15 Mayıs Çarşamba 2024
3 yıl önce

Twitter’ın iki yüzlülüğü: Irkçı Wilders'e özgürlük, Soylu'ya sansür

Geçtiğimiz günlerde LGBTİ'liler hakkında ''sapkın'' ifadelerini kullanan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun tweetlerine erişim engeli getiren Twitter, İslam ve Türkiye düşmanlığına ise sessiz kaldı. LGBTİ'lilere 'sapkın' denmesini kabullenemeyen Twitter, Wilders'ın Müslümanlara, Türklere hakeret etmesine, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'terörist' denmesinde ise hiçbir mahsur görmedi. Öte yandan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Erdoğan'a yönelik paylaşımı dolayısıyla Hollanda Temsilciler Meclisi Üyesi Wilders hakkında soruşturma başlatıldı.

3 yıl önce

Mansur Yavaş’tan kar yağışı sonrası kapanan yollar için çözüm önerisi: Trafiğe çıkmayın

Ankara’da 3. kez etkili olan kar yağışı sonrası yine tuzlanmayan yollarda araçlar mahsur kaldı. Buzlanma nedeniyle kazalar meydana gelirken, sosyal medya hesabından açıklama yapan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, vatandaşlardan araçlarıyla trafiğe çıkmamalarını istedi.

3 yıl önce

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum'dan HDP açıklaması: Anayasal koşullar oluşursa kapatma kararı verilir

HaberTürk TV'de Mehmet Akif Ersoy'un konuğu olan Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, HDP'nin kapatılması ile ilgili açıklamalarda bulundu. Uçum son kararı Anayasa Mahkemesi'nin vereceğini söyledi. Uçum, gazeteci Veyis Ateş'in "HDP sizce kapatılmalı mı?" sorusuna "Anayasal koşullar oluşursa kapatma kararı verilir. Anayasa Mahkemesi kararı verecek. Tutum dikte edemem. Emin olun o karar herkesin kabul etmesi gereken bir karar olacaktır" diye yanıt verdi.  Uçum'un açıklamaları şöyle:  "Burada mesele bir siyasi aktörün ne dediği değil; siyasi aktörlerin tutumu sonuçlar üzerinden konuşma tutumudur. Burada mesele toplumsal birikim açısından siyasi birikim açısından gelinen nokta meselesidir. O dönemde eğer değişiklik geçseydi başka önlemler olacaktı. Belki biz parti kapatmayı değil o önlemleri konuşacaktık. O değişiklik yapılmadı parti kapatma bir önlem olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu konuşuluyor. Bugün kapatma meselesinin tartışılması bir demokratik siyasi partinin anti demokratik olur tartışması değildir. Bir partinin demokratik siyaset içerisinde kalması gerektiği halde o zorunluluk altında olduğu halde bir türlü terör vesayeti ile alakalı tutumunu net ortaya koyamaması tartışmasıdır. Böyle olduğu zamanda bu kapatma meselesi demokrasi alanının konusu olmaktan çıkar. Bu tamamen bir hukuk meselesine dönüşür. Türkiye terör vesayeti altında siyaset yapılmasına hele meclis çatısı altında yapılmasına artık daha fazla katlanamaz Bunun çözümü illa bir kapatma davası mıdır değil midir o ayrı bir konu. Terör vesayetinin sona erdirilmesi noktasında yüksek seviyeli bir mutabakat var. Bu mutabakatın hayata geçmesi noktasında çok farklı değerlendirmeler yapılabilir HDP radikal bir tutum değişikliğine giderse hakikaten terörle kendi arasına bir mesafe koyarsa kimse ona niye mesafe koydun diyebilir mi?" Gazeteci Veyis Ateş'in "HDP sizce kapatılmalı mı kapatılmamalı mı" sorusuna ise Uçum şöyle yanıt verdi:  "Anayasal koşullar oluşursa kapatma kararı verilir. Anayasa Mahkemesi kararı verecek. Tutum dikte edemem. Emin olun o karar herkesin kabul etmesi gereken bir karar olacaktır."

