07 Mayıs Salı 2024
2 yıl önce

Nobel ödüllü Türk bilim insanı Aziz Sancar, TEKNOFEST'te gördüğü manzaradan dolayı gururlandığını belirtti

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, TEKNOFEST'21 için TÜBİTAK'ın onur konuğu olarak İstanbul’a gelen Prof. Aziz Sancar, TÜBİTAK Fen Lisesi’ni ziyaret etti. Ziyaret sırasında Sancar'a Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ile TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal eşlik etti. TÜBİTAK Gebze Kampüsünde alkışlarla karşılanan Sancar, sınıfları gezdi, okulun eğitim müfredatına ilişkin bilgiler aldı. TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsünde (UME) öğrencilere bir konferans veren Sancar, yaptığı sunumda Türk dünyasının dünya bilimine katkısını tarihsel bir perspektiften değerlendirdi. Sancar, Türk dünyasını bilimsel katkı açısından benzer geçmişe sahip olduğunu vurguladığı Çin ile karşılaştırırken Princeton Üniversitesi’nden S. Frederick Starr’ın "Kayıp Aydınlanma: Orta Asya’nın Altın Çağı" isimli kitabına atıfta bulundu. Avrupa'da Orta Çağ'ın sürdüğü dönemlerde Türk dünyasının aydınlanma çağı yaşadığını kaydeden Sancar, bu dönemde Müslüman Türk dünyasından İbn-i Sina, Biruni, El-Cezeri, Uluğ Bey ve Harezmi gibi bilim adamlarının dünya bilimine önemli katkılar sunduğunu söyledi. Sancar, Türk dünyasında yaşanan aydınlanma çağının Ali Kuşçu gibi bilim adamlarıyla Osmanlıya da taşındığını vurguladı. Sancar, Türkiye'nin teorik eğitimde çok iyi olduğunu belirterek, "Ben doktora yaparken çok zorluk çektim. Çünkü deney yapamıyordum. Türkiye, bizi teorik alanda çok iyi hazırladı ama deney tecrübemiz eksikti. Bilim yapmak deneyle olur. Biz, çocuklarımıza erken yaşta deney yapmayı öğretmeliyiz." dedi.  ABD'de Türk Kültür Merkezi inşa ettiklerini anlatan Sancar, "Arka bahçesinde köşede Atatürk'ün büstü var, bir köşede de Piri Reis'in. Piri Reis'i koymamın sebebi, o dünya haritasını ben de DNA onarım haritasını yaptım. 'Benim Piri Reis haritam' dedim." ifadesini kullandı. Öğrencilere İngilizce bir sunum yapan Sancar konuşmasının başında "Sunum teknik değil Türkçe anlatılabilir. Türkiye'ye geldiğimde ilk iki hafta Türkçem tutuk olur. İkinci haftadan sonra dilim açılır. O yüzden müsaadenizle sunumu İngilizce yapacağım." demesi dikkat çekti. "Beni kim aday gösterdi bilmiyorum" Prof. Aziz Sancar, sunumun ardından öğrencilerin sorularına yanıt verdi. "Nobel'e nasıl başvurdunuz?" sorusu üzerine Sancar, şunları söyledi: "Başvurmak diye bir şey yok. Kendinizi Nobel'e aday gösteremezsiniz. Nobel, Kimya Komitesi Başkanı bizim onurumuza yemek verdiği zaman bana dedi ki: 'Ben uluslararası toplantılara gidemiyorum, herkes etrafıma toplanıp beni etkilemeye çalışıyor.' Nobel kendi propagandanızı yapmakla kazanılmaz. Beni, bugüne kadar, kim aday gösterdi bilmiyorum. En büyük gaye, Nobel değildir, kitaptır. 100 sene sonra benim buluşlarımı sizin gibi Türk çocukları okuyacaklar ve 'Bunu bir Türk yaptı.' diyecekler. Benim gayem oydu. Ben Nobel düşünmüyordum."  Sancar, "Neden DNA onarımı çalıştınız?" sorusunu şöyle yanıtladı: "DNA yapısı keşfedildiğinde, 'Bu genetiğin temel yapısıdır ve bozulmaz.' diye bir düşünce tarzı vardı. Sonradan baktılar ki röntgen ışınlarıyla güneş ışınlarıyla başka çevredeki kimyasallarla tahrip olunca mutasyona sebep oluyor, kanser oluyor. Benim doktora yaptığım hoca, ilk defa DNA'yı onaran bir mekanizma olduğunu keşfetmişti. Ama bu enzimin nasıl çalıştığını bir türlü çözemedi. Çünkü çözmek için enzimi arıtmak lazım. Enzim çok az miktarda yapılıyordu. Ben enzimi çoğalttım ve arıttım ve nasıl onarılır onu çözdüm. Başka onarım mekanizmaları var onlarla devam ettim. Bilimde bir testin nereye götüreceğini bilemezsiniz. Ben bununla uğraşırken bir de baktım ki insanlarda DNA onarım enzimine benzeyen bir protein var ama DNA onarımı yapmıyor. Bu