs Türkü'nü yok edeceklerini sananlar, karşılarında Kıbrıs Türk halkının çelikten iradesini buldular. BİZLERİN BURADA SERGİLEDİĞİ KARDEŞLİK AMERİKA'DA BİRİLERİNİ RAHATSIZ ETMİŞ OLSA DA... Kıbrıs davasının sancaktarlığını yapan tüm kurumların dayanışmasını güçlü tutması çok önemlidir. Kıbrıs davasını içerden çökertmek için yapılan hamleler de Kıbrıs Türk'ünün feraseti ile boşa çıkmıştır. Birlik ve beraberliğimizi hedef alan belli çevrelerin kardeşliğimize fitne mayası çalmasına müsaade etmeyeceğiz. Kimi gafillerin zehirli ayrılık oklarını Kıbrıs Türk halkının kalbine saplamasına fırsat vermeyeceğiz. Yaptığınız her çalışmada yanınızda olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Her ne kadar bizlerin burada sergilediği birlik, beraberlik, kardeşlik iklimi Amerika'da birilerini rahatsız etmiş olsa da, biz bu yolda kararlılıkla yürüyeceğiz. Artık sıkıntı olmayacak derken Amerika'da birileriyle ortak mahfiller oluşturmak suretiyle yeniden ortalığı karıştırmayı çalışanları iyi biliyoruz. Yarınki konuşmamda da bunlara değineceğim. Adada kimin işgalci zihniyeti temsil ettiğini gayet iyi biliyoruz.  BİR 50 YIL DAHA KAYBETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİLDİR 50 yılı aşkın süredir devam eden müzakereler bir sonuca ulaşamadı. Konuşulmadık konu kalmadı. Artık bizim bunlara inanmamız, bir 50 yıl daha kaybetmemiz mümkün değildir. Rum tarafının kendilerini adanın tek sahibi olarak görmeleri çözümsüzlüğü getirdi.  Adada iki ayrı devlet, iki ayrı halk var. Uluslararası toplum da bu gerçeği er ya da geç kabul edecek. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından Cenevre'de sunulan öneriye desteğimiz tamdır. Taviz vermeyiz, veremeyiz. Kıbrıs Türk'ünün önünde kurulmaya çalışılan tuzakları hep birlikte bozacağız. Aydınlık geleceğimizi de birlikte inşa edeceğiz. Rum tarafı Doğu Akdeniz'de Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarını yok saymayı ısrarla sürdürüyor. Doğu Akdeniz'deki işbirliği alanlarını ele almak üzere AB'ye bölgesel bir konferans düzenlenmesini önerdim. Yapıcı teklifimize henüz yanıt alamadık. Bizim kimsenin toprağında, hakkında gözümüz yoktur. Niyetimiz gerginlik değil. Rum tarafının Kıbrıs Türk'ünün hakknı yok sayarak atacağı her adımın karşısında olduğumuzun altını çiziyorum.  MÜJDEMİ VERMEK İSTİYORUM Sizlere bir kaç gündür gündemde olan müjdemi vermek istiyorum. KKTC Cumhurbaşkanlığı'nın ne doğru düzgün Cumhurbaşkanlığı binası veyahut da doğru düzgün parlamento binası var. Bunu KKTC'ye yakıştırmıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki bina malum İngilizlere ait bir gecekondu. KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile ilgili adımın proje çalışmaları bitti ve inşasına da inşallah yakında başlıyoruz. Nerede başlıyoruz? Metehan bölgesinde TSK ile görüşerek 500 dönüm araziyi bu iş için tahsis ettik. Bu arazide külliyeleri yapacağız. Bir de muhteşem bir millet bahçesini orada yapalım, gerçekleştirelim. Devlet olmanın işte ifadesi budur. Bu projeyi hayata geçirerek, nasıl bir Kuzey Kıbrıs devleti varmış birilerinin görmesi lazım. Mimarımız güzel bir çalışma ile projeyi ortaya çıkardı. Bizzat ben de takip ettim. Ardından hemen işin statiklerine ve inşaatına gireceğiz. Fazla zamanımız yok. KKTC'nin ilan edildiği bu tarihi binanın da müze haline getirilerek yeni nesillere bırakılmasının isabetli olacağını düşünüyorum.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Türkiye, iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır."

