07 Mayıs Salı 2024
2 yıl önce

İngiliz Global Risk Insights: Tüm güçlü devletler, Türkiye ile anlaşmak için sıraya giriyorlar

İngiltere'de bulunan ve dünyanın en iyi üniversitelerinden birisi olarak kabul edilen London School of Economics'in kurduğu Global Risk Insights, Ankara'nın yaptığı hamleleri analiz etti. Artık küresel olarak çok kutuplu bir sisteme gidildiği ve Türkiye'nin bu yeni düzende artan öneminin tüm hesapları karıştırdığının vurgulandığı analizde, ABD'den Suudi Arabistan'a, Avrupa'dan BAE'ye kadar tüm güçlü devletlerin Türkiye ile anlaşma yoluna gitmeye çalıştığı belirtildi. Hugo Blewett-Mundy'nin 'Erdoğan, Afganistan'daki stratejik fırsatı değerlendiriyor' başlığıyla kaleme aldığı analize göre, hiçbir ülke Afganistan'daki krizi Türkiye kadar iyi okuyamadı. Analizde atılan adımlar Taliban'ın kontrolü devralmasının ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO müttefikleri tahliyelerini tamamlarken Türkiye'nin Afganistan'da diplomatik varlığını sürdürmesine karar verdi. Türk dış politikasındaki bu gelişme, Ankara'daki stratejik düşüncedeki değişimin bir parçası olarak görülebilir. Afganistan'daki durum kötüleşirken Erdoğan, ülkesinin stratejik bölgesel önemini yeniden canlandırma fırsatını değerlendiriyor. Soğuk Savaş sonrası düzenin değişmekte olduğu açık. Afganistan ve Irak'ta yürütülen maliyetli savaşları, ABD'nin uluslararası güvenlik meselelerindeki üstünlüğünü sorgulanır hale getirdi. ÇOK KUTUPLU SİSTEMDE TÜRKİYE FIRSATI DEĞERLENDİRİYOR Rusya ise sınırlarının dışında hareket etmekten korkmuyor ve Çin de dünyanın en büyük ekonomisi olmak için iyi bir konumda. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ülkesini gelişmekte olan çok kutuplu sistemde önemli bir bölgesel oyuncuya dönüştürme fırsatını değerlendiriyor. Erdoğan, kuzeydoğu Suriye'ye müdahalesinin ardından, Rusya ile Türkiye'nin güney sınırındaki Kürt unsurlarının çıkarılması konusunda başarılı bir anlaşma müzakere etti. Benzer şekilde, Libya'da Ankara, Moskova ile uzun vadeli bir barış anlaşmasında kilit bir arabulucu oldu. Kıbrıs'ın enerji kaynakları meselesine gelince, Trablus'ta BM tarafından onaylanan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (GNA) Türkiye'nin desteği, Ankara'yı deniz sınırının belirlenmesinde güçlü bir konuma yerleştirdi. ERDOĞAN, ABD'Yİ TEKRAR DÜŞÜNMEYE ZORLADI Erdoğan için sorun yaratma riskine rağmen, Afganistan'daki kriz, Ankara'nın koz elde edebileceği yeni bir bölgesel dinamik yaratıyor. Türkiye'nin Afganistan'daki diplomatik varlığını sürdürme kararı, Erdoğan'ın ABD'nin güvenlik endişelerini tekrar ele almasına yol açtı. Bu yılki NATO zirvesinin ardından ilgili Türk ve ABD savunma bakanlıkları, ABD'nin çekilmesinden sonra Kabil'de bulunan Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğinin sağlanması konusunda olumlu görüşmelerde bulundu. Erdoğan'ın Taliban ile havaalanının gelecekteki güvenliğini tartışma girişimi, Türk-ABD ilişkilerini düzeltmeye yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Türkiye, bu tür görüşmeleri yaparken, Biden yönetiminin Afganistan'a