19 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

İşçilere "namus sözü" veren CHP yönetimi, son 2 yılda 16 bin kişiyi işten attı

İşçilere "namus sözü" veren CHP yönetimi, son 2 yılda 16 bin kişiyi işten attı. "İhtiyaç fazlasıydı" denilse de şimdiye kadar 18 bin kişi işe alındı. AK Parti Siyasi ve hukuki İşler Başkanı Adem Yıldırım, Saraçhane önünde yaptığı basın açıklamasında, "İşten çıkarma yasağının kalkmasıyla CHP'li İBB yönetiminin önümüzdeki günlerde yeni bir işçi kıyımına hazırlandığı yönünde duyumlar alıyoruz. Şimdiden uyarıyoruz." dedi. AK Parti Siyasi ve hukuki İşler Başkanı Adem Yıldırım, CHP'li İBB yönetiminin işçi kıyımı, halihazırdaki çalışanlara uyguladığı mobbing, mahkeme kararıyla işe iade kazanan işçilere haklarının verilmemesi konularıyla ilgili Saraçhane'de yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: "CHP Genel Başkanı, 'Hiçbir işçiyi işinden etmeyeceğiz. Namus sözü veriyorum.' demişti. CHP'li İBB Başkanı ise, 'Herkesin ekmeğine saygılı bir ahlaka ve vicdana sahibim.' ifadelerini kullanmıştı. Ancak son 2 yılda İBB'den 16 bin işçi işten atıldı. 'İhtiyaç fazlası' diyerek 16 bin işçiyi işten atan CHP'li İBB yönetimi şimdiye kadar 18 bin kişiyi işe aldı. İttifak ortaklarına seçim diyeti ödemek için alın teriyle ekmeğini kazanmaya çalışan işçilere kıyım yapıldı. Mahkeme kararıyla işe iade hakkı kazananlar da işe kabul edilmiyor. İBB yöneticilerine sesleniyorum; '9 aylık maaş tazminatını öder yine işten atarım' hoyratlığına kapılıp mahkeme kararını uygulamazsanız, bu hukuksuzluk yarın sizlere kamu zararı ve zimmeti olarak dönecektir. Pandemi döneminde hükümetimiz kısa çalışma ödeneğiyle işçi ve iş verenlere büyük destek sağladı. İşten çıkarma yasağının kalkmasıyla CHP'li İBB yönetiminin önümüzdeki günlerde yeni bir işçi kıyımına hazırlandığı yönünde duyumlar alıyoruz. Şimdiden uyarıyoruz. İşten çıkarmalara son verin, alın teriyle çalışan işçilere yaşattığınız mağduriyetleri telafi edin, İBB'yi partinizin malı gibi görmeyin, işçi haklarına saygılı olun, çalışan personellere mobbing yapmaktan vazgeçin, mahkeme kararlarına uyun!"

2 yıl önce

PKK elebaşı Mustafa Karasu yayınladığı videoda, muhalefet partilerinin gücünü HDP'den aldığını söyleyerek halkı ayaklanmaya çağırdı: Sedat Peker bile sallıyor 'Dumanla bile olsa onları duman ederim' diyor

Kuzey Irak'taki operasyonlarla HDP'ye yönelik kapatma davası arasında ilişki kuran Karasu, “HDP'ye selam veren bile düşman görülüyor. Şimdi yapılması gereken bu iktidarı yerle yeksan etmektir. Kemal Kılıçdaroğlu linç edilmek istendi Meral Akşener linç edilmek istendi. CHP'sinden Saadet Partisi'ne kadar birçok parti ayakta kaldıysa bu HDP'nin direnişiyle oldu. On binler çıksa sokağa bu iktidar bitmiştir. Sedat Peker bile sallıyor 'Dumanla bile olsa onları duman ederim' diyor.” dedi

2 yıl önce

Muş'ta çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutarak eylem yapan aile sayısı 6'ya yükseldi

