28 Nisan Pazar 2024
2 yıl önce

Türkiye'yi kaosa sürüklemek istiyorlar: Savcılar el koysun

Son günlerde muhalefetin sıkça dillendirdiği “siyasilere saldırı/suikast” söyleminin fitilini FETÖ ateşledi. Örgütün yayın organlarında yurt dışındaki önemli isimlere saldırı düzenlenebileceği iddia edildi. Ardından organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker sahneye çıktı. FETÖ’nün birçok yalanı ile birlikte ‘siyasi saldırılar olabileceği’ iddiasını Türkiye gündemine sokan Peker, “Alevilere yönelik saldırı düzenlenebileceğini” ileri sürdü. FETÖ BAŞLATTI EYMÜR SÜRDÜRDÜ Daha bu açıklamanın mürekkebi bile kurumadan 1990’lı yılların karanlık figürlerinden eski MİT’çi Mehmet Eymür sahneye çıktı. Eymür, “90’larda bu kadar kepazelik yoktu. Hatta zamanında söylediğim bir lafı yine tekrarlamak istiyorum. Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir” dedi. Bu açıklamalar unutulmaya yüz tutmuşken FETÖ ve PKK’nın yurt dışındaki uzantıları siyasi suikast iddialarında bulundu. Bazı basın yayın organlarında “suikast listeleri” olduğu ileri sürüldü. KİM BU BELLİ KİŞİLER? FETÖ, mafya ve 1990’ların karanlık yüzü Eymür’ün iddialarını, geçtiğimiz hafta bu kez Kemal Kılıçdaroğlu yeniden ısıtarak siyasetin konusu yaptı. Kılıçdaroğlu gazetecilere verdiği röportajda “Eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo Türkiye’de yaşanmaz. Siyasi cinayetler... Böyle kaygılarım var” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu “belli grup” ve “belli kişilerin” kim olduğu konusunda detay vermedi. ŞİMDİ DE KORAY AYDIN Kılıçdaroğlu’nu İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın izledi. Bir gazeteye açıklama yapan Aydın, “Siyasi suikastlar yapılacağı konusunda bizim de aldığımız duyumlar var. Eğer böyle bir planlama varsa, başta ülkeyi yönetenler olmak üzere ileride bunun hesabını vermek zorunda kalır, ağır bir bedel öderler” ifadelerini kullandı. Muhalefet partilerinin benzer iddiaları giderek daha da yüksek sesle dile getirmesi endişe yaratıyor. SAVCILAR GÖREVE Kamuoyu, cumhuriyet savcılarının iddiaları araştırmasını ve “duyum sahiplerine” şu soruları sormasını bekliyor: - Suikast/saldırılar kime düzenlenecek? - İddia edilen saldırılar ne zaman ve nerede gerçekleşecek? - Suikast ya da saldırıları kim gerçekleştirecek? Tetikçi kim, muhalefet bu konuda da bir duyum aldı mı? - CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Belli gruplar ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse...” açıklamasındaki “gruplar” ve “kişiler” kim? - Bu duyumları servis edenler devletin mahrem kurumlarındaki kripto FETÖ’cüler ya da başka kliklerin adamları mı? - Duyumlar muhalefete yabancı istihbaratçılar tarafından mı servis edildi? - Bu “duyumları” siyasetçilere iletenler neden savcılara ve ilgili birimlere iletmiyor? - Bu duyduklarınızı “hedefe konulan” kişilere ilettiniz mi? - Haber verdiyseniz nasıl bir önlem aldılar, haber vermediyseniz neden hedefteki kişilerin hayatını tehlikeye atıyorsunuz? - Hedef