ne yapıyor diye araştırırken bir baktım ki bu biyolojik saati kontrol ediyor. Bunun üzerine biyolojik saat üzerinde çalışmaya başladım ve ikisini birleştirdim. Şimdi biyolojik saat, DNA onarımını nasıl kontrol ediyor? Bunu kullanarak hem kanser önleminde hem de kanser tedavisinde nasıl kullanabiliriz, şimdi o çalışmayı yapıyoruz." "Ben çok milliyetçiyim, benim için büyük bir motivasyon" "Emeklerinizin karşılığını aldınız mı, amacınıza ulaştınız mı?" sorusu üzerine Sancar, şu cevabı verdi: "5 yıl gece gündüz çalıştık. İnsanda DNA nasıl onarılıyor bunu bulmak istiyorduk. Eğer önemli bir konu üzerinde çalışıyorsanız biliniz ki o konu üzerinde çalışan 5 kişi daha vardır. Eğer Japonya'dan biri bunu bizden bir ay önce bulsaydı, bizim 5 yılımız heba olurdu. Bilim yapmak kolay değil. Ben, bunu merak için yapıyordum insanlar nasıl onarılıyor. Çünkü bakterilerdeki proteinler insanlarda yok. Ama insanlarda da onarıldığını biliyordum ve bunu çözmek istedim. Sayısız uykusuz gecelerimiz oldu."  Sancar, "En iyi olmak, başarmak için ne gerektiği" şeklindeki bir soru üzerine şunları kaydetti: "Bazen yenilir, bazen yeneriz. Her şeyi ben başaracağım diye bir şey yok. Fatih'in meşhur bir sözü vardır. 'İstanbul, ya ben seni alacağım ya sen beni alacaksın.' İnatçı olacaksın ve istekli olacaksın ve bütün enerjini ona vereceksiniz. Bu fedakarlık ister, ailede zor durumlar yaratabilir. Siz gece yarılarına kadar çalışabilirsiniz hanım evde bekliyor. Denge kurmak gerek. Eğer istekliyseniz 'Ben yapacağım dersiniz' yaparsınız. Büyük işler yapmış çok bilim adamı pek mutlu değiller aslında. İkide bir söylemek istemiyorum ama ben çok milliyetçiyim. Bu benim için büyük bir motivasyondur. Ne kadar strese girsem, onun tesellisi var." Neden biyoloji? "Neden biyoloji?" sorusu üzerine Sancar, "Gelirken Hasan Hoca (Mandal) ile konuşuyorduk. Tıbbiyeye gittim doktor oldum. Orada öğrendim ki doktorlar teknisyen gibi çalışıyor. Mardin Savur'un Surgücü köyünde sağlık ocağında çalışıyordum orada çok tüberküloz vardı. Sağlık Bakanlığı kilolarca ilaç gönderiyordu. Merak ettim. Zatürre olunca penisilin veriliyor. Benim hayatım öyle kurtarıldı. Ben zatürre olmuştum kardeşimden kaptım. Kardeşim öldü. Ben de zatürre oldum, ben şanslı çıktım. Türkiye'ye penisilin yeni geliyordu. Penisilin iğnesi yaptılar ben iyileştim. Ama penisilin tüberkülozu tedavi etmiyor. Sordum soruşturdum, kitapları araştırdım cevabı yok. Ne mikrobiyologlar ne doktorlar biliyor. Sadece Türkiye'deki doktorlar değil dünyada bilinmiyordu. Doktorlar verilen şeyleri tatbik ediyor, bir araştırma yeni bir keşif yapmıyor. O bakımdan ben, meraklı bir kişi olarak, moleküler biyolojide doktora yapmaya karar verdim." ifadelerine yer verdi. Sancar, "Nobel'i Anıtkabir'e hediye etmeye nasıl karar verdiniz?" sorusuna yönelik de, "Söyleyeceğim ama kimse alkışlamayacak oldu mu?" dedi. Sancar, şöyle devam etti: "İlginç bir şey Nobel'i ben aldım. Onun heyecanı, kargaşalığı vardı. Eşime söyledim, eşim Amerikalı, 'Ben bunu Anıtkabir'e koyacağım.' 'Tabii başka ne yapacaksın?' dedi. O Amerikalı kadın. Çünkü ona Atatürk'ü anlatmıştım. Atatürk'ü birçok Türk'ten daha çok takdir ediyordu. Ben de hayret ettim. 'Yok, biz saklayalım.' demedi. Ben Atatürk'ün sayesinde oraya vardım. Çünkü Mardin'in Savur ilçesinde annesi babası okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eğitim görüp Nobel alması Atatürk sayesinde oldu." "5 Türk Lirası'nın üzerindeki DNA resminin üzerinde hata olduğunu söylemiştiniz. Baktım ama hatanın nedenini yazan bir kaynak yok. Hatanın nedenini merak ettim." diyen bir öğrenciye de Sancar, "Oradaki sarmal, soldan sağa dönüyor, asıl DNA sağdan sola dönüyor." cevabını verdi. "Türkiye ileride" Soru cevap kısmının ardından Sancar'a teşekkür eden TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Mandal, kendisine