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: 'SALGININ OLUMSUZ ETKİLERİ DEVAM EDİYOR' Geride bıraktığımız yaklaşık 2 yılda tüm insanlık olarak gerçekten sancılı günler geçirdik. Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında aralarında dostlarımızın, yakınlarımızın da olduğu 4.6 milyon insanı kaybettik. Gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğini görüyoruz. Burada vereceğimiz dayanışma ve işbirliği mesajlarının salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75. Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır'a şükranlarımı sunuyorum. Türkiye olarak genel kurulun faaliyetlerini en verimli şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye sürdüreceğiz. ERDOĞAN'DAN AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ TEPKİSİ Bu yılki genel kurulun umutla dayanıklılığı inşa etmek temasıyla düzenlenmesi fevkalade isabetlidir. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu hatırlatan bu salgında küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Az gelişmiş ülkeler salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi. Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde küresel sistemin artık çözüm yerine sorunları çözümsüzlüğe mahkum eden yapısında payı bulunuyor. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir dönemde aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması insanlık adına yüz kızartıcıdır. Özellikle bu salgını küresel bir felaketin üstesinden ancak uluslararası işbirliğiyle gelinebileceği açıktır. Tüm ülkeler bu salgından kurtulmadan herhangi bir ülkenin güvenle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Genel kurulda ortaya çıkacak iradenin bu hakikatin anlaşılması bakımından bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz. ERDOĞAN'DAN TÜM DÜNYAYA TURKOVAC MÜJDESİ DSÖ tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanınca geliştirilmesinden gurur duyduk. Türkiye olarak ilk günden itibaren elimizdeki imkanları dost ve kardeşlerimizle paylaşmaya çalıştık. Bir taraftan vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmeti sunarken diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdik. Yerli aşımızı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum. DSÖ'nün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini destekliyoruz.  ULUSLARASI TOPLUMA AFGANİSTAN ÇAĞRISI Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği Afganistan'da görülmüştür. Afganistan halkı çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan'ın uluslararası camianın dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barışın tesis edilerek Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak Afgan halkına karşı kardeşlik görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz. 'DEAŞ'I HEZİMETE UĞRATAN TEK NATO MÜTTEFİKİYİZ' Suriye'de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dram onuncu yılını geride bıraktı. Ülkemiz 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken terör örgütlerine karşı da sahada mücadele etmektedir. DEAŞ'la çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikiyiz. PKK'nın Suriye'deki uzantılarının işlediği katliamın önüne biz geçtik. İdlib'deki varlığımız sayesinde milyonlarca insanın hem canını kurtardık hem yerinden edilmesini önledik. Uluslararası toplum bir 10 yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez. Soruna BMGK'nın 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konması gerekiyor. Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu tekrar ifade ediyorum. Son 10 yılda dünyanın özellikle farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemleri terörün tüm insanlığın ortak düşmanı olduğun göstermiştir. 'YENİ GÖÇ DALGALARINI KARŞILAMAYA NE İMKANIMIZ NE DE TAHAMMÜLÜMÜZ VARDIR' Ülkemizde Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır. Afganistan'daki gelişmeler sebebiyle son dönemde bu ülkeden göç akını ihtimaliyle karşı karşıyayız. Artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti gelmiştir. Libya'da uluslararası meşruiyete verdiğimiz güçlü destek sayesinde ateşkes tesis edilmiştir. Milli Birlik Hükümeti'nin kamu hizmetlerini sağlanması ve seçimlerin zamanlıca düzenlemesi çabalarına desteğe devam edeceğiz. Uluslararası topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durması çağrısında bulunuyorum. 'FİLİSTİN'İN HAKLARINA YÖNELİK İHLALLERE KARŞI DURMAYI SÜRDÜRECEĞİZ' Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe Ortadoğu'nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. Bunun için işgal, ilhak politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir. Kudüs'ün BM kararına dayanan uluslararası statüsüne, Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz. İki devletli çözüm vizyonu yeniden canlandırılmalıdır. 1967 temelinde başkenti Kudüs olan bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin kurulması öncelikli hedeflerimiz arasında yerini koruyor. Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir. Bu gelişme bölgede kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerine imkan sağlamıştır. İlhakını tanımadığımız Kırım dahil Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunmasına önem veriyoruz.  Çin'in toprak bütünlüğü perspektifinde Uygur Türklerinin temel haklarının korunması konusunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bangladeş ve Myanmar'daki kamplarda yaşayan Rohingya Müslümanlarının anavatanlarına geri dönüşlerinin sağlanmasına da destek veriyoruz. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN DÜNYAYA KKTC MESAJI Kıbrıs meselesi adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm ancak sonuç odaklı gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM'nin eşit kabul ettiği adadaki halklardan birinin lideri sizlere hitap edebilirken diğer liderin sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için adanın asli lideri olan Kıbrıs Türk halkının uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Buradan uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde temenni ediyoruz. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi bölgeyi yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır. Diyalog ve işbirliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı Doğu Akdeniz Konferansı önerisi hala masadadır. AB'ye üyelik konusundaki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Türkiye herkes için daha güvenli, huzurlu, hakkaniyetli bir dünya için atılan her adımın yanında olmuştur.  'SERA GAZLARI DÜNYAMIZIN ATEŞİNİ YÜKSELTİYOR' Dünya üzerindeki milyonlarca canlı türüne kucak açarken bu cömertliğinin karşılığında bizden sadece tabiatın dengesine saygı duymamızı istiyor. İnsanoğlu tarih boyunca sürdürdüğü gelişme ve kalkınma arayışında dünyanın bize sunduğu kaynakları maalesef hoyratça kullanmıştır. İklim Değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz sorunlar insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır. İklim değişikliği çevre sorunu olmanın ötesinde üzerine özellikle durulması gereken bir konudur. Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren sera gazları dünyamızın adeta ateşini yükseltiyor.  Bir süredir dünyanın her tarafında sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece artış gösteren sıcaklığın yol açtığı afetler yaşanıyor. Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. Türkiye olarak bu konuda en hızlı ve etkin çözümler üreten ülke olmamıza rağmen biz de oldukça sıkıntılı günler yaşadık. Küresel sıcaklık artışının devam etmesi, dolayısıyla daha yoğun yağışların gelecek olması hepimizi yeni arayışlara yöneltmelidir. Ormanların bir yandan arazi kullanımıyla diğer yandan yangınlarla yok olmaya yüz tutması dünyamızı bekleyen bir diğer tehlikedir. Sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alan da denizlerimizdir. 'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA DA DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR' Şayet etkin önlemler alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse yüz yılımızın sonunda deniz seviyelerinin 1 metreden fazla yükselmesi bekleniyor. Bu durum beraberinde yeni ve devasa kitlelerden oluşan göç dalgalarını da getirecektir. Saydığım tüm bu sorunlar sadece sıcaklıktaki 1,1 santigratlık artışla ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler üzerine dünya devletleri olarak ilim değişikliğiyle mücadele için 2015 yılında bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması konusunda mutabık kaldık. Koronavirüs salgının önüne aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek ama iklim konusunda böyle bir laboratuvar çözümü söz konusu değildir. Bunun için her fırsatta dile getirdiğimiz dünya 5'ten büyüktür ifademizi iklim konusunda da tekrarlıyorum. Doğamıza kim en çok zararı verdiyse iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyü katkıyı da onlar yapmalıdır. Kimsenin 'Ben güçlüyüm, faturayı ödemem' deme hakkı yoktur çünkü iklim değişikliği insana oldukça adil davranıyor. Paris İklim Anlaşması'na ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı buradan BMGK'ya duyurmak istiyorum. Önümüzdeki ay meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz. 'ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ' Eşim önceliğinde yürütülen Sıfır atık projesi ile 3 yılda geri kazanım oranını 9 puan artırdık. Sanayimizi temiz üretim faaliyetlerine uygulanacak planları zaten uzun süredir teşvik ediyoruz. Bu çalışmaları gereken finansman desteklerini alarak daha ileriye taşımakta kararlıyız. Türkiye, İklim değişikliği ve çevre hususlarında üzerine düşenlerini yapacaktır. İçinde bulunduğumuz binanın karşısında yer alan TÜRKEVİ binamızla BM güvenimizin ibaresidir. Küresel hiçbir soruna krize çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır. Karşı karşıya kaldığımız zorluklara rağmen daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair inancımızı tekrarlamak istiyorum. Dünyadaki en büyü 5 diplomatik ağdan birine sahip ülke olarak vicdanlı ve adil çözümler için sahada ve masada güçlü irade gösteriyoruz.