etnik, mezhepsel ya da siyasi çatışma mı? - Size cinayet ihbarını yapanlar, olası provokasyon ve cinayetlerin planlayıcısı veya azmettiricisi de olabilir mi? - Siyasetçiler doğrudan milli güvenliği tehdit eden bu iddialarla ilgili bildiklerini neden savcılar yerine gazetecilere anlatıyor? Böylesine önemli bir konuda özel davet mi bekleniyor? - Son günlerde FETÖ’cüler ve PKK’lılar yurt dışında kendilerine “suikast düzenleneceği” yönünde iddialarda bulunuyor, sözde infaz listeleri servis ediliyor. Muhalefetle firari teröristlerin aynı zamanda benzer iddialar dillendirmesi tesadüf mü? Savcıların, Sedat Peker, FETÖ ve Kılıçdaroğlu’nun kaynağının aynı kişiler mi yoksa farklı kişiler mi olduğunu da tespit etmesi gerekiyor. Eğer duyumlar asılsız, hedef korku pompalamak ve algı operasyonuysa; bunun da açığa çıkması gerek. Kılıçdaroğlu topu Erdoğan’a attı Saadet Partisi heyetini kabul eden Kemal Kılıçdaroğlu, dün de “siyasi cinayetler” konusuna ilişkin açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Bir siyasi parti liderine saldırı olacak ve ülkeyi yöneten kişi şu cümleyi kullanacak; ‘Daha neler olacak neler, bunlar iyi günleriniz.’ Kime ait bu söz? Ne anlama geliyor bu? Ne yaparlarsa yapsınlar ülkenin huzurunu bozacak hiçbir tavır, hiçbir davranış bizden olmayacak.” Akşener: Duyumlar geliyor Dünkü İYİ Parti - DP görüşmesinde de aynı konu gündemdeydi. Siyasi cinayet iddialarıyla ilgili Akşener, “Bu tür duyumlar elbette gelir. Kimisi daha sivil alanlardan, kimisi de ‘Biraz daha dikkat edin’ diyen alanlardan gelir. O kadar söyleyeyim. Benim inandığım bir şey var, ecel ne bir nefes evvel ne bir nefes sonradır. Dolayısıyla tedbir alırsınız ama bu konuda Sayın Aydın aynı zamanda bunların bu kadar konuşulmaması gerektiğini de söylüyor. Çok fazla bunu gündemde tutmamamız lazım” dedi. Davet edilsin anlatırım Telefonla ulaşıp iddiaları Koray Aydın’a sormak istedik. Telefona basın danışmanı olduğunu ifade eden kişi çıktı. Kendisine “Sayın Aydın’ın aldığı duyumlar neler? Kim kime nerede suikast düzenleyecek? İddianın kaynağı kim?” diye sorduk. Danışmanı “Aydın konu ile ilgili basına detay vermek istemiyor” dedi. Koray Aydın’ın iddialarını savcılıkla paylaşıp paylaşmayacağını sorduk. “Savcı çağırırsa ifadeye gidebilir, elinde olan bilgi ve duyumları paylaşabilir” cevabını verdi. Yalandan medet umuyorlar İletişim Başkanı Fahrettin Altun “siyasi cinayet” iddialarıyla ilgili açıklama yaptı. Ülkede korku iklimi oluşturmayı amaçlayanları, ellerindeki bilgileri savcılarla paylaşmaya çağıran Altun, terör örgütleriyle aralarına mesafe koyamayanların, yalandan medet umduğunu kaydetti: “Milletimizin devlete olan güveni hedef alınıyor. İddiaların temel amacı, ülkemizin birliğini zedelemek ve toplumsal huzurumuzu bozmaktır. Eski Türkiye’nin bakiyesi bu mesnetsiz iddiaları gündeme getirenlere hatırlatmak istiyorum: Faili meçhuller hangi dönemin ürünüydü? Faili meçhulleri ülkemizin gündeminden çıkaran Sayın Cumhurbaşkanı’mızdır.”