günün anısına 1875'te kabul edilen metrik sistemin iki simgesinden biri olan ve 2018'de yürürlükten kaldırılan kilogram prototipi hediye etti. Sancar, konferansın ardından "Medikal Biyoteknoloji Araştırma Merkezi"ni ziyaret etti. TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin, Sancar'a, merkezde yürütülen aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarına ilişkin bir sunum yaptı. Daha sonra Moleküler Biyoloji Laboratuvarı, Hücre Kültürü Laboratuvarı, Hücre Geliştirme Laboratuvarı ziyaret edildi. Sancar, daha sonra COVID-19 Türkiye Platformu'ndaki bilim insanları ile "Birlikte Geliştirme ve Birlikte Başarma” başlıklı toplantıda bir araya geldi. Toplantıda konuşan Sancar, Türkiye'yi aşı konusunda birçok ülkeden ileri bulduğunu söyledi. Sancar, platform bünyesinde gelecek salgınlar için de çalışmalar yapıldığını vurgulayarak, "Burada bilgi ve girişim bakımından güçlü bir altyapı var." dedi. Toplantının ardından Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Kacır, Sancar'a 2020 Ulusal Antarktika Bilim Seferi Hatırası bir tablo, TÜBİTAK Başkanı Mandal da üzerinde Piri Reis haritası olan bir kaftan hediye etti. TÜBİTAK Fen Lisesi TÜBİTAK Fen Lisesi, yetişmiş ve nitelikli insan gücü ve ileri düzey laboratuvarlarıyla Ar-Ge ve teknoloji dünyasının öncü araştırma merkezleri ve enstitülerini bünyesinde bulunduran TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi'nde kuruldu. Lisede analitik düşünen, toplum ve çevre bilinci gelişmiş geleceğin lider bilim insanlarını yetiştirilmesi hedefleniyor. Yaklaşık 44 bin metrekarelik alana sahip lisede modern teknolojiyle donatılmış 24 derslik, 600 öğrenci kapasiteli öğrenci yurdu ve 10 ileri düzey temel bilim atölyesi bulunuyor. Bu eğitim ve öğretim yılı için 90 öğrencinin alındığı lisede eğitim, bir yıl İngilizce hazırlık olmak üzere toplam 5 yıl sürecek. Eğitim-öğretim yılının ilk döneminde öğrencilere seçmeli olarak Almanca ve İspanyolca dil eğitimi veriliyor. Öğrenciler, hazırlık sınıfından başlamak üzere öğrenim süresince aylık 500 lira karşılıksız burs alacak. Lisede, Biyoteknoloji, Malzeme Bilimi, Veri Analizi, Bilim, Teknoloji ve Sosyal Değişme, Sürdürülebilir Gıda ve Su Politikaları, İnovasyon Odaklı Proje Tasarımı, Yapay Zeka Uygulamaları, İnsan-Makina Etkileşimi, Nesnelerin İnterneti Uygulamaları gibi 28 farklı seçmeli dersin bulunduğu bir müfredat uygulanıyor. Gebze yerleşkesinde konaklama imkanı olan öğrenciler, TÜBİTAK laboratuvarlarını kullanabilecek. Kurumun merkez ve enstitülerinde staj yapabilecek. Kariyerleri boyunca mentörlük desteği, bilim söyleşileri, kulüp etkinlikleri, spor müsabakaları, teknik geziler ve daha pek çok olanak öğrencilere sunulacak. Liseye, 2020-2021 eğitim ve öğretim yılında resmi, özel ve imam hatip ortaokullarının 8'inci sınıfında öğrenim gören ve 2021 merkezi sınav sonuçlarına göre yüzde 1'lik başarı diliminde yer alan öğrenciler başvurdu. TÜBİTAK Fen Lisesi Merkezi Yetenek Giriş Sınavı’na başvurular, 2-4 Temmuz’da e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi üzerinden yapıldı. Giriş sınavı, 9 Temmuz'da 25 ilde gerçekleştirildi. Sınav sonuçlarına göre 37 farklı ilden 19’u kız 71’i erkek olmak üzere 90 öğrenci liseye yerleşti. Aziz Sancar Prof. Dr. Aziz Sancar, Mardin'in Savur ilçesinde doğdu. Hiç eğitim olmayan ailesinin 8 çocuğundan biriydi. Çocuklarının eğitimine önem veren ailesi sayesinde üniversiteye kadar Mardin'de okudu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde lisans eğitiminin tamamladıktan sonra ABD'ye lisansüstü eğitim için gitti. Doktora derecesini Teksas Üniversitesi'nden Moleküler Biyoloji alanında aldı. DNA tamiri ve hücre döngüsü gibi alanlarda uzmanlaştı. 2015 yılında DNA tamiri ile ilgili Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte Kimya dalında Nobel ödülü aldı.

