Son Dakika:
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Çelik'in açıklamaları şöyle; "Cumhuriyetimize ve demokrasimize karşı en büyük kötülük nefret siyasetidir. Nefret siyaseti ile vatanseverlik bir araya gelmez. Kin ve nefret tohumları ekmek vatanseverliğin düşmanıdır. Bir yerde nefret siyaseti görürseniz, ideolojisi ne olursa olsun, bu ülkeye karşı kökü dışarda bir kötülük hazırlığı olduğundan emin olabilirsiniz. Vatanseverlik, nefret ve kin siyasetine geçit vermemektir. Türkiye her türlü siyasi nefret virüsüne karşı yüksek bağışıklığa sahiptir."
Çocuklarının terör örgütü PKK ve yandaşları tarafından dağa kaçırılması sebebiyle Dİyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde evlat nöbeti tutan ailelerin kararlı bekleyişi devam ediyor. Geçtiğimiz gün Diyarbakır’a ziyarette bulunan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve bugün taziye ziyareti için kente gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in nöbet tutan aileleri ziyaret etmemesi tepkilere neden oldu. 5 yıl önce terör örgütü PKK tarafından kaçırılan oğlu Özkan için nöbet tutan baba Süleyman Aydın, Diyarbakır’a art arda ziyarete gelen Meral Akşener ve Muharrem İnce’yi nefretle kınadıklarını söyledi. "ACIMIZI PAYLAŞMADILAR" İnce ve Akşener'in kendilerini ziyaret ederek acılarını paylaşmadıklarını dile getiren Aydın şu ifadeleri kullandı: "Oğlum için HDP binası önünde mücadeleme devam ediyorum, yaklaşık 7 yıldır oğlumdan hiç haber alamadım. Türkiye’nin dört bir yanından destek aldık, önceki gün Muharrem İnce Diyarbakır’a geldi, bugün de Meral Akşener geldi. Maalesef aileleri ziyaret etmedi, acımızı paylaşmadı. Aileler olarak, bir anne olan ve geçmiş dönem İçişleri Bakanlığı yapan birine hiç yakıştıramadık. Biz burada terör mağduruyuz. 14-15 yaşındaki çocuklarımız dağa gönderilmiş ama maalesef Meral Akşener ve Muharrem İnce buraya gelmedi. Aileler olarak onları nefretle kınıyoruz; buradan kalkmayacağız"
Son dönemde maksatlı şekilde körüklenen yabancı düşmanlığı nedeniyle şiddet olayları artış gösterdi. Kamuoyuna yansıyan, yabancı uyruklu şahısların kadınları telefonlarla görüntülediği ahlaksız münferit olaylar, genelleme yapılarak tüm yabancılar hedef haline getirildi. Bu gelişmeler yabancı uyrukluların haksız yere itham edilmesine ve şiddete maruz kalmasına neden oldu. Bunun son örneği Bursa'nın Nilüfer ilçesinde yaşandı. 'Kadınların fotoğrafını çektin' iddiası Ertuğrul Dörtçelik Çocuk Hastanesi Metro İstasyonu'nda 10 Temmuz'da yabancı uyruklu İbrahim E., metroya bindi. İbrahim E., vagondaki kadınların fotoğraflarını çektiği iddiasıyla, diğer yolcular tarafından darbedildi. İhbarla olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri, yaralanan İbrahim E.'yi hastaneye kaldırdı. İbrahim E.'nin darbedildiği anlar ise bir vatandaşın güvenlik kamerasına yansıdı. Olayın ardından polis ekiplerince soruşturma başlatıldı. Suçlamaları reddetti Hastanede tedavisi tamamlanan İbrahim E.’nin polis ekiplerince alınan ilk ifadesinde suçlamaları reddettiği öğrenildi. Telefonundan fotoğraf çıkmadı İbrahim E.’nin cep telefonunda yapılan incelemede ise metroda çekilen herhangi bir fotoğrafa rastlanılmadı. Şikayetçi oldu Bunun üzerine İbrahim E. ise kendisini darbedenlerden şikayetçi oldu.
Suriye’de 11 yıl önce başlayan savaş ve şiddetten kaçarak Türkiye’ye sığınan göçmenler Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın başındaki çetenin yürüttüğü sistematik propaganda ile hedef gösteriliyor. Son dönem artan mültecilere dönük saldırılarda Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaralanma ve ölümler yaşandı. https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1566488876755058688?s=21&t=tvGd3JChTyJAgqodcyudjQ ÖZDAĞ’IN KİMLİK SORDUĞU KUYUMCU VURULDU Hatay’da nefret, bir cana mal olurken, geçtiğimiz aylarda Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın İzmir’de ruhsat ve kimlik sorduğu Suriyeli kuyumcu Mustafa el-Habu da silahlı saldırıya uğradı. Türk vatandaşlığı alan Habu’nun olay günü iş yerinden çıkıp aracına binmek üzere iken iki ayağından vurulduğu öğrenildi. Mustafa el-Habu’nun kardeşi Ahmet, abisinin vurulduğu günün ertesinde dükkânı açmak üzere iken bir kez daha saldırıya uğradıklarını ve 5-6 kişilik bir grubun kendilerini demir ve sopalarla darbederek dükkânı açmalarına izin vermediklerini anlattı. İZMİR’İ TERK ETTİLER İzmir emniyeti olayla ilgili bağlantıları araştırırken aile devam eden tehditler sebebiyle İzmir’i terk etti. Emniyet, iki ayağından vurulan Mustafa el-Habu’ya koruma tahsis edilebileceğini, dükkânlarını açabileceklerini tebliğ etmesine rağmen saldırının gerçekleştiği 4 Temmuz’dan bu yana kuyumcu dükkânı kapalı tutuluyor. Ahmet el-Habu kendilerinin o bölgede 21 ayar altın satan iki dükkândan biri olduğunu, Mardin kökenli bir diğer kuyumcu ile rekabet içerisinde olduklarını ve o kuyumcu tarafından birçok defa tehdit edildiklerini belirtti.