3 yıl önce

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev: Ermenistan’da buhranlı vaziyet sürüyor

Basın toplantısı düzenleyen Aliyev, Dağlık Karabağ'da ateşkesi sağlayan 10 Kasım mutabakatı ile ilgili "Muharebenin sonuçları değişmeden kalacak, beyanatın büyük kısmı icra edildi. Ermenistan'da oluşan vaziyete rağmen süreç devam edecek. Aksi takdirde daha kötü duruma düşecek. Yeni gerçeklerle yüzleşmek zorundalar" açıklamasını yaptı.  Ermenistan'daki darbe girişimine ilişkin süreci de değerlendiren Aliyev, "Protestolar Ermenistan devletini son derece sarstı. Ermenistan'da buhranlı vaziyet sürüyor, prensip olarak hiçbir ülkenin dahili işlerine karışmıyoruz" dedi.  Bu durumun sorumlusunun mevcut hükümet olduğuna işaret eden Aliyev, "Ermenistan şimdi çok ağır vaziyette. Bunun sebebi şimdiki ve önceki yönetimlerdir" ifadesini kullandı. "Karabağ'da inşa edilecek havalimanı uluslararası olacak" Aliyev, "Karabağ'da inşa edilen havalimanı uluslararası mı olacak?" sorusuna da şu yanıtı verdi:  "Biz arazileri ilk önce mayınlardan temizledik. Yakın zamanda havalimanı faaliyete başlayacak. O, uluslararası karakter taşıyacak. Bu yıl sonbahara kadar havalimanı hem yük taşımaya hem de turistlerin Şuşa'ya ziyareti için kullanıma açılacak. Şuşa'ya giden yola ben "Zafer Yolu" diyorum. Bu yolun inşası sürecek. Bu yol ile biz Şuşaya gidebileceğiz."

3 yıl önce

ABD Suriye’deki askeri varlığını artırıyor

Joe Biden’ın seçilmesi ile Suriye’deki askeri varlığını güçlendiren ABD, işgali daha da derinleştiriyor. Son bir ayda Irak’tan Suriye’ye onlarca TIR silah ve mühimmat taşıyan ABD, şimdi de bölgeyi SİHA üssüne çevirmeye hazırlanıyor. Deyrizor’un doğusundaki El Ömer petrol bölgesine hava üssü kurmak için geçtiğimiz yıl kasım ayında çalışma başlatılan çalışmalarda sona yaklaşıldı. HSS BÖLGEYİ KORUYACAK Üsteki pistin inşaatının bittiği öğrenildi. Savaş uçaklarının da inebileceği pistin daha çok silahlı insansız hava araçları tarafından kullanılacağı öğrenildi. ABD’nin bölgeye sevk etiği hava savunma sistemlerinin de bu bölgeyi korumak için kullanılacağı belirtiyor. Son dönemde PKK/PYD işgali altındaki bölgelere sevk edilen silah ve araçlarla birlikte, 8 askeri birlik daha geldiği öğrenildi. BİDEN’IN İLK OPERASYONU Öte yandan ABD ordusu, Suriye’de Irak saldırılarıyla ilişkili olduğu gerekçesi ile İran destekli gruplara ait bir hedefe saldırı düzenledi. Amerikan medyasında yer alan haberlerde ABD Başkanı Joe Biden’ın saldırıya onay verdiği ve bunun tek bir hava saldırısı olduğu iddia edildi. Suriye kaynakları ise Ebu Kemal’de gerçekleşen harekatta İranlı milislere ait sınır kontrol merkezinin yanı sıra silah yüklü 3 kamyonun havaya uçurulduğu öğrenildi. Harekatta en az 17 milisin öldüğü öğrenildi. Pentagon sözcüsü John Kirby de “Başkan Biden’in emriyle ABD askeri güçleri, Doğu Suriye’de İran destekli askeri gruplar tarafından kullanılan altyapıya bu akşam baskınlar düzenledi” dedi. Bu baskınların “Irak’taki Amerikan askerlerine ve diğer koalisyon güçlerine yönelik son saldırılara ve bu askerlere yönelik sürekli tehditlere tepki olarak” geldiğini de sözlerine ekledi.