insani yardım arzının devam etmesini sağlama hedefini kolaylaştıracak bir konumda. AVRUPA GÖÇ ANLAŞMASINI GÖZDEN GEÇİRMEK ZORUNDA KALDI Türkiye'nin Afganistan'daki taahhüdü, Ankara'ya Avrupa Birliği ile oynadığı önemli rolü yeniden canlandırma şansı da veriyor. Ankara, Avrupa'ya düzensiz göçün yönetiminde Brüksel için önemli bir ortak oldu. Son gerginliklere rağmen, Afgan krizinin bir sonucu olarak mülteci akını riski, Brüksel'in Ankara ile 2016 göç anlaşmasını yeniden gözden geçirme baskısı altında olduğu anlamına geliyor. Bundan tam anlamıyla yararlanan Erdoğan, televizyonda yaptığı bir konuşmada AB'yi ülkesinin 'Avrupa'nın mülteci evi olmak gibi bir görevi, sorumluluğu veya zorunluluğu olmadığı' konusunda uyardı. Ortadoğu'da İran'ın etkisi, Ankara'yı gerilimi azaltmak için iyi bir konuma getirdi. Tahran, Ağustos ayında NATO'nun geri çekilmesinden önce Afganistan'daki varlığını artırmak için hamleler yaptı. TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL ÖNEMİNİN ARTMASI HESAPLARI KARIŞTIRDI Körfez İşbirliği Konseyi, BAE-İsrail anlaşmasının bir sonucu olarak Katar'a yönelik ablukayı kaldırdı. Biden yönetimi İran nükleer anlaşmasını yeniden kurmayı planladığı için, Suudi Arabistan bu yumuşak duruşun Washington ile olumlu ilişkileri körükleyeceğini umuyor. Suudi Arabistan'ın, Afganistan'da İran'a karşı koymak için Türkiye'ye ihtiyacı olacak gibi görünüyor. Afganistan'daki kriz, Türkiye'nin stratejik bölgesel önemini artıran jeopolitik bir yeniden hesaplamayı zorunlu kıldı. Afganistan'daki Türk diplomatik varlığının devam etmesi, bölgeyi istikrara kavuşturmak için Ankara ile çalışmanın AB ve ABD'nin çıkarına olacağı anlamına geliyor. ABD-Türkiye ilişkilerinde bir gerilim kaynağı olmaya devam eden Rusya'dan S-400 füze sistemi alımına rağmen Washington, Türkiye'nin Afganistan'daki istikrar sağlayıcı rolünü memnuniyetle karşılayabilir. Ayrıca, Türkiye'nin Pakistan ile çıkabilecek bir krize yönelik gösterilen çabaları koordine etmesi, Ankara'nın Orta Asya'daki Çin etkisine yanıt vermede de kilit bir rol oynadığı anlamına geliyor. Avrupa Birliği de kendi adına, Türkiye'nin dahiliyetini bölgesel güvenliğin anahtarı olarak görüyor. TÜRKİYE İLE ANLAŞMAK İÇİN SIRAYA GİRİYORLAR Körfez ülkelerine gelince, İran'ın Afganistan'da ortaya koyduğu zorluk, Türkiye'nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek için iyi bir konumda olduğu anlamına geliyor. Katar ablukasının sona ermesi, Türkiye-Suudi ilişkilerinin yeniden inşasının önündeki önemli bir engeli kaldırdı Riyad'ın müttefiki Mısır da Doğu Akdeniz'deki gaz kotaları konusunda Türkiye ile uzlaşmaya varma isteğini dile getirdi. Son olarak, yaz aylarında BAE, ekonomisinin Kovid-19 salgını nedeniyle darbe almasından sonra Türkiye ile yeniden ilişki kurmak için hamleler yaptı. Soru, Erdoğan'ın Batı ve Körfez ile ilişkileri normalleştirme çabalarını geliştirip geliştiremeyeceğidir. Afganistan'daki durum kötüleşirken, Türk Cumhurbaşkanı bunu yapacak güçlü bir konumda bulunuyor. ABD BASINI: BIDEN'IN HEZİMETİ, ERDOĞAN'IN ZAFERİ ABD basınında Başkan Joe Biden'a