2 yıl önce

ABD'de Finansal İstikrar Gözetim Konseyi, finansal iklim riskleriyle mücadele planını açıkladı

Finansal İstikrar Gözetim Konseyi, iklimle ilgili finansal risklere ilişkin 133 sayfalık yeni bir rapor yayımladı. Raporda, iklim değişikliği ABD'nin finansal istikrarına yönelik ortaya çıkan ve artan bir tehdit olarak tanımlandı. İklimle ilgili olayların ekonomiye önemli maliyetler getirdiğine dikkatin çekildiği raporda, ABD'nin 2030'a kadar sera gazı emisyonunu 2005 seviyelerine göre yüzde 50-52 oranında düşürme taahhüdünde bulunduğu ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyon ekonomisi hedefi belirlediği yinelendi. Raporda, enerji, ulaşım, imalat ve tarım gibi sera gazı yoğun sektörlerin önemli yapısal değişikliklerden geçmesinin gerektiği belirtildi. Bu değişikliklerin teknolojik yenilikleri ve düşük sera gazıyla üretim yöntemlerine geçişi teşvik eden tamamlayıcı politika eylemlerini gerektireceğine işaret edilerek, finansal sistemin iklimle ilgili finansal risklere karşı dayanıklılığını sağlamanın Konseyin sorumluluğunda olduğu vurgulandı. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, konuya ilişkin, iklim değişikliğinin ABD'nin finansal sistemine yönelik artan bir tehdit olduğunu ve harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti. Konseyin raporu ve tavsiyelerinin finansal sistemin iklim değişikliği tehdidine karşı daha dayanıklı hale getirilmesine yönelik önemli bir ilk adımı temsil ettiğini belirten Yellen, alınacak önlemlerin finansal sistemin net sıfır emisyon hedefine doğru düzenli, ekonomi genelinde bir geçişi desteklemesine yardımcı olacağını kaydetti. ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell da iklim değişikliğinin küresel ekonomi ve finansal sistem için önemli zorluklar doğurduğuna işaret etti. Fed'in iklimle ilgili riskleri analitik olarak titizlik, şeffaflık ve iş birliği içinde ele alacağını aktaran Powell, iklim değişikliği ve finansal istikrar arasındaki bağlantıları belirlemeye devam edeceklerini anlattı.