3 yıl önce

Eski Başbakan Tansu Çiller 28 Şubat sürecini anlattı: Millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi

DARBELERİ TAZELİĞİNİ KORUYOR Türk siyasi tarihinde "postmodern darbe" olarak bilinen, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın istifasını getiren, bin yıl süreceği iddia edilen ve "demokrasiye balans ayarı yapıldı" şeklinde lanse edilen 28 Şubat'ın üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen toplumsal, siyasal ve hukuksal alanda oluşturduğu darbeler hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Yeni Şafak’a 28 Şubat'a giden süreci değerlendiren dönemin Başbakan Yardımcısı Çiller, 1995'in sonlarına doğru ekonomik sıkıntıların, terörün tırmandığını hatırlatarak, "kartel" olarak nitelendirdiği medya ile Gümrük Birliği'nden rahatsız olan iş dünyasının kendisine karşı bir klik oluşturduğunu söyledi. REFAH PARTİSİNİN GELMESİ İSTENMİYORDU Çiller, bütün bunların yanında Refah Partisinin İstanbul dahil birçok belediyeyi almış olmasından bir rahatsızlık oluştuğunu vurgulayarak, şunları anlattı: "Refah Partisinin gelmesi istenmiyordu. Bunun için adeta bir strateji oluşturuldu. Dendi ki, 'Anavatan ile Doğru Yol bir koalisyon kursun, hangisi daha yüksek oy alırsa başbakan o partiden olsun ki Refah Partisi ile koalisyon olmasın. Bu Türkiye'nin lehinedir ve bizim desteklediğimiz budur.' Bunun üzerine çalışıldı. Bütün baskılar bizim Anavatan Partisi ile koalisyon kurmamız içindi. Darbelerin, merkez sağı nasıl böldüğünü görmüştüm. Bu nedenle Anavatan Partisi ile koalisyon kurmak ve sağı birleştirmek istiyordum. Daha fazla milletvekilimiz olmasına rağmen feragat ettik ve başbakanlığı Anavatan Partisi'ne verdik ve bir azınlık hükümeti kurduk. Ancak tavanda yapılan birleşmenin, taban ve teşkilatlar tarafında da kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak tabanda iki parti arasında bütünleşme sağlanamadı. İki sağ partiyi birleştirmek istesem de yapılmasının zor olduğu çok açıktı. Anayol Hükümetini kurmanın önemli bir misyon olduğunu düşündüğüm için milletimin önünde, 'Refah Partisi ile hükümet kurmayacağım.' demiştim ve çok da samimiydim. Ancak işlemeyince, Refah Partisi ile bir koalisyon kurduk." BİZE 'ASKER AYAKTA' MESAJI İLETİLDİ Tansu Çiller, Refah Partisi ile koalisyon kurulmadan önce çeşitli uyarılar, tehditler geldiğini dile getirerek, "Sayın Cumhurbaşkanı Demirel tarafından bana ve Sayın Erbakan'a 'Asker ayakta' şeklinde mesajlar iletilmeye başlandı. Hatta bu tehditler öyle boyutlara geldi ki evlatlarım, ailem hedefteydi. 'Ne yapacaksanız bana yapın, ipim cebimde' dedim." şeklinde konuştu. DEMİREL İLE KONUŞMASINI ANLATTI Refah Partili bir belediye başkanı tarafından düzenlenen Kudüs Gecesi'nin ardından Refahyol Hükümetince o başkanın derhal görevden alındığını, gecede laiklik karşıtı konuşma yapan İran Büyükelçisinin ve İstanbul Başkonsolosunun sınır dışı edildiğini hatırlatan Çiller, buna rağmen Refahyol Hükümeti'nin laiklik karşıtı eylemleri desteklediği algısının yayıldığını kaydetti. Bu algı üzerine kendisi de darbelerden büyük zarar gören dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gittiğini vurgulayan Çiller, şöyle konuştu: ASKERLER BİZİ SEVER DEDİ "Demirel'in bize destek olacağını düşündüm ve kendisine, "Bu hükümetin laiklik karşıtı hangi eylemini görüyorsunuz?' diye sordum. Tam biz bu konuyu görüşürken Sincan'dan tanklar geçti. Sayın Demirel'e, 'Sincan'dan tanklar geçiyor, eğer bu hükümete bir uyarı ise bunun yasal bir dayanağı yoktur ve bir işlem yapılmak zorundadır. Bunun için de Devlet Denetleme Kurulunun (DDK) konuyu araştırması ve yasal süreci başlatması lazım.' dedim. Kendisi ise bana 'Komuta zincirini bir daha bozdurmam. Sen Güreş Paşa'yı bir defa aldın, komuta zinciri bozuldu, senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bu komuta zincirini bozdurmak doğru olmaz' dedi. Zira ben komutanları almaktan bahsediyordum. Bunun üzerine Sayın Erbakan'a gittim. Kendisi çok kibar ve zarif bir insandı. Millete hizmeti öncelikli hedef olarak almıştı. Her geldiğinde darbe oluyordu ve milleti mağdur etmek istemiyordu. Askerle uzlaşmak istiyordu. Kendisine, 'Bunu teftişe götürelim, yasal bir dayanağı yok' dedim. O ise bana, 'Bunu abartmadan geçirelim, askerler bizi severler, ülkeye de iyi hizmetlerimiz oluyor. Bu hizmetler sekteye uğramasın." diye cevap verdi. Biz bu işi geçiştirdik ama geçiştirmeyle kapanacak bir konu değildi. Asker, ülkenin ve benim göz bebeğimdir ancak bazı şeylere de 'dur' demek gerekir." ERBAKAN İKTİDAR OLMAYACAK Çiller, o dönemde kurulan Batı Çalışma Grubu'na değinerek, "Bu fişlenme bilgisi bize gelince ilk olarak Sayın Erbakan ile görüştük sonra konuyu Sayın Demirel'e ilettik. Bunun bir darbenin hazırlığı olduğunu belirterek, araştırılmasını ve konunun DDK tarafından ele alınmasını, gerekirse ondan sonra Genelkurmaya gönderilmesini dile getirdim. Sayın Demirel, 'Asker zaten ayakta' dedi. Sayın Erbakan da bir uzlaşma arıyordu. Ama buna rağmen Sayın Demirel, konuyu hemen Genelkurmay'a gönderdi. 