öfke sürerken, Türkiye'nin bu süreçte attığı stratejik adımların meyvelerini toplamaya başladığını vurguladı. "Biden'ın Afganistan'daki hezimeti, Erdoğan'ın kazanmasıyla sonuçlanabilir" başlıklı haberde şu ifadeler kullanıldı: Afganistan'ın Taliban'ın eline yıldırım hızıyla düşmesi, Biden yönetiminin Trump sonrası bir dünyada ABD'nin itibarını kurtarma çabaları için bir utanç kaynağı oldu. Ancak şu anda Taliban'a aracılık etmeyi teklif eden birkaç ABD müttefiki - yani Pakistan, Katar ve Türkiye - için bu durum bir nimet olabilir. ABD birliklerinin geri çekilmesinden sonra, ABD'nin Taliban ile ilişki kurabilecek, Kabil havaalanını açık tutabilecek ve Taliban rejimi altında bir devletin çöküşünü önlemeye yardımcı olabilecek bölgesel ortaklara ihtiyacı var. En azından Batı kamuoyunun bu fiyaskoyu unutması için zaman kazanmak isteyecektir. Pakistan'ın güvenlik servisleri uzun süredir Taliban'ı destekliyor. Taliban liderliğiyle görüşmelere ev sahipliği yapan ve Kabil havaalanının işletilmesine yardım teklif eden Katar için de bu durum, dünya sahnesinde görünürlüğünü artırmak için bir şans. 'TÜRKİYE, TAHLİYELERDE ÇOK ETKİLİYDİ' Ancak Taliban konusunda en çok merak edilen ülke, uzun laik tarihi ve NATO statüsüyle Türkiye. Afganistan'ın kendisi, Avrupa ve Ortadoğu'nun kıyısında yer alan Türkiye için çok az stratejik değere sahip. Ancak Mayıs ayı başlarında Türkiye hükümeti, ABD'nin çekilmesinden sonra Kabil havaalanını korumak için Türk birlikleri göndermeyi teklif etti. Taliban'ın ülkeyi hızlı bir şekilde ele geçirmesi nedeniyle bu anlaşma artık geçerli değil. Öte yandan Türkler, tahliyelerde son derece etkili oldu, dahası Katar'ın yanı sıra Kabil havaalanını işletmek için teknik yardım da sağlıyorlar. Diğer NATO ülkelerinden farklı olarak Türkiye, burada büyükelçiliğini açık tuttu ve bu da ülkeyle önemli bir bağlantı sağlıyor. Türkiye, yeni Taliban hükümetinin duyuru törenine Rusya ve Çin ile birlikte davet edilen altı ülkeden biri oldu. 'BÜYÜK GÜÇ REKABETİ ÇAĞINDA TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ' Erdoğan, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle temasa geçti, Washington ve Avrupa ile de ilişkilerin güçlenmesini istiyor. Ankara, Türkiye'nin Biden yönetimiyle yıpranan bağlarını düzeltebileceğini ve NATO'ya, 'büyük güç rekabeti çağı'nda jeopolitik önemini hatırlatabileceğini doğru hesaplamış görünüyor. KARARLAR MEYVESİNİ VERİYOR Bu karar meyvesini de veriyor. Biden yönetimi başlarda mesafeli davranmış olsa da, tüm bunlar değişmiş gibi görünüyor. Haziran ayı ortasında Kabil havaalanına Türk barış gücü gönderme müzakerelerinin ortasında Biden, Brüksel'de Erdoğan ile bir araya geldi, bu toplantı iyi geçti. Ancak Türk ve ABD'li politika yapıcıların gözden kaçırdığı şey, Türkiye'nin bölgesel çatışmalarda sadece bir güvenlik sağlayıcısı olmaktan çok daha fazlasını sunabileceği gerçeği. Ülkenin gerçek zenginliği, güvenlik bürokrasisinden değil, çeşitlilik barındıran ve çok canlı toplum yapısından geliyor. Ankara, Taliban meselesi üstünden Biden yönetimiyle bağlarını geliştirebilir.