PKK'nın kaçırdığı çocuklarına kavuşma ümidiyle Diyarbakır annelerinin başlattığı eyleme destek veren aileler, Muş HDP İl Başkanlığı önünde "Halk Düşmanı Parti", "Evlatlarımızı vereceksiniz", "Ha HDP, ha PKK", "Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir" ve "Halkı Dolandıran Parti" yazılı pankartlar açtı. Çocuklarına ait fotoğraf ve Türk bayrakları taşıyan aileler, HDP aleyhine slogan atarak partililere tepki gösterdi. Bulanık ilçesine bağlı Elmakaya Beldesi'nde yaşayan Yemlihan Arul da terör örgütünce kaçırılan kardeşine kavuşmak için eyleme destek verdi. Arul, yaptığı açıklamada, kardeşinin 2015 yılında örgüt tarafından kaçırıldığını belirtti. Kardeşi gelene kadar eylemi sürdüreceğini ifade eden Arul, şöyle konuştu: "Annemin vasiyeti üzerine buraya geldim. Annem vefat etti. Annem, 'Mustafa'yı bulup gel' dedi. Ben de Mustafa için geldim. Sadece onlardan çocuklarımızı istiyoruz, çok şey istemiyoruz. Ben kardeşimi istiyorum. Bugüne kadar kardeşimle hiç görüşme şansım olmadı ve hiçbir yerden de haber alamadık. Gidiş o gidiş." "Diyarbakır'da HDP binasının kepengini kapatıp kaçtılar" Kardeşi dağa kaçırılan Ümit Özcan da kardeşi Atilla Özcan için eylemini sürdürdüğünü dile getirdi. "Kardeşimi HDP götürüp PKK'ya satmıştır. Ben, kardeşimi HDP'den istiyorum." diyen Özcan, şunları kaydetti: "Sonuna kadar kararlıyım. Diyarbakır ve Muş'taki eyleme de katılıyorum. Diyarbakır'da HDP binasının kepengini kapatıp kaçtılar. Suçlu olan kaçıyor. Şu an bina orada boş. Kürt Türk davası diyorlar. Bizim Kürt Türk davası diye bir davamız yok. Bizim Türklerle bir sıkıntımız yok. 'Kürt davası' diyorlar Ermeni'ye çalışıyorlar, Amerika'ya çalışıyorlar, oraya asker götürüyorlar. Bizim tek bir devletimiz var o da Türkiye Cumhuriyeti devleti. Biz bu devletin insanıyız, Amerika'nın Kürt'ü değiliz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt'üyüz." HDP'den çocuğunu isteyen anne Şahinaz Özcan da oğlunun 4,5 yıldır kayıp olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Oğlumdan hiçbir haber alamadım. Çocuğumdan haber almadan da buradan kalkmayacağım, eyleme devam edeceğim. HDP, PKK'ya destek veriyor. HDP, PKK'ya destek vermeseydi PKK bu işleri yapamazdı. Atilla oğlum biz burada seni bekliyoruz. Neredeysen gel devlete teslim ol, gel polise teslim ol. Burası güvenli. Orası senin yerin değil. Bugün de bir aile daha gelip bize katıldı ve destek olmaya başladı." Sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden ailelere destek Muş Kardeşlik Platformu Kurucu Üyesi Kıyasettin Seçkin de HDP il binası önünde eylem yapan ailelere destek verdi. Seçkin, burada yaptığı açıklamada, çocuğu dağa kaçırılan ailelere bu eyleme destek vermeleri yönünde çağrıda bulunarak, şunları söyledi: "Devletimiz, PKK'nın tepesine binip onları ezdikçe biz özgürlüğümüzü ve hürriyetimizi o oranda elde etmiş oluyoruz. Bunun göstergesi de annelerin ortaya çıkıp evlatlarını bu zalimlerden istemesidir. 1994 tarihinde Batman ile Sason arasında yolculuk yaparken PKK yolumuzu kesti. Orada 5 kişiyi kurşuna dizdiler. Annesinin önünde birini kurşuna dizdiler. O annenin feryadı daha da kulaklarımda çınlıyor. O feryadı hatırlarken bu anneleri anlamaya başladım. Ailelere destek veriyorum. Çocuğu dağda olanlar, muhakkak gelsin çocuğuna sahip çıksın."

2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı Bakan Müşaviri Gültekin’den Cumhuriyet yazarı Terkoğlu’na: Gazetecilik mesleğini, birilerinin posta güvercini olmak uğruna kirletiyorsun

