05 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

ABD-Çin arasında ticaret savaşı! Türkiye, alternatif olarak öne çıkıyor

Türkiye-ABD arasındaki ticaret ilişkilerine ilişkin soruları cevaplayan Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) Türkiye - ABD İş Konseyi'nin (TAİK) eski Yürütme Kurulu Üyesi Davut Ökütçü, "ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları, diğer yandan Kovid-19 salgını sebebiyle küresel tedarik zincirinde yaşanan köklü değişimler ülkemiz için büyük fırsatları beraberinde getirdi" dedi. ABD'nin, 20 trilyon dolarlık ekonomiye sahip olduğuna, resmi verilere göre ABD'nin 2.3 trilyon dolarlık ithalat yaptığına dikkat çeken Ökütçü, "Şüphesiz böyle büyük bir ekonomiden daha fazla yararlanmak, ikili ticaretimizi bugünkü seviyelerin oldukça üzerine taşımak Türk iş dünyasının ortak arzusu" diye ekledi. "ABD İLE İKİLİ TİCARET HACMİMİZDE 30 MİLYAR DOLAR SEVİYESİNE HIZLA YAKLAŞIYORUZ" Almanya'nın yüzde 8.2 ile Türkiye'nin ihracatında en büyük paya sahip ülke olduğunu, bu ülkeyi yüzde 6.3 ile ABD'nin izlediğini vurgulayan Ökütçü, "Özellikle Covid-19 salgını sebebiyle 2020 yılında ivme kaybeden ABD ile ticaretimizin 2021 yılında hızlı bir büyüme kaydettiğini söylemek mümkün" dedi ve şöyle açıkladı: "Bugün gelinen noktada ABD ile dış ticaretimizde ticaret fazlası vermeye başladık. Kısa süre önce yayınlanan resmi rakamlara baktığımızda 2021'in ilk 11 aylık döneminde ABD'den ithalatımız 11.7 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ABD'ye ihracatımız ise 13.2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. ABD ile ikili ticaret hacmimizde 30 milyar dolar seviyesine hızla yaklaşıyoruz. Kısa vadede şahsen ticaret hacmimizdeki bu yükselişin devam edeceğini ön görüyorum." "ORTA UZUN VADEDE İSE ARZUMUZ VE HEDEFİMİZ ABD İLE STA'NIN İMZALANMASIDIR" Ökütçü, "Öte yandan, orta uzun vadede ise arzumuz ve hedefimiz ABD ile serbest ticaret anlaşmasının (STA) imzalanmasıdır. İnancım o ki, dost ve müttefik ABD ile imzalanacak serbest ticaret anlaşması ticaret hacmimizi kayda değer bir şekilde artıracaktır" dedi. Sözlerini, "Potansiyelin yüksek olduğu yerlerde azla yetinmenin doğru olmadığı kanaatindeyim" diye sürdüren Ökütçü, ABD ile Çin arasında süregelen ticaret savaşının uluslararası tedarik zincirini yeni baştan şekillendirdiğini vurguladı ve ekledi: "Sadece bir yıl içinde ABD'nin Çin'den ithalatı 90 milyar dolara yakın azaldı. Bu daralmanın 2023 yılına kadar yılda 200 milyar dolara ulaşması bekleniyor. ABD'nin tedarik zincirini Çin'den kaydırmasıyla Vietnam, Kamboçya, Tayvan, Meksika ve Kanada'nın yanı sıra Türkiye de alternatif bir tedarikçi olarak ön plana çıkmaya başladı. Bu noktadan hareketle, potansiyelleri de göz önünde bulundurarak ABD ile güncel ticaret rakamlarımızı ümit verici olarak değerlendiriyorum." "ELEKTRİK VE ELEKTRONİK, DİJİTAL EKOSİSTEM VE ÜÇÜNCÜ ÜLKELERDE OLASI İŞ BİRLİĞİ İMKÂNLARI" Ticaret için 'anlayış ve yaklaşım birliğinin' oluşturulması gerektiğini vurgulayan Ökütçü, "Bu noktada, ticaretin güncel siyasi ve askeri anlaşmazlıkların gölgesinde bırakılmaması büyük önem arz ediyor. Sorunların çözümü için ticaretin bir araç olarak kullanılabileceği kanaatindeyim. Bugün baktığımızda her iki ülkenin de siyasi ve askeri anlaşmazlıklara rağmen ticarete ve ekonomik iş birliğine önem verdiğini görüyoruz" diye açıkladı. Küresel ve bölgesel gelişmelerin doğurduğu fırsatların da değerlendirilmesinin önemine dikkat çeken Ökütçü, TAİK'in, Boston Consulting Group (BCG) ile birlikte hazırladığı 2019 ve 2020 tarihli raporlarda iki ülke arasındaki ticaretin ve ekonomik ilişkilerin geliştirilebilmesi için hangi adımların atılması gerektiğini 'kapsamlı bir şekilde' ortaya koyduğunu anımsattı ve ekledi: "TAİK'in öngörülü davranarak hazırlamış olduğu bu raporlarda; tekstil, mobilya, inşaat ve yapı malzemeleri gibi uzmanlık ve tecrübelerimizin bulunduğu sektörlerin yanı sıra üç başlık daha ön plana çıktı: Elektrik ve elektronik, dijital ekosistem ve üçüncü ülkelerde olası işbirliği imkânları. Bu alanlarda atılacak cesur adımların Türkiye'nin ABD'ye ihracatını kuvvetli bir şekilde artıracağı kanaatindeyim." "TAİK, ÖZAL'IN 'DAHA FAZLA YARDIM DEĞİL, DAHA FAZLA TİCARET İSTİYORUZ' ÇAĞRISI İLE KURULDU" TAİK'in, Türkiye'nin en eski ve büyük iş konseyi olması nedeniyle 'ciddi bir sorumluluk' üstlendiğinin altını çizen Ökütçü, "Merhum Özal'ın 'daha fazla yardım değil daha fazla ticaret istiyoruz' çağrısı ile kurulan TAİK, ilk günden beri ikili ticaretin ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi için çalışmalar yürütüyor" dedi ve bunlara örnek olarak her sene geleneksel olarak gerçekleştirilen New York'taki Türkiye Yatırım Konferansı'nı (TRICON) ve Washington DC'de gerçekleştirilen Amerikan Türk Konferansı'nı (ATC) gösterdi. Her sene iki ülkenin önde gelen iş dünyası temsilcilerinin yanı sıra devlet başkanları ve üst düzey bürokratların ağırlandığı bu etkinliklerin, iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler için kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. TAİK'in New York, California, Texas, Florida, Massachusetts, Illinois ve Virginia'yı kapsayan 7 ayrı eyalet komitesinin bulunduğunu ve bu komiteler aracılığıyla ABD'de yatırımı olan Türk şirketlerinin çeşitli ihtiyaçlarının, eyaletleri merkeze alan bir yaklaşımla ele alındığını belirten Ökütçe, "Ayrıca, az önce ifade ettiğim üzere TAİK, hazırlamış olduğu sektörel raporlar aracılığıyla iki ülke arasındaki fırsatları tespit ediyor ve Türk iş dünyasını temsilen bu tespitleri hayata geçirmek için projeler üretiyor" diye ekledi.