2 yıl önce

Kısıtlama kalktı, İngilizler Türkiye'ye koştu!

Birleşik Krallık, koronavirüs tedbirleri kapsamında, 17 Mayıs'tan itibaren Türkiye'yi kırmızı listeye alarak, vatandaşlarına seyahat kısıtlaması getirdi. Karardan 4 ay sonra İngiltere Ulaştırma Bakanı Hon Grant Shapps, Twitter hesabından vatandaşlarına yaptığı açıklamada, uluslararası seyahat kurallarının gevşetilmesi ve seyahat listesinin birleştirmesi yönünde alınan karar doğrultusunda Türkiye'yi 22 Eylül'den itibaren kırmızı listeden çıkararak, seyahat edilebilir ülkeler arasına aldıklarını duyurdu. Karardan sonra İngiltere'den gelen 129 kişilik ilk turist kafilesi için YDA Dalaman Havalimanı'nda karşılama töreni düzenlendi. YDA Dalaman Havalimanı Genel Müdürü Cengiz Tuğrul Ayaz'ın da hazır bulunduğu karşılamada, turistlere lokum ikram edildi. '2022 YILI İÇİN UMUTLUYUZ' Ayaz, uzun zamandır dört gözle bekledikleri İngiliz turist kafilesini karşıladıklarını belirtip, "Bizim kadar, onlarda heyecanlı. Dört gözle bekledikleri bir bölge. Ay sonuna kadar havalimanımıza 380 uçak iniş yapacak. Bu uçak sayısı yaklaşık 60 bin yolcuya tekabül ediyor. Kasım ayının sonuna kadar bu sayıyı artırmayı hedefliyoruz. Finalimiz daha güzel olacaktır. 2022 yılı için umutluyuz" dedi. İngiliz turistlerden Julia Elizabeth ise, "Arkadaşımız evlendi. Kutlama yapmak için geldik. 4 yıl önce de Türkiye'ye geldim. Huzurlu bir ülke olan Türkiye'yi havası, yemekleri ve sahilleri için tercih ediyorum" diye konuştu.

2 yıl önce

İngiltere’nin Türkiye’yi kırmızı listeden çıkarmasının ardından İngiliz turistler Türkiye’ye akın etmeye başladı

Türkiye’ye 2022 yılı için ciddi rezervasyon talebi aldıklarını aktaran Easyjet Holidays CEO’su Garry Wilson, 2023 yılı satışlarına da başladıklarını duyurdu. Wilson, Antalya’da Diana Travel Yönetim Kurulu Başkanı Burak Tonbul ile görüştü. Türkiye’ye 2022 yılı için çok önemli rezervasyon talebi olduğunu vurgulayan Wilson, 2023 satışlarını devreye aldıklarını duyurdu. 1 milyon koltuk Türkiye için 600 bin koltuk kapasitelerini 1 milyona çıkartacaklarını vurgulayan Wilson, “En büyük amacımız Easyjet’i Avrupa’dan Türkiye’ye en çok turist getiren havayolu şirketi yapmak” diye konuştu. Wilson, “Easyjet olarak kış boyunca Antalya’ya uçmaya devam edeceğiz. İngiltere’nin üç havalimanından haftalık 7 uçuş planımız var. Bu uçuşlar kış boyunca devam edecek ve mart ayı ile yaz operasyonlarımıza başlayacağız” dedi. Türkiye’nin pandemi sonrasında çok hızlı aksiyon gösterip güvenli turizm sertifikalarıyla ciddi önlemler aldığını belirten Wilson, “Londra’da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile biraraya gelerek planlamalarımızı konuştuk” dedi. Türkiye’nin farkı Türkiye’nin pandemi döneminde yaptığı çalışmalara da değinen Wilson, “Gerek aktif çalışmaları, gerek otellerdeki sertifika programları, gerek kaynak pazarlardaki reklam çalışmaları ve bu süreçte tatile gelen müşterilerin memnuniyeti ile Türkiye, rakip destinasyonlar arasında kendisini pozitif ayrıştırdı. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde Türkiye’nin İngiliz vatandaşlarına vize muafiyeti getirmesi, Türkiye’ye gelecek turist sayısına da pozitif katkı sağlayacaktır” diye konuştu.

2 yıl önce

İngiliz hükümeti, terörizmi meşrulaştırmakla itham ettiği Müslüman'dan özür diledi