2 yıl önce

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci: Rektörün arabasının önünü kesmek insani bir davranış değil

İnci'nin açıklamalarından satır başları şöyle: -"Benim rektörlüğe atanmamla birlikte bir sakinleşme oldu. Kampüs normal hayatına dönmeye başladı. Sonra kampüs açıldı. Eğitim öğretime başladık. Ne olduysa bir şekilde bir yerden düğmeye basılmış gibi, rektörün arabasının önünü kesmek, üniversitede huzursuzluk çıkarmak, böyle olaylarla karşılaştık maalesef." "Eylemlerin daha önceki argümanı şuydu: 'Rektör Boğaziçi Üniversitesi'nden biri değildi. Ben buranın 30 yıllık hocasıyım. Oranın asli unsuruyum. Onların bir kısmı benden ders aldı. Şimdiki argüman ise şu: 'Siz daha önceki yönetimde görev aldınız'. Size de teklif edildi. Bütün öğretim üyelerine 'Gelin yardım edin. Üniversite çökmesin. İşler yürüsün' denildiğinde kimse cesaret edip bunu üstlenmedi. Çünkü bir mahalle baskısı kuruyor bazı arkadaşlarımız." "Bunu bütün Boğaziçi Üniversitesi camiasına mal edemeyiz. Bizim 17 bin öğrencimiz var. Ama bunları yapan, bu vandallığı ve bu zorbalığı yapan öğrenciler ve buna destek verenler belki 25-30 kişi." "Kendisini üniversitenin sahibi ve efendisi gören belli bir grup var. İçerisinde emekli olan hocalarımız var ki biz onlara kampüsleri yasaklamadık, derslere devam ediyorlar. Emekli olduktan sonra da ofislerini tutuyorlar ama forumlarda yönetime karşı, yönetimin işlememesi için birçok yazılar yazıyorlar. Öbür öğretim üyelerinin üzerinde bir mahalle baskısı oluşturuyorlar. Bu korkudan dolayı kimse bir görev almak istemiyor." "'İlla biz birisini seçeceğiz, cumhurbaşkanı onu atamak zorunda' inadı var. Bu bizim sorunumuz değil. Bu Boğaziçi Üniversitesi'nde savaşılabilecek bir şey değil. Bunun yeri TBMM'dir. Belli bir zümrenin dayatmasına bu üniversiteyi teslim etmeyeceğim. Hukuk zemininde gerekli bütün mücadeleyi yaparım. Üniversitemi her türlü tehlikeye karşı korumak için bunu yaparım ve yapacağım. "Türkiye birincileri Boğaziçi'ne geliyor. Herkesin hayali olan bir yer. Mezunlarımız burayı bitirdiklerinde bütün kapılar kendilerine açılıyor. Bu 17 bin öğrencimiz tabii ki derslerine konsantre olmak istiyorlar. Böyle şeylerin içerine girip kendi geleceklerini riske atmak istemiyorlar. O yüzden ben onların bu şeye katılmamaları gerektiğini söylüyorum. Bana yazıyorlar 'Hocam üzülmeyin' diye. Esas olan onların en sıhhatli bir şekilde eğitimlerine devam etmeleri." "Hukuk- fakültesinin kurulması devam ediyor. Dekanımız Selami Kuran hocamız saygın bir akademisyen. Dereceleri yurtdışından, en ünlü üniversitelerden. 3 öğretim üyesi alındı. Doktor öğretim üyeleri. Bunların doktoraları yurtdışından, ikisi University of London'dan bir tanesi Lancaster'den. İstihdam devam edecek. Hukuk fakültesi şunun için önemli: O kadar çok istek var ki. Halkın bir talebi var. Boğaziçi'ndeki bir hukuk fakültesine insanlar gelip okumak istiyor." "Bir bakıyorsunuz kapıda başka üniversitelerden gelenler var. 12 kişi gözaltına alınıyor. Bunların 4'ü Boğaziçi Üniversitesi'ne kayıtlı, 8'i başka üniversiteye kayıtlı. Bir bakıyorsunuz bir lisede Whatsapp grubu kuruluyor, Boğaziçi adına mesajlaşmalar oluyor. Liselere yapıyorlar bunu. Ne alakası var. Boğaziçi'ndaki eylemlere destek verilmesinin lisedeki öğrenciyle ne alakası olabilir." "Rektörün makam aracına çıkıp tepinmek her şeyden önce insani bir davranış değil. O protesto falan değil ki. Eğer bu seviyeye getirilmişse öğrenciler bunun arkasında başka güçler var, bir arayüz. Bu bir projenin parçası. O zaman bir proje var." "Danıştay rektörün disiplin yetkisini iptal etti. Disiplin amiri dekanlar. Dekana gönderiyorsunuz, örneğin bir fakültenin dekanına 149 tane disiplin soruşturması göndermişiz. Bunların sadece 30-35 tanesine cevap verilmiş ve hiçbirisine suç olmasına rağmen bir ceza verilmemiş. Dedim ya bir mahalle baskısı var. Dekanların ceza vermemesi de o mahalle baskısının bir sonucu. Ceza verseydiniz bunlar devam etmezdi." "Araca çıkan öğrencinin davranışına çok üzüldüm. Siz rektörü bu şekilde durdurarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Eğer güvenlik önemleri alınmazsa bir sonraki adım nedir? Bu Boğaziçi Üniversitesi'ne yakışır bir şey mi?"