2 yıl önce

Fransız üst düzey askerler: Türklerin yanında savaşırız

Fransız bağımsız düşünce kuruluşu "IFRI", halen görevde veya yeni emekli üst düzey Fransız ordu mensuplarının genel olarak Türk meslektaşlarına bakışı ile Ankara'nın Doğu Akdeniz politikalarının nasıl görüldüğü üzerine 40 sayfalık bir rapor hazırladı. Biri hariç isimlerini gizli tutan Fransız üst düzey askerlerin ağırlığını denizciler oluşturdu. Euronews Türkçe'nin aktardığına göre raporda, bu yılın mart ve eylül aylarında Fransız komutanların yanı sıra Fransız Savunma Bakanlığı'ndan sivil memurlarla yapılan röportajlar derlendi. Raporda Fransız askerlerin Türk ordusuna bakışının, 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından değiştiği belirtiliyor. YÜKSEK ORGANİZE, YETENEKLİ PERSONEL... Raporda görüşü alınan donanma görevlilerinin tamamı, Türk donanmasına malzeme ve yetenek açısında operasyonel anlamda saygı duyduklarını söylerken, Türk donanmasının, 'yüksek organize, yetenekli personel, profesyonel, deneyimli, kararlı ve güvenilir' karakteristik özellikleri olduğuna dikkat çekti. 'ONLAR BİZİM GİBİLER' Bu özellikleri ile Türk donanmasını Fransız muadiline benzeten üst düzey yetkililer, iki tarafın gayet iyi anlaştığını belirtirken, yeni emekli olan üst düzey bir asker, "Onlar bizim gibiler. Bizim silah arkadaşlarımız" dedi. "TÜRKLERİN YANINDA SAVAŞA GİRECEK OLSAYDIK..." Raporda "2 numaralı yetkili" olarak anılan Fransız asker de, "Eğer biz Fransız donanması olarak Türklerin yanında savaşa girecek olsaydık, ikinci kez düşünmezdik. Dürüst olmak gerekirse, bazı etkili Avrupalı ortaklarımız için aynı şeyi söyleyebileceğimden emin değilim" dedi. FRANSA 7. SIRADA Fransa, ABD merkezli Global Firepower'ın 2021 yılına ait askeri güç sıralamasında 7. sırada yer aldı.