The Guardian'da yer alan habere göre, "islam21c.com" internet sitesinin editörlüğünü yapan Butt, 2015'te bir başbakanlık basın duyurusunda isminin "şiddete başvurmayan aşırılar" arasında yer alması ve "terörizmi meşrulaştıran birisi" olarak lanse edilmesinin ardından başlattığı hukuk mücadelesini kazandı. İngiliz hükümeti, ilk başlarda bu iddiasını savunsa da Butt'un açtığı davayı kazanmasının ardından ismini basın açıklamasından silmeyi, tazminat ve yasal masraflarını ödemeyi kabul etti. İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel, İngiliz hükümeti adına, Salman'ın "aşırılıkçı nefret vaizi" olarak yanlış şekilde tanımlanması nedeniyle Butt'tan özür diledi. Patel'in hukuk danışmanı Aidan Eardley, bugün halka açık yapılan duruşmada okuduğu bildiride şu ifadeleri kullandı: "Hükümet, Dr. Butt'ın terörizmi meşrulaştıran aşırılık yanlısı bir nefret vaizi olduğunu ve dolayısıyla onun bu etki altında olan biri olduğunu iddia etmenin tamamen yanlış olduğunu kabul ediyor. Kendisine verilen zarar ve özellikle iddianın bu kadar uzun süre devam etmesi ve devam ettirilmesi nedeniyle üzgünüz." Hukuki sürecin ardından üniversitelerin ve diğer Müslüman konuşmacıların isimleri de basın açıklamasından kaldırıldı. "Aşırıcılık söylemi öldü" Dr. Salman Butt da İngiliz hükümeti adına nazik özrü için Bakan Patel'e teşekkür etti ve bu özrü kabul ettiğini dile getirdi. Butt, bunun Patel'in değil, dönemin İçişleri Bakanı Theresa May'ın hatası olduğunu belirterek, "Bu davadan özellikle alınacak en net derslerden biri, 'aşırıcılık' ve dolayısıyla 'aşırıcılıkla mücadele' kavramının aslında ne kadar temelsiz olduğudur." dedi. Aşırıcılık söyleminin öldüğüne inandığını söyleyen Butt, "Gittikçe daha fazla insan, bu söylemin güçlüler tarafından hoşlanmadıkları veya zorlamadan meydan okuyamadıkları herhangi bir düşünce, fikir veya konuşmayı susturmak için kullandığı belirsiz bir terim olduğunu fark ediyor. Bu, günümüzün sapkınlığıdır." ifadelerini kullandı. Butt'ın avukatı Tamsin Allen da müvekkiline önemli miktarda tazminat ödeneceğini, Butt'ın artık tamamen aklanmasından memnuniyet duyduklarını dile getirdi. İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu CAGE'in Direktörü Muhammed Rabbani de söz konusu dava neticesinde, Müslüman toplulukları gözetlemek için bir kılıf olduğunu öne sürdüğü radikalleşmeyi önleme programı için ölüm çanlarının çalması gerektiğini söyledi. Rabbani, "Özür, yalnızca 'aşırıcılık' etiketlerinin siyasallaştırılması temelini boşaltmakla kalmıyor, aynı zamanda bu mantığa bağlı başarısız radikalleşmeyi önleme stratejisini de kritik şekilde sakat bırakıyor." değerlendirmesinde bulundu. İngiltere'nin aşırılıkla mücadele programı mahkemelik olmuştu 2015'te Theresa May'in içişleri bakanlığı döneminde hazırlanan ve yürürlüğe giren "Prevent" (Önle) adlı programın mağdurlarından Dr. Salman Butt, bu programa karşı hukuk mücadelesi başlatmıştı. Başvurusu Yüksek Mahkeme tarafından kabul edilen Butt'ın davası 6 Aralık 2016'da Londra'da görülmeye başlanmış ve İçişleri Bakanlığına karşı açılan bu dava, "Prevent" uygulamasını hedef alması bakımından bir ilk olmuştu. Prevent programıyla ilgili 2015'te yayımlanan bir başbakanlık basın duyurusunda ismi "şiddete başvurmayan aşırılar" arasında anılan Butt'ın, üniversitelerde konuşma yapmasının engellenmesi çağrısı yapılmıştı. Prevent programı, hükümetin en çok tepki çeken uygulamaları arasında yer almış ve programın, üniversiteler dahil bütün eğitim kurumlarının yöneticilerini ve öğretmenlerini öğrencileri ihbar etmeye zorladığı savunulmuştu. Butt hakkındaki ihbarın da Henry Jackson Society adlı aşırı sağcı bir sivil toplum kuruluşu tarafından yapıldığı ortaya çıkmıştı. Söz konusu kuruluş, Butt'ın yayımladığı yazılardan ve sosyal medya hesaplarındaki görüşlerinden oluşturduğu dosyayı başbakanlık bünyesindeki Aşırılık Analiz Birimine ulaştırmıştı.