Gültekin’in açıklaması şöyle; “Cumhuriyet'in 'acar araştırmacı' yazarı Barış; İddialarını belgeleriyle ortaya koyabilmen için verdiğim 24 saat doldu. Bu süre içerisinde iddialarını ispat edemediğin için laf-ü güzaftan ibaret olduğu ve bir kez daha, operasyonel gazeteci olduğun ortaya çıktı. Sayın Bakanımız TRT Haber’de, Cumhuriyet Gazetesi’nin terörü destekleyen haberlerini gösterdiğinde, şimdiki yönetim “o haberleri biz değil, Can Dündar yaptı” itirafında bulunmuş ve Dündar’ın operasyonel gazetecilik yaptığını ve "birilerinin elemanı" olduğunu itiraf etmişti. Aynı itiraf, yıllar sonra Barış’ın haberleri için de; “Biz değil”, “o yaptı" mı olacak? Gazetecilik mesleğini, birilerinin posta güvercini olmak uğruna kirletiyorsun. Peki, gazeteyi savunan, gazetecilik dersleri veren Alev Coşkun, bu haberciliğe suskun mu kalacak? Dün sadece, 24 saat içinde somut delillerle iddianı kanıtlamanı söyledim. Görüyorum ki, iddia ve iftira zengini, somut delil fakirisiniz. Bu yalanını da, açtığımız manevi tazminat davasına ekliyoruz. Yalanların, mesnetsiz, belgesiz iddialarınla yeni haberlerinde görüşmek üzere”

2 yıl önce

Bir evlat nöbeti de Muş’ta! Evladı PKK tarafından dağa kaçırılan anne Muş'taki HDP binası önünde nöbette…

Terör örgütü tarafından 2014'te kaçırılan oğluna kavuşmak için HDP İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapan Gülbahar Teker, "Halk Düşmanı Parti", "Evlatlarımızı vereceksiniz", "Ha HDP, ha PKK", "Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir" ve "Halkı Dolandıran Parti" yazılı pankartlar açtı. Çocuğunun fotoğrafını elinden düşürmeyen anne, HDP aleyhine slogan atarak partililere tepki gösterdi. EVLADIMA KAVUŞANA KADAR... Teker, gazetecilere, çocuğuna kavuşuncaya kadar eylemini sürdüreceğini söyledi. Kimseden korkmadığını belirten Teker, "Allah'a şükür diğer ailelerin çocukları yavaş yavaş geliyor. Allah, devletten razı olsun, bize bu kapıyı açtı. Bir haftadır 4 çocuk gelip teslim oldu. Oğlum beni duyuyorsan gelir teslim olursun. Kardeşin hasta, ben hastayım. Şimdi Elazığ'a gidip kardeşini hastaneden getireceğim. Bize bayram da yok seyran da yok. Her gün ağlıyorum, yatmıyorum. Seni bekliyorum gel teslim ol." diye konuştu. Bayramda da eylemini sürdüreceğini dile getiren Teker, "HDP ve PKK'ya lanet olsun. Bu çocuklardan ve kızlardan ne istiyorlar?" dedi.