2 yıl önce

Washington Post: “ABD iç savaşın eşiğinde”

Washington Post’un haberine göre, Amerika Merkezi Haberalma Servisi (CIA) için danışmanlık yapan ve görevi dünya üzerindeki ülkelerde yaşanacak çatışma olasılıklarını inceleyen “Siyasi İstikrarsızlık Görev Gücü” üyelerinden Kaliforniya Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Barbara F. Walter, ABD’nin, son beş yılda siyasal alanda yaşanan kutuplaşma ve ayrışma neticesinde, uluslararası ölçümlemelere göre iç savaşın eşiğinde olduğu uyarısında bulundu. Uzmanlığını iç savaş yaşayan ülkeler üzerine yapan CIA danışmanı Walter, diğer ülkeler için uygulanan CIA analiz parametreleriyle “Hiçbirimizin inanmak istemeyeceği kadar iç savaşın eşiğindeyiz” değerlendirmesinde bulundu. Amerikalı istihbarat uzmanı, “Eğer ABD’ye dışarıdan bir gözle bakacak olsanız, elinizdeki veri listesiyle, bu ülkenin bir iç savaşa doğru ilerlediğini tespit ederdiniz” değerlendirmesinde bulundu. SUİKASTLAR DAHİL SÜREKLİ ŞİDDET Yazıda ABD’nin Polity Index’inin de 10 üzerinde 5 puan ile “Kısmi Demokrasi” kategorisine düştüğü kaydedildi. CIA Danışmanı, ABD’nin mevcut durumunu “Kısmi Demokrasi ya da “Demokrasi ile Otokratik Yönetim karışımı (Omokrasi)” diye niteledi. Stockholm merkezli Uluslarararası Demokrasi ve Seçim Destek Enstitüsü’nün de ABD’yi “Gerileyen Demokrasi” sınıfına düşürdüğüne işaret edildi. Walter, “Ayaklanma” aşamasına geçildiğinde, CIA’in “Suikastlar dahil sürekli şiddet ortamı” değerlendirmesinde bulunduğuna dikkatleri çekti.

2 yıl önce

BM, Bosna Hersek ve Sırbistan'da savaş suçlularının yüceltilmesinden endişe duyuyor

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Liz Throssell, BM'nin Cenevre Ofisi'nde düzenlenen haftalık basın toplantısında, Bosna Hersek'in başta Gacko, Foça, Bijeljina, Prijedor, Brçko, Janja ve Sırbistan'ın Sancak bölgesinde bulunan Priboj ve Novi Pazar kentlerindeki provokasyonlara tepki gösterdi. Throssell, geçen hafta sonu meydana gelen olaylarda savaş suçlusu Ratko Mladiç adına tezahürat yapıldığını ve bazı grupların eski Yugoslavya'nın çeşitli yerlerinin ele geçirilmesi için çağrıda bulunan milliyetçi şarkılar söylediğini aktardı. Yaşanan bir olayda caminin yanından geçen şahısların havaya ateş açtığını belirten Throssell, bazı politikacıların kışkırtıcı, milliyetçi ve nefret söylemlerinin 2022'de artarak devam ettiği uyarısında bulundu. Throssell, "Bosna-Hersek ve Sırbistan'da, bazı bireylerin vahşet suçlarını ve hüküm giymiş savaş suçlularını yücelttiği ve belirli toplulukların nefret söylemleriyle hedef alındığı ve bazı durumlarda şiddetin teşvik edildiği son olaylardan derin endişe duyuyoruz." dedi. "DERHAL SORUŞTURMA BAŞLATILSIN" ÇAĞRISI Sırbistan ve Bosna-Hersek'teki yetkililerin uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uymaları gerektiğini bir kez daha vurgulayan Throssell, yetkilileri ulusal, ırksal veya dini nefretin her türlü savunuculuğunu kınamaya ve bunlardan kaçınmaya davet etti. Throssell, bu tip olayların tekrarlanmasını önlemek ve toplumsal barışın inşa edilmesi için derhal etkili ve tarafsız bir soruşturma başlatılması çağrısında bulundu. BOSNA HERSEK'TEKİ PROVOKATİF EYLEMLER Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi, 2015 yılında dönemin Devlet Başkanlığı Konseyi üyesi Bakir İzetbegovic'in talebi üzerine "Sırp Cumhuriyeti" gününü "anayasaya aykırı" ilan etmişti. Karar üzerine Sırp Cumhuriyeti Halk Meclisi, "9 Ocak Sırp Cumhuriyeti Günü"nün tanınması için 25 Eylül 2016'da referandum düzenlemiş ancak Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi bu referandumu tanımamış ve söz konusu günün kutlanmasına yönelik eylemlere yasak getirmişti. Bosna Hersek'te Banja Luka şehrinde anayasaya aykırı olmasına rağmen "9 Ocak Sırp Cumhuriyeti Günü" kutlamaları yapılmıştı. Kutlamalara, Dodik'in yanı sıra Sırp Cumhuriyeti Başkanı Zeljka Cvijanovic, Sırp Cumhuriyeti emniyetinin 800 mensubu, Sırbistan Meclis Başkanı Ivica Dacic, Sırbistan Başbakanı Ana Brbanic, Rusya Büyükelçisi İgor Kalbuhov ve aşırı sağcı Fransız milletvekilleri dahil 2 bin 700 kişi katılmıştı. Bosna Hersek'in başta Gacko, Foça, Prijedor, Brçko ve Janja olmak üzere birçok şehrinde Boşnak ve Sırp olmayanlara yönelik hakaretler de içeren provokasyonlar yaşanmıştı. Olayların ardından, Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Bisera Turkovic, Banya Luka'da yasa dışı biçimde kutlanan "9 Ocak Sırp Cumhuriyeti Günü" programına temsilci gönderen Rusya, Çin ve Sırbistan'a diplomatik nota verildiğini açıklamıştı.