2 yıl önce

Atatürk'ün hiç yayımlanmayan röportajı İngiliz arşivinde

Şanlıurfa Milletvekili Özşavlı, İngiliz Milli Arşivi'nde araştırma yaparken tesadüfen bulduğu bir belgenin önemini sonradan fark ettiğini söyledi. Büyük İzmir yangını ile ilgili araştırma yaparken İzmir Limanı'nda demirleyen İngiliz savaş gemisi Curacoa'nın seyir defterinde Atatürk ile yapılan bir röportajı bulduğunu dile getiren Özşavlı, "Röportaj, daha önce hiç yayımlanmamış olması ve Mustafa Kemal'in verdiği mesajlar açısından çok kıymetli." dedi. Özşavlı, Fransız Le Temps gazetesinden gazeteci Paul Gentizon'un, 12 Şubat 1923'te Atatürk ile yüz yüze röportaj yaptığını belirtti. Gentizon'un, Atatürk ile yaptığı röportajı, Curacoa adlı İngiliz savaş gemisinin kaptanına rapor ettiğini anlatan Özşavlı, "Kaptan da bunu alıp seyir defterine işliyor. Sonra bu röportaj acaba Le Temps gazetesinde yayımlanmış mı diye baktım. Dönemin Le Temps gazetesini buldum. Orada hiçbir şekilde çıkmamış. Atatürk Araştırma Merkezi'ne sordum, kendim araştırdım, Mustafa Kemal'in bu röportajı kesinlikle bilinmiyor. Dolayısıyla bu röportajın ilk kez ortaya çıktığı ve daha önce yayımlanmamış olduğunu tespit ettim." diye konuştu. "YENİ TÜRKİYE" VURGUSU Atatürk'ün, 1,5 sayfalık röportajında üç kez "yeni Türkiye" ifadesini kullandığına dikkati çeken Özşavlı, şöyle devam etti: "Atatürk, 'Kapitülasyonları hiçbir koşul altında kabul etmeyeceğimizi, bağımsızlığımız için savaştığımız 4 yıl boyunca her zaman ifade ettim.' diyor. Mustafa Kemal, 'Fransızların bu konuda diğer herkesten daha uzlaşmaz olması beni şaşırttı. Şahsımın ve ülkemin Fransa'ya karşı hissettiği duygular dostanedir. Fransız hükümeti, bağımsızlığımızı tehlike altına sokacak koşulları kabul etmemiz konusunda ısrarcı olursa biz bu ısrarın dostane olduğunu kabul edemeyiz. Yeni Türkiye, diğer milletler gibi yaşamak istiyor. Biz yeni Türkiye'nin, ikinci bir Çin veya koloni addedilmesine karşıyız. Biz köle olmayacağız. Eylemlerimizi harekete geçiren tek şey, tam bağımsızlığa olan talebimizdir ve Fransız halkı, tutumumuzun başka bir motivasyondan kaynaklandığını düşünmemelidir. Fransa ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz çünkü iki ülkenin birçok müşterek çıkarı var. Bunlar karşılıklı ilişkiye dönüşürse bu, en yararlısı olacaktır. Eğer olmazsa sonsuz güçlükler var olacaktır.' ifadelerini kullanıyor. Röportaj, Mustafa Kemal Atatürk'ün, 98 yıl önce yeni Türkiye'ye ve tam bağımsızlığa vurgu yapması bakımından çok kıymetli." "MANDA İSTER GİBİ ÜLKESİNİ SÜREKLİ YURT DIŞINDA ŞİKAYET EDİYOR" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, yabancı ülkelerin Ankara büyükelçilerine mektup yazarak Türkiye'yi şikayet ettiğini dile getiren Özşavlı, şunları kaydetti: "Sayın Kılıçdaroğlu, keşke Cumhuriyet Halk Fırkası'nın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünebilse. 1919'da Erzurum ve Sivas kongrelerinde 'Manda ve himaye kesinlikle kabul edilemez.' diye karar alındı. Mustafa Kemal, bakıyoruz hemen akabinde 1923'te Fransız bir gazeteciye tam bağımsızlık konusunda vurgu yapıyor, kapitülasyonların her ne pahasına olursa olsun kaldırılması gerektiğini, kaldıracağını söylüyor. 'Gerekirse uğruna savaşırız.' diyor. Aynı partinin şimdiki Genel Başkanı, manda ister gibi ülkesini sürekli yurt dışında şikayet ediyor. Yetmezmiş gibi Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir siyasi lider, Avrupalı büyükelçilere 'Ülkeme yatırım yapmayın' diye mektup gönderiyor. Milletimiz de bunu hafızasına kaydetti, unutmayacaktır diye düşünüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'na, şu an Genel Başkanı olduğu partinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü örnek almasını tavsiye ediyorum."