2 yıl önce

Savcılık el koydu: Gelin bildiklerinizi anlatın

Ankara Başsavcılığı, “Siyasi cinayetler olabilir” iddialarıyla ilgili re’sen soruşturma başlattı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu fitilini ateşlediği tartışmaya ittifak ortağı İYİ Parti de katılmıştı. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın da “Siyasi suikastlar yapılacağı konusunda bizim de aldığımız duyumlar var” dedi. İSTİHBARAT’A TALİMAT YAZISI Toplumu da geren iddialar üzerine Ankara Başsavcılığı soruşturma düğmesine baştı. Soruşturmanın bizzat bir başsavcı vekili tarafından yürütülmesi kararlaştırıldı. Başsavcılık kaynaklarından alınan bilgiye göre, henüz bu iddiayı doğrulayan istihbari bir bilgi yok. Ancak konunun araştırılması için MİT ve Emniyet İstihbarat’a dün talimat yazısı gönderildi. Talimat yazısında, “Siyasi cinayet işlenebilir” iddialarına ilişkin kendilerine ulaşan herhangi bir istihbarat bulunup bulunmadığı soruldu. İFADELERİ ALINABİLİR İlgili istihbarat kurumlarından gelecek yanıtlar doğrultusunda soruşturmanın derinleştirileceği belirtildi. Bu kapsamda iddia sahipleri başta CHP lideri Kılıçdaroğlu ve İYİ Partili Koray Aydın gibi isimlerin “bilgi sahibi” veya “ihbarcı” sıfatıyla beyanlarına başvurulabileceği, söz konusu iddialar konusunda ellerinde bir delil bulunup bulunmadığının sorulabileceği bildirildi. Ayrıca siyasilerin yanısıra bu tür iddiada bulunduğu tespit edilen diğer kişilerin de beyanlarının alınabileceği ifade edildi. DOĞRU ÇIKARSA NE OLACAK? MİT ve Emniyet İstihbarat’ın yapacağı araştırmalarda iddianın doğru çıkması durumunda, suikast hazırlığında olan kişiler tespit edilecek, bağlantıları araştırılacak.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk Konseyi Başsavcılar Şurasına mesaj gönderdi: 'Yeni iş birliği yolları geliştirilmeli'

Erdoğan, Türk Konseyi Başsavcılar Şurası'nın ilk toplantısına gönderdiği video mesajında, Türk Konseyi'nin yeni katılımlarla gücünü artırdığını belirterek Konsey'in bölgesel bir iş birliği formatından çıkıp uluslararası bir yapıya kavuştuğunu ifade etti. Türk Konseyi ile iş birliği yapmak ve Konsey'e gözlemci olmak isteğini dile getiren ülkelerin sayısının günden güne çoğaldığına dikkati çeken Erdoğan, "Ülkelerimiz bir taraftan çok uluslu platformlarda vatandaşlarının hak ve çıkarlarını savunurken diğer taftan da Türk dünyasını bir araya getiren yegane teşkilat olan Türk Keneşi de dayanışmasını güçlendiriyor. Özellikle son yıllarda şahit olduğumuz hadiseler ticaretten ulaşıma, savunmadan sağlığa kadar her alanda yeni iş birliği yollarını geliştirmemizin bizim için bir ihtiyaçtan öte zorunluluk oluğunu göstermiştir." diye konuştu. Kısa süre önce İstanbul'da yetkin isimlerin katılımıyla Türk Konseyi Medya Forumu'nun düzenlendiğini hatırlatan Erdoğan, "Forum kapsamında yapılan tartışmalarla iletişim meselesinde güçlü ve zayıf yanlarımızı tespit etme imkanı bulduk. Ülkelerimizi hedef alan dezenformasyon ile mücadelede ilgili birimlerimizin etkinliğini artıracak kritik kararlar aldık." dedi. Medya Forumu'nun hemen akabinde bugün de Bakü'de Türk Konseyi Başsavcılar Şurası'nın hayata geçirilmesinin haklı gururunu yaşadıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Terörizm, düzensiz göç, sınır aşan suçlar gibi bizi ve vatandaşlarımızı doğrudan etkileyen tehditlerin arttığı bir dönemde yargı organlarımızın yeni diyalog zeminlerini oluşturmalarına büyük önem veriyoruz. Cumhuriyet Başsavcılıklarımız arasındaki tecrübe ve bilgi paylaşımını artıracak, iletişimi ve iş birliğinin çok daha etkin hale getirecek bu tarihi adımın bizi hedeflerimize daha da yaklaştıracağına inanıyoruz. Bu düşüncelerle Türk Konseyi Başsavcılar Şurası'nın hayırlı olmasını diliyor, Türk dünyasındaki kardeşlerime mutluluk, refah ve esenlik temenni ediyorum."