2 yıl önce

BM'den iklim kriziyle mücadele çağrısı: Yok Oluşu Seçme

Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı (UNDP), petrol ve kömür gibi fosil yakıtların insanlar ve çevreye yönelik etkilerine dikkati çekmek için "Yok Oluşu Seçme" kampanyasını başlattı. Kampanya kapsamında hazırlanan kısa videoda, nesli tükenen bir dinozor, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşma yaparak fosil yakıtlardan uzak durulması ve "yok oluşun seçilmemesi" çağrısı yapıyor. UNDP tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yoksul ülkelere iklim kriziyle mücadele için gereken her 1 dolara karşılık, fosil yakıtların finansmanına 4 dolar harcanıyor. Gelişmekte olan ülkelerin iklim kriziyle mücadelesine yardım için gereken finansmanın 4 katı olan 423 milyar dolar, her yıl fosil yakıtları sübvanse etmek için kullanılıyor. BM, gelişmekte olan ülkelere iklim kriziyle mücadele için her yıl 100 milyar dolar finansman sağlanması çağrısı yapıyor. Araştırmada, fosil yakıtlara ayrılan para ile herkese Kovid-19 aşısı yapılabileceğine ya da dünyada aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılabileceğine dikkat çekiliyor. Uluslararası Para Fonuna (IMF) göre, fosil yakıtların çevreye olan maliyeti de göz önünde bulundurulduğunda rakam 6 trilyon dolara çıkıyor. Araştırmaya göre, fosil yakıtlara ayrılan bu fonlar iklim kriziyle mücadeleyi engellemekle kalmayıp sosyal eşitsizliği de derinleştiriyor. Gelişmekte olan ülkelerde, fosil yakıtlar için harcanan kamu kaynaklarının yaklaşık yarısı ise nüfusun en zengin yüzde 20'sine fayda sağlıyor. 2015'te varılan Paris İklim Anlaşması'na göre, ikim değişikliğiyle mücadele için küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması hatta 1,5 derece ile sınırlandırılması gerekiyor. BM Çevre Programının (UNEP) son raporuna göre ise 2050'ye kadar sıfır karbon hedefine ulaşılması için verilen mevcut taahhütler, iklim felaketinin önlenebilmesi için yeterli bulunmuyor. Paris İklim Anlaşması'na taraf ülkelerin mevcut taahhütleri ile dünya 2,7 santigrat derecelik sıcaklık artışına doğru ilerliyor. Uzmanlara göre, küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılabilmesi için sera gazı emisyonlarının 2030'a kadar yüzde 55 azaltılması gerekiyor.

2 yıl önce

G20’nin gündemi pandemi ve iklim

İtalya’nın başkenti Roma’da 2 gün sürecek olan G20 Liderler Zirvesi dün başladı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirveye katılmak üzere önceki gece yarısı İtalya’nın başkenti Roma’ya geldi. Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Roma’ya geldi. Dünkü zirve açılışında ev sahibi İtalya Başbakanı Mario Draghi tarafından resmi törenle karşılanan liderler koronavirüs salgınının başlamasından bu yana ilk kez yüz yüze bir araya geliyor. Ancak Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin zirveye video üzerinden katılmayı tercih etti. Zirve açılışında aile fotoğrafı çekimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirveye katılan ABD Başkanı Joe Biden, Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonia Guterres ile sohbet etti. ‘Çok taraflılık’ vurgusu Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra ‘Küresel Ekonomi ve Küresel Sağlık’ temalı birinci oturumuna katıldı. Oturumunda, salgın döneminde ekonomik toparlanma, aşılama kampanyası ve salgın döneminde sağlığa ilişkin öne çıkan gelişmeler ele alındı. Oturumun başında açılış konuşmasını yapan ev sahibi Başbakan Draghi, dünyanın bugün karşı karşıya kaldığı yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına, iklim değişikliğine ve dijital vergilere atıfta bulunarak “Bugün gördüğümüz problemler karşısında çok taraflılık en iyi yanıt. Bu, bir seçenek değil. Farklılıklarımızın üstesinden gelmeli ve bu forumun ruhunu yeniden keşfetmeliyiz” dedi. Uluslararası toplumun salgınla mücadele ettiğini dile getiren Draghi, geleceğe iyimserlikle bakabileceklerini söyledi. Zengin ülkelerin yüzde 70’inin aşılandığını, fakir ülkelerde ise aşılanma oranın sadece yüzde 3 civarında olduğuna dikkat çeken Draghi, “Bu ahlaken kabul edilemez” ifadesini kullandı. Draghi, İtalya’nın dönem başkanlığında daha adil bir ekonomik toparlanmayı teşvik ettiğini kaydetti. İkili temaslarda yoğun trafik  Zirvenin ilk gününde yoğun bir ikili görüşme trafiği yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan oturum sonrası ilk olarak Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bir araya geldi. 30 dakika süren görüşmede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da yer aldı. Ardından Erdoğan ev sahibi İtalya Başbakanı Mario Draghi’yi kabul etti. Basına kapalı görüşme, 35 dakika sürdü. Görüşmede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı  Lütfi Elvan, AK Parti Genel  Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik ve İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di  Maio da hazır bulundu. Erdoğan, sonrasında ise Hollanda Başbakanı Mark Rutte’yi kabul etti. Erdoğan, ardından Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo ile bir araya geldi. ‘Nefret siyasetine asla prim verilmedi’ Erdoğan, Almanya ile Türkiye arasında imzalanan işgücü anlaşmasının 60’ıncı yıl dönümü dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından Almanya’da düzenlenen programa video mesajla katıldı. Erdoğan, “Bir dönem misafir işçi olarak ekmeğinin peşinde koşan Almanya’daki kardeşlerimiz, bugün artık tıptan mühendisliğe, spordan sanata, müzikten edebiyata kadar her alanda göğsümüzü kabartan işlere imza atıyor. Bunun en güncel örneği Kovid-19’a karşı mücadelede tüm insanlığa umut olan Sayın Uğur Şahin ve Özlem Türeci’dir. Bu iki kıymetli isim, eşit fırsat verilmesi halinde Almanya Türk Toplumu’nun neleri başarabildiğinin en güzel nişanesidir. 60 yılık süreçte onca acıya rağmen Almanya Türk Toplumu, nefret siyasetine asla prim vermemiştir” dedi.