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 100'üncü yıl dönümü etkinliklerinde işgalci Yunanistan'a tek kelime etmezken, Osmanlı'yı suçladı. https://twitter.com/bugunguncel/status/1568515329181065216?s=46&t=t1YvW9qVSAa7LGZUcQhjaA OSMANLI'YI HAİN İLAN ETTİ "100 yıl önceydi bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi" diyen Soyer, "Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar ve teslim oldular" ifadelerini kullandı. İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in Osmanlı'yı hedef almasına tepkiler peş peşe geldi. 'Tedavisi imkansız devşirme hastalığı' MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yaptığı açıklamada Soyer'e "İflah olmaz bir cahillik, tedavisi imkansız devşirme hastalığıdır" ifadelerini kullanarak sert çıktı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Vatan topraklarına kanlı çizmeleriyle basan müstevlilere tek kelime edemeyen bugünün işbirlikçi siyasetçilerinin 9 Eylül 1922 tarihinin 100'üncü yıl dönümünde tarihimizi düşman gözüyle yorumlaması iflah olmaz bir cahillik, tedavisi imkansız devşirme hastalığıdır" diye konuştu.
1933 yılında Türkiye’ye göç eden göçmenlerin Türkiye’ye pozitif yönde katsı olduğunu iddia eden Özdil, zalim Esad’ın kimyasal silahlarından ve Taliban rejiminden kaçarak ülkemize sığınan çoğu çocuk ve kadından oluşan göçmenlere nefret kustu. Geçimini Mustafa Kemal Atatürk istismarı üzerinden sağlayan ve son dönemde bir organize suç örgütü liderinden fonlandığı iddia edilen Sözcü yazarı, hayatının hiçbir döneminde bir göçmen kampı ziyaret etmiş değil. İstanbul ve İzmir’in elit semtlerinden dışarı çıkmayan ve anadolundan bihaber Özdil, Türkiye’deki ara eleman açığının (sanayii, tarım, hayvancılık) büyük bir bölümünün son dönemde ülkemize göç eden göçmelere tarafından karşılandığını bilmeden duyar kastığı yazısıda kitlesine de tavsiyelerde bulundu. Özdil, “Bugünden itibaren artık gün gün, Cumhuriyet'in 100'üncü yılına gidiyoruz, herkesin aklını başına almasının vaktidir. Kaybedilen para, yeniden kazanılır. Satılan mal mülk, yeniden geri alınır. Maddi manevi bütün yıkım illa ki yeniden inşa edilir. Ama… Akp gidici. Bunlar kalıcı. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının en en en en önemli meselesi, demografik bomba olarak ülkeye yerleştirilen mülteci meselesidir.” dedi.
Toplum tarafından İslam düşmanlığıyla bilinen Eski CHP'li şimdi ise Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Sera Kadıgil, İslam dinine ve Müslümanlara yönelik saygısızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bir Youtube kanalında yayınlanan programa katılan Kadıgil, Diyanet ve İmam hatip liseleriyle ilgili skandal açıklamalarda bulundu. İMAM HATİPLERİN SAYISINDAN RAHATSIZ Youtube üzerinden yayınlanan Armağan Çağlayan'ın programına konuk olan Türkiye İşçi Partili Sera Kadıgil, AK Parti döneminde açılan İmam hatip liselerinden rahatsız olduğunu açıkça dile getirdi. Bugüne kadar İslam'ın ve Müslümanlığın tüm şartlarına karşı çıkan, başörtüsüne anayasal güvencenin tartışıldığı dönemde muhalefet partilerine teklife karşı çıkmaları konusunda çağrılar yapan Kadıgil, biriktirdiği tüm kin ve nefreti programda kustu. TİP'li vekil Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti iktidarını kast ederek "Bunlar geldiğinden beri imam hatip sayısı 20 kat arttı. Çoluk çocuk okul bulamıyor." dedi. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NI HEDEF ALDI Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kahramanmaraş depreminden etkilenen illerde Kur'an kursu açmasından da şikayetçi olan Kadıgil, Diyanet'in kapatılmasını savundu. Kadıgil, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesinden de şikayetçi olarak "Diyanet İşleri Başkanlığı ne işe yarıyor? 6 bakanlıktan büyük bütçesi var. Kültür Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı bütçelerinden 2-3 katı bütçesi var. Ne yapıyor? gelmiş deprem bölgesinde çadırda Kuran kursu açıyor. Ben tabi ki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kapatılmasını, yerine tüm inançlara saygılı bir İnanç Başkanlığı kurulmasını elbette savunacağım." ifadelerini kullandı.
14 Mayıs'ta cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ilk turunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem bölgesinden yüksek oranda oy almasını hazmedemeyen muhalif seçmenler, nefret kusmaya devam ediyor. Son olarak bugün Malatya'da 4,1 büyüklüğünde yaşanan depremin ardından muhalif kesim depremzedelere yönelik küfür ve tehditlerini sürdürdü.