2 yıl önce

Gezi Parkı Davası'nda gelişme! Savcı, 'Kavala'nın tutukluluk hali devam etsin' dedi

Geçtiğimiz temmuz ayında birleştirilen Gezi Parkı ile Çarşı Grubu davasının duruşması başladı. Aralarında Osman Kavala ve Henri Barkey'in de bulunduğu 52 kişi 'hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüsle' suçlanıyor. Dört yılı aşkın süredir tutuklu bulunan ve önceki duruşmaya SEGBİS üzerinden bağlanarak "Duruşmalara katılmam ve savunma yapmam anlamsız" diyen Osman Kavala, bu duruşmaya katılmadı. DAVALAR 30 TEMMUZ'DA BİRLEŞTİRİLDİ Yargıtay, bozma ilamında 'Gezi Parkı ile Çarşı davalarının arasında hukuki bağlantı olduğu' gerekçesiyle birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğini kaydetmişti. 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı göndererek, davaların birleşmesine onay verdiğini belirtmişti. Davalar, 30 Temmuz 2021 tarihinde 13. Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirilmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019 tarihinde Kavala'nın tutukluluğun hak ihlali olduğuna hükmetmiş, 'derhal serbest bırakılması'nı istemişti. AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala'nın 30 Kasım'a kadar serbest bırakılması için süre vermişti. Aksi halde Avrupa Konseyi üyesi Türkiye hakkında taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) uymadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatacağına dikkat çekilmişti. OSMAN KAVALA DURUŞMAYA KATILMADI Duruşma daha geniş salonu olan 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yoklamayla başladı. Kavala'nın SEGBİS ile duruşmaya katılmadığı görüldü.

2 yıl önce

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP'nin kapatılması davasında esas hakkındaki görüşünü sundu

Başsavcı Şahin, HDP'nin 5 Kasım'da yazılı ön savunmasını Yüksek Mahkemeye vermesinin ardından davaya ilişkin esas hakkındaki görüşünü tamamladı. Esas hakkındaki görüşünü Anayasa Mahkemesine sunan Şahin, iddianamedeki görüşlerini ve HDP'nin kapatılması talebini tekrarladı. Başsavcılık tarafından yapılan basın açıklamasında, "HDP'nin temelli kapatılması talebiyle açılan davaya ilişkin olarak özetle, davalı partinin ön savunmasında belirtilen itiraz ve taleplerin reddi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği anlaşılan HDP'nin temelli kapatılması, partinin kapatılmasına beyan, faaliyet ve eylemleriyle neden olan iddianamemizde açık kimlik ve üyelik bilgileri ile partideki görevleri belirtilen kişilerin temelli kapatılmaya ilişkin kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından itibaren beş yıl süreyle bir başka siyasi partinin kurucusu, yöneticisi, deneticisi ve üyesi olamayacaklarına karar verilmesi istemlerini içeren esas hakkındaki görüşümüz Anayasa Mahkemesine sunulmuştur." denildi. SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK? Bundan sonra, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığnın esas hakkındaki görüşü, HDP'ye gönderilecek, parti esas hakkındaki savunmasını hazırlayacak. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Başsavcı Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bütün bu aşamalarda istenebilecek ek süre taleplerini de Anayasa Mahkemesi değerlendirecek. Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından Başkan Zühtü Arslan, toplantı için gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak. 15 ÜYENİN 10'UNUN OY ÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLEBİLECEK HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Anayasa'nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin 3'te 2 oy çokluğuyla yani 15 üyenin 10'unun oyuyla karar verilebilecek. Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete'de yayımlanacak. Anayasa Mahkemesinin, siyasi yasak istenen partililerin, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olduğunu belirlemesi halinde bu kişiler, kesin kararın Resmi Gazete'de gerekçeli yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetimcisi olamayacak.