2 yıl önce

CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu arasında dosya savaşı

Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu arasındaki dosya savaşlarına köşesinde yer verdi. İşte o yazı: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, telefonlarının dinlenildiğini iddia eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Konuşmalarını kaydetseydik Pensilvanya ile konuşmasını duyardık” diye karşılık vermişti. Soylu, Kılıçdaroğlu’nun Pensilvanya ile diş muayenehanesinde görüştüğünü ve 15 Temmuz’dan önce gerçekleşen görüşmede, “Yurtta barış, dünyada barış” sloganının konuşulduğunu söylemişti. Her konuda video çekip, gece yarısı tweet’ler atan Kılıçdaroğlu bu iddia karşısında suskunluğunu koruyor. Ama CHP’de başka ilginç bir gelişme yaşanıyor. Nedir o? Süleyman Soylu daha önce de bu iddiayı gündeme getirmişti. Hem de bir defa değil, birkaç kez. Ama o zaman CHP’ye yakın medya sessiz kalmıştı. Bu kez muhalif medya Soylu’nun iddialarına ilgi gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun, Pensilvanya ile o dönem danışmanı olan diş doktoru Ali Arif Özzeybek’in muayenehanesinde görüştüğüne dair dosyayı yayınladılar. Ali Arif Özzeybek ise görüşmeyi yalanlamadı, sadece “Ben bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum” demekle yetindi. Soylu, Kılıçdaroğlu’nun Pensilvanya ile diş muayenehanesinde görüştüğünü ve 15 Temmuz’dan önce gerçekleşen görüşmede, “Yurtta barış, dünyada barış” sloganının konuşulduğunu söylemişti. Her konuda video çekip, gece yarısı tweet’ler atan Kılıçdaroğlu bu iddia karşısında suskunluğunu koruyor. Ama CHP’de başka ilginç bir gelişme yaşanıyor. Nedir o? Süleyman Soylu daha önce de bu iddiayı gündeme getirmişti. Hem de bir defa değil, birkaç kez. Ama o zaman CHP’ye yakın medya sessiz kalmıştı. Bu kez muhalif medya Soylu’nun iddialarına ilgi gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun, Pensilvanya ile o dönem danışmanı olan diş doktoru Ali Arif Özzeybek’in muayenehanesinde görüştüğüne dair dosyayı yayınladılar. Ali Arif Özzeybek ise görüşmeyi yalanlamadı, sadece “Ben bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum” demekle yetindi. 15 TEMMUZ’UN SLOGANI Burada önemli olan iki nokta var. Görüşmenin 15 Temmuz’dan önce gerçekleştiği ifade ediliyor. İlginç olanı, 15 Temmuz darbe girişiminin bildirisinin altında “Yurtta Sulh Konseyi” ismi yer alıyordu. Görüyoruz ki o slogan Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz’dan birkaç ay önce Pensilvanya ile görüşmesi sırasında “Yurtta barış, dünyada barış” olarak telaffuz edilmiş. Pensilvanya’nın 15 Temmuz darbe girişiminin hazırlıklarına 1 Kasım seçimlerinin hemen ardından başladığı ortaya çıktı. Belli ki darbenin sloganı da önceden belirlenmiş. Ama bunun Kılıçdaroğlu ile görüşme sırasında kullanılması önemli. İMAMOĞLUCU MEDYANIN İLGİSİ Bence ikinci ama daha önemli bir nokta var ki, o da Kılıçdaroğlu hakkındaki iddiaya, CHP’ye yakın medyanın bir kısmının olağanüstü ilgi göstermesi. Neden acaba? Bu sorunun cevabını bulmak üzere kulislere kulak kabarttım. Karşıma CHP içindeki kamplaşma çıktı. Cumhurbaşkanı adaylığı için Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında müthiş bir güç mücadelesi yaşanıyor. Kılıçdaroğlu’nun baş başa görüşmesine rağmen İmamoğlu geri adım atmıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça bu rekabet hızlanmaya başladı. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu mücadelesinde yeni bir aşamaya geçildi. İmamoğlucularla, Kılıçdaroğlucular ayrışmaya başladı. CHP’deki kurultay sürecinin ertelenmesinin tek nedeni seçimler değil. İmamoğlu - Kılıçdaroğlu mücadelesinin kurultay sürecinde kıran kırana bir savaşa dönüşmesini önlemek için kurultayı ertelediler. CHP’de belediye başkanları, il teşkilatları ve milletvekilleri arasında İmamoğlucular ve Kılıçdaroğlucular ayrışması başladı. Ama asıl mücadele İmamoğlu’nu destekleyen medya ile Kılıçdaroğlu’nu destekleyen gazeteciler arasında yaşanıyor. Belediye imkânlarını kullanarak İmamoğlu bu yarışta öne geçmiş gözüküyor. DOSYALAR TUTULUYOR Kılıçdaroğlu’nun Pensilvanya ile görüşmesine daha önceki yıllarda ilgi göstermeyen muhalif medyanın şimdi gündem yapmasının altında bu mücadele