2 yıl önce

Libya Başbakanı Dibeybe ülkede "istikrar ve inşa yolculuğunun" başladığını duyurdu

Dibeybe, başkent Trablus'ta geniş uluslararası katılımla düzenlenen Libya'da İstikrarı Destekleme Konferansı'nın açılışında konuştu. Konferansa katılan dışişleri bakanları ve üst düzey yetkililere hitaben Dibeybe, "Trablus yeniden toparlandı. Bugün Libya'da bir İstikrar Konferansı düzenliyoruz. Bugün buraya teşrifleriniz, istikrar ve inşa yolculuğunun başladığına dair güçlü bir mesajdır." dedi. Libya Başbakanı, Libyalıların son yıllarda ülkeyi etkileyen krizlere kapsamlı bir çözüm bulma çabasında olduğunu vurgulayarak, konferansa katılan ülkelerin "bu çabaları destekleme konusundaki istekliliğini takdir ettiklerini" dile getirdi. Libya'da 24 Aralık'ta yapılması planlanan seçimlerle ilgili olarak da Dibeybe, "Seçimlerin zamanında gerçekleştirilmesi için Yüksek Seçim Komisyonuna desteğimi açıkça taahhüt ettim." diye konuştu. Dibeybe konuşmasında yasa dışı göç mevzusuna da değinerek, "Yasa dışı göç dosyası bizi rahatsız ediyor ve bu konuda desteğinizi istiyoruz." ifadelerini kullandı. Libya'daki siyasi süreç ve barışın tesisi bağlamındaki gelişmelerin ele alınacağı konferansa, Birleşmiş Milletler ve Avrupa, Afrika ve Arap Birliklerinden temsilcilerin yanı sıra 27 ülkenin dışişleri bakan ve yetkilileri katılıyor. Katılımcılar arasında Türkiye'yi temsilen Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal bulunuyor.