2 yıl önce

Savcı Uzun’u şehit eden teröriste rekor ceza

Kahramanmaraş'ın Nurhat ilçesinde 2017 yılında operasyonda yaralı yakalanan, PKK'nın bazı sol örgütlerle kurduğu sözde çatı örgüt HBDH'nin Türkiye sorumlusu olan ve aralarında Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun ile çok sayıda güvenlik görevlisinin şehit edilmesi, sivil vatandaşların öldürdülmesi olayının da yer aldığı birçok eylemin planlayıcısı olduğu belirtilen 'Azat Çüngüş' kod adlı terörist Gürbüz Topçu’nun Tunceli 1’inci Ağır Ceza mahkemesinde karar duruşması görüldü. İşledikleri eylemlerde görgü tanıklarının anlatımları, teşhis tutanakları ve uzmanlık raporları çerçevesinde görülen karar duruşmasına terörist Topçu, tutuklu olduğu ceza infaz kurumundan SEGBİS vasıtasıyla katılarak daha önce eylemlere ilişkin verdiği beyanlarını tekrar etti. Tunceli 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasında savunmaları dinleyen mahkeme heyeti, Ovacık savcısı Murat Uzun’u, güvenlik güçlerini ve çok sayıda sivilin öldürülmesi olayını gerçekleştiren ve emrini veren Topçu'nun 'devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak', 'kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmek', 'terör örgütüne üye olmak' suçlarından 5 kez müebbet, 564 yıl 81 ay hapis ve 72 bin lira para cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. 30'DAN FAZLA SUÇ DOSYASI VAR Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığında 30'dan fazla suç dosyası bulunan Topçu'nun, katıldığı ve planladığı eylemler şöyle: Reklam "Tunceli'nin Ovacık ilçesi Garipuşağı köyü kırsalında 2010'da 2 askerin şehit edilmesi, bir askerin yaralanması, Tunceli il merkezinde 2011'de halı sahada maç yapan polis memurlarına yönelik saldırıda komiser Cem Kerman ile maçı izleyen öğretmen eşi Dilay Kerman'ın şehit edilmesi, 8 polis memurunun yaralanması, Ovacık'ta 2012'de İbrahim Ergün'ün öldürülmesi, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün 2012'de Tunceli-Ovacık kara yolunda kaçırılması, Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun'un 2012'de şehit edilmesi, Tunceli Cumhuriyet Mahallesi'ndeki polis noktası ve karakoluna 2015 ve 2016'da düzenlenen saldırılarda 2 polis memurunun şehit düşmesi ve 3 polisin yaralanması."

2 yıl önce

Sakarya’da kediyi denize atan yabancı uyruklu gençlerin başı dertte! Savcılık serbest bıraktı, Göç idaresi affetmedi