yatıyor. Artık Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu ekipleri birbirleri hakkında dosyalar tutmaya başladılar. MESUT YILMAZ- HASAN CELAL GÜZEL OLAYI Sizi buradan alıp ANAP’taki liderlik mücadelesine götürmek istiyorum. Özal’dan sonra ANAP’ın başına geçmek için kıran kırana bir mücadele yaşanıyordu. Mesut Yılmaz’ı, TÜSİAD başta olmak üzere İstanbul’un iş dünyası, Semra Özal, liberaller ve merkez medya destekliyordu. Başbakan Yıldırım Akbulut ise klasik parti tabanından destek alıyordu. Ama Özal ailesini karşısına almıştı. Özal’ın, “Tank Hasan” adını taktığı Hasan Celal Güzel’i ise muhafazakâr-milliyetçi taban ile “milli unsurlar” istiyordu. Hasan Celal Güzel, içinde trajik bir trafik kazasında hayatını kaybeden Hande Mumcu’nun da yer aldığı “Özal-Bush görüşmesinin tutanakları” iddialarıyla tasfiye edildi. Bunu niye hatırlattım? MASONLUK İDDİASI Parti içi muhalefet kimi zaman çok ilginç tasfiyelere neden olabiliyor. Demirel’in mason olduğuna dair iddialar da yine AP kongresi öncesinde gündeme taşınmıştı. Parti içi rakipleri tarafından. ANAP kongresi öncesinde de Mesut Yılmaz’ın mason olduğuna dair bir dosya dolaştırılıyordu. Mesut Yılmaz’a ulaşıp elimdeki dosyanın ışığında mason olup olmadığını sormuştum. İddialardan haberi olmuştu. İddia edilen belgeyi incelettiğini, sahte olduğunu ve sonradan üretildiğinin tespit edildiğini söylemişti. Mason olmadığını söyleme gereği duymuştu. İnsan yaşlı olunca bunları hatırlıyor. Bakalım CHP’deki Kılıçdaroğlu-İmamoğlu mücadelesi bizi nerelere götürecek? KOÇERO’NUN GÜLÜ CHP’NİN SINAVINA DÖNÜŞTÜ KOD adı “Koçero Meleti” olan PKK’lı terörist Volkan Bora ile PKK kampında eli silahlı fotoğrafları çıkan HDP Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili ilk toplantı perşembe günü yapılacak. Anayasa-Adalet Karma Komisyonu ilk toplantısında bir hazırlık komisyonu oluşturacak. Semra Güzel, hazırlık komisyonunda yazılı ya da sözlü olarak savunma yapabilecek. HDP milletvekili aynı hakkı Meclis Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında da kullanabilecek. Kendini nasıl savunacak, merak ediyorum. “O kalaşnikof sözlüm tarafından nişan hediyesi olarak takıldı, aileler arasında nişanlanmıştık, PKK kampında balayımızı geçiriyorduk” mu diyecek bilemiyorum. Kafanızı karıştırmadan madde madde PKK kampında silahlı, Meclis’te milletvekili olan Semra Güzel olayını anlatmak istiyorum. 1- KCK KONTENJANINDAN HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında komisyonda 34 dosya var. Ama ikisi ele alınacak. 2019 yılında yürütülen PKK’yla ilgili bir soruşturma kapsamında Semra Güzel hakkında 2021 yılı mart ayında PKK üyeliğinden fezleke düzenlenmiş. KCK Konseyi tarafından sevgilisi Koçero Meleti’nin 2017 yılında Adıyaman’da düzenlenen bir operasyonda etkisiz hale getirilmesi nedeniyle, “değerli aile” kontenjanından milletvekili olarak önerilmiş. 2- İLAÇLAR KARE KODUYLA BELİRLENDİ Adıyaman’da PKK’lılara yönelik olarak düzenlenen operasyonda PKK’lıların kullandığı eşyalar arasında bulunan ilaç kutularının kare kodlarının incelenmesi sonucunda hangi eczaneden verildiği ve hangi doktorlar tarafından yazıldığı tespit edildi. Türk Tabipler Birliği Diyarbakır Şube Eş Başkanı olduğu dönemde Semra Güzel ile Behçet Yıldırım’ın teröristlerin tedavisinde kullanılmak üzere ilaç yazdığı belirlendi. 3- 2016 YILINDA GİTMİŞ Semra Güzel’in PKK kampındaki silahlı fotoğraflarının yayınlanması üzerine düzenlenen fezleke ise geçen hafta Meclis’e ulaştı. Burada Semra Güzel’in çözüm sürecinde değil, PKK’lı kurye Hasan Doymaz’ın ifadesine göre 2016-2017 yıllarında PKK kampına gittiği ortaya çıktı. PKK kampındaki eli silahlı HDP milletvekili Semra Güzel’i değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sorumlu tutan Kılıçdaroğlu bu işe ne diyecek? 4- CHP NE YAPACAK? Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması oylaması CHP ve İYİ Parti hakkında da bir sınava dönüşecek. Meral Akşener, dokunulmazlığın kaldırılması yönünde oy kullanacaklarını açıkladı. Hakkını teslim etmek gerekiyor. Ama Irak ve Suriye tezkeresinin oylamasında HDP ile birlikte hareket eden CHP’nin tutumu ise merak ediliyor. PKK’da “Koçero Gülü” şifresini kullanan Semra Güzel’in oylaması CHP’nin sınavına dönüştü.