2 yıl önce

Sakarya Gaz Sahası'nda proje yönetim ortağı İngiliz Wood şirketi olacak

Şirketten yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye Petrolleri (TP), Birleşik Krallık merkezli global danışmanlık ve mühendislik şirketi Wood'u, Türkiye'nin Karadeniz kıyısından 150 kilometre açıkta yer alan Sakarya Gaz Sahası Geliştirme Projesi'nin entegre proje yönetim ortağı olarak atadı. Projenin ilk etabında entegre proje yönetimi ve mühendislik doğrulama testleri gerçekleştirilecek. Kontrat kapsamında deniz altı üretim sistemi, gaz iletim boru hattı ve Filyos'taki kara işleme tesisinin mühendislik, tedarik ve kurulum süreçlerinin yönetimi de yer alıyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Wood Enerji, İnovasyon ve Optimizasyon Başkanı Andy Hemingway, Sakarya Gaz Sahası'nın Türkiye'nin enerji endüstrisinin ve ekonomisinin gelişmesine ve büyümesine önemli katkı sağlayacağını belirterek, "Onlarca yıllık deneyime sahip Wood olarak, bu yeni önemli projede TP ile uzun süredir devam eden çalışma ilişkimizi sürdürmekten mutluluk duyuyoruz." ifadesini kullandı. Türkiye'nin en büyük gaz rezervi olan Sakarya Gaz Sahası, 405 milyar metreküp doğal gaz kapasitesine sahip. Boru hattının 2023'te tamamlanmasının ardından günde yaklaşık 10 milyon metreküp doğal gazın taşınması hedefleniyor. Türkiye, Rusya, Azerbaycan ve İran'dan petrol boru hatlarıyla doğal gaz ithal ederken, Nijerya, Cezayir ve ABD dahil olmak üzere birçok ülkeden de sıvılaştırılmış doğal gaz alıyor. Sahanın üretime geçmesiyle birlikte Türkiye'nin doğal gazda dışa bağımlılığının azalması bekleniyor.

2 yıl önce

Bülent Turan’dan İmamoğlu’na eleştiri: Karda tuz rakıda buz, İngiliz Büyükelçisi ile ne görüştüğünü açıklamak zorunda

AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, parti teşkilatı toplantısı, bir iş yeri açılışı ve bir takım temaslarda bulunmak üzere Çanakkale’nin Çan ilçesine geldi. Burada bir iş yerinin açılışında konuşan Turan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu sert sözlerle eleştirdi. Turan, “Dünya şehri diye bir İstanbul’umuz var, haberlerde izlediniz. Mega kent oldu mega köy. Yazık değil mi? 3 gün önce afet var uyarısı yapıldı. Buna rağmen sayın başkanı balıkçıda gördük. Karda tuz, rakıda buz. Böyle hayat mı olur? Dert varsa bu derdi beraber yaşayacağız. Bakınız, kimin ne yediğiyle işimiz yok. Ama İstanbullu kar altındayken bir balıkçıda ve İngiliz büyükelçisi ile 3 saat ne görüştüğünü o başkan kamuoyuna açıklamak zorunda. Her zaman balık ye, ama o şartlarda İngiliz büyükelçisiyle 3 saat o toplantının ne olduğunu açıklamak zorundasın. Kaldı ki ikili görüşme, insan balık yediğini gizler mi? ‘Yemedim’ dedi, sonra görüntüler çıktı. 1 saat dedi, 3 saat çıktı. Şunu demeye çalışıyorum. Belediye ajans işi değil, gönül işidir. Halkla beraber yürürseniz kıymetli olursunuz. Derdimiz siyaset yapmak değil ama tüm siyasilerimize bir uyarıda bulunmak istiyorum. Milletimize rağmen iş olmaz, milletle beraber iş olur. Halkla beraber dertler paylaşılarak toparlanmaya çalışılır. Sonuç olarak bu memlekette 85 milyon insan beraber yaşayacağız. Farklı düşünebiliriz, partilerimiz farklı olabilir. Dinlerimiz, mezheplerimiz farklı olabilir. Ama 85 milyon bu ülkenin kalkınması için omuz omuza yol yürüyeceğiz” dedi. “Muhalefet etmek savaşmak değildir” Muhalefeti eleştiren Turan, “Yeri geliyor Turkovac yok diye açıklama yapılıyor. Bir başkası Yunanistan’da da manşet oluyor. Bunları kabul etmiyoruz. Muhalefet demek savaşmak demek değildir. Küfür etme ve hakaret etme hakkı değildir. Muhalefet, ülke daha iyi olsun diye yarışma yapmak demektir, daha iyisini söylemektir. Sen yapamadın, ben yapayım demektir. Ama küfürlere sahip çıkan, Turkovac gibi dünyada çok az ülkenin yaptığı aşı çalışmasını yokmuş diye dünyaya söyleyen bir anlayışın hiç kimseye faydası yoktur. Sonuç olarak ne olursa olsun Türkiye’yi büyütmeye devam edeceğiz. Türkiye’mizi pandemiye ve dünyadaki krize rağmen büyütmeye devam edeceğiz. Biz artık zincirlerini kıran bir Türkiye’de yaşıyoruz” diye konuştu. Konuşmanın ardından iş yerinin açılışında dualar edilip, kurdele kesimi gerçekleştirildi.