Dün akşam saatlerinde sosyal medyada yayılan bir videoda, yabancı uyruklu birkaç gencin sahil kenarında otururken bir kediyi denize attığı görüntüler yer almıştı. Görüntüler üzerine harekete geçen Göç İdaresi Başkanlığı Sakarya İl Müdürlüğü ekipleri, kimliklerini tespit ettikleri yabancı uyruklu gençleri Sakarya Emniyet Müdürlüğü’ne bildirdi. Sakarya Emniyeti tarafından gözaltına alınan Irak uyruklu 16 yaşındaki O.M. ile 17 yaşındaki M.A., Sakarya Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğündeki sorgularının ardından “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa Muhalefet” suçunu işlemeleri sebebiyle Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edildi.   SAVCILIK SERBEST BIRAKTI AMA… Savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakılan Irak uyruklu gençler, Göç İdaresi Başkanlığı tarafından affedilmedi. Yabancı uyruklu şahısların suça karışma oranlarının düşük olmasında Göç İdaresi Başkanlığının tavizsiz tutumunun da etkili olduğu biliniyordu. Savcılığın serbest bıraktığı gençlerin, Sakarya İl Göç İdaresi yetkilileri tarafından Geri Gönderme Merkezi’ne sevkleri yapıldı.

2 yıl önce

Cumhuriyet Savcısı İBB'ye alınan şahısların terörle bağlantısını tek tek saptadı. İddianamede, DİAYDER üzerinden İBB'ye giren bazı kişilerin aldıkları maaşları terör örgütü PKK’ya aktardığı yer aldı