2 yıl önce

The Economist: Savaş çıkarsa en savunmasız Almanya! Üç ülke daha var

The Economist'in haberlerinde şu ifadelere yer verildi: Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba, Almanya'nın ülkesine silah göndermeyi reddetmesinin 'Vladimir Putin'i cesaretlendirdiğini' söyledi. Eski Ukrayna Devlet Başkanı'nın eşi de Alman arabalarının boykot edilmesini teklif etti. Almanya'nın NATO'daki müttefikleri daha ihtiyatlı davrandı ancak birçoğu Berlin'in tavrından hayal kırıklığı duyduklarını ima etti. Yabancı basın ise acımasızdı. Üzülecek çok şey var. Müttefiklerinin bütün ısrarlarına rağmen Almanya, Rusya'dan ülkeye gelen ve Ukrayna'yı baypas eden bir ihracat rotası sağlayan Nord Stream 2 boru hattını hurdaya çıkarmayı şimdiye kadar reddetti. KOALİSYON HÜKÜMETİ ZORLANIYOR Almanya'nın koalisyon hükümetine liderlik eden Sosyal Demokratlar (SPD), bu söylemde özellikle suçlu. Birçok Alman politikacı, Avrupa güvenliğinin Rusya'nın rızasını gerektirdiği fikrini koruyor. Şansölye Olaf Scholz da aynısını söyledi. Almanya'nın yeni 'trafik ışığı' koalisyonundaki üç parti, Rusya konusunda gözle görülür bir şekilde bölünmüş durumda ve Putin'in saldırganlığı, aralarındaki farklılıkların umduklarından daha erken test edilmesine neden oldu. Koalisyon tartışmaları liderlik gerektirir ancak konuşmaları belirsiz ve soyut olabilen Scholz, bir dereceye kadar kargaşa çıkmasına izin verdi. Scholz ayrıca, Rusya sorununun yanı sıra hızla yükselen enerji fiyatlarından mülteci akınına kadar birçok sorun karşısında vatandaşlarını hazırlayamadı. MERKEL DEFALARCA GÖRÜŞMÜŞTÜ, SCHOLZ SADECE BİR KEZ Berlin'deki Alman Dış İlişkiler Konseyi'nde Rusya gözlemcisi olan Stefan Meister, “Doğru kararlar vermiş olabilir ancak bu hükümetin korkunç bir iletişim sorunu var” diye konuştu. Angela Merkel, yalanlarından nefret etmesine rağmen Putin ile saygılı bir ilişki kurmuştu. Görevdeki son aylarında Rus lider ile Ukrayna ve Doğu Avrupa güvenliğini defalarca kez tartıştı. Scholz ise yedinci haftasına girdiği görevinde, durumun aciliyetine rağmen bunu sadece bir kez yaptı. Putin şimdi Avrupa liderleri yerine Amerika ile konuşmayı tercih ediyor. Avrupa Birliği doğalgaz tedarikinin üçte birini Rusya’dan sağlıyor. Rus doğalgazının Avrupa’ya erişiminin aksaması bir enerji krizine yol açabilir. ABD'li bir yetkili, Rusya'nın normalde Ukrayna üzerinden Avrupa'ya yılda 40 milyar metreküp (bcm) gaz tedarik ettiğini, ancak bu yolla gönderdiği doğalgaz miktarını şimdiden yarı yarıya azalttığını kaydetti.  Avrupa'da kullanılan gazın yaklaşık üçte birini oluşturan Rus gazının tamamen kesilmesinin düşünülemez olduğu uzun zamandır geleneksel kanıydı. Rus enerjisi üzerine yazılan “Klimat” kitabının yazarı Thane Gustafson, Soğuk Savaş'ın zirvesinde bile Sovyetler Birliği'nin gaz ihracatını durdurmadığını belirtti. 