2 yıl önce

İngiliz gazetesi The Sun, Adnan Oktar suç örgütünün iç yüzünü yazdı

Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik operasyon kapsamında örgütün elebaşı Oktar, "çocuğun nitelikli cinsel istismarı", "nitelikli cinsel istismar", "eziyet" gibi çeşitli suçlardan 1075 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. İngiliz basını, söz konusu suç örgütünün kirli yüzünü yeniden gözler önüne seren bir habere imza attı. OKTAR ÖRGÜTÜNDE GERÇEKTE YAŞANANLAR Sun gazetesinde "Adnan Oktar'ın acımasız seks tarikatı" şeklinde aktarılan haberde, bir dönem örgütte yer alan kişilerin ifadelerine yer verildi. Örgütten kaçarak Kanada'da yeni bir hayata başlamasının 8 yıl aldığını belirten Seda Işıldar, arkadaşının onu Oktar ve grubuyla tanıştırdığında henüz ortaokul öğrencisi olduğunu söyledi. "ZEHİRLİ BİR İLİŞKİ" Işıldar, "Sana özel olduğunu söylüyorlar. Topluluğun geri kalanından farklı olduğunu belirtiliyorlar. 15 yaşındasın. Sen o grubun bir parçasısın ve seni izole ediyorlar. Zehirli bir ilişki gibi." dedi. Örgütün gerçek yüzünü anlatan Işıldar, Oktar'ın, kendisine cinsel tacizde bulunana kadar, "parçası olmaktan heyecan duyduğu modern bir İslam versiyonunu temsil ettiğine" inandığını kaydetti. "ADNAN OKTAR'LA EVLENMEYE ZORLANDIM" 50 yaşındaki Işıldar, Adnan Oktar'ın 30'lu yaşlarda olduğu dönemde onunla evlenmeye zorlandığını ifade etti. 20 yaşında genel anestezi olmadan burun estetiği yaptırmak zorunda kaldığını dile getiren Işıldar, yaşadığı acının duygusaldan fiziksele dönüştüğünü aktardı. "BURNUMA KAÇ KEZ VURDUKLARINI SAYIYORDUM" Yüzüne vurdukları çekici hala hatırladığını söyleyen Seda Işıldar, "Korkunçtu. Çekiç ve keskiyi burnuma kaç kez vurduklarını sayıyordum." diye konuştu. Ceylan Özgül de söz konusu örgüte katıldığında 24 yaşında olduğunu söyledi. Özgül, "Onun dünyasında kapana kısılmış olmak, yavaş ve kademeli bir evrim." ifadesini kullandı. "OKTAR'LA İLGİLİ AKILLARDA KALAN TEK GÖRÜNTÜ..." Oktar'ın insanların gözündeki imajını tanımlayan Özgül, "Adnan Oktar'la ilgili akıllarda kalan tek görüntü, bikinili ya da açık giyinen ve dans eden kızlardı." dedi.

1 2 3 4 5 6