2 yıl önce

AK Parti Sözcüsü Çelik'ten Mustafa Akıncı'ya tepki

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Adana İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Mustafa Akıncı hiçbir zaman Kıbrıs Türkü'nün tezlerini savunmadı" Bir gazetecinin, Akıncı'nın, Erdoğan'ın 19 Temmuz'da KKTC'ye gerçekleştirdiği ziyarette yaptığı KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi binasıyla ilgili ifadelerine yönelik sözlerini hatırlaması üzerine Çelik, şöyle konuştu: "Bu açıklamayı yapan eski Cumhurbaşkanı Akıncı, görev yaptığı dönem içerisinde hiçbir zaman Kıbrıs Türkü'nün tezlerini savunan açıklamalarıyla gündem olmadı. Bakın görev yaptığı dönem içerisinde Akıncı'nın gündem olduğu konulara... Sürekli olarak Rum tezlerine yakın duran açıklamalarıyla her zaman gündem oldu. Hatta ben bir açıklamamda söylemiştim; Akıncı bir açıklama yaptığı zaman Kıbrıs Türk'ünden ve Türkiye'den tepki görüyor ama Güney Kıbrıs'taki ve Yunanistan'daki gazeteler, Akıncı'nın açıklamalarını her zaman memnuniyetle karşılıyor. Örneğin, tarihimize bile saldıran açıklamalar yaptı. Kendi söylediklerini savunmak için güya... Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını bile eleştiren bir açıklama yapmıştı biliyorsunuz. Dolayısıyla her şeyi birbirine karıştıran bir yaklaşım içerisine girdi." "Cumhurbaşkanı'mız tavizsiz bir siyaset yürütüyor" Çelik, KKTC Cumhurbaşkanlığının son derece onurlu, saygın bir makam olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "O makamın saygınlığı çerçevesinde Kıbrıs Türkü'nün haklarının, menfaatlerinin savunulması bakımından bütün KKTC Cumhurbaşkanları çok güçlü bir tavır ortaya koymuşlardır. Bir tek Sayın Akıncı, bütün bu çizginin dışına çıkarak, sürekli olarak itibarı Rum tezlerine yakın olmakta arayan bir yaklaşım içerisine girdi. Bakın bu açıklamasında da Cumhurbaşkanı'mızın yaptığı açıklamayı, bir lütuf gibi başkasının bir açıklaması gibi değerlendiriyor. Türkiye'yi başkası olarak gören bu zihniyet, Rum tezlerine ise son derece büyük bir yakınlık hissiyle her zaman yaklaşmıştır. Cumhurbaşkanı'mız siyasi hayatının her safhasında Kıbrıs Türkü'nün davasını ve KKTC'nin hak ve menfaatlerini savunmayı, kendi siyasetinin en temel öğelerinden biri haline getirdi. Bugün de KKTC'ye karşı yapılan çeşitli saldırılar karşısında, Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinin gasbedilmeye çalışılması karşısında Cumhurbaşkanı'mız tavizsiz bir siyaset yürütüyor." "Türkiye, KKTC'ye desteğini sürdürecek" Türkiye'nin, KKTC'nin ve Kıbrıs Türkü'nün yanında güçlü bir duruş sergilediğinin altını çizen Çelik, "KKTC'nin eşit statüye sahip egemen bir devlet olarak ihtiyaçlarının giderilmesi, geleceğe daha güçlü bir şekilde yürümesi konusunda da Türkiye, şimdiye kadar olduğu gibi şu anda da desteğini sürdürüyor. Bundan sonra da desteğini sürdürecek. Cumhurbaşkanı'mızın orada yaptığı açıklamaları, bu şekilde değerlendirmek lazım" dedi. Çelik, Erdoğan'ın, KKTC'nin gücü ve tezleri için Kıbrıs Türkü'nün haklı davasına verdiği desteği anlatarak, şu değerlendirmede bulundu: "Bundan Kıbrıs Türkü'nü savunan hiç kimse rahatsız olmaz. Bakın kim rahatsız olmuştur? Eski Cumhurbaşkanı Akıncı rahatsız olmuş. Rumlar rahatsız olmuş. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin tezlerini savunanlar rahatsız olmuştur. Dolayısıyla Sayın Akıncı'nın kendi dönemi içerisinde KKTC'nin hak ve menfaatlerini koruma konusunda son derece yanlış bir yerde durduğunu, KKTC'nin itibarını savunma konusunda büyük zaaflar içerisinde olduğunu her zaman müşahede ettik. Dolayısıyla Sayın Akıncı, Kıbrıs Türkü'nün davasına en güçlü desteği veren Sayın Cumhurbaşkanı'mıza saldırmayı, Türkiye'yi sürekli olarak karşısına almayı bir siyaset tarzı olarak tamamen benimsemiş gözüküyor. Yapması gereken, Kıbrıs Türkü'nün dostu olanlarla, Kıbrıs Türkü'ne destek verenlerle beraber yürümek, Kıbrıs Türkü'nün karşısındaki Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan'la yürüyenlere karşı olmaktı ama görüldüğü gibi bir kere daha Kıbrıs Türkü'nü değil, Rum tezlerine destek verenleri sevindirecek bir açıklama yapmıştır. Dolayısıyla yaptığı açıklamada kendisi açısından değerlendirmesi gereken şey şudur; itibar kavramı üzerine bir değerlendirme yapmış. KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında bulunmuş birisi olarak bütün görev dönemi boyunca itibarı Rum tezlerine yakın durmakta aramasını kendisini iyi bir şekilde sorgulaması, değerlendirmesi lazım. Her zaman için yaptığı açıklamalar Rum tezlerinin yanında durmak, Kıbrıs Türkü'nün tezlerine karşı durmak şeklinde maalesef ortaya çıkmıştır." "Herhangi bir çözüm önermedikleri gibi sadece karşı çıkmakla yetiniyorlar" Çelik, Gazimağusa'da bulunan Maraş bölgesinin tekrar açılmasıyla ilgili karara gösterilen tepkileri takip ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve İsrail'den gelen tepkileri okudum, takip ediyorum. Burada şu sorunun sorulması gerekiyor, 'Bu tepkiyi gösterenler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gasbedilen hak ve menfaatleri karşısında niçin seslerini çıkarmıyorlar?' Bürgenstock zirvesi ve Crans Montana zirvesinden beri verilen sözler var. Örneğin Bürgenstock zirvesinden sonra Türkiye ve Kıbrıs Türkü 'Evet' derse, diğer taraf 'Hayır' derse KKTC üzerindeki ambargolar kalkacaktı. Bu açık ve net bir şekilde verilen sözdü ama ne oldu, Bürgenstock zirvesi sonrasındaki referandumda Kıbrıs Türkü 'Evet' dedi, Türkiye de bu kampanyayı destekledi. Rumlar 'Hayır' dediği halde, Yunanistan da bu 'Hayır' kampanyasını desteklediği halde, gittiler, 'sınır sorunu olan bir ülke Avrupa Birliğine alınmaz' prensibini çiğneyerek Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni Avrupa Birliğine aldılar. Dolayısıyla burada mağdur olan, hakları gasbedilmeye çalışılan taraf Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir. Sürekli olarak masaya oturuyoruz. Masaya oturduğumuzda Rumlar aynı maksimalist tezleri getirip, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni eşit statüde bir toplum, devlet olarak tanımadan tamamen uzak, Güney Kıbrıs'ın tamamen bir parçası haline getirmeye çalışıyorlar. Bütün bu tabloya baktığınız zaman o çözüm modelinin tamamen tıkandığı ve işlevsiz hale geldiği görünüyor. "Bu sürdürülebilir bir tutum değil" Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın artık iki devletli çözüm modelinin tartışılması gerektiğini ve diğer çözüm modellerinin hiçbir işlevinin olmadığını belirttiğini anımsatan Çelik, şunları kaydetti: "Bunun karşısında tez söyleyenler ise herhangi bir çözüm önermedikleri gibi sadece karşı çıkmakla yetiniyorlar. Bu sürdürülebilir bir tutum değil. Dolayısıyla burada Türkiye'nin ve şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamının savunduğu bir tez çerçevesinde Maraş'la ilgili tasarruflarda bulunuluyor. Bunun karşısında yapılan açıklamaları, Kıbrıs'ın sahibi olarak Rum kesimini tanımak, Türk kesiminin hak ve menfaatlerini görmezden gelmek anlamına geldiğini değerlendiriyoruz. Bu açıklamaları yapan herkesin eşit iki devlete ve topluma dayanan hakkaniyetli bir yaklaşım içerisinde olmasını, bu açıklamaları bu çerçevede gözden geçirmesini bekleriz. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'mızın dünkü Kıbrıs ziyaretinde yaptığı açıklamalarda görüldüğü gibi, egemen bir devlet olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerinin tanınması konusunda elinden gelen güçle destek vermeye devam edecek."