2 yıl önce

BM iklim zirvesinde 100'den fazla lider anlaştı: Hedef 2030'a kadar durdurmak

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 26. Taraflar Konferansı'nda (COP26) 100'den fazla lider "Ormanlar ve Arazi Kullanımına İlişkin Liderler Bildirgesi"ni imzaladı. Liderler, bildirge kapsamında 2030'a kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve bu durumu tersine çevirmeyi taahhüt etti. Liderler ayrıca bu hedefe yönelik 12 milyar dolar kamu ve 7,2 milyar dolar özel sektör finansmanı aktarmayı vaat etti. Bildirgede, ormanları ve diğer karasal ekosistemleri korumak ve restorasyonlarını hızlandırma, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eden ve ulusal ticaret politikalarını hayata geçirme, kırsal geçim kaynaklarının geliştirilerek dayanıklılığın artırılması, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğini teşvik edecek politikaların tasarlanması, yerel topluluklar için destek sağlanması ve finansmanın uluslararası hedeflerle uyumlu hale getirilmesinin kolaylaştırılması için taahhütte bulunuldu. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Küresel Orman Uygulamaları Lideri France Price, bildirgeye ilişkin açıklamasında, ormansızlaşmanın durdurulmasına yönelik verilen taahhütlerin acilen uygulanması gerektiğine işaret ederek, "Ormanlar, insan, ekonomik ve sosyal refah için kritik öneme sahip ekosistem hizmetleri sağlıyor ancak ormanlarda endişe verici boyutlardaki kayıp devam ediyor." ifadesini kullandı. Hükûmetlerin katılımı, hesap verebilirliği ve şeffaflığı artırarak arazi ve orman yönetimini iyileştirme çabalarını hızlandırması gerektiğini kaydeden Price, "Hükûmetleri, bugün açıklanan orman ve arazi kullanımı taahhütlerini iddialı, zamana bağlı hedefler ve bu hedeflerin izlenmesi ve doğrulanması için ortak bir şeffaf çerçeveyle tamamlamaya çağırıyoruz. Kaybedecek zamanımız yok. Uygulama, doğa açısından olumlu bir geleceği güvence altına alacak sonuçlar elde etmenin anahtarı." değerlendirmesinde bulundu.

1 2 3 4