2 yıl önce

Süleyman Soylu: Kadın kaymakam sayısı 35'ti, şimdi 85. Yakında alacaklarımızla birlikte inşallah 100'ü aşacağız

Kadın Muhtarlar Derneği 3. Genel Kongresi'nde konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Size bir hikayemi anlatayım mı, İnşallah sayın cumhurbaşkanımız kızmaz. 2010 yılı seçimleri... Bir büyükşehir belediye başkanı adayımız listede kadınlara çok az yer vermiş. Nereden bilsin Cumhurbaşkanımızın kulağına gideceğini. Sayın Cumhurbaşkanımız toplantıda 'şu ilin listesini verir misiniz' dedi. Listede 1 erkek, 2 erkek, 3 erkek, 4 erkek, 5 erkek... '5 erkeğin adını çıkarıp kadın ekleyin' dedi. 'Bu listeyi kim yazdı' dedi." şeklinde konuştu..   İşte Bakan Soylu'nun açıklamalarından satır başları: Size bir hikaye anlatacağım. Yıl 1947, yer Mersin'in bir Yörük köyü. Muhtarlar seçime girerler. Hükümetin desteklediği muhtar seçimi kaybedince jandarmalarla gelir. Türk tarihinin en büyük sandık mücadelelerinden biridir. Kadınlar direnir. Bazıları tutuklanır. 8 ay sonra mahkeme görülür. Hakim sorar siz kimsiniz de böyle bir şey yapıyorsunuz. Halime Hanım der ki, "Biz bu muhtardan çok çektik. Biz bu muhtarı yenmek için kendi aramızda örgütlendik ve karşısına bu adayı çıkardık. Biz 8 aydır cezaevindeyiz ve davamızın arkasındayız.' Türkiye'de tiyatronun ilk oynandığı köylerden bir tanesidir. Dünyanın her noktasına insan gönderen Mersin'i kucaklayan yiğit bir köydür. Bir muhtarlık seçiminde ortaya koydukları "Sandık namustur" sözünü bugüne taşıdıkları için hepsine şükranlarımı sunuyorum. İyi şeyler için kullandığımız bir cümle vardır; Allah sayılarını artırsın deriz. Aynı duayı kadın muhtarlarımız içinde yaptığımızı belirtmek isterim.   BU MÜLKİ İDARE HAYATINDA BİR DEVRİMDİR Kadın kaymakam alacağız. 15 Temmuz'a kadar kadın kaymakam sayısı 35'ti, şimdi 85. Yakında alacaklarımızla birlikte inşallah 100'ü aşacağız. Bu mülki idare hayatında bir devrimdir. Her birini yapana kadar canım çıkmaktadır. Mülki idareler bir yönetici okuludur. Devletin tüm kademelerine yönetici sevk eder. Her ile bir vali yardımcısı kadın olmasını çok isteriz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da isteği o yönde.   117 kadın muhtarımız vardı, bugün ise kadın muhtar sayımız 1123'tür. Buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Kadınlar mutlaka muhtar adayı olsunlar.   SOYLU CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE BİR ANISINI PAYLAŞTI Size bir hikayemi anlatayım mı, İnşallah sayın cumhurbaşkanımız kızmaz. 2010 yılı seçimleri... Bir büyükşehir belediye başkanı adayımız listede kadınlara çok az yer vermiş. Nereden bilsin Cumhurbaşkanımızın kulağına gideceğini. Sayın Cumhurbaşkanımız toplantıda şu ilin listesini verir misiniz dedi. Listede 1 erkek, 2 erkek, 3 erkek, 4 erkek, 5 erkek... 5 erkeğin adını çıkarıp kadın ekleyin dedi. Bu listeyi kim yazdı dedi. Ben hakkımı kadınlardan yana kullanıyorum dedi. Oluşturmak istediğimiz farklı bir iklim var. Sosyal alanda kadınların daha çok söz sahibi olmasının önünü açmak istiyoruz. Ayrıntılar birazdan…

2 yıl önce

AK Parti Sözcüsünden vahşice katledilen Şebnem Şirin paylaşımı: İnsanlık yok oluyor

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik sosyal medya hesabından, Şebnem Şirin'in Denizli'de öldürülmesine ilişkin paylaşımda bulundu. Kadına şiddetin insanlığın inkarı olduğunu belirten Çelik, "Her kadın cinayetiyle insanlık yok oluyor. Şebnem Şirin'e Allah'tan rahmet diliyoruz. Kaybettiğimiz her can canımızı yakıyor. Kadınların maruz kaldığı şiddet ise tüm canları kahrediyor." ifadelerini kullandı. "Yargılama sürecini yakından takip edeceğiz" Ömer Çelik, kadına dönük şiddetle mücadelenin her alanda daha güçlü sürmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Daha yoğun mücadele etmeliyiz. Bu, tek boyutlu değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak mücadelesidir. Kadına dönük şiddeti özendiren ve teşvik eden her sözü mahkum etmeliyiz. Canileri besleyen kültürel ve zihinsel her yaklaşımla mücadele topyekun olmalıdır. Bu mücadele, bir politik ve toplumsal tartışma alanı değil, şiddete karşı dayanışma olmalıdır. Yargılama sürecini yakından takip edeceğiz. Kaybettiğimiz tüm canlara ve Şebnem Şirin'e rahmet diliyoruz."