aydinlik.com.tr’nin haberine göre; Terör örgütü PKK bağlantılı DİAYDER’e yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede önemli ayrıntılar yer aldı. İddianamede şüphelilerin PKK/YPG terör örgütüyle bağlarına ilişkin eylemleri aktarılırken İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bazı şüphelilerin buradan aldıkları maaşlarından belirli bir bölümü örgüte aktardığı kaydedildi. İddianamede ayrıca şüphelilerin, Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen yardım kolileri ve market alışveriş kartlarını, terör örgütünün sözde sorumlularının yakınlarına dağıttıkları belirtildi.  PKK terör örgütünün derneklerinden olan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (DİAYDER) yönelik hazırlanan iddianamede PKK’lılarla İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki ilişki de mercek altına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 23 şüpheli hakkında hazırladığı iddianamede şüphelilerin eylemleri tek tek sıralandı. İddianamede şüpheliler arasında yer alan Ekrem Baran’a ilişkin, “Şüphelinin dosya kapsamına yansıyan suç unsuru görüşmelerden anlaşıldığı üzere DİAYDER aracılığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne Gassal olarak çalışan Mehmet İnan’ın aldığı maaş üzerinden derneğe ödemesi gereken fiyat üzerinden derneğin saymanı ve dosya şüphelisi Rıza Oğur'a talimat verdiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen yardım kolileri ve market alışveriş kartlarının organizasyonunda yer aldığı” ifade edildi. ‘DESTEK İÇİN KOBANİ’YE GİTTİ’ İddianamede yer alan bir başka şüpheli Rıza Oğur’la ilgili olarak, şüphelinin DİAYDER isimli dernekte sayman olarak görev yaptığı bilgisi verilerek, “Dernek adına yürütülen parasal konuların takibinin şüpheli tarafından yapıldığı, derneğin yönlendirmesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde gassal olarak çalışan Mehmet İnan’ın aldığı maaş üzerinden ödeyeceği miktar ile ilgili şüpheli ile görüştüğü, Rıza Oğur’un da dernek başkanı Ekrem Baran'a konuyu ilettiği ve alınan talimat doğrultusunda hareket ettiği, Kobani ya da diğer adıyla 6-7 Ekim olayları olarak bilinen olaylar öncesinde ve esnasında YPG terör örgütüne destek olmak amacıyla 3 gün boyunca Kobani sınırında bulunduğu, Ramazan ayı dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden DİAYDER'e verilen yaklaşık 300 adet 100-150 TL tutarındaki market alışveriş kartlarının DİAYDER başkanı Ekrem Baran tarafından üyelere dağıtıldığı” kaydedildi. İddianamede şüphelinin PKK/KCK terör örgütünün Yunanistan'da bulunan Lavrion kampında faaliyet yürüten Davut Özmen isimli örgüt mensubunun abisine alışveriş kartlarını teslim ettiği belirtildi. ALDIĞI MAAŞLA DERNEĞE YARDIM İddianamede şüpheli sıfatıyla yer alan Mehmet İnan’a ilişkin olarak da dikkat çeken ayrıntılar yer aldı. DİYADER irtibatıyla şüphelinin Büyükşehir Belediyesine gassal olarak görev yaptığı bildirilen iddianamede, şüphelinin dernek başkanı Ekrem Baran ve dernek saymanı Rıza Oğur arasında yapılan görüşmede aldığı maaş üzerinden derneğe düzenli olarak para yardımında bulunduğu, söz konusu durumu da kolluk ifadesinde ikrar ettiği bildirildi.  DİAYDER ARACILIĞIYLA İŞE ALINDI İddianamede Aydın Ayhan isimli şüphelinin de Büyükşehir Belediyesi bünyesinde gassal olarak görev yaptığı, işi bizzat kendisinin bulduğunu beyan etmesine rağmen Mehmet İnan'ın alınan kolluk ifadesinde DİAYDER aracığıyla kendisi ve Aydın Ayhan'ın belediyede işe aldığını beyan ettiği, şüphelinin savcılık ifadesinde derneğe ticari amacıyla bir iki kez gittiğini beyan etmesine rağmen açık kaynakta yapılan eylem ve etkinliklere yoğun katılım gösterdiğinin tespit edildiği ifade edildi.  ‘ÖRGÜTÜN EYLEMLERİNE KATILDI’ İddianamede Fevzi Barış’ın da 25 Eylül 2014 tarihinde DEAŞ ile YPG arasında yaşanan çatışmalar sebebi ile terör örgütüne destek olmak amacıyla Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine heyet ile birlikte gittiği belirtildi. Söz konusu durumun HTS konum bilgisi ile de örtüştüğü bildirilen iddianamede, “Şüphelinin 22 Ekim 2014 tarihinde terör örgütüne destek olmak amacıyla sınır nöbeti eylemlerine katıldığı, 30 Ocak 2016 tarihinde silahlı terör örgütünün öz yönetim ilan etmesine müteakip başlatılan hendek ve barikat operasyonlarının durdurulmasına yönelik sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında DİAYDER derneği içerisinde direniş orucu eylemlerine aktif bir şekilde katıldığı, şüpheli hakkında uygulanan CMK 135 tedbirinde tespit edildiği üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden temin edilen market yardım kartlarının dağıtılması amacıyla dernek başkanı tarafından kendisine verilen kartların dağıtımını yaptığı” vurgulandı. İŞE ALINMADIĞI İÇİN DERNEKLE ARASI BOZULDU Hasan Karahan isimli şüphelinin de DİAYDER bünyesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Gassal olarak ya da imam olarak alınmaması sebebiyle dernek yöneticileri ile anlaşmazlığa düştüğü ve yöneticilerden uzaklaştığını, yaptığı görüşmelerde dernek yönetimini savcılığa şikayet edeceğini söylediği ifade edildi. Şüphelinin söz konusu durumu birçok şahıs ile görüşerek aynı içerikte beyanlarını tekrarladığı, kolluk ve savcılıkta alınan ifadesinde ise söz konusu durumları inkar ederek suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarda bulunduğu belirtilen iddianamede, şüphelinin ikili anlaşmazlıklar ve şahsi menfaatler sebebi ile dernekten uzaklaştığı, ancak derneğin iç yapısı, amacı ve ideolojisinden haberdar olduğu, dernekten istifa ettiğine ilişkin dilekçe içeriğinde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından dernekten imamlar alındığı halde kendisinin haberdar edilmeyerek adaletsizliği gördüğü için istifa ettiğine ilişkin kendi el yazısı ve imzasının bulunduğu belirtildi.  Fahrettin Ülgün isimli şüpheliye ilişkin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen market alışverişi kartlarının şüpheli tarafından 10 Mayıs 2021 tarihinde gerçekleşen görüşmeden anlaşıldığı üzere 2021 yılının Nisan ayında Şırnak kırsalında gerçekleştirilen operasyon neticesinde yaralı olarak ele geçirilen örgütün Botan saha sorumlusu Özgür Gabar kod adlı Fırat Sişman'ın babasına teslim edildiği kaydedildi.  'GİZLİ PROTOKOL' GEREĞİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame ile ilgili olarak Aydınlık’a bilgi veren kaynaklar Yerel seçimler öncesinde CHP ile HDP arasında gizli bir anlaşma olduğunu, HDP’nin CHP’ye bu anlaşma uyarınca destek verdiğini hatırlatarak gelişmeyi şöyle yorumladılar: “CHP ile HDP arasında gizli bir protokol var. Bunu hem genel merkez hem de İstanbul il örgütü bilir. Bu protokolde HDP’ye işe almada verilecek kontenjanlar, belediyeye ait kuruluşların (otopark, büfe, terminal yönetimi, …) paylaşılması, belediye şirketlerinin yönetimleri, … gibi birçok konu var. HDP uyarıldığı için üst düzeydeki atamaları daha dikkatli yaptılar. Hemen açığa çıkacak isimlerden kaçındılar. Ama iyi incelenirse hepsi açığa çıkar. Yaşananlardan CHP’liler de rahatsız. Belediye başkanının kendilerinden olmasına rağmen işe alımlarda ve atamalarda HDP ve İyi Parti’nin etkili olduğunu söylüyorlar.” 'BİZİM İÇİN YETERLİ DEĞİL' İddianamede şüpheli Hasan Karahan ile T.Ö. arasında geçen telefon görüşmesi de dikkat çekti. İddianameye yansıyan görüşme şöyle: Hasan Karahan: Hacı amca gördün mü DİAYDER’deki imamlar bana nasıl hainlik ettiler. T.Ö. : Neden? Hasan Karahan: Geçen sene bir sürü imam aldılar. Mesela Mele Ekrem (Ekrem Baran) zengin fakat kendine maaş bağlamış. Nuri Aslan (Mehmet Emin Aslan) katrilyonluk fakat belediyede görünüyor. Ben Mele Nuri’ye söyledim siz bana hainlik yaptınız diye Mele Rıza (Rıza Oğur) diyor ki sen Arnavutköy’e gitmişsin, ben de dedim ki ben buraya okumaya geldim. T.Ö. : Evet. Hasan Karahan: Burada Ahmet Hani Derneğini kurduk elli bin yardımda bulunduk. Ben de Kürt’üm yani oraya hep cahilleri almışlar. Ben doğruları konuştuğum için beni almadılar peki bunlar nasıl cennete gidecekler? T.Ö. : Benim bildiğim maaşlarını alıp Mele Rıza’ya veriyorlar. Ne kadar doğru bilmiyorum fakat öyle diyorlar. Hasan Karahan: Hayır ben tehdit etmiyorum. Ben dile getirip onları rezil edeceğim. Ben onlardan korkmuyorum.  T.Ö. : Mesele korkmak değil. Daha iyi nasıl hizmet edebiliriz. Ben konuşurum Mele Ekrem ile. Hasan Karahan: Vallahi bilmiyorum bana büyük hainlik yaptılar her yerde anlatacağım. Şu an telefonda anlatılmaz oraya aldıkları 20 kişi. T.Ö. : 20 değil. Hasan Karahan: Biliyorum 13 Mele Rıza dedi. T.Ö. : Biz Belediye Başkanıyla konuşup 40’a çıkaracağız yeterli değil Kürtler için.

1 2 3 4 5 6 7 8 9