2009'da Rusya'nın Ukrayna ile gaz konusundaki en şiddetli anlaşmazlığı sırasında, yalnızca o ülkeden gelen gaz geçici olarak kesintiye uğradı. Ancak doğal gazın kesilmesi artık düşünülemez bir olasılık değil. Gustafson şunları söyledi: "Putin, gaz musluğunu gerçekten de kesebilir. Sovyet öncüllerinin aksine, Rus lideri kısa bir enerji şokunun maliyetini karşılayabilir." KRİZDEN EN AĞIR ETKİLENECEK ÜLKELER Rusya gaz silahını kullanırsa, Batı'ya ne kadar zarar verir? Kesinti, 2009'da olduğu gibi Ukrayna'dan geçen gazla sınırlı olursa, Avrupa'nın geri kalanı çok zorlanmaz. Birincisi, Gazprom Ukrayna üzerinden gaz akışını çoktan kesti. Bir banka olan Citigroup, buradan giden gazın geçen yıl görülen seviyenin yarısı ve 2019'daki seviyenin dörtte birine zaten düştüğünü belirtti. KABUS SENARYOSU Peki ya Putin'in Avrupa'ya giden tüm gazı kestiği kabus senaryosu? Ani bir kesinti şaşırtıcı olmaz. San Diego'daki California Üniversitesi'nden David Victor, bunun en keskin şekilde Slovakya, Avusturya ve İtalya'nın bazı bölgelerinde hissedileceğini düşünüyor. Büyük Avrupa ülkeleri arasında en savunmasız olanı ise Almanya. Kömürle çalışan elektrik santrallerini emekliye ayırma yönündeki baskısı ve Japonya'daki Fukushima felaketinin ardından aldığı ani karar nedeniyle nükleer santrallerini zamanından önce kapatma kararı alan Almanya, doğalgaza gereğinden fazla bağımlı kalmaya devam ediyor. İyi haber şu ki, Avrupa'nın enerji sistemi 2009 krizinde olduğundan daha dayanıklı. Potsdam'daki Erfurt Üniversitesi'nden Andreas Goldthau bazı faydalı değişikliklere işaret etti. Rekabeti destekleyen önlemler Gazprom'un kontrolünü zayıflattı. Yoğun bir gaz bağlantı ağı, daha önce izole edilmiş ülkeleri artık birbirine bağlıyor. 'ABD ENERJİ TEDARİKÇİLERİYLE GÖRÜŞÜYOR' DW Türkçe'nin haberine göre, işgal kaygısı Avrupa’ya enerji tedarikinin aksaması kaygılarını da beraberinde getiriyor. Biden Yönetimi’nden üst düzey bir yetkili ABD’nin dünya genelinde büyük enerji üreticisi ülkeler ve şirketlerle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda enerji arzında olası yön değişikliklerini ele almak için görüştüğünü bildirdi. Yetkili ABD’nin görüştüğü ülkelerin ya da şirketlerin adını vermedi ancak görüşmelere aralarında sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satıcılarının da olduğu çok sayıda tedarikçinin dahil edildiğini belirtti. Yetkili, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Asya ve ABD gibi Rusya dışındaki doğalgaz kaynaklarının ek hacmini incelediklerini belirtmişti. Yetkili, "Buna paralel olarak, doğal gaz üretimini geçici olarak arttırma ve bu hacimleri Avrupalı alıcılara tahsis etme kapasitelerini ve isteklerini anlamak için dünyanın dört bir yanındaki büyük doğal gaz üreticileriyle görüşmeler halindeyiz" demişti. ABD'DEN RUSYA'YA YAZILI YANIT Rusya Dışişleri Bakanlığı, güvenlik tekliflerine ilişkin ABD'nin yazılı yanıtını aldığını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, gerçekleştirdiği basın toplantısında, "ABD ve müttefiklerinin endişelerini Rusya'ya yazılı olarak ilettik. Rusya'ya cevabımız diyaloğa açık olduğumuzu gösteriyor" dedi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ukrayna-Rusya sınırındaki duruma değinerek, "8 bin 500 ABD askeri, konuşlandırılmaya hazır duruma getirildi" dedi.