2 yıl önce

AVM’de vatandaşlık verdiği iddia edilen Beyler İnşaat kimin? Ekrem İmamoğlu ile nasıl bir bağlantısı var?

İYİ Parti’nin mülteci provokasyonu yine elinde patladı. İYİ Parti’nin ‘Dişi Hitler’i’ İlay Aksoy’un yayınladığı bilgilere göre, İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Historia AVM’deki ilanlarda evle birlikte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı da satılıyor. VATANDAŞLIK SATIYOR İDDİASI Vatandaşlık vaadinde bulunan Beyler İnşaat’ın ilanlarına göre, vatandaşlık hizmetleri, ikametgah işleri ve PCR testi ücretleri de ev ücretine dahil. BEYLER İNŞAATIN SAHİBİ EKREM İMAMOĞLU’NUN DESTEKÇİSİ ÇIKTI Cahit Yalçın’ın kardeşleriyle 2007 yılında Ataşehir’de kurduğu Fuar Yapı & Beyler İnşaat Gayrimenkul, ilk projesini 2009 yılında Esenyurt’ta hayata geçirmişti. Sattığı evlerle birlikte vatandaşlık da sattığı iddia edilen Fuar Yapı & Beyler İnşaat Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Yalçın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da destekçisi çıktı. Cahit Yalçın’a İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medyadan bağışları için teşekkür ettiği görülüyor. Aykırı ve Sığınmacı Gündem gibi çeşitli sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı Afgan ve Suriyeli provokasyonlarıyla gündeme gelen siyasilerin Cahit Yalçın ve CHP ilişkisine ne diyecekleri merak konusu oldu.

2 yıl önce

Dünya’nın en zengin iki iş insanı Bill Gates ve Jeff Bezos’un, Bodrum’a gelme nedenleri ortaya çıktı

Yaklaşık 10 gündür milyon dolarlık yatlarıyla İzmir, Aydın ve Muğla kıyılarını gezen Bill Gates ve Jeff Bezos yatlarıyla tekrar Bodrum’a dönüş yaptı. Bill Gates İzmir’de buluna Efes antik kentini gezdikten sonra Bodrum’a gelmiş, Bodrum kalesini ziyaret etmiş daha sonrada mavi yolculuğa açılmıştı. Dünyanın en zengin iş insanları arasında yer alan Microsoft’un kurucu ortağı Bill Gates, süper yatıyla neredeyse Muğla’nın tüm kıyı şeridini gezdi. 107 metre uzunluk, 16 metre genişliğe sahip Cayman Adaları bayraklı ’Lana’ isimli süper yat ile yaklaşık 10 gündür mavi yolculukta olan Gates tekrar Bodrum’a döndü. Dünya’nın 2 zengini Bodrum’da Bill Gates’i Bodrum’a geldikten 2 gün sonra ise Amazon teknoloji şirketinin kurucusu Jeff Bezos’un 136 metre uzunluğundaki süper lüks yatı Bodrum’a demirledi. 10 Ekim’de Yunanistan’dan Bodrum’a gelen Jeff Bezos’un ‘Flying Fox’ isimli ultra lüks yatı, Bodrum’dan sonra Gökova Körfezine açılarak mavi tura çıktı. Bill Gates geldikten 2 gün sonra ‘Flying Fox’ yatına gelen Jeff Bezos Bodrum başta olmak üzere Muğla’nın tüm kıyılarını gezdi. Bill Gates’in doğum günü kutlaması 28 Ekim 1955 doğumlu olan Bill Gates “Lana” isimli yatıyla mavi yolculuğa çıktıktan sonra Bodrum’a geri döndü. Göltürkbükün’de ultra lüks bir villada Doğum günü partisi veren Bill Gates’in 66’cı yaş gününü Bodrum’da kutladı. Yaş gününe Jeff Bezos başta olmak üzere dünyaca ünlü yıldızların, iş insanlarının katıldığı öğrenildi. Bodrum’dan ayrılmıyorlar Doğum günü kutlamasının ardından Bill Gates ‘in bulunduğu milyon dolarlık “Lana” isimli ultra lüks yat Göltürbükü açıklarında demirlerken, Jeff Bezos’un bulunduğu ‘Flying Fox’ isimli ultra lüks yat ise Yalıçikfik açıklarında demirlediği görüldü. Milyarderleri taşıyan yatlarda ki hareketlilik ise dikkatlerden kaçmadı.