28 Şubat sürecine bakıldığında abartılar varsa bile zamanın ruhuna bu senaryo yazıldı. Yani Sayın Erbakan, iktidar olmayacak, olursa da bir şekilde durdurmak gerekecek." diye konuştu. BİZİ KİM İSTİYOR? Tansu Çiller, Necmettin Erbakan'ın istifasının ardından hükümeti kurma görevinin kendisine değil de Mesut Yılmaz'a verilmesini o dönemde bir "Çankaya darbesi' olarak nitelendirdiğini anımsatarak, şunları söyledi: "Bu durum, 'bizi üzmedi' desem doğru olmaz. Mesut Yılmaz'a görev verilince bize geldi ve 'Ben başbakan olmayabilirim, sen olabilirsin' dedi. 'Kim istiyor bizim koalisyonumuzu?' diye sorduğumda, omuzlarını gösterdi yani apoletliler demek istedi. Kendisine 'Milletin olmadığı bir yerde ben olmam' dedim. Anasol-D hükümeti kuruldu sonunda. Bizim koyduğumuz adla, 'Derleme Toplama Partisi' ile mecliste milletin iradesi ile oluşmuş çoğunluk azınlık haline getirildi, azınlık bir güç tarafından çoğunluk haline getirildi. Bir hükümet, hükümet edemez hale getiriliyor bu aslında darbenin tanımlarından bir tanesi. Bunu eğer kelepçe ile yaparsanız bu darbenin ta kendisi. Eğer bunu korku imparatorluğu, şantaj ve baskı ile kanırta kanırta yaparsanız, bunun adı da darbedir. Milletin şuurunda ipe yürüyen bir Başbakanın son bakışı vardır. O bakış aslında yakın dönem siyasetin ve siyasetçinin şuurunda saplanmış bir hançerdir. O korku refleksi vatandaşta da vardır. 'Darbe geliyor, askerin dipçiği geliyor' algısı. Bu korku mecliste ve millette çok yaygın bir biçimde vardı. Milletvekilleri, 'Refahyol'dan ayrılmazsak aynı şeyler bizim de başımıza gelecek' korkusunu çok ciddi biçimde hissetmişti." AK PARTİ DARBELERİ BİTİRDİ Çiller, tankların Sincan'da yürümesinin ardından Necmettin Erbakan ile aralarında geçen konuşmayı şöyle aktardı: "Sayın Erbakan'a tavsiyem, "Biz, Genelkurmay Başkanı'nı ve kuvvet komutanlarını derhal görevden almalıyız' şeklinde oldu. O da, 'Cumhurbaşkanı bunu imzalamaz' dedi. Ben de 'İmzalamasın ama tarih önünde bunu yapalım. Millete bunu anlatalım.' dedim. Sayın Erbakan, Meclis'ten seçim de çıkmayacağını belirterek, 'Bizi kapatırlar' dedi. Oysa zaten süreç başlamıştı. Ekonomi iyi gidiyordu yaklaşık yüzde 8 büyüme elde etmiştik, o yüzden Erbakan, 'Sen başbakan ol ben istifa edeyim' dedi. Oysa Refahyol Hükümeti devam etseydi bu bir hizmet kervanı olacaktı. Refah Partisi ile uyum içinde çalışıyorduk. En muhafazakar kesimden en büyük demokratik açılımlar çıkıyordu. Bu ne kadar büyük bir uzlaşmayı, ayrışmadan bütünleşmeyi getirecekti. Bütün bunları Türkiye bir darbe ile kaçırmıştır." Tansu Çiller, 28 Şubat'ın bir koalisyon olduğunu, bu koalisyonun, medya, STK, iş dünyası, siyaset ve askeri ayağının bulunduğunu ve Amerika'nın, PKK'nın kurucusu terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ı Bülent Ecevit'e teslim etmesiyle dış ayağının da görüldüğünü dile getirdi. 28 Şubat sürecinin ardından ülkenin ekonomik anlamda ağır bedeller ödediğine vurgu yapan Çiller, "28 Şubat'ın ardından batan bankalar, Türkiye'yi büyük krize soktu. Bu krizin maliyeti 291 milyar dolar. Bunları, gençlerimiz darbelerin maliyetini anlasın diye anlatıyorum. Bugün gençliğin en önemli sorunu işsizlik. Bu 291 milyar dolar ile gençlerimizin işsizlik sorununu çok büyük ölçüde çözebilirdik. Mağdur edenler ve mağdur olanlar hepimiz aynı platformda buluşup, demokrasinin evrensel değerleri üzerinde anlaşabilirsek, ülkemizi sadece muasır medeniyetler seviyesine çıkaramayız aynı zamanda bu ülkeyi büyük bir aşamadan geçiririz. Nihayet millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi ve onlar da darbeleri bitirdiler. Vesayet dönemini bitirdiler. Şimdi bize düşen yine demokrasinin yüksek platformunda birleşmek burada, herkese yer var. Darbeleri, vesayet dönemini bitirdik ama henüz birleşmedik, topyekun birleşmeyi yine burada yapabiliriz. Çünkü hepimiz için tek bir Türkiye var." değerlendirmesinde bulundu.