2 yıl önce

Rusya: Ukrayna ile savaş olmayacak ancak çıkarlarımızın görmezden gelinmesine izin veremeyiz

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan Ukrayna krizine ilişkin yeni açıklama geldi. Lavrov, "Moskova savaş istemiyor" dedi. Lavrov, savaşın olup olmayacağının Rusya'ya bağlı olduğunu belirtti. Rusya'nın Ukrayna ile savaş istemediğini ancak çıkarlarının görmezden gelinmesine de izin vermediğini vurguladı. Rus Bakan, Amerika Birleşik Devletleri ve NATO'nun Moskova'nın güvenlik önerilerine yanıtlarını da değerlendirdi. Bakanlıkların önerileri incelediğini belirtti. ABD'nin önerilerinin NATO'nunkinden daha iyi olduğunu söyledi. Batı'nın güvenlik önerilerilerinden "bir şeyler" olduğunu belirten Lavrov, önerilere nasıl yanıt verileceğine Devlet Başkanı Vladimir Putin'in karar vereceğini yineledi. Rus Bakan Amerikalı mevkidaşı Anthony Blinken ile önümüzdeki haftalarda görüşmeyi beklediğini söyledi.

2 yıl önce

Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko, Rusya'ya doğrudan saldırı olursa Rusya’nın yanında savaşa katılacaklarını açıkladı

Lukaşenko, Belarus Parlamentosunda yaptığı konuşmada, bölgede Rusya ile ABD ve NATO arasında artan askeri gerginliğe dair değerlendirmelerde bulundu. Belarus'un güneyinde, Ukrayna sınırında gerginliğin artığını belirten Lukaşenko, "Ukrayna perde arkası pazarlığa konu oluyor, Ukraynalılar çatışmanın alevlerine itiliyor, kasıtlı olarak saldırganlığa hazırlanıyorlar. Belaruslular da dahil olmak üzere kardeş halklara karşı düşmanca bir tavır oluşturuyorlar." şeklinde konuştu. Bölgede askeri bir çatışma ihtimalinin yalnızca iki durumda gerçekleşeceğine işaret eden Lukaşenko, "Savaş olacak mı olmayacak mı? Evet, olacak ancak sadece iki durumda: Belarus'a doğrudan saldırı yapılırsa, Belarus'a karşı sıcak bir savaş başlatılırsa. İkinci durum, müttefikimiz Rusya doğrudan saldırıya uğrarsa. Belarus da buna katılır ve bunun temeli bizim müttefiklik anlaşmalarımızdır." dedi. Ülkesine bir saldırı gerçekleştirilmesi halinde "yüz binlerce" Rus askerinin Belarus'a geleceğini ifade eden Lukaşenko, "Batı, Belarus'ta Rus askerinin olup olmayacağı sorusuyla oldukça ilgili. Buna cevap vermek istiyorum. Eğer ülkemize yönelik bir saldırganlık olursa, yüz binlerce Rus askeri vatanımızı yüz binlerce Belaruslu ile birlikte korumak için burada olur." diye konuştu.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 29 30