2 yıl önce

Bahçeli çağrıda bulunmuştu… YKS'de baraj puanı düşürüldü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan YKS'de baraj puanının düşürüldüğünü açıkladı. Gelişmeyi "Genç kardeşlerime bir müjde vermek istiyorum" diyerek duyuran Erdoğan, şu bilgileri paylaştı: TYT'DE 140 AYT'DE 170 2021 YKS tercih sürecinde merkezi ve ek yerleştirmeye ilave bir ek yerleştirme yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu ilave ek yerleştirmede baraj puanı TYT’de 140, AYT ve YDT'de 170 olarak uygulanacaktır. https://twitter.com/rterdogan/status/1425094709035380741?s=21 YÖK ÇALIŞMASINI SUNMUŞTU Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda (2021-YKS) baraj puanının düşürülmesini ilişkin çalışmasını, gün içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunmuştu. ERDOĞAN SİNYAL VERMİŞTİ Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 Ağustos'ta katıldığı bir televizyon programında, bu yıl yapılan Yükseköğretim Kurumları Sınavı ile ilgili bazı sıkıntıların yaşandığını belirterek "YÖK Başkanı'mız ile de konuyu görüştüm. Onlar da bir çalışma yaptılar ve şimdi olayı çok daha fazla sayıda gencin mağdur olmayacağı bir duruma getirdiler" demişti. BAHÇELİ ÇAĞRIDA BULUNDU MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de 9 Ağustos Pazartesi günü Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, genel başarının düşük olduğu YKS'nin TYT'de uygulanan baraj puanının 140, AYT'de uygulanan baraj puanının ise 160'a çekilmesini önermişti.

2 yıl önce

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici: HDP'yi kapatmak yetmez her şeyini kapatmak zorundayız

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, HDP'ye açılan kapatma davasına ilişkin yaptığı açıklamada İspanya'dan örnek vererek, 'Orada iki partiyi kapattılar. Hem de terör örgütüne destek verdiği veya sözcülüğünü yaptığı için değil, sadece terörü kınamadığı için kapatıldı. Bizde de sadece partiyi kapatmak yetmez. Terör örgütüyle mücadele için biz de her şeyini kapatmak zorundayız.' ifadelerini kullandı.

1 2 ... 6 7 8 9 10 11 12 ... 57 58