3 yıl önce

Moody's: Türkiye'de devam eden politika değişikliği net bir pozitif kredi unsuru

Moody’s’in açıklamasında, “Para biriminin güçlenmesine, sermaye girişlerinin yenilenmesine, döviz rezervlerindeki azalışın durdurulmasına yol açan ve kasım ayından bu yana devam eden politika değişikliği, net bir pozitif kredi unsurudur." ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, “Daha tutarlı politika çerçevesinin korunduğunu görmemiz gerekiyor. Ayrıca, devam eden yüksek dolarizasyon seviyesinden görülebileceği gibi, yurt içi güvenin henüz geri kazanılmamış olduğunu dikkate alıyoruz” ifadesi yer aldı.

3 yıl önce

Bodrum’da, TOSFED Rallisi Kupa törenine, oyuncu Mustafa Üstündağ'ın da karıştığı kavga gölge düşürdü

Olay, akşam saat 19.30 sıralarında Yakaköy Mahallesinde bulunan özel bir kolejin bahçesinde meydana geldi. Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) Ralli Kupasının 1'inci Ayak Bodrum Rallisinin kupa töreninin ardından oyuncu Mustafa Üstündağ (44) ve beraberindeki 5 kişi, ralli sırasında yaşanan kazayla ilgili komite üyelerini ihmalkarlıkla eleştirdi. Kupa töreninin yapıldığı alanda Üstündağ ve beraberindeki 5 kişi ile komite üyeleri ve federasyon yetkilileri arasında tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine federasyon yetkililerinden 3 kişi darbedilirken, Üstündağ'ın yanındaki H.K. iddiaya göre arbede sırasında tabancayla H.G.'yi sağ dizinden yaraladı. Kavga ihbarı üzerine törenin yapıldığı alana çok sayıda sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerince ilk müdahalesi yapılan yaralılar özel bir hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. 6 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI Olayın ardından çevrede inceleme yapan polis ekipleri aralarında Mustafa Üstündağ'ın da olduğu 6 kişiyi gözaltına alındı.

1 2 ... 7 8 9 10 11 12 13 ... 133 134