2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı’ndan Yunanistan'a çok sert tepki: Kameralar ve insanlığın vicdanı kayıtta!

Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikası Bakanı ve Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından yapılan açıklamalar ile çok sayıda düzensiz göçmen taşıyan lastik bir botun Türk Sahil Güvenlik Botları eşliğinde Yunan karasularına girdiği ve Türk Sahil Güvenlik Botlarının Yunan Sahil Güvenlik unsurlarını taciz ettiği yönünde asılsız iddialarda bulunuldu. İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı bu iddialara, Yunanistan! Suçluluk psikolojisiyle yaptıklarını, yine Türkiye yapmış gibi göstermeye çalışmış ve Türkiye'ye "korsan devlet" suçlamasında bulunmuş. Lütfen; Aynada gördüklerinizi Türkiye'ye yakıştırmaktan vazgeçin! Kameralar ve insanlığın vicdanı kayıtta!” şeklinde tepki gösterdi. İçişleri Bakanlığı'ndan konuya ilişkin yapılan açıklama ise şöyle; Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikası Bakanı ve Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından yapılan açıklamalar ile çok sayıda düzensiz göçmen taşıyan lastik bir botun Türk Sahil Güvenlik Botları eşliğinde Yunan karasularına girdiği ve Türk Sahil Güvenlik Botlarının Yunan Sahil Güvenlik unsurlarını taciz ettiği yönünde asılsız iddialarda bulunulmuştur. 09 Kasım 2021 tarihinde yaşandığı öne sürülen bahse konu olaya ilişkin olarak; Saat 09.00'da İzmir ili Dikili ilçesi açıklarında Yunanistan karasularında 1 adet düzensiz göçmen botu olduğu ve bahse konu botun Yunanistan Sahil Güvenlik unsurları tarafından dalga yaratarak sürmek suretiyle Türk karasularına geri itilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir. Yunanistan Sahil Güvenlik unsurları, kendilerine yapılan tüm telsiz çağrılarına rağmen bahse konu düzensiz göçmenleri kurtarmak yerine Türk karasularına geri itmiş, lastik bot içerisindeki toplam 32 düzensiz göçmen Türk Sahil Güvenlik Botları tarafından kurtarılmıştır. Yunanistan unsurlarının, düzensiz göçmenleri geri itmek maksadıyla yaptığı manevralar esnasında Türk karasularını ihlal etmeleri Türk Sahil Güvenlik unsurlarının yaptığı manevralar ile engellenmiştir. Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından resmi internet sitesinde olaya ilişkin iddia edilen bilgilerle birlikte yayınlanan fotoğrafın daha önce 02 Nisan 2021 tarihinde de kullanıldığı ve gerçeği yansıtmadığı aşağıda daha önce yayınlanan haber linkinden de anlaşılmaktadır. Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı düzensiz göçün engellenmesi maksadıyla gerek ulusal gerek uluslararası hukuk kuralları kapsamında üzerine düşen görevleri 7 gün 24 saat esasına göre aralıksız sürdürmektedir. Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından gösterilen tüm çabalara rağmen Yunanistan unsurlarının Ege Denizi'nde düzensiz göçmenleri geri ittikleri, yaşanan bu geri itmelerin çoğunda düzensiz göçmenlerin insanlık dışı muamelelere maruz kaldıkları, değerli eşyalarının alındığı, darp edildikleri, ellerinin kelepçelendiği, denize son derece elverişsiz can sallarına bindirilerek Türk karasularına sürüklenmeye terk edildikleri ve hatta can yeleksiz olarak doğrudan denize atıldıkları birçok olay yaşanmış, göçmen ifadelerine de yansıyan bu olaylar defalarca uluslararası basın kuruluşları tarafından da kayıt altına alınarak tüm dünya basınında geniş yer bulmuştur. Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı insan haklarına ve hukuka saygılı şekilde denizde ihtiyacı olan herkesin yardımına koşmaya 7 gün 24 saat hazırdır.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 27 28